Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur’an’da Herşey Yazilidir öyle Mi?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
KUR’AN’DA HERŞEY YAZILIDIR ÖYLE Mİ?

İnsanlığı karanlıktan aydınlığa çıkarmak için,başka bir deyişle insanlara hidayet olsun diye gönderilen Kur’an’da gerçekten her şey yazılı mıdır?

İnsanları ilgilendirsin veya ilgilendirmesin her şey…Zahir ve batın her ilmin kaynağı Kur’an mıdır?Dolayısıyla Kur’an’da günümüz dünyasının ulaştığı teknik(bilimsel)buluşların sonuçlarını görebiliyor muyuz?Konuşulanlara,piyasadaki bir çok dergi ve kitaba bakacak olursak Kur’an’da yok yoktur.Yaş ve kuru her şey vardır.Batı’nın ulaştığı bir çok bilgi yüzyıllar yüzyıllardır yazılıdır onda.Allah her şeyi yerleştirmiştir ona.Acaba gerçekten böyle midir?Gerçekten aradığımız her bilgiyi bulabiliyor muyuz?.Elbette bunun en kestirme cevabı açıp Kur’an’ı okumaktır.İşte asıl gürültü de bundan sonra kopmaktadır.Çünkü insanlar Kur’an’ı açıp okumamakta adeta diretmektedirler.(Kur’anı anlayarak okumayı kastediyorum)İşte saçma bir çok teori de Kur’an’ın okunmamasından yani hidayet kitabı olarak kabul edilip okunmamasından kaynaklanmaktadır.Kur’an’a okuduğumuzda kişinin hidayete yönelik her şeyi bulabiliyoruz.Yaşadığımız hayatla ve onun problemleriyle ilgili genel kuralların dışında fazla bir şeye rastlayamıyoruz.Hele akla gelen her sorunun cevabını,tüm bilimsel bulguları,fizik kanunlarını,kimyasal bileşim formüllerini,matematikle ilgili tanım ve kuralları bulmak bir tarafa,okudukça Kur’an’ın böyle bir probleminin olmadığını görüyoruz.Üstelik Kur’an’da her şeyi açıkladık,hiçbir şeyi gizli bırakmadık,ona yaş ve kuru her şeyin bilgisini yerleştirdik gibi ayetle de karşılaşmıyoruz.

Peki tüm bunlar nereden kaynaklanıyor?Bunları kim çıkarıyor?Kur’an kendisi için böyle şeyler söylemediği halde,Kur’an’da her şeyin bilgisinin var olduğunu nasıl iddia edebiliyorlar?Evet şimdi tüm bunlar neden çıkmış,nereden çıkmış,işin aslı nedir onun üzerinde duralım.

Bizce bu iddaların en önemli nedeni;Kur’an’ı anlamak için okunmamasıdır.Dolayısıyla Kur’an’daki kitap kelimesi ile Kur’an kelimesinin birbirine karıştırılması ve Kitab-Vahy arasındaki ilişkinin anlaşılmamasıdır.İsterseniz önce bu konu üzerinde duralım:

Ku’an’da kitab kelimesi;Kur’an ve vahy dahil bir çok anlamda kullanılıyorken,Kur’an kelimesi okuma/okuyuş anlamı dışında her zaman Allah’tan gelen vahyi anlatır.Yani yüce kitabımız Kuran-ı Kerim anlamındadır.

Elbette ki Kur’an’daki kullanımı bakımından Kitab kelimesi ile Kur’an kelimesi arasında sıkı bir ilişki ve anlam yakınlığı vardır.Sadece kelimelerin sözlük anlamlarını alsak bile bu yakınlığın boyutunu fark edebiliriz.Kitabla okuma arasındaki bağlantıyı kim inkar edebilir.Bu bakımdan konu ile ilgili ayetlere bakmamız gerekiyor.Bu ayetlerde anlatılmak istenenleri ve kitab kelimesine hangi anlamın yüklendiğini bilmemiz gerekir.

