Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an neden gönderildi ?

aslan2

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Web sitesi
www.kayipkuran.com
Daha önceden ilahi kitaplar gönderilmişken kur’an ın neden gönderildiği , çok önemli ve düşünülmesi gereken bir konudur. Kur’an peygamber efendimiz ile tebliğ edilmeye başlandığında , yahudiler Tevrat , hıristiyanlar İncil ile yaşamlarını sürdürüyorlardı . Aynı zamanda Hz. İbrahimin dini üzere olan toplumlar da mevcuttu. Kur’an geldiği anda insanların tümü bulundukları dini bırakıp , daha önceden Tevrat ta ve İncil de müjdelenen son peygamber ile gönderilen dine davet olundular.
Sanki yeni gelen din Allah ın dini değilmiş gibi , kimse eskisi, yenisi ile değiştirilen dini , kabullenmek istememişti. Bunu kabullenmemelerinin sebebi olarak , yaşadıkları dinin dışına çikmanın yoldan çıkmak olacağı , kendi peygamberlerine itaatsizlik ve atalarına saygısızlık olacağı anlayışı hakimdi.
Son bir peygamberin geleceği kabul ediliyordu ve bekleniyordu ancak her grup , kendi içlerinden çıkacağı ve mensubu oldukları dinin ,diğer dinlerin üzerine galip olması beklentisi çok yaygındı.
Fakat hiç kimsenin beklentisi yerini bulmadı ve hepsi yepyeni bir dine davet olundular .Böylelikle kur’an ın islam dini ile gelmesiyle , diğer kitap ve dinlerin işlevi son bulmuştur
Allahu teala daha önceden göndermiş olduğu dinleri , yine kendisi kaldırdı çünkü : Belli zaman aralıklarında ve farklı toplumlara kitap ve peygamber gönderilmiş olan din mensupları , artık iç içe yaşamaya başlamışlardı. Etnik ayrımcılığın yanında dini ayrımcılıkda artınca , bir bulanıklık ve inanç karmaşasıda başlamıştı. Bu dağınıklığı toparlamanın , diğer dinleri iptal edip , yeni bir din ve peygamber göndermekten başka yolu kalmamıştı. İnsanların bunu kabullenme yerine , kendi dinlerini yaşamaya devam etme arzusu yüzünden karışıklıklar çıkmış ve hidayeti bulamamışlardır.
Kur’an ın gönderilme sebeplerinden bir diğeri , diğer kitapların içerik olarak fiziki , manevi tahribata ve değişikliğe uğratılmasıdır. Kur’an ın fiziki tahribatı mümkün olmamış ancak algılama yönünde çok büyük hatalar zinciri süregelmiş ve güzel dinimiz zorlaştırılmıştır. Kolay olan zor , düz olan yokuş haline getirilmiştir.
Aynı zamanda , En’am suresinin 155, 156 ve 157. eyetlerinde açıklanan sebep ,kur’an ın gönderilme sebeplerinden biridir.”Bu da muazzam bir kitap ! Onu biz indirdik , çok mubarektir. Artık ona tâbi olun ve korunun ki , merhamet olunasınız. “ Kitap yalnız bizden önce iki taifeye indirildi ve doğrusu biz , onların okumasından kat’i olarak gaafil bulunuyoruz” dememeniz için . Yahut “ Eğer bize kitap indirilmiş olsaydı , herhalde onlardan daha ziyade hidayete ererdik” dememeniz için. İşte size , Rabbinizden bir beyyine , bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah ın ayetlerini inkâr edenden ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir ? Biz ayetlerimize yüz çevirenleri , bu yüzden , azabın en kötüsü ile cezalandıracağız. Buyurulmuştur.
Allah ı gerçekçi olarak tanımadan , kişilere endeksli din anlayışlarının düştükleri bu anlamsız hata , amaç ve hedef dengesini inançlarına oturtamamanın sonucudur. Hedefi Allah a ulaşmak olan ve amaçlarını bu hedefe uyarlayan kesimler , kazançlı çıkmışlar ve gerçekleri yakalamışlardır.
