Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuran'ı Anlayamayız Anlayışı

asel

New member
Katılım
5 May 2008
Mesajlar
414
Tepkime puanı
925
Puanları
0
Yaş
50
Kuran'ı Anlayamayız AnlayışıKur'an anlaşılmak, insanlara doğru yolu göstermek/hidayete erdirmek için insanların (o zamanki) anlayacağı dilde(Arapça) indirilmiştir.

Kur'an ı akıl sahibi her insan okuduğunda çok rahat bir şekilde anlar.Nitekim onun eşsiz üslubu, gönüllere hitap eden icazı karşısında sadece onu okumakla müslüman olmuş kimseler azımsanmayacak kadar çoktur.bu konudaki yanlış düşüncelerin sebeplerini ortaya koyalım:

1- Kur'an da bizim anlayamayacağımız, manası kıyamet gününe saklı ifadeler vardır anlayışı.

2-Cahil insanların onu yanlış bir şekilde algılar korkusu

3-Bir takım zümrenin Kur'an ı kendi tekeline alma girişimleri

başka maddelerde sayılabilir...örneğin birinci maddeyi ele alırsak Kur'an daki müteşabih ayetlerin sayısı muhkem ayetlere oranla oldukça düşüktür.Yüzlerce açık, hükmü kesin emir ve nehiy varken az sayıda bulunan mütaşabih ayetleri öne sürerek Kur'an ın anlaşılamayacağını savunmak bağnazlıktır.

ikinci maddeye gelince, insan bilmediğinin cahilidir.Kur'an hiç bir kitapta bulunmayan açık ifadeleri sayesinde bir çocuğa bile söylenilse anlaşılır niteliktedir.

asıl ve son madde...İnsanları Kur'an dan soğutan, adete ona tabu gibi davranılmasına sebep olan KurAnı en iyi biz anlarız görüşünde olanlardır.insanlar da hataya düşerim korkusyla kendi anladığı dışında başka bir görüşü kabul etmeyen bazı kişiler tarafından etkileniyor.Maalesef Kur'an a en büyük darbe bu yolla vuruluyor
alıntı
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Eline yüregine saglik,Güzel bir yazi...

Ayrıca Kur`an`da, " ايات بيّنات Ayatün Beyyinatün", " كتاب مبين Kitabün Mübin", " بيّنه beyennehü", "مبيّنات mübeyyinat", " تبيان tibyan" ve " بيان beyan" sözcüğünün başka türevlerinden oluşan sözcükler ile, Kur`an ayetlerinin APAÇIK olduğu bildirilmiş, Kur`an`ın kapalı, müşkil, anlaşılmaz olmadığı yüzlerce kez vurgulanmıştır.
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Kuran'ı Anlayamayız AnlayışıKur'an anlaşılmak, insanlara doğru yolu göstermek/hidayete erdirmek için insanların (o zamanki) anlayacağı dilde(Arapça) indirilmiştir.

Fakat nedense hadis, fıkıh ve tefsir ilmi bilinmeden Kuran'ın anlaşılamayacağını iddia edenler var. Ve bu malesef büyük çoğunluğu oluşturmakta.

Kuran'ı anlamak için Türkçe'sinden okumalı ve üzerinde düşünmeli uzun uzun.
Anlamadan Arapça okumanın kimseye bir faydası yoktur. Evrensel ve kutsal olan Arapça değil Kuran'dır.

Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: "Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi?/Arap'a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!" De ki: "O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur'an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir." (Fussilet-44)
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Çok değil, 80 sene önce; 6 yaşında veya 7 yaşında olan her çocuk, Kur'an'ı indirildiği dilde okuyor ve indirilen dilin fasihliğinden dolayı fazla bir çaba sarf etmeden de anlıyordu. Bu o zaman hayret edilecek bir şey değildi, olağan ve olması gerekendi.

Türkçe yazının ömrü hayatı daha çok yeni. Bir çok dilden de etkilenmiş bir yazı stilinde. Oysa, arapça; binlerce yıllık bir mazisi olan bir dil. Anlatmak istediğinizi arapça 3-5 cümlede açıklarken, aynı anlam ve manayı 20 cümlelik bir paragrafta ancak anlatabilirsiniz. Eğer fiilleri,zamirleri ve durumları yerli yerinde kullanırsanız şayet. Yoksa 20 cümleyide geçer bir sayfaya çıkarsınız.

