Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kör sağır dilsiz miyiz?

tarikay

New member
Katılım
6 Şub 2005
Mesajlar
93
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
6/EN'AM-36: (Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem’î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra ona döndürülürler.

Allahû Tealâ diyor ki: “Sen mezardaki ölülere işittiremezsin. Davete sadece işitenler icabet eder.”
Kur’ân-ı Kerim bu insanlar için kâfir hüviyeti vermiştir.


2/BAKARA-6: Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşittir (birdir), mü’min olmazlar.

2/BAKARA-7: Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır.



“Habibim, sen o insanlara söylesen de söylemesen de birdir. O kâfirler mü’min olmazlar. Onların basar isimli görme hassalarının üzerinde gışavet adlı bir perde çektik. Onların sem’i isimli işitme hassaları mühürlüdür. Onların kalpleri idraksizdir. Onların kalpleri de kalplerindeki idrak hassası da mühürlüdür. Görme hassası mühürlü yani üzerinde gışavet adlı bir perde vardır. İşitme hassası mühürlüdür. Evvelâ görme hassası üzerinde perde olduğuna göre, kişi göremez. İşitme hassası da mühürlüdür, kişinin işitmesi de mümkün değildir. Kalbi de mühürlüdür, kalbindeki idrak hassası çalışmaz. Kalbinde ekinnet vardır. Ekinnet olan bütün kalpler mühürlü kalplerdir. Ekinnet olan bütün kalpler kâfirlere aittir. Allahû Tealâ onların kâfir olduklarını ifade etmektedir ve burada hassalardan bahsetmektedir. Öyleyse bu insanların Kur’ân’daki adı, kâfirdir.
Bütün insanlar hayata bu standartta, kâfir olarak başlar. Herkesin görme hassalarının üzerinde gışavet vardır. İşitme hassalarının üzerinde mühür vardır. İdrak hassalarının üzerinde yine mühür vardır. Kalplerinde küfür vardır ve bu insanlar kâfirdirler. Kalplerine îmân girmemiştir.
Bu kişilerin kalplerine ne zaman îmân girecek? İnsanlar 1. basamakta olayları yaşar. 2. basamaktakiler de değerlendirir. Olayları herkes yaşar ve değerlendirir. Bu değerlendirilenlerden büyük kısmı Allahû Tealâ tarafından seçilirler, Allah’a ulaşmayı dilemek için hazırdırlar ama bunların da büyük kısmı yine Allah’a ulaşmayı dilemezler. Seçilsin veya seçilmesin Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin kurtuluşu mümkün değildir. Ne yazık ki gideceği yer, cehennemdir.
Küfrün muhtevasına dikkatle bakın. Gözler kör, kulaklar sağır, kalpler idraksizdir. Bu insanlar Bakara Suresinin 6. ve 7. âyet-i kerimelerine göre kâfirdirler. Peki, bu kadar mı? Hayır, bu kadar değil. Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, Allah’a ulaşmaya inanmayanlar bu standartlar içindedir.
Allahû Tealâ diyor ki:

17/İSRA-45: Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).


17/İSRA-46: O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.


Allahû Tealâ burada uzuvlardan söz etmektedir. Kulaklardaki muhtevaya bakıyoruz, kulaklar duymak için yaratılmıştır. İşiten, beyindeki işitme hassasıdır. Allahû Tealâ burada, gözlerdeki engelden, kulaklardaki engelden, kalplerdeki engelden bahsetmektedir. Gözlerdeki engel, hicab-ı mesture, gizli perdedir. Kulaklardaki engel vakradır. Kalplerdeki engel de, ekinnettir.
“Seni işitmelerine mâni olmak için, onların kulaklarına vakra koyarız. Seni fıkıh etmelerine mâni olmak için, kalplerine ekinnet koyarız. Seni görmelerine mâni olmak için seninle onların arasında hicab-ı mesture vardır. Sen sözlerini bitirdiğin zaman ruhlarını Allah’a ulaştırmaya inanmayanlar, nefretle arkalarını dönerler.”
Allahû Tealâ burada, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz tebliğ yaparken, insanların büyük kısmının durumundan, kör, sağır ve dilsiz insanlardan bahsetmektedir. Gözler kör, kulaklar sağır, kalpler dilsiz ve idraksizdirler. Bakara Suresinin 6 ve 7. âyetlerinde Allahû Tealâ kâfirlerden, görme hassasından, işitme hassasından, idrak hassasından bahsetmektedir. O hassaların mühürlü olduğunu söyler. İdrak hassası da mühürlü, işitme hassası da mühürlü, görme hassası da mühürlüdür. Allahû Tealâ bu insana, “Dalâlette olan insan, Allah’ın âyetlerinden gâfil olan insandır.” diyor.
Allahû Tealâ diyor ki:


45/CASİYE-23: Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

 
Üst Alt