Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur’an’da Insanin " EVRİMİ " Ve Yaratilişi

mehmet_burada

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Giriş: Kur’an Nasıl Okunmalı ve Yorumlanmalıdır?


Konunun Kur’an’daki ele alınış şeklini tesbit etmeden önce, Kur’an’ın nasıl anlaşılıp yorumlanması gerektiği üzerinde birkaç hususu belirtmeğe çalışalım.


Kur’an kendi ifadesiyle, en doğruya götüren bir Kitap’tır.(İsra, 17/9) Hedefi kişinin mutluluğu ve hidayetidir. Bu anlamda yol gösteren bir rehber durumundadır. Dolayısıyla bugünkü anlamda bir felsefe ve bir ilim kitabı olmaktan uzaktır. Bununla beraber, ilmî ve felsefî düşünce ve yoruma açık ayetlerin sayısı oldukça fazladır. Böyle ayetler, Kur’an’ın asıl hedefi olan mutluluk ve hidayet için kişinin düşünüp araştırması, kendini ve kâinatını tanıması ve onları yöneten kanunları bulması, Tanrı’nın yaratma ve ilminin sonsuzluğunu anlaması gerektiğini vurgulamaktadır. Şu halde Kur’an genel hatlarında insanın inandığı ile bildiği arasında bir irtibatın kurulması gerektiğini belirtmektedir. Bu husus bizi sonunda imana götürecek bir tefekkür ve düşünce sisteminin Kur’an’da var olduğu noktasına ulaştıracaktır. Biz buna tabiri caizse “Kur’an fikir yapısı” veya “Kur’anî düşünce sistemi” diyoruz.


Kur’an’ın fikir yapısının iskeletini elde edebilmek için, ilk önce Kur’an’ı herhangi bir peşin fikre sahip olmaksızın objektif bir biçimde okumalıyız. Yani Kur’an’ı sonra çıkan İslâm düşünürlerinin kendi ekollerinin eğilimlerine uygun biçimdeki yorumlarının ve düşüncelerinin etkisi altında değil, bizzat Kur’an’ın kendi düşünce sistemi içinde anlamaya çalışmalıyız. Yani Kur’an’ı bizi götürmek istediği düşünce sisteminin atmosferi altında okumalıyız. Diğer bir tabirle, Hz. Peygamber ve sahabelerinin anladıkları şekilde anlamaya çalışmalı, sonra da kendi bilgi, fikir ve düşüncelerimizi bu temel üzerine oturtmalıyız.


Şurası muhakkaktır ki, Kur’an’ı anlama insanın kendi düşünce ve kültürüne göre seyyaldir. Kendini okuyan ve araştıran insanla beraber anlamlar büyür ve gelişir. Yani insan kendi kültürü kadar Kur’an’ı anlar ve yorumlar. Fahrettin el-Râzî’nin ifadesiyle: “İnsan ne kadar alimse Kur’an’ı o kadar fazla anlar.”


Bir diğer husus, Kur’an’da neyi ararsak onu bir parça buluruz. Mesela düşünceleri birbirine zıt İslâm mezhepleri kendi görüşlerinin daha doğru olduğunu ispat için Kur’an ayetlerini gösteriyorlardı. Bu nevi zıtlıklardan kurtulmak için, Kur’an ayetleri arasında bir anlam zinciri kurmak gerekir. Yani, bir ayete verilen anlam ve onun yorumu, bir başka ayetle tevfik edilebilmelidir. Bu husus Kur’an’ı bir bütün içinde ele alıp onun fikir sistemi doğrultusunda olmalıdır. Aksi takdirde onu okuyan ve araştıranlar, kendi inanç ve düşüncelerindeki çelişkileri nasslara atfedeceklerdir. Halbuki Kur’an, yukarıdaki satırlarda belirttiğimiz gibi, kişinin bilgisi ve inancı arasında bir irtibatı vurgulamaktadır. Öte yandan Kur’an, tefsir tarihi boyunca, müfessirlerin yaşadıkları asırların ilmî ve felsefî değerleri ve problemleri doğrultusunda yorumlana gelmiştir. Geçmişe nisbeten ondan anlaşılanla şimdi anladıklarımız arasında farklar vardır. Bu bize: 1) İnsan olgunlaştıkça, irfanı arttıkça Kur’an’ın ona göre konuştuğu 2) Kur’an’ın her asrın değer ve mantığına hitap edildiğini gösterir. Bu iki noktayı iyice müşahede edebilmek için Kur’an’daki kavramların etimolojik ve semantik analizlerini yapmak gerekir. Kısaca Kur’an büyük bir medeniyet kuran kılavuzdur, ancak Kur’an’ın hakikatlerini tefsir eden, onu anlayıp tatbik eden insandır. İnsan olgunlaştığı, ilim ve irfanı arttığı ölçüde, hattâ kendini ve kâinatı daha iyi tanıdığı ölçüde, Kur’an’ı anlayacaktır. Netice olarak, Kur’an, her insana kendi kültür düzeyine göre başka şeyler söyleyecektir.


Şimdi, yaratılış ve evrim konusunu Kur’an açısından ele alarak,, o nun fikir sistemi doğrultusunda ve günümüzün modern biyolojik bilgilerin ışığı altında ayetlerin yorumunu yapmaya çalışacağız.