Öncelikle bir yanlış anlayışı düzeltmek istiyoruz.Arapça’da Kitab kelimesinin yazılı metin ya da metinler dışında da bir anlama sahip olduğunu çoğu insanımız bilmez.Çünkü,gerek günlük dilde gerekse yazılı metinlerde hep bu anlamda kullanılagelmiş.Oysa Arapçada ağızdan düzenli bir şekilde çıkan kelime ve cümlelere de kitap deniyor.Örneğin Müfredat’ta şöyle deniyor:”Seslerin bir düzen içinde olması halinde bu seslere de Kitab denir,yazılması zaruri değildir”(Müfredat:R.El İsfahani s.423)

Kur’an’ı Kerim’de;

“Eğer sana kağıt üzerine yazılı bir kitab indirmiş olsaydık da onu elleriyle tutsalardı inkarcılar yine de “bu apaçık bir büyüden başka bir şey değildir”derlerdi.Allah’a karşı yalan uydurandan,ya da kendisine bir şey vahyedilmemiş iken bana da vahyolundu diyenden ve zalim kim olabilir.(6/93)

Yukarıdaki ayetten Allah’ın Rasulu Muhammed(s)’e gelen vahiylerin elle tutulan,yazılı metinlerden meydana gelmiş bir kitab olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.Zaten şimdiye kadar Muhammed(s)’e vahiylerin yazılı olarak geldiğini iddia eden de bulunmamıştır.Buna rağmen ”yaş kuru hiçbir şey yok ki apaçık kitabta olmasın”(6/59)ayetiyle kastedilen kitabın, Allah’tan Rasulu Muhammed(s)’e gelen vahiyler(Kur’an) olduğu iddia edilegelmiştir.Evet bu ayetlerdeki kullanımlardaki kitab kelimesinin yazılmış metinler anlamında kesinlikle kullanılmadığı halde nedense hep bu anlamda anlaşılagelmiş.Ve Kur’an’da her şeyin yazılı olduğu söylenegelmiştir.Bu ve benzeri bir çok örnek açık şekilde bize Kur’an’ın anlaşılması için okunmadığını ispatlamaktadır.Oysa bu ve benzeri ayetler siyak-sibak içerisinde okunduğunda hiç de iddia edildiği gibi bir anlama gelmediği görülecektir.

Daha önce bu yanlış anlayışların Kur’an’da kitab kelimesi ile Kur’an kelimesinin birbirine karıştırılması ve Vahiy-Kitab ilişkisinin kurulamamasından kaynaklandığını söylemiştik.

Şimdi Kitab kelimesinin Hz.Muhammed’e gelen vahy(KUR’AN) anlamındaki ayetlere bakalım:

“Siz kitabı okuduğunuz halde insanlara (başkalarına) iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınız kullanmıyor musunuz?”(2/44)

“ Şüphesiz ki Allah kitabı hak bir sebeple indirmiştir. Kitap hakkında ihtilafa düşenler ise, şüphesiz haktan uzak, bir anlaşmazlık içindedirler.”(2/176)

“O, sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi.”(3/3)

«Allah size Kitap'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?» Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse, sen şüpheye düşenlerden olma!”(6/114)

“Kitab'a sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte biz böyle iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz.”(7/170)

“Sen, sana bu Kitap'ın verileceğini ummazdın. O ancak Rabbinin bir rahmetidir. Öyleyse sakın inkarcılara yardımcı olma.”(28/86)

Sanırız ayetler okunduğunda kitab kelimesinin Hz.Muhammde(s)’e gelen vahy yani Kur’an anlamında olduğunda herkes hemfikirdir.Kitab kelimesi sadece Rasul Muhammed(s)’ye gelen gelen vahyin dışında tüm Rasullere gelen vahiyler anlamında da sık sık kullanılmaktadır.

