Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuranda örtünme kavramı

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Arâf Suresi 26. ayet
Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Arâf Suresi 26. ayet
Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allahın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).

Kuran bu paragrafta, Hz. Adem ile Hz. Havva kıssasını çıplaklığın kötülüğünü ortadan kaldırmak için araç olarak kullanmıştır. Şeytan, günümüzde olduğu gibi İslâm önceside örtünmenin, sadece süslenmek ve vücudu sert hava şartlarından korumak mânâsına geldiği inancına sevkederek baştan çıkarmıştı.
Bundan dolayı onlar, genel olarak örtünmenin gerçek amacını önemsemediler, avret yerlerini örtmek kaygısı taşımadılar ve başkalarının yanında ayıp yerlerini örtmekten, yani cinsel organlarını açıkta tutmaktan çekinmediler. Üstelik, bir kısım Araplar özellikle Kâbeyi hac mevsiminde çırılçıplak tavaf ederlerdi. Hanımları ise, bu konuda erkeklerinden daha hayasız idiler. Onlar bunu dinî bir hareket olarak kabul ediyorlar ve bunu sanki faziletli bir amel imiş gibi yapıyorlardı.

Bu kötülük sadece Araplara mahsus olmadığından, aksine (bugün bile) dünya halklarının çoğu bu suçu işlemiş olduğundan hitap bütün insan soyuna şamildir. Bundan dolayı da bütün insanlık ikaz edilmektedir. Şöyle ki: Ey Ademin çocukları, çıplaklık Şeytanın sizi içine düşürdüğü açmazın bir belirtisidir. Rabbinizin hidayetini yok sayıp, Onun peygamberlerini reddettiğiniz için kendinizi, sizi fıtrî haya duygusundan çıkarıp ilk ebeveynlerinizi saptırmayı planladığı şu utanç dolu duruma düşüren Şeytana yine kendi elinizle teslim etmiş oldunuz. Eğer ciddi olarak düşünürseniz, siz, peygamberlerin rehberliği olmaksızın kendi fıtrî isteklerinizi ne doğru ve tam olarak anlayabilir ve ne de bu isteklere doyurucu karşılık verebilirsiniz sonucuna ister istemez mutlaka geleceksiniz.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Arâf Suresi 27. ayet
Ey Âdem oğulları! Şeytan, anababanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık.

Bu paragraf, örtünme konusunda aşağıdaki hususları açıkça ortaya koyuyor.

1 Örtünme ihtiyacı insanda, sunî olarak değil, aksine insan yaratılışının önemli bir eğilimi olarak vardır. Bundan dolayı Allah, diğer canlılarda olduğu gibi insan vücudunda doğal bir örtü yaratmamıştır. Bunun yerine, insanın tabiatında, utanma ve haya duygusu daha yaratılırken yerleştirilmiştir. Ve ayrıca, Allah, insandaki cinsel organları sadece seks organları olarak değil, aynı zamanda, daha ilk yaratılışı anında onları başkalarının yanında açılması hoş karşılanmayan haya organları olarak yaratmıştır.

Dahası Allah insana, haya yerlerini gizleyecek hazır herhangi bir örtü vermemiş, aksine insanın tabiatında onları herhangi bir örtü ile saklaması gerektiği duygusunu yerleştirmiştir. Ayet de işaret edilen husus ise şudur: Allah insana, vücudundaki haya organlarını gizlemek duygusunu ilham etmiştir. Bundan dolayı insan, bu ilham edilmiş eğilimin doğallığını sezmeli ve Cenabı Hakkın yarattığı maddelerden kendisine bir örtü yapmalıdır.

2) Ayette vücudun avret yerlerinin örtünmesi, bedenin korunması ve süslenmesine öncelik sayılması gerçeği, örtünmede fiziksel işlevden ziyade ahlâkî işleve daha büyük önem verildiğinin açık bir delilidir. Böylece, insanın doğasının hayvanınkinden tümüyle farklı olduğu açıktır.
Bundan dolayı Allah, hayvanların doğuştan vücutlarını korunmuş ve örtülü halde yaratmış, bu nedenle de onlarda avret yerlerini örtmeleri için bir duygu da yerleştirmemiştir. Fakat Allahın hidayetini bir kenara bırakıp Şeytanın rehberliğini kabul etmeye başladıkları zaman insanlar, sanki Örtümüzün işlevi hayvanlarda derilerin vücutları kaplaması gibi, sadece bedenlerimizi örtmek ve korumaktan ibarettir. Ayıp yerleri örtmeye gelince, giysilerin hiçbir önemi yoktur, çünkü bunlar sadece cinsel organlardır, utanılacak birşeyler değildir demeye getirip yukarıda anlatılan düzeni ters çevirdiler.

3) Elbise ve örtünme sadece ayıp yerler örten bedeni koruyan ve süsleyen birer nesne olmaktan çıkıp aynı zamanda insanı takva sahibi kılan bir araç olarak görülmelidir. Elbise, gizlenmesi gereken kısımları kapatacak şekilde olmalı ve kişinin durumu gözönünde tutularak ne çok pahalı, ne de çok pejmurde olmalı, ne büyüklenme ve kendini beğenme ne de riyakâr bir hava taşımalıdır. Dahası dindar bir giyim, erkeğin kadın kıyafeti ve benzerlerini (kadının da tersini) giymemesini ve bu konuda müslüman olmayanları taklit etmemeyi gerektirmektedir. Çünkü, yalnız Allahın hidayetine inanan ve uyanlar, istenen takvaya erişebilirler. Fakat Allahın hidayetini kabul etmeyip şeytanları rehber edinenler diğer konularda da olduğu gibi burada da nice yanlışlara düçar kılınırlar.