Hayatın Menşei


Kur’an’da insanın yaratılışının, göklerin, yerin, bitkilerin ve hayvanların yaratılışından sonra olduğu görülmektedir. Dolayısıyla insan, yaratıklar zincirinin en son halkasını teşkil etmektedir. Orijini ise, diğer canlılarla birlikte ilk hayatın orijinine kadar uzanmaktadır.


Canlı dünyasına ilişkin olarak hayatın orijini meselesi, Kur’an’ın muhtelif ayetlerine serpiştirilerek, Kur’an’ın insanı sevk etmek istediği düşünce istikametinde, inorganik yaratma ve organik yaratma bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır.


اولم ير الذين كفروا ان السموات و الأرض كانتا رتقا ففتقناهما و جعلنا من الماء كل شئ حي أفلا يؤمنون


“İnkar edenler, gökler ve yer yapışıkken onları ayırdığımızı ve bütün canlıları sudan meydana getirdiğimizi görmüyorlar mı?”(Enbiya, 21/30)


و الله خلق كل دابة من ماء فمنهم من يمشى على بطنه و منهم من يمشى على رجلين ومنهم من يمشى على اربع يخلق الله ما يشاء ان الله على كل شئ قدير.


“Allah bütün canlıları sudan yaratmıştır. Kimi karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi de dört ayakla yürür. Allah dilediğini yaratır. Allah şüphesiz her şeye Kâdir’dir”(Nur, 24/45)



الذى جعل لكم الأ رض مهدا وسلك لكم فيها سبلا وانزل من السماء ماء فاخرجنا به أزواجا من نبات شتّى


“Sizin için yeryüzünü döşeyen, yollar açan, gökten su indiren O’dur. Biz bu su ile türlü türlü, çift çift bitkiler yetiştiririz.”(Taha, 20/53)


Bu ayetler bize gösteriyor ki, her canlı varlığın mâhiyeti sudur ve sudan yaratılmıştır. Bu husus, canlıyı teşkil eden her hücrenin ilk elementinin su olduğunu belirler. Dolayısıyla susuz, yeryüzünde hayatın imkansız olduğu da açıktır.


Ayetlerde geçen “min’el-ma” ( من الماء) veya “min ma’in” (من ماء) ifadesi, gökten inen su, denizlerin suyu veya her hangi bir sıvı anlamlarına gelmektedir. Birinci anlamda, her nebatî hayatın zorunlu unsurudur. (20/53) İkinci anlamda, hayvanî hayatın teşekkülüne sebep olan her hangi bir su kastedilmektedir. (24/45) Üçüncü anlamda ise, dölleyici özelliği bulunan ve canlının üreme bezlerinden çıkan bir sıvı kastedilmektedir. Bu anlamda spermatozoid’ler söz konusudur. Dolayısıyla insanın hilkatini bu su tayin etmektedir.


İnsan, kendini çevreleyen varlıklar arasında yaratılmıştır. İnsanın tabiata ve diğer yaratıklara hakimiyeti, kendisine ilahî ruh verilip akıl ve idrâkını elde etmesinden sonradır. Bununla beraber insan, bedenî yönüyle kendinden önce yaratılmış diğer varlıklarla irtibat halindedir. Nitekim İslam düşüncesinde de insan, bedenî ve ruhî yönüyle ikilik arzeden bir varlık olarak düşünülmüştür. Aslında, insanı, bedenî ve ruhî yönüyle ikiye ayıran bizzat Kur’an’dır. Şu halde, insan maddi varlığı cihetiyle toprağa ve suya, ruhî varlığı yönüyle de bir üst âleme bağlıdır. Toprağa bağlılığı bize, insanın fizikî ve hayvanî görünümünü, âlem-i Emr’e bağlılığı da onun üstünlük ve halifelik yönünü verecektir.(Yakıt, l’Attitude.,, s . 139-140)


Gerçekten, “. fert olarak insan, insan ırkının bir cüz’üdür. İnsan ırkı da daha geniş bir bütünün yani hayvanlar âleminin bir cüz’üdür. Hayvanlar âlemi de daha geniş bir bütünün nebatat hayatını içine alan organik âlemin bir cüz’üdür. Organik âlem de daha geniş bir âlemin yani hayvanat ve nebatat âlemini içine alan Arz’ın bir cüz’üdür. Arz da daha geniş bir bütünün yani bizim güneş sistemimizde doğrudan doğruya sayısı bilinmeyen bir güneş sistemlerinin ve samanyollarının bir cüz’üdür ve nihayet onlar da bütün kâinatın bir cüz’üdür. ” Bu itibarla fert olarak insan, metamatik ve lojik prensiplerle kavrayamadığımız kâinatın doğrudan doğruya bir cüz’ü olmaktadır. Yani orijini, yaratılışı ve gayesinde –tıpkı kâinat gibi- bir bütün olarak ve derinliğine anlayamayacağımız bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır.(Ensarî, s. 25) Bir diğer ifadeyle, fert olarak insanı idare eden kanun, daha geniş bir bütünün yani insanlığı idare eden kanunlar sisteminin bir cüz’üdür. Bu zincirleme bizi, kâinatı yöneten genel bir kanunun cüz’ü olmaya kadar götürecektir. Dolayısıyla kâinatı yaratan ve yöneten kanunla insanı yaratan ve yöneten kanunda bir aynilik olacaktır. Bu husus Kur’an’da açıkça belirtilmektedir.