Tercüme; bir kelamın manasını diğer bir lisanda dengi bir tabir ile aynen ifade etmektir. Tercümede aslın manasına tamamen mutabık olabilmek için, sarahatte delalette, icmalde, tafsilde, umumda, hususta, ıtlakta, takyidde, kuvvette, isabette, hüsn-i edada, üslub-u beyanda, velhasıl ilimde, sanatta asıldaki ifadeye denk olmayı gerektirir. Cümle içersinde kullandığınız uygun olmayan bir kelime sizi alır anlamsız manalara sürükler. En son merhalede velev ki aslına mutabık olarak kaç sayfa olursa olsun ortaya koysanız bile, bu sefer kalbi hissiyatı uyandıran manadan fersah fersah uzaklaşmış olursunuz.

Elinizde bulunan herhangi bir yazarın Türkçe mealinin son sayfasına bakın. En son sayfanın altında sayfa sayısı olarak ne yazıyor. Durun, ben size söyleyeyim en iyimser rakam ile 562! Eğer bir de tefsir ile beraber bulunuyorsa 562 x 10 cilt = 5.620 (Çünkü hiç bir tefsir 10 ciltten az olamıyor) Elbette bu sayıya index, lugatçe ve fihrist dahil değil!

Peki benim elimdeki Kur'an kaç sayfa : 605 sayfa. Üstelik ek olarak lugatçe, index ve fihrist de yok!

İki kuşak önce yaşayan rahmetli dedelerinizin ve ninelerinizin de lugatçeye ihtiyacı yoktu. Ama onlar o kadar şansız insanlardı ki, gece alim olarak yattıkları yataklarından, sabah cahil olarak uyandılar. Buna sebep de, arapçayı ortadan kaldırmayı hedeflemiş olan o meşhur "Dil Devrimi" idi. Elbette şimdi arapçayı anlamayan, okuyamayan bir nesil var günümüzde. Ve doğru dil olarak Türkçe hedef gösterilmiş. Türkçe açıklamalı ek yoksa, sırf arapça olan bir Kur'an'ın yerine Türkçe açıklamalı Kur'an tercih ediliyor. Bahane de hazır "Anlayamadığımız bir dilde Kur'an okuyacağımıza, anladığımız dildeki Kur'an'ı tercih ediyoruz!"

Sizin anlamadığınız Kur'an değil, anlayamadığınız arapça olan dil. Yoksa; Kur'an elbette apaçık ve herkesce anlaşılır!
Sevsinler bahanenizi!...

Merhum Elmalılı Hamdi YAZIR üstadım hayata gözlerini yummadan kısa birsüre önce, oturduğu yerden bakın nasıl bağırıyordu: "Türkçe Kur'an mı olur be hey şaşkın!..."
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Çok değil, 80 sene önce; 6 yaşında veya 7 yaşında olan her çocuk, Kur'an'ı indirildiği dilde okuyor ve indirilen dilin fasihliğinden dolayı fazla bir çaba sarf etmeden de anlıyordu. Bu o zaman hayret edilecek bir şey değildi, olağan ve olması gerekendi.

Türkçe yazının ömrü hayatı daha çok yeni. Bir çok dilden de etkilenmiş bir yazı stilinde. Oysa, arapça; binlerce yıllık bir mazisi olan bir dil. Anlatmak istediğinizi arapça 3-5 cümlede açıklarken, aynı anlam ve manayı 20 cümlelik bir paragrafta ancak anlatabilirsiniz. Eğer fiilleri,zamirleri ve durumları yerli yerinde kullanırsanız şayet. Yoksa 20 cümleyide geçer bir sayfaya çıkarsınız.

Tercüme; bir kelamın manasını diğer bir lisanda dengi bir tabir ile aynen ifade etmektir. Tercümede aslın manasına tamamen mutabık olabilmek için, sarahatte delalette, icmalde, tafsilde, umumda, hususta, ıtlakta, takyidde, kuvvette, isabette, hüsn-i edada, üslub-u beyanda, velhasıl ilimde, sanatta asıldaki ifadeye denk olmayı gerektirir. Cümle içersinde kullandığınız uygun olmayan bir kelime sizi alır anlamsız manalara sürükler. En son merhalede velev ki aslına mutabık olarak kaç sayfa olursa olsun ortaya koysanız bile, bu sefer kalbi hissiyatı uyandıran manadan fersah fersah uzaklaşmış olursunuz.

