Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur’an-ı kerimi herkes anlayamaz

ayyüzlü

New member
Katılım
24 Eki 2007
Mesajlar
599
Tepkime puanı
884
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Ýstanbul
Kur’an-ı kerimi tam olarak yalnız Resulullah anlamıştır. Çünkü muhatabı Odur. Kur’an Ona gelmiştir. Ondan başkası tam anlayamaz. Onun için Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]

Açıklamak, âyet-i kerimeleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir. Bırakın bizleri, ümmetin âlimleri de, âyetleri anlayabilselerdi ve kapalı olanları açıklayabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, sana vahy olunanları tebliğ et der, açıklamasını emretmezdi. Bu ve benzeri âyetlere rağmen, (Resulullah Kur’anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacı idi) diyen mezhepsiz türediler vardır. Eshab-ı kiram, ana dilleri Arapça olduğu halde, bazı âyetleri anlayamayıp, Peygamber efendimize sorarlardı. Resulullah, Kur’an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirmiştir. Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşer. Tefsir, yoruma değil, nakle dayanır.

M. Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
(Bir gün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e ince marifetleri, onun seviyesine göre anlatıyordu. Yanlarına Hazret-i Ömer gelince, konuşma üslubunu onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Hazret-i Osman gelince, yine konuşma tarzını değiştirdi. Hazret-i Ali de gelince konuşmasını, hepsinin anlayacağı tarzda değiştirdi. Resulullahın her defasında konuşma üslubunu değiştirmesi, oradaki zatların istidatlarının farklı oluşlarından meydana gelmiştir.) [Mek. Masumiyye 59]

Hadis-i şeriflerde (Benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer olurdu), (Osman’ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin kişi sorgusuz Cennete girecek) ve (Ben ilmin şehriyim Ali de kapısıdır) buyuruldu. Her üçü de bu derece yüksek olduğu ve Arabiyi çok iyi bildiği halde, Hazret-i Ebu Bekir’e anlatılan tefsiri bile anlayamadılar. Çünkü Peygamber efendimiz herkese derecesine göre anlatıyordu.

Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanlara akıllarına, anlayışlarına göre söyleyin, inkârcı olmasınlar, Allah’ı ve Resulünü yalanlamasınlar.) [Buhari]

Şahsi görüşe göre tefsir yapmanın büyük zararını iyi bilen Hazret-i Ebu Bekir, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler) buyurmuştur. (Şir’a)
Kur’an-ı kerimi, Arapça bilen de tam anlayamaz. Dil bilmek ayrı, ilim bilmek ayrıdır. Türkçe bilen, tıp, hukuk, fen bilgisini anlayabilir mi? Hadis-i şerifte, (Kur’an, Allah’ın metin ipidir. Manalarının hepsi anlaşılmaz) buyuruldu. Kur’an-ı kerim çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı şöyle bildirilmektedir:
(De ki, Rabbimin [hikmetli] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.) [Kehf 109]

Mevduat-ül-ulum’da deniyor ki:
(Kur’an ilmi, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek, sayısız acayip haller bulunan engin bir denizdir. Ondaki her ilmi öğrenmek, sırrına erişmek imkansızdır.)

İnsanların yazdığı anayasayı bile anlamak için hukukçulara gidiliyor. Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah’ın kelamını nasıl anlayabilir?

Beyrut’ta ana dili Arabi olan çok papaz var!
Sual: (Andolsun biz Kur’anı anlayasınız diye kolaylaştırdık, öğüt alan yok mu?) âyeti varken biz Kur’anı niye anlamayalım ki? Hadislere ne ihtiyaç var ki? Veya tefsire ne ihtiyaç olur ki? Allah biz kolaylaştırdık derken, niye Hadislere bakıp da işimizi zorlaştıralım?
CEVAP
Her ilmi ancak ehli anlar. Herkes, her ilmi bilmez. Evet Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kur'anı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mu?) [Kamer 17]
Tefsirlerdeki açıklaması şöyle:
(Kur'anı hıfzetmek, ezberlemek için kolaylaştırdık. O halde onun öğütlerini dinleyen, onu ezberleyen var mı?) [Celaleyn]

