Insan 3 vücuttan yaratilmi$tir.(Önce fizik vücut,sonra nefs ve daha sonra ruh)
SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).
Sonra (Allah), onu dizayn etti ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
Not:"Sonra" sözüyle fizik vücuddan,"dizayn etti" sözüyle nefsten, "ruhundan üfürdü" sözüyle ruhtan bahsedilmektedir.
Nefs; insanin 3 vücudundan birtanesidir.Kar$it elektronlardan olu$mu$ enerji bedendir.Nefsimiz bu alemde fizik degildir.Madde oldugu alem berzah alemidir (orada fizik standartlarindadir).Ki$i öldügünde, fizik bedende, nefsi ceken manyetik alan kayboldugu icin, nefs fizik vücuttan ayrilir ve berzah alemine gider.
Nefs iki yönlü yaratilmi$tir.Nefsin iyi (ahsen) yönlü olu$abilen (Tin 4), nefsin tezkiye ve tasfiye olmayip cehennemle cezalandirilan yönlü olu$abilmesi(Tin 5):
TÎN-4: Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm(takvîmin).
Andolsun ki Biz, insanı (nefsini), ahseni takvim içinde (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparak en güzele ulaşabilecek özellikte) yarattık.
TÎN-5: Summe redednâhu esfele sâfîlîn(sâfîlîne).
Sonra onu, esfeli safiline (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ettik (çevirdik).
Nefs kendisine zulmeder:Yunus 44,Ankebut 40,Kasas 16,Nahl 118
YÛNUS-44: İnnallâhe lâ yazlimun nâse şey'en ve lâkinnen nâse enfusehum yazlimûn(yazlimûne).
Muhakkak ki Allah, insanlara (hiç)bir şeyle (asla) zulmetmez. Lâkin insanlar, kendi nefslerine zulmederler.
Tezkiye ve tasfiye edilmemi$ nefsin tüm talepleri dünyaya dönüktür:Rum 7,Kasas 78,Bakara 200,Hud 15,16
RÛM-7: Ya’lemûne zâhiren minel hayâtid dunyâ, ve hum anil âhıreti hum gâfilûn(gâfilûne).
Onlar, dünya hayatının zahirini (görünen kısmını) bilirler. Ve onlar, ahiretten gâfil olanlardır.
Her nefs kendisinde mevcut olan 19 afet sebebiyle ve iblisin nefse tesiriyle $er talep eder(Hicr 39),ihlasa ula$an ki$i nefsindeki 19 afetten kurtuldugu icin $eytana siginak olmaktan kurtulur(Hicr 40):
HİCR-39: Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmeîn(ecmeîne).
(İblis şöyle) dedi: "Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım.
HİCR-40: İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne).
Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.
Ihlas, Nefsin Allah’a teslim olusudur… Afetlerin tamamen yokedilisidir.
19 afetin barindigi yer insanin nefsinin kalbidir.Iki kapisi vardir,ba$langicta iki kapi a$agi dönüktür:
1.Kapi-Takva Kapisi (Rabbani kapi,Nur Kapisi):Nurlarin kalbe girmesini saglar.Insan yaratildigi zaman kalbindeki nur kapisi kapali ve a$agi dönüktür.Allah'a ula$mayi dileyenin kalbine Allah hidayeti koyar (Tegabün 11).A$agi dönük olan nefsin manevi kalbinin nur kapisi, nurlarin girmesini saglayacak $ekilde yukariya,Allah'a döner (Kaf 33).Nefsin kalbinde hareket edebilecek özellikte yaratilan bir mühür vardir.Takva kapisinin bulundugu yerde ve takva kapisini tamamen kapatmi$tir.Zikirle rahmet ve fazl takva kapisina gelir,mühür sebebiyle fazillar kalbe giremez,yalniz rahmet sizabilir.Mür$ide tabi olundugu an kalbin mührü acilir ve kalpteki küfür alinir (Al-i imran 177).Kalbe iman yazilir (Mücadele 22).Ki$i nefs tezkiyesine ba$lar (Mu'min 40).Allah,Allah diye (Müzemmil 8) zikir cekildigi sürece rahmet,fazl ve salavat nuru kalbe iner.Rahmet iki nuru ta$ir-1.salavat,2.Fazl....Fazillar iMAN kelimesinin etrafinda toplanir,kalbi aydinlatir ve kalicidir.Salavat nuru ise fazillarin yerle$mesi icin karanliklarin/afetlerin etkisini azaltir.