ما خلقكم ولا بعثكم الاّ كنفس واحدة انّ الله سميع بصير


“Ey insanlar: Sizin yaratılmanız ve tekrar dirilmeniz tek bir nefsin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir. Şüphesiz Allah İşitendir ve Görendir.”(Lokman, 31/28)


Evrim: İlahî Bir Kanun


Kur’anî ifadeler boyunca, insanın ister toprak ister nutfeden gelen maddî varlığının inorganik ve organik şartlara tamamen bağlı olarak tedricen gelişip tekamül ettiği ayrıca kültürü, eğitimi ve irfanı arttıkça ruhî bir tekamüle de uğradığını görmekteyiz. Genel olarak baktığımızda Kur’ân’da insan için “inorganik”, “organik” ve “ruhi” olmak üzere üç nevi evrim olduğu göze çarpmaktadır.(Ateş, Kur. Gör. Ev. T eo., s. 1 27 vd. Yakıt, l’Attitude., s. 140) Biz burada insanın inorganik ve ruhî evrimini bir yana bırakarak, organik veya biyolojik evrim üzerinde ilgili ayetlere dikkatimizi teksif edeceğiz.


Biyolojik anlamda yani inorganik evrimde insan 1) topraktan gelerek tedricen gelişen 2) nutfeden itibaren tedricen gelişen varlık olarak iki görünüm arzetmektedir. Birincisi her ne kadar inorganik safhaları muhtevi olsa da belirli bir merhaleden sonra organik safhaya dönüşmekte ve bunun etaplarını izlemektedir.(Yakıt, l’Attitude.,, s . 140 vd.)


Şurasını önce belirtmek gerekir ki, insanın evrimi Kur’an’da ilahî bir kanun olarak karşımıza çıkmaktadır.


ما لكم لا ترجون لله وقارا وقد خلقكم أطوارا


“Ne diye Allah’a gereği gibi bir davranışta bulunmuyorsunuz?Halbuki O sizi evrim merhalelerinden geçirerek yaratmıştır.”(Nuh, 71/13-14)


“Atvâran” kelimesi, tekili “bir halden diğer bir hale geçmek” veya “bir merhaleden diğerine geçmek” anlamına gelen “tavr” kelimesinden gelmedir. Mastarı olan “tatavvur”, günümüzdeki (evolution) kelimesine tekabül eder. Sinonimi olan “tahavvul” de dönüşümcülük (istihale) yani transformisme’in karşılığıdır. Söz konusu ayette “etvâran” kelimesi insan evriminin biyolojisindeki (etapes consecutives) denilen art arda gelen evrim merhalelerinin tümünü içermektedir. Şu halde bu kelimeyi “evrim merhaleleri” şeklinde yorumlamak gerekir.(Yakıt, l’Attitude.,, s . 141 vd.) Bazı müfessirlerce bu ayet, “bir halden diğerine” gibi spiral, “farklı şekiller altında”, “merhaleler halinde” gibi vertikal bir diyalektik şeklinde düşünülerek yorumlanmaktadır. Her halükârda bu ayet bize, evrimin tabiata bahşedilmiş ilâhi bir kanun olduğu gösterir.


İnsanın yaratılışı ve evrim etaplarıyla ilgili ayetleri sıralamadan önce, bu hususta Kur’an’ın Adem yerine insan kelimesini kullandığını belirtmek gerekir. Zira insan kelimesi cins isim olarak bütün her insanı kapsamakta ve Adem de bu kapsama girmektedir. Kur’an Adem’i, bir yandan insanı temsil eden ve onu temel ve beşeri karakterleri açısından sembolize ederken, öte yandan beşeriyetin ilk peygamberi olarak göstermektedir. Şu halde, insanlığın yeryüzüne çıkışı ve evrimi konusunun, Peygamber Hz. Adem’le hiçbir ilişiği yoktur. Zaten evrime karşı çıkanların en büyük yanılgısı Adem’i ilk insan olarak telakki etmelerinden sudûr etmiştir. Muharref kitapların ve israiliyatın etkisinde kalan bazı müslümanlar bu konuda Kur’an’ın hakikatlerini maalesef anlayamamaktadırlar. Kaldı ki Kur’an vahiy öncesi beşeriyetin varlığını imâ ederken ayrıca bize bir “Vahiy tarihini” vermektedir. Günümüz insanının tarihini “ilk Vahiy alan” diyebileceğimiz Adem’den başlatmakta ise de, Adem’in ilk insan olduğunu ve bütün insanların biyolojik babası olduğunu belirtmez. Şu halde Kur’an’da insanın yaratılışı ve tekamülü ile, Peygamber Hz. Adem’in şahsında insanlığın halife oluşu ayrı ayrı şeylerdir. Şimdi konuya ilişkin ayetlerin yorumlarına geçelim.


إن مثل عيسى عند الله كمثل آدم خلقه من تراب ثم قال له كن فيكون


“Allah’ın indinde İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu da topraktan yarattı Sonra ona “ol” dedi o da olur.” (Al-i İmran, 3/59)


يا ايها الناس ان كنتم في ريب من البعث فإنا خلقناكم من تراب ثمّ من نطفة ثمّ من علقة


“Ey insanlar! Öldükten sonra tekrar dirilmekte şüphede iseniz bilin ki, ne olduğunuzu size açıklamak için, sizi önce topraktan sonra nutfeden sonra da alaqa (embryon)’dan yarattık.”


