Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Keşke! Demeden önce

sami

New member
Katılım
23 Tem 2007
Mesajlar
5
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
KEŞKE! DEMEDEN ÖNCE

“Ey örtüsüne bürünen!
Kalk! (ve) artık uyar!
Sadece Rabbini yücelt.” (74/1-3)



Kendilerini, babalarından miras kalmış bir ülkede yaşıyor zanneden ve bu ülkenin tek hak sahipleri gibi gören şımarık kesim yine azgınlıklarını ve kinlerini kusmaya başladılar. Sözde siyasi çekişme adına başlayan eylemler Allah’ın insanlara sunduğu hayat modeli olan islamı hedef almaya, inkârında ötesinde hakarete uzanan bir haddini bilmezliğe uzandı. Meydanlarda, kameralarda -içlerinde varsa eğer küçük iman kırıntısı- onları dahi tüketircesine küfür/inkâr kokan haykırışlarıyla ne elde etmek istiyorlar bilemiyorum!

Bu tür çığırtkanlıkları duyduğum zaman önce binlerce kez şükrediyorum Rabbime: Beni hidayete ulaştırdığı ve kendisine kul olmayı, hayatımı yalnızca ona teslim ederek yükselmeyi izzet sahibi olmayı bana nasip ettiği için. Sonrada öfkeden deliye dönmüş o kalabalığa bakıyorum. İçimde hem onlar için hem benim için ürpertici olan o günün yankısı uyanıyor.

— O gün gökyüzü beyaz bulutlar halinde yarılacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.

— İşte o gün gerçek hükümranlık, çok merhametli olan Allah'ındır. Kâfirler için ise o, pek çetin bir gündür.

— O gün zalim kimse ellerini ısıracak: "Eyvah!" diyecek, "keşke Peygamberin yanında bir yol tutsaydım!"

—Eyvah!" diyecek, "keşke falancayı dost edinmeseydim.
(Furkan 25 – 29)

Hayatı yalnızca dünya hayatından ibaret sayan cahil insanların erdemli bir tavır göstermesi de beklenemezdi açıkçası. Esasen hayatın illetlerinden biri olan imtihan ve imtihanın vazgeçilmez yasası olan küfür – iman mücadelesi açısından baktığımızda ise gelişmeler gayet doğal ve yerinde. Karşı tarafın bir icraatı olarak telakki edebileceğimiz bir manzara.

Fakat ne var ki ilahi imtihan gereği bir altta deneniyoruz, bir üstte. Bir güçle imtihan ediliyoruz bir zayıflıkla. Toplumsal olarak imtihanımız böyle dönüşümlü olduğu gibi bireysel hayatımız da bu şekilde dönüşüm içinde geçiyor. Günümüzde olduğu gibi, Bazen azınlığın çoğunluğa tahakkümünü izliyoruz esefle. Bazen en vefalı ve fedakâr olmanın bedelini hiçe sayılarak alıyoruz. Bizler gibi dar çemberlerden geçerek imtihan edilen nesil için vahiy, geçmişte yaşanmış ve Allah’ın takdirini kazanmış bir iman örneğini sunuyor.

Büruc suresinde anlatılan Ashab-ı Uhdud olayı, her yerde ve her kuşakta yaşayan mü’minler için üzerinde durup düşünmesi gereken önemli bir hakikattir.

Uhdud ashabı, Rab’lerine inanmış ve imanlarını her şeyden yüce tutmuş bir cemaatin öyküsüdür. Bu mü’minler, Allah’ı aziz (tek güç ve kanun sahibi) ve hamid (rızkın tek kaynağı ve hamd edilmesi gereken/minnet ve teşekkür edilmesi gereken tek merci) olarak gördüler ve o şekilde iman edip hayatlarına yansıttılar. Allah’ın aziz ve hamid olduğuna hayatla iman etmek, dünyada saltanat ve hükümdar olma vasfının en temel iki unsurunu müstekbirlerden alıp Allah’a iade etmek demektir. İşte bunun için zalim, zorba, kendisinden ve kendisi gibi düşünenden başkasına yaşama hakkı tanımayan, insanlar alev alev yanarken bile bundan zevk alan, sadist insanların işkencelerine maruz kaldılar.
Kalplerdeki iman, o işkence ve baskılar üzerine yükseldi ve o iman dünya sevgisine ve yaşama tutkusuna karşı zafer kazandı. Tağuti diktatörlerin tehditlerine aldırmadı, dinlerinden dönmeye yanaşmadılar. İmanları uğruna ateşte yandı ve öldüler...

Bu Ashab’ı Uhdud olayında mü’minlerin ruhu bütün korkulara, tüm dünyevi acılara karşı; dünyanın ve dünya hayatının bütün albenilerine karşı; imtihana, işkencelere karşı, bütün çağlarda, insanlığın şeref duyacağı türden bir zafer kazanmışlardır. İşte asıl zafer budur.