Şimdi Kur’an’ın Kitab’ın bir parçası olduğuna dair ayetleri görelim:

“Bu Kur’an Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitab’ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.”(10/37)

“Allah dilediğini siler, dilediğini bırakır; Ana Kitap O'nun katındadır.”(13/39)

“Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap'ın ve apaçık olan Kuran'ın ayetleridir.”(15/1)

“Rabbinin Kitap'ından sana vahyolunanı oku; O'nun sözlerini değiştirecek yoktur. O'ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın.”(18/27)

“Kitap'tan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan alıkor; Allah'ı anmak en büyük şeydir! Allah Yaptıklarınızı bilir.”(29/45)

“O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır. Korunmuş bir kitabdadır.”(56/77-78)

Bu ayetlere bakarak yorum yapmadan önce Kur’an’dan Kitab kelimesinin Allah’ın bilgisi/ilmi anlamına gelen ayetler okuyalım:

“Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”(6/59)

“Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.”(6/38)

“Hangi durumda bulunsan, Kur'an'dan her ne okusan ve her ne iş yapsanız, siz ona dalıp coşarken Biz üzerinizde şahidiz. Rabbinden ne yerde, ne gökte zerre kadar; ondan ne küçük, ne büyük hiçbir şey kaçmaz. Bunların hepsi apaçık bir Kitaptadır.”(10/61)

“Hiç bir ülke (veya şehir) olmasın ki, kıyamet gününden önce biz onu (ya) bir yıkıma uğratacağız veya onu şiddetli bir azabla azablandıracağız; bu (muhakkak) o kitapta yazılıdır.”(17/58)

“Firavun «Peki, bizden önceki kuşakların durumu ne olacak?» dedi. Musa: Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yanında bir kitapta bulunur. Rabbim, ne yanılır ne de unutur, dedi.”(20/51-52)

Ayrıca bakınız:(18/27),(22/70),(34/3),(35/11),(43/4),(50/4),(57/22) .

Tüm bu ayetleri okuduktan sonra,yani kitab kelimesinin vahiyle(Kur’an’la) ve Allah’ın ilmi ile ilgili kullanımlarını gördükten sonra,yaş ve kuru,canlı ve cansız her şeyin bilgisinin Kur’an’da mevcut olduğunu söylemenin imkansızlığını anlamışınızdır sanırım.

Şimdi konuyu biraz açalım.İnsanlara hidayet olsun için gönderilen Yüce kitabımız Kur’anı Kerim’de eşya ile ilgi her bilgiyi,bilimsel tüm ipuçlarını,matematik,fizik,astronomi vs.kanunları aramak hatta var olduğunu iddia etmek,iddialarla ilgili ayetleri gösterebilmek kaygısıyla ayetlere gerçek anlamının dışında bir anlam yüklemeye kalkışmak Kur’an’ın hidayet olma özelliğinin yok olmasına,en azından gözardı edilmesine neden olmaktadır.Batı’nın teknolojik gücü karşısında aşağılık kompleksine kapılan kişilerce,”bizim dinimiz çağdaş bir dindir,bütün bilimsel buluşlara açıktır.Batılıların bugün ulaştığı bu sonuçlar bizim kitabımız Kur’anı Kerim’de binbeşyüz yıl önce yazılmıştır.Biz onlardan daha ileriyiz ,daha da üstünüz”gibi bir mantığın sonucu olarak Kur’an hidayet kitabı olmaktan çıkarılıp,bilimsel bulgularla dolu,teknoloji harikası bir kitab haline indirgenmektedir.Ki ömürlerinde bir kere baştan sona anlayarak Kur’an okuyan herkes Kur’an’ın,bilimsel ve her şeyi içine almak gibi bir iddiasının olmadığını fark eder.

Yine bu insanlar Kur’an’ın,her şeyi ancak Allah’ın bilebileceğini ve gerçek anlamda Alim’in Allah olduğunu söylediğini de görürler.