Mevduat-ül-ulumda (Tefsir ilminin dalları) kısmında buyuruluyor ki:
(Kur'an-ı kerim ilmi, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek sayısız acayip haller bulunan engin bir denizdir. Öyle yüksek ve metin bir dağdır ki, ondaki gariplikleri öğrenmek, her sırrına erişmek imkansızdır. Bu ilmin sayılmayacak kadar dalı, erişilmeyecek kadar fenni vardır.) Bu bölümde 8 temel ilim ile, 72 yardımcı ilim hakkında bilgi verilmektedir.
Herkes Kur'an-ı kerimi anlasa, ondan hüküm çıkarabilseydi, hadis-i şeriflere lüzum kalmaz, (Peygamberin emrettiğini yapın, yasakladığından sakının) buyurulmazdı. (Haşr 7)

Eğer herkes Kur'an-ı kerimi anlasaydı, 72 sapık fırka meydana çıkmazdı.
Kur'an-ı kerimi kendi görüşüne göre tefsir etmenin büyük hata olduğu, bu kimsenin Cehenneme gideceği, hatta kâfir olacağı hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Şu halde, (herkes Kur'anı anlar, herkes meal okusun, hadislere, fıkıh kitaplarına lüzum yok) demenin büyük bir cinayet olduğu meydandadır. Yüzenleri görüp de, (Denizde yüzmek kolaydır. Herkes yüzebilir) sanarak yüzme bilmeyen bir genci, okyanusun ortasına atmak, Kur'an-ı kerime mana vermek yanında çok hafif kalır. Çünkü yüzme bilmeyen boğulur; fakat Kur'an-ı kerime yanlış mana veren Cehenneme gider.

Piyasadaki Türkçe tefsirlerde, şahsi düşünceler vardır. Okuyana zararı, faydasından çoktur. Hele İslam düşmanlarının, zındıkların, bid'at sahiplerinin, Kur'an-ı kerimin manasını bozmak için yaptıkları tefsirler, birer zehirdir. Bunları okuyan genç zihinlerde, bir takım şüpheler, itirazlar hasıl olur. Zaten, bizim gibilerin, dinimizi öğrenmek için, tefsir ve hadis-i şerif okuyarak, hüküm çıkarması caiz değildir. Çünkü Kur'an-ı kerimi ve Hadis-i şerifi yanlış anlamak veya şüphe etmek imanı giderir. Yalnız Arabi bilmekle, tefsir ve Hadis anlaşılmaz. Her Arabi bileni, din âlimi sanan aldanır. Beyrut’ta ana dili Arabi olan çok papaz var; fakat, hiçbiri İslamiyet’i bilmez.

Bir okuyucu, (Yalnız senden yardım dileriz. Fatiha 5, Yalnız Allah’a güvenin, Maide 23, Yalnız benden korkun Bekara 40, âyetleri pek açıktır. Herkes anlar. Neresi açıklansın) diye sordu.

(Yalnız senden yardım dileriz) dedikten sonra, birinden bir bardak su istesek bu âyete aykırı mıdır, değil midir? Hangi hususta başkasından yardım istemeyeceğiz? Bunlar açık değildir.

(Yalnız Allah’a güvenin) buyuruluyor. Ne hususta Allah’a güveneceğiz? Bir doktora muayene olsak, ilaç verse, güvensek, bu âyete aykırı olur mu? Topkapı’dan Sirkeci’ye giden tramvaya binsek, "Bu tramvay, bizi Sirkeci’ye götürür" desek, Allah’tan başkasına mı güvenmiş olacağız? Demek ki güvenmenin izahı gerekir.

(Yalnız benden korkun) buyuruluyor. Başka bir âyet-i kerimede, (İnsanlardan korkmayın, benden korkun) buyuruluyor. (Maide 44) Hırsızdan, hainlerden ve yılandan korksak bu âyete aykırı olur mu? Demek ki açıklaması gerekli.

(Namaz kılın, zekat verin) buyuruluyor. (Hac 78, Nur 56) Namazın nasıl, kaç rekat kılınacağı, zekatın nasıl, hangi mallardan verileceği açık değildir. Bütün bunlar, hadis-i şeriflerle ve âlimlerin açıklaması ile anlaşılmıştır.

Fetih suresinin, (Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir) mealindeki 10. ve Bekara suresinin, (Doğu da, batı da Allah’ındır, nereye dönerseniz Allah’ın yüzü oradadır) mealindeki 115. âyet-i kerimesinin tevile ihtiyacı vardır.