والله خلقكم من تراب ثمّ من نطفة ثمّ جعلكم أزواجا.



“Allah sizi topraktan sonra nutfeden yaratmış ve sizi çiftler halinde varetmiştir. ” (Fatır, 35/11)


Bu ayetlerde dikkatimizi çeken, Adem’in ve bütün insanların orijinlerinin toprak olduğudur. Hayatın orijini su, insanın orijinini toprak olarak belirten Kur’an, canlı varlık insanı, toprak ve su karışımı olarak görüyor. Şu halde insan, bugünkü haline gelmeden önce, ilk canlı hücrenin orijini kadar eski bir maziye sahiptir. Zaten Kur’an bize her ne zaman insanın orijininden bahsetse, onun ilk ve ana maddesini söylüyor ve geçirdiği evrim merhalelerini konteksi olmadıkça tek tek zikretmiyor, ilk yaratılışın Allah’ın “ol” (kun) emrine müteakiben olduğunu belirtiyor.


“Ol” Emri


“Ol” emri Kur’an’da sekiz yerde geçer. Bunlardan dördü Hz. İsa hakkındadır. Diğer dördü de yaratma ve yeniden dirilme hususundadır. Kur’an’da insanların yaratılışı, yeniden dirilmeye bir delil olarak getirilmektedir. (metaforik bir ifâde ile)


“Allah insanı topraktan yarattı” ayeti, topraktan hayata doğru giden bir seleksiyonu (ıstıfa) belirler. “Ol” emri bu seleksiyonun bir insan varlık olması cihetinde verilmiştir. Tanrı’ın ilmindeki mahiyet ile bu var oluş oluş bir aynilik arzetmektedir. Buna Din Felsefesinde (coexistence) denir. Mâhiyet “ol” emrine müteâkiben evrim etaplarını izliyerek varlığa gelmektedir. Kur’an’a göre her evrim etabı yeni bir yaratmadır. Kur’an’da bu oluşun keyfiyetini, önce insanı meydana getiren maddenin yaratılması sonra da ona şekil verilmesi şeklinde olduğunu aşağıdaki ayetten anlamaktayız.


الذى خلقك فسوّاك فعدلك فى اىّ صورة ما شاء ر كّبك


“O, seni yaratan şekil veren ve mütenasib kılan ve dilediği şekilde seni terkib edendir.”(İnfitar, 82/6-8)


Allah, eğer insanı bir heykel varlık gibi yaratmış olsaydı tıpkı Adem kıssasının halk inanışındaki şeklinde olduğu gibi ona şekil verişi, onu canlı olarak yaratmasından önce olurdu. Halbuki ayet, insanın önce canlı olarak yaratıldığını sonra da ona şekil verildiğini söylüyor. Yani “hominisation” (insanlaşma) “ol” emri doğrultusunda, “canlı bir varlık” olarak yaratılmasından sonradır.


Hayatın ve insanın ilk maddesi “ol” emrini alıyor ve bu “oluş” devam ediyor. Zira ayetin devamında “feyekun” (olur, olmaya devam eder) deniyor. Şimdiki ve geniş zaman kipi olan muzari sigası kullanılmış. Eğer geçmiş zaman kipi olan “fikane” (oldu) şeklinde bu fiil ifade edilseydi, o zaman insanın yaratılışında bir evrimin ve seleksiyonun varlığı ve bu oluşun uzun bir zamanı gerektirdiği söz konusu edilemezdi. Öte yandan yaratmanın devamlılığını da gösteren bu ifadeler ünlü kelamcı Eş’arî’yi “Allah’ın her an yaratmakta olduğu ve yaratmanın durmadığı” fikrine götürmüştür. Şu halde âlem bir halden diğerine geçen bir oluş ve akış içindedir.


أنبتكم من الأرض نباتا


“Allah sizi yerden bir bitki olarak bitirdi.”(Nuh, 71/17)


Nuh Suresi’ndeki bu ayetten insanın yerden bir bitki olarak çıktığını, dolayısıyla bir nebatî hayata sahip bir dönem geçirdiğini, ve bitkiler âlemiyle bir akrabalığının söz konusu olduğunu anlamamız da mümkündür. Şu halde ilâhi irade “ol” emriyle insanı, nebati ve hayvani etaplardan geçirerek sonunda ona bir insan şekli vermiştir.


أكفرت بالذى خلقك من تراب ثمّ من نطفة ثمّ سوّاك رجلا.


“Seni önce topraktan sonra nutfeden yaratan sonra da seni insan şekline koyanı mı inkar ediyorsun?”(Kehf, 18/37) ayeti bu gerçeği belirler.


“Ol” emriyle, inorganik bir maddeden organik maddeye, organik maddeden insan şeklini alışa kadar geçen bir periyot ile, ilâhî ruhun verilişiyle insanda bir psişik hayatı başlatan periyot arasında geçen zamanı Kur’an uzun bir zaman olarak açıklıyor.


هل أتى على الإنسان حين من الدهر لم يكن شئا مذكورا.


“İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz uzun bir zaman geçmemiş midir?”(İnsan, 76/1)


 

mehmet_burada

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Nefs Vâhide


يا ايها الناس اتقوا ربكم الذى خلقكم من نفس واحدة وخلق منها زوجها وبث منهما رجالاً كثيرا ونساء.


