Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an ve Sünnet'i Yüceltmek

Zadul_Mead

New member
Katılım
28 Haz 2008
Mesajlar
74
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
41
Kur'an ve Sünnet'i Yüceltmek

Şeyh Salâh el-Budeyr


04.07.1422 hicri


Bizler için kendisine yaklaştıran bir şeriat ve başkasına gerek bırakmayacak yollar belirleyen Allah'a hamdolsun. Şehadet ederim ki Allah'dan başka ilah yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur. (Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Ve size din olarak İslam'ı beğenip seçtim.) (5/el-Mâide/3) buyurandır. Ve şehadet ederim ki Muhammed, O'nun kulu ve rasulüdür. Allah O'nu şeriat ve tevhid olarak, aydınlatıcı ve açıklayıcı olarak hidayet ile göndermiştir. Allah O'na, ailesine; ilim, amel ve yakin bakımından insanların en üstünleri olan ashabına salât ve selam eylesin.

Bundan sonra...

Allah'ın kulları!. Allah'dan hakkıyla korkun, gizli ve saklıda O'nu gözetin. (Ey iman edenler! Allah'dan korkun ve doğru söz söyleyin ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasulü'ne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.) (33/el-Ahzâb/70-71)

Ey müslümanlar!. Bugün İslam toplumları, kötülük ve fesat davetçilerinin yönlendirdiği kanallar vasıtasıyla ve bu toplumların batılılaştırılması, dininden uzaklaştırılması, yolundan saptırılması amacıyla gerçekleştirilen inançsızlaştırma çabaları ve hristiyanlaştırma hamleleri ile karşı karşıyadır.

Allah'ın kulları!. Kafir toplumlar, aşağılık bir hayat sürmektedir. Çamur ve bataklık içerisinde yozlaşmakta, seviyesizlik ve koyu bir karanlık içerisinde yürümektedir. İçki ve müzik müptelası, şehvetinin esiri insanlar... Kanlar, mallar ve namuslar konusunda hükmüne başvurdukları zalim kanunlar... (Allah kime nur vermemişse artık onun nuru yoktur.) (24/en-Nûr40)

Kalpleri eriten ve vicdanları sızlatan şey ise, batılılaştırma elinin bazı İslam toplumlarına ulaşıp onların sabit değerlerine saldırarak adetlerini değiştirmesi, sahip oldukları güçlerini sömürüp sonra da onları terketmesidir. Bunun sonucu o toplumların hayatı zehir olmuştur. (Eğer güç yetirseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri kalmazlar.) (2/el-Bakara/217)

Allah'ın kulları!

Ayakların sabit kalması, inancın sağlam olması, zikrin kalıcı olup va'din gerçekleşmesi, cezadan kurtuluş ve kötü durumlardan uzaklaşma ancak ve ancak Allah'ın, Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem'e indirdiği iki vahye (Kur'an ve Sünnet'e) sımsıkı sarılmakla olur. Çünkü vahiy, koruyucudur, açık bir hüccettir. Işığı sönmeyen ve parlaklığı gitmeyen bir ışık kaynağıdır. O, vahiydir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e inince, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ağırlaşır, başını eğerdi. Yüzü bembeyaz olur ve yüzünden terler süzülürdü. Aişe radıyallahu anha şöyle der: "O'nu, çok soğuk bir günde üzerine vahiy inerken ve kendisinden bu durum geçerken gördüm. Yüzünden ter boşanıyordu. Muhakkak o, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şiddetinden etkilendiği vahiydir. Şöyle buyururdu: "Bazen bana zil şıngırtısı gibi gelir. Bu benim için en şiddetli olanıdır. Üzerimden bu hal geçince dediğini iyice anlamış olurum." Bunu, Buhari rivayet eder.

Rabbi'nin O'na sımsıkı sarılmasını emrettiği ve terketmekten sakındırdığı büyük bir ayet, ağır bir söz ve yüce bir yol... Allah Tebârake ve Teâlâ şöyle buyurur: (Sonra biz seni dinden bir şeriate sahip kıldık. Sen de artık ona uy, bilmeyenlerin hevalarına uyma.) (45/el-Câsiye/18) Ve şöyle buyurur: (O halde sana vahyolunana kuvvetle sarıl. Çünkü sen dosdoğru bir yol üzeresin. Ve muhakkak o, sana ve senin kavmine büyük bir şereftir. Yakında sorguya çekileceksiniz.) (43/ez-Zuhruf/43-44)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; ümmetine, hidayetin buna sarılmakta olduğunu haber vererek şöyle buyurur: "Şüphesiz sizin aranızda iki şey bıraktım ki onlardan sonra asla sapmazsınız: Allah'ın Kitabı ve sünnetim." Bunu, Hakim rivayet eder.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı, vahyi hürmetle ve rıza ile karşılıyorlardı. Emrini yerine getiriyor, hükmüne boyun eğiyor ve yönlendirmesine uyuyorlardı. Bunda hiç tereddüt etmiyorlardı.