İnsanların farketmeden Allah ın önüne geçirmiş oldukları kişi ve kurumlar , hidayeti bulmalarına engel olmuş ve güzellikle gerçekleri kabullenmeleri imkânsız hale gelmiştir.
Bugün islam aleminin durumuyla kıyas yapılacak olunursa , o günden farksız bir durumdadır. Gruplaşmalar ve parçalanmalar çok yaygınlaşmış ; kitabı , peygamberi olmayan yüzlerce din türetilmiştir. Bundan sonra yeni bir peygamber ve kitap gelmeyeceği için yapılacak tek iş , gerçek islam inancını yakalayıp , genel bir birliktelik sağlamaktır.
Bu itikat sistemini kabul etmeyen zihniyetler , asırlar önce islam dinine davet olundukları halde ,son peygamberi red edenlerle aynı sınıftadırlar. Bu birlikteliğin ön şartı, sadece kur’an a uymak ve sadece peygamberin yolunu takip etmek , kimseyi dininin içine karıştırmamaktır , başka türlü asla mutluluğa ulaşamayız. Herkes şeyhini, üstadını vs. bu denli tutarsızca dininin içine karıştırırsa hiçbir yere varılmaz.
İslam dininde eğitici statüsünde bulunan kimselerin tümüne ortak değer anlayışıyla yaklaşıp , kendi aralarındaki değer farklılıklarını Allah ın taktirine havale etmek suretiyle , bu konudaki problemlerinin kolaylıkla aşılması aşikardır.
Konu ile alakalı olan bir ayetle , belkide daha iyi aydınlanabiliriz. “ Hiç onlara benzermi o kimseki , Rabbinden açık bir delil üzeredir, hem o nu Allah tan bir şahit ( Cebrail ) takip ediyor. Hemde bu delilden ( kur’an ) önce kendisine uyulan bir rahmet olan Musa nın kitabı (tevrat) var. İşte bunlar kur’an a iman ederler . Hiziplerden her kimde onu inkâr ederse , artık ateş onun vaad edilmiş yeridir. Sende bundan şüphe içinde olma ! çünkü bu haktır, Rabbindendir. Lakin insanların çoğu iman etmezler. Hem bir yalanı Allah a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Onlar Rablerine arz olunacaklar ve şahitler “Rablerine karşı yalan söyleyenler bunlardır” diyeceklerdir. Dikkat edin ! Allahın laneti zalimlerin üzerinedir”.
Burada yalan iftira diye bahsedilen konu , kur’an ın kabul edilmemesidir. Bir düşünürmüsünüz ! tevrat ı da Allah gönderdi , kur’anı da , ancak son gönderdiği kitabın kabul edilmemesini ateşle cezalandıracağını vaad ediyor. Bunun sebebi belli bir din birliğinin oluşması ve insanlık aleminin o tarihten sonra , islam dini ile yaşamasının emir ediliyor olmasındandır.
Allah u teala insanların din bütünlüğü içersinde olmalarını ve hiçbir ayrımcılığın olmasını kabul etmediğini , kur’an ı ve islam dinini son kitap ve tek hakim olan din olarak ilan etmesinden anlayabiliriz. Allah ın kendi gönderdiği kitap ve peygamberin red edilmesi ve emre itaat konusunda insanların sorun çıkarmasının başka ne cezası olabilir ki ? Günümüzdeki uygulamalar , malesef kur’an gönderilmeden öncesinin aynıdır.
İnsanlar Allah a inanıyorlar ancak emirlerini uygulama sözkonusu olduğunda , keyiflerine göre davranıyorlar . Madem herşeyi Allah için yapıyoruz , o taktirde gönderdiği kitap ve peygambere gerektiği şekilde uymak gerekmektedir. Hiç kimse çok çalışıp boşuna yorulmak ve nefsini ilah edinmek istemez öyle değilmi ?
Nefsin ilah edinilmesi çok mühim bir konudur. Kişi , Allah a ulaşmayı amaç edinir ve onun dışındaki her şeyi araç görüp , çok hassas bir dengede ilerlediği sürece , tehlike söz konusu değildir. Ancak bu dengeyi dikkate almadığı an nefsini ilah edinmiştir. Kur’an dan önce kendilerine kitap ve peygamber gönderilen toplumların , kur’an ı kabul etmemeleri de bir nevi nefsin ilah edinilmesidir.