4) Örtünme, bütün yeryüzüne yayılmış ve insanları Hakkı tanımaya, bilmeye götüren Allahın ayetlerinden bir ayettir. Yukarda zikredilen örtünme konusundaki üç gerçeği, ciddi olarak düşünürseniz örtünmenin Allahın nasıl önemli bir ayeti olduğunu kolayca anlarsınız.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Arâf Suresi 32. ayet
De ki: Allahın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.

Bu soru şeklinin, Kuranı Kerimin bâtıl yol ve dinleri çürütmek için kullandığı tipik bir usul olduğuna dikkat edilmelidir. Soruda ima edilen tema şudur: Allah tüm temiz, iyi ve güzel olan şeyleri kulları için yarattığından, bunların kullarına haram kılınması Allahın iradesi ile olamaz. Binaenaleyh, eğer dinî, ahlâkî toplumsal bir sistem, bunları haram veya mekruh kılar veya bunları ruhî yücelme ve ilerlemeye engel olarak düşünürse, işte bu özelliği, o sistemin Allahtan gelmediğini daha başında gösteren açık bir delildir.
Yani, aslına bakılırsa, hayatın iyi ve hoş olan bütün yönlerinin müminler için olması istenir. Çünkü hakiki mülk sahibine tam olarak inanan ve inanç sahibi olmanın mükâfatına layık olan kullar da onlardır.
Fakat bu dünyada, hayatın nimetleri kâfirlere de verilir, çünkü burası insanoğlunun imtihan yeridir. Bundan dolayıdır ki kâfir, müminden daha büyük bir pay alabilir. Fakat, iyi ve güzel şeylerin iman temeline göre dağıtılacağı ahirette ise, bütün bu güzel ve temiz şeyler sadece müminlerin istifadesine sunulacaktır. Diğer tarafta, Allaha karşı isyan tavrını benimsemiş olan inançsız kimseler, bu dünyada Onun nimetleriyle yaşamalarına rağmen, ahirette bu ikramlardan hiçbir şey alamayacaklardır
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Arâf Suresi 31. ayet
Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yeyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.

Burada zinet kelimesi, bütün ve uygun bir elbiseyi ifade eder. Ayet, ibadete başlayacakları zaman insanları, tam olarak örtülü olmaya teşvik ediyor. Bu maksat için, sadece İslamın mahrem yerler ve bunlara ilaveten toplumdan gizlenmesini istediği kısımların kapanması yeterli değildir. Bundan dolayı kişi imkânları nisbetinde, her iki gayeye de uyacak şekilde münasip ve temizce giyinmelidir. Bu emir, o devirde cahil kimselerin benimsedikleri ve o zamandan beri uygulayageldikleri yanlış tutumu çürütme anlamınadır. Bu kimseler, insanın Allaha tam veya yarıçıplak halde ibadet etmesi ve Onun huzurunda saçı başı dağınık, perişan bir görünümde bulunması gerekmektedir diye düşündüler.
Tam aksine Allah, sadece çıplaklığı yasaklamakla kalmaz, aynı zamanda insanın ibadet sırasında tam, düzgün ve temiz bir elbise giyinmiş olmasını emreder.
Yani, Helâlı haram, haramı helâl kılmak yoluyla, tayin edilen sınırları aşan kimseleri Allah sevmez. Bundan dolayı O, umursamaz bir tavır takınan, kendilerini açlık rejimine tabi tutan veya Allahı memnun edeceği zannıyla, temiz ve helâl olanları kendilerine haram kılmak gibi ahmakça inanç sahiplerinden hiç hoşlanmaz. O, kendisine ibadet etmenin icaplarından olarak böyle bir şey istememektedir, hayır, aksine kişinin güzel temiz bir elbise giymesinden ve lütfettiği temiz şeyleri kullanmasından memnun olur. Onun şeriatına göre asıl günah olan şey, helâlı haram veya haramı helâl kılmakla Onun koyduğu sınırları aşmaktır.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Arâf Suresi 32. ayet
De ki: Allahın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir. İşte bilen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.

Bu soru şeklinin, Kuranı Kerimin bâtıl yol ve dinleri çürütmek için kullandığı tipik bir usul olduğuna dikkat edilmelidir. Soruda ima edilen tema şudur: Allah tüm temiz, iyi ve güzel olan şeyleri kulları için yarattığından, bunların kullarına haram kılınması Allahın iradesi ile olamaz. Binaenaleyh, eğer dinî, ahlâkî toplumsal bir sistem, bunları haram veya mekruh kılar veya bunları ruhî yücelme ve ilerlemeye engel olarak düşünürse, işte bu özelliği, o sistemin Allahtan gelmediğini daha başında gösteren açık bir delildir.
Yani, aslına bakılırsa, hayatın iyi ve hoş olan bütün yönlerinin müminler için olması istenir. Çünkü hakiki mülk sahibine tam olarak inanan ve inanç sahibi olmanın mükâfatına layık olan kullar da onlardır.
Fakat bu dünyada, hayatın nimetleri kâfirlere de verilir, çünkü burası insanoğlunun imtihan yeridir. Bundan dolayıdır ki kâfir, müminden daha büyük bir pay alabilir. Fakat, iyi ve güzel şeylerin iman temeline göre dağıtılacağı ahirette ise, bütün bu güzel ve temiz şeyler sadece müminlerin istifadesine sunulacaktır. Diğer tarafta, Allaha karşı isyan tavrını benimsemiş olan inançsız kimseler, bu dünyada Onun nimetleriyle yaşamalarına rağmen, ahirette bu ikramlardan hiçbir şey alamayacaklardır
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Nûr Suresi 30. ayet
Mümin erkeklere, söyle gözlerini (harama) dikmesinler , ırzlarını da korusunlar. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

