AHMED KILICKAYA
New member
- Katılım
- 18 Eyl 2011
- Mesajlar
- 30
- Tepkime puanı
- 4
- Puanları
- 0
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
RAMAZAN AYI DA KADİR GECESİ DE DEĞERLERİNİ
KURAN-I KERİMDEN ALMAKTADIRLAR
KURAN-I KERİMİN KADRİ KIYMETİNİ BİLMEK
ONU HAYATIN TAMAMINA HAKİM KILMAKTIR
RAMAZAN AYI DA KADİR GECESİ DE DEĞERLERİNİ
KURAN-I KERİMDEN ALMAKTADIRLAR
KURAN-I KERİMİN KADRİ KIYMETİNİ BİLMEK
ONU HAYATIN TAMAMINA HAKİM KILMAKTIR
İçerisinde indirildiği şu mübarek ayda Kuran-ı Kerimin kadri kıymetini hakkıyla biliyor muyuz, hayatımızda ona ne kadar yer veriyoruz?.. Aslında onun hayatımızdaki yeri ne olmalıdır.?.. gibi sorular ile kendimizi bir hesaba çekmek, bu konuda tefekkür ve tezekkür etmek özellikle bu ayda oruç ve namazın yanında yapılabilecek en hayırlı ibadet olur.
İşte bu yazımızda bu hayırlı amele katkıda bulunmak niyeti ile çaba sarf edeceğiz inşaallah.
Kuran-ı Kerim nedir.?. Şüphesiz ki Kuran-ı Kerim, herhangi bir kitap değildir. O Alemlerin Rabbi Allahu Tealanın kelamıdır, kelimesidir, sözüdür... O halde öncelikle şunu tespit edelim, madem ki o, Yüceler yücesi Allahın sözüdür, o halde Kurandan daha üstün, yüce, önemli, değerli söz olamaz... Öyle olduğu halde bu söz bizim hayatımıza hakim mi, hayatımız ona göre şekilleniyor mu ?..
Hayatın bireysel yönü, boyutu var, toplumsal, siyasal, iktisadi boyutları var. Bütün boyutlarda Kuran hayatımıza hakim mi?..
-Bireysel hayatımıza bakalım:
Bireysel yaşantı; kişinin duygularını, düşüncelerini, ahlakını, tercihlerini, şahsiyetini / kişiliğini segileyebildiği yaşantıdır. Bu yaşantımızda Kuran hakim mi?.. Burada bir çek-up yapalım. Burada Kuran aynasında kendimize bir bakalım...
-Duygularımız yani sevincimiz, kederimiz, kızgınlığımız, hatta zevklerimiz Kuran ile şekilleniyor mu?!.. Buna evet diyebilmemiz için Kuranda belirtilen Allahın sevmediklerini sevmiyor, sevdiklerini seviyor olmamız gerekir. Allahın gadabını / öfkesini celbeden şeylere biz de öfkeleniyor muyuz?.. Mesela Allah; Allaha isyan edilmesini yani fıskı, fücuru, fuhşu, zulmü ve bunları ahlak edinenleri sevmiyor. Biz de öyle yapıyor muyuz?.. Yoksa içinde bulunduğumuz ortamda baskın konumda oldukları için onları olağan işler gibi mi algılar olduk?.. Halbuki bu saydığımız şeylerin ortak adı münkerdir. Kuran ve onun bizi yönlerdiği Sünnet ise bize münkere karşı el yada dil yada en azından buğz ile tepki göstermemizi emretmiyor mu?.. Münker karşısında tamamen tepkisiz kalmayı imansızlık olarak vasf etmiyor mu?.. Bu emir bu söz hayatımızda ne kadar etkili?..
Kuranda Allahu Tealanın rızasını kazanmak için Onun emir ve nehiylerine uymakta titizlik gösterenlere muttaki / takvalı, muhsin / ihsan ile amel eden, muhlis / ihlaslı, salih kullar olarak vasf ediliyor ve onların Allahın sevgisine mazhar oldukları bildiriliyor. O kişiler bugünkü cahiliyye devlet ve toplum- larındaki baskın değerlere ters düştükleri için horlanırlar, dışlanırlar ve hatta huzur bozucu, profakatör, radikal, kökten dinci, irticacı gibi vasıflarla aşağılanırlar... Biz Allahın sevdiğini mi yoksa cahiliyye toplumunun ve devletinin sevdiğini mi tercih ediyoruz?...
