Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuranın anlattığı peygamber..

  • Konbuyu başlatan zeynep_hearty
  • Başlangıç tarihi
Z

zeynep_hearty

Guest
Size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir. O size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir.
Tevbe Sûresi, 9:128

KUR’ÂN’IN bize Peygamberimizi anlatan ve ona uymayı emreden pek çok âyeti vardır. Bu âyetlerden biri olan Tevbe Sûresinin 128. âyeti, onu beş önemli özelliğiyle bize tanıtıyor:

1. O bir elçidir, bir peygamberdir.
2. O bizden biridir.
3. Bizim sıkıntıya uğramamız ona ağır gelir.
4. O bize çok düşkündür.
5. Mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir.

Bu maddeleri alt alta sıraladığımız zaman, pek büyük bir ibret tablosuyla karşı karşıya kalıyoruz:

Âyet, onu bir elçi olarak nitelemiştir. Bu elçi, Âlemlerin Rabbi tarafından gelen bir elçidir; izzet ve şerefi pek yüksektir. Onun emrine uymak ve yasakladığı şeyden sakınmak, onu elçi olarak gönderen Âlemlerin Rabbine itaat etmek anlamını taşır. Ona isyan da, dolayısıyla, Allah’a isyan demektir.

Fakat âyet, dikkat çekici bir şekilde, onun elçiliğinden sonra sıraladığı özellikleriyle, onun heybet ve haşmetinden ziyade, bize yakınlığını vurguluyor, bize düşkünlüğünden ve bize olan şefkat ve merhametinden söz ediyor.

Burada tasvir edilen Peygamber, biz âciz ve günahkâr kulların asla erişemeyeceği, çok uzaklarda duran, durduğu yerden de bizim ihmal ve isyanlarımızı çatık kaşlarla izleyen haşin bir gözetleyici değildir.

Yahut bize bir kitap getirip bıraktıktan sonra “Benden bu kadar; ne haliniz varsa görün” deyip kenara çekilmiş birisi de değildir.

Kur’ân’ın bize anlattığı Âhirzaman Peygamberi, herşeyden önce, bizden biridir. Bizim dünyamızda yaşamış, bizim katlandığımız sıkıntılara fazlasıyla katlanmış, yetimlikten evlât acısına kadar tatmadığı acı kalmamış, açlık ve yoksulluk çekmiş, sadakatler ve ihanetler görmüş, dostları ve düşmanları olmuş, mutlulukları ve ıztırapları bir arada yaşamış bir insandır.

Gün gelip de Müslümanlar güçlü bir devlet halini aldığında, o, yine bizden biri olarak yaşamaya devam etmişti. Onunla görüşmek için gelen elçiler, tahtına kurulmuş bir hükümdar yerine, yoksullarla oturup kalkan, söküğünü diken, insanlarla şakalaşan bir insan buldular. Üzerinde yamalı bir elbise ile vefat ettiğinde, zırhı, otuz ölçek arpa karşılığında bir Yahudiye rehin olarak bırakılmış bulunuyordu.

Kur’ân, Peygamberimiz için “sizden biri” buyurduktan sonra, onun bize olan ilgi ve şefkatini, peş peşe sıfatlarla vurguluyor:

Sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir.

O size çok düşkündür.

O mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir.

Bunlardan bir tanesi bile bir peygamber ile ümmeti arasındaki gönül bağının sıcaklığını anlatmaya yeterken, ard arda sıralanan şu özellikler, bir ana-baba şefkatinden daha büyük bir ilgiyle ümmetine bağlı bir peygamberin portresini çizmiyor mu?

Bir mü’minin başına gelen sıkıntının ona pek ağır geldiğine dair vak’alar saymakla bitecek gibi değildir. Hz. Cafer’in şehit düştüğünü ailesine haber vermeye gittiği zaman, henüz birşey söylemeye dili varmadan onun çocuklarını kucağına almış, öpüp koklamaya başlamış, bu arada gözlerinden süzülen yaşlardan onun acı bir haberle geldiği anlaşılmıştı. Bir tarafta kendisini elçi olarak gönderen Rabbinin takdirini teslim ve tevekkülle karşılamak, bunu yaparken de, bir parçası olduğu mü’minler vücudunun çektiği acıyı bütün zerrelerinde yaşamak hiç kolay değildi şüphesiz.