Elinizde bulunan herhangi bir yazarın Türkçe mealinin son sayfasına bakın. En son sayfanın altında sayfa sayısı olarak ne yazıyor. Durun, ben size söyleyeyim en iyimser rakam ile 562! Eğer bir de tefsir ile beraber bulunuyorsa 562 x 10 cilt = 5.620 (Çünkü hiç bir tefsir 10 ciltten az olamıyor) Elbette bu sayıya index, lugatçe ve fihrist dahil değil!

Peki benim elimdeki Kur'an kaç sayfa : 605 sayfa. Üstelik ek olarak lugatçe, index ve fihrist de yok!

İki kuşak önce yaşayan rahmetli dedelerinizin ve ninelerinizin de lugatçeye ihtiyacı yoktu. Ama onlar o kadar şansız insanlardı ki, gece alim olarak yattıkları yataklarından, sabah cahil olarak uyandılar. Buna sebep de, arapçayı ortadan kaldırmayı hedeflemiş olan o meşhur "Dil Devrimi" idi. Elbette şimdi arapçayı anlamayan, okuyamayan bir nesil var günümüzde. Ve doğru dil olarak Türkçe hedef gösterilmiş. Türkçe açıklamalı ek yoksa, sırf arapça olan bir Kur'an'ın yerine Türkçe açıklamalı Kur'an tercih ediliyor. Bahane de hazır "Anlayamadığımız bir dilde Kur'an okuyacağımıza, anladığımız dildeki Kur'an'ı tercih ediyoruz!"

Sizin anlamadığınız Kur'an değil, anlayamadığınız arapça olan dil. Yoksa; Kur'an elbette apaçık ve herkesce anlaşılır!
Sevsinler bahanenizi!...

Merhum Elmalılı Hamdi YAZIR üstadım hayata gözlerini yummadan kısa birsüre önce, oturduğu yerden bakın nasıl bağırıyordu: "Türkçe Kur'an mı olur be hey şaşkın!..."


Olmaz dogru olursa kimse kendi yorumunu yazamaz veya mezhebine mesrebine uygun anlatamaz saskinin zoruna bak olurmu yani TÜRKCE KURAN...Len Enver sende amma sapiksin ha...
 
Son düzenleme:

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Olmaz dogru olursa kimse kendi yorumunu yazamaz veya mezhebine mesrebine uygun anlatamaz saskinin zoruna bak olurmu yani TÜRKCE KURAN...Len Enver sende amma sapiksin ha...

Estagfurullah, sen şaşkın değilsin. Sen anlamak için okuyorsun. Mecbursun, çünkü arapça bilmiyorsun. Belki ilerde inşaallah o geçenlerde yarım bıraktığın Kur'an'ı öğreneceksin. Sadece azm etmen kafi.

Burada Merhum Hamdi üstadın bahsettiği şaşkın başka biri. Anla! Fazla açık anlattırma. Şaşkın kişi o ki; bütün insanlar için Kur'an'ı Türkçe'leştirmek istedi. Üstad da o'na ve düşüncesine galeyana gelip bu şekilde hitap etti.

Sizler de arapça bilmediğiniz için, ama Kur'an'ı da okumak istemeniz nedeni ile elbette anlayacağınız bir dilde olmasını bekliyorsunuz. Çünkü; AÇ'SINIZ! Aynı benim gibi, aynı kendin gibi, aynı diğer insanlar gibi. Ne kadar okusak da ruh doymuyor, kalb doymuyor, daha ! diyor. Bir de arapça okuyup mana derinliğini farklı yaşasanız; işte o zaman vallahi ne demek istediğimi, neden bu kadar mücadele ettiğimi gerçekten anlayacaksınız. İnşaallah o günler de yakındır.
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duânın...
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'ân okunur.
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdâ'nın.
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Ziya Gökalp (Vatan şiirinden)
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'ân okunur.

Mekteplerde okutuluyor mu? o ayrı mevzu..

