mescere
New member
Ey ağılda oğlak doğsa otunu ovada bitiren Allah’ım!
Vadettiğin o kıyamet gününün dehşeti kapımızı mutlaka çalacak!
İşte o gün; kulakları sağır eden bir ses duyulacak ve defterler dürülecek!
İnsanlar ateşin etrafını saran pervaneler gibi olacak.
Pusuda bekleyen cehennem tutuşturulup cennet yaklaştırılacak.
Gökyüzü yarılıp kararacak ve gizli kapılar açılacak.
Parça parça dökülen yeryüzü dümdüz olacak ve vahşi hayvanlar bir araya gelecek.
Denizler kaynayacak ve yerin altından lavlar püskürecek.
Yıldızlar dökülüp kabirlerin içindekiler dışarı çıkarılacak.
Dağlar atılmış yüne döndürülüp yürütülecek.
Güneş yaklaştırılacak, beynimiz fokur fokur kaynayacak.
Boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan hakkını alacak.
Anası kızından, oğlu babasından kaçacak...
...
“Ey insan! İhsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” diye sorulacak.
Ayetlerine “Eskilerin masalları, çöl kanunları” diyenler “Eyvahlar olsun bize!” diye çığrışacak.
Hak edenlere: “İşte yalanlamış olduğunuz cehennem budur, tadın azabı!” denilecek.
Harlanmış ateşe gireceğini anlayanlar hemen yok olmayı dileyip keşke taş, çöp, kıl olarak yaratılsaydım diyecek.
Zengininden fakirine, zayıfından şişmanına,
küçüğünden büyüğüne, uzunundan kısasına,
kralından kölesine, Bush’undan Saddam’ına gelmiş geçmiş tüm insanlar Rabbinin huzurunda divan duracak!
...
“O takımı tutup cennete gideceğime bu takımı tutup cehenneme gitmeyi tercih ederim!” diyenlerin,
kalplerindeki tüm putları yıkıp yerlerine sadece senin sevgini koymayanların,
Seni sadece başı sıkışınca hatırlayanların,
hatası bildirdiğinde zeytinyağı gibi üste çıkanların,
başak gibi; büyüdükçe boynunu eğmeyenlerin,
zekatını vererek mallarını hisar içine almayanların,
evlerini ibadetle süslemeyenlerin,
topalla gezip aksamayı öğrenenlerin,
dostunu ödünç kaşıyanların,
saatlerini televizyon başında o kanaldan bu kanala hiçbir şeyi tam seyretmeden tur atarak harcayanların,
kendini rakıya verip anıran, tütüne verip savuranların,
futbol sahalarının önünde saatlerce bilet kuyruğu bekleyenlerin,
hipodromlarda koşan atların anasının babasının adlarını bilip de kendi akrabalarını tanımayanların,
matematiksel yeteneklerini; sayısal lotoda hangi sayıların çıkacağını tahmin etmek için seferber edenlerin,
abone oldukları tek gazete Fotomaç olanların,
kitaplığındaki en büyük yeri at yarışı bültenleri işgal edenlerin,
midesinin gıdasını eksik etmediği halde kalbinin gıdasını eksik bırakanların,
sanki ateşe çok dayanıklıymış gibi, günah işlerken içinde bir sıkıntı duymayanların,
karpuz gibi yata yata büyüyenlerin,
ömrünün yarısı boşa geçen, diğer yarısında da ömrünün boşa geçtiğine yakınanların ve
kekliği taklit etmeye çalışan karga gibi kendi yürüyüşünü unutanların gözleri fal taşı gibi açılacak!
...
Deli deli akanların bura bura tıkanacağı,
kötülük edenlerin kötülük bulacağı,
şeytanla ortak buğday ekenlerin samanını alacağı,
tatlı tatlı yiyenlerin acı acı geğireceği,
ava gidenlerin avlanacağı,
şapkaların düşüp kellerin görüneceği,
gülerek günah işleyenlerin ağlayarak cehenneme gireceği,
sakınılan göze çöpün batacağı,
evdeki hesabın çarşıya uymayacağı,
tuzun kokacağı ve suyun kurtlanacağı gündür o gün!
...
O gün rızanı gözetmeyenler; tüm denizler bal olsa kaşık bulamayan fakirler gibi olacaklar!
Umutsuzca çevreye bakınacak ve kestikleri başları yerlerine dikmeye çalışacaklar!
