[FONT=Times New Roman, serif][FONT=Times New Roman, serif]Kur'an anlayışına mani olan şeylerden kaçınmak gerekir, çünkü insanların çoğu, şeytanın kalplerine gerdiği perde ve sebepler nedeniyle Kur'anın manâlarını anlamaktan menedilmişlerdir. Böylece Kur'anın sırlarının hikmetleri kendileri için perdelenmiş ve basiretleri onu göremez olmuştur. Nitekim Peygamber (s.a) buyurmuştur: Eğer şeytanlar, Âdem oğullarının kalpleri etrafında cirit atmasaydılar, Âdem oğulları melekûta bakabilecekti. [/FONT][/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Kur'anın manaları melekût aleminin cümlesindendir. Zahiri duyulardan gizlenip ancak basiret nuruyla müşahade edilen her şey de melekût alemindendir. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Kur'anı anlamaya perde olan hususlar Kalbi, harflerin mahreçlerinden çıkmaya yönlenmesidir. Böyle bir kimseyi, Kur'an okuyucularını Allah sözlerinin manalarını anlamaktan alıkoymakla görevli bulunan bir şeytan sevk ve idare eder. Ona daima harf mahrecinden çıkmadı vesvesesini verip durur harfleri tekrar etmeye yöneltir .Bu bakımdan böyle bir kimsenin düşüncesi yalnızca harflerin mahreçleri üzerinde yoğunlaşılmış olur. O halde böyle bir kimse nasıl olur da manaları kavrayıp anlamak mümkün olur. Bu gibi bir vesveseye itaat edip kurban giden bir kimse, şeytan için en büyük bir oyuncaktır. (Allah korusun).[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Uyduğu bir mezhebe bağlı olup da sadece taklit ettiği mezhep üzerine titremek, nefsinde dinlediğine sadece taassup yoluyla yer verip ısrar etmek, basiret ve müşahade ile ona ulaşmaya yanaşmamaktır. İşte böyle bir kimseyi inancı bağlamış bulunur. Ve bir türlü inanç bağlarından kurtulup adım atamaz. İnandığından başka bir şeyin kalbine gelmesi adeta imkansızdır. Böyle bir kimsenin görüşü sadece dinledikleri ile ilgilidir. Uzakta kendisine bir ışık görünüp dinlediklerine ters düşen manalardan herhangi bir mana baş gösterirse, taklit şeytanı derhal kendisine hücum ederek şöyle der:'Nasıl olur da böyle bir mana kalbine gelebilir? Oysa bu senin ecdadının inandıklarına terstir!'[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu bakımdan kişi bu mananın şeytandan gelen bir gurur olduğunu zanneder ondan uzaklaşır ve benzerinden sakınır.. İşte bu gibiler için sufiler 'İlim perdelidir' demişlerdir. Sufilerin buradaki 'ilim'den kastettikleri; insanların mücerred taklit ile üzerinde ısrar ettikleri inançlardır veya mezhep mutaassıplarının mücadele kelimelerinin mücerrediyle yazmış oldukları ve geride gelenlere bıraktıkları manâsız ibarelerdir.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu gibi taklit, bazen batıl olur ve aynı zamanda gerçeklerin bilinmesine engel olur. Gerçekler onun batıl taklidiyle çarpıştığı için, derhal ona ait taklit bu gerçeği onun kalbinden uzaklaştırır.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bazen de taklit hak olduğu halde yine de Kur'anın manâsının anlaşılmasına ve keşfine mani olmaktadır. Çünkü insanların inanmakla sorumlu,yükümlü bulundukları hak, birkaç mertebe ve dereceye ayrılır. Onun başlangıcı ve zahiri vardır. Huy ve davranışları,karakteri zahir üzerinde dondurmak, elbette bâtının derinliğine dalmaktan insanı meneder.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Kişinin bir günahta ısrar etmesi veya ululuk taslayıp, kibirli olması, az da olsa itaat olunan dünya hevesiyle haşır neşir olmasıdır. Çünkü böyle bir durum kalbinin kararmasına ve paslanmasına neden olmaktadır. Bu durum ise kalp için en büyük perdedir ve tıpkı aynanın üzerindeki pas gibidir. Hakkın tecellisine mani olur. İşte insanların çoğu bu perde ile gerçeği görmekten perdelenmiş, habersizler ve gâfillerdir. Şehvetler ne kadar kalbin üzerinde yerleşirse Allah sözlerinin manaları o kadar perdelenir. Kalpten dünya ağırlıkları ne kadar kalkarsa o derecede de mananın o kalpte tecelli etmesi yakınlaşır. Kısacası kalp ayna gibidir. Şehvetleri sökmek suretiyle kalbin temizlenmesi aynanın parlatılması gibidir.