Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kur'an da: "Beyan" kavramı

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

(1) Rahman (olan Allah) (2) Kur'an'ı öğretti. (3)İnsanı yarattı. (4)Ona beyanı öğretti.

Rahmetiyle O Rahmân, Kur'ân'ı öğretti.

Bu, Kur'ân'ın yalnız lafızlarının değil, mânâsının da çok üstün bir tarzda ilim ifade ettiğini göstermektedir . Ancak bu, farklılık arzetmektedir. Bazan işaret ve remizlerden kevnî hadiselere vakıf olma derecesine kadar çıkar. İbnü Cesir ve İbnü Ebî Hâtim'in İbnü Mes'ud'dan yaptıkları rivayete göre, Kur'ân'da her şeye dair ilim indirilmiş ve her şey beyan edilmiş ise de bizim ilmimiz onun tamamını kavrayacak durumda değildir.

İbnü Abbas da demiştir ki: "Devemin ipi kaybolsa her halde onu Allah'ın Kitabında bulurdum."

Mûrsî de şöyle der: "Kur'ân, evvelkilerin ve sonrakilerin ilimlerini içine almaktadır." Öyle ki onun hakikatini ancak mütekellim olan (konuşan) Allah Teâlâ bilir."Onun te'vilini (yorumunu) ancak Allah bilir..." (Âli İmran, 3/7) âyetince Allah Teâlâ'nın kendine tahsis ettiği bilgiler müstesnâ olmak üzere Resulullah, sonra da sahabilerin büyükleri, onlardan sonra da ilimde onlara varis olan Tâbiîn bilir."

O Rahmân insanı yarattı. Bazı âlimler burada insanla kasdedilen Âdem, bazıları da Kur'ân'ın işaretiyle Muhammed Aleyhisselâtü ve's-selâm'ın olduğunu söylemişlerse de, hepsini içine almak üzere insan cinsi olması daha doğru olabilir. Mamafih Kur'ân'ın öğretimine konu alan kâmil insanın kasdedilmiş olması da düşünülebilir. Yani Kur'ân'ı öğretmek üzere insanı yarattı.

Ona beyanı öğretti, yani kendini, vicdan ve gönlünde meydana gelen duygu ve anlayışlarını, başkalarına açık ve güzel bir şekilde ifade etmek, maksadı anlatmak ve anlamak demek olan konuşma ve dil nimetini belletti ki, ilmin elde edilmesi ve Kur'ân öğretimi nimeti de bununla meydana gelir.(Elmalılı Hamdi Yazır-Hak Dini Kur’an Dili)

Beyan, hem edebiyatın hem usulu fıkhın hem de hadis tarihinin önemli konularından birisidir. Beyan, lügatlerde “bir başkasını açıklayan şey” ifadesiyle tanımlanır. Arap edebiyatında beyan, manayı açıklığa kavuşturmak için gereken melekeyi kazandıran duygu ve düşünceleri değişik yollarla ifade etme usul ve kaidelerini inceleyen bir ilimdir. Usulü fıkıhta beyan, mana kapalılığını giderip onu muhatabın anlayacağı bir şekilde açıklamak veya hükmü Allah tarafından açıklanmış nassın keyfiyetini ifade etmek üzere kullanılan bir terimdir. Fıkıh kitaplarında ise, beyan kelimesi fer’î (fıkhi) bir hükmü, o hükmün delilleriyle birlikte ortaya koymaktır. Hüküm ile delilin bir arada bulunması hükmün açık olmasını sağlar.

Hadis ilminde ise, beyanın hem sözle hem de fiille olabileceği anlatılmaktadır. Zaten “Sen büyük bir ahlak üzeresin” (Kalem, 4) ayeti, Peygamberimizin (s.a.s.) ahlaki davranışlarının sözlü ve fiili olanlarını da ihata etmektedir. Peygamber Efendimizin hayatı, sözleri, fiilleri, takrirleri Kur’ân’ı tefsir etmektedir. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Dikkat edin bana Kur’ân ve bir de onunla beraber onun bir misli daha verilmiştir.” Hadiste bildirilen Kur’ân ile birlikte verilen şey “sünnet”tir.

