Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuran Da Zikrullah

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yüce Allah, dinle ilgili olup da, Kur’an’ın indiği dönemde Arap toplumunda var olmayan veya var olmasına rağmen orijinalliğini yitirmiş her sözcük ve kavramı, herhangi bir şekilde tahrifata uğramaması için Kur’an’da herkesin anlayacağı tarzda açıklamıştır. Buna karşılık, yozlaşmamış, bozulmamış sözcük ve kavramlar ise Kur’an’da, “Ma’lumu ilam (bilineni tekrar bildirme)” olmasın diye -zira aksi durum Kur’an’ın vecizliği ile bağdaşmaz- izahat verilmeksizin yer almıştır. Meselâ Kur’an, “namaz”ı tarif etmemiştir. Çünkü “es-salat (namaz)” sözcüğü Araplar arasında bilinen ve sürekli NİYAZ ETMEK anlamında kullanılan bir sözcüktür. Gerçekten de “namaz”, İbrahim peygamberden itibaren bütün peygamberlere görev olarak verilmiş ve toplumlarda varlığını devam ettirmiştir (Enfal; 35, Tövbe; 54, Enbiya; 73, Bakara; 43, Âl-i Imran; 43, Hud; 87, Meryem; 31, 55, Ta Ha; 14). Kur’an’da “namaz” tarif edilmemiştir ama “abdest” adı verilen namaz öncesi TEMİZLİK, eski toplumlarda olmadığından Maide suresinde açıklanmıştır:

Maide; 6: Ey iman sahipleri! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, topuklara kadar ayaklarınızı da (meshedin/ yıkayın). Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin …

Bu konudaki bir başka örnek de YEVMİ-D-DİN terimidir. Bu kavram da peygamberimiz ve Arap toplumu tarafından önceden bilinmeyen ve ilk defa Fatiha suresinde geçen bir kavramdır. Bu kavramın ne olduğu ise İnfitar suresinde açıklanmıştır:

İnfitar; 15-19: Din günü girerler oraya. Onlar ondan görülmeyecek şekilde uzaklaşmış değillerdir. Ve Din gününün ne olduğunu sana ne bildirdi? Sonra, Din gününün ne olduğunu sana ne bildirdi? Bir gündür ki o, hiçbir kimse başka bir kimse için hiçbir şeye güç yetiremez. Ve o gün buyruk yalnız Allah’ındır.

Keza “LEYLETÜ-L-KADR (KADİR GECESİ)” tabiri de insanlara ilk olarak Kur’an ile duyurulmuş ve ne olduğu yine Kur’an’da açıklanmıştır. Diğer taraftan, eski toplumlara da farz kılınmış bir ibadet olan “oruç” kavramı, zaman içerisinde orijinalliğini kaybettiğinden, Kur’an’da detaylı olarak açıklanmıştır. Orucun ne zaman tutulacağı, orucun süresi, orucu kimlerin tutup kimlerin tutmayacağı, oruçlunun yapabileceği ve yapmaması gereken davranışlar, Bakara suresinin 183-187. ayetlerinde, en kalın kafalı kişinin bile anlayabileceği açıklıkta bildirilmiştir. Böyle olmasına rağmen, oruç ibadetini hâlâ başkalarından öğrenmeye çalışanlara tavsiyemiz; birazcık zahmete katlanarak konuyu Kur’an’dan okumaları ve bu vesileyle Kur’an ile tanışmalarıdır.
Dinlerini Kur’an’dan öğrenen inananlar öncelikle şunu bilmelidirler ki; Kur’an Allah’ın koruması altındadır ve hiç kimsenin onu bozması ve içine yalan yanlış şeyleri sokması mümkün değildir:

Hicr; 9: Hiç kuşkusuz Biz, o ZİKİRİ Biz indirdik Biz. Ve mutlaka Biz onun için koruyucularız.

Ayrıca, dinlerini Kur’an’dan öğrenen inananlar hiç akıllarından çıkarmamalıdırlar ki; Kur’an anlaşılmaz, çözümü zor denklemler yumağı değildir. Kur’an, MÜBİN’dir, MUFASSAL’dır. Açıklanması gereken her şey Kur’an’da açıklanmış ve Yüce Allah’ın mesajı sadece Kur’an’da AÇIK AÇIK anlatılmış ve izah edilmiştir. Örnek olarak İsra ve Fussılet surelerinde Kur’an’ın “şifa” olduğu bildirilmiştir:

İsra; 82: Ve Biz Kur’an’dan, inananlar için ŞİFA ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Ve (bu) zalimlerin yıkımını artırmaktan başka katkı sağlamıyor.

Fussılet; 44: Ve eğer Biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette: “Ayetleri detaylandırılmalı değil miydi? İster yabancı dilde ister Arapça!” diyeceklerdi. De ki: “ O, iman edenler için bir kılavuz ve bir ŞİFADIR. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur’an onlar üzerine bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekândan seslenilmektedir.

Kur’an’ın neye “şifa” olduğu ise Yunus suresinde açıklanmıştır:

Yunus; 57: Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt. GÖĞÜSLERDEKİNE ŞİFA, inananlara bir kılavuz ve bir rahmet geldi.

Görüldüğü gibi, Kur’an’ın neye şifa olduğu sorusu Yüce Allah tarafından yine Kur’an’da cevaplandırılmıştır. Allah’ın açıklamalarına göre Kur’an nezleye gribe, ülsere kansere, baş ağrısına, diş ağrısına değil, göğüslerdekine yani, DÜŞÜNCENİN, AKLIN ÜRÜNÜ OLAN HASTALIKLARA ŞİFAdır. Diğer bir ifadeyle Kur’an; küfür, şirk, her türlü ahlâksızlık ve her türlü rezilliği de içine alan gönül yaralarına, gönül dertlerine şifadır. Ayette bu “şifa”nın “öğüt” de olduğu bildirildiğine göre demek oluyor ki DÜŞÜNCENİN, AKLIN ÜRÜNÜ OLAN HASTALIKLARDAN mustarip olanlar, ancak bir şifa olan bu öğüdü, Kur’an’ı okuyup anladıklarında bu dertlerinden kurtulacaklardır (Amenna/ şüphesiz inandık ve tasdik ettik). Peki, ya içinde ne olduğunu bilmediği kâğıt parçalarını muskacılardan alıp üstlerinde taşıyanların, Kur’an’ı süslü kılıflar içinde saygıyla (!) evin en yüksek yerinde asılı tutarak ondan medet umanların ve ne olduğunu bilmeden hatim inenlerin durumları nicedir (kulakları çınlasın)?

Dine ait konuların sadece Kur’an’dan öğrenilmesi gerektiğine dair olan bu açıklamalardan sonra asıl konuya dönülecek olursa, “ZİKR” sözcüğünün sözlük anlamı; “anmak, hatırlamak, hatırdan çıkarmamak, unutmamak, öğüt almak, ibret almak” demektir. Sözcük, gerek “zikr” mastarı ve gerekse diğer tüm türevleri olarak Kur’an’da hep bu sözlük anlamıyla kullanılmıştır.
Ancak sözcük “EZ-ZİKR” şekli ile, yani başındaki harf-i tarif ile muarref (belgisizliği giderilmiş, belirtili bir sözcük yapılmış) hâlde MECAZ-I MÜRSEL olarak, “ÖĞÜT VERME” ekseni etrafında Semavî Kitaplar için yani, Vahy, İlâhî Kitap; Kur’an, İncil, Tevrat, Zebur için kullanılmıştır (Âl-i Imran; 58, A’râf; 63, 69, Hicr; 6, Enbiya; 7, 42, 50, 105, Furkan; 29, Şuara; 5, Ya Sin; 69, Sad; 1, 8, 49, 87, Zümer; 23, Fussılet; 41, Şûra; 5, Zühruf; 36, 44, Kamer; 25, Kalem; 51, Tekvir; 27, Kehf; 83, Ta Ha; 10, 99, 113, Saffat; 3, 168, Talâk; 10, Mürselât; 5, Müminun; 71, En’âm; 90).
“Zikr” sözcüğü, “ALLAH” sözcüğü ile tamlama yapılıp, “ZİKRULLAH” olarak ifade edildiğinde anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demek olur ki bizim de ana konumuz budur. Yani “zikr” mastarı (fiilin kökü) ma’mulüne muzaf olarak izafet-i lâfziyye oluşturduğunda (“anmak” mastarı, tümleci olan “ALLAH” sözcüğü ile tamlama oluşturduğunda) anlamı; “ALLAH’I ANMAK” demektir. Nitekim Kur’an ayetlerinde de “… Allah’ı ANARLAR”, “… Allah’ı ANMAYA koşunuz” tarzında kullanılmıştır.
Kur’an’da yüzlerce ayette geçen ”zikr” mastarı ve bu sözcükten türemiş olan “zikrullah” ifadesi, “salat (namaz)”, “savm (oruç)”, “zekât” gibi bir DİNÎ TERİM olmayıp, bir fiildir ve “yemek”, “içmek” gibi bir eylem ifade eder. Bilindiği gibi “namaz” bir dinî terimdir ve; “belirli zamanlarda, belirli beden hareketleriyle, belirli dua ve ayetlerin okunmasıyla yapılan bir kulluk” demektir. Aynı şekilde “oruç” da bir terim olup; “belirli bir zaman diliminde özel bir amaçla, yemeyi içmeyi ve cinsel ilişkiyi terk etmek” demektir.
İşin aslı böyle olmasına rağmen, Arapçadan Türkçeye yapılan tüm çevirilerde “zikr” sözcüğü Türkçeleştirilmeden Arapça olarak bırakılmış ve böylece sözcük, sanki bir dinî terim gibi kullanıla gelmiştir. Bu bilgisizlik her zamanki gibi, açıkgözler ve art niyetliler tarafından sömürülmüş ve cahil halk arasında zikir halkaları, zikir şekilleri ve zikir aletleri icat edilmiştir. Bu sözcüğün yanlış algılandığının farkında olan İslâm düşmanları ise, binlerce senedir sürdürdükleri faaliyetlerine bu konuyu da dahil ederek Müslümanların daha fazla uyuşturulmalarını, daha çok perişan edilmelerini, daha derin SAPIKLIĞA DÜŞÜRÜLMELERİNİ sağlamışlar, üstelik de bu saplığın yararlarını, faziletlerini anlatan kitaplar yazarak bunları Müslümanlara satmışlardır.

Kur’an’ın bir çok ayetinde “zikrullah”tan (Allah’ın anılmasından) bahsedilerek bunun önemine ve gereğine değinilmektedir:

Âl-i Imran; 191: O (Aklını kullanan) kişilerdir ki, ayakta, otururken yan yatarken ALLAH’I ANARLAR ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler: “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşu boşuna yaratmadın! Senin şanın yücedir. Bizi ateşin azabından koruyuver!”

Nisa; 103: Sonra da namazı tamamlayınca, artık ALLAH’I AYAKTA, OTURARAK, YAN YATMIŞKEN ANIN. Sonra sükûnet bulduğunuzda da, namazı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz, müminler üzerine vakitlenmiş bir farz olmuştur.
Müslümanlar, Kur’an’da bu kadar önem verilen “zikrullah”ın ne demek olduğunu, nasıl yapılacağını Kur’an’dan öğrenecek yerde sözünü ettiğimiz İslâm düşmanlarından öğrenmeye kalkınca, ortaya “zikr” yaptıklarını söyleyen bir takım gruplar çıkmıştır. Bu gruplar Dünya üzerinde, özellikle geri kalmış, sürünen Müslüman ülkelerde binlerce cemaat, tarikat, zikir halkaları şeklinde oluşmuş, haftanın belirli gün ve saatlerinde doksan dokuzluk, binlik, on binlik elde tespihleriyle “zikr” yaptıklarını zannederek “Allah, Allah”, “La ilahe illallah, La ilahe illallah” veya “Hu, Hu” diye bağırıp durmuş ve bu yaptıklarıyla da kolayca ve garanti olarak cennete gideceklerine inanmışlardır. Acaba bunların yaptıkları ve inandıkları doğru mudur?
Hayır! Bu tarz inanışlar doğru değildir ve bu tip yozlaştırılmış davranışların hiç kimseye bir yararı olmaz. Parayı çok seven veya paraya ihtiyacı olan bir kimsenin herhangi bir para kazanma uğraşısına girmeden, eline bir tespih alıp günde binlerce kez “para, para, para, ...” diye sayıklamak suretiyle para kazanması nasıl mümkün değilse, ahirette cennetle ödüllendirilmek isteyen bir kimsenin de, yukarıda açıkladığımız yoz ve saçma davranışlarla Allah’ın rızasını kazanması mümkün değildir. Çünkü Yüce Allah, cennetin bedelini Kur’an’da bildirmiştir:

Tövbe; 111: Kesinlikle Allah, Müminlerin CANLARINI ve MALLARINI, KARŞILIĞINDA CENNET VERMEK ÜZERE SATIN ALMIŞTIR. …

Cennetin bedelinin CANLARIMIZ ve MALLARIMIZ olduğunu söyleyen yukarıdaki ayet Kur’an’da duruyor iken, bir Müslüman’ın bilmem kaç tane tespih çekerek Allah’ın rızasını kazanmayı umması ve cennete gireceğine inanması; ucuza cennet kapatma uyanıklığından (!) veya ömrünü lâklâkla geçiren leylek gibi, ömrü bilinçsizce harcama enayiliğinden başka nedir ki? İslâm düşmanları tarafından uydurulan bu tip yalanlar, Müslümanları gayretten, faaliyetten, rekabetten uzaklaştırıp, tembelliğe, miskinliğe ve uyuşukluğa sevk etmekte ve bu yalanlara uyarak dünya hayatını Allah’ın razı olmayacağı şekle sokanların ahiret hayatlarını da karartmaktadır.
Oysa, Allah’ın bizden beklediği doğru davranışların hepsi Kur’an’da mevcuttur. Bir Müslüman olarak bize düşen, Allah’ın bizden istediklerini Kur’an’daki şekliyle öğrenip uygulamaktır. Konumuz hakkında da Yüce Allah, kendisini anmamızı emretmiştir. Dinini Kur’an’dan öğrenen bir Müslüman’ın bunun nasıl yapılacağını öğrenmek için yapacağı tek şey Kur’an’a başvurmaktır. Çünkü, “Madem ki Yüce Allah kendisini anmamızı istemiştir, bunun nasıl yapılacağını da mutlaka bize bildirmiştir.” mantığı ile başvurulacak ve Allah’ın mesajını taşıyan yegâne kaynak Kur’an’dır. Nitekim Yüce Allah, “zikrullah” eyleminin, kendisinin gösterdiği şekilde yapılmasını istemiştir:

Bakara; 198: Rabbinizden bir lütuf istemenizde hiçbir sakınca yoktur. Sonra Arafat’tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş’ari-Haram’da ALLAH’I ANIN. Ve O’nu O’nun SİZE GÖSTERDİĞİ GİBİ ANIN. Ve siz bundan önce gerçekten sapıklardan idiniz.

Yüce Allah’ın, kendisini anmamız için bize gösterdiği, öğrettiği şekil ise iki ayet sonrasında bildirilmiştir:

Bakara; 200: Sonra da ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine ALLAH’I ANIN, TIPKI BABALARINIZI ANDIĞINIZ GİBİ. Hatta DAHA KUVVETLİ BİR ANIŞLA ANIN. İnsanlardan bazısı, “Ey Rabbimiz bize dünyada ver!” diyen kimselerdir. Onun için de Ahiret’te bir nasip yoktur.

Ayetlerden açık ve net olarak anlaşıldığı gibi Yüce Allah, kendisini babalarımızı andığımız gibi, hatta daha kuvvetle/ şiddetle anmamızı emretmektedir.
Bu durumda, öncelikle babalarımızı nasıl andığımızı düşünmemiz gerekmektedir. Babasını, elde otuz üçlük, doksan dokuzluk, binlik, ... tespih, gece gündüz “Baba, Baba ...” diye diliyle anan bir kişinin bile mevcudiyeti söz konusu olamayacağına göre, burada düğümü çözecek olan ipucu, babamızı anmamızın, onu düşünmemizin nasıl olması gerektiğindedir.
Babalarımızın bizlere “Oğlum/ kızım beni unutma!” dedikleri zaman, elimize bir tespih alıp gece gündüz durmadan “Baba, Baba ...” diye tespih çekmemizi kastetmedikleri kesindir. O hâlde babalarımızı anmamız; “onları düşünmemiz, onları aklımızdan çıkarmamamız, ONLARIN BİZLER ÜZERİNDEKİ HAKLARINI DÜŞÜNÜP, ONLARA KARŞI MADDÎ VE MANEVÎ SORUMLULUKLARIMIZI HATIRLAYIP ONLARA SEVGİDE SAYGIDA KUSUR ETMEMEMİZ” demektir.
Aksi görüşte olup “zikrullah”ı tespihle yapan zihniyetin, Allah’ın Bakara suresinin 152. ayetinde verdiği “BENİ ANIN ki, Ben de sizi ANAYIM” mesajı hakkında ayrıca kafa yormalarında ve Allah’ı “Allah, Allah …” diye anan kullarını, Allah’ın “kulum, kulum …” diye mi andığını düşünmelerinde, kendi çıkarları açısından büyük yarar vardır.
Bu dini en iyi anlayan ve en iyi uygulayanların, peygamberimiz ile onun çağdaşı olan ve ondan eğitim, terbiye alan Müslümanlar, yani sahabe-i kiram oldukları hiç şüphesiz ve tartışmasızdır. Onlar ise bu ayetleri, bugünkü sapık tarikat, tekke ve tasavvuf anlayışıyla anlayıp uygulamamışlardır. Onların, ellerinde tespih, bilmem kaç kere “Allah, Allah ...” dediklerini kimseler duymamış, kitaplar yazmamıştır. Onlar, ömürlerini lâklâkla geçirmemişlerdir. Çünkü onlar LÂFLA PEYNİR GEMİSİNİN YÜRÜMEYECEĞİNİ bilmekteydiler. Onlar, kişinin aynasının “iş” olduğunun, lâfına bakılmayacağının bilincinde oldukları için ömürlerini hep EĞİTİM ile ve Allah için mücadele (cihad) ile geçirmişlerdir.

Netice olarak anlıyoruz ki ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI, halk arasında uygulandığı tarzda; elde tespih, dil ile “Allah, Allah …” demek değildir. ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI; Allah’ın bizler üzerindeki haklarını ve bize sunduğu nimetleri düşünmek, kul olarak O’na karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimizin kontrolünü yapmak ve verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek ve daima bu bilinç içerisinde olmaktır.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
sanırım bazı şeyleri yanlış yorumlamışsınız , aşağıdaki ayetler yeterlidir;
Ahzab 41- Yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran).
Ey amenu olanlar! Allah’ı çok zikirle (Günün Yarısından fazla) zikredin.


Müzemmil 8- Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Rabbinin (Allah’ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O’na (Allah’a) dön (ulaş, vasıl ol).
 

aklý selim

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
3 Kas 2006
Mesajlar
120
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
sanırım bazı şeyleri yanlış yorumlamışsınız , aşağıdaki ayetler yeterlidir;
Ahzab 41- Yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran).
Ey amenu olanlar! Allah’ı çok zikirle (Günün Yarısından fazla) zikredin.


Müzemmil 8- Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Rabbinin (Allah’ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O’na (Allah’a) dön (ulaş, vasıl ol).

selamun aleykum,çapanoğlu kardeş herhalde putkıran gönündeki putları kıramadığından ZİKİR olarak refleks hareketi anlıyor!
Halbuki zikir kuru kuru Allah,Allah ve benzeri sözcükleri robot gibi tekrarlamak değil!Her şekilde Allah'ı anmak,hatırlamak!
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
sanırım bazı şeyleri yanlış yorumlamışsınız , aşağıdaki ayetler yeterlidir;
Ahzab 41- Yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran).
Ey amenu olanlar! Allah’ı çok zikirle (Günün Yarısından fazla) zikredin.


Müzemmil 8- Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Rabbinin (Allah’ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O’na (Allah’a) dön (ulaş, vasıl ol).



Nedir yahlış olan yorumum, eğer belirtirseniz memnun kalırım, keza, kopuk olarak değil bir bütün olarak ele alınmış bir yazı, kopukluk neresinde size göre
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
selamun aleykum,çapanoğlu kardeş herhalde putkıran gönündeki putları kıramadığından ZİKİR olarak refleks hareketi anlıyor!
Halbuki zikir kuru kuru Allah,Allah ve benzeri sözcükleri robot gibi tekrarlamak değil!Her şekilde Allah'ı anmak,hatırlamak!


bu cümlenizi cehelate veriyorm çünkü bellikişu ayeti okumamışsınız;
Müzemmil 8- Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).
Rabbinin (Allah’ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O’na (Allah’a) dön (ulaş, vasıl ol).

maşallah Allah , Rabbini ismiyle zikret derken sen sadece makine gibi Allah deme diyorsun ve büyük bir edepsizliktir bu . ve soruyorum senin rabbinin ismi nedir? benim Rabbimin ismi Allah C.C: ve onu , onun ismiyle zikretmemi söyliyen yine Rabbimdir dileyen ayete uysun dileyen uymasın...hekresi aklı selim olmaya çağırıyorum....
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Selam

Çapanoğlu kardeşim,

Hazırladığın bu güzel çalışmayı bizlerle paylaştığın için çok teşekkür ederim.

Selamlar!
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
hucular varsa anlatsın işin aslını
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
hucular varsa anlatsın işin aslını

sanırım hu nedemek bilmiyorsunuz;

ALLAH = Hû (Hüve=O=Vücud]


Hayy'dan gelen Hû'ya gider tabirinin asılmanasıda ;
Allah'tan gelen Allah'a gider. yani Hû Allah demektir
bu nednele hu cular dan kastın Allah ı müzemmil suresi 8. ayete göre zikredenler ise buyur öğrnemek istediğin işin aslı nedir? bir ikincisi bu hucular tabirini kullanmak manasını bilmediğinizi gösterirki bilseydiniz şayet göz göre göre yanlışa düşmezdiniz çünkü bu tabir kendini Allah diyenlerdne soyutlamaktır ki sorarım kim Allah demez?
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Günlük hayatımızda, yer yer, “falanın kalbi bozuk” yahut, “filânca kalp ameliyatı geçirmiş” gibi sözler ederiz. Bu konuşmalarımızda, kalbi, iki ayrı mânâsıyla kullanırız. Bunlardan biri maddî, diğeri ise mânevîdir. Bir başka ifadeyle, biri zâhirî, diğeri bâtınî...

Maddî kalp, bedenin her yanına kan pompalayan harika bir cihaz. Bu kalp bütün bir kâinata muhtaç. Kâinattan insanı süzen ve insan fabrikasında gıdaları ete, kemiğe, kana, iliğe çeviren bir kudret, o kalbi çalıştırmakta ve kanı bedenin her köşesine sevketmektedir.

Evet, kalbin zâhiri bütün kâinata muhtaçtır. Ve kalp bu hâliyle Allah’ın Samed ismine âyinedir. Maddî kalbin kâinata ve içindeki eşyaya olan ihtiyacını, ancak her muhtacın ihtiyacını gören ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah yerine getiriyor, Samed isminin tecellisiyle... Kalp bu yönüyle bir ağaçtan, bir çiçekten pek fazla ileri değil. Onlar da kâinatın her şeyine muhtaç. Onlar da bu ihtiyaçlarının görülmesiyle Samed ismine âyine oluyorlar.

Kalbin bâtınına gelince, Samediyete en büyük âyine odur.

“Bâtın-ı kalp âyine-i Samed’dir.”
Bu hakikatı: “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.” âyet-i kerimesi ders verir.

Bedendeki her organın kendine göre bir çeşit tatmini söz konusudur. Göz görmekle, kulak işitmekle tatmin oluyor. Dilin tatmini tat ile, mideninki gıda iledir. Kalbin ise en büyük ihtiyacı, imandır.

Ben kimin mahlûkuyum? Şu âlem kimin mülkü? Bu dünyada kimin misafiriyim? Daha sonra nereye gideceğim? Beni misafir eden zât, benden ne istiyor?

İşte kalbin bâtını, bu gibi soruların cevaplarıyla tatmin oluyor. Onun talebi mârifetullah olunca, elbette, Samediyete en büyük âyine o olacaktır. Maddî kalb bu kâinatın maddesine muhtaçtır; batın-ı kalb ise bu âlemin sahibini tanımaya, bilmeye, O’na iman ve itaat etmeye.

Kalbin Rabbi, onun ancak zikirle tatmin olacağını bildiriyor bize. Nedir zikir? Kelime mânâsıyla “hatırlama”. Allah’ı hatırlatan her hâdise, her levha, her ilmî eser birer zikir vesilesidir.

Kalp, bu kâinatın özüyle beslenir, mânâsıyla ilgilenir. Onun işi bu âlemle değil, onda tecelli eden İlâhî isimlerledir. Göz elmaya bakadursun, kalp esmaya nazar eder.

Ve böylece kalp, Samediyete ulvî bir âyine olur
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Allah c.c. razı olsun;

73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).

Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön.


29/ANKEBUT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri) ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya'lemu mâ tasneûn (tasneûne).

Sana Kitab'tan vahyedileni oku, namazı kıl. Çünkü namaz kötülükten ve fuhşiyattan meneder ama Allah'ın zikri, en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir

32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem'a vel ebsâre vel ef'ideh(ef'idete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).

Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine ruhundan üfürdü ve onu sem'î , basar (kalbin görme hassası) ve fuad (kalbin idrak etme hassası) hassalarına (sahip) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
 

türkmani

New member
Katılım
1 Ara 2006
Mesajlar
228
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
45
"EY İMAN EDENLER!ALLAH'I ÇOK ZİKREDİNİZ."AHZAB 33/41
"RABBİNİ İÇİNDEN,KORKARAK,YALVARARAK,FAKAT YÜKSEK OLMAYAN BİR SESLE,SABAH VE AKŞAM ZİKRET,GAFİLLERDEN OLMA."A'RAF 7/205
NAMAZI KILIP BİTİRDİĞİNİZ ZAMAN.AYAKTA İKEN,OTURURKEN VE YANLARINIZ ÜZERE YATARKEN ALLAH'I ZİKREDİNİZ." NİSA 4/103
"ALLAH'IN GÜZEL İSİMLERİ VARDIR.O'NA,ONLARLA DUA EDİNİZ." A'raf 7/180
Zikrin bir emir olduğunu açıkça beyan eden ve sadece bir kaçını sıraladığımız bu ayet-i kerimeler zikrullahın önemini apaçık anlatmaktadır.Mesela sadece tek bir ayetle sabit olan abdest emrine uymamak,abdesti terk etmek ve bunda isyan etmek kişiyi küfre götürecek kadar büyük bir günah ikenbu kadar sayıda ayet ile emredilen zikrullahı terketmenin hiçbir mazereti olamaz.
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
"EY İMAN EDENLER!ALLAH'I ÇOK ZİKREDİNİZ."AHZAB 33/41
"RABBİNİ İÇİNDEN,KORKARAK,YALVARARAK,FAKAT YÜKSEK OLMAYAN BİR SESLE,SABAH VE AKŞAM ZİKRET,GAFİLLERDEN OLMA."A'RAF 7/205
NAMAZI KILIP BİTİRDİĞİNİZ ZAMAN.AYAKTA İKEN,OTURURKEN VE YANLARINIZ ÜZERE YATARKEN ALLAH'I ZİKREDİNİZ." NİSA 4/103
"ALLAH'IN GÜZEL İSİMLERİ VARDIR.O'NA,ONLARLA DUA EDİNİZ." A'raf 7/180
Zikrin bir emir olduğunu açıkça beyan eden ve sadece bir kaçını sıraladığımız bu ayet-i kerimeler zikrullahın önemini apaçık anlatmaktadır.Mesela sadece tek bir ayetle sabit olan abdest emrine uymamak,abdesti terk etmek ve bunda isyan etmek kişiyi küfre götürecek kadar büyük bir günah ikenbu kadar sayıda ayet ile emredilen zikrullahı terketmenin hiçbir mazereti olamaz.


Hicr Suresi 9 Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.

Peki, zikir olarak bu ayeti nasıl anlayacağız, bir açıklama yaparmısın sevgili kardeşim
 
Z

zeynep_hearty

Guest
evet kuran okumakta bir zikir çeşitidir bunun aksini iddea eden olmadı..fakat Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön.ayetinden ne anlıyorsunuz sizde bu ayeti açıklarsanız..selam ve dua ile..
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Sevgili Zeynep Hanım, burayı bir kez daha ama dikkatlice okusanız, kafanızdaki soruların cevabını bulacaksınız, buyrun

Bakara; 200: Sonra da ibadetlerinizi bitirdiğinizde yine ALLAH’I ANIN, TIPKI BABALARINIZI ANDIĞINIZ GİBİ. Hatta DAHA KUVVETLİ BİR ANIŞLA ANIN. İnsanlardan bazısı, “Ey Rabbimiz bize dünyada ver!” diyen kimselerdir. Onun için de Ahiret’te bir nasip yoktur.

Ayetlerden açık ve net olarak anlaşıldığı gibi Yüce Allah, kendisini babalarımızı andığımız gibi, hatta daha kuvvetle/ şiddetle anmamızı emretmektedir.
Bu durumda, öncelikle babalarımızı nasıl andığımızı düşünmemiz gerekmektedir. Babasını, elde otuz üçlük, doksan dokuzluk, binlik, ... tespih, gece gündüz “Baba, Baba ...” diye diliyle anan bir kişinin bile mevcudiyeti söz konusu olamayacağına göre, burada düğümü çözecek olan ipucu, babamızı anmamızın, onu düşünmemizin nasıl olması gerektiğindedir.
Babalarımızın bizlere “Oğlum/ kızım beni unutma!” dedikleri zaman, elimize bir tespih alıp gece gündüz durmadan “Baba, Baba ...” diye tespih çekmemizi kastetmedikleri kesindir. O hâlde babalarımızı anmamız; “onları düşünmemiz, onları aklımızdan çıkarmamamız, ONLARIN BİZLER ÜZERİNDEKİ HAKLARINI DÜŞÜNÜP, ONLARA KARŞI MADDÎ VE MANEVÎ SORUMLULUKLARIMIZI HATIRLAYIP ONLARA SEVGİDE SAYGIDA KUSUR ETMEMEMİZ” demektir.
Aksi görüşte olup “zikrullah”ı tespihle yapan zihniyetin, Allah’ın Bakara suresinin 152. ayetinde verdiği “BENİ ANIN ki, Ben de sizi ANAYIM” mesajı hakkında ayrıca kafa yormalarında ve Allah’ı “Allah, Allah …” diye anan kullarını, Allah’ın “kulum, kulum …” diye mi andığını düşünmelerinde, kendi çıkarları açısından büyük yarar vardır.
Bu dini en iyi anlayan ve en iyi uygulayanların, peygamberimiz ile onun çağdaşı olan ve ondan eğitim, terbiye alan Müslümanlar, yani sahabe-i kiram oldukları hiç şüphesiz ve tartışmasızdır. Onlar ise bu ayetleri, bugünkü sapık tarikat, tekke ve tasavvuf anlayışıyla anlayıp uygulamamışlardır. Onların, ellerinde tespih, bilmem kaç kere “Allah, Allah ...” dediklerini kimseler duymamış, kitaplar yazmamıştır. Onlar, ömürlerini lâklâkla geçirmemişlerdir. Çünkü onlar LÂFLA PEYNİR GEMİSİNİN YÜRÜMEYECEĞİNİ bilmekteydiler. Onlar, kişinin aynasının “iş” olduğunun, lâfına bakılmayacağının bilincinde oldukları için ömürlerini hep EĞİTİM ile ve Allah için mücadele (cihad) ile geçirmişlerdir.

Netice olarak anlıyoruz ki ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI, halk arasında uygulandığı tarzda; elde tespih, dil ile “Allah, Allah …” demek değildir. ZİKRULLAH/ ALLAH’IN ANILMASI; Allah’ın bizler üzerindeki haklarını ve bize sunduğu nimetleri düşünmek, kul olarak O’na karşı sorumluluklarımızı yerine getirip getirmediğimizin kontrolünü yapmak ve verdiği görevleri eksiksiz yerine getirmek, nimetlerine karşı şükredip nankörlük etmemek ve daima bu bilinç içerisinde olmaktır.
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Sonuç kısmını iyi okuduğumuzda zaten gerçek zikrin tanımı ortaya çıkmaktadır
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Hicr Suresi 9 Hiç kuşkusuz, o zikiri/Kur'an'ı biz indirdik, biz; her hal ve şartta onu muhakkak koruyacak olan da biziz.

Peki, zikir olarak bu ayeti nasıl anlayacağız, bir açıklama yaparmısın sevgili kardeşim

bu soru salat kelimesi içinde geçerli, kimi yerde dua anlamındadır, kim yerde namaz bu tür şeylere takılmıyalım yoksa bunun gibi bir çok örnek mevcuttur.. onun için namaz kılmıyanar var , ve zikirde aynı durumdan muzdarip bunu anlıyamadıkları için zikretmiyenler var....
 

türkmani

New member
Katılım
1 Ara 2006
Mesajlar
228
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Yaş
45
Imanin Muhafazasi Için Ibadete Yönelmek Zaruridir.zikir, Ibadetin Bütün Sinif Ve şubelerini Içine Alir.ibadetlerin özü Zikirdir Denebilir.zikir Allah'in Rahmetinin Tecellisini Kula Yansitan En Kestirme Bir Yoldur.bu Sebepten Olacak Ki Resulullah(sav)"zikirle Allah Arasinda Perde Yoktur."buyurmaktadir.(dehlevi)


Zikir Hem Muhabbetullahin Hem De Marifetullahin Sebebi Olup Müminleri Sadece Cennete Değil Cennetle Birlikte Cemalullaha Da Kavuşturur.

Zikir Lugatte Anmak Hatirlamak Düşünme Adi Geçmek Hatirindan çikarmamak Hatirlayip Icra Etmek Manalarina Gelir.

Istilahta Ise Insani Allahin Kudret Ve Azametini Düşünmeye Düşündürmeye Sevketmek Manalarini Taşidiği Gibi Bir çok Yerde Kuran,namaz,oruç Hatta Peygamberler Anlaminada Gelir.

Hususi Manada Zikir En Yaygin Olarak Tekbir,tehlil,tesbih,salavat Ve Vird Gibi Kelimelerle Hakk'i Anmak Anlamina Gelir.


Zikrin Hangi Anlami Alinirsa Alinsin Hepsinin Birleştiği Ortak Nokta Allahin Hatirlanmasidir.kulun Bütün Varliği Ileallaha Yönelmesinin Tezahür şekli Zikirdir.bu Zikir;dilin Telafuzu,aklin Tefekkürü,kalbin Allahin Feyiz Ve Tecelllerine Ermesi Halidir.


Namaz Ve Zikir

"beni Anmak çin Namaz Kil."(taha 20/4)

"cuma Günü Namaz Için Nida Edildiği Vakit Allahin Zikrine Koşun."(cuma 9)


Kurani Kerim

"işte Bu Kuran Da Bizim Indirdiğimiz Feyiz Kaynaği Bir Zikirdir.şimdi Siz Bunu Inkar Mi Etmektesiniz."(enbiya 21/51)


Peygamberler

"habibim Sen Onlara Hiç Durmadan Zikir Yoluyla öğü Ver.sen Sadece Bir Müzekkirsin."(gaşiye 88/21)


Ilim

"eğer Bilmiyorsaniz Zikir Ehlinden (bilenlerden)sorun."(enbiya 21/7)
 
Üst Alt