Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

'Kimlik Müslümani’ Veya Müslümanin Kimliği

yolcu

New member
Katılım
20 Şub 2007
Mesajlar
667
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
43
Konum
yoldan
İslam; Hakka teslim olmaktır
Ahir zamanda iman ateşten gömlek gibidir. Çıkarsan cehenneme düşersin, taşırsan yanarsın.

Cehenneme düşüp yanmaktansa bu dünyada o gömleği taşıyarak yanmak daha mantıklı ve kârlıdır. Ebedi hayata inananlar ve cenneti umanlar bu gömleği hiç çıkarmazlar üzerlerinden. Hakk'ın huzuruna bununla çıkarak, defterini sağdan alan bahtiyar kullardan olurlar. O akıllı insanlar ebedi hayatı geçici olana tercih ederler. Bu ne kârlı bir alışveriştir.

Arapça kökenli bir kelime olan "Müslüman" kavramı 'teslim' kelimesinin fâilidir, bu yönüyle 'teslim olan' anlamına gelmektedir. Demek ki Müslümanlığın birinci basamağı şüpheye meydan vermeden Hakk'a teslim olmaktır. İslam inancına göre Müslüman, Allah'a, O'nun birliğine, İslam dininin şanlı peygamberi olan Hz. Muhammed (sav)in son peygamber olduğuna inanan, Allah'ın emirlerini yerine getirmeye, yasaklarından kaçınmaya çalışan insandır. Fakat İslam'ın gereklerini kabul ve tastik ettiği halde zaman zaman yerine getirmeyen, ihmal eden dinden çıkmaz, sadece günahkâr olur.

Müslümanlar, dünya denen bu zorlu imtihan yerinde her gün ayrı bir musibetle imtihan oluyorlar. Nasıl ki çelik, ateşte yandıkça güç kazanıyorsa, Müslümanlar da bu imtihanlardan alınlarının akıyla çıktıkça takvaları, ihlâsları ve inançlarına bağlılıkları da o oranda artıyor.

Dikkat edilirse şeytan, yoldan çıkanlardan ziyade, takva olmaya çalışanlarla daha çok uğraşıyor. Onları hak yoldan saptırmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Neticede güçlü iman sahipleri, şeytanın hile ve tuzaklarına kanmayarak sırat-ı müstakimden sapmadan ilerliyorlar.

Müslüman fıtratı üzerine dünyaya gelen insanoğlu, akıl baliğ olunca inancını kendi hür iradesiyle seçiyor. Tabii olarak bunu seçerken, yaşadığı toplum ve çevre onu fazlasıyla etkiliyor. Hatta bazıları çevrenin ve kötü arkadaşların açtığı şirk kuyusuna düşerek her iki dünyasını da mahvediyor. Rabbimiz fıtratımızla inancımız arasındaki bağı bakın nasıl izah ediyor: "Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler." (Rûm; 30)

Her Müslüman dininin görevlisidir

Nimetlerin en büyüğü olan İslam, hepimizin ortak manevi değeridir. Onu hakkıyla temsil ettikçe yükselecek, ondan uzaklaştıkça alçalacağız. Onu yaşamakla kalmayacak, aynı zamanda elimizin ulaştığı her noktaya taşıyıp yaşatacağız. Bilinmelidir ki İslâm'a hizmet etmek sadece hocaların, müftülerin, vaizlerin, hafızların vazifesi değil, bu her Müslümanın birinci görevidir. Çünkü her Müslüman, İslami hakikatleri geniş kitlelere duyurmakla yükümlüdür. İnancımızı ferdi olarak yaşamak bizi sorumluluktan kurtarmaz. Tebliğ vazifesini hiçbir zaman yabana atmamalıyız. Bu anlamda her Müslüman dininin görevlisidir.

Günümüzde Müslüman kimliği, maalesef içi boşaltılmış bir kavramdır. Batı dünyası ve genel anlamda İslam dışı bütün inanç mahfilleri İslam'ın inanç sistemini diledikleri renge boyanmış bir kabuk olarak gösterme gayreti içerisine girdiler. Bundan dolayı, çoğumuz o kabuğu kırarak öze inemedik. Kabuğu öz sanma gafletine düştük. Yanıbaşımızdaki Kur'an'a bakmak yerine, popülist İslam yorumlarının peşinden sürüklendik. Oysa her şey iki kapak arasında açıkça yazılıydı. Bizce Müslüman kimliğinin meselelerin kaynağında bu özden uzak oluş yatmaktadır. Teşhis yanlış konulduğu için, tedavi gayretleri netice vermemektedir.

