Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kaza Namazları

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

demirbascoskun

New member
Katılım
25 Ocak 2012
Mesajlar
7
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Selamun aleykum

Merhaba ben 15 yasındayım.Yani 1996 dogumluyum.Önceden arada bi namaz kılmıslıgım var yanı 2 3 gun kılıp bırakıyodum.Tüm namazları kılmasını biliyorum.Namazda okunacak süreleride biliyorum.Son 1 haftadır ise 5 vakit namaz kılmaya basladım.Kur-an Ögrenmeyede baslıyorum.Namaz kılmayı bırakmayı dusunmuyorum.5 Vakit camiye gıdıyorum daha sevap oldugu için.Ergenlik cağına 12 yaşında girdim.Yani 3 yıl kılmadıgım var.Ben her namazdan sonra kaza edıyorum.Mesela ögle namazının hepsını kıldım en son kılmadıgım ögle namazını kaza edıyorum.Ama sadece farzını kılıyorum.Tüm namazlarda böyle yapıyorum.Böyle yapmak dogrumudur değilse nasıl yapılmalı.Tesekkür ederım sımdıden.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
- Delil mi ?

- Evet ! :D

- ne delili ?

- Fetvaa'nızın kaynak olarak aldığı ayet veya hadisin işareti

- burda öyle şeylere mi itibar ediliyor. ?

- Evet ! :d

- Hay Allah ! Ben söyledim oldu, sonra; patladı gitti yapsak olmaz mı ?

- Yürrü lennn ! :d
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Allah'ın selamı üzerinize olsun.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Öncelikle radikal gibi tecrübeli bir üyenin yukarıdaki gibi bir "senaryo diyaloğunu";buraya yazı asanların, yazılarına eleştirilere cevap vermeyeceğini yada veremeyeceğini yüzde yüz bilmeden yazması yanlışsa da yazının bitimindeki hitabındaki üslubu bundan daha büyük bir yanlış olmakta ve "İslam forumunda" konu yazan bir kimseye yakışmamaktadır. Bu foruma yeni üye oldum ve diğer forumlarda yapmaya çalıştığım şekilde burada da (yanlış yapmaktan yüce Allah'a sığınarak) dinimizin değişmez, en sağlam, korunan (ve çoğu kimsenin bilerek bilmeyerek başka kaynakları öncelemekte sakınca görmediği) ve Allah'ımızın bize uygun gördüğü dinin emirlerini içeren Kur'an-a göre bilgilerimi aktarmak, yine kurana göre yanlış olduğunu sandığım düşünceleri de karşı tarafı küçültmeden ve anlaşılır bir şekilde yanlışlarını anlatmaya çalışıyorum. Bütün bunları belli bir güncel yoğunluklu işlerim arasında yapmaya çalışıyorum ve bazen astığım yazılara verilen cevapları hemen cevaplayamayabiliyorum. Ancak bu durumlarda dahi bilgisayarım hep açık bıraktığım ve bu konu ile ilgili sayfa yada siteden çıkmadığım içinde burada görünüyor olabilirim. Örneğin bu yazdıklarımdan sonra işyerim dışında bir toplantım olacak ve belki yine uzun sayılabilecek bir süre ekran karşısında olmayacağımdan ve bilgisayarın açık bırakılması uyüzünden burada gibi görübileceğim. Bu sitedeki müslüman kardeşlerimden beklentilerim, gerçekten bir müslümana yaraşır terbiye sınırları içerisinde konulara katılmak ve iddia ve deliller üzerinde de gerçekten düşünerek, akıl/mantık yürüterek sonuca varmalarıdır. Yani kısaca kişisel olarak astığım yada cevapladığım konular hakkında eleştirileri mumkün olduğu kadar fakat zaman buldukça cevaplayacağımın bilinmesini, ama mutlaka itirazların islam terbiyesi içerisinde yapılmasını umud ediyorum. Allah'ıma hamd olsun.

Ve aleykümselam.
Yukarıdaki dialoğu çok fazla önemsemenize gerek yok. Çünkü bu dialogların o kadar daha çok fazlasını yaşadık ki, halen de yaşamaktayız. Şahsınıza yapılan "yürrü lenn !" hitabı sizi kırdıysa, samimi bir özür ile sizin kırılan kalbinizi kazanır insan. Ama, sizin bu islami sitede kendi kafanıza yazdığınız bir yorumu hiç bilgisi olmayan ve öğrenmek amaçlı girip de okumuş olsa sizin yazdığınız ile amel ederse, bu yanlışı ne özür düzeltir ne başka bir şey.