Onun düşkünlüğü sadece kendi zamanında yaşamış insanları ve kendi akrabalarını değil, kıyamete kadar gelip geçecek bir bütün iman ehlini kucaklıyordu. Bu düşkünlüğü onu her gece uykusunun en tatlı yerinde yatağından kaldırır, sabahlara kadar ümmeti için yüreğinin derinliklerinden kopup gelen dualarla Rabbine yakarmaya sevk ederdi. Birgün, Peygamberimiz ellerini kaldırmış, “Allahım, ümmetimi koru, ümmetime acı!” diye ağlayarak dua ederken, Yüce Allah, Cebrail’e buyurdu ki:

“Ey Cebrail! Gerçi Rabbin herşeyi bilir; ama sen git, Muhammed’e niçin ağladığını sor.”

Cebrail geldiğinde, Peygamberimiz, ona, ümmeti için ağladığını söyledi.

Cebrail Allah huzuruna dönüp durumu anlattı.

Yüce Allah buyurdu ki:

“Ey Cebrail, Muhammed’e git ve şunu söyle: Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz.”[1]

Yüce Allah, bize elçi olarak gönderdiği Peygamberimizi bu şekilde anlatırken, sadece onun bize şefkat ve merhametini vurgulamakla kalmıyor; onun daha ötesini de gösteriyor:

Bize elçi olarak gönderilen zâtın bize olan düşkünlüğü böyle bir derecede ise, ya onu bize gönderenin biz kullarına olan şefkat ve rahmeti nasıl birşeydir?

Ve bu âyetin önümüze serdiği bir başka ibret levhası daha:

Rahmeti sonsuz bir Rab tarafından böyle bir şefkat ve muhabbetle donatılıp bize gönderilen bir elçiyi tanımamak, yahut ona karşı ilgisiz kalmak nasıl bir bir hüsrandır?


selam ve dua ile...
 
Z

zeynep_hearty

Guest
İnsan kopyalayıp yapıştırdığı yazıyı okumadan yayınlarsa olacağı budur sevgili dost, fazla görmeyin

Saygıdeğer Hafız elbette yapıştıracağım yazıyı kezkere okuyorum hemen böyle bir fikre kapılmanıza şaşırmadım belliki siz öyle yapıyorsunuz sanırım siz yazıyı dikkatli okumamışsınız söylenilen kısmın üst kısmına baktığınızda bir olay anlatılıyor yazılan kısım ayet değil hadistir müslim iman 246 kaynak budur fakat sizin böyle bir kaynağa itimadınız ve sizce ihtiyacınız yoktur fikirleriniz, görüşleriniz bellidir fazla söze hacet yok sizinle tartışmıyacağım selam ve dua ile....
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Saygıdeğer Hafız elbette yapıştıracağım yazıyı kezkere okuyorum hemen böyle bir fikre kapılmanıza şaşırmadım belliki siz öyle yapıyorsunuz sanırım siz yazıyı dikkatli okumamışsınız söylenilen kısmın üst kısmına baktığınızda bir olay anlatılıyor yazılan kısım ayet değil hadistir müslim iman 246 kaynak budur fakat sizin böyle bir kaynağa itimadınız ve sizce ihtiyacınız yoktur fikirleriniz, görüşleriniz bellidir fazla söze hacet yok sizinle tartışmıyacağım selam ve dua ile....


“Ey Cebrail, Muhammed’e git ve şunu söyle: Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz.”[1]

A dostum, bak, verdiğiniz yazının sonunda (1) yazılı, muhakkak altında açıklaması vardır, eğer dikkat etseydiniz, bu eleştiriyi almazdınız bu bir

Eğer Allahın Kur'an dışında DEKİ diye başlayan emirleri varsa, bu nasıl hadis olur, bildiğime göre, hadis, peygamberin ağzından çıkan söze denir, bunu nereye koyacağız..
 
