Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz

asel

New member
Katılım
5 May 2008
Mesajlar
414
Tepkime puanı
925
Puanları
0
Yaş
50
Kur'an okunduğu zaman, hemen onu dinleyin ve susun. Umulur ki esirgenmiş olursunuz.(A'raf-204)

Özetle kelâmullahı dinlemenin edep ve erkânı gösterilmektedir. Buna göre Kur'an okunduğu sırada müslüman ona ilgisiz kalmayacak, kulak verip dikkat kesilecek, saygıyla ve ilgiyle din*leyecektir; çünkü o, her şeyden önce Allah'ın sözüdür, onda konuşan Allah'tır. Bu sebeple Kur'an'a kulak vermemek Allah'ın konuşmasına kulak vermemek ve dolayısıyla bir bakıma Allah'a karşı edepsizlikte bulunmak anlamına gelir. Ayrıca anlamları üzerine düşünüp kavrayabilmek ve sonuçta rahmet ve bereketinden yararlanabilmek için de onu yoğun bir dikkatle dinlemek gerekmekledir. İbn Âşûr'un da işaret ettiği gibi (IX, 239) "... onu dinleyin ve sessiz durun" buyruğu, beden kulaklarıyla Kur'an'ı dinlemeyi, tilâvet sırasında konuşmamayı, başka şey*lerle İlgİlenmemeyi ifade ettiği gibi mecazî mânada "Kur'an'ı dinlemek" aynı zamanda "onun buyruklarına uyup yasaklarından kaçınmak" anlamına da gelir. En iyisi, âyetin hem hakiki hem de mecazi anlamda Kur'an'a kulak vermeyi emret*tiğini kabul ederek, Kur'an okunurken başka şeylerle ilgilenmeden onu saygıyla ve dikkatle dinlemek, bununla da yetinmeyip buyruklarını yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmaktır. İşte bu sayede Kur'ân-ı Kerîm'in -bir önceki âyette İşaret edilen- "rahmet" Özelliğinin de hayatımıza yansıyacağı, dünyamızı ve âhire-timizi güzelleştireceği âyetin sonunda İfade edilmektedir. Müslüman, Kur'ân-ı Kerîm'i beden kulağı ile dinlemek, Allah'a ve O'nun kelâmına saygı göstermekle Allah kelâmı karşısında takınmış, olduğu bu edepli ve ahlâklı tavrının sevabını kazanacak, O'nun tarafından ödüllendirilecek; Kur'an'ı can kulağıyla dinlediği gibi kalp ve aklı ile de dinlemek suretiyle onun içeriği üzerinde düşünerek kalbini ve aklını aydınlatacak, imanına güç katacak, yanlışlarını düzeltecek, doğrularını arttıracaktır; böylece bu ve buna benzer kazanmalarıyla âyetin sonunda ifade buyu-rulan rahmet ve merhamete ulaşmış olacaktır.

Bu âyetten dolaylı olarak çıkarılması gereken bir ders de şudur: Çarşı, pazar, sokak, kahvehane, lokanta gibi uygun olmayan ortamlarda, pratikte Kur'an'ı din*lemenin mümkün olmadığı yerlerde açıktan Kur'an okumak veya -dışarıda namaz kılanlar bulunması gibi bir zaruret olmadıkça- camilerde okunan Kur'an sesini cami dışına vermek doğru değildir; böyle durumlarda insanların durup Kur'an'ı dinlemeleri çeşitli yönlerden sıkıntıya yol açacağı için Kur'an okuyacak kimse, in*sanların onu dinleyebilecekleri yerlerde ve şartlarda okumalı ve böylece Kur'ân-ı Kerîm'e saygısızlık görünümü veren davranışların sergilenmesine sebep olmaktan sakınmalıdır.

Hz. Peygamber döneminde inkarcıların elebaşıları halka, "Bu Kur'an'a kulak vermeyin, okunurken gürültü yapın, belki bastırırsınız"(Fussılet 41/26) diyerek Allah'a, O'nun kitabına ve peygamberine karşı düşmanlık ve saygısızlıklarını ser*giliyorlardı. Aynı yerde "Allah'ın düşmanları" olarak nitelenen bu inkarcıların şiddetli bir azapla cezalandırılacakları bildirilmektedir. Konumuz olan âyette ise -Allah'ın kelâmını susturmaya, tesirini önlemeye, sesini boğmaya kalkışan, bu yüz*den de "Allah'ın düşmanları" olarak nitelenmek suretiyle alçaltılan o inkarcıların yaptıklarının tam aksine- müslümanlann da onu dinleyerek saygı ve bağlılıklarını göstermeleri ve sonuçta ilâhî rahmete liyakat kazanmaları gerektiği ifade buyurul-maktadır. Nitekim Kurtubî'nin kaydettiği bir rivayette bu âyet, Fussılet sûresinin anılan âyetinden sonra ve müşrik elebaşılarının orada bildirilen çağrılarına cevap olarak inmiştir (VII, 337-338).

Bu âyetten Kur'ân-ı Kerîm okunurken müslümanların konuşmayı bırakıp onu dinlemeleri istenmekle birlikte bunun farz olup olmadığı, farz olması durumunda da bu hükmün mutlak olup olmadığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Hasan-ı Basrî'ye dayandırılan bir görüşe göre Kur'an okunduğunda onu dinlemek her zaman farzdır; Mâlikîler ise âyetin farziyet değil tavsiye (nedb) anlamı taşıdığını ileri sürmüşlerdir. Ancak âlimlerin çoğunluğu bu âyetin sadece Hz. Peygamber Kur'an okuduğunda onu dinlemeyi ve buna ek olarak -diğer zamanlarda değil- sadece namaz ve hutbe esnasında imamın ve hatibin okuduk*larını dinlemeyi farz kıldığını belirtmişlerdir. Hanbelî ve Hanefî âlimleri, cemaat*la namaz esnasında imam açıktan veya gizli olarak Kur'an okurken cemaatin oku*mamaları gerektiği yönündeki hükmü bu âyete dayandırmışlardır.

bu husustaki rivayetler için bk. Ebû Bekir İbnü'l-Arabî, II, 827-828; Resîd Rızâ, IX, 508-509.


Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez, Prof. Dr. Sadrettin Gümüş, Kur?an Yolu, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: II/512-514.
 
Üst Alt