Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kaza ve Kader

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
Levh-ı Mahfuz gibi insanların merak ettiği kitap yerine bize verilen indirilen kuranı elimizde olanı daha çok merak etmemiz gerektiğini ben kendim söylemişimdir. Bununla birlikte, Kaza ve Kader konusu birçok insanın üzerinde durduğu önemli bir konudur. Saygıdeğer Bekir, 29.05.2012 tarihinde İslamın İnanç Temelleri Bölümünde açtığınız konu süre bakımından geçmiş zamanda olsa dahi böyle önemli bir konuda sizinle fikir alışverişinden ziyade konuya daha çok vakıf olduğunuzu düşünerek, bir şeyler öğrenmek amacıyla size danışmak istiyorum; imansız rüşvet alan bir memur ile imanı güçlü ALLAH’ın (c.c) sevgili bir kulunu aynı anda kaza ve kader konusu ile davranışlarını değerlendirelim. İmanı olmayan, fakat anne- baba veya yaşadığı ülke bakımından bir ülkede edindiği değer yargıları/eğitimi çerçevesinde bir vatandaşın yaptığı göreve ihanet ederek (Peygamberimiz (sav) hadisi; verilen emanete hainlik eder) para karşılığı görevini kötüye kullanması konusunda onu satın almak isteyen bir insan, elbette ki ona bir teklif verecektir. Burada iki kişi arasında gerçekleşecek olanları aklımızda tutalım. Şimdi gelelim ALLAH (c.c) sevdiği bir kula: Bu dünya her muhtevasıyla imtihan dünyasıdır temel düşüncesiyle kaza ve kader konusuna bakarak bu şimdi bahsedeceğimiz konuya başlarken, ALLAH’ın (c.c) sevdiği kuluna isterse zor anlar yaşattığı, sevdiği bazı kulunu böyle imtihan ettiğini biliyoruz. Eğer ki o kulu, yaşadığı her gününü ve anını kur-an ve sünnete göre yaşarken, başına gelen kötü olayları düşündüğünde, her yaşananın sebebi imtihandır düşüncesinden çıktığı anda, imanından çıkıp çıkmadığını söyleyebilir misiniz? Çünkü bu insan her adımını kurana göre atmış olsa da karşılaştığı olaylarda işlerini yalan ve hileyle yürüten zalimin her zaman kazançlı çıkmasıyla karşı karşıyadır. Birde konuya başka bir taraftan bakalım; Nu’man İbn-i Sâbit, Hişam Bin Abdulmelik’in zalim idaresine karşı çıkarılan isyanını desteklemesi sonucunda dövülerek darp edilmek suretiyle öldürülmüştür. Sonuç olarak dünyada yaşanmış olan, yaşanıyor olan ve yaşanacak olan her olay; kaderi, hayrı ve şerri yaratan ALLAH’ımızın (c.c) takdiridir. Üçüncü ve son olarak ta esas buraya değinmek istiyorum: Orta Afrika’da Hıristiyanlar ile Müslümanlar uzun süredir savaşıyorlar. Şimdiye kadar birçok Müslüman öldürüldü, Bosna’da yeni bu ay içinde 3000 kişilik bir toplu katliam mezarı daha bulundu, Çin ülkesi sanki her şeyden muafmış gibi, bu güne kadar yaptığı katliamları hiç kimseler gündeme getirmez sanki getirsek ne olacak dercesine, Arakanda puta tapanlar, insanlığın dışına çıktılar, hatta Rusya’nın bu konuda daha öncesinden çalışmaları olduğu söylenmişti, bu zalim topluluklar o kadar azdılar ki kur-anı kerimi domuzlara yedirip bu görüntüleri internet üzerinde yayınlıyorlar. Yakılarak öldürülmüş birçok masum Müslüman’ın fotoğrafını internet üzerinden gördük. Afganistan’da Müslümanlara zulmedilen bir ülke olarak bu güne kadar en bariz örneğidir, en son Amerika barışı getiriyoruz diye orada büyük bir katliam yapmıştı. Geçmiş zamanda basının bir gazete fotoğrafına uzunca bir süre ağlayıp baktığımı hatırlıyorum. Fotoğrafta gördüğüm Afganistan’da yerlere yatırılmış uzun sakallı binlerce Şehidin fotoğrafıydı. Hala daha bu zulümler dünya üzerinde şu anda devam etmektedir. Suriye, Irak gibi ülkeleri daha gündemde olduğu için, zaten biliyorsunuz, ben size geçmişte olanları hatırlattım. Kur-anı kerimde ALLAH (c.c) “görmedin mi ne yaptık” diye helak edilen azgın milletlere atıfta bulunur, peki bugün bakın birçok milletler ve ülkeler nedir bu kadar azmış, toplu olarak katledilenler ise Müslümanlardır. Kaza ve kader konusuna bu üç boyuttan bakıyorum. İmansız bir insanın gene yaşadığı yere göre edindiği değer yargılarına göre insanlık ile sınırı, inanan bir insanın imanı ile olan sınırı ile karşılaştırıyorum sonuçta ikisi de insandır. Üçüncü olarak ta biliyorsunuz ben bu güne kadar hep söyledim kur-anı kerim ALLAH (c.c) kelamıdır. Onda yazan her yazı ALLAH (c.c) tarafından söylenmiştir. Tabi biz Müslümanlar da önce kitaba sonra kitaba yaşayışı ile örnek olan Peygamberimize (sav) bakıyoruz. Yukarıda belirttiğim hususlar içinde Ha-şa hesap sormak değildir yaptığım Saygıdeğer Bekir. Acaba ALLAH (c.c) bu kadar zalimlere niye müsaade etmektedir ? Hepsi kaza ve kader çerçevesinde bir tek Müslüman’ın imtihan edilmesi mi ? Bütün insanlığın imtihan edilmesi midir ? Zalimleri sevmeyen, zalimleri sevenleri de sevmeyen ALLAH (c.c); Tek hüküm sahibi ve tek takdir sahibidir. Gözümüz, kulağımız ve tüm organlarımız hiçbir servete eşdeğer olamaz, hepsi yerli yerinde ve nizamındadır. Tüm canlı tabiatın içinde canlı olan tüm varlıkların gözü kulağı da nizamında ve yerinde dir. İlminin sahibi olan ALLAH (c.c) akıbetimizi hayırlı yaratsın İnşallah. Saygıdeğer Bekir, sizden konuya ilişkin en azından bir cümle olsun beklentideyim. İslam’ın inanç Temelleri Bölümünde konu açma yetkisi olmadığından konuyu burada açtım. Saygılarımla…
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Değerli Kardeşim, hüsnü zanlarınıza mazhar olmuşum, Allah razı olsun Sizden ve ana-babanızdan, Rabb'im istikametinizi bozacak/şaşırtacak imtihanlardan beri kılsın.., lâkin Ben ilimden acizim, alimlerin yazdıkları çerçevede belki biraz yardımım dokunur, o kadar.