...
O gün; “Keşke bu hayatım için daha fazla şey getirseydim!” dememek için;
namaz kılarken kaç dakikada bitirdiğimi ve her bir rekatın ortalama kaç saniye sürdüğünü hesaplamak,
dertsiz başın ya bostan korkuluğunda ya da mezarda olduğunu unutmak,
yüzümü Kabe’ye, kalbimi paraya döndürmek,
bir baş sarımsak gibi bir kazan yoğurdu kokutmak,
konuşmam gereken yerde susup, susmam gereken yerde konuşmak,
Seni bırakıp da ölecek adama veya kuruyacak ağaca dayanmak,
karnı doyup gözü doymayanlardan olmak,
akıllar pazara çıkarıldığında her seferinde kendi aklımı beğenmek,
boş fıçı gibi çok langırdamak,
ayetlerini az bir ücret karşılığı satmak,
ileriye bakarken önündeki çukuru görememek,
boş konu ve işler üzerinde uzmanlaşmak,
bilgisayar oyunlarında rekor kıracağım diye uykulu gözlerle monitör karşısında sabahlamak,
temiz olanı, pis olanla değişmek ve
dünya hayatının bir oyun ve eğlence olduğunu unutmak istemiyorum ya Rabbi!
...
İşte o gün kimsenin torpili olmayacak!
Kimseye haksızlık da yapılmayacak!
Partiler, sendikalar, örgütler, silahlar, makamlar hep devre dışı kalacak!
Kimin zerre miktarı iyiliği varsa karşılığını görecek,
kimin de zerre miktarı kötülüğü varsa karşılığını alacak!
O günün tek sığınağımız sensin ya Rabbi!
Bizi “Liva-ül Hamd” sancağının altında gölgelendir!
Yüzümü güleç eyle, bizi mahcup etme, hor ve aşağılık kılma!
Münker ve Nekir meleklerinin suallerine kolayca cevap vermeyi nasip et!
Gaybın perdelerinin açıldığı o günde;
amel defterleri sağından verilen Ashab-ı Meymene’den olmak istiyorum ya Rabbi,
amel defterleri solundan verilen Ashab-ı Meş’eme’den değil!
Amin!
Vadettiğin o kıyamet gününün dehşeti kapımızı mutlaka çalacak!
İşte o gün; kulakları sağır eden bir ses duyulacak ve defterler dürülecek!
İnsanlar ateşin etrafını saran pervaneler gibi olacak.
Pusuda bekleyen cehennem tutuşturulup cennet yaklaştırılacak.
Gökyüzü yarılıp kararacak ve gizli kapılar açılacak.
Parça parça dökülen yeryüzü dümdüz olacak ve vahşi hayvanlar bir araya gelecek.
Denizler kaynayacak ve yerin altından lavlar püskürecek.
Yıldızlar dökülüp kabirlerin içindekiler dışarı çıkarılacak.
Dağlar atılmış yüne döndürülüp yürütülecek.
Güneş yaklaştırılacak, beynimiz fokur fokur kaynayacak.
Boynuzsuz koyun boynuzlu koyundan hakkını alacak.
Anası kızından, oğlu babasından kaçacak...
...
“Ey insan! İhsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?” diye sorulacak.
Ayetlerine “Eskilerin masalları, çöl kanunları” diyenler “Eyvahlar olsun bize!” diye çığrışacak.
Hak edenlere: “İşte yalanlamış olduğunuz cehennem budur, tadın azabı!” denilecek.
Harlanmış ateşe gireceğini anlayanlar hemen yok olmayı dileyip keşke taş, çöp, kıl olarak yaratılsaydım diyecek.
Zengininden fakirine, zayıfından şişmanına,
küçüğünden büyüğüne, uzunundan kısasına,
kralından kölesine, Bush’undan Saddam’ına gelmiş geçmiş tüm insanlar Rabbinin huzurunda divan duracak!
...
