Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kızıl elma

akgün

New member
Katılım
24 Eki 2007
Mesajlar
68
Tepkime puanı
86
Puanları
0
Yaş
56
Konum
istanbul
Bir milletin yürütücü kuvvetine ?ülkü? denir. Toplumlardaki kişileri birbirine bağlayan nesne, sadece kök birliği, çıkar ve ihtiyaç değil, bunlarla birlikte ve aynı zamanda ülküdür.

Ülküsüz topluluk yerinde sayan, ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır. Sözlük anlamı ?and? ve ?uzak hedef? demek olan ?ülkü?, topluluğu aynı yolda yürüten bir kuvvettir ki, bu uğurda insanlar birbirlerine karşı içten sözleşmiş gibidirler.

Ülkü, ilkönce, insanların gönüllerinde, gönüllerinin derinliğinde, şuuraltında, hayallerinde doğar ve kendini önce destanlarda gösterir. Sonra şuura geçer, büyük kılavuzlar tarafından açıklanır. Daha sonra da büyük kahramanlar, onu gerçekleştirmek için büyük hamleler yapar. Bu hamle sırasında da ülkülü millet, kahramanlar ardından gönül isteği ile koşar. Bütün bu uğraşmalar arasında da millet yürür; önce manen, sonra maddeten ilerler, olgunlaşır, erginleşir.

Türk destanlarından çıkan anlama göre, Türklerin ülküsü, fetihler sonunda büyük ve üstün bir devlet kurarak bu devletin içinde bolluğa ve mutluluğa kavuşmaktır. Aşağı yukarı, her millet, aynı şekildeki milli gayelerin ardındadır. Milletlerin çapına, kaabiliyetine göre milli ülkülerin ayrıntılarında farklar olmakla beraber, ana çizgiler bakımından hepsi birbirine benzer: Büyümek ve rahatlığa kavuşmak!

Türkler, kendi ülkülerine niçin ?kızılelma? demiştir, bunun sebebini bilmiyoruz. Yalnız bu addaki saflık ve tabiilik, Türk ülküsünün çok eski olduğunu göstermek bakımından manalıdır. Kızılelma adı, ülkünün aydınlardan önce halk arasında doğduğunu gösterse gerektir.

Kızılelma ülküsü, Osmanlıların parlak çağlarında iyice belirip şekillenmiş ve konak konak, Türk büyüklüğünün, yükseklik fikrinin, ilahi bir gayenin timsali haline gelmiştir. Bu büyük düşünce olmasaydı, XI. Yüzyılda Anadolu?ya gelen, ençok bir milyon Türk, Bizans?ın Asya ve Avrupa?daki topraklarında rastladıkları diğer Türklerin birkaç tümenlik hrıstiyanlaşmış döküntülerinin yardımı ile de olsa, bu dünya çapında devleti kurup dört kıta ?dördüncüsü Okyanusya?dır? üzerindeki teşkilat ve medeniyet şaheserini yaratamazdı.

Milletlere milli inanç ve güvenç veren ülkünün ne büyük bir kuvvet olduğunu anlamak için bugünkü olaylara bakmak yeter:

60 milyonluk bir millet olmalarına rağmen dağınık, teşkilatsız ve geri olan Araplar, milli ülküleri olan Arap Birliği düşüncesi sayesinde toparlanma yoluna girmişlerdir. Ülkülerinden aldıkları güçle, Filistin işinde İngiltere ve Amerika?ya kafa tutmaktadırlar. Ülkü sahibi millet oldukları için de dünyada itibarları ve değerleri artmıştır. Bizim için çok büyük isret ve ders olan şu olay, Arapların itibarını göstermesi bakımından manalıdır: Birleşmiş Milletler teşkilatının 11 üyeli Güvenlik Konseyi?nin beşi ?Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin? daimi, altısı geçicidir. 1945 yılında, bu altı üyelik için seçim yapıldı. 900 yıllık büyük bir geçmişi ve tarihi olan, askeri devlet olarak nam kazanmış bulunan Türkiye bu seçimde ancak bir tek oy alarak Konsey?e giremediği halde, İngiliz işgalinden henüz kurtulamamış olan ordusuz, donanmasız Mısır, 45 oy alarak bu üyeliğe seçildi. Demek ki, o zamanki Birleşmiş Milletler teşkilatına dahil bulunan 50 devletten 45?i, Mısır?ı bizden daha itibarlı ve üstün görmüştü.