kısmak, azaltmak veya indirmek demektir. basar emri, bakışın her zaman yerde tutulması gerektiği anlamına gelmez. Emrin muhtevası yalnızca kişinin bakışını kısıtlaması ve rastgele oraya buraya bakmaktan kaçınması gerektiğinden oluşmaktadır.
Yani, bir şeyi görmek arzu edilmiyorsa, gözler çevrilmeli ve o şeye bakmaktan kaçınılmalıdır. Kısıtlanan bakış sınırlaması yalnızca belirli bir alanda geçerlidir. İfadenin geçtiği metinden, bu sınırlamanın erkeklerin kadınlara bakmaları veya başkalarının örtülü yerlerine göz atıp durmaları, ya da gözlerini müstehcen manzaralara dikmeleriyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Karısı veya bir başka mahremi dışında, bir erkeğin başka kadınlara gözünü dikip bakması helâl değildir. Tesadüfi bakışlar bağışlanmışsa da, nesnenin çekiciliği hissedildikten sonra ikinci kez bakmak bağışlanmış değildir. Hz. Peygamber (s.a) bu tür bakışa gözün fuhşu adını vermiş ve insanın tüm duyu organlarıyla zina edebileceğini belirtmişlerdir.
Bir başka kadına kötü niyetle bakmak gözlerin zinasıdır,
şehevi konuşmalar dilin zinasıdır,
başka kadınların seslerinden zevk almak kulakların zinasıdır,
elle kadına dokunmak veya haram amaç için yürümek ellerin ve ayakların zinasıdır.
Bu ilk hareketlerden sonra cinsel organlar ya zina olayını tamamlar, ya tamamlamadan bırakır
Bakışı indirme veya sakınma hükmünün bir takım istisnaları vardır. Bu istisnalar, sözgelimi bir erkeğin evlenmek istediği kadının yüzünü görmek istemesi gibi, kadının yüzünün açmasının gerekli olduğu durumlarla ilgilidir. Böyle bir durumda, kadının yüzünü görmek, izinden de öte emirdir. Muğire bin Şube anlatıyor: Belli bir aileden kız almak istedim. Hz. Peygamber (s.a) kızı görüp görmediğimi sordu. Hayır cevabını verince, Ona bak, bu aranızdaki ilişkinin ahenkli olmasını sağlar, buyurdu. (İmam Ahmed, Tirmizi, Nesaî, İbn Mace, Darimî).
mhrem yerlerini koruma gayri meşru cinsel ilişkiden ve avret yerlerini başkalarına açmaktan kaçınmaktır. Avret yeri erkekler için göbekle diz arası olup, erkeğin, karısı dışında bir başkasının önünde vücudunun bu bölümünü göstermesine izin yoktur. (Darekutnî, Beyhakî).

Hz. Cerhed Eslemî, bir defasında Hz. Peygamberin (s.a) yanında otururken, göbekle diz arasının açıldığını, bunun üzerine Hz. Peygamberin (s.a) uyluk bölgesinin (göbekle diz arasının) gizlenmesi gerektiğini bilmiyor musun? dediğini aktarır. (Tirmizi, Ebu Davud, Muvatta).

Hz. Alinin (r.a) bir rivayetinde Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurur: Uyluğunuzu açmayın. (Ebu Davud, İbn Mace).
Avret yeri yalnızca başkalarının yanında değil, yalnızken de açılmaz. Hz. Peygamber (s.a) uyarıyor: Dikkat edin, sakın çıplak durmayın, çünkü, rahatlama ve karılarınıza yaklaşma zamanlarınız dışında sizden ayrılmayanlar (yani, rahmet melekleri) sizinledir. O halde, onlardan utanın ve kendilerine gerekli saygıyı gösterin. (Tirmizi)

Bir başka rivayette de şöyle buyurulur: Karınız ve cariyeniz dışında avret yerinizi herkesten saklayın. Yalnızken de mi? diye soruldu. Hz. Peygamber (s.a) Evet, yalnızken de, çünkü Allahın Ondan utanman konusunda daha büyük bir hakkı vardır cevabını verdi. (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace).
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Nûr Suresi 31. ayet
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tabi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allaha tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

Mümin kadınlara da söyle: Bakmaları helal olmayan şeylere bakmaktan gözlerini korusunlar. Avret yerlerini zinadan ve açmaktan muhafaza etsinler. Tefsirciler şöyle der: Yüce Allah, mümin kadınlara, gözlerini kapama ve avret yerlerini korumalarını pekiştirmeli bir şekilde emretti. Ayrıca, yükümlü kılma hususunda, erkeklerden fazla olarak, mahremleri ve akrabaları dışında kimseye zînetlerini göstermemelerini de emretti, Kadınlar, kasıt ve kötü niyet olmadan açılan yerleri dışında, zînetlerini yabancılara göstermesinler.
İbn Kesir şöyle der: Zînetten hiçbir şeyi yabancılara göstermesinler. Ancak gizlenmesi mümkün olmayanlar bu hükmün dışındadır. Nitekim İbn Mesud şöyle der: İki zînet vardır. Birincisini, koca dışında kimse göremez. Bunlar; yüzük ve bileziktir. İkincisi, nâmahrem olanların görebileceği şeydir. Bu da dış elbisedir. Bir görüşe göre, kasıtsız görünenlerden maksat, yüz ve ellerdir. Bunlar avret değildir. Beyzâvî şöyle der: En açık olan, yüz ve ellerin, bakma hususunda değil, namazda avret olmayışıdır. Zira hür kadının bütün bedeni avrettir. Kocası ve mahreminin dışında hiç kimse için, kadının bedeninden herhangi bir yere bakmak helal değildir. Ancak, tedâvî olmak ve şahitlik yapmak gibi zarurî durumlar bu hükmün dışındadır.