Yine mealen buyuruluyor ki:
(Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir.) [Araf 155, İbrahim 4]

Bu âyetleri okuyan bir dinsiz, (doğru yola getiren ve sapıttıran Allah olduğuna göre, beni de dinsiz yapan Odur. Benim bunda ne suçum var) diyebilir. Bu bakımdan hadis-i şeriflere ve âlimlerin açıklamasına ihtiyaç vardır.

Nitekim, âyetlerden anladığına uyup, "hayır-şer Allah’tan olduğuna göre, bize günah işleten de Allah’tır. Biz günahlardan mesul değiliz" diyenler çıkmıştır.

İşte bu tehlikeyi önlemek için Peygamber efendimiz, gerekli açıklamayı yapmıştır. Âlimler de bunları açıklamış, artık, bahane kalmamıştır. Kur'an-ı kerimi anlamak için açıklamaya ihtiyaç olduğunu bizzat Hak teâlâ bildiriyor:
(Kur'anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da sakının!) [Haşr 7]

(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]

(Resulüme uyun ki, doğru yolu bulun!) [Araf 158, Nur 54]

(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]

(Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.) [Muhammed 33]

(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]

(Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, Peygambere de itaat etseydik! derler.) [Ahzab 66]
 

alphan

New member
Katılım
27 Haz 2008
Mesajlar
142
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Avusturya
Fussilet
(3) Bilgi ile donanmış bir toplum için ayetleri, Arapça bir Kur'an halinde ayrıntılı kılınmış bir kitaptır bu.



Araf
(169) Arkalarından, yerlerini alan halefler geldi. Bunlar, kitaba vâris olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine, bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söymemelerine ilişkin kitap mîsakı alınmamış mıydı? O kitabın içindekileri okuyup incelemediler mi? Âhiret yurdu, takvaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?



Araf
(52) Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.



Bakara
(2) İşte sana o kitap! Kuşku/ çelişme/ tutarsızlık yok onda. Bir kılavuzdur o, sakınanlar için.

Bakara
(285) Resul, Rabbinden kendisine indirilene inanmıştır; müminler de. Hepsi; Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, resullerine inanmışlardır. Allah'ın resullerinden hiçbirini ötekinden ayırmayız. Şöyle demişlerdi: "Dinledik, boyun eğdik. Affet bizi, ey Rabbimiz. Dönüş yalnız sanadır."

Ali İmran
(3) O, sana kitap'ı, önündekileri tasdikleyici olarak hak bir yoldan indirdi. Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti.

Ali İmran
(7) Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun teviline öncelik tanımak için kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez.

Ali İmran
(19) Allah katında din İslam'dır/barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah'ın ayetlerine nankörlük/Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, Allah, hesabı çabucak görecektir.

Ali İmran
(20) Seninle kanıt yarıştırmaya girerlerse şöyle söyle: "Ben yüzümü Allah'a teslim ettim. Bana uyanlar da." kitap verilenlerle ümmîlere de sor: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim olurlarsa doğruya ve güzele kılavuzlanmışlardır. Yüz çeviririlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir. Allah, kullarını görmektedir.

Ali İmran
(23) Şu kendilerine kitaptan bir pay verilmiş olanlara bak, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına çağırılıyorlar da içlerinden bir zümre yüz çevirerek dönüp gidiyor.


Ali İmran
(78) Onlardan bir zümre vardır, aslında kitap'tan olmayan birşeyi siz kitap'tan sanasınız diye, dillerini kitap'la eğip bükerler. O, Allah katında olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır." derler. Bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.


Enam
(59) Gaybın anahtarları O'nun yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olanı da bilir. O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın karanlıklarındaki bir dâne, yaş ve kuru her şey apaçık bir kitap'ın içindedir.

Enam
(89) İşte bunlardır kendilerine kitap, hükmetme gücü ve peygamberlik verdiklerimiz. Şimdi şu insanlar bütün bunları inkâr ederlerse biz, bunları inkâr etmeyecek bir topluluğu onlara vekil ederiz.

Enam
(92) Bu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir kitap. Kutsal-bereketli, kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına/dualarına devam ederler.

Enam
(114) Allah size kitap'ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah'ın dışında bir hakem mi arayayım? Kendilerine kitap verdiklerimiz, onun, Rabbinden hak olarak indirildiğini biliyorlar. Sakın kuşkuya düşenlerden olma.


Yunus
(1) Elif, Lâm, Râ. İşte sana hikmetlerle dolu kitap'ın ayetleri.