Günümüzdeki cahiliyye devletleri ve toplumları Kuranda fuhuş olarak vasfedilen bütün davranışları yapan kadın-erkek fahişelere filim sanatcısı, tiyatro sanatcısı müzik sanatcısı, yıldız gibi vasıflarla baştacı etmektedirler ve hatta model insan olarak takdim etmektedirler.. Bizim bunlara bakışımız Kurana göre mi yoksa cahiliyyeye göre mi?..
-Zihniyetimizi yani doğru-yanlış, güzel-çirkin, hayır-şer, iyi-kötü gibi değerlendirmelerimizi, düşüncelerimizi Kurana göre mi belirliyoruz?.. Yoksa çağdaş cahiliyye ölçütleri olan pragmatizime yani menfaatcılığa, faydacılığıa yada modernizim denilen batı kriterlerine göre mi?..Yada tamamen heva-hevese göre mi?..
-Ahlakımız, Kurana göre mi yoksa cahiliyye toplumuna göre mi şekilleniyor?.. Yani toplumun güzel, hoş bulduğu davranışları mı ahlak ediniyoruz yoksa Kuran ve Sünnette belirtildiği gibi Allahu Tealanın beğendiği davranışları nı ahlak ediniyoruz?..Ahlakımızda Kuran mı egemen yoksa cahiliyye mi?..
-Şahsiyetimize, kişiliğimize, kimliğimize Kuran mı damgasını vuruyor yoksa çağdaş cahiliyye mi?.. yani yüzünü sadece Allaha çevirmiş mümin-müslüman mıyız yoksa yüzünü Brüksel, Londra, Waşington, Roma gibi merkezlere de çevirerek oralardan gelecek sinyallere, kriterlere, tepkilere bakarak, modern müslüman, demokrat müslüman, sosyalist müslüman, liberalist müslüman, milliyetci müslüman gibi cahiliyye kimliklerine mi sahibiz?.. Evet kişiliğimizin ve kimliğimizin oluşumunda Kuran ne kadar etkili?..
-Toplumsal ve siyasal yaşantımıza bakalım:
Toplumsal ve siyasal yaşantıda Kuranda geçen değerler, hükümler hakim mi mahkum mu?.. Yani kamu alanı olarak isimlendirilen toplumsal ve siyasal yaşantıda Allahın sözü geçiyor mu?.. Ne yazık ki hayır.!. Hatta yasaklanıyor.! Bu alanda Kurana hiç bir mahal yoktur, bilakis aşağılanmaktadır, gericilik, irtica gibi.. Çağdaş şirk olan laiklik adına çağdaş müşrikler tarafından aşağılanmaktadır.!..
Bu durumda müslümanlar Kurana ne kadar sahip çıkmaktadırlar?.. Bu şımarık, küstah, ukela çağdaş müşriklere karşı ne kadar Kuranın yanında duruyorlar?.. Alemlerin Maliki ve Rabbı Allahu Tealanın kelimesi, sözü olarak en yüce, en değerli, en üstün, en önemli, en doğru söz olduğu için Kuranın hakim / egemen olması gerektiğini o çağdaş müşriklere karşı savunuyorlar mı?..
Allahın kitabı olduğuna inandıklarını söyleyen fertler, toplumlar ve siyasi yapılar hüküm için Kurana başvurmuyorlar ise, ondan başka hükümlere, nizamlara, ideolojilere yöneliyorlarsa onların Allahın diniyle hiç bir alakaları kalmamış demektir. Hem Allahın Kitabı diyeceksin hem de bir kenara itecek sadece ölülere okuyacaksın.!. Hayata egemen kılmayacaksın.!. Allah bu durumu kesinlikle kabul etmiyor, onların iman iddialarını bir hiç kabul ediyor.