1946?da geçici üyelik için yapılan seçimde de, Türkiye?ye kimse oy vermediği halde, Suriye 45 oy aldı. Bir iki yıllık bir devlet olan o zamanki üç milyon nüfuslu Suriye?nin Türkiye`ye tercih edilmesinin sebebi açıktır: Suriye, bir ülkünün ardındadır. Yani prensip sahibidir. Bundan dolayı da, düşmanlarının bile saygısını kazanmıştır.

Yahudiler de, ülkü sahibi olmanın ikinci bir ibret verici örneğidir. Korkaklığı atasözü haline gelen bu millet, bugün, bir milli ülkünün ardında, herhangi bir millet kadar cesaretle çarpışıyor. Milli kahramanlar ve bu milli kahramanlar, idama mahkum edildikleri ve bağışlanma dileğinde bulunurlarsa ölümden kurtulacakları halde, İngiltere?den af dilemeyerek milletlerine şeref vermek suretiyle ölüyorlar. Bu milli ülkü sayesinde, Filistin?deki yarım milyon yahudi (O zaman Filistin?de yarım milyon Yahudi vardı), yalnız Araplarla değil, koca İngiltere ile savaşı göze alıyor, Amerika?ya meydan okuyor. Milli ülküye yapışmak sayesinde Yahudiler o kadar kuvvetlenmişledir ki, bugün İngiltere imparatorluğu onlara karşı bir şey yapamıyor. Tabaasında bir tek kişinin hapse atılmasını savaş sebebi saban İngiltere, bugün, İngiliz askerlerinin öldürülmesine, İngiliz subaylarının kaçırılıp dayak atılarak horlanmasına, masum İngiliz çavuşlarının Yahudiler tarafından canice asılmasına ses çıkaramıyor.

Bütün bunların en önemli sebebi Arapların ve Yahudilerin olağanüstü kuvvetli olmasıdır. Bu kuvvet maddi değil, manevidir, Yani ülkü kuvvetidir.

Kızılelma ülküsüne ?tehlikeli maceracılık? diyenler, bugünkü Araplar ile Yahudilere bakıp düşünmelidirler. Hele Yahudiler 2000 yıl önce kaybettikleri vatanlarını yeniden ele geçirmek ve yalnız kitaplarda kalmış olan İbrani dilini diriltip bir konuşma dili haline getirmek uğrundaki çalışmaları ile dünyaya örnek olmuşlardır.

Biz ise bir yandan ?bir Türk dünyaya bedeldir? vecizesine inanmış görünürken, bir yandan da kendimizi baltalayıp inkar ettik. Büyüklükten korktuk. Küçüklüğü benimsedik ve milli ülkü ile delilik diye alay ettik. Güvenlik Konseyindeki seçimler göstermiştir ki, kimseden bir şey istememek, herkesle hoş geçinmek, ittifaklar yapmak bir millete itibar sağlamıyor. Kızılelma ülküsünü bir delilik sayacaksak, büyüklükten değil, yaşamaktan da vazgeçmeliyiz. ?Tarihi görevini yapmış ve artık ölmeye yüz tutmuş bir topluluk? olmayı kabul etmeliyiz. Eski Asurlular, Hititler, Romalılar gibi haritadan silinmeye razı olmalıyız. Buna razı değilsek milli ülkünün peşine düşmeliyiz ve demiryolu yapmakla birkaç fabrika kurmayı ülkü diye göstermek gafletinden çekinmeliyiz.

Ülküler için ?maddi faydası nedir??, ?uygulanabilir mi?? diye düşünmek doğru değildir. Hiçbir inanç riyazi mantığa vurulmaz. Tanrı?nın varlığı da riyazi metod ile isbat edilememiştir. Fakat yüz milyonlarca insan ona inanmakta ve bu inançtan güç almaktadır. Ülküler de böyledir.

Kızılelma ülküsünün gerisinde savaşlar ve büyük sıkıntılar görüp de korkanlar bulunabilir. Kendi rahatı ve keyfi kaçmasın diye insanlık davası (!) güdenler, ülküyü inkar edenler her zaman, her yerde çıkabilir. Fakat bir milletin içinde büyük bir çoğunluk milli ülküye inandıktan sonra, geri kalanlar da ister istemez bu milli akıntıya uymaya mecburdurlar. Bizim için önemli olan, dost kılıklı yabancıların milli ülküyü güya milli çıkar adına baltalamasının önüne geçmektir.