Baş örtülerini göğüsleri üzerine sarkıtsınlar ki, boyun ve göğüslerinden bir şey görünmesin. Kelimesi, örtünme ve korunmada titiz davranmayı ifade eder.

Âişenin (r.a.) şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah, ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. Yüce Allah, baş örtülerini göğüsleri üzerine sarkıtsınlar mealindeki âyeti indirince, mırtlarını yırtarak başlarını örttüler.
Tefsirciler şöyle der: Câhiliyye döneminde kadın, bu döneminde olduğu gibi, erkeklerin yanından göğsü, gerdanı ve kollan açık olarak geçerdi. Çok zaman da erkekleri baştan çıkarmak için, bedenin güzel yerlerini ve saç örgülerini gösterirdi. Baş örtülerini arkalarına salıverirler, göğüsleri açık ve çıplak kalırdı.

Dolayısıyle mü'min kadınlara, baş örtülerini önlerinden sarkıtmaları emredildi ki göğüslerini de kapasınlar ve kötülerin kötülüğünü kendilerinden uzaklaştırsmlar. Allahın, açılmasını haram kıldığı gizli zinetlerini kocalarından başka kimseye göstermesinler. Babalarına veya kocalarının babalarına gösterebilirler. Bunlar mahremlerdendir. Çünkü baba, kızının namusunu korur. Kocanın babası da, oğlunu üzecek şeylerden onu korur. Yüce Allah, bundan sonra diğer mahrem olanları sayarak şöyle buyurdu: Oğulları, kocalannın oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğullan ve kız kardeşlerinin oğulları yanında zinetlerini açabilirler. Yüce Allah burada oğullan, kocalarının oğullarını, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğullarını ve kız kardeşlerinin oğullarını saydı. Bunların hepsi, kendileriyle evlenilmesi haram olan kimselerdir.
Zira Allah insan fıtratına, yakınlarla cinsî ilişki ve onlarla evlenmekten nefret etme duygusunu yerleştirmiştir. Veya zînetlerini müslüman kadınlara gösterebilirler. Bu kayıtla, kâfir kadınlar bu hükmün dışında kalmıştır.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Nûr Suresi 60. ayet
Bir nikah ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, zinetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir

Oturan kadınlar Artık çocuk duğuramayacak yaşa gelmiş, cinsel arzu duymayan ve erkeklerin şehvetini uyandırmayan kadınlar.
gösterme, sergileme demektir. Kadınlarla ilgili olarak kullanıldığında yabancı erkeklerin önünde güzellik ve süsü sergileme anlamına gelir. Dış elbiseleri bırakma izni, artık daha fazla süslenmeye ilgi duymayan ve cinsel arzudan kesilmiş yaşlı kadınlar içindir. Fakat, hâlâ kalblerinde gizli bir arzu ve görünme hevesi taşıyorlarsa, o zaman da bu izinden yararlanamazlar.
Elbiselerini bırakmalarında: Bu, üzerindekileri çıkarıp, çıplak kalabilecekleri anlamına gelmez. Bu yüzden, tüm fakih ve müfessirler, burada, Surei Ahzabda emredildiği gibi ziynetleri gizlemek için kullanılan dış elbiselerin kastedildiğinde ittifak halindedirler
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Ahzâb Suresi 32. ayet
Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allahtan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.

Bu ayetler, İslâm da tesettür emrinin yeraldığı ayetlerdir. Bu ayetlerde sadece Hz. Peygamberin (s.a) hanımlarına hitap edilmesine rağmen bütün Müslümanların evlerinde aynı reformun yapılması amaçlanmaktadır. Hitaba Hz. Peygamberin (s.a) evinden başlanmasının nedeni, böyle temiz bir hayat tarzı onun evinden başlarsa, diğer Müslüman evlerindeki hanımların da bu tarza uyacakları gerçeğidir.
Çünkü onun evine bütün Müslümanlar tarafından örnek alınacak bir model olarak bakılmaktadır. Bazı kimseler, bu ayetlerin sadece Peygamberin (s.a) hanımlarına hitap ettiğini görüp bu emirlerin sadece onları kastettiğini iddia ederler. Fakat bu ayetlerin devamını okuyan bir kimse, müslüman kadınları değil de sadece müminlerin annelerini kasteden bir emir olmadığını hisseder.
Allahın (c.c) sadece Hz. Peygamberin (s.a) hanımlarının pislikten temizlenmesini, sadece onların Allaha ve Rasûlüne itaat etmesi ve namazı kılıp zekatı vermesi gerektiğini kastetmiş olması mümkün müdür? Eğer kasıt bu olamazsa, onların evlerinde vakarla oturmaları, cahiliye yürüyüşünden kaçınmaları, namahrem erkeklerle yumuşak sözlerle konuşmamaları konusundaki emirler nasıl sadece onlar için geçerli olabilir?
Aynı konu içinde bazı emirlerin genel (âmme), bazılarınınsa özel (has) olduğuna delalet eden bir hüccet var mıdır?

Siz diğer kadınlar gibi değilsiniz cümlesi, diğer kadınların süslü bir şekilde sokağa çıkıp, erkeklerle rahatça konuşabilecekleri ve flört edebilecekleri, siz ise böyle davranamazsınız anlamına gelmez. Bunun aksine kullanılan uslûp bir adamın sadece kendi çocuğuna şöyle demesi gibidir: Sen sokak çocukları gibi değilsin, küfürlü konuşmamalısın. Bu cümleden hiç kimse, bu adamın sadece kendi çocuğunun küfretmesini kötü gördüğü, diğerlerinin böyle bir dil kullanmasına ise aldırmadığı sonucunu çıkarmaz.
Yani, Zaruretler halinde erkekle konuşmasında bir beis yoktur, fakat böyle bir durumda kadının ses tonu ve konuşma tarzı karşısındaki erkeğin boş ümitlere kapılmayacağı bir ciddiyette olmalıdır. Kadının ses tonunda bir yumuşaklık, konuşmasında bir kaypaklık ve dinleyen erkeğin duygularını harekete geçirecek ve onu ilerisi için ümide teşvik edecek şekilde bir tatlılık, olmamalıdır.

