Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kim Olduğun Değil, Kiminle Olduğun önemlidir

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
İmanın şartı altıdır, bunlar inanılacak şeylerdir. Bu altı şarta inandım demekle hasıl olan imanın devam Etmesi için başka şeylerde lazımdır. Mesela, ibadetler imandan değilsede, farz olduğuna inanmak imandandır. Bir kimse, namazın farz olduğuna inanmazsa imanı gider. Bir de imanın temeli ve en mühim alameti olan, esas bir şart daha vardır ki, o da, hubb-u fillah ve buğd-u fillahtır. Yani Allahü tealanın sevdiklerini sevmek ve Allahü tealanın sevmediklerini sevmemektir. Çünkü Hadis-i Şerif'te, dünyada birbirini sevenler, ahirette de beraber olacaktır buyuruluyor. Allahü tealanın sevgili kullarını sevenler, son nefeste imanla ölürler. Ve mahşer yerindede sevdiklerinin yanında haşr olup, ahiret hayatındada beraber bulunurlar. Bunun için de, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini iyi öğrenmemiz lazımdır. Kim olduğumuz değil, kiminleolduğumuz önemlidir. Bir kimse, ibadetlerini yapmakla beraber, Allahü tealanın sevmediklerinide severse, mesela Ebu Cehili severse, bu kişi cehenneme gider. Çünkü Hadis-i şerifde Peygamber Efendimiz 'sallallahu aleyhi vesellem' öyle buyuruyorlar. Herkes sevdiğinin yanında olacak. Demek ki insan, dünyada sevdiklerine dikkat etmelidir. Bu sevmek ve sevmemek, şahsi menfaati için değil, Allahü tealanın rızası için olmalıdır. Sevmek ve sevmemek kalp ile olur, beden ile olmaz. Ateş ile barut bir arada olamayacağı gibi, iki zıt sevgide bir arada olamaz. Peygamber Efendimiz'i 'sallallahü aleyhi vesellem'i sevmeyeni sevemeyiz. Bu ise, kalpte kendiliğinden hasıl olur. İlm ile olmaz. Öğrenilerek olmaz. Son nefeste iman, bu muhabbete bağlıdır. Onun için büyüklerimiz "İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli" buyuruyorlar. Seviyorum diyen bir kimse,sevgilisinin düşmanlarından kesilmedikçe, buna münafık, yani yalancı denir. Âşıklar, sevgililerinin dîvânesi olup, onlara aykırı birşey yapamaz. Aykırı gidenlerle uyuşamaz. İki zıd şeyin muhabbeti bir kalbde, bir arada yerleşemez. İki zıddan birini sevmek, diğerini sevmemeyi îcâb ettirir. Allahü teala İsa aleyhisselama (Eğer yerlerde ve göklerde bulunan bütün mahlûkların ibâdetlerini yapsan, dostlarımı sevmedikce ve dost olmayanlardan uzaklaşmadıkca, hiç fâidesi olmaz), Musa aleyhisselama da, (Yâ Mûsâ! Dostlarımı benim için sevdin mi ve sevmediklerimden benim için uzaklaştınmı?) buyuruyor. Her mü'min, Allahü teâlâyı sevmeyenleri sevmemeli, islâmiyyete yapışanları sevmelidir. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem" (İbâdetlerin efdali, müslimânları müslimân oldukları için sevmek, kâfirleri, kâfir oldukları için, sevmemekdir) buyurdu. Muhabbet, sevgilinin dostlarınısevmeği, dost olmayanları da sevmemeyi îcâb ettirir. Bu sevmek ve sevmemek, sâdık olan âşıkların elinde ve irâdesinde değildir. Çalışmaksızın, zahmet çekmeksizin kendiliğinden hâsıl olur. Dostun dostları güzel görünür ve dost olmayanları da çirkin ve fenâ görünür. Dünyânın güzel görünüşlerine kapılanlara hâsıl olan muhabbet de, bunu îcâb etdiriyor. Seviyorum diyen bir kimse, sevgilisinin sevmeyenlerinden kesilmedikce sözünün eri sayılmaz. Buna münâfık, ya'nî yalancı denir. Allahü teâlâyı sevmeyenleri sevmek, insanı Allahü teâlâdan uzaklaşdırır. Teberrî etmedikce, tevellî olmaz. Ya'nî uzaklaşmadıkça, dostluk olmaz. İnsan kimi severse hep ondan bahseder. Allahü tealanın veli kullarından mübarek bir zât hep hocasından bahsedince, birisi, efendim siz hocanızı bu kadar çok seviyorsunuz, siz ondan ne öğrendiniz deyince, O mübarek zât buyurmuş ki, bir tek şey öğrendim, o da banayetti buyurmuş: "Kim sevilir, kim sevilmez". Mevlâna Halid-i bağdadi hazretleride, "Hak kapısında ehil ve nâ ehil beraberdir" buyuruyor. Dünyada iken birbirini sevenler aynı yerde haşrolunca, bunların arasında cennete giden biri bulunursa onun hatırına, o toplulukta