Yunus
(37) Bu Kur'an, Allah'ın berisinden birilerince yalan isnatlarla oluşturulmuş değildir. O, kendinden öncekinin tasdiki ve kitap'ın ayrıntılı kılınmasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. Âlemlerin Rabbi'ndendir o.

Yunus
(61) Bir iş ve oluşta bulunsan, Kur'an'dan bir şey okusan; herhangi bir iş yapsanız, siz ona dalıp gitmişken biz üstünüzde mutlaka tanıklarız. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey, ondan daha küçüğü de daha büyüğü de Rabbinden uzakta/gizli kalmaz; tümü apaçık bir kitaptadır.

Hud
(1) Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.

Hud
(6) Yerde hiçbir debelenen yoktur ki, rızkı Allah'ın üzerinde olmasın. O, onun karar kıldığı noktayı da bilir, emanet edildiği yeri de. Herşey, apaçık bir kitap'tadır.


Isra
(106) Onu, okunacak şeyleri toplayan bir kitap/ bir Kur'an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye kısımlara ayırıp ağır ağır indirdik.

Kehf
(1) Hamt o Allah'a ki, kuluna kitap'ı, kendisinde hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi.

Kehf
(49) Kitap ortaya konulmuştur. Günahkârların, onun içindekilerden korkup ürpererek şöyle dediklerini görürsün: "Vay başımıza! Ne biçim kitap bu! Ne küçük bırakmış ne büyük. Hepsini sayıp dökmüş!" Yapıp ettiklerini hazır bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye zulmetmiyor.


Enbiya
(10) Yemin olsun, size bir kitap gönderdik ki, öğüt ve uyarınız/zikriniz/şerefiniz yalnız ondadır. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?

Hac
(70) Bilmedin mi ki; Allah gökte ne var, yerde ne varsa hepsini bilir. Bunların tümü bir kitaptadır. Bütün bunlar Allah için çok kolaydır.

Hac
(78) Allah uğrunda O'na yaraşır bir gayretle didinin. O sizi seçmiş ve dinde size hiçbir güçlük çıkarmamıştır. Babanız İbrahim'in milletini esas alın. Allah sizi, önceden de şu kitap'ta da "Müslümanlar/Allah'a teslim olanlar" diye adlandırdı ki, resul sizin üzerinize bir tanık olsun, siz de insanlar üzerine tanıklar olasınız. O halde namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O'dur sizin Mevlâ'nız. Ne güzel Mevlâ'dır O, ne güzel yardımcıdır O!


Suara
(2) İşte sana gerçeği apaçık gösteren kitap'ın ayetleri...

Suara
(196) O, elbette ki öncekilerin kitaplarında da var.

Neml
(1) Tâ, Sîn. İşte bunlar Kur'an'ın ve açık-seçik beyanda bulunan kitap'ın ayetleridir.

Neml
(40) Kendinde kitap'tan bir ilim olan kişi de şöyle dedi: "Ben onu sana, gözünü açıp yumuncaya kadar getiririm." Derken Süleyman, tahtı, yanında kurulmuş görünce şöyle konuştu: "Rabbimin lütfundandır bu. Şükür mü edeceğim, nankörlük mü diye beni denemek istiyor. Esasında, şükreden, kendisi lehine şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse bilsin ki, Rabbim Ganî'dir, cömerttir."

Neml
(75) Yerde ve gökte hiçbir gayb yoktur ki, açıklayıcı bir kitap'ta olmasın.

Kasas
(2) İşte sana, açık-seçik beyanda bulunan kitap'ın ayetleri.


Sad
(29) Kutsal/bereketli bir kitap bu; sana indirdik ki onu, ayetlerini derin derin düşünsünler ve öğüt alabilsin temiz özlüler.

Zümer
(1) Bu kitap'ın indirilişi Azîz ve Hakîm olan Allah'tandır.

Zümer
(2) Emin ol, bu kitap'ı biz sana hak olarak indirdik. O halde, dini yalnız ona özgüleyerek Allah'a ibadet et/O'nun için iş yapıp değer üret!

Zümer
(23) Allah, sözün/hadisin en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili mânalar ifade eden bir kitap halinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri, Allah'ın zikri/Kur'an'ı karşısında yumuşar. Bu, Allah'ın kılavuzudur ki, onunla dilediğini/dileyeni hidayete erdirir. Allah'ın saptırdığına gelince, ona kılavuzluk edecek yoktur.