İslam ve onun mukaddes kitabı olan Kur'an-ı Kerim evrensel bir mesaj taşımaktadır. Belli bir ırkın, kavmin, zamanın ve mekânın dini değildir. Bütün ırkları, kavimleri, zamanı ve mekânı kuşatmıştır. Son din olması da bundan dolayıdır. Fakat müsteşrikler ve içimizdeki uzantıları akı kara, karayı ak gösterme gayreti içerisinde, bu mutlak hakikatleri değiştirmek için olağanüstü bir çaba harcıyorlar. Doğulu halkların, hatta aydın sıfatı taşıyanların önemli bir kısmı bu çirkef oyuna gafletten öte, gönül rızasıyla gelmektedir. İrfan kör gafleti izale edememektedir.

Türk milletinin belli bir zaman ve süreçten sonra, İslam’ı din olarak kabul etmesi tarihin en mühim dönüm noktalarındandır. Şayet bu millet, İslam zırhını kuşanmasaydı hem kendileri, hem de şerefle taşıdıkları tevhit inancı çok farklı noktalarda olurdu. Bu durumu sindiremeyen müsteşrikler, ırkçılığı milliyetçilik süsüyle acı bir zehir olarak bizlere sunmaktadır. Böyle olunca bir buçuk milyarlık İslam ümmeti özlenen ve beklenen birliği sağlayamamaktadır. Oysa İslam inancı bu milletleri birbirine bağlaması gereken bir çimentodur. Fakat bunu her zaman engelliyorlar. İslam'ın reddettiği ırkçılık yaftasını boynumuza asıyorlar. Akif bu durumu şu dizelerle sert bir biçimde dile getirir:

Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam
Bağlamak lâzım iken, anlamadım, anlayamam
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyyeti şeytan mı sokan zihninize?

İslam mesele üreten değil, çözüm getiren akideler manzumesidir. Lakin bu inanç sistemi art niyetli odakların elinde problemler yumağının kaynağı olarak gösterilmek istenmektedir. Globalleşen dünyada sermaye sahipleri gemilerini yürütmek için bu iğrenç yolu seçmiş bulunmaktadırlar. Çünkü onların sundukları materyalist ve kapitalist sistemler insanlığa huzur getirmekten çok uzaktır.

Müslüman ‘benim meselem değil’ diyemez

Kulu en iyi, Yaratanı bilir. Hakk'ın bizlere sunduğu ilahi düzen kusursuzdur. Şüphe yok ki gerçek huzur bu düzene tabi olmakla, İslam dairesi içerisine dâhil olmakla elde edilir. Bunu İslam karşıtları da çok biliyorlar, onun içindir ki bu gerçeği fark eden kitlelerin artmaması için, gençlerden başlamak üzere, kitlelerin düşünme kabiliyetlerini değişik yollarla devre dışı bırakıyorlar. İçki, kumar, sigara, uyuşturucu, kadın ticareti, çılgın eğlenceler, ilâhi nasları ve gerçekleri unutturmanın, dünyayla teselli bulmanın morfinidir. Müslümanlar bunları görmezlikten gelemez. 'Benim meselem değildir' diyemez. İslam'ın hedefi bütün insanlığı şer batağından kurtarıp tevhit aydınlığına çıkarmaktır.

Müslümanlar iman denizinde kum tanesi hükmündedir. Tek başına fazla bir şey ifade etmeseler de birleşince kum dağları oluştururlar. Bu dağlar günün birinde bulutlara değecek yüksekliğe varabilir. Bunun içindir ki güçlerimiz birleştirilmeli, yük paylaşılmalı, nimetler de bölüşülmelidir. Özellikle Müslüman aydınlar, fildişi kulelerde oturup ahkâm kesmemelidir. Hak ve halk için halkın yanında, halkla beraber hareket edilmelidir.

Müslümanların meselelerinin ana kaynağı kimliğini netleştirememektir. Kimlik, bir insanın kendisini değişik açılardan tanımlaması, tarif etmesidir; kendini bir kalıba oturtmasıdır. Mühim olan başkalarının bizi nasıl gördüğünden öte, bizim nasıl bir kimlik arayışı içerisinde olduğumuzdur. İrademizi başkalarına teslim etmek anlamsızdır.

Kimlik arıyorsan İslam neyine yetmiyor?

Bazı toplumların kimliklerinde ırk ve soy faktörü öne çıkar. Yahudilerde ve Almanlarda durum böyledir. Müslüman halkların kimliğini belirleyen temel faktör İslâm dinidir. Oysa ülkemizde kimliğimize rengini veren 'İslam' inancına karşı alternatifler aranmaktadır. Bu arayışlar lüzumsuzdur, bizi bölmeye, parçalamaya yöneliktir. Kimlik arıyorsan 'İslam' neyine yetmiyor? Altı yüz yıllık Osmanlı'yı dimdik ayakta tutan İslam paydasında toplanma anlayışı değil miydi? Çöplükte hazine aramak ahmaklık değil de nedir?

