Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kelam İlmi ve Üç Kardeş Mevzuu

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kelâmcılar, itikadî konuları tartışırken söze “el-kelâm fi kezave keza..” (Şu konudaki kelâm şöyledir), şeklindebaşlarlardı (Bundan dolayı en çok kullandıkları bu cümledeki ilk kelime bu ilmin özel ismi haline gelmiştir).
Kelâm meselesi (ve Allah'ın Kelâm sıfatı) bu ilmin en fazla meşhur olan ve en çok tartışma ve çekişme konusu idi. Hatta mütegallibeden biri, “Kur'an mahlûktur” demedikleri için hak ehli olanlardan bir çoklarını öldürtmüşdür (Memûn, Mutasım, Vâsık zamanlarında Mutezile kelâmı Abbasî Devleti'nin resmî inancı haline gel*miş ve Hanbeliler şiddetli baskılara maruz kalmışlardı).
Şer'î meselelerin hakikatini araştırırken ve hasımları sustururken bu ilim, insana kelâm, yani konuşma gücü verir. Bu bakımdan kelâm, mantıkin felsefî ilimlerdeki yeri gibi (İslânri ilimler içinde) bir yer tutar.
Öğretilmesi ve öğrenilmesi farz olan ilimlerin ilki sadece kelâmla, yani sözle öğrenilir. Bunun için bu ilme kelâm ismi verilmiştir. Daha sonra özellikle akâid ilmine bu isim verilmiş, aradaki fark görülsün diye" öbür ilimlere bu isim verilmemiştir.

Kelâmın mahiyeti ve hakikati, iki tarafın ortaya atacakları sözler ve tartışmalarla anlaşılır. Halbuki öbür ilimlerden bazılarının mahiyeti düşünülmek ve kitap okumakla da anlaşılabilir.

Kelâm en çok ihtilaf edilen ve çekişme konusu olan bir ilimdir. Bu sebeple muhaliflerle konuşmaya yani kelâm etmeye ve onları reddetmeye şiddetle ihtiyaç göstermektedir.
Kelâmdaki delillerin kuvveti sayesinde sanki, “Söz, bu sözdür, bilinen diğer sözler değil!” denilmiş olmaktadır. Nitekim iki söz-aen daha kuvvetli olanı için, “îşte kelâm budur!” denir.

Kelâm, çoğu sem'î ve nakli deliller tarafından da desteklenen kesin delillere dayanmaktadır. Onun için kalbte en fazla tesir yapan ve oraya nüfuz eden ilim budur. Bundan dolayı, yaralamak manâsına gelen, “ k e l m “ kökünden türetilen “kelâm” sözü bu ilme isim olarak verilmiştir (Bu sekiz sebepten biri veya bir*kaçı dolayısıyle bu ilme kelâm adı verilmiştir. Bu hususa bütün kaynaklarda işaret edilmektedir).
Kudemâ, denilen eski kelâmcılann anladığı kelâm budur. Bu kelâmdaki ihtilaflı konuların çoğu İslâm fırka ve mezhepleriyle, özellikle Mutezile ile ilgilidir. Zira sünnetin ve hadislerin zahirinden anlaşılan manâ ve sahabe topluluğunun itikad konusunda üzerinde yürüdüğü yol hususunda ihtilafla ilgili kaidelerin esaslarını kuran Mutezile olmuştur.
Bu hadise şöyle vukua gelmiştir: Mutezilenin reisi Vâsıl b. Ata föl. 131/748) Hasan Basrî (öl. 110/728) nin ders halkasından ayrılmış, mürtekib-i kebîre (büyük günah işleyen)nin ne mü'min ne de kâfir olduğunu anlatmaya başlamış, iki menzile (iman -küfür) arasında bir menzilin var olduğunu kabul etmiş, bunun üze*rine Hasan Basrî, “Vasıl bizden ayrıldı” (Kad i'tezele Vâsilün annâ) demiş, bundan dolayı ona ve etrafında toplananlara Mutezile adı verilmişti.
Mutezile mensupları kendilerine, “Ehlu'i-adl” ve “Ashabu't-tevhid” gibi isimler vermişlerdir. Bunun sebebi “itaat edene sevap, isyan edene ceza vermek Allah Taâlâ için zarurîdir” demeleri ve Hakk Taâlâ'dan, kadım ve ezeli sıfatların varlığını red*detmeleridir.


“Üç Kardeş” Meselesi Ve Ehl-i Sünnet Kelâmının Doğuşu


Daha sonra Mutezile kelâm ilmine genişlemesine ve derinlemesine dalmış ve temel konuların bir çoğunda filozofların eteklerine sarılmıştır. Böylece mezheplerinin yayılması Ebu'l-Hasan Eş'arî (r.a.) (öl- 330/941) ile Hocası Ebu Ali Cübbâî Cöl. 303/915) arasında geçen şu hadiseye kadar devanı etmiştir:
Eş'arî: Üç kardeş var. Biri ibadet ve itaat halinde, diğeri isyan ve günah içinde, üçüncüsü de çocuk yaşta iken öldü. Bunlar hakkında ne dersiniz?
Cübbâî: îlki, mükafat olarak cennette, ikincisi ceza olarak cehenneme girer, üçüncüsü ne mükafat ne de ceza görür.
Eş'arî: Üçüncüsü, “Ya Rabbi, beni neden çocuk yaşta öldürdün de büyüyene kadar yaşatmadın? Büyüseydim sana iman ve itaat eder, böylece ben de cennete giderdim”, derse, ona ne cevap verilir?
Cübbâî: Rab ona der ki: “Ben haline bakarak şunu bildim: Büyüyene kadar yaşasaydın günah işleyecek ve bu sebeple cehenneme gidecektin. Senin menfaat ve meslahtına en uygun olan ( eslah) küçükken ölmendi”.
Eş'arî: Eğer ikincisi, “Ya Rab neden beni küçükken öldürmedin? Öyle yapsaydın sana âsi olmaz ve böylece cehenneme girmezdim”, derse Rab ne cevap verir?
Bu soru üzerine Cübbâî şaşırdı ve cevap veremedi. Eş'arî de Mu*tezile mezhebinden ayrıldı. Bundan sonra o ve ona tâbi olanlar, Mutezilenin görüşlerinin bâtıl olduğunu gösterme, hadiselerde anlatı*lan hususların ve Ehl-i sünnet ve'l-cemaatın yürüdüğü yolun doğru olduğunu ispat etme işi ile meşgul oldular. Ondan dolayı da “Ehl-i sünnet ve'I-cemaat” adını aldılar.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Günümüze bakınca, şimdiki mutezile fırkasını gördükçe; ah keşke vasıl bin ata'nın ayrıldığı günkü gibi, o halde kalsalardı diyesi geliyor insanın.

Çağlayan tüm heybeti ile çağlıyor ama, öteye beriye düşen damlaların oluşturduğu toz bulutundan ortalık görünmüyor.
 
Üst Alt