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا
Sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağut'un önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister.[SUP]1[/SUP]
وَكَيْفَ يُحَكِّمُونَكَ وَعِندَهُمُ التَّوْرَاةُ فِيهَا حُكْمُ اللّهِ ثُمَّ يَتَوَلَّوْنَ مِن بَعْدِ ذَلِكَ وَمَا أُوْلَئِكَ بِالْمُؤْمِنِينَ
İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında olduğu halde nasıl seni hakem kılıyorlar da sonra, bunun arkasından yüz çevirip gidiyorlar? Onlar inanmış kimseler değildir.[SUP]2[/SUP]
قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَى شَيْءٍ حَتَّىَ تُقِيمُواْ التَّوْرَاةَ وَالإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِّنْهُم مَّا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا فَلاَ تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
De ki: Ey Ehl-i Kitab; Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbınızdan size indirileni dosdoğru tatbik etmedikçe; hiç bir şey üzerinde değilsiniz. Andolsun ki; Rabbından sana indirilen; onlardan çoğunun azgınlık ve küfrünü artırır. Öyleyse o kafirler güruhu için tasalanma.[SUP]3[/SUP]
Bu ayeti kerimelerde Allahu Teala; Allahın indirdiği Kitap ve hüküm var iken başka hükümlere, nizamlara yönelenlerin iman ve o hükmün kitabına, dinine mensubiyet iddialarını nefyediyor / hiç kabul ediyor. Her ne kadar hitaplar Ehli Kitaba yönelik olarak gelmiş olsa da müslümanım deyip Allahın Kitabı olduğuna inandıklarını söyleyedikleri Kuranı Kerimi ve ondaki Allahın hükümlerini bir kenara terk ederek yada hiç dikkate almayarak başka ideolojilere, nizamlara yönelen kimseler için de geçerlidir
Laiklik yada sekülarizm ilkesinin esas alındığı ideolojilerin kapitalizmin, sosyalizmin, demokrasinin, cumhuriyetin, kraliyetin hakim olduğu toplumlarda ve siyasi yapılarda Kuranı Kerime değer verildiği söylenemez. Zira Kurana değer vermek;
-onu hayattan kopuk bir şekilde okumak yada hıfz etmek değildir
-onu araştırma konusu yapmak da değildir
- hayattan kopuk bir şekilde mushaflar yazmak, tefsirler yapmak da değildir.
-Bireysel yaşantıda Kuran; kişinin duygularının, düşüncelerinin ve kişiliğinin, ahlakının esası ve kaynağı olmadıkca o kişi Kurana değer vermiş olmaz.
-Toplumda tüm değerler, ölçüler, kanaatlar, düzenler ve kanunlar şeri delil ve kaynak olan Kuran ve Sünnetten kaynaklanmıyorsa yada dayanmıyorsa hatta esas kaynak ve egemen olması yasaklanıyorsa, o toplumda ve devlette Kurana hiç değer verilmiyor, o devlet ve toplum Kuranı mehcur edinmiş yani bir kenara itmiş ve terk etmiş, itibarsızlaştırmış demektir.. Yani Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemin Allahu Tealaya şikayetci olduğu durumdadırlar...
وَقَالَ ٱلرَّسُولُ يٰرَبِّ إِنَّ قَوْمِي ٱتَّخَذُواْ هَـٰذَا ٱلْقُرْآنَ مَهْجُوراً
Resul dedi ki: Ey Rabbim, kavmim bu Kur'an'ı mehcur edindiler / bir kenara itip bıraktılar[SUP]4[/SUP]
Kurtûbi, Ar-Razi, Al-Baydâvi, İbn Atıye, EbuSsuud gibi müfessirlerin kaynak kabul edinilen tefsir kitaplarında Kuranın mehcur edinilmesi ayeti;
-Kuranı aşağılamak, alay, küçümseme, hakaret, hezeyan konusu yapmak
-Kuranı terk edip bir kenara itmek, haberlerini, vaatlerini, tehdidlerini önemsememek, itibarsızlaştırmak, ölçülerini, hükümlerini terk etmek,
şeklinde tefsir edilirken şöyle bir hadisin olduğu da zikredilmektedir:
Enes Radıyallahu Anhu, Nebi Sallallahu Aleyhi Vesellemin şöyle buyurduğunu rivayet etti:
مَنْ تَعَلَّمَ الْقُرْآنَ وَعَلَّمَهُ، وَعَلَّقَ مُصْحَفاً وَلَمْ يَتَعَاهَدْهُ وَلَمْ يَنْظُرْ فِيْهِ، جَاءَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مُتَعَلِّقاً بهِ، يَقُولُ: يَا رَبَّ الْعَالَمِيْنَ؛ عَبْدُكَ هَذا اتَّخَذنِي مَهْجُوراً، اقْضِ بَيْنِي وَبَيْنَهُ
"Kim Kur'ân'ı öğrenir, öğretir sonra mushafını asar da onunla ilişkisini sürekli kılmaz ve ona bakmaz ise Kıyamet gününde bu mushaf ona asılı olarak gelir ve: Ey âlemlerin Rabbi! Senin bu kulun beni mehcur edindi / terketti, benimle onun arasında hüküm ver, der."