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Basiret nuruyla müşahade edilen ve keşfolunan hakiki, gerçek ilme gelince, o istenenin en sonu ve hedefi olmak hasebiyle nasıl olur da perde olabilir? Fudayl b. İyaz (r.a) 'Vahyin bereketinden mahrum olmak Kur'an'ı anlamaktan mahrum olmaktır' demiştir. Nitekim Yüce Allah Kur'anda 'Allah, inananlara kavrama kâbiliyeti vermektedir' buyurmaktadır.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allah Tealâ (C.C) Kur'an'ın anlaşılır ve hatırlatıcı oluşunda şöyle buyurmuştur: “İyice anlamanız için âyetlerimizi böyle açıkça bildirmedeyiz.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ancak küfür(şer)den dönen Allah'ın alâmetlerinden ibret alır ve gerçeği anlar.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Dünya aldanışını ahiret nimetlerine tercih eden bir kimse akledenlerden olamaz ve bu hikmetten ötürü kitabın sırları kendisine açılmaz.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Müteessir Olmak (Üzülerek etkilenmek)[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Kalbin çeşitli eserlerden, ayetlerin değişikliğinden ötürü çeşitli renkler alması demektir. Bu bakımdan kalp her halin anlatılışına göre hallenir. Dolayısıyla üzüntü, korku, ümit, güven, ve daha nice sıfatlarla sıfatlanır. Çünkü tazyik, Kur'an ayetlerinde diğer durumlardan da fazladır. Kişi af ve rahmetin ancak ariflerin elde edebileceği şartları bağlandığını görür. Nitekim şu ayette aynı durum mevcuttur.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allah'tan af dileyin. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Onlardır ki, Allah'a ve O'nun ayetlerine içten inanırlar, sabrederek dinde sebat ederler, Allah yolunda yurtlarından çıkarılanlara yardım ederler, iyilik eder, iyi davranırlar. İşte o kimseler kurtuluşa erdirileceklerdir. Cennetler onlaradır.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İnanıp da iyi işler işleyenler için cennetler vardır ve onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Kim ki inanır, sabreder ve secde ederse işte en büyük ongunluk ve kurtuluş budur. Onlar cennetlere girecek ve ebedi olarak orada kalacaklardır. Ne güzel yurttur o.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Görülüyor ki bu ayetlerde a) af dilemek (tövbe etmek), b) İman, Allah'a ve O'nun ayetlerine inanmak, c) İyi işler işlemek d) Doğru yolda sabır ve sebat, e) namaz kılmak, f) iyilik edip iyi davranışlarda bulunmak[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Şu ayette de aynı durum vardır: [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İkindi vakti hakkı için andolsun ki insanlar hüsrandadır. Ancak, inanan ve iyi işler işleyenler ile birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu sırra binaen Hasan Basri şöyle der: Allah'a yemin ederim bugün Hiçbir kimse yoktur ki Kur'anı okuyup, Kur'an'a iman etsin de hüznü ferahından daha çok olmasın ve yine ağlaması çok, gülmesi azalmasın. Yorgunluğu ve meşguliyeti çoğalıp, istirahat ve tembelliği azalmasın.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Vüheyb b. Verd şöyle buyurmuştur: 'Tüm olaylara vaaz ve nasihatlere baktık ve Kur'an'ın dışında kalpleri hassas yapan ve kalplere hüzün ve üzüntüyü celbeden bir şeye rastlamadık'.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu bakımdan kişi okuduğu ayetin bahsettiği sıfatla sıfatlanması lâzımdır. Azap ayetlerini okuduğunda, onun kime dokunacağı hususunda -eğer manayı anlamışsa- ölürcesine küçülür.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allah Tealâ'nın kurtuluş vaadi ile ilgili ayetlerini okuduğunda, sevincinden uçarcasına müjdelenir.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allah'ı anmak, sıfat ve isimlerini belirten ayetleri okuduğunda Celâl-i İlâhînin önünde başını eğer ve azametini hatırlar.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Onlar o kimselerdir ki; Yanlarında 'Allah' adı anıldığında kalpleri titrer.