Önce bilmek gerekir ki Allah'ın nazarında Dünyanın sinek kanadı kadar kıymeti yoktur.

İnşaallah müsait gece saatlerinde devam etmeye çalışacağım.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Belâ ve müsibetlere düçar olan mümin muhakak ki önceleri moral çöküntüsüne girip murad etmediği kelamlar etsede, sonradan "bu hükmü İlahidir" diyerek derdine hak olan yollardan deva arar. Belâ ve müsibetin ilk anlarında ki şoktan sonra, akıl başta iken kadere isyan muhakak ki Allah'a isyandır.

Allah (cc) inananlar için Kur'an ı Kerim de; insanların başına bela ve müsibetlerin geleceğini, inandım, iman getirdim demekle imtihanı geçiştiremeyeceklerini, canları, malları ve çoluk-cocukları ile imtihan edileceklerini hükmetmiştir. Bu çerçevede halis bir mümin olmakla bu belâ ve müsibetlerden muaf olunamayacağı açıktır ki Peygambarlerin hayatları buna örnektir.

Hem, imani hissiyatlarla düşünen birisi için asıl yokluğun/sıkıntının/derdin, belâ ve müsibetler ile dünyada bir şeylerden mahrum olmak değil, ahirette zillete düçar olmak olduğunu bilir.

Hem sonra, bu derde maruz Müslüman milletlerin muhakkak ve muhakkak karşılarında ki zalimlere karşı Allah'ın emirleri, Peygamberin sünneti ile karşı durduklarını söyleyebilir...

Ve dünyaya iyi bakarsanız zulme düçar olan çokca gayri müslim de görebiliriz...

Unutmamak gerekir ki bu hususlarda ariflerin güzel sözleri vardır.

Cümle eşya Hâlık'ındır, kul eliyle işlenir,
Emr-i Bari olmayınca, sanma bir çöp deprenir!

Hâkk kulundan intikamın yine kul ile alır,
Bilmeyen ilm-i ledün anı kul yaptı sanır. (İmam-ı Rabbani)


Şu hususu çok iyi bilmek lâzımdır. Allah (cc) insandan aldığı biatı imtihan etmek üzere dünya hayatı ile yaşatır. Rasulleri ve ayetleri ile insanın dünya hayatına dair emirler verir. Bu emirlerin ibadete ilişkin olanlarının karşılığı ahirette verilir. Kul iman edip, ibadet etsede dünya zilletlerinden beri kalamaz. Kafir dünya hayatında ki her ne iyilik/hayr/güzellik/doğruluk etse karşılığını sadece ve sadece dünyada bulacağından Müslüman'a göre dünyada avantajlıdır. Ama mümin dünya hayatında ki çoğu muamelatın karşılığını da ahirette görür.

Bu çerçeve de bilmeli ki müslümanlar aleyhine gibi görünen bu acayip sahnelerin mutlak haklı ve hikmetli sebepleri vardır, biz bilmeyiz. Kısaca kaza ve kaderdir.
En doğrusunu Allah(cc) biliyor.
 
Son düzenleme:

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
Bir Allah (c.c) kulunun kaderine giden yol, ALLAH (c.c) hükmüyle gerçekleşen kaza ile gerçekleşir. Kaza ve kader de insanın iradesi ve otoritesi ne kadar olursa olsun gerçek hüküm sahibi ALLAH’tır (c.c). Müslüman bir kulun, zalimin perişan halini görmeden şok hali bitmez. İsyan ederse de imtihanı kaybetmiştir. Müslüman kulun yaşadığı kaza halinde her işinde hile ile her zaman kazançlı çıkan zalim ve kafir bir başka kul varsa, Müslüman kul bu zalim kul ile imtihan edilmektedir, böyle kullardan oluşan milletlerle imtihan edilmektedir. Kuranda inanmayan milletlerin helak oldukları bildirilmiştir. Sular altında kalmış helak olmuş milletlerin olduğuna dair günümüzde deliller vardır. Milletler bazında değerlendirdiğimizde, şu an bu milletler niye helak olmuyor sorusunu karşımıza getiriyor. Ben bu soruyu artık sormuyorum, kaza ve kader konusu zaten hepsini kapsıyor. Bazı milletlerin yaşam amaçları sadece dünyalık olup bir başka milletin aç kalması, susuz kalması, yaşama hakkının elinden alınması gibi Müslümanlığın dışında olan, Müslümanlığın karşı çıktığı durumları bu milletler onaylamaktadırlar, günümüzde bunu görmekteyiz, şahit olmaktayız. Onayladıktan sonra kendi ülkelerinin ulusal menfaatleri diye diğer milletleri sömürme politikası uygulamaktadırlar. Müslüman’ın adını da “Terörist”e çıkartıp, adı çıkmış dokuza inmez sekize durumuna getirdiler. Bu türden milletlerde yaşayan bazı insanların aklına Müslüman denince ilk olarak terörist yakıştırması gelmektedir. Kuranın mucize olduğunu nasıl biliyorsak, günümüzde Müslümanların yaşadıklarını da biliyoruz. Bir kulun imtihan edilmesinin içinde geçen önce kazanın sonra tümden kaderin gerçekleşmesinde, önce kuran sonra sünnet olarak gördüğüm delillerin başında ALLAH’a (c.c) karşı gelen insanlar değil, helak edilen milletler gelir. Kuran bunu böyle buyuruyorsa kesindir. Kıyamete çeyrek kala şöyle olacak böyle olacak konularını direkt geçiyorum çünkü bu güne kadar dünya Nuh tufanı gibi insanlık için küçük denebilecek bir kıyamet yaşamıştır. Herhangi bir yerde Peygamberimiz (sav) den sonra insanlar helak edilmeyecek diye bir şey yazmamaktadır. Böyle bir şey olsaydı ayetlerde buna değinilirdi, bu dünya imtihan dünyasıdır. İslam’ın tüm emrettiklerini yapıyorsa, her şeyde ALLAH’a (c.c) sığınıyorsa, gönülden “beni zalimlerden koru ben sana sığındım hem dünyada hem ahrette” diyorsa, “ Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim” diyorsa, o kişi yani ALLAH’a sığınan kalbinde nurdan başka bir şey olmayan, vücudunda haram lokma olmayan Müslüman’ın kaderi her zaman selamet olmalıdır. Nuh Peygamber bile “Ya Rabbî! Oğlum Kenan benim ehlimdendir ve senin vaadin elbette haktır. Senin vaadinde değişiklik olmaz. Sen beni ve ehlimi suda boğmayacağını vaat etmiştin!” demişti. ALLAH (c.c)
“Ey Nuh, o senin ehlinden, dininden değildir. Zira o salih olmayan bir amel sahibidir. O hâlde ilmine vâkıf olmadığın bir şeyi benden isteme! Şüphesiz ben, seni, cahillerden olmaktan men ederim!” buyurmuştur.
“Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettik; onlara yeryüzünde size vermediğimiz imkanları vermiş ve üzerlerine semayı bol yağmurlu olarak göndermiştik. Nehirleri de altlarından akar hale getirmiştik; buna rağmen günahları sebebiyle onları helak ettik ve onların ardından başka nesiller meydana getirdik. (enam-6)”
Onlardan önce yaşamış olan nice nesilleri böyle zulümleri sebebiyle helak edişimiz, kendilerini hala yola getirmedi mi? Halbuki onların meskenlerinde dolaşıyorlar. Şüphe yok ki bunda, doğru akıl sahipleri için nice ibretler vardır. (taha-128).