İbni Cerir, İbni Bureyde'den, o da babasından şöyle dediğini rivayet eder: "İçki sofrasında oturuyorduk. Üç ya da dört kişiydik. Yanımızda bir testimiz vardı ve içkiyi helal olduğu için içiyorduk. Bu arada ben, kalktım ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e gittim, O'na selam verdim. İçkinin haram kılındığı ayeti inmişti. (Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şeytanın pis işlerindendir. Artık bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz. Muhakkak şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin bırakmak, sizi Allah'ı anmaktan va namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?) (5/el-Mâide/90-91) Bunun üzerine arkadaşlarımın yanına geldim ve onlara ayeti okudum. Bazılarının içkisi elinde; bazısını içmiş ve bazısı kapta kalmıştı. Ellerindekileri attılar ve sonra testilerindekini döktüler. "Rabbimiz, bıraktık. Rabbimiz, bıraktık" dediler." Dolu kadehler ellerindeyken ayet indi. Allah'ın emri, kadehlerle şapırdayan dudaklar ve yanıp tutuşan ciğerler arasına girdi. Elinde kadeh olan onu kırdı. Ağzında bir yudum olan onu tükürdü. Medine-i Münevvere'de içki akan yollar oluştu ve içki şişeleri kırıldı.

Şüphesiz bu, Allah celle celâluhu'nun teslim olup boyun eğmekten başka seçenek olmayan emridir. Allah celle celâluhu'nun (Ey peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına de ki "Cilbâblarını üzerlerine giysinler.") (33/el-Ahzâb/59) kavli inince Ensar kadınları dışarı çıktı ve sanki başlarında kumaştan siyah kargalar vardı. (Ebu Davud)

Bir başka parlak manzarayı da ümmetin bilge kişisi ve Kur'an'ın tercümanı Abdullah b. Abbas radıyallahu anh şöyle anlatır: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir adamın elinde altın bir yüzük gördü ve onu çıkararak yere attı. Şöyle buyurdu: "Sizden biriniz ateşten bir parçaya yönelir de onu eline alır." Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem gidince adama denildi ki. "Yüzüğünü al ve onu değerlendir." Adam şöyle der: "Hayır vallahi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu attığı halde ben onu almam." Bu hadisi, Müslim rivayet eder.

O bu sözü, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in emrine uymaya ve yasakladığından sakınmaya gösterdiği aşırı hassasiyet dolayısıyla söylemiştir. "Hayır vallahi; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu attığı halde ben onu almam." Bu, ne güzel bir söz ve ne parlak bir davranıştır.

Ey müslümanlar!.. Çağımızın fitnelerinden ve sapıklıklarından korunmanın en emin yolu Kur'an ve Sünnet'e, bu ümmetin selefinin yoluna sarılmaktır. Bu, her fitneden çıkış ve her sıkıntıdan kurtuluştur. Cündüb b. Abdillah el-Beceli, Basra ehline vasiyetinde şöyle der: "Kur'an'a sarılın. Çünkü o, gündüzün hidayeti ve karanlık gecenin nurudur. Kur'an ile amel edin. Bir musibet gelirse dininizi değil mallarınızı feda edin. Musibet daha da ileri geçerse dininizi değil kanlarınızı takdim edin. Mahrum kişi, dininden mahrum olandır. Yoksun kimse, dini elinden alınan kimsedir. Şüphesiz, cennetten sonra fakirlik ve cehennemden sonra zenginlik yoktur."

Huzeyfe ibnu'l Yeman, Âmir b. Matar'a şöyle der: "Ne dersin; insanlar bir yola koyulsa ve Kur'an da bir başka yolu gösterse hangisinde olursun?" Âmir şöyle der: "Kur'an ile birlikte olurum. Onunla ölür ve onunla yaşarım."