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Kur'an'ın bir diğer ayetinde 'Onlar Allah evlât edindi' dediler. Ayetini okuduğu zaman, ulûhiyet şanına yakışmayan sözlerinden iç aleminde infiale kapılır ve derhal sesinin hızını keserek ezik bir hal alır, üzülüp kırılır. Cennetin vasfını okuduğunda, içinde cennete karşı bir sevinç, arzu belirir. Cehennemin vasfını okuduğu zaman hüzünlenerek korkudan tir tir titremeye başlar.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Kur'anı anlamaya perde olan hususlar Kalbi, harflerin mahreçlerinden çıkmaya yönlenmesidir. Böyle bir kimseyi, Kur'an okuyucularını Allah sözlerinin manalarını anlamaktan alıkoymakla görevli bulunan bir şeytan sevk ve idare eder. Ona daima harf mahrecinden çıkmadı vesvesesini verip durur harfleri tekrar etmeye yöneltir .Bu bakımdan böyle bir kimsenin düşüncesi yalnızca harflerin mahreçleri üzerinde yoğunlaşılmış olur. O halde böyle bir kimse nasıl olur da manaları kavrayıp anlamak mümkün olur. Bu gibi bir vesveseye itaat edip kurban giden bir kimse, şeytan için en büyük bir oyuncaktır. (Allah korusun).[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Uyduğu bir mezhebe bağlı olup da sadece taklit ettiği mezhep üzerine titremek, nefsinde dinlediğine sadece taassup yoluyla yer verip ısrar etmek, basiret ve müşahade ile ona ulaşmaya yanaşmamaktır. İşte böyle bir kimseyi inancı bağlamış bulunur. Ve bir türlü inanç bağlarından kurtulup adım atamaz. İnandığından başka bir şeyin kalbine gelmesi adeta imkansızdır. Böyle bir kimsenin görüşü sadece dinledikleri ile ilgilidir. Uzakta kendisine bir ışık görünüp dinlediklerine ters düşen manalardan herhangi bir mana baş gösterirse, taklit şeytanı derhal kendisine hücum ederek şöyle der:'Nasıl olur da böyle bir mana kalbine gelebilir? Oysa bu senin ecdadının inandıklarına terstir!'[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu bakımdan kişi bu mananın şeytandan gelen bir gurur olduğunu zanneder ondan uzaklaşır ve benzerinden sakınır.. İşte bu gibiler için sufiler 'İlim perdelidir' demişlerdir. Sufilerin buradaki 'ilim'den kastettikleri; insanların mücerred taklit ile üzerinde ısrar ettikleri inançlardır veya mezhep mutaassıplarının mücadele kelimelerinin mücerrediyle yazmış oldukları ve geride gelenlere bıraktıkları manâsız ibarelerdir.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu gibi taklit, bazen batıl olur ve aynı zamanda gerçeklerin bilinmesine engel olur. Gerçekler onun batıl taklidiyle çarpıştığı için, derhal ona ait taklit bu gerçeği onun kalbinden uzaklaştırır.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bazen de taklit hak olduğu halde yine de Kur'anın manâsının anlaşılmasına ve keşfine mani olmaktadır. Çünkü insanların inanmakla sorumlu,yükümlü bulundukları hak, birkaç mertebe ve dereceye ayrılır. Onun başlangıcı ve zahiri vardır. Huy ve davranışları,karakteri zahir üzerinde dondurmak, elbette bâtının derinliğine dalmaktan insanı meneder.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Kişinin bir günahta ısrar etmesi veya ululuk taslayıp, kibirli olması, az da olsa itaat olunan dünya hevesiyle haşır neşir olmasıdır. Çünkü böyle bir durum kalbinin kararmasına ve paslanmasına neden olmaktadır. Bu durum ise kalp için en büyük perdedir ve tıpkı aynanın üzerindeki pas gibidir. Hakkın tecellisine mani olur. İşte insanların çoğu bu perde ile gerçeği görmekten perdelenmiş, habersizler ve gâfillerdir. Şehvetler ne kadar kalbin üzerinde yerleşirse Allah sözlerinin manaları o kadar perdelenir. Kalpten dünya ağırlıkları ne kadar kalkarsa o derecede de mananın o kalpte tecelli etmesi yakınlaşır. Kısacası kalp ayna gibidir. Şehvetleri sökmek suretiyle kalbin temizlenmesi aynanın parlatılması gibidir.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Basiret nuruyla müşahade edilen ve keşfolunan hakiki, gerçek ilme gelince, o istenenin en sonu ve hedefi olmak hasebiyle nasıl olur da perde olabilir? Fudayl b. İyaz (r.a) 'Vahyin bereketinden mahrum olmak Kur'an'ı anlamaktan mahrum olmaktır' demiştir. Nitekim Yüce Allah Kur'anda 'Allah, inananlara kavrama kâbiliyeti vermektedir' buyurmaktadır.