Casiye suresinin 23. ayetinde konumuz ile alakalı incelenmesi gereken bir ayet bulunmaktadır. “ Söylesene bana ! Bir kimse nefsini ilah edinmiş , Allah da bir bilgi üzerinde endisini şaşırtmış , kulağını ve kalbini mühürlemiş , gözüne de perde çekmiş ise , artık onu Allah tan başka kim yola getirebilir ? Hiç düşünmüyor musunuz siz ? ”
Şems suresi 7 ,8 , 9 , 10 , 11 . ayetlerde gayet açık ve net olarak kouyu anlamamıza yardımcı olacaktır.
“ Nefse ve onu düzenleyene. Sonra da ona ,fenalığı ve ondan sakınmayı bildirene yemin ederim ki ; Muhakkak ki o nefsi temizleyen feleha ermiştir. Onu kirletip gömen ise hüsrana uğramıştır. Semut kavmi azgınlığı sebebiyle inkâr etti ”
Semut kavminin nefsine uyup inkâr ettiği , peygamberlerinden başkası değildi. Bu ayet nefsin ilah edinilmesini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Üzerinde ısrarla durduğumuz konular , doğru inanç ve gerçek kur’an çizgisini yakalamayı , ihtiyaç olarak hisseden kesimler için çok önemlidir.
Kur’an ı ve gerçek islamı anlamanın en temel gereği , nefsi ilah edinmekten kurtulmaya çalışmaktır. Bu konuda hassasiyet gösteren kimselerin hidayeti yakalamaları çok rahat olacaktır. Aksi taktirde , kişilerin bildikleri başlarına bela olacak ve asla hidayeti bulamayacaklardır.
İbrahim suresinin ilk ayetinde Rabbimiz kur’anı kastederek “ Öyle bir kitaptır ki insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan aydınlığa , güçlü ve övülmeye layık olan Allah ın yoluna çıkarman için onu sana indirdik”.
O günde insanların ellerinde daha önceden indirilmiş , hemde aynı şekilde karanlıklardan aydınlığa çıkaran kitaplar vardı. Tevrat Hz. Musa nın kavmini karanlıktan aydınlığa çıkarmış olsada , daha sonradan gelen kimselerin , Allah u tealanın arzusunu kavrayamamış olmaları , sorunların giderek büyümesine sebep olmuştur.
Bu konuda İbrahim suresinin 5. ayetinde “ And olsun ki biz Musa yı kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah ın günlerini hatırlat ! diye mucizelerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda çok sabırlı çok şükreden kimseler için ibretler vardır”.
Kur’an dan önceki kitaplar da kavimleri için , karanlıklardan aydınlığa çıkma vesilesi idi . Allah u teala kur’an ı göndermekle birlikte , daha önceden göndermiş olduğu kitapların geçerliliklerini ortadan kaldırmıştır. Bunun sebebi , insanların içine düşmüş oldukları ayrılıkları ortadan kaldırıp , tek bir din üzerinde toplamaktı. İslam alemi olarak bugün, o günkünden çok daha vahim bir durumun içersinde yer almaktayız.
Bizler bugün Kur’an ı kabul etmiş insanların yaşadığı bir ülkede olduğumuz için sevinmeyelim , aksine kitabımızı ve dinimizi bu hale getirdiğimiz için çok üzülmemiz gerekmektedir. Dininin temel gereklerini yerine getirme gayreti içersinde olmayan bir toplumun , herhangi bir dinin mensubu olduğunu iddia etmeside beklentilerin çok uzağında kalmaktadır.
Bu meseleyi kur’an dan çok anlamlı bir mesajla kapatalım , “ Hamd o Allah a mahsustur ki , kuluna bu kitabı indirmiş ve onda hiçbir yamukluk yapmamıştır. Dosdoğru olarak kendi tarafından şiddetli bir azapla korkutmak ve yararlı işler gören mü’min lere şunu müjdelemek için ki , kendilerine güzel bir ecir var. Orada ebedi olarak kalacaklar” kehf 1 – 2 – 3
 
Üst Alt