Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an-ı kerimin mucize oluşu

  • Konbuyu başlatan mehmet_87
  • Başlangıç tarihi
M

mehmet_87

Guest
Sual: Bir ateist, Allah'a inanmadığı için Kur'anı peygamberin yazdığını ve yanlışlarla doldu olduğunu söylüyor. Örnek veriyor, (Yasin suresinin kırkıncı âyeti yanlıştır. Güneş sabittir, dönmez) diyor. Kur'anın Allah kelamı olduğu nasıl inkâr edilebilir ki?
CEVAP
Ateist, dinî bilmediği gibi, fen ilminden de hiç haberi yoktur. Eğer haberi varsa, kasten gerçekleri inkâr etmekte, tutmasa da iz bırakır düşüncesiyle Kur'an-ı kerime çamur atmaktadır.

Güneş’in sabit durduğunu söylemek cahilliğin daniskasıdır. Fen kitaplarında ve ansiklopedilerde güneşin de döndüğü bildirilmektedir.

Güneş nedir?
Dünyamızda canlıların yaşayabilmesi için gerekli olan ısı ve ışık enerjisini sağlayan, kendi sisteminin merkezinde yer almış, samanyolu galaksisindeki yaklaşık iki yüz milyar yıldızdan biridir. Yani Güneş de bir yıldızdır. Güneş’in ekseni etrafında döndüğü, 1611’de Galile tarafından ispatlanmıştır. Dönme yönü gezegenlerin dönüş yönündedir. Güneş’in, o tarihte Galile’nin bilmediği, anlamadığı bir hareketi daha vardır. Güneş denilen yıldız, kendine bağlı sistemiyle birlikte bir “öteleme hareketi” yapmakta ve Herkül Takım Yıldızı içinde “Apeks” adı verilen bir noktaya doğru saniyede 250 kilometrelik bir hızla ilerlemektedir. (Y. Rehber Ansiklopedisi)

Yanlış denilen âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Ne güneşin aya yetişmesi mümkün olur, ne de gece gündüzü geçer. Ay, güneş ve yıldızların her biri kendi yörüngesinde yüzer.) [Yasin 40; Celaleyn tefsiri]

Demek ki, gökteki bütün yıldızların kendi yörüngelerinde hareket ettikleri tefsirle böyle bildiriliyor. Ateist Allah'ı inkâr ettiği için, ortaçağda Güneş’in hareketi nereden bilinsin diye düşünüyor. Koca kâinatın kendiliğinden olduğunu sanıyor. Hâlbuki her şeyi yaratan Allahü teâlâdır. Üç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah her şeyin yaratıcısıdır.)
[Zümer 62]

(Her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah’tır.)
[Mümin 62]

(Sizi de, yaptığınız işleri de yaratan Allah’tır.)
[Saffat 96]

Ateist sırf Allah'ı inkâr etmek için, insanın insandan [Âdem aleyhisselamdan] değil de, maymundan geldiğini savunur. Hâşâ diyelim ki insan maymundan geldi, peki maymunu kim yarattı?

Her şeyi ve gezegenleri yoktan yaratan Allah, onların nasıl hareket ettiklerini bilmez mi? Üç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah her şeyi bilir.)
[Hücurat 16]

(Yaratan hiç bilmez mi?)
[Mülk 14]

(Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.) [Bekara 255]

Kur'an-ı kerimin dili
Kur'an-ı kerim, o günkü insanların anlayacakları dilde ve onların anlayacakları seviyede inmiştir. Mesela Arapça bilen Arap halkına Türkçe veya İngilizce inmemiştir. Yusuf suresinin, (Anlayasınız diye biz Kur’anı Arapça olarak indirdik) mealindeki 2. âyet-i kerimesi, tefsirlerde özet olarak şöyle açıklanıyor:
Biz Kur’an-ı kerimi herhangi bir lisan ile değil, en geniş, en açık, en ahenktar olan Arap lügati üzere indirdik. Eğer akıllıca düşünürseniz, bu kitabın ulviyetini, kendisinin bir şaheser, hükümlerinin, tesirli sözlerinin, bütün insanlığa hitap ettiğini, Müslüman olmayı en büyük bir vazife, en yüksek bir saadet telakki edersiniz. Ey Araplar, Kur’an-ı kerim, sizin lisanınızla indi. Bugüne kadar birçok edebiyatçının, şairin sözünü dinlediniz. Hiçbirisine benzemiyor. Bunun insan sözü olmadığını, ilahi bir kelam olduğunu düşünürseniz, anlarsınız.