"Türkçe Kuran" tabiri yerine, Kuranın Türkçesi daha doğru olur gibi. Türkçe Kuran, sanki kuranın tam anlamıyla karşılığıymış gibi bir mana ifade ediyor. Eğer tam anlamıyla ifade edilen bir türkçeleşme söz konusu olduğu zaman, biz buna "tefsir" diyoruz..

Türkçenin ( veya herhangi bir dilin) Arapçadaki ( veya herhangi bir dildeki) terimleri, atasözlerini, mecaz ifadeleri karşılaması düşünülemez. Onların kullandıkları bir çok mecaz ifadeleri bir Türkçe de kullanmıyoruz. Bunun yüzlerce örneği var..

Eş - Karı / Zevce - mir'e

Türkçe de; Ahmetin Karısı demekle, Ahmetin eşi demek arasında hiç fark yok, sadece bir görgü meselesi.. Ama araplar için çok şey ifade ediyor.. Bunu uzun uzun anlattık.. tekrar edilebilir...

 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Kaldı ki biz, Türkçesi okunmasın demiyoruz. Elbette okunacak anlaşılacak..
Bir vakıa daha var ki; Hangi meal okunacak ? Kuranı anladığı gibi türkçeye çevirenlerden hangisinin "kuran'ını" okuacağız ?
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Kurandan okuyalım bölümünden alıntı.. Kuranı kendi anladıkları gibi terceme edenler.. kendi anlatıklarını anlatanlar..


İsra: 103

"Firavun onları o topraktan çıkarmak istedi." (......)


"(fir'avn) Onları o yerden (Mısır toprağından) çıkarmak istedi." (.....)
(Bu manatyı ifade eden tam dokuz tane meal vardır.)

Yapılan bu çevirilere göre:

Firavun, Hz Musa yı ve kavmini (israiloğullarını) Mısır dan sürüp çıkarmak istemiştir.

Kuranın beyanatına göre İsrailoğullarını Mısırdan çıkarmak isteyen kişi Hz Musa, onların çıkmasına mani olan da Firavundur. Nasıl oluyor da Hz Musa, israiloğullarını Firavunun elinden kurtarıp özgürlüklerine kavuşturmak istediği ve ondan israiloğullarını bırakmasını, Mısırdan ayrılmalarına izin vermesini ısrarla talep ettiği halde, bu ayette tam tersi bir mana dile getirililebiliyor?


Firavun'a, "artık israiloğullarını bizimle gönder, onlara azab etme" diyenler ve israiloğullarını geceleyin Mısırdan çıkarmak isteyen hz Musa ve Hz Harun değil midir ? Hal böyle olduğu halde, niçin Firavun israiloğullarını Mısırdan sürmek istesin, neden onları ülkeden çıkarmak istesin ?


işte bu yüzden kuranın anlaşılmadan terceme edildiği ve piyasaya sürüldüğünü söyledim. Hatta bazı mütercimlerin arapçadan türkçeye çevirdiği ilk kitabın kuranı kerim olduğu biliniyor..

Ve bazı müfessirlerin ( ki bilerek bu ifadeyi kullandım. Tefsiryle birlikte terceme edenlerin) yaptığı mealler..


İsra: 103

"Derken (firavun) onları ARZ'dan belinletmek istedi." (Elmalılı)

"Firavun (İsrailoğullarını) yeryüzünden söküp atmak istedi."
(Ö.Rıza Doğrul)

"Ve sonunda Firavun onları yeryüzünden söküp atmaya karar verdi."(Esed)
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duânın...
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur'ân okunur.
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüdâ'nın.
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!

Ziya Gökalp (Vatan şiirinden)


Selam ile;Ziya Gökapi severim ama fazla mübalagali bu siiri.Cünki bu safhada mümkün degil ama kendi zamaninda mümkündü,Hatta bunu Radikal kardesim iyi aciklamisti neden o dönemde mümkün oldugunu.Hatta siirde celiskide mecut hem Türkce diyeceksin Tanri yerine Farsca Hüda diyeceksin?Kanimca sunu ya Tanrinin demeliydiyada direk orjin olarak Allah demeliydi..selam ile...
 
Son düzenleme:

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Kurandan okuyalım bölümünden alıntı.. Kuranı kendi anladıkları gibi terceme edenler.. kendi anlatıklarını anlatanlar..