Nedenler farklı da olsa insanların tümü eninde sonunda ölür. Fakat insanların hepsi böylesi bir zafer kazanamaz; böylesi bir yüceliğe ulaşamaz.; böylesi bütün dünyevi bağlardan tamamen kurtulup mutlak özgürlüğü kazanamaz…

Kendisinden önce birçok imanlı hayatlar yaşanmasına rağmen Allah’ın bizzat birçok imanlı yaşanmış hayat içerisinden seçip kıyamete kadar övmesi ve takdir etmesi bile kaliteli bir imanın Allah katındaki değerini bize azda olsa yansıtmaktadır.

Yeryüzünde yalnızca Allah’ı aziz, yegâne güç ve kudret sahibi, asla yenilmeyen, kahredici ve itaat edilmesi gereken tek Rab olarak; ve hamid, Rızkın tek kaynağı, dilediğine dilediği şekilde rızık veren, rızkı arttıran ve kesen, bu konuda kendisine karşı gelinemeyen ve sahip olunan tüm imkânlara şükredilmesi ve teşekkür edilmesi gereken tek merci olarak tanıyan ve hayatına bu şekilde yansıtan bir insan, kendisine savrulan tehdit tantanalarına karşı ne cevap verir sanıyorsunuz?!

De ki: "Haydi çağırın o ortaklarınızı, sonra bana istediğiniz tuzağı kurun ve elinizden gelirse göz açtırmayın." (7/195)

Bu bilince ulaşmış bir insanı neyle korkutabilirsiniz? Buruç suresinde veya benzeri olayların anlatıldığı rivayetlerde ufak bir anlayış sapması bizi çok yanlış sonuçlara götürecek ve sanki islam mazlumluğu ve işkence görmeyi teşvik ediyormuş gibi algılanacaktır. Ve bu tür anlayış yaygınlaştıkça maalesef müslüman denildiğinde akla ezilen, acılar çeken, çileler yumağı garip bir insan modeli tasavvuru oluşacaktır.

Hayır! Dikkat edin! buruç süresinde işlenen ana tema işkencelere katlanma değildir. Övülen unsurda temelde bu değildir.Kur’anı kerimin veya peygamberimizin sünnetinin muhtevasında, müslümanları işkence görmeye, zor şartlara boyun eğmeye özendirecek mazlumluğu teşvik edecek hiç bir işaret bulamazsınız. Burada asıl övülen ve takdir edilen yalnızca Allah'ın aziz ve hamid olduğuna iman edilmesi ve hayatta sadece O'nun hoşnutluğu için mücadele edilmesidir. Allah'ın emriyle çelişen her noktada Allah'ın tercih edilmesidir. Bu aşamaya kadar ki olan kısımla bizler mükellefiz. Bundan sonraki aşamayı takdir eden Allah'dır. Sonuç dilerse Ashab-ı Uhdud gibi, dilerse Hz. Süleyman'ın zaferi gibi olur. Her iki durumda da kazananın bizler olacağımızdan şüpheniz mi var?

Siz nerden biliyorsunuz? Belki Allah sizi yeryüzünün varisleri kılmak ve sizi üstün tutmak istiyor. Bu Allah'ın iman edenler üzerine verdiği kesin bir vaadidir. Öyleyse durun, hemen madem böyle bir vaad var neden bu haldeyiz demeden önce imanınızı ve hayatınızı bir kontrol edin!

Şu yer yüzünde alnı en ak ve temiz olan kesim müslümanlardan başkası değildir. Dolayısıyla ne atılan iftiraları nede bize biçilmek istenen hayat modelini kabul etmiyoruz. Çünkü dinimizde bizi utandıracak, yüzümüzü kızartacak, bizi kendisini savunmak zorunda bırakacak hiçbir eksiklik, hiçbir utanılacak şey yoktur; insanlara şirin görünmek veya İslam’ın hakikatini açıkça söylemek için kekelememize, tereddütlü davranmamıza neden olacak hiçbir öğe de yoktur. Onlara hoş görünmek derdine düşerek İslam’ı olduğundan başka bir biçimde kesinlikle sunmayacağız ve hakikati yaşama azmimizden de asla vazgeçmeyeceğiz...

Haydi! Kalkın! Hayatınızda Aziz ve Hamid olarak yalnızca Allah'ı tanıyın ve tanıtın. Ama tıpkı Ashab-ı Uhdud un yaptığı gibi olsun!

Yalçın PEKOK
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
A

abdirabbih

Guest
Haydi! Kalkın! Hayatınızda Aziz ve Hamid olarak yalnızca Allah'ı tanıyın ve tanıtın. Ama tıpkı Ashab-ı Uhdud un yaptığı gibi olsun!
 
Üst Alt