Allah'ın kulları!. Bu vahye samimi bir şekilde sarılın ki amellerinizde, sözlerinizde, davranışlarınızda ve her türlü işinizde etkileri görülsün. Mutluluk içerisinde yaşayın ve dininize sadık kalarak can verin.

Sizden her biriniz nefsini Kur'an ve Sünnet'e sunsun ve taat ehlinden mi yoksa ihmalkârlardan mı, sünnet ehlinden mi yoksa bid'at ehlinden mi bir baksın? Tedbirini alsın ve yolunu düzeltsin.

Hasan el-Basri rahimehullah şöyle der: "Nefsini ve amelini Allah'ın Kitabı'na arzeden kula Allah rahmet etsin. Allah'ın Kitabı'na uyarsa Allah'a hamdetsin ve O'ndan daha fazlasını istesin. Allah'ın Kitabı'na ters düşerse nefsini suçlasın ve en kısa yoldan geri dönsün."

Allah'ın kulları!. Cahiliye bataklığında bozulmamamız ve isyan tuzaklarına düşmememiz için Kur'an öğütleri bizlere ders vermiş, zaman bizi uyarmış ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bizleri sakındırmıştır. Acaba bu derslerden faydalandık mı? Kalpleri tırmalayan ve nefisleri korkutan bir tehditle karşı karşıya yaşıyoruz. Bu tehdide karşı önlemimizi aldık mı?

Ebu'd Derdâ radıyallahu anh şöyle anlatır: "Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikteydik. Gözlerini semaya dikti. Sonra şöyle buyurdu: "Bu, ilmin insanlardan gizlice alındığı vakittir. Öyle ki, ondan bir şeye kâdir olamazlar." Ziyâd b. Lebid el-Ensâri der ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Bizler Kur'an okurken nasıl olur da ilim bizden gizlice alınır? Allah'a yemin olsun ki, onu okuyacağız; kadınlarımıza ve çocuklarımıza da okutacağız." Şöyle buyurur: "Annen seni kaybetsin ey Ziyâd! Seni, Medine'nin fakihlerinden sanırdım. Bu yahudiler ve hristiyanlar, içerisindeki bir şeyle amel etmedikleri halde Tevrat'ı ve İncil'i okumuyorlar mı?" Bu hadisi, İbni Mâce ve Dârimi rivayet eder.

İlim ehlinden bazıları bu hadisi şöyle açıklar: "Yani onlara, amel etmedikleri için nasıl okumaları fayda vermemişse siz de öyle olacaksınız."

Ey müslümanlar!. Heybetini düşürmek, hürmetini çiğnemek, hayatın yeniliklerine cevap veremediğini düşünmek, tahrif etmek ve bazı insanların, Allah'ın Dini'ni ilerlemeye engel olarak gördükleri konularda eğip bükerek çağa uydurmaya çalışmak vahye; Allah'ın Kitabı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine saldırıdır. Bu konuların başında; kadın hakları, hayatın her alanında erkek-kadın eşitliği, faize alıştırmak, iyiliği emretme ve kötülüğü alıkoyma ilkesini ortadan kaldırarak haram olan faizle muameleyi kolaylaştırmak; müslüman toplumda her kafire ve fasığa edebiyat, sanat ve düşünce özgürlüğü adı altında çirkin düşüncelerini söyleme imkanı vermek gibi şeriatın hükmünün güneş gibi apaçık olduğu konular gelmektedir.

Şüphesiz bu saldırı; ümmetin yokolması; kimliğini, şahsiyetini ve Allah'ın taşımakla şereflendirdiği dinini kaybetmesi demektir.

Ey müslümanlar! Üzerimize düşen görev, şerefli iki vahyi; Allah'ın Kitabı ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetini hakkıyla yüceltmektir. Bizleri bu iki vahye muhalefet etmekten, onları yalanlayanı dost edinmekten, onlara dil uzatana ya da onlarda bulunan bir şeyle alay edene karşı susmaktan alıkoyan bir tazimle yüceltmektir. Allah'a veya Rasulü'ne söven, O'nu küçümseyen, dinle alay edici açık bir davranışta bulunan ya da söz söyleyen, Kur'an'a hakaret eden veya hürmetini çiğneyen kimse Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e indirileni inkar etmiş ve İslam milletinden çıkmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur: "Dinini değiştireni öldürün." Bu hadisi, Buhari rivayet eder.