Z

zeynep_hearty

Guest

“Ey Cebrail, Muhammed’e git ve şunu söyle: Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz.”[1]

A dostum, bak, verdiğiniz yazının sonunda (1) yazılı, muhakkak altında açıklaması vardır, eğer dikkat etseydiniz, bu eleştiriyi almazdınız bu bir

Eğer Allahın Kur'an dışında DEKİ diye başlayan emirleri varsa, bu nasıl hadis olur, bildiğime göre, hadis, peygamberin ağzından çıkan söze denir, bunu nereye koyacağız..

hadis okumadığınız belli oluyor bir çok sahih hadiste bu tarz anlatıma raslanır doğal olarak efendimize cebrail gelir ve söyler çok tabi olarak deki kullanılır başka bir kelime kullanılsın diyosanız söyle ey Cebrailde olabilir... bende size kaynağı yazdım müslim iman 246 .....selam ve dua ile....
 

zxcvbnm22

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
51
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Haberin kaynağına dikkat

Haberin kaynağına dikkat

Zeynep hanımdan alıntıdır.

. Bir gün, Peygamberimiz ellerini kaldırmış, “Allahım, ümmetimi koru, ümmetime acı!” diye ağlayarak dua ederken, Yüce Allah, Cebrail’e buyurdu ki:

“Ey Cebrail! Gerçi Rabbin herşeyi bilir; ama sen git, Muhammed’e niçin ağladığını sor.”

Cebrail geldiğinde, Peygamberimiz, ona, ümmeti için ağladığını söyledi.

Cebrail Allah huzuruna dönüp durumu anlattı.

Yüce Allah buyurdu ki:

“Ey Cebrail, Muhammed’e git ve şunu söyle: Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz.”[1]

Yüce Allah, bize elçi olarak gönderdiği Peygamberimizi bu şekilde anlatırken, sadece onun bize şefkat ve merhametini vurgulamakla kalmıyor; onun daha ötesini de gösteriyor:

Bize elçi olarak gönderilen zâtın bize olan düşkünlüğü böyle bir derecede ise, ya onu bize gönderenin biz kullarına olan şefkat ve rahmeti nasıl birşeydir?

Ve bu âyetin önümüze serdiği bir başka ibret levhası daha:

Rahmeti sonsuz bir Rab tarafından böyle bir şefkat ve muhabbetle donatılıp bize gönderilen bir elçiyi tanımamak, yahut ona karşı ilgisiz kalmak nasıl bir bir hüsrandır?



Sevgili Zeynep hanım: Bir gün peygamber ellerini kaldırmış....... Dedikten sonra Peygamberin yanındaki kim ? Eğer allah bir şey buyurdu ve bu Kur'an da yer almadıysa bu kur'anın eksik olduğunu iddia etmek demektir. Orada olmayınca nakledenin peygamberimiz olması gerekiyor. Oda böyle bir şey naklet miyor. Geriye bir tek cebrail kalıyor ondan da bizim haber alamamız mümkün olmadığına göre olayın şahidi sizsiniz ve aralarındaki geçen konuşmayı
adeta kamerayla tespit etmiş gibi bir ifade kullanmanız Allaha ve rasulüne büyük bir iftira olur. Bunu eserine alan zavallı zaten kendisini tehlikeye atmış bari siz akledin ve bu ahlaksızların eserlerinden nakletmeyin böyle kur'anı ya
lanlayan pisliklerini.

Hiçbir şüpheye asla meydan bırak mayacak olan tek sağlam kaynağımız Allahın kitabıdır. Onun dışında kalan her haberde değişiklik ve bozulma olabilir. Bu demek deyilki bütün hadisler uydurma mıdır, elbette ki hayır. Fakat sahih denilen kaynaklarda geçmiş olması eğer doğruluğunun alameti ise buyurun Ebu Davut kaynaklı bir hadis,ki İBrahim cananın Kütübü sitte isimli bir çok yalanı barındıran hadislerin topluca dercedildiği bir eseridir. Bundan öncekilerin bu ahlaksızlığı nakletmiş olmaları Sayın İbrahim Canan efendi hazretlerini asla temize çıkarmaz .Aksine daha önce bu hadis kitapları ayrı ayrı iken sağolsun İpraam emice müslümanların bu rezaletleri duymayanlara da duyurmak gibi ulvi bir hizmeti yerine getirerek kime olan vefa borcunu ödedi bilemiyorum ama tevbe etmesi gerektiğini kesinlikle biliyorum. İsterseniz şu hadis denilen şeye bir de ibret için siz bakın bunu peygamber söylemişse bu sünnettir mi diyeceksiniz * hiç zannetmiyorum ve ben bunu hadis diye eserine alan İbrahim efendiye hediye ediyorum. Buyurun........