“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten ve ondan da eşini yaratan ve her ikisinden de çok sayıda erkek ve kadınlar çıkaran Rabbiniz’den çekinin. ”(Nisa, 4/1)


Bu ayette insanların tek bir nefisten yaratıldığı söz konusudur. Şurası muhakkaktır ki, müfessirlerin bir çoğu, hattâ hepsi, “nefs vahide”den gayenin Adem, “eşi” tabirinden de Havva olduğu üzerinde bir icmanın varlığından bahsederler. Buradan hareketle Adem’e “ebu’l-beşer” lakabının verildiğini ve bunun da biyolojik baba anlamına geldiğini söylerler. Bu ayette bir icmanın söz konusu olmaması gerekir. Çünkü icma, ahbar değil ahkâm ayetlerinde olur.


Her ne kadar bu ayet bize insanın bir nefsi vahide’den yaratıldığını söylese d ebunun Hz. Adem olduğunu belirtmiyor. Zaten “nefs vahide” Adem’in müradifi de değildir. Adem özel isim olarak “ma’rife”, nefs vahide ise “nekire”dir. Adem müzekker, bu tabir ise müennestir. Abduh ve Akseki gibi bilginler, bu anlamın ayetin kendinden çıkarılan bir anlam olmadığını bilakis, israiliyyat tesirinde olan müfessirlerin, nefs vahide’yi Adem olarak yorumladıklarını belirtirler. Menar Tefsiri ayrıca, nefs vahide’yi Kureyş’in ataları diye yorumlayanların varlığından da bahseder.(Akseki,, s . 82 vd. Tefsir el- Menar,, I V, 327) Öte yandan Araf Suresi 189-190 ayetlerde nefs vâhideden yaratılan kişinin Allah’a şirk koştuğundan bahsediliyor. Şu halde nefs vahide’yi “Hz. Adem” olarak yorumlamak hiç mümkün değildir.


Fahrettin el-Razî, nefs vahide’nin “Allah’ın İlmi’nin ve Hikmet’inin kemalini açıklamakta” olduğunu söyler ve bir mutezilî olan Ebu Müslim el-İsfehani’nin ayette geçen “zevc” kelimesini “tür” olarak yorumladığını da kaydeder.(Razi, Tefsir,, I X, 161)


R. el-İsfehanî “nefs vahide”nin “kainat” anlamına gelebileceğini söylerken H. Yusuf Alî de onu “aynı türden” şeklinde anlamıştır. Menâr Tefsiri de bu hususta: “insanı meydana getiren mahiyet veya hakikattır ki, insan bununla diğer varlıklardan ayrılır.” Diyor. Şu halde, nefs vahide kelimesini Adem’le yorumlamaktan ziyade, onu M. Abduh ve A. H. Akseki’nin anladığı gibi: “el-hakikatu’l-insaniyye” (insanî gerçek) ve hayatın nutfesi veya insanı meydana getiren su veya prensip şeklinde anlamalıdır ki, bu anlam diğer ayetlerle tevfik edilebilsin.(Akseki, s. 8 2 vd; Menar, IV, 327) Öte yandan, “Allah sizi topraktan (tın) yarattı. ” ayetindeki “kum” (sizi) zamiri bütün insanları ve Adem’i de kapsamaktadır. Diğer bir ayette de:


يا ايها الناس انّا خلقنا كم من ذكر وانثى.


“Ey insanlar! Sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. ”(Hucurat, 49/13) diyor.


Burada kullanılan kelimeler, erkeklik ve dişilik anlamına gelen “zeker” ve “unsa”dır. Adam ve kadın anlamına gelen “racul” ve “imre’e” kelimeleri kullanılmamıştır. Bugün “zeker” ve “unsa”dan sperm hayvancığı ile dişilik yumurtasını anlamak mümkündür.(Yakıt,, l ’Attitude.,, s . 1 48) Ayrıca (x) ve (y) kromozomlarını da düşündürebilir. Sonuç olarak “nefs vahide”den; insanı meydana getiren ve ona hayat bahşeden sıvıyı veya prensibi anlamak gerekiyor.


Evrim Merhaleleri


الذى احسن كل شئ خلقه وبدأ خلق الانسان من طين ثمّ جعل نسله من سلالة من ماء مهين. ثمّ سوّاه ونفخ فيه من روحه وجعل لكم السمع والأبصار والأفئدة قليلا ما تشكرون.


“Her şeyin hilkatini en güzel yapan ve insanı yaratmaya çamurdan başlayan O’dur. İnsanın neslini hakîr bir sudan yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan üfüren, ve sizin için kulak, gözler ve kalpler vareden O’dur. Doğrusu şükrünüz pek az.”(Secde, 7-9) Ayetinde “insanı yaratmaya çamurdan başladı” ifadesi, yaratmanın aniden olmadığını merhalelerle meydana geldiğini belirtmektedir.


Bu ayette dikkatimizi çeken bir diğer nokta da; kendisine ruh verilene kadar insandan üçüncü şahıs olarak bahsedilmis, ruh ve idrak verildikten sonra muhatab sıgasının kullanılmış olmasıdır.


İnsanın insan şekline gelişi de muhtelif merhalelerden sonra olmuştur. İnsanın inorganik maddesinin evrimi yedi merhale ile gerçekleşmiştir. Bunlar sırasıyla: toprak (turâb), çamur (tîn), değişken cıvık ve kokulu çamur (hama’in mesnûn), yapışkan çamur (tîn lâzib), pişmemiş kuru çamur (salsâl)ı pişmiş çamur (şalşal ke’l-fahhâr), çamurdan süzülen bir öz (sulâle min tin).