Hem gerçekten o şehirlerin halkı iman edip peygamberlerine karşı gelmekten sakınsaydı, elbette üzerlerine gökten ve yerden nice bereketler açardık fakat onlar yalanladılar, bunun üzerine bizde onları kazanmakta oldukları günahlar yüzünden azabımız ile yakalayıverdik.(araf-96)
O zaman bu katledilen Müslümanlar işte Nuh Peygambere vaad edilen o Salih Müslümanlardır. Ayrıca, Sizinde yukarıdaki mesajınızda yazdığınız üzere “Hâkk kulundan intikamın yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledün anı kul yaptı sanır.” cümlesi beni daha çok perçinlemektedir. Neden mi ? Önemli olan sonuçtur. Sonuç yani kaderdir. Bir Müslüman’ın ve Müslüman topluluklarının bu dünyadaki kaderidir. İnsanlar tarafından topluca katledilenler büyük çoğunlukla Müslümanlardır. Kaza, ALLAH (c.c) iradesinde devam ederken bir kul yaşamında kaderi sonuç bulmadan önce gönülden Müslüman’sa sağlam bir iman ile ALLAH (c.c) sığınıyorsa ALLAH’tan (c.c) salih kulunu korumasını beklerim, ümit ederim. Bu dünyanın imtihan dünyası olmasından gayri Müslüman için bir başka manası yoktur. Azgın milletler helak edilmişse bundan önce şimdi de bu dünyada helak edilmesini beklerim, ümid ederim. Müslüman olmayanlar “Size peygamber gönderilmedi mi” sorusuyla karşı karşıya gelmeyecek mi ? En çok dikkatinizi çekmek istediğim burada saygıdeğer Bekir Bey; Kainatta her gerçekleşen kazanın tüm yaratılış hallerinde ALLAH’tan (c.c) başka hiçbir varlığın yaratma gücü yoktur. Hayrı ve şerri her şeyi ALLAH (c.c) yaratır. Kaza ve kaderin ne anlama geldiğine bakarsak Kazalar (ALLAH’ın (c.c) o insan için hazırladığı yarattığı olaylar) ile insan kaderine ulaşır. Ancak, o kaza hali o insanın hayatının en son kaderini belirleyen durumu, yani bu dünyada son kader halini oluşturuyorsa önce kuranda yazan “Görmedin mi” sözü, sonra Nuh Peygambere “ALLAH’ın buyurdukları çerçevesinde Müslüman milletlerin günümüzde yaşadıklarıyla sizde benim gibi karşılaştırın akıl süzgecinizle. “Allah (c.c) zalimin zulmüne karşı kendine sığınan bir Müslüman’ı zalimin suyunda/oyununda/hilesinde boğdurmamasını beklerim, ümid ederim. Nuh Peygambere ehlinden olanları helak etmeyeceğini vaad/taahhüt etmiştir. Nuh Peygamber konusunda helak edilmenin anlamı ve amacı ile şimdiki insanların helak edilmesi birbirine karıştırmamalıdır gibi karşılaştırmaya daha derinden bakmak gerekir gibisinden, helak edilme eyleminin ve kelimesinin Müslüman için söylenmediği ve yakıştırılamayacağı gibisinden, helakın artık hiç adam olmayacaklar için gerçekleştiği gibisinden, ALLAH (c.c) en doğrusunu bilir belki o zalim toplulukların içinde kurtulacaklar inanacaklar var Hz. Halid Bin Velit’i hatırla gibisinden, düşünceler benim aklıma geldiği gibi sizinde aklınıza gelse bile, ALLAH (c.c) vaad etmiş mi ? etmiştir, işte o zaman söylenecek söz bitti. En doğrusunu ALLAH (c.c) bilir, Kaza ve Kader konusunda merak ettiğim, illaki aradığım ve cevabını bulamadığım işte budur.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
1993 yılında Ankara Mamak Çavuş talimgahında yüzlerce askerle birlikte ilk olarak yemek duası yapılacağı sırada kadro er yemek duasını yaptırırken “tanrımıza hamd” olsun dedi. Oradaki herkes “Allahımıza hamd olsun” dedi. Kadro er “Tanrımıza hamd olsun diyeceksiniz hadi tekrar” dedi. Yine gür bir sesle “Allahımıza hamd olsun” denilince başka bir kadro er daha geldi. Oda “Tanrımıza hamd olsun diyeceksiniz” dedi. Tekrar tekrar yine gür bir sesle çıkan ses “Allahımıza hamd olsun” du. Bunun üzerine kadro erler herkesi ayakta bekletip başçavuşu getirdiler. Oda yemek duasını yaptırırken “tanrımıza hamd olsun diyeceksiniz aynı şey” “hadi söyleyin “ dedi. Yine aynı, yine aynı gür bir sesle çıkan o ses “Allahımıza Hamd Olsun”du. Oda gitti bir subayla beraber geri geldi. Subay “benim söylediklerimi tekrar edin” dedi. Yemek duası sırasında “tanrımıza hamd olsun” dedi. Yüzlerce asker aynı anda ayakta en güçlü duyulan ses “Allahımıza hamd olsun” sesiydi. Subay düşündü düşündü “Afiyet Olsun” dedi. Hep birden yemeğimizi oturup yedik. O gün anladım ki oraya Türkiye'nin her tarafından gelen ana kuzularının kalbinde iman var. Biz böyle bir milletin evlatlarıyız atalarımızda öyleydi. Ben inanıyorum dünya üzerinde zalimin zulmüne uğrayan her Müslüman millet aynı imanı taşımaktadır.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Müslüman’sa sağlam bir iman ile ALLAH (c.c) sığınıyorsa ALLAH’tan (c.c) salih kulunu korumasını beklerim, ümit ederim.

Ayet ile sabittir ki Allah bir beldeye bir müsibet verirse suçlu suçsuz ayırd etmez. Bu durumun imani manada hikmetleri vardır. Ancak suçsuzlar bu ayırd edilmeme nedeni ile ahirette ayrıca memnun edilir.

Bu dünyanın imtihan dünyası olmasından gayri Müslüman için bir başka manası yoktur. Azgın milletler helak edilmişse bundan önce şimdi de bu dünyada helak edilmesini beklerim, ümid ederim.

Bu hususta da Peygamber efendimizin Allah'a yaptığı dua kabul görmüş ve O'ndan (sav) sonra ki dönemlerde kavimlere toplu gelen cezalar artık kalkmıştır.