bulunanların hepsinide avf edip, sen ehil değilsin deyip geri çevirmezlermiş. Bu bizim için büyük bir müjdedir. Dünyada bile bir insan hakkında karar vermek için arkadaşlarına bakılır, kimlerle beraber olduğuna bakılır. O halde, Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin "kaddesallahü teâlâ sirrehül azîz" birinci cild, 203. cü mektûbu, molla Hüseyne yazılmışdır. Allah yolunda olanların yanında bulunmağı övmekdedir: Allahü teâlâ, hâllerinizi güzel eylesin. İşlerinizi fâideli eylesin! Maksadlarınızı ıslâh eylesin! Şereflimektûbunuz geldi. Sevgilerinizi bildirdiği için bizleri çok sevindirdi. Allahü teâlâ, bu yolun büyüklerine olan sevginizi artdırsın! Onlara bağlılık arzûsunu, ömrünüzün sermâyesi yapsın! Hadîs-i şerîfde, (El-mer’ü me’a men ehabbe) buyuruldu ki, (Kişi, sevdiği ile berâberdir) demekdir. Bu büyükleri seven, onlarla berâber olur. Onlarla berâber olan, şakî olmakdan [küfrden ve günâh işlemekden] korunmuş olur. Hadîs-i şerîfde buyuruldu ki: (İnsanların yapdıklarını yazan meleklerden başka melekler de vardır. Yollarda, sokak başlarında dolaşırlar. Allahü teâlâyı zikr edenleri ararlar. Zikr edenleri bulunca, birbirlerine seslenirler. Buraya geliniz, buraya geliniz derler. Kanadları ile, onları sararlar. O kadar çokdurlar ki, göke varırlar. Kullarının her işini bilici olan Allahü teâlâ, meleklere sorarak: Kullarımı nasıl buldunuz, buyurur? Yâ Rabbî! Sana hamd ve senâ ediyorlar ve senin büyüklüğünü söylüyorlar ve senin ayblardan ve kusûrlardan temiz olduğunu söylüyorlar, derler. Onlar, beni gördüler mi, buyurur? Hayır görmediler, derler. Görselerdi, nasıl olurlardı, buyurur? Dahâ çok hamd ederlerdi ve dahâ çok tesbîh ederlerdi ve dahâ çok tekbîr söylerlerdi, derler. Onlar, benden ne istiyorlar, buyurur? Yâ Rabbî! Cennetini istiyorlar, derler. Onlar, Cenneti gördüler mi, buyurur? Görmediler, derler. Görselerdi, nasıl olurlardı, buyurur? Dahâ çok yalvarırlardı, dahâ çok isterlerdi. Yâ Rabbî! Bu kulların Cehennemden korkuyorlar. Sana sığınıyorlar, derler. Onlar Cehennemi gördüler mi, buyurur? Hayır görmediler, derler. Görselerdi, nasıl olurlardı, buyurur? Görselerdi, dahâ çok yalvarırlardı ve ondan kurtulmak yoluna dahâ çok sarılırlardı, derler. Allahü teâlâ, meleklere, şâhid olunuz ki, onların hepsini afv eyledim, buyurur. Yâ Rabbî! O zikr edenlerin yanında, filân kimsezikr etmek için gelmemişdi. Dünyâ çıkarı için gelmişdi, derler. Onlar benim müsâfirlerimdir. Beni zikr edenlerle berâberim. Onların yanında bulunanlar da, zarar etmezler, buyurur.) Bu hadîs-i şerîf ve yukarıda bildirdiğimiz (Kişi, sevdiği ile berâberdir) hadîs-i şerîfi gösteriyorlar ki, bu büyükleri sevenler, bunlarla berâberdirler. Bunlarla berâber olanlar, kazançlı olurlar. Allahü teâlâ, bizi ve sizleri, bu büyükleri sevenlerden eylesin! Sevgili Peygamberi, ümmî ve hâşimî olan Muhammed “aleyhi ve alâ âlihi ve eshâbihissalâtü vetteslîmât vettehıyyât” hurmetine düâmızı kabûl buyursun! Âmîn. Şeyh İlahdâdın mektûbunda, kendinizden haber veriyorsunuz. Böyle ademler, ya’nî yokluklar, tâliblerde çok görülmekdedir. Çok çalışınız. Ele geçenlerle doymayınız! Fârisî beyt tercemesi: Çok cilve var, aranan sevgilide,Kavuşdum sanma, bir cilve görünce! Bu büyüklerle birlikde bulunmak, en fâideli şeylerdendir. Allahü teâlâ, bunların sohbetine kavuşdursun! Fârisî beyt tercemesi: Aşk serhoşlarîle bulun, mey yoksa da, koku geçer.Koku da bulunmaz ammâ, onları görmek de yeter. Gece gündüz karşısında bulunduğunuz büyük hazretden aldığınız yola sarılınız. (Allah) mubârek ismini, hiçbirşey düşünmiyerek, kalbinizden geçiriniz! Hâzır ve nâzır olduğunu da düşünmeyiniz! Sıfatlarından hiçbirini hâtırınıza getirmeyiniz. Yüreğinizin bulunduğu yerde, gönülde (Allah) ismini hep bulundurunuz! Çok lâzım olan bilgiler, yazmakla anlaşılamaz. Anlatmak lâzımdır. Buluşursak, bildirilir. Buluşuncıya kadar, elinize geçenleri yazınız. Onları okumak, uzakdan teveccühe sebeb olur. Vesselâm. [Mektûbât Tercemesi]

