Timur Hân, dünyanın en büyük devlet adamlarındandı. Büyük velîlerden “Seyyid Emîr Külâl” hazretlerinin sohbetinde bulunmuş, mânevî evlâtlığa kabûl olunmuştu.
Kendisi Semerkant’ta yaşıyordu.
O büyük zat ise Buhara’da.
Bir gün, bu büyük velîye birini gönderip;
- Buhâra’ya gelmemize izinleri var mıdır? Eğer yoksa, lutfedip kendileri gelseler, zira çok özledik, diye haber gönderdi.
Büyük velî, oğlu Emîr Ömer’e;
- Oğlum, biz Timur Hân’dan râzıyız ve duâcıyız. Lâkin buraya gelmesi uygun olmaz. Biz de oraya gidemeyiz, buyurdu.
Ve emir verdi:
- Semerkant’a git, bunu bildir kendisine. Ayrıca ona de ki, ölmeden önce, âhirete yarar iş yapsın!
Emîr Ömer Semerkant’a gitti.
Ve babasının sözünü nakletti kendisine.
Koca sultân;
- Emirleri baş göz üstüne! dedi.
Onu çok sevdiğini söyledi.
Ayrıca;
- Buhâra’nın mülkünü onun emrine vermek istiyorum. Lütfen kabul etsin, diye ricâ etti.
Emîr Ömer başını kaldırdı:
- Hayır, babam bunu kabul etmez.
- Öyleyse, filân şehri ona bağışlayayım.
- Bunu da kabul etmez.
- Neden?
- Çünkü babamın gözünde dünya malının zerre kadar kıymeti yoktur.
- Hiç olmazsa ikâmet ettiğiniz köyü bağışlayayım.
- Onu da kabul etmez.
- Pekâlâ, babanızın bana bir sözü var mıdır?
- Evet var. “Timur Hâna söyle. Ölmeden önce, âhirete yarar iş yapsın!” diye tembih etti.
Timur Hân sordu:
- O yarar iş nedir acaba?
Emir Ömer;
- Babamdan duymuştum, dedi. “En kârlı iş, Resûlullah’ın yolunda yürümektir. İslâma uyan, dünyada da, âhirette de rahat eder” buyurmuştu.
alıntı
Kendisi Semerkant’ta yaşıyordu.
O büyük zat ise Buhara’da.
Bir gün, bu büyük velîye birini gönderip;
- Buhâra’ya gelmemize izinleri var mıdır? Eğer yoksa, lutfedip kendileri gelseler, zira çok özledik, diye haber gönderdi.
Büyük velî, oğlu Emîr Ömer’e;
- Oğlum, biz Timur Hân’dan râzıyız ve duâcıyız. Lâkin buraya gelmesi uygun olmaz. Biz de oraya gidemeyiz, buyurdu.
Ve emir verdi:
- Semerkant’a git, bunu bildir kendisine. Ayrıca ona de ki, ölmeden önce, âhirete yarar iş yapsın!
Emîr Ömer Semerkant’a gitti.
Ve babasının sözünü nakletti kendisine.
Koca sultân;
- Emirleri baş göz üstüne! dedi.
Onu çok sevdiğini söyledi.
Ayrıca;
- Buhâra’nın mülkünü onun emrine vermek istiyorum. Lütfen kabul etsin, diye ricâ etti.
Emîr Ömer başını kaldırdı:
- Hayır, babam bunu kabul etmez.
- Öyleyse, filân şehri ona bağışlayayım.
- Bunu da kabul etmez.
- Neden?
- Çünkü babamın gözünde dünya malının zerre kadar kıymeti yoktur.
- Hiç olmazsa ikâmet ettiğiniz köyü bağışlayayım.
- Onu da kabul etmez.
- Pekâlâ, babanızın bana bir sözü var mıdır?
- Evet var. “Timur Hâna söyle. Ölmeden önce, âhirete yarar iş yapsın!” diye tembih etti.
Timur Hân sordu:
- O yarar iş nedir acaba?
Emir Ömer;
- Babamdan duymuştum, dedi. “En kârlı iş, Resûlullah’ın yolunda yürümektir. İslâma uyan, dünyada da, âhirette de rahat eder” buyurmuştu.
alıntı