Müslüman olmayanlar “Size peygamber gönderilmedi mi” sorusuyla karşı karşıya gelmeyecek mi ? En çok dikkatinizi çekmek istediğim burada saygıdeğer Bekir Bey; Kainatta her gerçekleşen kazanın tüm yaratılış hallerinde ALLAH’tan (c.c) başka hiçbir varlığın yaratma gücü yoktur. Hayrı ve şerri her şeyi ALLAH (c.c) yaratır. Kaza ve kaderin ne anlama geldiğine bakarsak Kazalar (ALLAH’ın (c.c) o insan için hazırladığı yarattığı olaylar) ile insan kaderine ulaşır. Ancak, o kaza hali o insanın hayatının en son kaderini belirleyen durumu, yani bu dünyada son kader halini oluşturuyorsa önce kuranda yazan “Görmedin mi” sözü, sonra Nuh Peygambere “ALLAH’ın buyurdukları çerçevesinde Müslüman milletlerin günümüzde yaşadıklarıyla sizde benim gibi karşılaştırın akıl süzgecinizle. “Allah (c.c) zalimin zulmüne karşı kendine sığınan bir Müslüman’ı zalimin suyunda/oyununda/hilesinde boğdurmamasını beklerim, ümid ederim. Nuh Peygambere ehlinden olanları helak etmeyeceğini vaad/taahhüt etmiştir. Nuh Peygamber konusunda helak edilmenin anlamı ve amacı ile şimdiki insanların helak edilmesi birbirine karıştırmamalıdır gibi karşılaştırmaya daha derinden bakmak gerekir gibisinden, helak edilme eyleminin ve kelimesinin Müslüman için söylenmediği ve yakıştırılamayacağı gibisinden, helakın artık hiç adam olmayacaklar için gerçekleştiği gibisinden, ALLAH (c.c) en doğrusunu bilir belki o zalim toplulukların içinde kurtulacaklar inanacaklar var Hz. Halid Bin Velit’i hatırla gibisinden, düşünceler benim aklıma geldiği gibi sizinde aklınıza gelse bile, ALLAH (c.c) vaad etmiş mi ? etmiştir, işte o zaman söylenecek söz bitti. En doğrusunu ALLAH (c.c) bilir, Kaza ve Kader konusunda merak ettiğim, illaki aradığım ve cevabını bulamadığım işte budur.

Eğer Allah dünya da her azanı derhal cezalandırsaydı, iyi kullarını kayırsaydı, zalimlere ön vermese ve helak etseydi, mümini zengin kafiri zelil etseydi imanın bir anlamı kalmayacaktı sevgili siyah kardeşim.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
Nuh Peygamber “Sen beni ve ehlimi suda boğmayacağını vaat etmiştin!” demesinden ALLAH’ın (c.c) inananları bu dünyadaki azabından da uzak tutacağını vaat ettiğini anlıyorum. Kendi azabından uzak tutuyor, peki, zalimlerin zulmünden uzak tutmuyormu. Burada bir insanın bir başka insana yaptığı zulüm değildir söz konusu olan. Söz konusu olan bir değil birçok milletlerin birliktelikle Müslümanlara yaptığı zulümlerdir (katliamlar). Saygıdeğer Bekir, şöyle yazmışsınız “Eğer Allah dünya da her azanı derhal cezalandırsaydı, iyi kullarını kayırsaydı, zalimlere ön vermese ve helak etseydi, mümini zengin kafiri zelil etseydi imanın bir anlamı kalmayacaktı sevgili siyah kardeşim.”
İyi ve kötü (hayır ve şer) olan her hadisenin ALLAH’ın (c.c) izni olmadan gerçekleşemeyeceğini göz önüne bulundurursak, bu katliamlar her şeyi ilmiyle kuşatan Rabbimizin izni olmadan gerçekleşemez. Bu izin eylemini verme gücünü kullanması yerine, izin vermeme gücünü kullanmasını ümit ederdim.
“Bu hususta da Peygamber efendimizin Allah'a yaptığı dua kabul görmüş ve O'ndan (sav) sonra ki dönemlerde kavimlere toplu gelen cezalar artık kalkmıştır.” Diye yazmışsınız.
İşte o dua ile ilgili tam olarak duasında ne dediğini bilmiyorum, daha önceden bu konuyu araştırmıştım. Sahih bir kaynak bulamadım, bir bilen varsa sahih bir kaynaktan olarak yazarsa duada tam olarak ne dendiğini, ALLAH (c.c) o kişiden razı olsun. Konuya ilişkin bir Prof. de dahil bu dualardan sonra Peygamberimizin sahabelere hitaben söylediklerini okudum, ancak bu türden okuduğum yazıların kaynaklarına pek itibar etmedim çünkü böyle hassas bir konuda ancak kuran ve sünnetten dışarı çıkmak, sonrada bu nedenle yanılmak istemedim. Zaten bu yazılar sorumun cevabını veremediler bende buradan başka hiçbir yerde bu soruyu sormadım.
“Herhangi bir yerde Peygamberimiz (sav) den sonra insanlar helak edilmeyecek diye bir şey yazmamaktadır.” Şeklinde ikinci mesajımda da belirtmiştim, sorduğum soru hakkında hiçbir yerde konuya ilişkin bir şey yazmamaktadır diye. İşte bu duada ona dahildir. Çünkü duada kimlere dua etmiş olmalıdır. Önce buna dikkat edelim. Ümmetine, ama hangi ümmetine inanmayan ve helak olacaklar için dua etmiştir. İnanan Müslüman toplulukların helak edilmemesi gibi bir dua ettiğini sanmıyorum. Benim sorduğum soruda inanmayanlar inananları vurmaktadır. Peygamberimiz (sav) inanmayan insanların helak edilmemesi için mi dua ettiği, inananların helak edilmememi için mi dua ettiğini tartışmaya gerek yoktur. Bu nedenle bu dua konusu da bu sorunun cevabının dışındadır. Şimdi ayrıca bunu tartışarak konuyu temelli dağıtmak istemiyorum. Elbette ki bir Yahudi’nin bile cenazesinde saygısından ayağa kalkarak kendisine sorulduğunda “o bir insan” diye cevap veren Peygamberimizin (sav) insanları ne kadar sevdiğini, insan diye saygı gösterdiğini, Peygamberimiz bu kadar insanları sevdiyse Yaratıcımızın ne kadar seveceğini akıl edebiliyorum. Peki, Yaratıcımız biz insanları bu kadar seviyorsa gene de bu Müslüman milletlerin katliamlarının neden önüne geçilmediğini cevaplamaz, bu soruyu sorduğumda kaza ve kader gibi derin bir konuda hatta tehlikeli bir konuda (ALLAH’ın (c.c) azabından gene ALLAH’a (c.c) sığınırım)

Veda Hutbesinde; "Ey İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.” Bakın bunu da Mekke halkı gibi İnanan toplulukların canları için bir taahhüt sayarım.