Böyle durumlarda özellikle istihza içerir cevap veriyorum ki, okuyanlar bir önceki mesajda konu sahibinin düşüncesinin itibar edilip edilmeme yönünü görsün istiyorum. Çünkü yazınız bir kişisel iddiadır. Ne ayet ile nede hadis ile desteklenemeyecek kadar da kişiseldir.

İslam terbiyemiz bize ne kadar sertlikte yazacağımızı da, ne kadar yumuşak uslubda yazacağımızı da bize öğretmiştir. Siz islam için çok sert yazarken, kişisel cevapların da aynı sertlikte geleceğini bilmelisiniz. Çok hafif bile yazdık, amacımızda kişiliğinize herhangi bir hakaret de içermiyor. Sadece küçük çaplı yazdıklarınız ile ilgili istihza var, kişiliğinize hakaret yok yani. Alınganlığınız abartılı zira.

Yazdığınızı kaynaklandırın, ciddiyetin ne şekilde yerine geldiğini ayrıca görün. Bize edebi lügat öğretmeyin, konunuza ispat getirin.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
...kısaca kişisel olarak astığım yada cevapladığım konular hakkında eleştirileri mumkün olduğu kadar fakat zaman buldukça cevaplayacağımın bilinmesini, ama mutlaka itirazların islam terbiyesi içerisinde yapılmasını umud ediyorum. Allah'ıma hamd olsun.