Câbir b. Abdullah (r.a.)’den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.)
“- Biriniz bir kadına dünürlük yaptığı zaman kendisini o kadınla evlenmeye sevk eden organlara bakmaya imkân buluyorsa, bunu yapsın.”
(Câbir) dedi ki: “ben bir câriyeyle evlenmek istedim, bunun üzerine (onun haberi olmadan görebilmek için) onu gizli gizli gözetlemeye başladım. Nihayet beni kendisiyle evlenmeye sevk eden (organlar)ını gördüm de onunla evlendim. (Ebû Dâvud, K.en-Nikâh (12), Bâb 17-18 Cilt 8 Sahife148 Şamil Yayınları. )

Görüldüğü gibi, evlenmek isteyen bir kimsenin evlenmeyi düşündüğü kadının, eğer imkan buluyorsa en gizli yerlerine bakabileceği, hatta böyle bir davranışın kadının haberi olmadan gizlice yapılabileceğini tahdis etmişlerdir. Röntgenciliği meşru kabul eden bu iddiaya göre bir kimse niyetim evlenmedir deyip bekar olan, nikahlanabileceği bütün kadın ve kızlara meşru olarak bakabilir. Bu iddia Peygamber üzerine uydurulmuş bir iftira olduğu gibi, çeşitli fitnelere sebep olabilecek ve Müslümanlara saldırı amacıyla uydurulmuş asılsız bir iddiadır.
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Saygıdeğer Hafız elbette yapıştıracağım yazıyı kezkere okuyorum hemen böyle bir fikre kapılmanıza şaşırmadım belliki siz öyle yapıyorsunuz sanırım siz yazıyı dikkatli okumamışsınız söylenilen kısmın üst kısmına baktığınızda bir olay anlatılıyor yazılan kısım ayet değil hadistir müslim iman 246 kaynak budur fakat sizin böyle bir kaynağa itimadınız ve sizce ihtiyacınız yoktur fikirleriniz, görüşleriniz bellidir fazla söze hacet yok sizinle tartışmıyacağım selam ve dua ile....

Zeynep soruyu özellikle ben sordum. Amacım sizi rencide etmek değildi/değildir. Amacım Yüce Allah'a nisbet edilen sözün kaynağını öğrenmekti. Zira bir sözü Allah'a nisbet etmek peygambere nisbet etmekten daha dikkatli olmamızı gerektirir. Allah'a ait olmayan bir sözü Allah'a atfetmek gerçekten büyük bir sorumluluktur. Bir sözü Allah'a atfedebilmemiz için mutlaka Kur'an'da bulunması gerekir. Bugün bakıyoruz önüne gelen hem Allah'a hem de peygambere gelişigüzel bazı sözleri isnad etmekten çekinmiyor. Zamanla bu sözler gerçekten onlara aitmiş gibi algılanmaya başlıyor. Bu da din algısının bulanıklaşmasına sebep olmaktadır.

Selamlar!
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Ey zeynep, Yüce Allah hangi ayette böyle buyurdu, söyler misin?

Müslim, İman: 246. kaynak budur ve bu kutsi hadistir , ama siz buna inanırsınız yahut inanmazsınız bilinmez...

Bu âyetlerden biri olan Tevbe Sûresinin 128. âyeti, onu beş önemli özelliğiyle bize tanıtıyor:
1. O bir elçidir, bir peygamberdir.