Aklım ilk baştana beri, kendi sorduğum soruya şöyle cevap veriyor “ALLAH (c.c) bize kuran ile bu dünyadan daha fazla ahrette bereket olduğunu vaat etmiştir. Bu nedenle bu dünyadan daha çok ahreti tercih etmemizi tavsiye etmiştir. Akıl sahiplerinin bu tavsiyelere uyacağını bildirmiştir.” Yani Müslüman’ın/Müslümanların başına ne gelirse gelsin bu dünyada kötü olduğu sürece daha hayırlıdır, çünkü katledilenlerin en yüksek şehitlik mertebesinde olduğu (tüm zulümlere rağmen İslamdan çıkmamak) kesindir. Ancak, işte tahammül edemiyorum Müslüman milletlerin katline. Hakmı, revamı yazık değilmi ? Merhametlinin en Merhametlisine duam şudur: “Zalimlerin zulmünden Müslümanları korusun sonra beni de bağışlasın. ALLAH (c.c) büyüktür. O’nun her şeye gücü yeter, hiç bir şey O’na denk değildir. O zaman duamda her şeye gücü yeten için inşallah Kabul olur. ALLAH (c.c) her zaman Müslümanları ve Müslüman toplulukları/milletleri/ülkeleri bu dünyada ve ahrette azabından, sonrada zalimlerin de zulmünden korusun. ALLAH (c.c) büyüktür, O’nun büyüklüğüne güvenerek O’ndan büyük bir şey istedim, çünkü O’nun için hiçbir şey zor değildir. İnşallah ben, duası kabul olan kullarındanımdır.” Amin.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
ALLAH (c.c) ayetlerinde; ölüm vakti gelen bir insanın zamanını bir an bile ertelemeyeceğini, ölüm zamanını takdir edenin ancak kendisi olduğunu, ölümünün ALLAH (c.c) iznine bağlı olmayan hiç kimsenin olmadığını bildirmiştir. Ölüm nedir, tekrar diriltilmeden önceki ruhların gerçek manada kaderini (sonsuza kadar) yaşamak için bekleme noktasıdır. Yani ölümü bir başlangıç olarak ta kabul edebiliriz.
Rabbim, önce beni yaratmaya karar verdi, sonra yarattı. Bir gövdem iki kolum ve başım var, başımın üzerinde görmem için bana göz, duymam için kulak, koklamam için burun ve hepsini bir yerde depolamam içinde akıl vermiştir. Bu vücudu sürecek birde ehliyet sahibi bir ruh vermiştir. Ruhumla birlikte bedenimi hazır hale getirdikten sonra, zaman geçtikçe tüm uzuvlarıma büyümeleri yaşlanmalarını, kendi kendine çalışmaları da dahil her şeyi ince ayrıntısına kadar ilmiyle kuşatmıştır. Yaratıcımızın buyurduklarına bakarsak; bize verdiği donanımlarla ona kulluk etmemizi istemektedir. Bu halde yaşayıp gerçekleşecek kaza ve sonra kadere şüphesiz iman edeceğiz. Kendi vücudumuz hakkında cinsiyetimizi kendimiz belirleyemeyiz. Bundan aciz olduğumuzu anlıyoruz. Bizden istenilenler yapabileceğimiz, zor olmayan yollar bize gösterilir. Bu yollardan gitmenin bizim için daha hayırlı olduğu bildirilmiştir. Önce yollar gösterilmiştir, sonra bu yollardan gitmemizde tercih hakkı bize bırakılmıştır. Hangi yolu seçersek seçelim kaza halinin yaratılmasında tek yaratma gücünün sadece ALLAH’ta (c.c) olduğu, kader konusunda ise tüm kullandığımız yolların, aşındırdığımız kilometrenin yapılandırdığı maneviyata daha doğru bir anlatımla takvasına bakılmaktadır. Kader konusu sadece insanlar için geçerli bir kavram değildir. Kader konusu melekler de dahil canlı ve cansız olanların hepsini kapsar. Çünkü “Herkes ölümü tadacaktır” denilmesinden mana Meleklerinde ölüp din gününün sahibi olan ALLAH’ın huzurunda tekrar dirilecektir. (Fatiha suresi) Kazanın gerçekleşmesi hükmünü gene kaderde olduğu gibi Yaratıcımız verir. Gene geldik aynı suyun içindeki karışan şekeri sudan ayırmak gibi duruma. Yaşayan her Ademoğlu için ölüm anının takdirini kendisinin vereceğini belirten Yaratıcımız, zalimlerin son hareketiyle bu dünyada kaza halleri bitip kaderleri noktası atılmışsa, virgülleri bitmiş artık nokta atılmış paragraf bitmişse, demek ki buda Yaratıcımızın bilgisinde ve izin vermesiyle oluyor. Ancak uygun görüşümüdür, hayır değildir. ALLAH (c.c) zalimleri sevmez, zalimleri sevenleri de sevmez. O zaman onların yaptıklarını da sevmemektedir. Uygun görmemektedir. Şimdi meseleyi yani şekeri sudan iyice ayırarak daha çok anlaşılsın diye birde böyle anlatma yoluna gitmek istedim. İmtihan edilmek, bir insanın kendi iradesiyle ALLAH’ın (c.c) tavsiye ettiği yollardan gitmek ise, buna göre kaderine karar verilecek ise, imtihanı buna göre oluyor ise, başka bir insanın iradesinde gerçekleşen, yani zalimin iradesiyle diğer insanın bu dünyadaki kaderinin son noktasının konmasında yine son