Kur'an-ı kerim bir fen kitabı değil, bir iman kitabıdır. Anayasada bile, cezalar kanunlara havale edilir. Kur’anın detaylı bilgisi ise, hadis-i şeriflerle açıklanmıştır. Kur’andaki bilgilerin açıklaması, hadis-i şeriflerden ve tefsirlerden öğrenilir.

O zamanın insanlarına bitkilerin, ağaçların döllenmesi [tozlaşması] hakkında bugünkü fen bilgileri ışığında anlatılsa, anlayamazlar. Hattâ anlamayanlardan bir kısmı inkâr eder, küfre düşerdi. Kur'an-ı kerimde sadece şöyle buyurulur:
(Biz, rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik.) [Hicr 22]

Burada sadece rüzgârın aşılamaya sebep olduğu anlaşılır. Ama nasıl aşılandığı bilinmez. Bunun Peygamber efendimiz tarafından veya müfessirler tarafından açıklanması gerekir. Gezegenlerin dönüşleri de böyledir. Hangisi hangisinin etrafında ne kadar hızla döndüğünü Kur'an-ı kerimden anlayamayız. Âyet-i kerimeleri açıklamak için hadis-i şeriflere ve tefsir âlimlerinin kitaplarına bakmak gerekir.

Kur'an Allah kelamıdır
Kur'an-ı kerimin insanların yazmadığı, Allah kelamı bir mucize olduğu çeşitli yönlerden ispatlanmıştır:
Peygamber efendimiz, kimseden bir şey öğrenmemiş, hiç yazı yazmamış iken ve geçmişlerden ve etraftakilerden haberi olmayan insanlar arasında hâsıl olmuş iken, Tevrat’ta ve İncil’de ve bütün başka kitaplarda yazılı şeyleri bildirdi. Geçmişlerin hallerinden haber verdi. Her dinden, her meslekten ileri gelenlerin hepsini hüccet ve burhanlar söyleyerek susturdu. En büyük mucize olarak Kur'an-ı kerimi ortaya koydu. Allahü teâlâ, Resulüne buyuruyor ki:

(Sen bundan
[Kur'an-ı kerim gelmeden] önce bir kitap okumuş ve onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı bâtıl yoldakiler, [Kur'anı başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış] derler ve [Yahudiler de, Onun vasfı Tevrat’ta ümmidir, bu ise ümmi değil diye] şüpheye düşerlerdi.) [Ankebut 48]

Kur'an-ı kerimde kimsenin yapamayacağı, söyleyemeyeceği şeyler sayılamayacak kadar çoktur. Birkaçı şöyledir:
1-
İcaz ve belagattır. Yani az söz ile pürüzsüz ve kusursuz olarak, çok şey anlatmaktır. Bütün şairler, edebiyatçılar, Kur'an-ı kerimin nazmında ve manasında âciz ve hayran kalmışlar, bir âyetin benzerini söyleyememişlerdir. İcazı ve belagati insan sözüne benzemez. Yani, bir kelimesi çıkarılsa veya bir kelime eklense, lafzındaki ve manasındaki güzellik bozulur. Bir kelimesinin yerine koymak için, başka kelime arayan bulamamıştır.

2- Harfleri ve kelimeleri, Arap harflerine ve kelimelerine benzediği halde, âyetler, yani sözler ve cümleler, onların sözlerine ve şiirlerine hiç benzemiyor. Kur'an-ı kerimin yanında onların sözleri, cam parçalarının elmasa benzemesi gibidir. Bunu dil uzmanları pek iyi görmektedir.

3- Bir insan, Kur'an-ı kerimi ne kadar çok okursa okusun bıkmıyor, usanmıyor. Arzusu, hevesi, sevgisi ve zevki artıyor. Hâlbuki Kur'an-ı kerimin tercümelerinin ve başka şekillerde yazmalarının ve diğer bütün kitapların okunmasında, böyle arzu ve lezzet artması olmuyor. Usanç hâsıl oluyor. Yorulmak başkadır, usanmak başkadır.

4- Geçmiş insanların bilinmeyen hallerinden birçok şey Kur'an-ı kerimde bildirilmektedir.