“Sulâle”, insanın organik evrim döneminin ilk etabı olarak kabul edilebilir. Daha önceki merhalelerden süzülerek gelen bir öz unsuru belirler. Sulâle” kelimesi aynı zamanda meni (sperme) ve nutfe (spermatozoide) kelimelerinin sinonimidir. Ayrıca buna “protoplazma” da denmektedir.(Menar, III, 320)


İnorganik etaplardan sonra ilk canlı hücre, “Ol” emri doğrultusunda, yeni bir yaratılmaya geçmiş, ilâhî iradenin kontrolü altında çeşitli ayıklama ve değişmeler geçirerek insan olmak üzere oluşa devam etmiştir. Hayatın bu yönelişinde insan, organik âlemin bütün türleriyle bir beraberlik arzetmektedir. Önce ilkel bitkileri, sonra tohumlu yüksek bitkileri meydana getiren hayat, daha sonra da hayvanlar alemini basitten mürekkebe doğru ortaya çıkarmıştır. “Biyolojik Nesil Ağacı”nın ana gövdesi ve uzantısı olan dal diyebileceğimiz insan, daha sonra akıl ve idrakına kavuşarak, organik dünyanın en mütekâmil varlığı olmuştur.


a) Ruhun Verilişi: Balçıktan süzülerek gelen sulâle, insanın ilk organik maddesi olmuş, aradan uzun bir zaman geçtikten sonra da insan şeklini almış sonra da kendisine akli melekeler anlamında “Ruh” verilmiştir.


و اذ قال ربك للملائكة إنّى خالق بشراً من صلصال من حمأ مسنون فإذا سوّيته ونفخت فيه من روحي فقعوا له ساجدين.


“Rabbin meleklere: “Ben yeryüzünde balçıktan bir insan türü (beşer) yaratmaktayım, ona insan şekli verip ruhumdan üfürdüğümde ona secdeye kapanın demişti”(Hicr, 28) ayetinde ruhun verilişinin insan şeklini aldıktan sonra olduğunu belirtiyor. Yani bu canlı varlığa, aklî melekeler kazandırılmıştır. Bu meleklerin insana ilk secdesidir. İkinci secdeleri ise “Esma” (isimler)in öğretilmesi ve bu isimleri Adem’in tek tek bildirmesinden sonra olmuştur. Melekler dolayısıyla insana iki defa secde etmişlerdir.


b) Seleksiyon Konusu:





(Yazının devamını Prof. Dr. İsmail YAKIT'ın Ötüken Neşriyat yayınları arasında çıkan KUR'AN'I ANLAMAK adlı kitabından okuyabilirsiniz
 

mehmet_burada

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
17
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Buradaki yazıdan da görüyoruzki Hayat evrimsel bir yapıdadır.Öyle Adnancıların dediği gibi deği yani.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Gerçekten, bu kadar yalın ve açık olan ayetleri, sırf sistematik düşünce yapınıza uydurmak için, daha ne kadar değişik yorumlar zincirleri düzenleyeceksiniz; inanın çok merak ediyorum.
Allah (cc) hiç şüphesiz "en mükemmel bir yaratıcıdır". Allah (cc) bir varlığı eğer yaratmayı dilese, onu son göreceğin şekilde yaratmaktan alıkoyacak güç kudret nedir ? Varmıdır böyle bir güç ? Önce burayı düşün. İlla yarattığı varlığa, öncelikli olarak eskizler mi oluşturacak. Hani bizler yaparız ya bir şiir yazarız önce müsveddedir, bir müddet üzerinde düşünürüz kafiye ve uyaklarına, vezinlerine bakarız, içimizden yorumlar getirip şurası olmamış, buraya oturmamış, şurada cinas gerekli, şurada değişik bir anlama giriyor diyerek üzerinde yaptığımız ciddi çalışmalar neticesinde son haline getiririz ve ondan sonra ifşa ederiz.

Allah (cc)'da aynı bu minval üzeremi hareket etmiştir ? Yani Allah (cc) seni, şuanki yapına ulaşman için, sayısız eskizler üzerinde mutaala etmiş, deneme yanılma yöntemi ile ilk yarattığını değişik merhaleler sonucunda şuanki haline getirmiş öylemi ? O zaman iyi aç gözünü oku; Allah (cc) bize bildirdiği Kur'an-Kerim'de; insanı, hepsi 1 (bir) sefer olmak üzere 3 çeşit şekilde yarattığını bildirmiştir. Adem (a.s.) topraktan yaratılmıştır. Sonra insanı kemikten yaratmıştır. (Sen burayı atlıyorsun) Havva anamız, Adem (a.s.)'in eğe kemiğinden yaratılmıştır. Sonra İsa (a.s) bizzat kendi emr'inden yaratmıştır. Bak bakalım, say kaç değişik yaratma şekli oldu ? üç değilmi. Peki Adetullah gereği hangileri sürekli kılındı, sadece toprak değilmi ? Ama Allah (cc) yukarıda dediğimiz gibi İsa (a.s) emr'den yarattı neden devam etmedi o şekilde yaratmaya ? Ol! derdi; durmadan mitoz bölünme gibi copy-paste prototipler başlardı oluşmaya. Yoksa buda (haşa) ağırmı geldi. Çok mu meşgul etti Zat-ı Celali (haşa ki haşa). Ya da kemikten yaratmaya devam etseydi neden etmedi çok mu basit geldi bu yöntem Zat'ına(cc).