İmam Şafii, sünneti anlatırken, “o, Kur’ân’ın pratiği, uygulamasıdır” demiştir. Bu uygulama, hem sözlü sünneti hem de fiili sünneti kapsar.

Peygamberimizin (s.a.s.) Beyan Görevi
“Ona beyanı öğretti.” (Rahman, 4) ve “Onu açıklamak bize aittir.” (Kıyame, 19) gibi ayetler beyanın Allah tarafından öğretildiğini gösterir. “Ey Rasulüm, Sana bu zikri indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın.” (Nahl, 44) ayeti ve benzeri diğer bir çok ayet ise, Hz. Peygamberin de beyanla mükellef olduğunu bildirmektedir.

Kur’ân’ın müşkil manalarını açıklama işi Kur’ânda beyan, tibyan, mübin lafızlarıyla yapılmaktadır. Sünnette de, yine ya benzeri lafızlarla ya da türevleriyle ifade edilmektedir.

Genel olarak ifade edildiğinde, Sünnet’le bir hayat tarzı kastedilmiş olmaktadır. Bazı nasların (ayet-hadis) kaide-i külliye şeklinde olması, bazılarının da müteşabih (birbirine benzeyen, ihtimalli manalı) olmaları, beyanın yapılmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca Kur’ân’ın hüküm belirtmediği konularda sünnet yeni ahkam koymakla da beyan görevini ifa etmektedir. Bu özelliğiyle sünnet, Kur’ân’ın yanı başında ikinci derecede bir delildir. Hz. Peygamberin, “…Size iki şey bırakıyorum. Onlara sarıldığınız müddetçe sapıtmazsınız. Onlar da Allah’ın kitabı ve benim sünnetimdir..” hadisi de, sünnetin dinimizdeki hayati değerini vurgular. (Hadislerin Kur’an’ı Kerim’i Beyanı-Batraktar Bayraklı)
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
Hz.Peygamber (s.a.v)'in Helal ve Haram koyma yetkisi:

Hz.Peygamber (s.a.v)'in Helal ve Haram koyma yetkisi:

Hz.Peygamber (s.a.v)'in Helal ve Haram koyma yetkisi:

Hz.Peygamber (s.a.v) pratik hayatla ilgili hükümler verdiği gibi Kur’an’da olmayan hususlarla ilgili helal ve haram koyma yetkisine sahiptir. Aşağıda yer verilecek ayeti kerimeler bu duruma işaret etmektedir:

“Yanlarındaki Tevrat ve incil’de yazılı buldukları o elçiye o ümmi Peygamber’e uyanlar (var ya) işte o peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten men eder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygambere inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûra (Kur’an’a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.”(el-A’raf, 7/157.)

“Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve Ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Resûlü’nün haram kıldığını haram saymayan ve hak dinini din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın.”(et-Tevbe, 9/29.)

Görüldüğü üzere bu ayetlerde helal haram koyma yetkisi Hz. Peygamber (s.a.v)’le de alakalandırılmıştır. Bu durumun yaşanmış pek çok örneği mevcuttur. Mesela, Kur’an-ı Kerim ölü hayvan etinin yenmesinin haram olduğunu ifade etmişken, Allah resûlü deniz hayvanlarının ölüsünün helal olduğunu söylemiştir. Yine evlenilmesi haram olan kadınlar ayette açık olarak ifade edilmiş. Hz. Peygamber erkeğin eşinin halası, teyzesi ile evlenmesinin de bu haramlık sınırına dahil olduğunu söylemiştir.

Dikkat edilmesi gerekir ki, Hz. Peygamber’in bu yetkisi Allah’tan tamamen bağımsız, kendi başına buyruk değildir. Elbette O, görev ve yetkilerini Allah’ın kontrolü altında kullanmaktır.

Kur’an’ın Hz. Peygamberin sünnetine verdiği değer-Abdulhamit RAMAZANOĞLU
 
Üst Alt