2. O bizden biridir.

3. Bizim sıkıntıya uğramamız ona ağır gelir.

4. O bize çok düşkündür.

5. Mü’minlere çok şefkatli, çok merhametlidir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Sevgili Zeynep hanım: Bir gün peygamber ellerini kaldırmış....... Dedikten sonra Peygamberin yanındaki kim ? Eğer allah bir şey buyurdu ve bu Kur'an da yer almadıysa bu kur'anın eksik olduğunu iddia etmek demektir. Orada olmayınca nakledenin peygamberimiz olması gerekiyor. Oda böyle bir şey naklet miyor. Geriye bir tek cebrail kalıyor ondan da bizim haber alamamız mümkün olmadığına göre olayın şahidi sizsiniz ve aralarındaki geçen konuşmayı
adeta kamerayla tespit etmiş gibi bir ifade kullanmanız Allaha ve rasulüne büyük bir iftira olur. Bunu eserine alan zavallı zaten kendisini tehlikeye atmış bari siz akledin ve bu ahlaksızların eserlerinden nakletmeyin böyle kur'anı ya
lanlayan pisliklerini.
saygı değer zxcvbnm bu eksiklik demek mantıksızlık olur çünkü Rabbim ne diyor;
“O hevasından konuşmaz. Onun konuştuğu hep vahiydir.” (Necm, 3),
bu ayeti kerimeye baktığımızda o ne yalnız vahiydir diyor yani hep vahyi konuşur. ama her söylediği kuranda yok bu eksiklik mi sizce? böyle bişey söz konusu dahi değil. bu mantık yanlış .. Rabbim hikmetlerini kuranı kerimin içinde saklamıştır. ama avam bunu idrak edemez.. bilmiyenler bilene sorsun diyor...yani hikmetindedirki kulu kul avesile kılıyor ve kulların daha fazla sevep almasına sebebiyet veren bir makamdır bu ki iki tarafta bu ndan nasibini alır...


Hiçbir şüpheye asla meydan bırak mayacak olan tek sağlam kaynağımız Allahın kitabıdır. Onun dışında kalan her haberde değişiklik ve bozulma olabilir. Bu demek deyilki bütün hadisler uydurma mıdır, elbette ki hayır. Fakat sahih denilen kaynaklarda geçmiş olması eğer doğruluğunun alameti ise buyurun Ebu Davut kaynaklı bir hadis,ki İBrahim cananın Kütübü sitte isimli bir çok yalanı barındıran hadislerin topluca dercedildiği bir eseridir. Bundan öncekilerin bu ahlaksızlığı nakletmiş olmaları Sayın İbrahim Canan efendi hazretlerini asla temize çıkarmaz .Aksine daha önce bu hadis kitapları ayrı ayrı iken sağolsun İpraam emice müslümanların bu rezaletleri duymayanlara da duyurmak gibi ulvi bir hizmeti yerine getirerek kime olan vefa borcunu ödedi bilemiyorum ama tevbe etmesi gerektiğini kesinlikle biliyorum. İsterseniz şu hadis denilen şeye bir de ibret için siz bakın bunu peygamber söylemişse bu sünnettir mi diyeceksiniz * hiç zannetmiyorum ve ben bunu hadis diye eserine alan İbrahim efendiye hediye ediyorum. Buyurun........

Câbir b. Abdullah (r.a.)’den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.)
“- Biriniz bir kadına dünürlük yaptığı zaman kendisini o kadınla evlenmeye sevk eden organlara bakmaya imkân buluyorsa, bunu yapsın.”
(Câbir) dedi ki: “ben bir câriyeyle evlenmek istedim, bunun üzerine (onun haberi olmadan görebilmek için) onu gizli gizli gözetlemeye başladım. Nihayet beni kendisiyle evlenmeye sevk eden (organlar)ını gördüm de onunla evlendim. (Ebû Dâvud, K.en-Nikâh (12), Bâb 17-18 Cilt 8 Sahife148 Şamil Yayınları. )

Görüldüğü gibi, evlenmek isteyen bir kimsenin evlenmeyi düşündüğü kadının, eğer imkan buluyorsa en gizli yerlerine bakabileceği, hatta böyle bir davranışın kadının haberi olmadan gizlice yapılabileceğini tahdis etmişlerdir. Röntgenciliği meşru kabul eden bu iddiaya göre bir kimse niyetim evlenmedir deyip bekar olan, nikahlanabileceği bütün kadın ve kızlara meşru olarak bakabilir. Bu iddia Peygamber üzerine uydurulmuş bir iftira olduğu gibi, çeşitli fitnelere sebep olabilecek ve Müslümanlara saldırı amacıyla uydurulmuş asılsız bir iddiadır.

bu verdiğiniz hadis ve benzerlerini okumuştuk ama bu hadis bu denle incelenmiceği açıktır. rivayetler zinciri nedir , nasıl bir mecliste nasıl bir sebeple ve ne demek sitediği açıkalayıcığı sözlerin ışığında bakılmalıdır. onun için hadis böyle incelenmez. bir ikincisi siz birini takip edebildiğin sürece gizliden gizliye takip edin görebiliceğiniz saliha bir bayan için sınrılıdır. görebileceğiniz şey yüzden ve bir çift elden ibarettir...
 
