Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

KURAN'da cehennem azabı.!!!

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
CEHENNEMDEKİ AZAP ORTAMI

Cehenneme Götürülme

Sur'a da üfürülmüştür. İşte bu, tehdidin (gerçekleştiği)
gündür.
(Artık) Her bir nefis, yanında bir sürücü ve bir şahid
ile gelmiştir.
Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de
senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün
görüş-gücün keskindir.
Onun yakını olan (ve yanından ayrılmayan melek)
dedi ki: "İşte bu, yanımda hazır durumda olan şey."
Siz ikiniz (ey melekler), her inatçı nankörü atın cehennemin
içine,
Hayra engel olan, saldırgan şüpheciyi,
Ki o, Allah'la beraber başka bir ilah edinmişti. Artık
ikiniz, onu en şiddetli olan azabın içine atın.
(Kaf Suresi, 20-26)



... kaynayıp-feveran ederken onun korkunç homurtusunu
işitirler. Öfkesinin şiddetinden neredeyse
patlayıp parçalanacak... (Mülk Suresi, 7-8)



Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş
bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla
sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: "Gerçekten
hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi
nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını
da hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun;
gerçekten zalimler, kalıcı bir azab içindedirler.
(Şura Suresi, 45)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Cehenneme Giriş, Karşılanma ve
Cehennemin Katları
İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler.
Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı
ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size
Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı
(söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?"
Onlar: "Evet" dediler. Ancak azab kelimesi kafirlerin
üzerine hak oldu. Dediler ki: "İçinde ebedi kalıcılar
olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin.
Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür."
(Zümer Suresi, 71-72)

(Allah) diyecek: "Cinlerden ve insanlardan sizden
önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin." Her
bir ümmet girişinde kardeşini (kendi benzerini) lanetler.
Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca,
en sonra yer alanlar, en önde gelenler için:
"Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı; öyleyse ateşten
kat kat arttırılmış bir azab ver diyecekler.
(Allah da:) "Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz"
diyecek. (Araf Suresi, 38)

... onların tümünün buluşma yeri cehennemdir.
O'nun yedi kapısı vardır; onlardan her bir kapı için
bir grup ayrılmıştır." (Hicr Suresi, 43-44)

Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar.
Onlara bir yardımcı bulamazsın. (Nisa
Suresi, 145)

O gün cehenneme diyeceğiz: "Doldun mu?" O da:
"Daha fazlası var mı?" diyecek. (Kaf Suresi, 30)

Onu Ben, cehenneme sürükleyip-atacağım. Cehennem
(sakar) nedir, sen bilir misin? Ne alıkoyar,
ne bırakır. Beşere delicesine susamıştır. (Müddessir
Suresi, 26-29)
Üstteki ayetten anlaşıldığı gibi kafirler cehenneme "atılırlar".
Bir diğer ayette ise, kafirlerin cehenneme, adeta çöp gibi
"dökülüverildiği" bildirilir. (Şuara Suresi, 94)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Kilitlenen Kapıların Ardındaki
Sonsuz Hayat


Ayetlerimizi inkar edenler ise, sol yanın adamlarıdır
(Ashab-ı Meş'eme). "Kapıları kilitlenmiş" bir
ateş onların üzerinedir. (Beled Suresi, 19-20)
Karşı karşıya kaldıkları azap, Kuran'ın ifadeleriyle "büyük
bir azap" (Al-i İmran Suresi, 176), "şiddetli bir azap" (Al-i
İmran Suresi, 4) ve "acıklı bir azap"tır. (Al-i İmran Suresi,
21)

Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği azab gibi
azablandıramaz. Onun vuracağı bağı hiç kimse vuramaz.
(Fecr Suresi, 25-26)

azapta hiçbir kesinti ve hafifleme olmadan
aynı işkence sonsuza doğru gider. Yine Kuran'daki ifadeyle
artık kafirler "sabretseler de birdir, sabretmeseler
de". (Tur Suresi, 16)

Eğer biz dilemiş olsaydık, her bir nefse kendi hidayetini
verirdik. Fakat benden çıkan şu söz gerçekleşecektir:
"Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan
(inkar edenlerle) tamamıyla dolduracağım."
(Secde Suresi, 13)
Bu insanlar da zaten cehennem için özel olarak yaratılmışlardır:Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan
çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır
bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla
görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler.
Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar.
İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi,
179)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Ateş Azabı

Cehennemdeki bu hayatın içinde, en büyük ve temel azap
kuşkusuz ateştir. Ateşin cehennemin karakteristik özelliği olması
ateşin diğer işkencelere kıyasla insanın benliğini kökünden
sarsan yok eden bir unsur olmasından kaynaklanır. İnsan
vücudunun en derin noktalarına, Kuran'ın tabiriyle "hücrelerine"
kadar işleyen bir azaptır ateş.
İşte cehennem ehli, cehennemde "cayır cayır yanmakta
olan" (Mearic Suresi, 15),
öfkeli, "alevleri kabardıkça
kabaran" (Leyl Suresi, 14), "çılgınca yanan" (Furkan Suresi,
11)
bu ateşin içine atılırlar ve çığlık çığlığa yanarlar. Bir ayette
şöyle denir:

Kimin tartıları hafif kalırsa. Artık onun da anası
(son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu
(mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın
bir ateştir. (Kaaria Suresi, 8-11)


O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız
(azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye
gidin. Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı)
alevden korur. Gerçekten o, sanki her biri saray
olan bir kıvılcım saçar. Her biri, sanki sapsarı erkek
deve sürüleri gibidir. (Mürselat Suresi, 28-33)

O öyle bir ateştir
ki, "yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur". (Mearic
Suresi, 17)

Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri
ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri
çevrilirler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş
azabını tadın" denir. (Secde Suresi, 20)

"kemikleri çatırdatan inlemeler vardır". (Enbiya Suresi,
100)


"mutsuz olanlar
ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes
alıp vermeler vardır". (Hud Suresi, 106)

Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki:
"Eyvahlar bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve Resule
itaat etseydik." (Ahzap Suresi, 66)
Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir.
(İbrahim Suresi, 50)
Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun
içinde onlar (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle
kalıverirler. (Müminun Suresi, 104)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Cehennemin Odunları, Kaynar Su ve
Dağlanan Vücutlar



"Zulmedenler, ise onlar da cehennem için odun
olmuşlardır". (Cin Suresi, 15)

Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten
koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır... (Tahrim
Suresi, 6)

Şüphesiz inkar edenler, onların malları da, çocuk-
ları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı)
hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.
(Al-i İmran Suresi, 10)

Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da
cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.
(Enbiya Suresi, 98)

Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya.
Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı.
Alevi olan bir ateşe girecektir. Eşi de; odun hamalı
(ve)
Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak. (Mesed
Suresi, 1-5)