“O takımı tutup cennete gideceğime bu takımı tutup cehenneme gitmeyi tercih ederim!” diyenlerin,
kalplerindeki tüm putları yıkıp yerlerine sadece senin sevgini koymayanların,
Seni sadece başı sıkışınca hatırlayanların,
hatası bildirdiğinde zeytinyağı gibi üste çıkanların,
başak gibi; büyüdükçe boynunu eğmeyenlerin,
zekatını vererek mallarını hisar içine almayanların,
evlerini ibadetle süslemeyenlerin,
topalla gezip aksamayı öğrenenlerin,
dostunu ödünç kaşıyanların,
saatlerini televizyon başında o kanaldan bu kanala hiçbir şeyi tam seyretmeden tur atarak harcayanların,
kendini rakıya verip anıran, tütüne verip savuranların,
futbol sahalarının önünde saatlerce bilet kuyruğu bekleyenlerin,
hipodromlarda koşan atların anasının babasının adlarını bilip de kendi akrabalarını tanımayanların,
matematiksel yeteneklerini; sayısal lotoda hangi sayıların çıkacağını tahmin etmek için seferber edenlerin,
abone oldukları tek gazete Fotomaç olanların,
kitaplığındaki en büyük yeri at yarışı bültenleri işgal edenlerin,
midesinin gıdasını eksik etmediği halde kalbinin gıdasını eksik bırakanların,
sanki ateşe çok dayanıklıymış gibi, günah işlerken içinde bir sıkıntı duymayanların,
karpuz gibi yata yata büyüyenlerin,
ömrünün yarısı boşa geçen, diğer yarısında da ömrünün boşa geçtiğine yakınanların ve
kekliği taklit etmeye çalışan karga gibi kendi yürüyüşünü unutanların gözleri fal taşı gibi açılacak!
...
Deli deli akanların bura bura tıkanacağı,
kötülük edenlerin kötülük bulacağı,
şeytanla ortak buğday ekenlerin samanını alacağı,
tatlı tatlı yiyenlerin acı acı geğireceği,
ava gidenlerin avlanacağı,
şapkaların düşüp kellerin görüneceği,
gülerek günah işleyenlerin ağlayarak cehenneme gireceği,
sakınılan göze çöpün batacağı,
evdeki hesabın çarşıya uymayacağı,
tuzun kokacağı ve suyun kurtlanacağı gündür o gün!
...
O gün rızanı gözetmeyenler; tüm denizler bal olsa kaşık bulamayan fakirler gibi olacaklar!
Umutsuzca çevreye bakınacak ve kestikleri başları yerlerine dikmeye çalışacaklar!
...
O gün; “Keşke bu hayatım için daha fazla şey getirseydim!” dememek için;
namaz kılarken kaç dakikada bitirdiğimi ve her bir rekatın ortalama kaç saniye sürdüğünü hesaplamak,
dertsiz başın ya bostan korkuluğunda ya da mezarda olduğunu unutmak,
yüzümü Kabe’ye, kalbimi paraya döndürmek,
bir baş sarımsak gibi bir kazan yoğurdu kokutmak,
konuşmam gereken yerde susup, susmam gereken yerde konuşmak,
Seni bırakıp da ölecek adama veya kuruyacak ağaca dayanmak,
karnı doyup gözü doymayanlardan olmak,
akıllar pazara çıkarıldığında her seferinde kendi aklımı beğenmek,
boş fıçı gibi çok langırdamak,
ayetlerini az bir ücret karşılığı satmak,
ileriye bakarken önündeki çukuru görememek,
boş konu ve işler üzerinde uzmanlaşmak,
bilgisayar oyunlarında rekor kıracağım diye uykulu gözlerle monitör karşısında sabahlamak,
temiz olanı, pis olanla değişmek ve
dünya hayatının bir oyun ve eğlence olduğunu unutmak istemiyorum ya Rabbi!
...
İşte o gün kimsenin torpili olmayacak!
Kimseye haksızlık da yapılmayacak!
Partiler, sendikalar, örgütler, silahlar, makamlar hep devre dışı kalacak!
Kimin zerre miktarı iyiliği varsa karşılığını görecek,
kimin de zerre miktarı kötülüğü varsa karşılığını alacak!
O günün tek sığınağımız sensin ya Rabbi!
Bizi “Liva-ül Hamd” sancağının altında gölgelendir!
Yüzümü güleç eyle, bizi mahcup etme, hor ve aşağılık kılma!
Münker ve Nekir meleklerinin suallerine kolayca cevap vermeyi nasip et!
Gaybın perdelerinin açıldığı o günde;
amel defterleri sağından verilen Ashab-ı Meymene’den olmak istiyorum ya Rabbi,
amel defterleri solundan verilen Ashab-ı Meş’eme’den değil!
Amin!