Bu tür bir konuşma hakkında Allah, böyle konuşmanın, kalbinde Allah korkusu ve kötülükten sakınma olan bir kadına yakışmayacağını söyler. Başka bir deyişle, bu Müslüman ve muttakî bir kadının değil, hafif ve günahkâr bir kadının konuşma tarzıdır.

Eğer bu ayet Nur Suresi 31. ayetle birlikte okunursa (gizli zinetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar) Allahın, kadınların sesleriyle veya takılarından çıkan seslerle başka erkekleri cezbetmemelerini ve başka erkeklerle konuşmak zorunda kaldıklarında ise ciddi bir şekilde konuşmalarını murad ettiği anlaşılır.
İşte bu nedenle kadınların ezan okuması yasaktır. Bunun yanısıra eğer bir kadın cemaatle namaza iştirak eder ve imam da bir hata yaparsa, kadın erkekler gibi Sübhanallah diyerek imamı uyaramaz; sadece ellerini çırparak imama hatasını hatırlatabilir.

Şimdi de şunlara bir göz atalım: İslâm, kadının başka erkeklerle tatlı ve yumuşak bir sesle konuşmasına izin vermez, hatta zaruri bir ihtiyaç olmaksızın erkeklerle konuşmasını yasaklarken, kadının sahneye çıkıp dansetmesine, şarkı söylemesine, flört etmesine ve cazibesini ortaya koyarak dolaşmasına izin verebilir mi? Kadının radyoda aşk şarkıları söylemesine müsaade edebilir mi? Veya kadınları uçak hostesi yapıp onları özellikle yolcuları cezbetmek üzere yetiştirebilir mi? Ya da kadınların süslü püslü bir şekilde kulüplere, toplantılara ve sosyal faaliyetlere katılmasına, erkeklerle karmakarışık bir ortamda bulunmasına ve onlarla eğlenip vakit geçirmesine izin verebilir mi? Bu kültür hangi Kurandan çıkarılmıştır? Çünkü Allahın gönderdiği Kuranda bunlara izin verildiğine dair hiçbir işaret yoktur.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Ahzâb Suresi 33. ayet
Evlerinizde oturun,
eski cahiliye adetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın.
Namazı kılın, zekatı verin, Allaha ve Resulüne itaat edin.
Ey Ehl-i Beyt Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


Ayet, kadının faaliyet alanının ev olduğu anlamına gelir. Kadın faaliyetlerini bu çerçeve dahilinde huzur içinde sürdürmeli ve ancak zarurî bir ihtiyaç olduğunda evinden dışarı çıkmalıdır. Bu anlam, ayetin ifadesinden ortaya çıkmaktadır ve bunu daha şiddetle vurgulayan hadisler de vardır.
Hafız Ebu Bekir Bezzar, Hz. Enesden (r.a), kadınların Hz. Peygambere (s.a) şöyle bir şikayette bulunduklarını rivayet eder:
Bütün sevapları erkekler kazanıyor: Savaşa gidiyorlar ve Allah yolunda büyük ameller işliyorlar. Savaşa gidenlerin sevabını kazanmak için bizim ne yapmamız lazım? Hz. Peygamber (s.a) şu cevabı verdi:
Sizin aranızda evinde oturan, savaşa giden kadar sevap kazanır.
Hz. Peygamberin (s.a) anlatmak istediği nokta şuydu: Savaşa giden kimse, ancak, evinde herşeyin yolunda olduğundan, karısının eve ve çocuklara baktığından ve karısının, yokluğunda kendisini aldatmasının imkansız olduğundan emin olursa huzur içinde savaşabilir. Savaşa giden kocasına bu emniyet ve huzuru veren kadın, evde oturduğu halde savaşta kocasına ortak olmuş gibidir.
Bezzar ve Tirmizinin Hz. Abdullah bin Mesuddan rivayet ettikleri başka bir hadise göre
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Kadın tesettürlü ve peçeli olmalıdır. O evinden çıktığında şeytan ona gözünü diker. Kadın evinde olduğu zaman Allahın rahmetine daha yakındır.