Mevlana Oğluna Derki

Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol, hiç
kimsenin kinini yüreğinde tutma!

Fazla bir şey isteme ve hiç kimseden de fazla olma!

Merhem ve mum gibi ol! İğne gibi olma!

Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen,

Fena söyleyici!

Fena öğretici!

Fena düşünceli olma!

Çünkü bir adamı dostlukla anarsan, daima sevinç içinde olursun. İşte o
sevinç Cennetin ta kendisidir.

Eğer bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun. İşte bu
gam da cehennemin ta kendisidir.

Dostlarını andığın vakit içinin bahçesi, çiçeklenir, gül ve fesleğenlerle
dolar. Düşmanları andığın vakit, için, dikenler ve yılanlarla dolar, canın
sıkılır, içine pejmürdelik gelir.

Bütün peygamberler ve veliler, böyle yaptılar, içlerindeki karakteri dışarı
vurdular.

Halk onların bu güzel huyuna mağlup olup tutuldu, hepsi gönül hoşluğu ile
onların ümmeti ve müridi oldular."
Mevlana oğluna der ki:
Bahaeddin! Senin düşmanını sevmeni, düşmanında seni sevmesini istemen, kırk
gün onun hayrını ve iyiliğini söyle, o düşman senin dostun olur; Çünkü
(gönülden dile yol olduğu gibi, dilden de gönüle yol vardır.)
Allah'ın sevgisini de onun aziz isimleriyle elde etmek mümkündür. Allah
buyurdu ki:
Ey kullar, kalbinizde arınma olması için beni pek çok anmaktan geri
durmayın.
Kalbinizde arınma ne kadar çok olursa, Allah'ın nurunun parlaklığı da
kalpte o nispette fazla olur.

Nitekim, ekmekçinin tandırı ne kadar sıcak olursa, o kadar ekmek alır,
soğuk olunca ekmek almaz. Herkesi kuyunun dibinde gören kimse,
kendisi kuyunun dibindedir.
.
Allah-ü Teala Hazreti Mevlana Celaleddin-i Rumi (Kuddise Sirruh) Yüzüsuyu
hürmetine bizleri sineklerden korusun.

sinek
hayvan pisliğinin
üzerindeki saman çöpüne konduğunda
kendini deryalarda zannedermiş
Mevlana Celaleddin-i rumi
 
Üst Alt