Yukarıdaki ayetleri okuduğumuzda Kitab kelimesinin,Allah’tan Rasulu Muhammed(s)e gelen vahy anlamında kullanıldığını anlıyoruz.Ayrıca aynı kelime Kur’an’da diğer peygamberlere gelen vahy için de kullanılmaktadır.(ki K.Kerim’de en az otuz yerde geçmektedir)

Bu ayetlerden kalkarak kitab kelimesinin geçtiği tüm ayetleri Kur’an yani (Hz.Muhammed’e gelen vahy)anlamında alırsak kendimizce Kur’an’da tüm ilimlerin mevcut olduğuna dair deliller bulmuş oluruz.Tabii bu mantık bizi K.Kerim’de daha farklı anlamlarda da kullanılan kitab kelimelerine de bu anlamı yüklememizi zorunlu kılacaktır.Örneğin bu mantık Hz.Süleyman’ın Belkis’a gönderdiği mektupta da yaş kuru her şeyin yazılı olmasını gerektirirdi.Böyle bir şeyin olabilirliğini kim düşünebilir(Mektup kelimesi metindeki kitab kelimesin karşılığıdır)

Şimdi açıklayıcı olması bakımından Kitab kelimesin hangi anlamlara geldiğine kısaca değinelim:

1-İnsanların yaptıklarının kaydedildiği kitap anlamına(17/12-14)

2-Kölenin sahibi ile hür olabilmek için yaptığı anlaşmalar anlamına(24/25)

3-İlahi Kitaplar anlamına(3/23)

4-Hüküm hukuk anlamına(8/86-87)

5-Allah’ın ilmi anlamına(6/59)

6-Kur’an’ı Kerim anlamına (16/87)

7-İsrail oğullarına verilen kitap anlamına(11/17)

8-Mektup,haber,pusula anlamına(27/28-32)

9-Belge-delil-beyyine anlamına(31/20)

10-Allah’ın takdiri,yazgısı,kaderi anlamına(15/4)

Şimdi kitap kelimesinin(birbiriyle ilişkiler olsa da)farklı en az on anlamı bulunduğuna göre bu anlamlardan birini bir diğeri için kullandığımızda ayetlere çok farklı anlamlar yüklemiş olmaz mıyız?İşte Kur’an’da her şeyin varlığı iddiası da,sanırız Kur’an bütünlüğünde değerlendirilmeden,acelece kitab kelimesine yüklenen anlam sonucudur.Kitab madem Kur’an anlamınadır.Madem Allah kitabta her şeyin kayıtlı olduğunu söylüyor.Öyleyse Kur’an’da her şey yazılıdır diyebilmek ,matematikte”Bir üçgenin iç kenarlarının her birinin ölçümü 60 derecedir.O halde bu üçgen eşkenar bir üçgendir”gibi değerlendirmeye benzer.Bu mantık matematikteki bu kuralı için geçerliolsa da Kur’an’daki kelimeler için geçerli değildir.Dediğimiz gibi bu mantığı kabul etmemiz bizi Hz.Süleyman’ın Belkıs’a yazdığı Mektupta her şeyin yazılı olamsını götürürdü.Oysa bu hiçbir akıllı insanın aklına bile gelmez.

Bu açıklamalardan sonra:

“Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.”(6/38)

“Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”(6/59)

Gibi ayetlerdeki Kitab kelimesin Kur’an,vahy,mektup,hüküm vs.anlamlarında değil,AllahIn ilmi/bilgisi anlamında kullanılmaktadır.Ki bu tür kullanımlarda klasik kaynaklar ve meallerin bir çoğu kitab kelimesini”Levh-i Mahfuz”diye izah etmişlerdir.

