Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kıyas ne demektir?

MOLLA

New member
Katılım
24 Haz 2008
Mesajlar
111
Tepkime puanı
48
Puanları
0
Yaş
46
Kıyas ne demektir?

Kıyas; Kitap, sünnet ve icmâ’da hükmü bulunmayan bir meseleye, sebeb benzerliğinden dolayı, bu kaynaklardan birinde yer alan başka bir meselenin hükmünü vermektir.

Yani; “Asıl” denilen bir şeyde, kitap ve sünnet ile sabit olan dini bir hükmü, “Fer’i” denilen yeni bir şeye, aralarından bulunan müşterek sebebe dayanarak teşmil etmektir. Böylece aslında mevcut olan bu müşterek hükmü, müşterek sebebe binaen, yeni hadise de izhar etmek ve kapalı olan hükmünü açığa çıkarmaktır. Buna göre, kıyas ile yeni bir hüküm konulmuş olmaz.

Kıyas ile kur’an ve sünnet tarafından konulmuş, fakat gizli bir hüküm ortaya çıkarılmış olur. Başka bir ifadeyle, kıyas ile önceden var olan bir hüküm keşfedilmiş, izhar edilmiş olur. Bu bakımdan kıyas, açığa çıkarıcı bir hüccettir. Halbuki, Kur’an ve sünnet ispat edici bir hüccettir.

Kıyas ile ilgili bazı örnekler şöyledir;

1-) Şarap, Kur’an-ı Kerimde yasaklanmıştır. (Maide; 90)

Ancak daha sonraki devirlerde rakı gibi değişik adlarda içkiler ortaya çıkmıştır.

Bunlar, Kur’anda isim olarak zikredilmez. Şarabın, sarhoşluk verdiği için yasaklandığı, üzerinde düşünülünce anlaşılacağı gibi, çeşitli hadislerde de bu nokta belirtilmiştir.

Bu yeni içki çeşitlerinin de içeni sarhoş ettiği belli olunca, şarabın hükmü, ortak nitelik olan sarhoş etme özelliği yüzünden kıyas yoluyla diğer alkollü içkilere de şamil olur.

Burada şaraba, “Asıl” denir. Çünkü hakkındaki dini hüküm; ayet-i kerime ile sabittir.

İçilmesinin haram olması ise;

Şer’i bir delil ile sabit olan dini bir “Hüküm” dür. İçene sarhoşluk vermesi de bu hükmün illeti (sebebi) dir.

2-) Hz. Peygamber (a.s.v) bir Hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;“Buğdayı buğday ile misli misline satınız, fazlasına satarsanız, riba olmuş olur.” (Buhari, Müslim)

Buradan şu neticeye varılır. Bir kile buğdayı, bir kile buğdayla değiştirebiliriz. Bir kile buğdayı, iki kile buğday karşılığında değiştirirsek, bu fazlalık faiz olur ve haramdır. Acaba bu hüküm pirinçte de var mıdır?

Biz pirinç hakkında böyle açık bir hüküm göremiyoruz.

Fakat pirinç ile buğday mukayese edildiği zaman, buğday kile ile ölçülüp satılır, pirinçte aynı şekilde kile ile ölçülüp satılır. O halde pirinçte de fazlalık riba teşkil eder. 3-) Varis, Murisini öldürdüğü zaman, mirastan mahrum olur.

Bu husus; “Katil, mirasçı olamaz” (Tirmizi, Ebu Davud) hadisi ile sabittir.

Mirastan mahrum olmanın illeti, bir an önce mirası ele geçirmektir. Peki bir kimse, kendisine vasiyet edeni öldürünce, vasiyetten mahrum olur mu?

Bu meselenin hükmü, nasslarla belirtilmemiştir. Onun için müçtehidler şöyle demişlerdir; “Miras ile vasiyet arasındaki mukayese de, varis murisini öldürünce, mirastan mahrum olur. Çünkü katil, bu öldürme ile bir an önce mirası ele geçirmeyi murat etmiştir.