"küfre saptıklarından dolayı onlar
için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır".
(Enam Suresi, 70)

Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise artık (onun
için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır. Ve
çılgınca yanan ateşe bir atılma da. Şüphesiz bu, kesin
bilgi ifade eden bir gerçektir. (Vakıa Suresi, 92-
95)
kafirlere yapılacak kaynar su azabı şöyle
anlatılır:


Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin.
Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;
(Azabı) tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.
Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir.
(Duhan Suresi, 47-50)

... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar...
Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların
üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı
gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla
dağlanacak (ve: ) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır;
yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek).
(Tevbe Suresi, 34-35)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Daha Başka Azaplar

Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar.
Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten
kuşatıp-durmaktadır. Azabın onları üstlerinden
ve ayaklarının altından kaplayacağı gün
(Allah): "Yaptıklarınızı tadın" der. (Ankebut Suresi,
54-55)

Ayrıca, cehennemdeki, şu anda bilemediğimiz daha başka
farklı azap kaynakları da Kuran'da şu şekilde haber verilir:


Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır
o. İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin.
Ve onun şeklinden başka, çift çift (olan daha beter
azablar) vardır. (Sad Suresi, 56-58)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Sıcak, Karanlık, Duman ve Darlık

"Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal."
Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve
kaynar su. Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim). (Vakıa
Suresi, 41-44)

O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız
(azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye
gidin. Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı)
alevden korur. (Mürselat Suresi, 28-31)

Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine
atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar.
Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere)
yok oluşu isteyip-çağırın. (Furkan Suresi, 13-14)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Yiyecekler, İçecekler ve Giyecekler

İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle
denir:) "Siz dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz
ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-
zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere
büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan
dolayı, bugün alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız."
(Ahkaf Suresi, 20)

Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa
zakkum ağacı mı? Doğrusu biz, onu kafirler için
bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık. Şüphesiz o,
'çılgınca yanan ateşin' dibinde bitip çıkar. Onun tomurcukları,
şeytanların başları gibidir. Artık gerçekten,
ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan
dolduracaklar. (Saffat Suresi, 62-66)
Onlar için (zehirli olan) darı dikeninden başka bir
yiyecek yoktur. Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan
korur. (Gaşiye Suresi, 6-7)

Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış
olanlardı.
Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.
Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik
olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"
"Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"
De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de."
"Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."
Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,
Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.
Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.
Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.
Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi
gibi içeceksiniz. (Vakıa Suresi, 45-55)

Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek.
Kaynar sudan ve irinden başka.
(İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak, (Nebe
Suresi, 24-26)

Bunu da hata edenlerden başkası yemez. (Hakka
Suresi, 35-37)

Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan
içirilecektir. Yutkunmaya çabalayacak ve boğazından
geçirmeyi başaramıyacak, ona her yandan
ölüm gelecek, oysa ölmeyecek de. Ardından daha
katı bir azab olacak (İbrahim Suresi, 16-17)

Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz
sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın."
Derler ki: "Doğrusu Allah, bunları inkar edenlere
haram (yasak) kılmıştır." (Araf Suresi, 50)

... İşte o inkar edenler, onlar için ateşten elbiseler
biçilmiştir... (Hac Suresi, 19)

Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir.
(İbrahim Suresi, 50)
Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler
vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız
(Araf Suresi, 41)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Zebaniler

"bugün, kendisine hiçbir sıcak dost
yoktur". (Hakka Suresi, 35)




Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten
koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde
oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah
kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler
ve emredildiklerini yerine getirirler. (Tahrim Suresi,
6)

Hayır; eğer o, (bu tutumuna) bir son vermeyecek
olursa, andolsun, onu perçeminden tutup sürükleyeceğiz;
O yalancı, günahkar olan alnından. O zaman
da meclisini (yakın çevresini ve yandaşlarını)
çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız. (Alak Suresi,
15-18)
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Sonsuz Azaptan Kurtulmak İçin Bir
Hatırlatma


Yapılması
gereken en önemli şey kendini Allah'a teslim etmektir.
Bunu yapmadığı takdirde, ebedi bir pişmanlık yaşayacaktır. Kuran'da
inkarcıların pişmanlığı şöyle haber verilir:


O inkar edenler Müslüman olmayı nice kereler dileyecekler.
Onları bırak, yesinler, yararlansınlar ve
onları (boş) emel oyalayadursun. İleride bileceklerdir.
(Hicr Suresi, 2-3)



Sonsuz azaptan ve bu pişmanlıktan kurtulmanın ve Allah'ın
rızasını ve cennetini kazanmanın yolu ise bellidir:
Geç olmadan Allah'a gönülden iman etmek,
Tüm yaşamını O'nu razı edecek davranışlarla geçirmek…

ALLAH BİZİ YOLUNDAN AYIRMASIN.!!!!
CEHENNEM AZABINDAN KORUSUN.!!!
(AMİN)
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Cehennem Azabi

Cehennem Azabi

Cehennem (sakar) nedir, sen bilir misin?
Ne alıkoyar, ne bırakır.
Beşere delicesine susamıştır.

(Müdessir Suresi, 27-29)


ATEŞ AZABI

Cehennemdeki bu hayatın içinde, en büyük ve temel azap kuşkusuz ateştir. Ateşin cehennemin karakteristik özelliği olması ateşin diğer işkencelere kıyasla insanın benliğini kökünden sarsan yok eden bir unsur olmasından kaynaklanır. İnsan vücudunun en derin noktalarına, Kuran'ın tabiriyle "hücrelerine" kadar işleyen bir azaptır ateş.

İşte cehennem ehli, cehennemde "cayır cayır yanmakta olan" (Mearic Suresi, 15), öfkeli, "alevleri kabardıkça kabaran" (Leyl Suresi, 14), "çılgınca yanan" (Furkan Suresi, 11) bu ateşin içine atılırlar ve çığlık çığlığa yanarlar. Bir ayette şöyle denir:

Kimin tartıları hafif kalırsa. Artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir. (Kaaria Suresi, 8-11)

Ayetlerden anlaşıldığına göre, ateş cehennemin her yerini kaplamıştır. Bu çukurda ateşten korunulan, ateşin erişmediği bir yer yoktur. Kafir diğer fiziksel ve ruhsal işkencelere tabi olurken de hayatının her anında ateşle muhataptır. Ateş, son derece büyüktür. Kuran, onun büyüklüğünü ve şiddetini ifade ederken, ateşin kıvılcımları için "saray" ve "deve sürüleri" benzetmelerini kullanır:

O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur. Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar. Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir. (Mürselat Suresi, 28-33)

