Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Küfürle Ilgili Meşhur Tasniflerin Değerlendirilmes

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
İslam’ın ilk asırlarından itibaren, İslam âlimleri küfür kelimesinin kavramsal çerçevesiyle ilgili izahlar yapmışlardır. Bazen hadîs mec*mualarındaki bablarla ve tercemelerde ifade edilmiştir. Bazen de “Usûli’d-din” konularını ihtiva eden eserlerde iman ve kebîre konu*larının tahliliyle beraber, küfür kavramına dair açıklamalar ek*seriyetle ikili tasnifler şeklinde dile getirilmiştir. Burada, imkan ölçü*sünde, selef-i salihînin küfrün kapsamına yönelik tasnifleri kaydedi*lecek ve kısaca değerlendirilecektir.

Bazı âlimler, küfrü meydana geliş şekli gibi hususiyetlerini dikkate alarak dörde ayırmışlardır. Bununla da küfrün dindeki kavramsal çerçevesine işaret etmişlerdir:

1) Küfr-i inkar: Kişinin hem kalbiyle, hem de diliyle iman edilmesi gerekenleri inkar etmesidir. Bunlar, dinin gerçek mahiyetini bilmek istemediklerinden zann ve cehalet içindedirler.

2) Küfr-i cuhûd: kalbiyle Allah’ın hak ma’but ve Hz. Pey*gamberin gerçekten resûl olduğunu bilmekle beraber kibir ve benzeri sâiklerle diliyle inkar etmesidir. İblis’in küfrü gibi.

3) Küfr-i inâd: Kişinin kalben hakikati bilmesi, diliyle de zaman zaman ikrar etmesine rağmen hased makam sevgisi gibi sebeplerden dolayı İslam’ı din olarak kabullenmeyip iz’an göstermemesidir. Ebû Tâlib’in küfrü gibi.

4) Küfr-i nifâk: Kişinin inanılması gereken şeyleri diliyle ikrar etmesi, fakat kalbiyle inkar etmesidir. Münafıkların küfrü böyledir. Ebû’l-Bekâ el-Kefevî’nin de belirttiği gibi, zikredilen küfür çeşitleri, Allah’ın mağfiretinin dışında kalmaktadır[1][1339]. Diğer bir deyişle şirk ve tekzible irtibatlıdırlar.

Bazı âlimler ise, küfrü, neticesi açısından değerlendirmişlerdir. Kişiyi, dinden çıkarıp çıkarmamasına başka bir ifadeyle mağfiretten mahrum edip etmemesine göre taksime tâbi tutmuşlardır.

1) İ’tikâdî küfür: İmanın karşıtıdır. Allah’ı ve resûlünü inkardır. Müşriklerin Ehl-i kitabın ve münafıkların, yani şirke, tekzibe, istik*bâra düşenlerin küfrüdür. Kişi kalben inkara düştüğünden ilahî rahmet ve mağfiretten mahrum kalır. Tevbe edip imana gelmediği takdirde ebedî azaba düçar olur. İ’tikâdî küfre, küfr-i ekber ve küfr-i hakîkî ismi de verilmektedir.

2) Amelî küfür: Bir müslümanın bir farzı terketmesi veya haramı irtikâb etmesidir. Kalben tasvip etmediğinden, inkar ve istihzaya gitmediğinden dolayı kâfir olmaz, küfür sıfatını taşımış olur. Amelî küfürle kişi dinden çıkmaz. Günahkar olur, mürted sayılmaz. Amelî küfre de küfr-i sağîr, mecâzî küfür ve küfran-ı nimet isimleri de verilmektedir[2][1340]. Küfrün, şükürle olan karşıtlığıyla irtibatlıdır.

Küfür kavramanın kapsamına dair yapılan tasniflerden birisi de İbn Kayyim el-Cevziyye’ye aittir. Yukardaki sınıflandırmayı kap*sadığı gibi daha detaylıdır. Küfrün Kur'an-ı Kerîm’deki kavramsal çerçevesini yansıtma açısından da daha detaylıdır[3][1341].

1) Küfr-i Ekber (Büyük küfür): Ebedî azabı gerektiren küfürdür. İ’tikâdî küfürle aynıdır. İ’tikadî küfre küfr-i ekber de denildiği zikre*dilmişti. Beş çeşittir:

a) Küfr-i tekzib: Peygamberlerin yalancı olduğuna inanarak onları yalancı sayanların küfrüdür. Kafir sınıfı içinde bunlar azın*lıktadır. Çünkü Yüce Allah, enbiyâyı mu’cize ve benzeri delillerle desteklemiştir. İnsanlar, peygamberlerden ziyade Allah’ın âyetleri yalanlamaktadırlar.

b)Küfr-i istikbâr ve ibâ: Kibirden dolayı Resûllere karşı çıkıp inkar eden kişilerin inkarıdır. Bazı şeyleri bilmelerine rağmen inkara düşenlerdir. İblis’in ve müstekbir mele’ zümrelerinin, yahudilerin küfrü bu türdendir.

c)Küfr-i i’râz: Hz. Peygamber’i kalben ve fiilen dinlemeye yanaş*mamaktır. Kişi, ne tasdik eder, ne de tekzib eder. Dine karşı soğuk ve uzak durur. Hadiselerin akışını takip eder.

d)Küfr-i şekk: İlahî mesaj ve risalet hakkında şüpheler taşımak*tadır. Bu şüphe araştırmaya dönük olmayıp zamanla tekzibe inkilap eden bir şüphedir.

e)Küfr-i nifak: Diliyle islamı izhar etmekle beraber, kalbinde tekzibi barındırmaktır.