Allah'ın kulları!

Allah'ın sizleri hidayete erdirdiği, onu taşımakla sizleri izzetlendirip şereflendirdiği ve onunla sizleri diğer ümmetlere üstün kıldığı dininiz hakkında Allah'dan hakkıyla korkun!. Bunu, ona ters düşen veya onu lekeleyen her şeyden uzak durarak, onu koruyup nefislerinizde, emrinizin altındakilerde ve bütün işlerinizde hakkını yerine getirerek yapın. Ve bu şekilde, Allah azze ve celle'nin şu kavlinde zikrettiği tehditten kurtulun: (Şayet yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir kavmi getirir; sonra onlar da sizin gibi olmazlar.) (47/Muhammed/38)

Allah beni ve sizleri, Kur'an ve Sünnet ile mübarek kılsın. Beni ve sizleri, onlardaki ayet ve hikmet ile faydalandırsın...

İhsanı için Allah'a hamdolsun. Başarılı kılması ve nimetlendirmesi nedeniyle O'na şükürler olsun. Allah'dan başka ilah olmadığına şehadet ederim. O, tektir ve ortağı yoktur, şânı yücedir. Şehadet ederim ki; efendimiz ve peygamberimiz Muhammed O'nun kulu ve rasulüdür. O'nun rızasına davet edendir. Allah; O'na, ailesine,ashabına ve din kardeşlerine salât ve selam eylesin.
Allah'ın kulları! Allah'dan hakkıyla korkun ve O'nu gözetin. O'na itaat edin ve isyan etmeyin! (Ey iman edenler! Allah'dan hakkıyla korkun ve doğrularla birlikte olun.)(9/et-Tevbe/119)

Allah'ın kulları! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ümmetine karşı şefkatli ve merhametli idi. Onların zillete ve aşağılığa, günaha ve isyana düşmesinden korkardı. Ebu Hureyre radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Benimle ümmetimin misali, ateş yakan bir adamın misali gibidir. Ateş etrafını aydınlatınca adam, kelebek ve ateşe düşen hayvanları engellemeye çalışır. Onlar da onu dinlemeyerek ateşe atılırlar. İşte bu, sizinle benim misalimdir. Ben sizi ateşten uzaklaştırmak için kemerlerinizden tutar "Ateşten uzak durun, ateşten uzak durun" derim. Siz de beni dinlemeyerek şuursuzca ona atılırsınız." Bu hadisi, Müslim rivayet eder.
Allah'ın kulları!. İşte cahiller, Rasululllah sallallahu aleyhi ve sellem onları engellediği halde isyanları ve şehvetleri ile ahiret ateşine böyle düşerler. Bu; akıllarının ve temyiz kabiliyetlerinin zayıflığı nedeniyledir. Kelebeğin temyiz edememesi nedeniyle dünyadaki ateşe düşmesi gibi düşerler. İkisi de kendini helak etmek için gayret eder ve cahilliği nedeniyle buna uğraşır. Önceden iman etmemiş ve imanında bir hayır kazanmamış ise iman etmesinin nefse hiçbir fayda sağlamayacağı o gün gelmeden önce sakının!..

Allah'ın kulları!. İnsanlar onu bıraksa da siz İslam'ın ipine sımsıkı sarılın. Bu zamanın fitnelerinden Allah'a sığının. Ebu Sa'lebe el-Huşeni radıyallahu anh, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in birgün sahabilerine şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Sizin arkanızda sabır günleri vardır. o günde sabır ateş parçasını avuçlamak gibidir. Onlar içerisinde amel işleyen kişi için onun amelini yapan elli kişinin ecri gibi ecir vardır." Denildi ki: "Ey Allah'ın Rasulü! Onlardan elli kişinin ecri mi?" Şöyle buyurdu: "Sizden elli kişinin ecri" Bu hadisi, Ebu Davud rivayet eder.

Allah'ın kulları!. Allah sizlere; önce kendini zikrettiği, ikinci olarak kudretini tesbih eden melekleri, üçüncü olarak da sizleri zikrettiği bir emir buyurur ey insanların ve cinlerin mü'minleri!. Şöyle buyurur: (Muhakkak ki Allah ve melekleri peygambere salât ederler. Ey iman edenler! Siz de O'na salât ve çokça selam eyleyin.)(33/el-Ahzâb/56)
 
Üst Alt