Levh-i Mahfuz kullanımı Kur’an’ı Kerim’de yalnızca Buruç suresinde geçmektedir.Ayetleri birlikte değerlendirdiğimizde “Levh-i Mahfuz”deyiminin Kitab kelimesinin bu tür kullanıma uygun düştüğünü görürüz.Yani Allah’ın bilgisi,ilmi,O’nun koruması,muhafazası anlamlarına geldiğini…

“Hayır o şerefli bir Kur'ân'dır.Levh-i Mahfuz'dadır.”(85/21-22)

Sonuç olarak insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için yani hidayet olsun diye gönderilen Kitabımız Kur’an,bir ansiklopedi,fizik,kimya,astronomi,tarih vs.kitabı değildir.Hele hele sorduğumuz her soruya cevap bulabileceğimiz türden programlanmış bir kompütür de değildir.Sadece ve sadece hidayet kitabıdır.Ve bizim Allah’a nasıl kul olacağımızın,fert ve toplum olarak onun rızasını nasıl kazanacağımızın yollarını gösteren ayetlerdir.Allah’ın bu konuda biz kullarına gönderdikleridir.

Kısacası ilminin belki de çok cüz’i bir kısmıdır.Yoksa Alllah’ın ilmini dile getirmeye tüm ağaçlar kalem olsa,tüm denizler mürekkep olsa kimse güç yetiremez.

“De ki: «Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadarını da katsak, Rabbimin sözleri tükenmeden denizler tükenirdi.”(18/109)

“Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, denizler mürekkep olsa ve yedi misli deniz de yedekte bulunup yazılsa yine de Allah'ın sözleri bitmezdi. Doğrusu Allah güçlüdür, hakim'dir.”(31/27)

MEHMET Y.SOYALAN
 

NARTKAN

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
53
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Allah ne der insan yaradışılı için.

Ben insanları bana ibadet etsinler diye yarattım.
demekki insana gereken budur.
Kuran bir bilim kitabı değil.
kanun kitabı değil.
o Güzel ahlak ve ebedi kurtuluş için bir yol göstericidir.bununla ilgilide her şey Kitapta vardır.
yok olduğunu söyleyen varsa nerede olduğunuda söylesin.
bunun Allahtan olduğunada kesin kanıt getirsin.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Allah ne der insan yaradışılı için.

Ben insanları bana ibadet etsinler diye yarattım.
demekki insana gereken budur.
Kuran bir bilim kitabı değil.
kanun kitabı değil.
o Güzel ahlak ve ebedi kurtuluş için bir yol göstericidir.bununla ilgilide her şey Kitapta vardır.
yok olduğunu söyleyen varsa nerede olduğunuda söylesin.
bunun Allahtan olduğunada kesin kanıt getirsin.

Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık." (el-En'am, 6/38).


bizim ıspatımız...

http://www.islamforum.net/showthread.php?t=892
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0

Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık." (el-En'am, 6/38).


bizim ıspatımız...

http://www.islamforum.net/showthread.php?t=892


İspatınız başım üstüne,
fakat,
bu ispatınız sizi biraztenakuza sürüklemiyor mu?
Kur'an herşe ise, ve eksiği gediği bulunmuyor ise,,
Hadislerle hangi eksiği doldurmaya çalışıyorsunuz..
ya icma ile.. veya kıyas ile... veya mezheplerle..
Eksiği olmayan bir şeyin üzerine birşeyler ilave etme hinliğini icat eden babayiğit acaba hangi mantıkla yapmıştır bunu..
soruların ardı arkası gelmez, bari, savunduğunuzun ne olduğunu iyi bir kavrayın.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
İspatınız başım üstüne,
fakat,
bu ispatınız sizi biraztenakuza sürüklemiyor mu?
Kur'an herşe ise, ve eksiği gediği bulunmuyor ise,,
Hadislerle hangi eksiği doldurmaya çalışıyorsunuz..
ya icma ile.. veya kıyas ile... veya mezheplerle..
Eksiği olmayan bir şeyin üzerine birşeyler ilave etme hinliğini icat eden babayiğit acaba hangi mantıkla yapmıştır bunu..
soruların ardı arkası gelmez, bari, savunduğunuzun ne olduğunu iyi bir kavrayın.