Ayetin tam kavranabilmesi için mutlaka iyi anlaşılması gereken iki önemli kelime kullanılmıştır: teberrüc ve cahiliyet'ül-üla.
Teberrüc kelimesi arapçada başkalarının önünde açılıp saçılmak anlamına gelir. Araplar berac kelimesini bariz ve yüksek olan her nesne için kullanırlar. Kuleye, yüksek meydanda ve aşikâr olduğu için burç derler. Yelkenli gemiye Bârice derler. Çünkü yelkenleri uzaktan görülebilir.
Teberrüc kelimesi kadın için kullanıldığında şu üç anlama gelir:
1 Kadının yüzünün ve vücudunun cazibesini insanların önünde göstermesi;
2 Takılarını ve elbisesinin süsünü başkalarına göstermesi
3 Yürüyüşü, endamı ve işvesi ile dikkat çekip kendini ortaya koyması. İleri gelen dilbilimciler ve müfessirler de kelimeye bu anlamı vermişlerdir. Mücahid, Katâde ve İbn Ebi Nuceyh: Teberrüc, cilveli, dikkat çekici, endamlı bir şekilde yürümektir. demişlerdir. Mukatil: Kadının gerdanlıklarını, küpelerini ve göğsünü (gerdanını) göstermesidir. der. El Müberred: Kadının gizlemesi gereken zinetlerini açığa vurmasıdır. der. Ebu Ubeyde ise: Kadının, erkeklerin dikkatini çekmek için vücudunu ve elbiselerini göstererek kendisini ortaya koymasıdır. der.
Cahiliyye kelimesi buranın yanısıra Kuranda üç yerde daha kullanılmıştır.
Allah yolunda savaşmaktan korkup kaçınanlar için: Bazıları da kendi canlarının kaygısına düşüp Allaha karşı cahiliye zannı gibi haksız bir zanda bulunuyorlardı. denmektedir. Al-i İmran-154de,
Allahın indirdiği kanunlar yerine, kendi kanunları ile hükmetmek isteyenlere hitaben: Onlar cahiliyyenin hükmünü mü istiyorlar? buyurulmaktadır.Maide-50de
Mekkeli müşriklerin, Müslümanların umre yapmasına izin vermemelerine neden olan önyargıları cahiliyye hamiyyeti olarak nitelenmektedir. Fetih Suresi 26. de
Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: Üç şey cahiliyyeyi gösterir:
Başka bir kimsenin soyu ile alay etmek,
yıldızların hareketi ile fal bakmak
ölülerin ardından yas tutmak.
Bütün bu adetler, islam terminolojisinde cahiliyyenin İslâm kültürüne, medeniyetine, İslâm ahlâkına ve İslâmî düşünüş ve davranış tarzına aykırı her tür tutum ve davranış anlamına geldiğini göstermektedir.
Bu açıklamaya göre, Allahın yasakladığı şey, kadınların fiziksel güzellik ve cazibelerini göstererek evden dışarı çıkmalarıdır. Allah, kadınlara evlerinde oturmalarını emretmektedir; çünkü, onların asıl faaliyet alanı, dış dünya değil, evin içidir. Bununla birlikte kadınlar iş için dışarı çıkmak zorunda kalırlarsa, İslâm öncesi cahiliye kadınları gibi çıkmamalıdırlar.
Çünkü, yüz ve vücudunu ortaya koyarak ve zinetlerini, güzel elbiselerini göstererek, endamlı bir şekilde yürümek İslâm toplumundan bir kadına yakışır bir davranış değildir. Bunlar islâm'ın kabul etmediği cahiliye adet ve davranışlarıdır.
Şimdi herkes memleketimizde popüler hale getirilen kültürün, Kurana göre, İslam kültürü mü yoksa cahiliye kültür mü olduğuna kendisi düşünüp karar versin.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Ahzâb Suresi 53. ayet
Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamberin evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamberi üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allahın Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikahlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) tır.

Eskiden Araplar, birbirlerinin evine zaman gözetmeden girerlerdi. Bir kimse, başka birisini görmek istediğinde, kapıyı tıklatmanın veya giriş izni almanın gerektiğini düşünmez, bilakis hemen eve girer ve evdeki kadınlara ve çocuklara, evin reisinin evde olup olmadığını sorardı.
Bu cahiliye adeti birçok kötülüğün sebebiydi ve daha ciddi kötü sonuçlara da yol açabiliyordu. Bu nedenle başlangıçta, yakın bir arkadaş olsun, ya da uzak bir akraba olsun, hiçkimsenin Hz. Peygamber'in (s.a) evlerine izinsiz giremeyeceği şeklinde bir kural kondu. Daha sonra Nur Suresinde bu kural bütün Müslümanların evleri için genişletildi.
Araplar arasında yaygın olan başka bir gayrı medeni adet de, ziyaretçilerin tam yemek sırasında ev sahibini çağırması veya gelmesi, ya da önceden gelip yemek zamanına kadar orada kalmasıydı.
Bu, çoğunlukla ev sahibini büyük bir sıkıntı içine sokuyordu. Ne yemek zamanı geldiğini ima ederek misafirlerine gitmelerini söyleyecek denli terbiyesizlik yapabilirdi, ne de bu kadar beklenmedik misafiri ağırlayacak yiyeceğe sahip olabilirdi. Çünkü bir kimsenin çok sayıda beklenmedik misafiri ağırlayacak yiyeceğe her zaman sahip olması, mümkün olmayabilirdi.
Allah bu adeti hoş görmedi ve misafirlerin sadece davet edildiklerinde bir eve yemek zamanı gitmelerini emretti. Bu emir sadece Hz. Peygamberin (s.a) evi ile ilgili değildir, Fakat bu kurallar, diğer Müslümanların evlerinde de genel görgü kuralları olarak kabul edilebilmeleri için ilkönce bu örnek evde uygulanmıştır.
Bu da başka bir aptalca adeti ortadan kaldırmaktadır. Yemeğe davet edilen misafirler, yemeği bitirdikten sonra, ev halkını rahatsız edecek denli uzun süre evde oturur ve konuşup eğlenceli sohbetler yaparlardı. Bu davranışlarıyla Müslümanlar Hz. Peygamberi (s.a) de çoğu zaman rahatsız ederlerdi, fakat o affeder ve unuturdu. En sonunda Hz. Zeynebin (r.a) düğün yemeği sırasında bu rahatsızlık had safhasına vardı.
Hz. Peygamberin (s.a) özel hizmetkârı Enes bin Malike göre, düğün yemeği gece verilmişti. İnsanların çoğu yemekten sonra gittiler, fakat birkaç kişi kalıp havadan sudan konuşmaya başladı. Bundan rahatsız olan Hz. Peygamber (s.a) kalktı hanımlarını dolaştı. Döndüğünde o kimselerin hâlâ oturduklarını gördü. Geri dönüp Hz. Aişenin (r.a) hücresinde bekledi. Gecenin büyük bir kısmı geçtiğinde kalkıp tekrar Hz. Zeynebin hücresine gitti.
Bundan sonra Allah, insanları bu kötü adet hakkında bizzat uyardı. Hz. Enese göre bu ayetler, bu olay üzerine nazil olmuştur. (Müslim, Nesai, İbn Cerir.)
Bu ayete, Perde ayeti adı da verilir. Buhari, Hz. Enesden (r.a) bu ayet inmeden önce Hz. Ömerin (r.a) defalarca Hz. Peygambere (s.a) şöyle dediğini rivayet ediyor: Ey Allahın Rasûlü, iyisi de kötüsü de dahil birçok insan seni ziyaret ediyor. Hanımlarına örtünmelerini emretsen!
Başka bir hadise göre ise Hz. Ömer (r.a) müminlerin annelerine bir keresinde: Eğer sizinle ilgili söylediklerim kabul edilirse, gözlerim bir daha sizi görmeyecek demiştir.
Fakat Hz. Peygamber (s.a) hüküm koymada bağımsız olmadığı için ilahi emri beklemiştir. En sonunda, mahrem erkekler dışında hiçbir erkeğin Hz. Peygambe'in (s.a) evine giremeyeceğini ve müminlerin annelerine birşey sormak isteyen kimselerin perde arkasından sorması gerektiğini bildiren ilahi emir geldi. Bu emrin gelişinden sonra müminlerin anneleri odalarının kapılarına perdeler astılar. Zaten bu ayetin son cümlesi, kadınların ve erkeklerin kalplerinin temiz olmasını isteyen herkesin, bu yolu benimsemesi gerektiğini bildirmektedir.
Artık Allahın kendisine anlayış yeteneği verdiği herkes, kadınların ve erkeklerin yüzyüze karşılıklı konuşmalarını yasaklayan ve bu hem sizin, hem de onların kalpleri için daha temiz olduğundan kadınlarla perde arkasından konuşmayı emreden bir kitabın,
kalplerinin temizliğini etkilemediği iddiasıyla kadın ve erkeklerin karışık toplantılarda, eğitim kurumlarında ve hükümet dairelerinde bir arada bulunmalarına izin veremeyeceğini kabul edecektir.
Kurana tabi olmak istemeyen bir kimse için en iyi yol onun emirlerini hiçe saymak ve açıkça bunlara uymak istemediğini söylemektir. Kuranın apaçık emirlerini çiğneyip sonra da Kurandan çıkardığı İslâmın ruhuna uyduğunu iddia etmek ise apaçık bir adîliktir. Bir çok kimselerin Kur'an ve Sünnet dışındaki kaynaklardan çıkarıp sundukları bu İslâm ruhu da ne acaba?
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Ahzâb Suresi 55. ayet
Onlara (Peygamber'in hanımlarına), babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan cariyelerinden dolayı bir günah yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah'tan korkun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir.

Bu hususta Allame Alusinin tefsiri önemlidir: Erkek kardeşler ve erkek ve kızkardeşlerin oğulları, kan bağıyla olsun, başka bir bağla olsun bir kadına mahrem olan bütün erkekleri ihtiva eder. Bu listede kadının amcaları ve dayılarına değinilmemiştir, çünkü bunlar kadının anne babası gibidir ya da onların oğullarına değinildiği için kendilerinden bahsedilmesine gerek kalmamıştır. Çünkü kızkardeşin ve erkek kardeşin oğullarının yanında ve amca ile dayıların yanında örtünmemenin nedeni aynıdır.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Ahzâb Suresi 59. ayet
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Cilbab büyük bir örtüdür. İdna ise örtmek ve sarmak anlamlarına gelir; fakat bu kelime alâ eki ile kullanıldığında bir şeyi yukarıdan aşağıya bırakmak anlamına gelir. Bazı çağdaş müfessirler Batının etkisiyiyle bu kelimeyi, yüz örtme emrini görmemezlikten gelmek için örtünmek diye tercüme etmişlerdir.
bir müddet duralım ve Kur'an'ın bu emri ile İslam'ın nasıl bir sosyal hayat ruhuna sahip olduğunun ifade edildiğine ve bu ruhun amacının Allah'ın ifade ettiği şekilde ne olduğuna bir göz atalım. Bundan önce Nur Suresi 31. ayette kadınların, zikredilen kadın ve erkekler dışındaki kimselere zinetlerini göstermeleri yasaklanmış ve onlara 'gizli zinetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmamaları' emredilmişti. Eğer bu emir, Ahzab Suresi'nin bu ayeti ile birlikte okunursa, kadınların burada emredildiği şekilde örtülerine bürünmelerinin amacının zinetlerini başkalarından gizlemek olduğu anlaşılır.Elbette bu amaç da ancak dış elbisesinin kendisi sade olduğunda yerine getirilebilir, aksi taktirde süslü ve dikkat çekici bir örtüyle örtünmek bu amaca uygun düşmeyecektir. Bunun yanısıra, Allah sadece kadınlara örtülerine bürünerek zinetlerini gizlemelerini emretmekle kalmıyor, örtünün bir ucunu yukarıdan aşağıya bırakmalarını da emrediyor. Her sağduyulu insan buradan, vücut ve elbisenin zinetleri ile birlikte yüzün de örtülmesi gerektiği sonucunu çıkarır. Daha sonra Allah bu emrin sebebini de açıklıyor: 'bu, Müslüman kadınların tanınması ve inciltilmemesi için en uygun yoldur.' Elbette bu emir, erkeklerin ısrar edici bakışlarından, sarkıntılık etmelerinden ve sataşmalarından rahatsız olan, bunları eğlenceli bulmayan, kötü şöhretli ahlaksız sokak kadınlarından biri gibi kabul edilmek istemeyen, tam aksine ahlaklı, namuslu ev kadınları olarak tanınmak isteyen kadınlar içindir.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Kuranda örtünme ile alakalı ayetleri böylece aktarmış olduk Şimdide Hıristiyanlıktaki örtünme emirlerine bakalım Hıristiyan alemi geçekten iddiasında İncile karşı ne kadar samimi,

Yeni Ahit
1 Korintliler 11

4 Başına bir şey takıp dua ya da peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür.
5 Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur.
6 Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün.
7 Erkek başını örtmemeli; o, Tanrının benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir.
8 Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı.
9 Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.
10 Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır.
11 Ne var ki, Rabde ne kadın erkekten ne de erkek kadından bağımsızdır.
12 Çünkü kadın erkekten yaratıldığı gibi, erkek de kadından doğar. Ama her şey Tanrıdandır.
13 Siz kendiniz karar verin: Kadının açık başla Tanrı'ya dua etmesi uygun mu?
14 Doğanın kendisi bile size erkeğin uzun saçlı olmasının kendisini küçük düşürdüğünü, kadının uzun saçlı olmasının ise kendisini yücelttiğini öğretmiyor mu? Çünkü saç kadına örtü olarak verilmiştir

Hıristiyanlıkta örtünme ilgili emirler
Aziz Pavlosun Korinthoslulara Mektuplarında boy gösterir: Şunu bilmenizi istiyorum: Her erkeğin başı, İsayı, ama bir kadının başı kocasını (temsil eder) ve İsanın başı ise tanrıyı temsil eder.
Buna karşılık kadının başında örtü olmaksızın ibadet etmesi onun başını kirletir.
Çünkü böyle bir kadın, saçları kökünden kazınmış bir kadının kendisidir. Bir kadın başını örtmüyorsa, saçını kestirsin.
Ama saçlarını kısa kestirmek veya kazıtmak, bir kadın için aynı şekilde utanç verici bir şeydir. Kadın saçı uzun olmakla kalmamalı başını örtmelidir.
Erkek tanrının kopyası ve onun yansımış ışığı olduğu için, başını örtmez. Ama kadın örtünmeli çünkü o erkeğin yansımış ışığıdır. Çünkü uzun saç, kadına örtünmesi için verilmiştir. Sonraki yıllarda Hıristiyanlarda başını örtmek yaygınlaşmış, namuslu her kadının başını örtmesi zorunlu olmuştur.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Tevratta örtünme emirleri

Şüphesiz Yahudi kadınlarının tarihin çeşitli dönemlerinde riayet ettikleri örtü olayının köklerini, onların dini metinlerinde aramak gerekir. Çünkü tarih boyunca devam eden ve tahriften uzak kalan dini hükümler bizlere mukaddes dini kitaplarda örtünün önemle emredildiğini göstermektedir.
Yahudilerin mukaddes kitabı Tevrat bir çok yerde açık veya örtülü bir şekilde kadının örtünmesi ve benzeri konuları önemle tekit etmiş, bazı ayetlerde çarşaf ve yüzü örten peçe gibi tabirleri kullanmıştır.
Bu tabirlerin kullanılması da o dönemdeki Yahudi kadınlarının örtünmesinin niteliğini göstermektedir.

Yabancı Erkek Karşısında Tam Örtünmek

Tevratta Tekvin Seferinde şöyle okumaktayız:
Ve Rebeka gözlerini kaldırıp İshakı görünce deveden indi ve köleye şöyle dedi: Bizi karşılamak için tarlada yürüyen bu adam kimdir? Ve köle, Efendimdir dedi. Ve Rebeka peçesini alıp örtündü. Tekvin Seferi , 24. bab, 64 ve 65. ayetler.

İran Yahudilerinin dini önderi Haham Orwell Davudi, Yahudi şeriatında örtünün farz oluşunun delilinin bu ayetler olduğunu ifade etmektedir.

Kadın ve Erkeğin Birbirine Benzememesi Gerektiği

Bu konuda da Tevratta şöyle yer almıştır:
Kadının üzerinde erkek esvabı olmayacak ve
erkek kadın esvabı giymeyecek;
çünkü bu şeyleri yapan herkes Allahın, Rabbin mekruhudur.
Tevrat, Tesniye Seferi, 22. bab, 5. ayet

Kadın ve Kızların Süslenip İşve Yapması Karşısında Azabın İnişi

Bu konuda Tevratta şöyle okumaktayız:
Ve Rab dedi: Madem ki Sion kızları kibirlidir ve boyunlarını ileri uzatarak göz edip yürüyorlar, gezerken kırıtarak gidiyorlar ve ayaklarının halkalarını çıngırdatıyorlar, bundan ötürü Rab Sion kızlarının tepesini kel ile vuracak ve Rab onların gizli yerlerini açacak. Ayak halkalarının güzelliğini, fileleri, mehçeleri, küpeleri ve bilezikleri ve peçeleri, alın çatkılarını ve ayak zincirlerini ve bell kemerlerini ve hoş koku şişelerini ve muskaları ve yüzükleri ve burun halkalarını ve bayram esvaplarını ve örtüleri ve şalları ve keseleri, el aynalarını ve gömlekleri ve baş sargılarını ve atkıları Rab o gün kaldırıp atacak ve vaki olacak ki hoş koku yerine pis koku ve bel kemeri yerine ip, ve saç lülesi yerine saçsız baş, ve süslü

Değerli kardeşlerim,
Allahtan geldiği kabul edilen Tevrat, Zebur, İncil ve Kurana göre örtünme ayetlerini inceleme imkanı bulmuş olduk
öyle görünüyorki bugün Musavelik, hırıstiyanlık ve Muslümanlık iddiasında bulunan bazı insanların kitapların emirlerine uymadığı orataya çıkmış oldu
Hidayet Allah CC ye aittir bizleri ve sizleri hadayete ulaştırdıklarından eylesin- Amin
Saygılarımla
 
Üst Alt