Kuranın mehcur edinilmesinin yukarıdaki her iki anlamı da günümüzde maalesef mevcuttur.. Nitekim müslümanların başlarındaki hakim zümreler Kuranı hep aşağılıyorlar. Mesela Türkiyede; çağdışı, karanlık ortaçağ kitabı, çöl kitabı, bedevi kitabı, gerici, irtica, bilim dışı vb. şekilde aşağılanmaktadir. Hatta zaman zaman Kuranın öğretilmesi, okutulması dahi yasaklanmaktadır. Kuranın hükümleri de kamu alanı denilen siyasal ve toplumsal hayatta yasaklanmaktadır.Mesela;
-Riba / Faiz kesinlikle haram kılınmış olup faizde ısrarcı olmayı Allahu Teala Kuranı Keriminde Allah ve Resulü ile savaş yapmak olarak vasf ediyorken içinde bulunduğumuz çağdaş cahiliyye toplumlarında ve devletlerinde faizsiz ticaret ve ekenomi olmaz anlayışı egemen kılınmıştır.
-Zina ve her türlü fuhuş kesinlikle haram kılınmış olduğu halde içinde bulunduğumuz çağdaş cahiliyye toplumlarında ve devletlerinde çağdaşlığın ve şahsi hürriyetin gereği olarak adeta kutsanmaktadır.
-İçki ve kumar şeytanın pislik işlerinden olarak vasfedilerek kesinlikle haram kılınmış iken hem ekenomik değer hem de çağdaş yaşamın olmazsa olamazları olarak değerlendirilmektedir.
-Kuranda tesettür ve teberrücten / albenili giyim kuşamdan kaçınmak emredildiği halde içinde bulunduğumuz çağdaş cahiliyye toplumlarında ve devletlerinde tam tersi emredilmektedir.
-Allahın hadleri / Kuranda geçen cezalar çağdışı, irtica olarak aşağılanmaktadır.
-Kuranda Allahın indirdikleri ile yönetim kesinlikle emredilmişken içinde bulunduğumuz çağdaş cahiliyye toplumlarında ve devletlerinde kesinlikle yasaklanmaktadır.
-Kuranda gayet açık ve ayrıntılı bir şekilde mevcut olan miras hükümleri tamamen terk ediliyor ve hatta aşağılanıyor. vb...
Biz de müslümanız, kitabımız Kurandır diyenlerin, Kitabın hükümlerinin bir kısmını alıp bir kısmını terk ettiklerine, önemsemediklerine, terkettikleri o hükümler yerine bidadlara yada heva-hevese tabi olduklarına, dini parçalara ayırıp bir kısmıyla yetinerek kendilerinin hak yolda olduklarını savunduklarına şahid oluyoruz. Bu mentalitede olanlar hakkında Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:
إِنَّ الَّذِينَ فَرَّقُواْ دِينَهُمْ وَكَانُواْ شِيَعًا لَّسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ
(Hükümlerin bir kısmını inkâr etmek veya hükümlerin bir kısmını tanımamak suretiyle) dinlerini ayrı ayrı fırkalara ayırarak parçalananlar var ya, senin onlarla hiç bir ilgin yoktur. Onların cezalandırılma işi Allaha aittir. Sonra Allah, kendilerine, dünyada yaptıklarını ahirette haber verecektir.[SUP]5[/SUP]
مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Onlar ki, dinlerini parçalayıp gruplara ayrıldılar ve her grup benimsediği şeyle sevinmektedir.[SUP]6[/SUP]
...أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
Yoksa siz, Kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.[SUP]7[/SUP]