yahu her defasına aynı şeyi yazıyorsunuz bıkmadan bende sizin cevabınıza aynı şeyi yazıyorum bıkmadan. TEKRAR YAZIYORUM.
ıspatımızı kabul ettinizmi etmedinizmi?
yani kuranda ilimden eser varmıyımış yokmuyumuş?
verdiğimiz ayeti kabul ettinizmi etmediniz mi?

vericeğimiz ayeti de kabul ediceğinize göre şunu söylim.

kuran herşey mevcuttur. ama herşey aşikar değildir. göremezsiniz.

nasıl ki toprakta her türlü elemen mevcuttur ama bu gözlerinizle seçemezsiniz bunun için kimya ilmini konuşturmanız gerekir öyle değilmi canciğer sevgili kardeşlerim.. aynı bunun gibi kurandada herşey mevcuttur tıpkı topraktaki gibi yanlız bu gözlerle aşikar şekilde görmeniz mümkün değildir ilminiz konuşturmanız gerekir veridğim sayfada bu ilim konuşturulumuş ve bir kısım delil tespit edilmiştir aksini inkar sö zkonusu dahi dğeildir am abaşka bakış açıları getirilebilir. evet daha nicelere saklıdır ama daha evvelki verdiğim ayetlerde olduğu gibi bunu yalnız ulul elbab tezekkür edebilir yani o ilmi almanız gerekir. yani ulul elbab değilseniz görmeniz mümkün değil. sadece onların eserlerinden yararlanarak görebilirsiniz ama ulul elbab sanız zaten tezekkür ediceksinzi yani yine tezat var zannettiniz ama zannettiğiniz gibi TEZAT YOK!!!

ozaman ne diyoruz kuranda herşey vardır , ama aşikar değilidir herşey yalnı zulul elbab hepsiniz çözebilir buda Rabbimin izniyledir . biz ulul elbabın sahip olduğu derinleşmiş ilem sahip olmadığımız için çözemiyoruz çalışır çabalarsak bizede naisp olur inşallah... ayetlerte buyrun ;)


[SIZE="3]Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık." (el-En'am, 6/38). [/SIZE][/B][/COLOR]

anlıyoruz herşey var....

[COLOR="blue"]O ki sana bu kitabı indirdi. Onun bazı ayetleri kesin anlamlıdır (muhkem), ki bunlar kitabın özüdür. Diğerleri de müteşabih. Kalplerinde hastalık bulunanlar, insanları şaşırtmak ve farklı anlam vermek için benzer anlamlı olanlarının ardına düşerler. Onların gerçek anlamını ise kimse bilmez, ancak istisnadır ALLAH ve derin bilgiye sahip olanlar "Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır," derler. ulul elbab dışında kimse tezekkür edemez .(3/7)

yani bütün anlamlar dediğimiz gibi açık dğeilmiş değil mi canım kardeşlerim.. peki kim hepsini tezekkür edebilir? yalnız ulul elbab mış.. bunuda gördük...
madem yalnız ulul elbab tezekkür edebilir. bu ulul elbab kim?

bakara-269:
(Allah) HİKMET’i dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse andolsun ki; ona çok hayır verilmiştir. Bunu da ancak ulûl' elbab tezekkür edebilir.


hikmet verilenlermiş bu ulul elbab sevgili kardeşlerim. demek verilmiyenlerde var ,çabalasalar o da verilicek kudsi hadis yazıcam beni bombardımana tutmayın diye yazmıyorum sayın hanif kardeşlerim.. :) sizin gibi sırf ayet yazıyorum... demek hikmet verilenler bunlar.
peki verilmiyenler ne yapıcak?

Bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. (16/43)
ayetine uyucak....
yani ;

“Ey iman edenler, Allah’tan korkun, ona ulaşmak için vesile arayın ve onun uğrunda cihad edin. Umulur ki, felâha kavuşursunuz.” (Maide: 35)

Allaha ulaşmak için vesileyi arıcak kiiiiiii kurtuluşa belki erersiniz...


başka söz istiyen varmı? istersenzi yazıyı dahada uzatabilirm canım kardeşlerim.