Kafirler ateşten kaçmak, ondan kurtulmak için tüm güçlerini harcarlar. Ama kaçmalarına izin verilmez. O öyle bir ateştir ki, "yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur". (Mearic Suresi, 17) Bir başka ayette ise şöyle denir:

Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir. (Secde Suresi, 20)

Böyle bir ateşle yananların tahayyül edilemeyecek çığlık ve inlemeleri ortalığı kaplar. Yalnızca bu korkunç çığlık ve inlemeler bile cehennem ehli için özel bir azap kaynağıdır. Orada "kemikleri çatırdatan inlemeler vardır". (Enbiya Suresi, 100) Bir başka ayete belirtilene göre ise, "mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır". (Hud Suresi, 106)

Ateş, dayanılmaz bir acıdır. İnsan bir kibrit çöpünün alevine bile parmağını bir saniye tutamaz. Korkunç bir acı duyar. Ancak bu dünyada bu ve benzeri şekillerde hissettiğimiz ateş azabı, cehennemdekinin yanında çok çok zayıftır. Çünkü insan, dünyada uzun süre yanamaz. Eğer yanan bir ateşin içine düşmüşse, 5-10 saniye içinde can verir, ateşin büyük acısını çok kısa bir anda yaşar.

Ancak cehennemdeki durum, çok korkunçtur, çünkü oradaki ateş insanı öldürmez, yalnızca acı çektirir. Cehennem ehli, sonsuza kadar sürecek olan bir ateşin içinde sonsuza kadar yanacaktır. Bu işlemin sonsuza kadar süreceğini bilmenin verdiği dayanılmaz bir çaresizlik, umutsuzluk ve yıkım içindedir.

Azabın bir başka yönü de, özel olarak yüzlerinin yakılmasıdır. İnsanı kibirlendiren, bu kibirle kendisini müstağni görmesini sağlayan vücudunun en önemli yeri yüzüdür. Çünkü yüz kişiye ayrı bir fert olma özelliği kazandırır. "Ben" diye tanımlanan varlığın en belirgin göstergesidir. Güzellik ve çirkinlik kavramlarının en yoğun olarak toplandığı bölgedir. İnsanlar, gazetelerde ya da televizyonda yüzü ileri derece yanmış birisinin görüntüsüne rastladıklarında, şiddetli bir acımayla karışık ürperti hissederler. Ardından benzer bir felakete karşı Allah'tan koruma isterler. Hiç kimse böyle bir felaketi kendisine kondurmak istemez ve zaten kısa sürede bu görüntü unutulur. Ancak inkarcıların gaflette olduğu bir şey vardır ki, o da benzer bir sona hem de akıllarının alamayacağı kadar şiddetlisine adım adım yaklaşmakta olduklarıdır. Cehennemdeki ateş insan vücudunun her noktasına büyük acılar verir. Ama insanın yüzünün yanması en acısıdır. Gözler, kulaklar, burun, dil ve derinin, yani beş duyu kaynağının aynı anda bulunduğu tek ve en önemli bölgedir yüz. İnsan yüze gelecek darbelere karşı çok hassastır, en ufak bir harekete şiddetli bir refleksle cevap verir. Cehennemde ise yüz, ateşte kızartılır, kaynar sularla haşlanır. Acının en yoğun olarak hissedildiği yere en ağır işkenceler yapılır. Ayetlerde, bu azap şöyle tasvir edilir:

Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: "Eyvahlar bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve Resule itaat etseydik." (Ahzap Suresi, 66)

Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir. (İbrahim Suresi, 50)

Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler. (Müminun Suresi, 104)

CEHENNEMİN ODUNLARI, KAYNAR SU VE DAĞLANAN VÜCUTLAR

Kafirlerin cehennem ateşi içinde yanmaları anlatılırken, Kuran'da dikkat çekici bir ifade kullanılır. Buna göre, kafirler yana yana "cehennemin odunu" haline gelmişlerdir. Cehennemde ateşin kavurduğu herhangi bir nesne gibi yanmazlar. Kafirlerin kendileri ateşin özünü, yakıtını oluştururlar. Bu durum bir ayette şöyle bildirilir:

"Zulmedenler, ise onlar da cehennem için odun olmuşlardır". (Cin Suresi, 15)

Odunun kendisi, ateşinin yakacağı herhangi bir cisimden çok daha uzun, çok daha şiddetle, için için yanar. İşte kafirler de, aynı şekilde yalanladıkları bu ateşin odunu olurlar. Ayetler de, bu gerçek şöyle haber verilmiştir:

Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır... (Tahrim Suresi, 6)

Şüphesiz inkar edenler, onların malları da, çocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. (Al-i İmran Suresi, 10)

Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız. (Enbiya Suresi, 98)

Odun yerine geçen insanların yanında, bir de ateşi yakmak için kullanılan gerçek odunlar vardır. Ancak burada da farklı bir azap yaşanır. Dünyada iken dost, örneğin karı-koca olan inkarcılar, birbirlerinin ateşine odun taşırlar. Kuran'da, Ebu Leheb ve karısından şöyle söz edilir:

Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya.

Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı.

Alevi olan bir ateşe girecektir. Eşi de; odun hamalı (ve)

Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak.
(Mesed Suresi, 1-5)

Bu, dünyadaki tüm bağların kopması demektir. Dünyada iken birbirlerini çok sevdiklerini söyleyen ve birlikte Allah'a karşı isyan eden kafirler, cehennemde birbirlerinin ateşini beslerler. Orada tam bir ihanet söz konusudur. Allah'tan başka edinmiş oldukları tüm dostlar, en yakınları, eşleri dahi birer düşman haline gelmişlerdir.

Canlı ve cansız odunlarla bu şekilde yanan ateş, bir de kafirleri "haşlayan" suları kaynatır.

İnsanın en büyük organı vücudunu çepe çevre saran, hissetmesini, zevk almasını sağlayan derisidir. Kalınlığı birkaç milimetreyi geçmez. İnsanın en çok değer verdiği yüzü, elleri, kolları, bacakları ve diğer bütün organları deri tarafından sarmalanmıştır. Ancak deri hassaslığı yüzünden en büyük acı kaynağı olabilir. Derinin en zayıf olduğu nokta ise ateşe ve kaynar sıvılara karşı olan zafiyetidir. Ateş deriyi kavurur yakar, kaynar su ise haşlar. Kaynar su insanın derisini tek bir nokta boşta bırakmaksızın çepeçevre sarar. İncecik deriyi kabartır, deri iltihapla şişer, su toplar ve patlar, böylece dayanılmaz bir azaba neden olur. Dünyadaki fiziksel güzelliği, gücü kuvveti, makamı, şöhreti, hiçbir şeyi insanı kaynar bir suya karşı dayanıklı kılmaz. Kuran'daki ifadeyle, "küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır". (Enam Suresi, 70) Bir başka ayette de şöyle denir:

Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır. Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da. Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir. (Vakıa Suresi, 92-95)

Bir başka yerde ise, kafirlere yapılacak kaynar su azabı şöyle anlatılır:

Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin.

Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;

(Azabı) tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.

Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir.
(Duhan Suresi, 47-50)

Bunların yanında, ateş azabının bazı farklı çeşitleri vardır. Birisi de, ateşte kızdırılan metallerle cehennem ehlinin vücutlarının dağlanmasıdır. Ancak kendilerini dağlamak için kullanılacak olan bu metaller, dünyada iken Allah'a ortak koştukları mal ve mülkleridir:


... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35)
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Okunduğu zaman iliklere kadar titremene vesile olacak bir yazı.Belki çeki düzen vermemize sebep olur.Dua ile
 

Karacaahmet Sultan

New member
Katılım
20 Kas 2007
Mesajlar
11
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
Cem Evi
Alevi olan bir ateşe girecektir. Eşi de; odun hamalı (ve)

Oh Oh Ne Güzelde Atmış bu insan. aleviler ateşe girecek diye birşey yok çok yazık

valla bu yazıyı yazan insanın acaba akli dengesi yerindemi? yada yaşı 3 yada 4

yaşında bir insanmı. iftiradan başka birşey degil bu iftiraya gülelimde ayıp olmasın.:)
 

rusen_alp

New member
Katılım
11 Mar 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
42
Konum
ruhlar aleminden
Oh Oh Ne Güzelde Atmış bu insan. aleviler ateşe girecek diye birşey yok çok yazık

valla bu yazıyı yazan insanın acaba akli dengesi yerindemi? yada yaşı 3 yada 4

yaşında bir insanmı. iftiradan başka birşey degil bu iftiraya gülelimde ayıp olmasın.:)

Sevgili kardeşim

Sen yanlış okudun veya yanlış anladın, buradaki alevi sizin mezhebiniz olan - alevi - değildir, buradaki alevi kelimesi ateş kelimesinden türeyen alevdir , Alevi de alev kelimesinin i hali oluyor.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Oh Oh Ne Güzelde Atmış bu insan. aleviler ateşe girecek diye birşey yok çok yazık

valla bu yazıyı yazan insanın acaba akli dengesi yerindemi? yada yaşı 3 yada 4

yaşında bir insanmı. iftiradan başka birşey degil bu iftiraya gülelimde ayıp olmasın.:)

Hoş geldin KARACA AHMED SULTANI :)
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
CEHENNEM ATEŞİ SAYILI GÜN(MÜ)

Genel olarak halkın kanısı şudur; ahirette insanlar, günahlarının cezasını çektikten sonra cehennem azabından kurtulup cennete giderler. Cehennem azabının sayılı birkaç gün ya da birkaç yılla geçiştirileceği sonradan cennete gidileceği düşünülür. Hatta işlenen suçlar sonrasında da böyle düşünüldüğünden, o haramlar tekrar karşısına çıktığında nasıl olsa cehennemden sonra cennete gidileceği sanıldığından yine yapılır. Normal hayatta ufacık bir ateş dokunmasından acı duyan insanın, Allah`ın Kuran`da tarif ettiği cehennem ateşinden hiç mi haberi yok. Cehennemlikler, ateş azabının bir an için bile olsa kendilerinden uzak olmasını ister. Bunun yanısıra asıl önemli olan, bu azabın insanların sandığı gibi belli bir süresi olmadığıdır, yani ateş ve cehennem sonsuzdur (Allah`ın dilemesi hariç). Allah Kuran`da bununla ilgili olarak Bakara 80de "Dediler ki; Sayılı birkaç gün dışında ateş bize asla dokunmayacaktır. De ki; Allah`tan bir ahit mi aldınız! Allah ahdine asla ters düşmez. Yoksa siz Allah`a isnat ederek, bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"


Bakara 81 de "İş onların sandığı gibi değil. Kötülük ve çirkinlik kazanan, suçu kendisini kuşatmış olan kişiler, ateşin dostudurlar. Sürekli kalacaklar orada." der.
Bundan sonra bir harama girmeden önce bir değil bin kere düşünün. Allah`ın dediği gibi, cehennem ateşi, sayılı birkaç gün değil bir sonsuzluk ateşi olarak ahirette karşımıza çıkacak.


Yazar : EZGİ TÜRKCAN
 

istanbluerdem

New member
Katılım
28 Ara 2007
Mesajlar
887
Tepkime puanı
168
Puanları
0
Konum
hayatýn ýcýnden
Cehennem Azabı !!!

Cehennem Azabı !!!

Cehennem Azabi!!!!
CEHENNEM AZABI

Cehennem (sakar) nedir, sen bilir misin?
Ne alıkoyar, ne bırakır.
Beşere delicesine susamıştır.
(Müdessir Suresi, 27-29)


Ateş Azabı

Cehennemdeki bu hayatın içinde, en büyük ve temel azap kuşkusuz ateştir. Ateşin cehennemin karakteristik özelliği olması ateşin diğer işkencelere kıyasla insanın benliğini kökünden sarsan yok eden bir unsur olmasından kaynaklanır. İnsan vücudunun en derin noktalarına, Kuran'ın tabiriyle "hücrelerine" kadar işleyen bir azaptır ateş.

İşte cehennem ehli, cehennemde "cayır cayır yanmakta olan" (Mearic Suresi, 15), öfkeli, "alevleri kabardıkça kabaran" (Leyl Suresi, 14), "çılgınca yanan" (Furkan Suresi, 11) bu ateşin içine atılırlar ve çığlık çığlığa yanarlar. Bir ayette şöyle denir:

Kimin tartıları hafif kalırsa. Artık onun da anası (son durağı) "haviye"dir (uçurum). Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir? O, kızgın bir ateştir. (Kaaria Suresi, 8-11)

Ayetlerden anlaşıldığına göre, ateş cehennemin her yerini kaplamıştır. Bu çukurda ateşten korunulan, ateşin erişmediği bir yer yoktur. Kafir diğer fiziksel ve ruhsal işkencelere tabi olurken de hayatının her anında ateşle muhataptır. Ateş, son derece büyüktür. Kuran, onun büyüklüğünü ve şiddetini ifade ederken, ateşin kıvılcımları için "saray" ve "deve sürüleri" benzetmelerini kullanır:

O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur. Gerçekten o, sanki her biri saray olan bir kıvılcım saçar. Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir. (Mürselat Suresi, 28-33)

Kafirler ateşten kaçmak, ondan kurtulmak için tüm güçlerini harcarlar. Ama kaçmalarına izin verilmez. O öyle bir ateştir ki, "yüz çevirip arkasını döneni çağırır-durur". (Mearic Suresi, 17) Bir başka ayette ise şöyle denir:

Fasık olanlar içinse, artık onların da barınma yeri ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde, geri çevrilirler ve onlara: "Kendisini yalanladığınız ateş azabını tadın" denir. (Secde Suresi, 20)

Böyle bir ateşle yananların tahayyül edilemeyecek çığlık ve inlemeleri ortalığı kaplar. Yalnızca bu korkunç çığlık ve inlemeler bile cehennem ehli için özel bir azap kaynağıdır. Orada "kemikleri çatırdatan inlemeler vardır". (Enbiya Suresi, 100) Bir başka ayete belirtilene göre ise, "mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır". (Hud Suresi, 106)

Ateş, dayanılmaz bir acıdır. İnsan bir kibrit çöpünün alevine bile parmağını bir saniye tutamaz. Korkunç bir acı duyar. Ancak bu dünyada bu ve benzeri şekillerde hissettiğimiz ateş azabı, cehennemdekinin yanında çok çok zayıftır. Çünkü insan, dünyada uzun süre yanamaz. Eğer yanan bir ateşin içine düşmüşse, 5-10 saniye içinde can verir, ateşin büyük acısını çok kısa bir anda yaşar.

Ancak cehennemdeki durum, çok korkunçtur, çünkü oradaki ateş insanı öldürmez, yalnızca acı çektirir. Cehennem ehli, sonsuza kadar sürecek olan bir ateşin içinde sonsuza kadar yanacaktır. Bu işlemin sonsuza kadar süreceğini bilmenin verdiği dayanılmaz bir çaresizlik, umutsuzluk ve yıkım içindedir.

Azabın bir başka yönü de, özel olarak yüzlerinin yakılmasıdır. İnsanı kibirlendiren, bu kibirle kendisini müstağni görmesini sağlayan vücudunun en önemli yeri yüzüdür. Çünkü yüz kişiye ayrı bir fert olma özelliği kazandırır. "Ben" diye tanımlanan varlığın en belirgin göstergesidir. Güzellik ve çirkinlik kavramlarının en yoğun olarak toplandığı bölgedir. İnsanlar, gazetelerde ya da televizyonda yüzü ileri derece yanmış birisinin görüntüsüne rastladıklarında, şiddetli bir acımayla karışık ürperti hissederler. Ardından benzer bir felakete karşı Allah'tan koruma isterler. Hiç kimse böyle bir felaketi kendisine kondurmak istemez ve zaten kısa sürede bu görüntü unutulur. Ancak inkarcıların gaflette olduğu bir şey vardır ki, o da benzer bir sona hem de akıllarının alamayacağı kadar şiddetlisine adım adım yaklaşmakta olduklarıdır. Cehennemdeki ateş insan vücudunun her noktasına büyük acılar verir. Ama insanın yüzünün yanması en acısıdır. Gözler, kulaklar, burun, dil ve derinin, yani beş duyu kaynağının aynı anda bulunduğu tek ve en önemli bölgedir yüz. İnsan yüze gelecek darbelere karşı çok hassastır, en ufak bir harekete şiddetli bir refleksle cevap verir. Cehennemde ise yüz, ateşte kızartılır, kaynar sularla haşlanır. Acının en yoğun olarak hissedildiği yere en ağır işkenceler yapılır. Ayetlerde, bu azap şöyle tasvir edilir:

Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: "Eyvahlar bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve Resule itaat etseydik." (Ahzap Suresi, 66)

Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir. (İbrahim Suresi, 50)

Ateş, onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar (etleri sıyrılmış olarak sırıtan) dişleriyle kalıverirler. (Müminun Suresi, 104)

CEHENNEMİN ODUNLARI, KAYNAR SU VE DAĞLANAN VÜCUTLAR

Kafirlerin cehennem ateşi içinde yanmaları anlatılırken, Kuran'da dikkat çekici bir ifade kullanılır. Buna göre, kafirler yana yana "cehennemin odunu" haline gelmişlerdir. Cehennemde ateşin kavurduğu herhangi bir nesne gibi yanmazlar. Kafirlerin kendileri ateşin özünü, yakıtını oluştururlar. Bu durum bir ayette şöyle bildirilir:

"Zulmedenler, ise onlar da cehennem için odun olmuşlardır". (Cin Suresi, 15)

Odunun kendisi, ateşinin yakacağı herhangi bir cisimden çok daha uzun, çok daha şiddetle, için için yanar. İşte kafirler de, aynı şekilde yalanladıkları bu ateşin odunu olurlar. Ayetler de, bu gerçek şöyle haber verilmiştir:

Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır... (Tahrim Suresi, 6)

Şüphesiz inkar edenler, onların malları da, çocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hiçbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar. (Al-i İmran Suresi, 10)

Gerçekten siz de, Allah'ın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız. (Enbiya Suresi, 98)

Odun yerine geçen insanların yanında, bir de ateşi yakmak için kullanılan gerçek odunlar vardır. Ancak burada da farklı bir azap yaşanır. Dünyada iken dost, örneğin karı-koca olan inkarcılar, birbirlerinin ateşine odun taşırlar. Kuran'da, Ebu Leheb ve karısından şöyle söz edilir:

Ebu Leheb'in iki eli kurusun; kurudu ya.

Malı ve kazandıkları kendisine bir yarar sağlamadı.

Alevi olan bir ateşe girecektir. Eşi de; odun hamalı (ve)

Boynuna bükülmüş bir ip (bağlanmış) olarak. (Mesed Suresi, 1-5)

Bu, dünyadaki tüm bağların kopması demektir. Dünyada iken birbirlerini çok sevdiklerini söyleyen ve birlikte Allah'a karşı isyan eden kafirler, cehennemde birbirlerinin ateşini beslerler. Orada tam bir ihanet söz konusudur. Allah'tan başka edinmiş oldukları tüm dostlar, en yakınları, eşleri dahi birer düşman haline gelmişlerdir.

Canlı ve cansız odunlarla bu şekilde yanan ateş, bir de kafirleri "haşlayan" suları kaynatır.

İnsanın en büyük organı vücudunu çepe çevre saran, hissetmesini, zevk almasını sağlayan derisidir. Kalınlığı birkaç milimetreyi geçmez. İnsanın en çok değer verdiği yüzü, elleri, kolları, bacakları ve diğer bütün organları deri tarafından sarmalanmıştır. Ancak deri hassaslığı yüzünden en büyük acı kaynağı olabilir. Derinin en zayıf olduğu nokta ise ateşe ve kaynar sıvılara karşı olan zafiyetidir. Ateş deriyi kavurur yakar, kaynar su ise haşlar. Kaynar su insanın derisini tek bir nokta boşta bırakmaksızın çepeçevre sarar. İncecik deriyi kabartır, deri iltihapla şişer, su toplar ve patlar, böylece dayanılmaz bir azaba neden olur. Dünyadaki fiziksel güzelliği, gücü kuvveti, makamı, şöhreti, hiçbir şeyi insanı kaynar bir suya karşı dayanıklı kılmaz. Kuran'daki ifadeyle, "küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azab vardır". (Enam Suresi, 70) Bir başka ayette de şöyle denir:

Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır. Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da. Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir. (Vakıa Suresi, 92-95)

Bir başka yerde ise, kafirlere yapılacak kaynar su azabı şöyle anlatılır:

Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin.