karar mercii kimdir. İşte benim sorduğum soruda önce bunu bir kere belirleyelim. Kimdir ? Elbette ki Yaratmaya tek muktedir olan ALLAH (c.c). Nuh Peygambere verilen vaati hatırlayalım, son olarak ta veda hutbesinde belirtilenlere bakalım. Suyun içinden şekeride ayırdık, tuzu da ayırdık, hepside aynı anda (tuz ve su) suda karışırsa suyun rengini değiştirmez ama tadını değiştirir. Suyun rengini biz dışarıdan daha eskiden belki göremiyorduk. Ama artık ilim ilerledi dünyada olup bitenleri gününde haber alıyoruz. Suyun tadını da olayları yaşayanlar daha iyi bilmektedir. Kaza ve kader konusunda hayrın ve şerrin ALLAH’tan geldiğine şüphesiz inandım ve iman ettim. Önce bu biline…Yaratıcımızın tavsiyelerine uymayan git dediği yoldan gitmeyen, gel dediği yoldan gelmeyen, sapıtmış ve hiç adam olmayacak kullarına yaşatılan helak, yani toplu olarak bir kavmin cezalandırılması helak edilmesi, diğer tarafta ALLAH (c.c) tavsiyelerine uyan, git dediği yoldan giden, gel dediği yoldan gelen kavimlerin zalim kavimlerce topluca katledilmesi, dünya kaderlerinin sona ermesi şekli Müslümanlara revamıdır. İlk mesajımda ayrıntılı olarak hangi milletin başına ne gelmiş belirttim. En son takdiri verenin Yaratıcımız olduğunu kabul etmeyen kaza ve kadere iman etmemiştir. Nuh Peygamber o anki felaketi görmedimi, elbette gördü. O anki korkunç akıl alacak hadiseleri yaşamadı mı. Bu hadiseler yaşanmadan önce kendisine ALLAH’ın (c.c) davetine uyanların azaptan kurtulacağı vaat edilmişti. ALLAH’ın (c.c) azabı çok çetindir. Merhameti de çoktur. ALLAH (c.c) istediğini istediğine verir. İstediğini de istediğinden alır. Biz bu dünyanın içinde zerre denecek kadar küçücüğüz, ancak ve ancak kendimize olur faydamız ve zararımız bu dünyanın dışına çıkamaz, bu dünya gibi evrende trilyonlarca yıldız ve gezegen var. ALLAH (c.c) bize peygamberler göndermiştir, melekler göndermiştir. Bizim için birçok faydalı olacakları yaratmıştır. Zararlı olacakları da yaratmıştır. Zararlı olacaklardan uzak durmamızı tavsiye etmiştir. Hatta bize bunları kuranda bildirerek haram kılmıştır. Tavsiye etmiştir ki zarar görmeyelim diye. Peki, bunu düşünmüş tavsiye etmişte, Müslümanların gücünün yetmediği zalim toplulukların zulümlerine engel olacak bir engel veya bir uyarı neden yapmamaktadır? Sonuçta zarar görenler kimlerdir. Bir Müslüman değilki, bireysel değil toplu olarak Müslümanların yaşadığı bir alandaki insanların topluca katledilmesidir. İman ettim takdir ALAH’tan (c.c), ama neden böyle takdir etti ? "Bu dünya Müslüman için cehennemdir" konusunu da aşmaktadır. Bir müslüman için söylenebilir ama Müslüman topluluklar için bu söylenebilir mi ? Ayetlerde helak edilen toplulukların önce bereketler verildiğini, Peygamberler gönderildiği bildirilmektedir. O zaman Bir tek Müslüman için olabilir ama Müslüman topluluklar için olacağını söyleyemeyiz. Çünkü hiç iman etmeyenler, hiç İslam dinini tanımayanlar, bilmeyenler, Müslümanların başına gelenleri gördükçe, İslam’a nasıl davet edilecekler ?
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Kader halkca tabiri alin yazisi demektir.islam dinine gore Allah insanlari imtihan dunyasina gondermeden once kaderlerini tespit ve tain eder.bazi hadislerden insanin el ve yuz cizgilerinden onun kişiliği gecmis ve gelecegine dair bilgileri tahmin edilebilcegine dair bulgular mevcuttur.Kaza ise insanin kaderinin yaptigi eylemler sebeb teskil ederek Yine Allah cc nun meleklerine emriyle kader levhalerindaki degisimdir.Halkin da kullandigi beklenmedik durumdur kaza.genel de trafik kazasi gibi olumsuz cumlelerde milletimizde kullanilir.Ama olumlu yondende kaderdeki degisimler kaza olabilir.olumcul bir hastalık insanin kaderinde olabilir ama beklenmedik bir sekilde iyilesebiliriz.Hersey takdiri ilahidir.Burda insanin imtihan dunyasindaki yaptiklari da goz onune alinir.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