İsra: 103

"Firavun onları o topraktan çıkarmak istedi." (......)

"(fir'avn) Onları o yerden (Mısır toprağından) çıkarmak istedi." (.....)
(Bu manatyı ifade eden tam dokuz tane meal vardır.)

Yapılan bu çevirilere göre:

Firavun, Hz Musa yı ve kavmini (israiloğullarını) Mısır dan sürüp çıkarmak istemiştir.

Kuranın beyanatına göre İsrailoğullarını Mısırdan çıkarmak isteyen kişi Hz Musa, onların çıkmasına mani olan da Firavundur. Nasıl oluyor da Hz Musa, israiloğullarını Firavunun elinden kurtarıp özgürlüklerine kavuşturmak istediği ve ondan israiloğullarını bırakmasını, Mısırdan ayrılmalarına izin vermesini ısrarla talep ettiği halde, bu ayette tam tersi bir mana dile getirililebiliyor?


Firavun'a, "artık israiloğullarını bizimle gönder, onlara azab etme" diyenler ve israiloğullarını geceleyin Mısırdan çıkarmak isteyen hz Musa ve Hz Harun değil midir ? Hal böyle olduğu halde, niçin Firavun israiloğullarını Mısırdan sürmek istesin, neden onları ülkeden çıkarmak istesin ?


işte bu yüzden kuranın anlaşılmadan terceme edildiği ve piyasaya sürüldüğünü söyledim. Hatta bazı mütercimlerin arapçadan türkçeye çevirdiği ilk kitabın kuranı kerim olduğu biliniyor..

Ve bazı müfessirlerin ( ki bilerek bu ifadeyi kullandım. Tefsiryle birlikte terceme edenlerin) yaptığı mealler..


İsra: 103

"Derken (firavun) onları ARZ'dan belinletmek istedi." (Elmalılı)

"Firavun (İsrailoğullarını) yeryüzünden söküp atmak istedi."
(Ö.Rıza Doğrul)

"Ve sonunda Firavun onları yeryüzünden söküp atmaya karar verdi."(Esed)


Yukaridaki alinti kime aid vermemissin o nedenle bende en cok kullandiklarimdan vereyim nasilmis manasi?Degisikligi neree?


Ali Bulaç102- O da: 'Andolsun, bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum' demişti.

Diyanet Vakfı102. (Musa Firavun'a:) "Pek âlâ biliyorsun ki, dedi, bunları, birer ibret olmak üzere, ancak, göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de senin hakikaten mahvolduğunu sanıyorum!"

Edip Yüksel102. "Göklerin ve yerin Rabbi'nden başkasının bu delilleri indirmediğini iyi biliyorsun. Firavun, seni mahvolmuş biri olarak görüyorum!"

Elmalılı Hamdi Yazır102-Musa da: "Pekala bilirsin ki, bunları, göklerin ve yerin Rabbi ancak birer ibret olmak üzere indirdi. Mutlaka ben de seni, ey Firavun helak olmuş sanıyorum!"

Yaşar Nuri Öztürk102 Mûsa dedi: "Yemin olsun, sen bilmektesin ki, bunları, basîretle görülebilecek ibretler halinde/basîretler olarak o, göklerin ve yerin Rabbinden başkası indirmedi. Vallahi ben seni mahvolmuş görüyorum, ey Firavun!"

Ali Bulaç103- Böylelikle, onları o yerden sürüp-sarsıntıya uğratmayı istedi, biz de onu ve beraberindekileri hep- birlikte boğuverdik.

Diyanet Vakfı103. Derken, Firavun onları ülkeden çıkarmak istedi. Bu yüzden biz onu ve maiyyetindekilerin hepsini (denizde) boğduk.

Edip Yüksel103. Onları ülkeden çıkarmak isteyince de onu ve beraberindekileri topluca suda boğduk

Elmalılı Hamdi Yazır103-104-Derken Firavun onları o yerden belinletmek (sürüp çıkarmak) istedi, Biz de hem kendisini, hem de beraberindekilerin tümünü birden boğuverdik; arkasından da İsrail oğullarına dedik ki: "Haydi, yeryüzünde yerleşin; sonra ahiret va'di geldiği vakit hepinizi dürüp bükerek (bir araya) getireceğiz."