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allah Tealâ (C.C) Kur'an'ın anlaşılır ve hatırlatıcı oluşunda şöyle buyurmuştur: “İyice anlamanız için âyetlerimizi böyle açıkça bildirmedeyiz.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Ancak küfür(şer)den dönen Allah'ın alâmetlerinden ibret alır ve gerçeği anlar.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Dünya aldanışını ahiret nimetlerine tercih eden bir kimse akledenlerden olamaz ve bu hikmetten ötürü kitabın sırları kendisine açılmaz.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]**Müteessir Olmak (Üzülerek etkilenmek)[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Kalbin çeşitli eserlerden, ayetlerin değişikliğinden ötürü çeşitli renkler alması demektir. Bu bakımdan kalp her halin anlatılışına göre hallenir. Dolayısıyla üzüntü, korku, ümit, güven, ve daha nice sıfatlarla sıfatlanır. Çünkü tazyik, Kur'an ayetlerinde diğer durumlardan da fazladır. Kişi af ve rahmetin ancak ariflerin elde edebileceği şartları bağlandığını görür. Nitekim şu ayette aynı durum mevcuttur.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allah'tan af dileyin. [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Onlardır ki, Allah'a ve O'nun ayetlerine içten inanırlar, sabrederek dinde sebat ederler, Allah yolunda yurtlarından çıkarılanlara yardım ederler, iyilik eder, iyi davranırlar. İşte o kimseler kurtuluşa erdirileceklerdir. Cennetler onlaradır.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İnanıp da iyi işler işleyenler için cennetler vardır ve onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Kim ki inanır, sabreder ve secde ederse işte en büyük ongunluk ve kurtuluş budur. Onlar cennetlere girecek ve ebedi olarak orada kalacaklardır. Ne güzel yurttur o.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Görülüyor ki bu ayetlerde a) af dilemek (tövbe etmek), b) İman, Allah'a ve O'nun ayetlerine inanmak, c) İyi işler işlemek d) Doğru yolda sabır ve sebat, e) namaz kılmak, f) iyilik edip iyi davranışlarda bulunmak[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Şu ayette de aynı durum vardır: [/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İkindi vakti hakkı için andolsun ki insanlar hüsrandadır. Ancak, inanan ve iyi işler işleyenler ile birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu sırra binaen Hasan Basri şöyle der: Allah'a yemin ederim bugün Hiçbir kimse yoktur ki Kur'anı okuyup, Kur'an'a iman etsin de hüznü ferahından daha çok olmasın ve yine ağlaması çok, gülmesi azalmasın. Yorgunluğu ve meşguliyeti çoğalıp, istirahat ve tembelliği azalmasın.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Vüheyb b. Verd şöyle buyurmuştur: 'Tüm olaylara vaaz ve nasihatlere baktık ve Kur'an'ın dışında kalpleri hassas yapan ve kalplere hüzün ve üzüntüyü celbeden bir şeye rastlamadık'.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Bu bakımdan kişi okuduğu ayetin bahsettiği sıfatla sıfatlanması lâzımdır. Azap ayetlerini okuduğunda, onun kime dokunacağı hususunda -eğer manayı anlamışsa- ölürcesine küçülür.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allah Tealâ'nın kurtuluş vaadi ile ilgili ayetlerini okuduğunda, sevincinden uçarcasına müjdelenir.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Allah'ı anmak, sıfat ve isimlerini belirten ayetleri okuduğunda Celâl-i İlâhînin önünde başını eğer ve azametini hatırlar.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Onlar o kimselerdir ki; Yanlarında 'Allah' adı anıldığında kalpleri titrer.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Kur'an'ın bir diğer ayetinde 'Onlar Allah evlât edindi' dediler. Ayetini okuduğu zaman, ulûhiyet şanına yakışmayan sözlerinden iç aleminde infiale kapılır ve derhal sesinin hızını keserek ezik bir hal alır, üzülüp kırılır. Cennetin vasfını okuduğunda, içinde cennete karşı bir sevinç, arzu belirir. Cehennemin vasfını okuduğu zaman hüzünlenerek korkudan tir tir titremeye başlar.[/FONT]