5- İleride olacak şeyleri bildirmektedir. Bunlardan çoğu meydana çıkmış ve çıkmaktadır. Mesela, Rum suresinin 3. âyetinde mealen, (Rumlar, en yakın bir yerde mağlup oldu. Hâlbuki onlar, bu mağlubiyetten sonra birkaç yıl içinde [on yıla varmadan] galip gelecektir) buyuruldu.

Bu âyet, Rum Kayseri Heraklius’un on yıldan az zamanda, İran şahı Husrev Perviz ordusuna galip geleceğini önceden haber vermektedir. Aynen vaki oldu.

Allahü teâlâ, her asırda en az bir kişiyi Peygamber olarak göndermiş, ona çeşitli mucizeler vermiştir. Mesela, Hazret-i Musa zamanında sihir, büyücülük çok ilerlemişti. Hazret-i Musa asasını yere koyup büyük bir ejderha olmuş, sihirbazların ellerindeki aletleri, ipleri yutmuştur.

Hazret-i İsa zamanında tıp çok ileri idi. Hazret-i İsa mucize olarak, körleri iyi etmiş, ölüleri diriltmiştir.

Bizim Peygamberimizin zamanında ise edebi söz ve yazı sanatı çok ileri idi. Yarışmada birinci olan şiir, yazı ve konuşmalar Kâbe duvarına asılırdı. Kur'an-ı kerim gelince bunlar indirilip yerine, gelen âyetler kondu. İnatçı kâfirler hariç herkes Kur'an-ı kerimin Allah’ın kelamı olduğuna inandı.

Kur'an-ı kerimde mealen, (Bu Kur'an, Allah kelamıdır. İnanmıyorsanız, bir âyeti kadar siz de söyleyin! Söyleyemezsiniz) buyuruluyor. Bütün düşmanlar el ele verip, yıllarca uğraştıkları halde onun benzerini bugüne kadar söyleyemediler. Söylemek de mümkün değildir. Bunun dışında Peygamber efendimiz aleyhisselamın sayısız mucizesi görüldü.

Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(De ki: Mucizeler Allahü teâlânın kudreti ve iradesi ile olur.) [Ankebut 50]

Ancak Allahü teâlâ, enbiyasını ve evliyasını başka kullarından üstün tutmuş, başkalarına vermediği mucize ve keramet gibi harikaları, bu zatlara ihsan etmiştir.

Bugünkü İncillerde pek çok tenakuzlar vardır. Bu da, insan eliyle yazılmış olduğunu ispat eder. Hâlbuki Kur'an-ı kerimde tenakuz yoktur. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Eğer Kur'an, Allah’tan başkasından gelseydi, içinde pek çok tutarsızlık bulunurdu.)
[Nisa 82]

İkinci önemli husus, nasıl insan, bir karınca bile yaratamıyorsa, Kur'an-ı kerimin bir cümlesini meydana getiremez. 14 asırdan beri de, benzeri yazılamadı. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Eğer kulumuza
[peygambere] indirdiğimizden [Kur'anın Allah’tan geldiğinde] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğruysanız, Allah’tan gayri şahitlerinizi [putlarınızı, bilginlerinizi] de yardıma çağırıp, haydi onun benzeri bir sure meydana getirin! Bunu asla yapamazsınız.) [Bekara 23,24]

(Bu Kur'anın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler toplanıp, birbirine destek de olsalar, yemin olsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar.) [İsra 88]

Üçüncü husus ise, Kur'an-ı kerim hiç değiştirilemez. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kur'anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.)
[Hicr 9]

(Allah’ın kelamını [Kur'an-ı kerimi] kimse değiştiremez.) [Enam 115]

Bugüne kadar kimse değiştirememiştir. Birkaç ateistin veya ateist kılığına girip Kur’ana ve İslam’a saldıran misyonerlerin iftiralarının ne önemi olur ki. Allahü teâlâ, sahibi benim, koruyanı benim, şahidi benim buyuruyor. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini, doğruluk rehberi Kur’an ve hak dinle gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.) [Fetih 28]
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
Kuran "alemlere bir zikr (öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref)den başka bir şey değildir." (Kalem Suresi, 52) Kuran indirildiği günden kıyamet gününe kadar da, insanlığın yegane yol göstericisi olan son İlahi kitap olacaktır.
 
Üst Alt