Senin dediğin Kur'an' daki evrim, embriyonun anne karnında yaşadığı dönemdir. (Bakınız; Alak Suresi) Daha zigot evresinden bile çok öncesinde yumurtanın zincir yapısının oluşmasına yön veren kromozonların tek bir hücre içerisinde geçirdiği "dna evrimini" neden yazmıyorsun o halde. Yazması mı çok ağır geldi. Ama Yaradan'a (cc) onu yaratmak hiç ağır gelmiyor oysa. O na beyninizdeki kılcallarda sörf yapan şeytani zekanınız kıtmı geliyor. Mürşidiniz şeytan bunuda biliyor oysa neden size bunlarıda sorun demiyor. Ama öyle ya bu bilgiler halk içerisinde çok fazla bilinmediği için kafa karışıtramayacak türden şeyler, oysa size malzeme olması açısından herkesin bildiğine inandığı türden malzemeler gerekli değilmi ? Kur'an bundan da bahsediyor, peki siz neden düşünemiyorsunuz olayın bu yönünü.

Arkadaşım; senin bu çağda düşünen bir beyin olarak daha geniş bir perspektifte olmanı beklerdim. Sen; ortaçağda kalan hristiyanlardan da geri kalmışsın. Çünkü; onlar 80 yıllarda bir embriyonun Alak suresinde yaşadığı evrimi fotoğraf ile görüntülemeyi başarmışlar ve bunu dünyaya sekiz sutuna manşet atarak yeni bir şey keşfetmiş gibi duyurmuşlardı. Oysa Kur'an; bunu 1400 yıl öncesinde, anlatımlarında yaşattığı fotoğraflama sistemi (tahayyül) ile zaten bunu açıklıyordu. Senin elinde ise Kur'an gibi bir hazine var. Senin onlardan daha ilerde olmanı beklemek gerekirken, artık avrupalının bile dudak kıvırarak üzerinde durmadan geçtiği "evrim" konusuna, onlarca ayet bulup senin bunu Kur'an da varmış gibi lanse etmeye çalışman; hadi adını ben koymayım sana bırakayım...

"O yaratmayı bilen Allah'a (cc) hiç bir şey güç değildir."
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
Buradaki yazıdan da görüyoruzki Hayat evrimsel bir yapıdadır.Öyle Adnancıların dediği gibi deği yani.

burada adnan hocanın kitabını okumadıgın nasıl belli oluyor birincisi darvin hiçbir zaman bunları kurandan bahsetmedi çünkü kurana inanmıyordu darvin insanların sadece bir sudan yaratıldıgını oda deniz suyundan zerre bir suydu ondan sonra ufak bir deniz balıgı konmunda ondan sonra gelişe gelişe maymun oldu maymundan sonra insan oldu darvinin zihniyeti bu eger insanlar maymundan olsaydı neden simdiki maymunlar insan olmuyor darvin insanları kandırmak için insanın çenesine maymun çenesini koyuyordu ondan sonra bakın bizlerin soyu bu o bizim soyumuz degil o darvin ve darvin gibi düsünen insanların atası ve soyudur
 

mehmet-burada

New member
Katılım
2 Mar 2007
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Size evrimsel kavramlardan küçük örnekler:
Ekonomik Evrim
Sosyolojik Evrim
Teknolojik Evrim
Sosyopolitik Evrim
vs...
Şimdi bütün bu kavramları yabana mı atalım yani?
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Size evrimsel kavramlardan küçük örnekler:
Ekonomik Evrim
Sosyolojik Evrim
Teknolojik Evrim
Sosyopolitik Evrim
vs...
Şimdi bütün bu kavramları yabana mı atalım yani?

Bu bahsettiğin, yukarıdaki evrimlerin hepsi insan kaynaklı değişimler sürecini oluşturur. Azıcık ekonomi ve sosyo ekonomik trendlerde oluşum kaynaklı merkezler hakkında bilgin olsa bunları örnek olarak vermeye dahi korkardın. Kemal sunal bile senin kadar güldüremez yani.

Bunun dini içerikli anlamda yaratılış (yani senin gibilerinin deyimi ile "evrimin") ne alakası var ?

Kıvırtmanın, helede müziksiz olanını denemen sanal ortamda dahi olsa çok ilginç geldi bana.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
azıcıkta gülelim duha:D hakkımız olsun yani üstad! Bazen daral geliyor vallahi bunlardan. ;)
 

unzurna

New member
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
57
Kuran-ı Kerim ve bilimin ışığında güzel bir dile yazılmış yazın için teşekkürler. İnsan tekamül etsin diye yaratılmış. Yoksa Allah denemeleri niye versin.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bilmem nasıl istersen öyle olsun. Nasıl anlarsan.
Kıyamet
(14) Gerçek şu ki insan, öz benliği üzerine yönelmiş keskin ve derin bir bakıştır;

Ancak insan, önündeki (sonsuz geleceği)ni de 'fücurla sürdürmek ister.' (kıyamet:5)

İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? (kıyamet:36)

Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? (kıyamet:37)

Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir 'düzen içinde biçim verdi.' (kıyamet:38)

Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı. (kıyamet:39)


Bunlarıda ekleyebiliriz o zaman arkadaşım değilmi? gerçi hoş bulmam her seferinde sayfa sayfa ayet meali yazanlarıda...