Yaşar Nuri Öztürk103 Firavun onları o topraktan sürüp çıkarmak istedi de biz onu ve yanındakilerin tümünü boğduk.

Ali Bulaç104- Ve onun ardından İsrailoğullarına söyledik: 'O toprak (yurt)ta oturun, ahiret va'di geldiğinde hepinizi derleyip-toplayacağız.'

Diyanet Vakfı104. Arkasından da İsrailoğullarına: "O topraklarda oturun! Ahiret vâdi tahakkuk edince, hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz" dedik.

Edip Yüksel104. Ondan sonra İsrail oğullarına, "Bu ülkede yerleşin. Verilen son söz geldiğinde sizi bir araya toplayacağız," dedik.

Elmalılı Hamdi Yazır103-104-Derken Firavun onları o yerden belinletmek (sürüp çıkarmak) istedi, Biz de hem kendisini, hem de beraberindekilerin tümünü birden boğuverdik; arkasından da İsrail oğullarına dedik ki: "Haydi, yeryüzünde yerleşin; sonra ahiret va'di geldiği vakit hepinizi dürüp bükerek (bir araya) getireceğiz."

Yaşar Nuri Öztürk104 Bunun ardından, İsrailoğullarına şöyle dedik: "Şu toprakta oturun. Âhiret vaadi/ikinci vaat gelince, sizi toplayıp bir araya getireceğiz."
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Selam ile;Ziya Gökapi severim ama fazla mübalagali bu siiri.Cünki bu safhada mümkün degil ama kendi zamaninda mümkündü,Hatta bunu Radikal kardesim iyi aciklamisti neden o dönemde mümkün oldugunu.Hatta siirde celiskide mecut hem Türkce diyeceksin Tanri yerine Farsca Hüda diyeceksin?Kanimca sunu ya Tanrinin demeliydiyada direk orjin olarak Allah demeliydi..selam ile...

Selam;
O zamanlarda Türkçe'nin içinde çok fazla Arapça ve Farça kelimeler vardı.
Bu nedenle Hüda demiş olabilir diye düşünüyorum. Tabi kesin bir bilgi yok.
Malum tüm diller birbirleri ile etkileşim halindedir. Elbette Allah dese daha güzel olurdu...(Bu arada ben tanrı kelimesini pek kullanmayı sevmem :) , çünkü farklı inanç sahipleri de ilah diye nitelendirdiklerine tanrı dedikleri için herşeyin sahibi olan Allah için aynı ismi kullanmam.)
 

mavigezegen

New member
Katılım
14 Tem 2009
Mesajlar
243
Tepkime puanı
169
Puanları
0
Kaldı ki biz, Türkçesi okunmasın demiyoruz. Elbette okunacak anlaşılacak..
Bir vakıa daha var ki; Hangi meal okunacak ? Kuranı anladığı gibi türkçeye çevirenlerden hangisinin "kuran'ını" okuacağız ?

Çevirilerde cümle farklılıkları olabilir. Eşanlamlı kelimeler kullanılabilir.
Yeter ki Kuran'ın anlamak için okuyalım, emin olun ki anlarız. Takıldığımız ya da anlamakta zorlandığımız ayetlerde farklı çevirileri de okuyarak anlayışımızı kolaylaştırabiliriz. Fakat daha en başından zaten anlamayız diye yaklaşırsak Kuran'a zaten anlamayız.

Selametle...
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Yukaridaki alinti kime aid vermemissin o nedenle bende en cok kullandiklarimdan vereyim nasilmis manasi?Degisikligi neree?


Ali Bulaç102- O da: 'Andolsun, bunları görülecek belgeler olarak göklerin ve yerin Rabbinden başkasının indirmediğini sen de bilmişsin; gerçekten ben de seni yıkılmış-harab olmuş sanıyorum' demişti.

Diyanet Vakfı102. (Musa Firavun'a:) "Pek âlâ biliyorsun ki, dedi, bunları, birer ibret olmak üzere, ancak, göklerin ve yerin Rabbi indirdi. Ey Firavun! Ben de senin hakikaten mahvolduğunu sanıyorum!"