Bir topluluktan ortak ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz. Ortak düşüncesi olmayan toplulukta, herkes, yalnız kendi çıkar ve zevkini düşünür. Böyle bir toplulukta fedakarlık, saygı, nezaket kalmaz. Bencillik, kabalık, rüşvet, iltimas ve namussuzluğun türküsü alır yürür. Maddileşmiş bir insan vatan için ölür mü? Bencil bir insan muhtaçlara yardım eder mi? Milletine inanmayan bir adam yabancı ile işbirliği yapmaz mı? Erdemi gülünç bulan birisi çalıp çırpmaz mı? Kızılelma, Türk milletinin manevi besinidir. Açlar yiyecek bulamadıkları zaman nasıl faydasız, zararlı, hatta zehirli nesneleri yerlerse; Türk milleti de ?Kızılelma? kendisine yasak edildiği için marksizm ve kozmopolitizm gibi zararlı ve zehirli fikirlere el uzatıyor.

Fakat artık bu devir kapanmıştır. Gittikçe uyanan milli şuur karşısında gaafiller ve hainler, Türk milletini daha çok aldatamayacaklardır. Kızılelmanın yolunu kapatamayacaklardır.

Ziya Gökalp?ın mısraları düsturumuz olacaktır:
Demez taş, kaya
Yürürüz yaya...
Türküz, gideriz Kızılelmaya.
 

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
ziya gökalpten bir şiirde ben yazmak istiyorum;

küçüktüm ufacıktım
top oynadım acıktım
buldum yolda bir erik
kaptı bir alageyik
geyik kaçtı ormana
bindim bir ak doğana
doğan yolu şaşırdı
kaf dağından aşırdı
attı beni bir göle
gölden çıktım bir çöle
çölde buldum izini
koştum tuttum dizini
geyik beni görünce
düştü büyük sevince
verdi bana bir elma
dedi dinlenme durma
dağdan yürü kırdan git
altun köşke çabuk yit
orda bekler ezeli
seni dünya güzeli
bin yıllık çile doldu
bunu dedi sır oldu
yedim sırlı elmayı
gördüm gizli dünyayı
gündüz oldu geceler
ak sakallı cüceler
kesik başlar yürüdü
saçlarını sürüdü
korkunç devler hortladı
cinler cirit oynadı
bir de baktım melekler
başlarında çiçekler
devlere el bağlıyor
gizli gizli ağlıyor
kılıcımı çıkardım
perileri kurtardım
kurtardığım periler
adım adım geriler
kanadını açardı
selam verir kaçardı
az uz gittim dolaştım
altun köşke ulaştım
bir kapısı açıktı
öteki kapanıktı
kapalıyı açarak
açığa vurdum kapak
at önünde et vardı
it önünde ot vardı
at et yemez ağlardı
it ot yemez bakardı
eti ite yedirdim
otu ata yedirdim
açtım bir elmas oda
dev şahını uykuda
gördüm kestim başını
dedim ey ifrit hani
nerde dünya güzeli
dedi elinde eli
döndüm baktım bir kırgız
elbiseli güzel kız
durmuş bakar yanımda
şimşek çaktı canımda
güldü dedi türk beyi
tanıdın mı geyiği
beni kimse bu devden
alamazdı ancak sen
kaya deldin dağ yardın
geldin beni kurtardın
ah o imiş anladım
sevincimden ağladım
dedim turan meleği
türkün yüce dileği
yüz milyon türk şu anda
seni bekler turanda
haydi çabuk varalım
karanlığı yaralım
sönük ocak canlansın
yoksul ülke şenlensin
indik iti okşadık
at sırtına atladık
geçtik nice dağ kaya
vardık demir kapıya
kapanması çok yıldı
açıl dedim açıldı
yol verince gizli yurt
aldı bizi bir bozkurt
kaf dağından aşırdı
türk iline getirdi
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Sevgili Akgün siyasi polemik yaratacak bu tarz konular açmaktan kaçınmanızı sadece ilmi islami konularda paylaşımlar yapmanızı öneriyorum.Zira siyasi polemikler tesis etmeye çalıştığımız kardeşlik duygularını yıpratıyor.Emeğinize saygımızdan açtığınız konuyu silmiyor sadece kapatıyorum.Umarım bu konuda bize hak verir ve anlayışınızı esirgemezsiniz.Allah ın rahmet ve bereketi üzerinize olsun.Dua ile
 
Üst Alt