2) Küfr-i asğar (Küçük küfür): Ebedî olmamak şartıyla ikabı ve azabı gerektiren küfürdür. Masiyet ve günah türü şeyleri kapsar. Şükrün zıddı olduğundan nankörlük demektir. Büyük veya itikâdî küfürle, küfrün mahiyeti dile getirilirken, küçük küfürde küfrün mahiyeti değil sıfatları esas alınmaktadır. Küfr-i esğar kişiyi dinden çıkarmaz yukarda zikredilen amelî küfre tekabül eder. Küfr-i asğar terimiyle ifade edilen nankörlük anlamıyla ilgili olarak gerek İbnü’l-Kayyım, gerekse başka âlimler, izah ve misal olarak Hz. Peygam*ber’in aşağıdaki hadislerinde geçen küfür kelimesini zikrederler: “Gerçek babasından başkasının babası olduğunu iddia eden bizden değildir. Kim bunu yaparsa nankörlük (kefera) etmiş olur.[4][1342]” “Bir müslümana sövmek, hakaret etmek fasıklıktır. Öldürmek ise nan*körlük (küfrün)tür.[5][1343]” “İnsanlarda (ümmetimde) küfür olan İki şey (haslet) vardır. Bunlardan birincisi, kişileri neseplerinden dolayı ayıplamaktır. İkincisi ise, ölülerin arkasından bağırıp çağırmak*tır.[6][1344]” “Sen, cahiliye ahlakı taşıyan birisin.[7][1345]” Hadis-i şeriflerde zikredilen küfür, nankörlük ve masiyet anlamındadır. Kişiyi dinden çıkarmaz ve mü’min ismini ondan almaz. Bu durum, kâfirlere ve küfre âit vasıf ve hasletlerin, yahut Câhiliye ahlâkının müslümanda bulun*masıdır[8][1346].

Toshihiko Izutsu, -ulaşabildiğimiz kadarıyla- üç eserinde farklı yoğunluklarda olarak küfür kavramını incelemiş ve tahlil etmiştir. Kitabımızda, inceleyerek gerekli görüldüğü yerlerde Izutsu’nun tahlil ve değerlendirmeleri iktibas edilmiştir. Izutsu, küfür kavramının Kur'an’daki semantik gelişimini iki aşamalı olarak ifade etmektedir:

İlk aşama: Kur'an-ı Kerîm’in anlam örgüsünde ve özellikle Allah kavramı etrafında yer alan küfür kelimesinin anlamı Allah’a karşı yapılan bir nankörlüktür. İkinci aşama: Hz. Peygamber’in hayatının sonlarına doğru vahyedilen Kur’an âyetlerinde, artık “küfür” nan*körlük anlamını yitirmeye başlamıştır. Küfür-şükür karşıtlığının yerini, küfür-iman karşıtlığı almıştır. Artık küfür bir nankörlük değil, imansızlık veya inanmama anlamına gelmektedir. Bu aşamada âyetlerde geçen şükür masdarı da, iman manasına kaymış ve yaklaşmıştır. Nankörlük anlamındaki küfür masdarı da bu etki karşısında temel manasını kaybedip yeni bir kelime haline gelmiş inanmama anlamını almıştır[9][1347]. Izutsu küfür kelimesinin kavramsal çerçevesiyle ve yakın anlamlı kavramlar olarak ise, şirk, tekzib isyan, istikbâr, fısk, dalal ve zulüm kavramlarını zikretmektedir[10][1348].

Izutsu, İslam âlimleri tarafından veciz ve fetvâ niteliğindeki küfr-i din (Küfr-i ekber) ve küfran-ı nimet (küfr-i asğar) ayrımını küfür kelimesinin âyetlerde geçen iki temel manası olarak kabul etmek*tedir[11][1349]. Ancak iman ve şükür karşıtlığını esas alarak varılan bu tesbitte hedeflenen ve varılan sonuç itibarıyla Izutsu İslam âlimlerin*den ayrılır. Zira Izutsu, nankörlük (küfran-ı nimet) anlamını, küfür teriminin, vahyin ilk dönemlerinde nazil olan âyetlerdeki anlamı olarak nitelemektedir. İman karşıtlığına istinad eden dinin inkarı ve tekzibi anlamını ise, küfür teriminin son dönemlerde nazil olan âyetlerdeki anlamı olarak zikreder. Izutsu nuzûl tarihiyle ilgili, genel olarak hicret eksenli Mekkî-Medenî tasnifine önem vermektedir[12][1350]. Nitekim, Waldman, bundan dolayı Izutsu'yu tenkit eder[13][1351]. Bu tenkidin sebebi, Waldman’ın küfür kelimesi üzerindeki semantik tahlilinin gayesinde aramak gerekir. Birçok müsteşrik gibi Waldman da bu çalışmasıyla Hz. Peygamber’in teolojik tecrübesini tesbit etme gayesini hedeflemiş olabilir.