Sonra kaynar suyun azabından başının üstüne dökün;

(Azabı) tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun.

Gerçekten bu, sizin kuşkuya kapıldığınız şeydir. (Duhan Suresi, 47-50)

Bunların yanında, ateş azabının bazı farklı çeşitleri vardır. Birisi de, ateşte kızdırılan metallerle cehennem ehlinin vücutlarının dağlanmasıdır. Ancak kendilerini dağlamak için kullanılacak olan bu metaller, dünyada iken Allah'a ortak koştukları mal ve mülkleridir:

... Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. Bunların üzerlerinin cehennem ateşinde kızdırılacağı gün, onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak (ve) "İşte bu, kendiniz için yığıp-sakladıklarınızdır; yığıp-sakladıklarınızı tadın" (denilecek). (Tevbe Suresi, 34-35)
redface.gif
aglama.gif
DAHA BAŞKA AZAPLAR

Cehennem, çoğu insanın sandığı gibi yalnızca bir tür "dev fırın" değildir. Cehenneme giden insanlar ateşte yanacaklardır. Bu doğrudur. Ama cehennemde var olan tek şey ateş değildir. Orada insanı hem fiziksel hem de psikolojik yönden azaplandıracak çok çeşitli yöntemler vardır.

Dünyada, işkence için çok farklı yöntemler, araçlar geliştirildiğini biliyoruz. Çoğu kurban bu işkenceler sırasında ya sakat kalır ya da acıdan ölür. Sağ kalanlar ise genelde akıl sağlıklarını kısmen, hatta bazen tümüyle yitirirler. Oysa bu dünyadaki işkence yöntemleri, cehennemdekilere oranla karşılaştırılamayacak kadar hafiftir. Cehennemde çok farklı, çok gelişmiş işkence yöntemleri kullanılacaktır. Dünyada elektrik verilerek işkenceye uğratılan bir insanı da, verilen elektriği de, insanın elektriğe olan acı duyarlılığını da Allah yaratmıştır. Daha insana acı verecek birçok bilinmeyen kaynak ve insanın bilinmeyen birçok zaafı vardır. Allah yarattığı kullarının zaaflarını en iyi bilendir. Bu zaaflar doğrultusunda en çok acıyı da yine Allah verecektir. Bu, "Muazzip" (azap edici) ve "Kahhar" (kahredici) olan Allah'ın kanunudur.

Kuran'da haber verildiğine göre cehennemde azap her yönden gelmektedir. Azaptan kendilerini korumaya fırsatları yoktur, azap her yandan onları kuşatmaktadır. Üstlerinden, altlarından gelen azabı savmaya güç yetiremezler. Ayetler şöyledir:

Azab konusunda senden acele (davranmanı) istiyorlar. Oysa cehennem, o inkar edenleri gerçekten kuşatıp-durmaktadır. Azabın onları üstlerinden ve ayaklarının altından kaplayacağı gün (Allah): "Yaptıklarınızı tadın" der. (Ankebut Suresi, 54-55)

Ayrıca, cehennemdeki, şu anda bilemediğimiz daha başka farklı azap kaynakları da Kuran'da şu şekilde haber verilir:

Cehennem; onlar oraya girerler; ne kötü bir yataktır o. İşte bu; tatsınlar onu: Kaynar su ve irin. Ve onun şeklinden başka, çift çift (olan daha beter azablar) vardır. (Sad Suresi, 56-58)

Bu ayetten ve diğer bazı ayetlerden, cehennemdeki azabın çok farklı türleri olabileceğini anlıyoruz. Bunların ateş, aşağılama gibi en belirgin olanları ayetlerde anlatılmıştır, ama ayetlerden anlaşıldığı gibi, cehennemde çok daha başka azap ve işkence türleri de vardır. Örneğin ateş ve kaynar suyun yanı sıra vahşi hayvanların saldırısı, akrepler, böcekler ve yılanlarla dolu bir çukura atılmak, farelerin saldırısına uğramak, canlı iken kurtlanmış yaralara sahip olmak ve bunların çok daha üstünde hayal gücünün bile alamayacağı bütün azap kaynakları, hem de hepsi aynı anda olabilir.

SICAK, KARANLIK, DUMAN VE DARLIK

Dünyada insana en çok sıkıntı veren ortamlar dar, pis, karanlık ve sıcak ortamlardır. Çok sıcak, nemli ortamlar insanı boğar, yüksek nem en temel ihtiyaç olan nefes almayı zorlaştırır. Nefes alamamak insanı şiddetli biçimde bunaltır, göğsü daralır, kalbi sıkışır. Çok sıcak ve nemli havalarda gölge bile rahatlatıcı olmaz. Görünmeyen ama yoğun bir tabaka insanı çepeçevre kuşatır, nefes borusundan girip göğsünü tıkar. Lüks saunalardaki yüksek ısı ve neme insan çok kısa bir süre dayanabilir. On dakika yoğun buhar altında kalmaya dayanamayan birisi saunaya kapatılsa kısa bir süre içinde fenalık geçirir. Biraz daha uzun kalırsa, nem ve sıcaktan kıvranarak ölür.

Cehennemde de bu boğucu atmosfer çok yoğun bir biçimde hakimdir. Dünyada sıcağa karşı birçok önlem geliştirmiş olan insan cehennemde çaresizdir. Ortam en sıcak çölden daha sıcak, en karanlık, izbe hücrelerden daha sıkıntı verici ve pistir. Sıcak insanın en küçük parçası olan hücrelerine dek işler. Kafirler için kavurucu sıcağa karşı bir koruyucu, ferahlama veya serinleme imkanı yoktur. Kuran'da, cehennem ehlinin bu durumundan şöyle söz edilir:

"Ashab-ı Şimal", ne (mutsuzdur o) "Ashab-ı Şimal." Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su. Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler. Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim). (Vakıa Suresi, 41-44)

O gün, yalanlayanların vay haline. Kendisini yalanladığınız (azab)a gidin. Üç dala ayrılmış bir gölgeye gidin. Ne gölge altında barındırır, ne (yakıcı) alevden korur. (Mürselat Suresi, 28-31)