Bu kimse kendisine vasiyet edeni öldürünce, bir an önce vasiyet edilen şeyi ele geçirmeyi murat etmiştir. O halde o da vasiyet edilen şeyden mahrum olur.” Kıyasın bir delil olduğu ayet ve hadislerde bildirilmiştir.

Nitekim Allahu Zülcelal bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur;

“Ey İman edenler! İhramda iken avlanmayın. Sizden kim ihramlı iken bir av hayvanını öldürürse, onun için, öldürdüğü hayvanın dengi olarak, sizden iki adil kişi tarafından kıymeti takdir edilmek ve Harem-i şerife gönderilmek üzere bir kurban cezası vardır.” (Mâide; 95)

Bir çok hadiste kıyasın dini bir delil olarak kabul edileceğine işaret eder.

Bunların başında da Muaz bin Cebel (r.a) ile ilgili şu hadis gelir;

Hz. Peygamber (a.s.v) Muaz bin Cebel (r.a)’i yemen’e kadı olarak gönderdiğinde aralarında şöyle bir konuşma geçti;

Hz. Peygamber (a.s.v): “Ey Muaz! Sana bir dava geldiğinde ne ile hükmedeceksin?” diye sordu.Muaz bin Cebel (r.a);“Allah’ın kitabıyla” diye cevap verdi.Hz. Peygamber (a.s.v);“Onda bulamazsan ne ile hükmedeceksin?” diye sordu.

Muaz bin Cebel (r.a);“Peygamber’in sünnetiyle” diye cevap verdi.

Hz. Peygamber (a.s.v);“Ya onda da bulamazsan?” diye sorunca,Muaz bin Cebel (r.a);“Kendi kanatimle içtihad ederim” dedi.

Muaz bin Cebel (R.a)’in bu cevabı Hz. Peygamber (a.s.v)’i çok sevindirdi ve Allah’a hamd ve sena etti. (Tirmizi)Hz. Ömer (r.a), Vali Ebu Musa el-Eş’ari (r.a)’ye yazdığı mektupta kıyasın bir delil olduğunu şöyle ifade etmiştir;

“Ey Ebu Musa! Birbirine benzer şeyleri iyice tanı ve ona göre meseleleri kıyas et.” Görüldüğü gibi sahabilerde kıyasa baçvurmuşlar, kitap, sünnet ve icmâ’da hükmü bulunmayan bir çok meseleyi kıyasla hükme bağlamışlardır.

Kıyasın dört rüknu vardır;

a-) Kendisine kıyas yapılan bir asl olması

b-) Kıyas yapılan fer’i bir mesele olması

c-) Kıyas yapılan asl’ın hükmünün olması

d-) Asl’ı ve Fer’i bir araya getiren ortak bir illet bulunması


Müçtehidin en önemli vazifesi, bu illeti bulup tespit etmektir. Görüldüğü üzere kıyas, dini hükümleri doğrudan doğruya ve müstakil olarak isbat eden Şer’i bir delil olmayıp, kitap ve sünnet ile sabit olan bir hükmü, müşterek bir illet vasıtasıyla yeni bir hadise ve mahalde izhar eden, yani kapalı olan bir hükmü açıklayan bir delildir.


Sonuç olarak; İslam hukukunda kitap, sünnet ve icmadan sonra, dördüncü asli delil kıyastır. Kıyas; İlk üç asli delil gibi kesin bilgi ifade etmez.

O, vucub değil, cevaz ifade eder. Buna göre kıyas, zan bildirir ve yeni bir hüküm isbat etmeyip, üç delilden biriyle sabit olan ve delili gizli bulunan hükmü ortaya çıkarır.

Yani kıyas bir çeşit içtihad olduğu için kendi başına bir hüküm bildirmez. Nass veya icma ile bildirilen hükmü yeni meseleye nakleder.

Kısaca zannî olmakla birlikte kıyasın hükmü nakletme (Ta’diye) dir.


Seyda Muhammed Konyevi K.shttp://www.ibniabidin.com/index.php?option=com_comprofiler&task=registers / Fetvalar
 
Üst Alt