Kaza ve kader ile açtığım konuda geniş/derin içeriğiyle insanın, insanoğullarının, dünyanın ve dünya dışındaki tüm ALLAH'ın (c.c) yarattığı canlı ve cansızı kapsamaktadır. Bu kapsamlarda konu edilen insanoğlunun yaratıldığı ilk günden bu güne kadar gelişen olaylar, bu gün dünya üzerinde gelişmekte olan olaylar, işte bu olaylar maalesef üzüntüyle izlediğimiz dünyanın birçok yaşam alanında gerçekleşen Müslüman olmayı seçmiş bir tek değil toplumlar üzerindeki katliamlardır. Yukarıdaki mesajlarımda dikkat çekici olarak dünyamızda Müslümanların başına neler gelmekte olduğunu belirttim. Kuranı okuyan bir insan olarak, bize bildirilenler içerisinde bu güne kadar inanmayanların (İslamı seçmeyenlerin) başlarına neler geldiğini (kaderlerini) okudum. Anladım ki sapkınlıkları ve ALLAH (c.c) yolunu seçmedikleri için bu dünyada helak edilmişler ve örnek olarak ta kuranda bildirilmişler. Günümüz zamanında aldığımız haberleri ve yaşadığımız bu zaman içerisinde değerlendirdiğimizde kaza ve kader konusunda elle tutulan gözle görülebilen çok üzücü olayların yaşandığını anlıyoruz.
1-Nuh Peygamber ile ALLAH (c.c) arasında geçen konuşmalardan ALLAH (c.c) Nuh Peygambere bir taahhütte bulunduğunu anlıyoruz. Nedir bu taahhüt Nuh Peygamberi dinleyenler ALLAH’a (c.c) inananlar kurtulacaklar, o korkunç azabı tatmayacaklardır. Bu taahhüt bu gün için geçerlimi değimlidir o günlerde bu söz verilmişse bu gün bunu tartışmadan kabul etmek gerekir. Bu söz inanan inananların kurtulacakları anlamına gelmektedir. Yani inananlar o gün oradaki azaptan kurtulacaktır.
2-Peygamber Efendimize artık insanların helak edilmeyeceğinin bildirildiği söylenmektedir. Bu konu hitaben kimlerin helak edilmesi anlamını taşır elbette inanmayanların helak edilmesi anlamını taşır. İnanan Müslümanların helak edileceği başlarına bir musibet geleceği anlamını taşımaz. Biz neden bahsediyoruz inananların başlarına gelenlerden.
3-Helak kelimesi Müslüman’a yakıştıramayız çünkü Müslüman kişi inanmıştır. Helak inanmayanlara uygulanan bir yöntemdir.
4-Peygamberimizin (sav) veda hutbesinde “Ey İnsanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.” Demektedir. Ne güzel söylemiştir. Peki bu gün bakın Arap devletlerine özellikle Suudi Arabistana bakın ne halde, ABD yi tanımadan bir karar verebiliyor mu, dünya siyasi politikasında ABD nin menfaatlerinin dışında bir karar alabiliyor mu. Buna gücü varmı, bu gün Müslümanların canları korunmuşmudur. Korunmaktamıdır. Biz Müslümanlar inanmayanları Müslümanlığa davet edeceğimiz sırada “Görmüyor musun Müslümanların başına neler geliyor, Tarık Aziz idam edilmedi bak Müslüman olanlar idam edildi. Niye Müslüman olalım Müslümanlar insan olarak değil terörist olarak değerlendiriliyor” düşüncesinde olunca nasıl davet edeceğiz biz insanları Müslüman olmaya.
5-Arakan, Orta Afrika, Filistin, Irak, Bosna, özellikle Afganistan, niye özellikle Afganistan’daki insanlar diyorum biliyor musunuz şu anda Afganistan halkı yoksulluk içindeler, Afganistan’da yaşam koşulları nedeniyle 45 yaşını geçebilen insan sayısı yok denecek kadar azdır. Şimdi bunları kafadan uydurmuyorum sizlerde güncelleri ve geçmişte olanları takip ettiyseniz bunları biliyorsunuzdur. Bu günlerde şimdi bunlar yaşanmaktadır bu ülkeler ve şehirler Müslüman kimliğini seçen insanların ne halde oldukları konusunda canlı şahittirler.
İşte tüm bu veriler kapsamında kaza ve kader konusunda tek yetki sahibi ve hüküm sahibi, hayrı, şerri ve her şeyi yaratma konusunda tek yetki sahibi olarak ALLAH (c.c), birde tüm bu yaşanılacak olayların daha önceden bir kitapta zaten yazdığı (levhi mahfuz) burada muhafaza edildiğini göz önünde bulundurursak şöyle naçizane bir dua dökülüyor kalbimizden, sonra dudaklarımızdan “keşke ALLAH (c.c) izin vermeseydi bu zalimlere” Çünkü onun gücü her şeye yeter. Hiç bir şey ona denk değildir. “Keşke Müslüman insanlar Müslüman olmayanlar tarafından katledilmeseydi, Müslümanları katletmek isteyenleri ALLAH (c.c) helak etseydi” Artık olmuş bitmiş daha beterinden ALLAH (c.c) hepimizi korusun. Bizim bir hatamız var ise bize göstersin, bilmeden acaba biz Müslümanlar önemli bir hatamı yapıyoruz, Acaba Müslüman topluluklar gerçekten iman sahibi değiller mi, gösteriş mi, elbette her şeyin sahibi bu soruların cevabını bilmektedir. Ama biz bilmiyoruz ama merak ediyoruz acaba neden böyle olaylar yaşandı, yaşanıyor belki daha da yaşanacak. Bir zamanlar Peygamberini öldüren insanlarla şimdiki Müslümanları katleden insanların arasında bir fark göremiyorum. İslamı yaşayışıyla örnek olarak görebilecekleri toplumları katlediyorlar.
 
Üst Alt