2.Kapi-Füccur Kapisi:$eytanin karanliklari bu kapidan girer ve aciktir.Kalp kapkaranliktir.19 afet küfür kelimesinin cazibe alani icindedir.Nefsin kalbinde sem'i (i$itme),fuad (idrak etme),basar (görme) hassalari vardir(Secde 9).Allah'a ula$mayi dilemeyenlerin bu hassalari örtülü ve mühürlüdür.Engeller sebebiyle takva kapisi kapali ve a$agi dönüktür.Bu nedenle nefsin kalbine hicbir zaman nur inmez.Ki$i hu$uya ula$amadigi icin de mür$idine ula$amaz.Ne kadar zikir cekerse ceksin nefsini tezkiye edemez ve hidayete eremez:Bakara 7,isra 45,46Casiye 23,A'raf 179
CÂSİYE-23: Efe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
Allah'in nurlarini insanin kalbine indiren zikirdir.Nefsin temizlenmesini saglar...
ZUMER-23: Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin)
Allah, ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını (rahmet, fazl ve salâvâtı), ikişer ikişer (rahmet-fazl ve rahmet-salâvât), Kitab’a müteşabih (benzer) olarak indirdi. Rab’lerinden huşû duyanların ciltleri ondan ürperir. Sonra onların ciltleri ve kalpleri Allah’ın zikriyle yumuşar, sükûnet bulur (yatışır). İşte bu, Allah’ın hidayetidir, dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi yoktur.
Hadis-i $erif: "Allah sizin soyunuza, maliniza, sizin $eklinize bakmaz; Allah'in nazar ettigi yer nefsinizin manevi kalbidir."
Allah, görmeyen,i$itmeyen ve idrak etmeyen insanlar icin, onlarin hayvanlar gibi ve mezarda oldugunu buyurmaktadir:Araf 179,Enfal 22,Fatir 22
A'RÂF-179: Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).
Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.
Insan yaratildigi anda nefsinin özellikleri sebebiyle dalalettedir...Allah'a ula$mayi dilemedikce kurtulu$a eremez,hassalarindaki ve uzuvlarindaki engeller sebebiyle hep dalalette kalacak ve hic hidayete eremeyecaktir.Allahu Teala buyuruyor:
13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe). </SPAN>
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na ulasmayi dileyen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
Demek oluyor ki hidayete ermemiz icin kendimiz caba göstererek, Allah’a inabe etmeliyiz, yani O’na ulasmayi dilemeliyiz... Dilemeyenler icin "nefslerini hüsrana dü$ürdüler" diye buyuruyor Allahu Teala.
YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrana düştüler (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).
Nefslerini hüsrana dü$ürenler, günahları sevaplarından fazla olanlardır:
MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.
Nefsimizin tezkiyesi ve tasfiyesi üzerimize farz kilinmi$tir:Enam 152,Maide 105,Fecr 27,28,A-li imran 190,Nisa 103
MÂİDE-105: Yâ eyyuhellezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izehtedeytum ilâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (bir borçtur, nefsinizin sorumluluğu üzerinizedir). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri, size haber verecektir.
Nefsimiz tezkiye olacagina dair yemin etmi$tir:$ems 9,Müddesir 38,39,40
ŞEMS-9: Kad efleha men zekkâhâ.
Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
Nefslerin cehennemde rehine oldugu,sadece yeminlerini yerine getirenlerin cennette olacagi:
MUDDESSİR-38: Kullu nefsin bimâ kesebet rehîneh(rehînetun).
Bütün nefsler, iktisap ettikleri (kazandıkları) dereceler sebebiyle (karşılığı olarak) rehinedirler (bağlıdırlar).
MUDDESSİR-39: İllâ ashâbel yemîn(yemîni).
Yemin sahipleri (yeminlerini yerine getiren nefsler) hariç.
MUDDESSİR-40: Fî cennât(cennâtin), yetesâelûn(yetesâelûne).
Onlar cennetlerdedir. (Diğerlerine) sorarlar.