Edip Yüksel102. "Göklerin ve yerin Rabbi'nden başkasının bu delilleri indirmediğini iyi biliyorsun. Firavun, seni mahvolmuş biri olarak görüyorum!"

Elmalılı Hamdi Yazır102-Musa da: "Pekala bilirsin ki, bunları, göklerin ve yerin Rabbi ancak birer ibret olmak üzere indirdi. Mutlaka ben de seni, ey Firavun helak olmuş sanıyorum!"

Yaşar Nuri Öztürk102 Mûsa dedi: "Yemin olsun, sen bilmektesin ki, bunları, basîretle görülebilecek ibretler halinde/basîretler olarak o, göklerin ve yerin Rabbinden başkası indirmedi. Vallahi ben seni mahvolmuş görüyorum, ey Firavun!"

Ali Bulaç103- Böylelikle, onları o yerden sürüp-sarsıntıya uğratmayı istedi, biz de onu ve beraberindekileri hep- birlikte boğuverdik.

Diyanet Vakfı103. Derken, Firavun onları ülkeden çıkarmak istedi. Bu yüzden biz onu ve maiyyetindekilerin hepsini (denizde) boğduk.

Edip Yüksel103. Onları ülkeden çıkarmak isteyince de onu ve beraberindekileri topluca suda boğduk

Elmalılı Hamdi Yazır103-104-Derken Firavun onları o yerden belinletmek (sürüp çıkarmak) istedi, Biz de hem kendisini, hem de beraberindekilerin tümünü birden boğuverdik; arkasından da İsrail oğullarına dedik ki: "Haydi, yeryüzünde yerleşin; sonra ahiret va'di geldiği vakit hepinizi dürüp bükerek (bir araya) getireceğiz."

Yaşar Nuri Öztürk103 Firavun onları o topraktan sürüp çıkarmak istedi de biz onu ve yanındakilerin tümünü boğduk.

Ali Bulaç104- Ve onun ardından İsrailoğullarına söyledik: 'O toprak (yurt)ta oturun, ahiret va'di geldiğinde hepinizi derleyip-toplayacağız.'

Diyanet Vakfı104. Arkasından da İsrailoğullarına: "O topraklarda oturun! Ahiret vâdi tahakkuk edince, hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz" dedik.

Edip Yüksel104. Ondan sonra İsrail oğullarına, "Bu ülkede yerleşin. Verilen son söz geldiğinde sizi bir araya toplayacağız," dedik.

Elmalılı Hamdi Yazır103-104-Derken Firavun onları o yerden belinletmek (sürüp çıkarmak) istedi, Biz de hem kendisini, hem de beraberindekilerin tümünü birden boğuverdik; arkasından da İsrail oğullarına dedik ki: "Haydi, yeryüzünde yerleşin; sonra ahiret va'di geldiği vakit hepinizi dürüp bükerek (bir araya) getireceğiz."

Yaşar Nuri Öztürk104 Bunun ardından, İsrailoğullarına şöyle dedik: "Şu toprakta oturun. Âhiret vaadi/ikinci vaat gelince, sizi toplayıp bir araya getireceğiz."



Kendi yazımdan alıntı yapmıştım.. Meallerin kime ailt olduğunu yazmadım. Ama sizin verdiklerinizden;

Diyanet Vakfı103. Derken, Firavun onları ülkeden çıkarmak istedi. Bu yüzden biz onu ve maiyyetindekilerin hepsini (denizde) boğduk.

Edip Yüksel103. Onları ülkeden çıkarmak isteyince de onu ve beraberindekileri topluca suda boğduk

Ali Bulaç103- Böylelikle, onları o yerden sürüp-sarsıntıya uğratmayı istedi, biz de onu ve beraberindekileri hep- birlikte boğuverdik.


"Ülkeden, o yerden, o topraktan, mısır toprağından" diye türkçeleştirilen ifade "min'el arz" dır. "çıkarmak, sürmek, sürüp sarsıntıya uğratmak" olarak türkçeleştirilen ifade de "yestefizzu"dur.

Arz; yeryüzü anlamına gelmektedir. Firavun israiloğullarını yeryüzünden söküp atmak, kökten yok etmek istiyordu. Ama ayeti kerimeye verilen meallerde, sanki onları mısırdan çıkarmak istiyormuş.. Aksine mısırdan çıkarmak isteyen, musa as ve harun as dır.