Zümer
(41) Kuşkusuz, bu kitap'ı biz sana insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Sen onlar üzerine vekil değilsin.

Zümer
(69) Yeryüzü, Rabbinin nuruyla parıldamış, kitap ortaya konmuş, peygamberler, tanıklar getirilip aralarında hakla hüküm verilmiştir. Onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.


Sura
(14) Kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler. Eğer belli bir süreye kadar erteleme sözü Rabbinden gelmiş olmasaydı, aralarında iş mutlaka bitirilirdi. Onların ardından kitap'a mirasçı olanlar da onun hakkında, işkillendiren bir kuşku içindedirler.


Nebe
(29) Oysaki biz, her şeyi iyiden iyiye sayıp kitaplaştırmıştık.

Mutaffifin
(9) Rakamlandırılmış bir kitaptır o.
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
kuranı herkes anlar fakat peygamber s.a.v gibi anlayamaz yine anlayan insan onun söylemleri ile anlar bunuda ifade etmek gerekir senin anlayacagın ve digerlerinin anlayacagı peygamber s.a.v anladıgı kadar açık degildir
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sayın İslamci (mümin)

İslam Forumda ki yıkıcı faaliyetleriniz nedeniyle daha önce banlanmıştınız. Yine bir kural ihlali yaparak şimdi de bir başka nick ile forum da aynı hareketlerin tekrarına tevessül ediyorsunuz.

İşte bu nedenle bu nickiniz ile de banlanarak, forum kuralları gereği islamci nicki ile yazdığınız tüm evvelki mesajlar da silinecektir.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
niye onun 5 beyni senin 250 gram beynin mi var? Allah(c.c.) onada akıl denen yetiyi vermiş, sanada vermiş. eğer ben akılsızım anlamam diyorsan o senin bileceğin iş.


yani sen bunu diyerek şunu mu demek istiyorsun. Allah(c.c.) peygambere torpil geçti. bizi es geçti. eğer böyle diyorsan bu Allah(c.c.)ın sonsuz adalet sıfatına yakışmaz. ve böyle düşünüyorsan Allah(c.c.) ın adaletini yabana atmış ve onu tam anlayamamışsın derim. ve böyle düşünmek Allah(c.c.) a iftiradır.

"İslamcı" nickini kullanmaya aslında utanmalısın. Yalnız Kur'an diyorsun ama küfrün merkezinde olduğunu göremiyorsun.
Muhammed (s.a.v.) senin asker arkadaşın yahut ahbabın değil, terbiyeli ol.
Bu halin ile sen Allah'a inanmayan bir ateistten beter birisin. Allah (cc) hidayet versin inşaallah.

Haniflere özenme, itikat olarak yakından veya uzaktan dahi olsa yanlarından geçmiyorsun, geçemezsin. haniflik ayet inkar etmek değil, belki daha başka bir şeydir. Ama senin kapasiten bunu çözemeyecek kadar sığ.

Biz de seni adam sanıp o kadar yazılar yazdık, yazık!
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
niye onun 5 beyni senin 250 gram beynin mi var? Allah(c.c.) onada akıl denen yetiyi vermiş, sanada vermiş. eğer ben akılsızım anlamam diyorsan o senin bileceğin iş.


yani sen bunu diyerek şunu mu demek istiyorsun. Allah(c.c.) peygambere torpil geçti. bizi es geçti. eğer böyle diyorsan bu Allah(c.c.)ın sonsuz adalet sıfatına yakışmaz. ve böyle düşünüyorsan Allah(c.c.) ın adaletini yabana atmış ve onu tam anlayamamışsın derim. ve böyle düşünmek Allah(c.c.) a iftiradır.

bir deliyi düsün birde akıllı olanı düsün ikisinin arasındaki farkı gör ve neden ALLAH bunu deli olarak yaratmışta seni akıllı olarak yaratmış bunu düsün ve ondan sonra konus sen kuranın ayetlerini anlasaydın zaten böyle konusmazdın ve egerki sen peygamber s.a.v kadar zekiyim diyorsan sordugumuz sorulara cevap vere bilseydin niye konuşmadın ve sustun söylemisin kardeşim ve her insanın durumu ve bulundugu konum farklıdır

radilkal abi bu insan anlamaz ve sadece isimde kalır islamcıgı ve yahut müminligi onun için konuşmaya degmez
 
Üst Alt