Z

zeynep_hearty

Guest
Zeynep soruyu özellikle ben sordum. Amacım sizi rencide etmek değildi/değildir. Amacım Yüce Allah'a nisbet edilen sözün kaynağını öğrenmekti. Zira bir sözü Allah'a nisbet etmek peygambere nisbet etmekten daha dikkatli olmamızı gerektirir. Allah'a ait olmayan bir sözü Allah'a atfetmek gerçekten büyük bir sorumluluktur. Bir sözü Allah'a atfedebilmemiz için mutlaka Kur'an'da bulunması gerekir. Bugün bakıyoruz önüne gelen hem Allah'a hem de peygambere gelişigüzel bazı sözleri isnad etmekten çekinmiyor. Zamanla bu sözler gerçekten onlara aitmiş gibi algılanmaya başlıyor. Bu da din algısının bulanıklaşmasına sebep olmaktadır.

Selamlar!

Saygıdeğer Chamdali samimiyetinizden endişe duymadığım gibi sorduğunuz sorunun cevabını (kaynağını) size aktardım rabbe söz atfetmiş olduğumu düşünmediğim gibi inanmadığım hiç bir şeyi yazmam paylaşmam benim inandıklarıma siz itimat etmiyor, inanmıyor, kaynak olarak almıyor olabilirsiniz fakat ben kurana ne kadar inanıyorsam efendimizin hadilserine ( sahih hadislerine) de o kadar inanıyorum benim ölçüm ilk önce kuran-ı kerim sonra hadistir fakat bu demek değildirki kuranı hafife alıyor peygamaberin sözlerine değer veriyorum benim için ikisi bütünlük oluşturur...tekrar kaynak yazıyorum kaynak muslim iman 246 siz inanır veya inanmazsınız ben asla bir dayatma içerisinde olmam ısrarınız üzerine kez kere yazdım umarım bu kez anlaşılmışımdır selam ve dua ile.....
 
Z

zeynep_hearty

Guest
Zeynep hanımdan alıntıdır.

. Bir gün, Peygamberimiz ellerini kaldırmış, “Allahım, ümmetimi koru, ümmetime acı!” diye ağlayarak dua ederken, Yüce Allah, Cebrail’e buyurdu ki:

“Ey Cebrail! Gerçi Rabbin herşeyi bilir; ama sen git, Muhammed’e niçin ağladığını sor.”

Cebrail geldiğinde, Peygamberimiz, ona, ümmeti için ağladığını söyledi.

Cebrail Allah huzuruna dönüp durumu anlattı.

Yüce Allah buyurdu ki:

“Ey Cebrail, Muhammed’e git ve şunu söyle: Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz.”[1]

Yüce Allah, bize elçi olarak gönderdiği Peygamberimizi bu şekilde anlatırken, sadece onun bize şefkat ve merhametini vurgulamakla kalmıyor; onun daha ötesini de gösteriyor:

Bize elçi olarak gönderilen zâtın bize olan düşkünlüğü böyle bir derecede ise, ya onu bize gönderenin biz kullarına olan şefkat ve rahmeti nasıl birşeydir?

Ve bu âyetin önümüze serdiği bir başka ibret levhası daha:

Rahmeti sonsuz bir Rab tarafından böyle bir şefkat ve muhabbetle donatılıp bize gönderilen bir elçiyi tanımamak, yahut ona karşı ilgisiz kalmak nasıl bir bir hüsrandır?



Sevgili Zeynep hanım: Bir gün peygamber ellerini kaldırmış....... Dedikten sonra Peygamberin yanındaki kim ? Eğer allah bir şey buyurdu ve bu Kur'an da yer almadıysa bu kur'anın eksik olduğunu iddia etmek demektir. Orada olmayınca nakledenin peygamberimiz olması gerekiyor. Oda böyle bir şey naklet miyor. Geriye bir tek cebrail kalıyor ondan da bizim haber alamamız mümkün olmadığına göre olayın şahidi sizsiniz ve aralarındaki geçen konuşmayı
adeta kamerayla tespit etmiş gibi bir ifade kullanmanız Allaha ve rasulüne büyük bir iftira olur. Bunu eserine alan zavallı zaten kendisini tehlikeye atmış bari siz akledin ve bu ahlaksızların eserlerinden nakletmeyin böyle kur'anı ya
lanlayan pisliklerini.