Bu denli boğucu bir atmosfer içinde, bir de dar bir yere sokulma azabı vardır. Bir ayette, kafirlere uygulanacak bu ceza şöyle anlatılır:

Elleri boyunlarına bağlı olarak, sıkışık bir yerine atıldıkları zaman, orada yok oluşu isteyip-çağırırlar. Bugün bir yok oluşu çağırmayın, birçok (kere) yok oluşu isteyip-çağırın. (Furkan Suresi, 13-14)

Bu dünyada dar bir yerde kapalı kalmak, gerçekten de insanı çıldırtacak kadar bunaltıcı bir azaptır. Dar bir hücrede hapis, suçlulara verilen ağır cezaların başında gelir. Trafik kazalarında parçalanmış biraracın içinde saatlerce sıkışıp canlı kalan, kazazadelerin durumu, bir deprem veya göçükte toprak altında kalan insanların çaresizliği olabilecek en büyük felaketlerden biri olarak nitelendirilir. Oysa bu gibi örnekler cehennemdeki ortama göre oldukça hafiftir. En önemlisi göçük altında veya benzer bir yerde sıkışan insan ya bir süre sonra şuurunu kaybedip ölür ya da bir süre sonra canlı olarak kurtarılır. Sonuç olarak acı çekilecek sürenin bir sonu, bitiş zamanı vardır.

Oysa cehennemde ne bir son vardır ne de umut. Pis, yakıcı, havasız, karanlık, dumanlı bir atmosferde bir de elleri boynuna bağlanan ve daracık, sıkışık bir yere sokulan inkarcı, suda boğulan bir insan gibi, tarifsiz bir eziyet çeker. Debelenir, çırpınır, kurtulmaya çalışır, ama kımıldayamaz. Sonunda, ayette belirtildiği gibi, yok oluşu çağırır, ölüp yok olmayı ister. Ancak bu mümkün değildir. Sokulduğu o daracık yerde, dünya ölçüsüyle aylar, yıllar, belki yüzyıllar boyu kalacak, giderek artan bir sıkıntı içinde binlerce kez yok oluşu çağıracaktır. Oradan çıkarıldığında ise, kurtuluşa değil, cehennemin bir başka azabına götürülür.
[/b]YİYECEKLER, İÇECEKLER VE GİYECEKLER

Dünya, Allah'ın insan için yarattığı sayısız lezzetli ve besleyici yiyecek maddeleriyle donatılmıştır. Farklı lezzetlerdeki etler, türlü renk, tat ve kokuda meyve ve sebzeler, baldan süte kadar uzanan hayvan ürünleri, hatta baharatlar, insan için özel olarak yaratılmış ve dünya var olduğu günden itibaren insanlara cömertçe sunulmuştur. Bu arada, insan vücudu da bu lezzetleri algılayabilecek yapıda özel olarak yaratılmıştır. İnsan güzel yiyeceklere karşı Allah'ın verdiği bir ilhamla iştah ve arzu duyar. Aynı şekilde de pis ve iğrenç maddelere (çürümüş, kokuşmuş maddeler, irin, iltahap, kan vs.) karşı da bir tiksinti besler. Bu da insana ilham edilmiş bir başka özelliktir.

Bu dünyada var olan nimetlerin çok daha üstünleri Allah'ın Rahman sıfatı gereği cennette müminler için sonsuza dek hazır bulundurulacaktır. Cehennem ehli ise dünyada yapıp ettiklerinin cezası olarak Allah'ın lütfedici ve rızıklandırıcı (Rezzak) sıfatlarından çok uzakta kalırlar. (Şura Suresi, 19) Artık onlar için yalnızca azap vardır. Bir ayette, şöyle denir:

İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir) "Siz dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız." (Ahkaf Suresi, 20)

Artık onlar için hiçbir nimet yoktur. En temel, en doğal ihtiyaçlarının karşılanması bile onlar için bir azaba dönmüştür. Yiyecekleri birer acı kaynağı olarak Allah özel olarak yaratmıştır. Artık sonsuza kadar yiyebilecekleri tek şey darı dikeni veya zakkum ağacıdır. Bunlar da, ne doyurur, ne de besler. Yalnızca acı verirler; ağzı ve boğazı yırtar, karınlarını parçalar, kanatır, iğrenç bir tad ve koku verirler. Ayetlerde cennetteki muhteşem güzelliklerden ve lezzetlerden söz edildikten sonra cehennem ehlinin yiyecekleri şöyle tarif edilir:

Nasıl, böyle bir konaklanma mı daha hayırlı yoksa zakkum ağacı mı? Doğrusu biz, onu kafirler için bir fitne (bir imtihan konusu) kıldık. Şüphesiz o, 'çılgınca yanan ateşin' dibinde bitip çıkar. Onun tomurcukları, şeytanların başları gibidir. Artık gerçekten, ondan yiyecekler böylelikle karınlarını ondan dolduracaklar. (Saffat Suresi, 62-66)

Onlar için (zehirli olan) darı dikeninden başka bir yiyecek yoktur. Ne doyurup-semirtir, ne açlıktan korur. (Gaşiye Suresi, 6-7)

Cehennem ehli, Allah'ı tanımamış olmalarının cezasını bu şekilde çekmektedir. Ceza olarak kendilerine hazırlanmış bir "şölen" vardır. Vakıa Suresi'nde, inkar edenlerin suçu ve kendilerine hazırlanan bu özel "şölen" şöyle anlatılır:

Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.

Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.

Ve derlerdi ki: "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?"

"Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?"

De ki: "Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de."

"Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."

Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,

Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz. Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız. Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz. Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz. (Vakıa Suresi, 45-55)

Dünyadaki boğaz ağrıları, şiddetli karın sancıları insana en çok sıkıntı ve acı veren hastalıklardan iken, cehennemde bütün bunlardan çok daha şiddetlileri sonsuza kadar kafirin yaşamının bir parçasını oluşturur. Yemek zorunda oldukları bu yiyecekler boğazlarında tıkanıp kalır. Yutabildikleri ise karınlarında erimiş maden potası gibi gibi kaynar durur. Tokluklarını gidermez. Cehennem ehli sonsuza kadar korkunç ve sürekli bir açlık içindedir.