Küfür kelimesine ilk dönem vahiylerinde nankörlük anlamı yüklenirken, Hz. Peygamber’in hayatının son dönemlerine doğru tamamen iman kavramıyla karşıt olarak geçti ve nankörlüğün yerini imansızlık ve inkar aldı” şeklindeki Izutsu’nun küfür kavramıyla ilgili düşüncesine katılmıyoruz. Yine bazı eserlerde rastladığımız, “Yep*yeni bir kavram ortaya çıktı” gibi ifadeler de bizim tahlillerimizin sonuçlarıyla örtüşmemektedir. Kur’an’da küfür kavramının oluşu*munu inceleyen Waldman’ın vardığı netice de bizi desteklemektedir: “Izutsu’nun vardığı neticeye göre Kur'an’da, “küfür kavramının temel anlamı değişmiştir. Bizim ulaştığımız netice ise, temel anlamda zenginleşme ve genişleme olmuştur[14][1352].”

Küfür ve diğer kavramlara yönelik yaptığımız tahliller, bizi, Kur’an’ın Arap dilindeki kelimelere katkı nisbeti konusundaki üç görüşten Ebû Bekir Bâkıllânî ve Gazâlînin temsil ettiği görüşleri paylaşmaya ve tercih etmeye sevketmiştir. Izutsu’yu birinci görüşü savunanlar içinde görmek mümkündür. Izutsu’nun üç kitabında da ağırlıklı olarak üzerinde çalıştığı, iman, küfür ve bu ikisi eksenli kavramlardır. Kanaatimizce, semantik tahlillerinde, özellikle de “İslam düşüncesinde İman Kavramı” isimli eserinde, İbn Tey*miye’nin “Kitâbü’l-İman”ından hayli istifade etmiş ve etkilenmiştir. Arap dilindeki kelimelere Kur'an’ın katkısı hakkındaki görüşleri tesbit için, kişi veya mezheplerin “iman” tanımları ve istidlallerine bakmak yeterlidir. Bu açıdan İbn Teymiye birinci görüşü savunanlardandır. Hatırlanacağı üzere bu görüş, kelimelerin Kur’an’ın semantik yapısına dahil olmak suretiyle lugat anlamlarından soyutlandığını ve yepyeni manalar kazandığını savunmaktadır.





--------------------------------------------------------------------------------

[1][1339] Ebû’l-Bekâ, el-Külliyyât, s. 764; İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, (kfr md.), V, 144; Kılavuz, İman-Küfür Sınırı, s. 59.

[2][1340] İbn Ebî’l-İzz, Ali b. Muhammed, Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye, 1992, I, 445-446; Feyrûzâbâdî, Besâir, IV, 361; Behnesâvî, el-Hukmü ve Kadiyyetü tekfir, s. 50-56; Kardavî, Yusuf, Zâhiratü’l-ğulüvv fi’t-tekfîr, y.y. 1985, s. 41; Sa’dî, Muhammed, et-Tekfîr fî mîzani’l-Kur’an ve’s-Sünne, s. 75.

[3][1341] İbn Kayyim, Medâric, I, 344-347; Luveyhik, el-Ğulüvvü fi’d-din, s. 252-258; Ubeydât, Mahmud Sâlim, Kadiyyetü’l-İmân ve’t-Tekfîr fî ârâi fıraki’l-müslimîn, s. 45, 87.

[4][1342] Buhârî, Ferâiz, 29, Menâkıb, 5; Müslim, İman, 113

[5][1343] Buhârî, İman, 36; Müslim, İman, 116; Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 52; Nesâî, Tahrîmü’d-dem, 27.

[6][1344] Müslim, İman, 121; Ahmed b. Hanbel, II, 492.

[7][1345] Buharî, İman, 22.

[8][1346] Askalânî, İbn Hacer, Fethu’l-Barî şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Kahire 1978, I, 151-152.

[9][1347] Izutsu, Allah ve İnsan, s. 29-31; Dini ve Ahlakî Kavramlar, s. 166, 174, 265.

[10][1348] Izutsu, a.g.e., s. 41.

[11][1349] Izutsu, İman Kavramı, s. 27.

[12][1350] Izutsu, Allah ve İnsan, s. 50.

[13][1351] Waldman, The Concept of Kufr in The Qur’an, s. 442.

[14][1352] Waldman, a.g.e., s. 453.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Çok güzel gerçekten çok hoş bir araştırma yapmışsın. Emeğin için teşekkür ederim. Allah (cc) razı olsun! nicki güzel kendi güzel kardeşim.
 
Üst Alt