Allahın sözünü yalanlayanlar;
kitap yüklü merkep gibidirler. Allah'in ayetlerini yalanlayan böyle bir kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez. (Cuma Suresi, 5)
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
YA KÂMİL OL, YA DA KÂMİLLERLE...

Allahu Teala Hazretleri İsra suresinde: “Biz hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık.” buyuruyor. Bu ayetin tecellisi, Adem Aleyhisselam'dan bugüne kadar peygamberlerin zatında ve “alimler peygamberlerin varisidir” sırrı ile evliyanın saadetli hayatlarında görülmüştür.
Kıbleye yönelen bir kimsenin tefekkür edip bilmesi lazım gelir ki, Allahu Tealâ'nın tecellisi önündedir. İnsanoğlunun bu tecelliye mazhar olabilmesi için ilmiyle âmil olması gerekir.
Sahabenin yedi büyük ulemasından olan Abdullah ibn-i Ömer Hazretlerine, “Alim kimdir? Yakub (A.S) Kur'an'da âlim olarak bildirilmiş. Onun vasfı nedir?” diye sordular. Şöyle izah etti: “Bu ayet-i celilede iki sıfat söz konusudur. Birincisi, bir peygamber olduğu için alim olması ve bildikleriyle amel etmesi, Rabbinin emrinden asla çıkmamasıdır. İkincisi, dünyanın mecaz, ahiretin ebedi olduğunu bilerek yaşaması ve hayatıyla bunu ispat etmesidir.”
Dünya bizatihi insanın sevdiği ve her şeyini uğruna harcayacağı yer değildir. Ahiretin önünde, ahireti açmak için bir besmele makamındadır. Rasul-i Ekrem (A.S.) Efendimizin beyanı üzere dünya, bir kervanın, ufak-tefek ihtiyaçlarını gidermek için bir sahrada konaklamasıdır.
Anlaşılıyor ki, dünya gerçeğini idrak etmiş, yani alim vasıflarına sahip olan insanlarla beraber olmak bilhassa bu asırda insanların kurtuluşuna bir vesiledir.
Müslümanlar, Osmanlı, Selçuklu, Emevi, Abbasi zamanlarında ve Asr-ı Saadette, mihrabın bir tarafına medreseyi, bir tarafına da tasavvufi hayatın hakikatini yaşamak maksadıyla dergâhı koyarak ilim kapılarını açtılar. Yani mihraba geçmek için bir yandan medrese, öbür yandan tasavvuf ilminin öğrenilmesi gerektiğini gösterdiler.
Medrese ilmi herkese nasip olmaz. Zaman ve sabır ister. Dergâh ise yediden yetmişe, kadın- erkek bütün ümmet-i Muhammedin okuludur. Ahlak-ı kâmile orada öğrenilir. Ehl-i Sünnet akaidi, Allah rızasını tahsil etmenin yolları orada öğrenilir. Kâmil insanları görerek onların sıfatını müşahede etmek orada gerçekleşir.
Hak Tealâ Hazretleri, ademoğlunda iki sıfat yaratmış. Birincisi cismani, diğeri ruhani sıfat. Cismani sıfatıyla, hayvanlarla, aynı durumdadır; yer, içer, çoğalır. Oysa Allahu Tealâ, bir ayet-i celilede insanı en güzel biçimde yarattığını bildiriyor. Şu halde mayamız temiz, yaratılışımız kâmil, sıfatımız yüksek. Yalnız dünya hayatı bu yüksek sıfatı karıştırıp bulandırır.
En güzel surette yaratılan insanın dünyevi tesirlerle bozulmaması için, ruhani sıfatlarını beşeri sıfatlarından ayırıp, geliştirmesi gerekir. Çünkü insanın beşeri sıfatlarla manen ilerlemesi mümkün değil.
Allahu Tealâ, “muhakkak Allah katında en üstün olanınız, takva bakımından en üstün olanınızdır” buyuruyor. Kâmil olabilmek takva sahibi olmaya bağlı.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt