Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuran da Evrim var mi ?..

alphan

New member
Katılım
27 Haz 2008
Mesajlar
142
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Avusturya
12- And olsun biz insanı, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp çıkarılmış çamurdan) yarattık.

13- Sonra onu emin ve sağlam bir karargahta (rahimde) nutfe (sperma) haline getirdik.

14- Sonra nutfeyi bir alaka (embrio) yarattık, derken o alakayı bir mudga (bir çiğnem et parçası halinde) yarattık, derken o mudgayı bir takım kemik yarattık, derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra onu diğer bir yaratık olarak teşekkül ettirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah, pek yücedir.

15- Sonra siz bunun ardından, muhakkak ki öleceksiniz.

16- Sonra da siz, şüphesiz, kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.

12- 1- Çamurdan bir sülâleden.

SÜLÂLE kelimesi sell masdarından alınmadır. Sell, bir şeyi bir şeyden incelik ve yumuşaklıkla sıyırıp çıkarmak demektir. Nitekim dilimizde de bilindiği üzere, kılıcı kınından sıyırıp çekmeye "Sell-i Seyf" denilir. Böyle "fuâle" veznindeki isimler, alındıkları fiile göre bazan gaye olurlar, "hülâsa" gibi ki, sülâle de buna benzer; bazan da olmazlar, "kulâme, künâse" gibi Keşşâf'ın açıklamasına göre bu vezin, bir kıllet (azlık) mânâsıyla da ilgilidir. Dilimizde bu veznin karşılığı (...inti) ekiyle yapılan kelimelerdir ki, süzüntü, kuruntu, kırpıntı, süprüntü gibi. Fakat sell fiilini bir kelime ile ifade edemediğimizden sülâle kelimesini bu şekilde terceme edememişizdir. Şu halde bir şeyin sülâlesi o şeyden sıyrılıp çıkarılan bir netice demek olur. Çoluk çocuğa da sülâle denilmesi bu mânâya göredir. Bundan dolayı, sülâle tabirinden bir silsile mânâsı düşünürüz. Çünkü sülâle aslın değil, ondan süzülüp çıkarılan hülâsanın ismidir.

İşte insan, yaratılış evrelerinde önce, böyle çamurdan sıyrılıp çıkarılmış bir sülâleden yaratılmıştır ki, bu mertebe ilk insan olan Âdem'in yaratıldığı ve dolayısıyla insan cinsinin, insan organlarının ilk başladığı evre olmakla, hiçbir insan tohumu ile meydana gelmiş değildir. Bazıları burada "tîyn" Âdem (a.s)in bir ismidir, demiş bazıları sülâleden maksat Âdem'dir demiş ise de ikisi de doğru değildir. Zira Âdem, insandır. "Biz muhakkak insanı yarattık" (Tîn, 95/4) âyetindeki ifadeye dahildir. Ayetin açık mânâsı, bu sülâle'nin Âdem'den önce olmasıdır. Hatta bir kısım tefsircilerin İbnü Abbas, İkrime, Katâde ve Mukatil'den nakledildiğine göre, burada kelimesini Âdem diye tefsir etmişler. "lâm"ı ahid lâmı olarak kabul etmişlerdir. Gerçi tahkîkçi âlimlerin görüşü cins için olmasıdır. Sözün gelişi de buna uygundur. Nitekim

Ebussuud, demiştir ki: "el-insan" ile kastedilen cinstir ve anlam şudur: Billahi insan cinsini Âdem'in yaratılmasıyla "tıyn"den, yani çamurdan bir sülâleden toplayıp yaratmakla halk ettik..." Bununla beraber ahd olduğu takdirde de zımnen bu mânâ gerekir.

Demek ki, yüce yaratıcı, önce çamurdan seçerek bir sülâle çıkarmış ve insanı ilk defa o sülâleden yaratmıştır. Hıcr Sûresi'nde "Yoluna girmiş, şekillendirilmiş balçık"(Hıcr, 15/26) denilmiş olan bu çamur sülâlesinin, Fahreddîn Razî'nin de kaydettiği üzere, bir kısım tefsircilerin açıklamasına göre insanlara gıda olarak insanlığın organlarına ilk dönüşen maddeler olarak düşünülmesi mümkündür ki, bu maddeler çamurdan sıyrılmış çıkmış madensel veya bitkisel veya hayvansal maddelerdir (elementlerdir). Nitekim sülâle, nutfenin meydana geldiği gıda maddeleri ile de tefsir edilmiştir ki, bu mânâ ile bu âyet, yalnız Âdem'e veya Âdem mânâsında cinse ait olmakla kalmayıp her ferde de doğrudan doğruya uygun olur. Çünkü gıda maddelerinden her insanda insan uzuvları yaratıldığı ve bu şekilde insanın yaratılışına bu maddelerin seçilerek bir başlangıç oluşturduğu bilinmektedir. Bu ise seçilip ayıklanınca ilk insanın yaratılış maddesini idrak için bir delil olur. Ancak sonraki insanlarda bu maddeler, bir insan menisi ile geçmiş olan bir vücut içinde hazım ve temsil olunduğundan bunu, insan bedenine daha önce verilmiş olan hayat gücünün bir eseri olarak düşünmek ve bundan dolayı baba menisinin kuvvetine aitmiş gibi görmek uygun olmaz. Halbuki ilk insanın yaratılışında böyle bir düşünceye imkan yoktur. Çünkü bu maddeleri insan şekline sokmak için henüz bir insan varlığı yoktur.

Bundan dolayı, o yüce yaratıcının ilk evvel yaratmış olduğu açıktır. Âyetin hatırlattığı esas nokta da budur. Bu açıklamadan anlaşıldığına göre demek olur ki, insan cinsinin ilk yaratıldığı çamur sülâlesi, ilk insanın ve ilk insan hücreciklerinin yaratıldığı zamana kadar, çamurdan seçilip çıkarılmış olan ve sonra insanın erzakı, hizmetini yerine getirdiği üç mevcut şey'in özüdür. Allah Teâlâ, çamurdan madenleri, bitkileri ve hayvanları sıyırıp çıkardıktan sonra, bunların hülâlasasından da insanı hiç yokken yaratmış ve insan bunların sonucu olmuştur.

Bize ulaşan eserlere göre insanın yaratılışı, yukardaki üç maddenin yaratılmasından sonra olduğunda bir ihtilaf görülmüyor. Şu halde topraktan insana kadar üç şeyin bütün cins ve nevileriyle gerçek bir tasnifi tam mânâsıyla bilinse, kuru toprağın ilk insan hücresi haline gelinceye kadar geçirmiş olduğu yaratılış ve seçilme evreleri anlaşılabilecekti. Bundan dolayı madenlerin, bitkilerin ve hayvanların tasniflerine çok önem verilmiş ve zaman zaman değişik bakış açılarından değişik tasnifler yapılmış ve türlü düşünceler ileri sürülmüştür. Netice olarak İbnü Türkete'l-İsfahânî, Füsûs Şerhinde demiştir ki :"Yeryüzünde ilk meydana gelen madenler, sonra bitkiler, sonra hayvanlardır. Ve Allah Teâlâ bu mevcut şeylerin cinslerinden her sınıfının sonunu, takip edenin başlangıcı kıldı da madenlerin sonunu ve bitkilerin evvelini mantar, bitkilerin sonunu ve hayvanların evvelini hurma, hayvanların sonunu ve insanın evvelini maymun kıldı ki, birbirine ulanma birliği bozulmadan, değişmeden, aralanmadan, kesilmeden korunsun ve birbirine bağlansın."

13-2- Sonra onu emin ve sağlam bir karargahta (rahimde) nutfe haline getirdik, yani o insan cinsini veya neslini sağlam bir karargah olan rahimde yerleşen bir nutfe yaptık. Önce bir çamurdan, bir sülâleden yaratılmış olan insan bundan sonra "Sonra onun zürriyetini nutfeden, hakîr bir sudan üretmiştir" (Secde, 32/8 âyet-i kerimesine göre, hakîr bir su sülâlesi olan nutfeden çoğalma yoluyla yaratılarak diğer bir sülâle oldu. Hem her nutfe'den değil, rahimde yerleşen nutfeden; her rahimde değil, rahimde yerleşen nutfeden; her rahimde değil, sağlam, aldığını tutan, güçlü ve sağlam bir rahimde. Buradan anlaşılıyor ki, Kur'ân'da nutfe yalnız menînin ismi değil, daha çok menî içindeki tohumun ismidir. Zira rahimde karar kılıp yerleşen odur. Bir de zamirinin, çekilmiş, sıyrılmış mânâsı ile sülâleye ait kılınması da caiz görülmüştür ki, o çamur sülâlesini nutfe yaptık, demek olur.

İşte nutfe yapıldıktan sonra insan yaratılışı, doğal ve kanunî denilen malum şeklini almış oldu. Yoksa ille başta çamurdan sülâlenin, sülâleden insan veya nutfesinin yaratılışı doğa üstüdür. Çünkü henüz bir insan ve tabiatı yoktu. Demek ki insanı yaratan yaratıcı kudret insan tabiatından başkadır. Herhangi bir şeyin tabiatı ise o şeyin kendisinin dışında olamaz. Onun için bir şey, kendisinin gayrısı olamayacağı gibi, tabiatının gayrısı da olamaz. Bu yüzden tabiat ancak devamlı ve değişmez bir şey olmak üzere düşünülebilir. Ve bir şey kendisi değişmedikçe tabiatının değişmesine imkan yoktur. Bundan dolayı herhangi bir şeyin tabiatında bir değişme görüldüğü zaman, o şeyin kendisinde bir değişme meydan geldiği anlaşılır ve ona dıştan bir etki aranır. Tabiî ilimler adı verilen ilimlerin hiçbiri yoktur ki, tetkik ettiği bir değişmenin ayrı bir sebebini aramasın da kendi kendine tabiatıyla oluvermiş diyebilsin.

Hatta bu noktada, iyice düşünülünce "Tabii ilimler" denilen ilimler, tabiatların kendi kendine değişmesini kabul etmeyip, değişmenin dış etkenlerini arayan ve bu şekilde hiçbir olayın tabiî olmadığını ispat eden ilimlerdir, denmekte tereddüt edilmez. Çünkü bir tabiatın, kendisinin dışında bir eşinden etki almasıyla izah edilen olaylara tabiat demek çelişki olur. Evet tabiatta değişme, seçilme, gelişme yok değildir. Fakat o seçimi ve gelişmeyi yapan tabiat değil, tabiatlar üzerinde hakim olan yaratıcıdır. Eğer tabiat hakim olsaydı, çamur normal olarak kalır, ondan bir sülâle çıkamaz, insan ve nutfe gelişmesi ve seçilip çıkarılması olamazdı. Hatta nutfe yaratıldıktan sonra nutfe tabiatından ileri geçemezdi. Bu takdirde bilinmesi lazım gelir ki insanın, tabiî sayılan nutfeden meydana gelmesi evrelerinde de insanı yaratan nutfe tabiatı değil, nutfeye ve rahime o yaratılış değişimini veren yüce yaratıcıdır. Onun için buyuruluyor ki:

14-3- Sonra nutfeyi aleka olarak yarattık. Rahime iliştirip aşılama yaptırarak tutturup pıhtı kan gibi bir tutuk haline değiştirdik.

okuma Zorlugu olanlara Isin özünü Buraya yazayim:


Ayetin açık mânâsı, bu sülâle'nin Âdem'den önce olmasıdır. Hatta bir kısım tefsircilerin İbnü Abbas, İkrime, Katâde ve Mukatil'den nakledildiğine göre, burada kelimesini Âdem diye tefsir etmişler. "lâm"ı ahid lâmı olarak kabul etmişlerdir. Gerçi tahkîkçi âlimlerin görüşü cins için olmasıdır. Sözün gelişi de buna uygundur. Nitekim

Ebusuud, demiştir ki: "el-insan" ile kastedilen cinstir ve anlam şudur: Billahi insan cinsini Âdem'in yaratılmasıyla "tıyn"den, yani çamurdan bir sülâleden toplayıp yaratmakla halk ettik..." Bununla beraber ahd olduğu takdirde de zımnen bu mânâ gerekir.

Demek ki, yüce yaratıcı, önce çamurdan seçerek bir sülâle çıkarmış ve insanı ilk defa o sülâleden yaratmıştır. Hıcr Sûresi'nde "Yoluna girmiş, şekillendirilmiş balçık"(Hıcr, 15/26) denilmiş olan bu çamur sülâlesinin, Fahreddîn Razî'nin de kaydettiği üzere, bir kısım tefsircilerin açıklamasına göre insanlara gıda olarak insanlığın organlarına ilk dönüşen maddeler olarak düşünülmesi mümkündür ki, bu maddeler çamurdan sıyrılmış çıkmış madensel veya bitkisel veya hayvansal maddelerdir (elementlerdir).

( MÜMINUN )

13. "Ne oluyor size de Allah için bir vakar ümidinde olmuyorsunuz?"

14. "O ki, sizi halden hale/evreden evreye geçirerek yarattı."

15. "Görmediniz mi, Allah yedi göğü ahenkli bir bütün olarak nasıl yarattı?"

16. "Ve Ay'ı, bunlar içinde bir nur yaptı ve Güneş'i bir kandil haline getirdi."

17. "Ve Allah sizi bir bitki olarak yerden bitirdi."

18. "Sonra sizi yere geri gönderiyor ve sonra bir çıkarışla tekrar çıkarıyor." ( NUH )


Ayrica Islam filozoflari tarafindan Evrim in ele alinmasi Darwin den 850 yil önceye gider.


Bu şerefli vücudun yükseliş başlangıcı madenler olmuştur ki, onların başlangıcı kaygan çamurdur. Sonra ondan taşlar mertebesine yükselmiştir. Ondan eriyen cevherler mertebesine ulaşmıştır; demir, kalay, bakır, gümüş ve altın gibi madenlerdir. Bundan sonra la'l, yakut ve zümrüt gibi cevherlerin mertebesine yükselmiştir. Ta mercana varıp, bitkisel belirtilerle gelişip, o mertebeden dahi yükselip, tohumsuz biten bitkiler mertebesine gitmiştir. Bundan sonra tohumla biten bitkiler mertebesine ve ondan ağaç suretine varıp, ta hurma ağacı olmaya yetmiştir. Hurma mertebesinden, hayvan mertebesine yükselip yıllarca o mertebede yaşamıştır. Ta iş ve surette insana benzeyen goril ve maymun mertebesini bulmuştur. O mertebeden dahi yükselip, insan suretine gelmiştir. O insan ki, kemâl mertebelerinin suret ve sîretinde ilerleyip, kâmil insan mertebesine gidip, İlâhî ahlâk ile dolmuştur. O, bilginin olgunluğuna erip, külli akla ulaşmıştır. Bu mertebede varlık dairesi birleşip, nihayet bulmuştur. Zira ki, umumî vücut işinin devri böylece bulunmuştur ve bu geçici vücut, bir daire şeklinde resmolonmuştur. Onun başlangıcı ilk akıl, sonucu kâmil insan kılınmıştır. Böylece vücut dairesinin sonu öne gelip, kâmil insanda birleşip, tamam bilinmiştir.

Ibn Miskeveyh ( el-Fevzü'l -Asgar )


Kuran Evrim i tanir !..
Fakat Kuran Evrimi Tamamen Cenab-i Hakk'in Kontrolünde bildirir.

Islam bilginlerinden sonra Konuyu ele alan Darwin ise Bunu tesadüfe baglamistir.
Günümüz bilimi su soruya söyle cevap verir.
Materyalist ve Darwinistlerin ise Cevabi yoktur.


Soru : Insan Mental yeteneklerini nasil elde etti ?
Günümüzde Moleküler biyolojinin verdigi yanit:
Evrim halinde veya evrim geciren bir canlinin Mental yeteneklere kavusmasi bir dis müdahale olmadan Gerceklesemez.
Yani kendiliginden veya tesadüfen olmasi Mümkün degildir.

Darwinizimin Yani Tesadüfcülerin Yaniti yoktur.


Kuran in Yaniti Ise Ortadadir.
Evrim gecirmis olan sülaleden Insan yaratmak.
O'na Allah in ruhundan üflemek ve meleklerle imtihana tabii tutmak.

Yani Akil kazandirmak ve Ilk "Perfeckt " insan olan Hz. Adem i meydana getirmek.
Tafsilati Kuran da var.

Iste Bilimin söyledigi " Dis Müdahale "
ISTE Insanin mental yeteneklerini kazanmasi..
Milyonlarca yildir Bir Cubuga Keskin bir tas Baglayip Ok yapmayi akil edememis Ilkel insan Birden bire Bütün parlak Buluslara Imza atmaya baslamistir.

Her sey gözümüzün önünde..
Ve Bu baglamda Adem soyunun Ensest iliski ile cogalmasi da söz konusu degildir.
Yani Bir baba ve anadan olan cocuklar evlenip soy agaci Kurmamislardir.

Cünkü Adem ve Havva dan baska Binlerce insan bulunuyordu.

Onlarin cocuklari Bu insanlarla evlenip Cogaldilar ve Akilli nesiller meydana getirdiler Yani " Perfeck insan " in genlerini gelecek nesillere asiladilar.

Cenab-i Hak Her seyi Hakki ile bilen Ve kontrol edendir.
Bu evrende her sey ölcü iledir Hesap iledir.

Tesadüf e yer yoktur !..
 

alphan

New member
Katılım
27 Haz 2008
Mesajlar
142
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
56
Konum
Avusturya
darvinin evriminden bahsediyorsan bu yoktur

Ilahi yahu !..

Neden bahsttigim cok acik degil mi ?..

Ama anlamak icin okumak gerekecek degil mi ?..
O da uzun is vesselam:3_3_5v:
 

mukatta

New member
Katılım
3 Nis 2008
Mesajlar
32
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
47
Evrim varsa bile bunu ancak yüce yaratıcı yapar."Görme kavramı"ndan bihaber bir tek hücreli canlı kendisine görmeye yarayan bir uzuv yapamaz.Bir şey ortaya getirmek için önce onu beyninizde hayal edersiniz.Tek hücreli canlı istediği kadar zeki olsun, görme kavramının ne demek olduğunu bilmez haldeyken göz oluşturamaz.Ancak Allahın izniyle olur.
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
arkadaşlar öncelikle evrim derken taşıdığı anlama dikkat etmek gerekir .çünkü evrim kelimesi genel anlamda tamamlanmış bir dönüşümü ifade eder.yani ortada bir canlı var ve bu canlı zamanla fiziksel ve biyolojik değişimlere uğradıktan sonra geldiği son nokta da ilk haline benzememekte...bu teoriyi ortaya atan darwin burada kesinlikle yaratılıştan farklı bir tanımlama getirmeye çalışmıştır.yani kur'an da RABBÜLALEMİN in bu konuyla ilgili bizlere hitabından farklı bir tanım.ALLAH(CC) bir çok ayette yaratılmayı insanlara anlatır.darwinin teoremindeki gibi tesadüfü olgular ise islamın kader anlayışına uymaz.bunlara genel bir çerçeveden bakacak olursak daha doğru anlayacağız.inş.
 
Üst Alt