Müslümanlar olarak kültür ve inanç coğrafyasında önce yerimizi tespit etmeliyiz. Batılı mıyız, doğulu muyuz? 'Hem batılıyım, hem de doğuluyum' demek bir anlamda 'Ben henüz bir kimlik sahibi değilim' demektir. Tanzimat'tan bugüne kadar yaptığımız en büyük yanlış hem batılı, hem de doğulu görünmek, lakin neticede hiçbiri olamamaktır.

Doğulu olmak Batı'nın maddi değerlerini reddetmeyi gerektirmez. "İlim müminin yitik malıdır, onu nerde bulursa alsın" hadisi yönümüzü gösteren bir pusuladır. Bizler teknolojiden evvel, Batı'nın kültürel değerlerine sevdalanmışız. Bu, kimliğimizi kaybetmemize, tanınmaz bir mahlûk oluşumuza zemin hazırlamıştır. Ayakları yere basan, onurlu, diri ve gururlu bir millet olmak, ancak kendimiz olmakla mümkündür. Batı'nın paspası olmak mecburiyetinde değiliz. Titreyip özümüze dönmeliyiz. Zira hatadan dönmek fazilettir.

Kendi meselelerini başına musallat eden Müslümanlar, köklü çözümü de kendileri bulacaktır.
M. NİHAT MALKOÇ
 

lotus

New member
Katılım
30 Mar 2007
Mesajlar
407
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Müslümanlar, dünya denen bu zorlu imtihan yerinde her gün ayrı bir musibetle imtihan oluyorlar. Nasıl ki çelik, ateşte yandıkça güç kazanıyorsa, Müslümanlar da bu imtihanlardan alınlarının akıyla çıktıkça takvaları, ihlâsları ve inançlarına bağlılıkları da o oranda artıyor.


Allah razı olsun çok anlamlı bir paylaşımdı.
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Emeğine sağlık.Hocamında yüreğine sağlık.Dua ile

ÇANAKKALEDE UYANIŞ.

“Kasırgalar savurur; buz kestirir kar bizi
Gece gündüz kavurur sıcağında nâr bizi

Çanakkale’de zaman açılır sonsuzluğa
Çağırır gül yüzüyle agûşuna yâr bizi

Sabır ateşten gömlek, dua semaya kapı
Bülbülün nağmesinde yakar ahûzar bizi

Gözlerim kapanmadan ruhum dalar uykuya
Elinde kırmızı gül, çağırır mezar bizi

Fazilet yarışında önde gider yiğitler
Zekeriya misali bölse de hızar bizi

Gayya çukurlarından beslenirse kem gözler
Sirkeyle bal misali öylece bozar bizi

Kalbin orta yerine siner kirli bakışlar
Kendimize getirir ilâhî nazar bizi

Gök yarılsa ikiye, gün batsa da şafakta
Çağların göbeğine tarihler yazar bizi

Gök kubbenin altında dolaşırken avare
Hicran ateşlerine atar intizar bizi

Hafakanlar basmadan yetiş rahmet meleği
Ölüme çeyrek kala çepeçevre sar bizi

Efkâr basar sinsice hüzün coğrafyamıza
Sevgilinin hayali eder bahtiyar bizi

Gelibolu’da yağmur fırtınaya dönüşür
Sular kaynar derinden, ateşi yakar bizi

Ürperir maveradan koparıldıkça ruhlar
Maziden arda kalan sermaye bakar bizi

Ölü toprağı serper, gaflet kurşundan ağır
Bir kez uyumaya gör yılanlar sokar bizi

Doğar Anafartalar alacakaranlığa
Aynadaki akisler Hakk’a muştular bizi

Zaman alevden bir gül, safın önünde kısrak
Düşmanı haklarım ben dostlardan kurtar bizi

Kirli çizmeleriyle girer de haremime
Hallac-ı Mansur gibi beyhude soyar bizi

Kapımın kilidini çalan dünkü devşirme
Düşünmez, bir kalemde kızıla boyar bizi

Ay ışığı düşerken kapkaranlık geceye
Uyanışın öncüsü, muzaffer sayar bizi

Diner Çanakkale’de esen acı karayel
Suya düşer cemreler ısıtır bahar bizi
N.MALKOÇ
 

gizemli

New member
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
652
Tepkime puanı
61
Puanları
0
Yaş
38
Allah(c.c) razı olsun. Emeğinize sağlık.
 
Üst Alt