47 - Hemen gidin de Firavun'a deyin ki: "Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder, onlara azab etme; biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selam doğru yolda gidenleredir."

Ayeti kerimeden anlaşılan da budur ki; İsrailoğullarını mısırdan çıkarmak isteyen Allahın elçileridir, Firavun değildir. Kurana tamamen zıt bir meal verilmiştir. Bunun gibi niceleri vardır.

Yine metin yükselin, "fela tekünenne minel mümterin" ayetine verdiği meal; sakın şüphelenme" gibi ayeti kerimeyi tam ifade edemeyen bir mealdir. Örnekler çoğaltılabilir..

İşte bu yüzden işin ehline bırakılması, ve kuranın tefsiriyle birlikte okunmasından, anlaşılmasından ve hayata geçirilmesinden yanayız. Yoksa kuran anlaşılmasın, türkçesi okunmasın, sadece arapçasıyla yetinilsin demiyoruz!

Kaldı ki meal işine girişenlerin, arapçadan ilk yaptığı çevirinin Kuran gibi ilahi bir kitapla başlamaları Allahın kitabına edepsizliktir, deneme tahtası gibi.. Arapçadan hiç bir çeviri yapmamış, hemen kalkmış Allahın kitabına el uzatmış ve anladıklarını Allahın ayeti diye piyasaya sürmüştür...
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Çevirilerde cümle farklılıkları olabilir. Eşanlamlı kelimeler kullanılabilir.
Yeter ki Kuran'ın anlamak için okuyalım, emin olun ki anlarız. Takıldığımız ya da anlamakta zorlandığımız ayetlerde farklı çevirileri de okuyarak anlayışımızı kolaylaştırabiliriz. Fakat daha en başından zaten anlamayız diye yaklaşırsak Kuran'a zaten anlamayız.

Selametle...


Çevirilerde cümle farklılığı değil "anlam" farklılığı söz konusudur. Eş anlamlı olması yetmiyor, arapça da ne ifade ettiği çok önemlidir.

Eş - Karı / zevce - mir'e kelimelerini örnek olarak vermiştik. Eş anlamlı kelimelerdir. Ama araplar için bu iki kelime eş anlamlı değildir. Araların da iman ve küfür derecesinde fark vardır. Türkçe de Nuhun eşi ve ya Nuhun karısı demek arasında fark yoktur. Ama Araplar Nuhun zevcesi(eşi) veya Nuhun mir'esi (karısı) demekle o kadının dinini de dile getirmektedir.. Allahu teala Nuhun zevcesi dememiş nuhun miresi demiştir. Çünkü karısı nuhun dininden değildir, sadakat göstermemiştir, kocasına ihanet etmemiştir.
Kısaca; Kuranı kerim yahut araplar
a) ihanet b) inanç farklılığı c)dulluk d) kısırlık gibi unsurların bulunduğu yerde zevce ( eş) tabirini kullanmıyor. Türkçede böyle bir fark olmadığı için eş anlamlı olması da meal için yetersiz kalacaktır. Bu yetersizliğin giderilmesi demek tefsir demektir ki bizde bunu istiyoruz.

Takıldığımız ya da anlamakta zorlandığımız ayetlerde farklı çevirileri de okuyarak anlayışımızı kolaylaştırabiliriz

Takıldığımız yada zorlandığımız, demek ki anlamadığımız yerler vardır. Bu ayetlerde başka çeviri yerine, bir tefsir kitabına başvurulsa daha doğru olmaz mı ?

Son olarak belirtmek isterim ki;
Biz kuranın anlaşılmamasından yana değiliz. Sizin kadar bizde anlaşılsın istiyoruz. Size ek olarak sadece meal le değil tefsir ile okunsun istiyoruz. Meale karşı değiliz, sizin de tefsire karşı olduğunuzu zannetmiyorum. Sadece mealin kuranın tam karşı olduğuna karşıyız.
Dücane Cündioğlunun sözüyle konuya son vermek isterim(kendi açımdan)

Ucuz çevirililerin zaaflarını fırsat bilip, Allahın kitabına ta'n etmeye (ayıplamaya) kalkışan cahilleri şiddetle reddederim.
 
Üst Alt