Hiçbir şüpheye asla meydan bırak mayacak olan tek sağlam kaynağımız Allahın kitabıdır. Onun dışında kalan her haberde değişiklik ve bozulma olabilir. Bu demek deyilki bütün hadisler uydurma mıdır, elbette ki hayır. Fakat sahih denilen kaynaklarda geçmiş olması eğer doğruluğunun alameti ise buyurun Ebu Davut kaynaklı bir hadis,ki İBrahim cananın Kütübü sitte isimli bir çok yalanı barındıran hadislerin topluca dercedildiği bir eseridir. Bundan öncekilerin bu ahlaksızlığı nakletmiş olmaları Sayın İbrahim Canan efendi hazretlerini asla temize çıkarmaz .Aksine daha önce bu hadis kitapları ayrı ayrı iken sağolsun İpraam emice müslümanların bu rezaletleri duymayanlara da duyurmak gibi ulvi bir hizmeti yerine getirerek kime olan vefa borcunu ödedi bilemiyorum ama tevbe etmesi gerektiğini kesinlikle biliyorum. İsterseniz şu hadis denilen şeye bir de ibret için siz bakın bunu peygamber söylemişse bu sünnettir mi diyeceksiniz * hiç zannetmiyorum ve ben bunu hadis diye eserine alan İbrahim efendiye hediye ediyorum. Buyurun........

Câbir b. Abdullah (r.a.)’den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.)
“- Biriniz bir kadına dünürlük yaptığı zaman kendisini o kadınla evlenmeye sevk eden organlara bakmaya imkân buluyorsa, bunu yapsın.”
(Câbir) dedi ki: “ben bir câriyeyle evlenmek istedim, bunun üzerine (onun haberi olmadan görebilmek için) onu gizli gizli gözetlemeye başladım. Nihayet beni kendisiyle evlenmeye sevk eden (organlar)ını gördüm de onunla evlendim. (Ebû Dâvud, K.en-Nikâh (12), Bâb 17-18 Cilt 8 Sahife148 Şamil Yayınları. )

Görüldüğü gibi, evlenmek isteyen bir kimsenin evlenmeyi düşündüğü kadının, eğer imkan buluyorsa en gizli yerlerine bakabileceği, hatta böyle bir davranışın kadının haberi olmadan gizlice yapılabileceğini tahdis etmişlerdir. Röntgenciliği meşru kabul eden bu iddiaya göre bir kimse niyetim evlenmedir deyip bekar olan, nikahlanabileceği bütün kadın ve kızlara meşru olarak bakabilir. Bu iddia Peygamber üzerine uydurulmuş bir iftira olduğu gibi, çeşitli fitnelere sebep olabilecek ve Müslümanlara saldırı amacıyla uydurulmuş asılsız bir iddiadır.

evvela size şunu sormak istiyorum yazılan bu hadiste kurana aykırı ne var ..efendimizin ümmetine karşı duyduğu hassasiyet var bunun dışında ben bir şey göremiyorum... verdiğiniz örnekle benim anlattığım konunun alakası olduğunuda düşünmüyorum elbette bütün hadisler doğrudur demiyorum sizinde ifade ettiğiniz gibi binlerce uydurma hadis olabilir sanırım siz sahih sağlam hadis ölçüsünü bilmiyorsunuz hadisler hakkında bir araştırma yapmanızı tavsiye ediyorum ...kaldıki açık belli hükümlerin dışında sadece kurana bakarak kuranı anlamamız olanaksız bir çok ayeti anlamak takdir edersinizki imkan dahilinde değil.. bir çok ayet sebebi nüzül olarak inmiştir bunları kimden öğreniyoruz efendimizden ... namaz kılarken yapılması gereken fiilleri kimden öğreniyoruz efendimizden fıkhi meseleleri kimden öğreniyoruz efendimizden ve bunlar gibi sayabileceğimiz bir çok şeyi efendimizin hadislerinden ,sünnetlerinden öğreniyoruz..ölçü bellidir bunu anlamak zor değildir fakat bir söz vardır görene demişler köre ne rabbim akledenlerden etsin...selam ve dua ile...
 
Üst Alt