İşin ilginç tarafı, bu olay bir sefer olmaz, sonsuza kadar tekrarlanıp gider. Çünkü cehennem ehli öyle açtır ki, daha önce sayısız kereler denediği halde azabını arttırmaktan başka bir işe yaramayan bu dikenleri her seferinde yemek zorunda kalırlar. Ardından da kaynar suya hücum ederler. Ama bu su ne hazmettirir, ne de susuzluğunu giderir. Yukarıdaki ayette de söylendiği gibi, hasta develer gibi içtikçe susuzlukları artar. Bu cezayı iyice çekmeleri için kafirler, cehenneme susamış olarak sokulurlar. (Meryem Suresi, 86)

Kaynar suyun yanı sıra onlara içirilen bir başka iğrenç içecek ise, irindir. Tıpta en kötü kokan salgı olarak bilinen irin, kafirlerin ikinci seçenekleridir. İrinin yanı sıra irinin ait olduğu yaradan çıkan kan bu iltihapla beraber karıştırılıp küfredenlere sunulur. Bir başka ayette ise hem irin hem de üstüne katılmış kaynar sudan bahsedilir. Bu şekilde kafir, hem kaynar suyun azabını hem de irinin iğrenç tadını birlikte aynı anda tadar.

Sunulan içecekler bu kadar iğrenç ve dayanılmaz olmasına rağmen, kafirlerin susuzluklarını gidermek için bunlara koşmaları susuzluklarının derecesini gösterir. Birinin azabını tadıp diğerine koşarlar. Bu da yemeleri gibi sonsuza dek tekrarlanır. Cehennem ehli sonsuza kadar korkunç ve süregiden bir susuzluk içinde kıvranırlar:

Orada ne serinlik tadacaklar, ne bir içecek.

Kaynar sudan ve irinden başka.

(İşlediklerine) Uygun olan bir ceza olarak, (Nebe Suresi, 24-26)

Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur.

İrin ve kan karışımından başka bir yemek yoktur.

Bunu da hata edenlerden başkası yemez. (Hakka Suresi, 35-37)

Ağızlarına aldıkları bu iğrenç karışımı bir türlü yutamazlar, boğazlarında kalır. Yutmaya, yutkunmaya çalışır, ama başaramazlar. Kan ve irinle boğulurlar, ancak yine de bir türlü ölemezler:

Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan içirilecektir. Yutkunmaya çabalayacak ve boğazından geçirmeyi başaramıyacak, ona her yandan ölüm gelecek, oysa ölmeyecek de. Ardından daha katı bir azab olacak (İbrahim Suresi, 16-17)

Bu çaresizlik içinde, kendileri için özel olarak yaratılan bir diyalog imkanıyla, cennet ehli ile muhatap olurlar. Onların içinde bulundukları muhteşem nimetleri görürler. Bu, çektikleri azabı kat kat artırır. Bu arada, cennet ehlinden biraz kendilerine de nimet verilmesini isterler, ama bu boşuna bir yalvarıştır:

Ateşin halkı cennet halkına seslenir: "Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Derler ki: "Doğrusu Allah, bunları inkar edenlere haram (yasak) kılmıştır." (Araf Suresi, 50)

Yiyecek, içeceğin yanı sıra giyecekler de küfredenler için özel olarak hazırlanmıştır. İnsan derisi hassastır. Kızgın bir soba veya ütüye bir saniye bile dokunamaz. Kazayla dokunduğu zaman ise günlerce acı çeker, yarası su toplar, derisi kabarıp dökülür. Cehennemde ise, bir ütüden çok daha kızgın elbiseler insanın vücudunun her tarafını sarıp yapışacak, insanın savmaya güç yetiremediği bir ateş olup derileri kavuracaktır:

... İşte o inkar edenler, onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir... (Hac Suresi, 19)

Asfaltı yola yapıştıran katran cehennemde kafirin elbisesi olur, onun üstüne yapışıp için için yanarak onun vücudunu eritir:

Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir. (İbrahim Suresi, 50)

Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır. Biz zulme sapanları işte böyle cezalandırırız (Araf Suresi, 41)

ZEBANİLER

Bütün bu hallerine karşın, artık sonsuza kadar cehennem ehline acıyacak, onları ateşten kurtaracak, onlara yardım edebilecek tek bir kişi yoktur. Allah ile ebediyen muhatap olamazlar. Unutulmuşluğun ve terkedilmişliğin ızdırabını yaşarlar. Ayetin ifadesiyle, "bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur". (Hakka Suresi, 35) Tek muhatap oldukları önlerindeki sonsuz yaşamlarında kendilerine sayısız azap ve işkenceler uygulayacak olan azap melekleridir: "Zebaniler". Cehennem ehline azap vermekle görevli olan bu melekler zerre kadar merhamet hissine sahip değildirler. Son derece acımasız, sert, güçlü ve dehşet verici meleklerdir bunlar. Alemlerin Rabbi olan Allah'a isyan edenlerden, hak ettikleri şekilde intikam almak için yaratılmışlardır ve görevlerini kusursuz olarak yerine getirirler:

Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert, güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildiklerini yerine getirirler. (Tahrim Suresi, 6)

Hayır; eğer o, (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursa, andolsun, onu perçeminden tutup sürükleyeceğiz; O yalancı, günahkar olan alnından. O zaman da meclisini (yakın çevresini ve yandaşlarını) çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız. (Alak Suresi, 15-18)

İşte bu zebaniler, Allah'ın kafirler üzerindeki gazabının, öfkesinin ve kahrediciliğinin bir tecellisidirler. Kafirleri her yönden en korkunç, en acı, en aşağılayıcı, hor ve hakir kılıcı muamelelere tabi tutarlar.

Bu arada yanlış anlaşılmaması gereken önemli bir nokta vardır. Zebaniler gerçekte en ufak bir zulüm ya da haksızlık yapmazlar. İnkarcılara hak ettikleri cezayı ne bir eksik ne de bir fazla, en güzel bir biçimde verirler. Allah'ın adaletinin en güzel tecellisi olan bu melekler tamamen masum, Allah'ın kendilerine tahsis ettiği görevi büyük bir zevk ve teslimiyetle yerine getiren mübarek varlıklardır
 

aymine

New member
Katılım
13 Mar 2008
Mesajlar
21
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
amiinnn amiinnn.....yazının buyuk bı kısmını okudum kardesım....tamamını da okumak ıstıyorum inş.
meal okuyanlar bılırler ..ben kısa bır sure önce kuran mealı okumaya başladım falat o kadar cok ''kafirler ve münafıklar için azaptan bahsedıyrku yuce MEVLA ;hala ders almayacakmısınız hala öğüt almayacakmısınız dıye buyuruyor.....o azap çok şiddetlı olacak :(
ama unutmayalım kı bızler hmdolsun müslümanız ve ''işittik itaat ettik''....
allah kuranda hep''herkes yaptıgının karsılıgını görecek ve o gun (kıyamette )kımseye zerre kadar haksızlık edılmeyecek.yapılan kötülükler misli ile cezalandırılır ;yapılan ıyılıklere de kat kat sevap verilir deniyor...

affınıza sıgınarak aklımda kalanlarla dusuncelrımı paylastım ...bı yanlısım olduysa uyarın lütfen

selametle :)
 
Üst Alt