Şimdi sorunuz nedir onu alalım.
 

unzurna

New member
Katılım
12 Ocak 2007
Mesajlar
542
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
57
Niye hoş bulmuyorsun ayet meallerini yazmayı. Ben türkçe biliyorum. Arapça yazzan anlamam ki. Aşın artık bunları.
Sevgiler ve saygılar sunarım.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Niye hoş bulmuyorsun ayet meallerini yazmayı. Ben türkçe biliyorum. Arapça yazzan anlamam ki. Aşın artık bunları.
Sevgiler ve saygılar sunarım.

Türkçe meal gerçeğini vermiyor da ondan. her seferinde biri alıyor istediği yere çekmeye çalışıyor da ondan.

Adam tam sayfa doldurmuş mealleri, eee! sonuç ? İşte... canım öyle istedi. İyi de bizi o zaman neden meşgul ettin gereksiz yere. Ben bu mealleri okumak istesem her zaman başucumda var zaten. Ne gerek var yani. yani yazmana ne gerek var demek istiyorum. Ama yok illa bir yere çekmeye çalışacak ya, yazarda yazar artık.

Arapça öğrenmenizi acizane tavsiye ederim. Anlam ve mana derinliğini göreceksiniz. Ne demek istediğimi daha net anlarsınız.

Saygı ve sevgi bizden.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Buradaki yazıdan da görüyoruzki Hayat evrimsel bir yapıdadır.Öyle Adnancıların dediği gibi deği yani.


Selam,Mehmet kardesim bi sittede beni tanirlar sanal olarak hayatta kim olursa olsun benim hic sevmedigim bir sahista olsaki olamaz yanlis olana cevap yazarim;
Bu bir askerlik hatirasidir,askerde iki arkadasim vardi bunlar kimyagerdi birisinin adi Ibrahim digeri Yunustu Allah onlara uzun ömür versin dilegiyle.Bir gün bir konuda konusurken duvarin dibinden fare cikti bende fareden pek hazlanmam kostum öldürmek icin tabiki tabana kuvvet kacti garip fare.O arada ibrahim dediki;
Neden öldürmek istedin?
Ben;
Ya ben fareyi hic sevmem keske bu dünyada fare olmasa bana dediki;

Pacavra+21 gün=Fare

ben bir sey anlamadim Tabiki sordum nasil yani?

Ibrahim dediki;
Nerede pacavra varsa orada fare olur.

Simdi yillar gecti ben bu sözün(dogrulugunu bilmiyorum)dogruluguna ilmi olarak bilmesemde inanc olarak söyle bir yargiya vardim;

Kusursuzluk Allaha Mahsustur

Tabiki bu benim kendi düsüncem...(bundan sonraki anlatimlar icin)Tarihte Evrimcilerin anlatmis oldugu cesitli devrelerdeki mesela su disleri kocaman olan kaplan neden simdi yok,Nedeni bana göre su;
O kendi zamanindaki hayvanlara karsi gereken dislerle yasadi daha sonra o büyük dinazorlar kalkinca hayvanlar ufalinca evrim olmadi sadece o kaplan türüde bitti yerine ufak olan hayvanlara karsi Allah yeni versyon olani yaratti hemde sadece ol demeyle simdi düsünüyorumda senin yazdigin konularda evrim degilde sadece merhaleler var.Ha ben adnanci falan degilim kesinlikle.
 

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
azıcıkta gülelim duha:D hakkımız olsun yani üstad! Bazen daral geliyor vallahi bunlardan. ;)

s. aleyküm abi, yaaa abi bunlar ALLAH(cc)ı inkar etmeyi kafaya koymuşlar, inanmıyolar ahirete,ama Rabbim ister inan ister inanma eninde sonunda benim huzuruma geleceksin diyor,



önünde ateş çukuru var sen bu ateş çukurunun kenerından geçmeyipte içine balıklama atlarsan bu en büyük AHMAKLIKTIR.
Allah hidayet eylesin
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
s. aleyküm abi, yaaa abi bunlar ALLAH(cc)ı inkar etmeyi kafaya koymuşlar, inanmıyolar ahirete,ama Rabbim ister inan ister inanma eninde sonunda benim huzuruma geleceksin diyor,



önünde ateş çukuru var sen bu ateş çukurunun kenerından geçmeyipte içine balıklama atlarsan bu en büyük AHMAKLIKTIR.
Allah hidayet eylesin

Aleyküm selam yolcu kardeşim. Her şey zıttı ile kıyaslanır. Bu türden düşünceler olacakki; bizlerde Allah (cc) rahmetinin, hidayetinin ne kadar değerli olduğunu her önüne gelene nasip olmayacağını bileceğiz. Bunu biz onlardan daha iyiyiz anlamına söylemiyorum. Ama biz O'nun (cc) rızası içinde olmaya çalışırsak şu hayat denen 60-70 yıl gibi kısa bir anı şerefle tamamlarsak, işte o zaman bu Rabbimin bizlere Rahmetinin tecellisidir diyebileceğiz. Allahım (cc) cümlemize nasip etsin inşallah.
 
Üst Alt