Beklemekteyiz....
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Allah'ın selamı üzerinize olsun. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...Sevgili kardeşim, izninizle öncelikle sorunuzu (içeriğini eleştirerek) yanlış sorduğunuzu belirtmek isterim. Sorunuzu "bu hükmün kaynağı nedir yada kimdir ve delili nedir?" şeklinde sormanızı beklerdim. Sorunuzun biçiminden; çoğu müslüman kardeşimin yaptığı gibi, bize çok önemli biri gelen yada çok önemli bildiğimiz birini "birinci derece de dini kaynak olarak" görme hatasına düştüğünüzü anlıyorum. Dikat edilmezse çok basit gibi görülen bu durumda aslında kafirlerin, münafıkların kısaca şeytan ve dostlarının en çok istedikleri durumdur. Şu anda samimi ve akıllı bir müslüman olarak herşeyden önce şunu iyi idrak etmeliyiz. .
Yani demek istemişsiniz ki bu hükmün kimse ile bir alakası yok, kaynak direkt Allah. Ama aşağıda ki yazılarınızdan anlaşılan o ki, Kur'an da "namazı geçerli bir mazeret nedeni ile kılamazsanız artık kılmayın" diye bir hüküm yok, Siz bunu ayetlerden böyle anlamışsınız diye böyle hüküm koyulmuş oldu gibi. Yani Siz Kur'an dan tüm hükümleri okuyup anlayabiliyorsunuz demek ki. Maşallah. Bu durumda bizim sorumuz hatalı olmuş, affola...
Bu gün dinimizi bize en iyi öğreten-anlatan değişmez dini kaynak nedir yada kimdir? Soruyu dikkatlice düşünen ve mantıklı bir müslümanın tek cevabı olabilir; KURAN'I KERİM. Akıllı bir müslümanın bunun dışında bir kabulü olabilirmi? Yani başka herhangi bir beşerin (peygamber efendilerimiz dahi olsa)sözü, kitabı, kaynağı, Yüce Allah'ımızın sözü olan kitaptan daha önemli yada öncelikli olabilirmi? Yine cevap belli; OLAMAZ. Neden olamaz, çünkü bu kitap yüce yaratıcımız tarafından korunmaktadır, ve hiçbir yeri değiştirilemeyen tek kaynaktır. o halde en öncelikli dini kaynağımız Kuran olup, peygamber efendilerimiz dahil insanların sözlü yada yazılı kaynakları ancak bu kitaba ters düşmemek şartıyla ve bundan sonra yani 2. derece önemli olabilecek kaynaklardır.
Bu şartlar çerçevesinde; Kur'an da eksik olmadığına göre, Peygamberimizin (sav) hadis ve sünnetlerine de lüzum kalmamaktadır, doğru mu?
Peygamberlerimizinde hatalı olabileceğini bizzat Kuran bize göstermekte (Abese suresindeki Muhammed peygamberimizin ikazı örnek verilebilir.) olduğuna göre hele diğer insanların söz yada kaynaklarına daha çok dikkat edilmesi gerektiği mecburieti oluşmaktadır. Kaldıki bilerek yada bilmeyerek bazen iftira niteliğine varabilecek bazı söz ve davranışlar peygamber efendimize dahi mal edilerek, sahih kabul edilen kaynaklara girebilmişlerdir. Bu durumda Bütün dini öncelikle Kurandan öğrenmeye, varsa sorularımızı kurana sorup cevaplarını ondan almaya çalışmalı, bu cevabı bulamadığımızı yada yanlış anlayabileceğimizi düşünerek diğer kaynakların açıklamalarına bakabilmeliyiz. Ancak, ne olursa olsun hiçbir kaynağın açıklaması kur’ana ters olmamalıdır. İşte Müslüman tam bilinçlenmezse önce kurana başvurup anlamaya çalışmak yerine hemen ulema ve daha üstü kimselere mal edilen ve doğruluğu hiçbir zaman yüzde yüz olmayan kaynaklara başvurarak bunu da doğru olduğuna inanarak çok büyük hataya düşmektedir.
Peygamberimizin hadis veya ulemanın içtihatlarından Kur'an a ters düşenler mi var ki, bildiklerinizi bize de bildirirmisiniz?
Bu arada yeri gelmişken bir konu yu açıklığa kavuşturalım. Kuranı öncelikli kaynak olarak kabul etmemin peygamberimizi önemsemediğimi yada dikkate almadığım sonucunu doğuracağını kesinlikle kabul edemem. Çünkü bizzat öncelikli kaynak olarak kabul ettiğim Kuranda Peygamberimizin önemi ve nitelikleri çok net anlatılmakta ve peygamberimizin kabul edilmemesi hatta itaat edilmemesi halinde dinden çıkacağımız, Allah’ı tanımaz yada itaat etmez konumuna düşeceğimiz öğretilmektedir. Sevgili peygamberimin bendeki sıralamasını ve önderliğini inşallah layık olduğu şekilde kabul etmekteyim. Fakat ben çok sık düşülen şu hataya dikkat çekmek istiyorum. Müslüman kardeşlerim, çok düşünmeden, yada kuran mantığıyla yorumlayıp akıl etmeden bazı söz yada davranışların peygamberimize ait olduğu iddialarını hemen kabul etmekte ve tabi olarak uygulamaya çalışmaktadırlar. Bu da çoğu zaman müslümanı zor ve içinden çıkılmaz durumlara sokmaktadır. Bu durumda her şeyden önce Müslüman kardeşimin; “ peygamberlerimiz ve sahabenin, halifelerin ve bilinçli İslam alimlerinin kendileriyle ilgilendirilen söz ve davranışlarının” hemen kurana götürülmesi ; kurana ters düşmüyorsa kabul edilmesi ve fakat kurana ters düşüyorsa bunun hemen reddebilmesini umud ederim. Kısaca dinimizi doğru anlamak ve yaşayabilmek için Kuran ve kurana ters olmayan diğer söz ve davranışlar hiyerarşisine mutlaka uymamız gerekir.
Kur'an dan hüküm çıkarabilmekle ilgili ilimlere şamil olduğunuzu anlatmaya çalışıyorsunuz gibi... Fakat herkes bu ilime sahip olamıyor ve olanların bilgisi ile bilgileniyor. Tıpkı burada sizin bize anlattığınız/bilgilendirdiğiniz/fetvalandırdığınız gibi. Bu yol mübah bir yol olsa gerek. İlim sahibi, ilimsizlere ilminde istifade ettirir. Bu durumda size göre böyle bir yol olmaması lazım, her hükmü herkes Kur'an dan bulmalı, değil mi? Peki öyle ise Siz ne yapıyorsunuz burada şimdi?..
I- Sevgili kardeşim, yukarda anlattıklarım ışığında kurandaki namaz ayetlerini hep bir arada değerlendirirsek, bu ayetlerin hiç birinde namazın vaktinden sonra şu yada bu şekilde kılınması gerektiği yada kılınabileceğine ilişkin bir hüküm olmadığını görürüz. Bu ayetleri topluca ele aldığımızda Allah’ımızın namaza çok önem verdiğini, bu önemine dayanarakta mutlaka zamanında/vaktinde bunu yerine getirmemizi istediğini görürüz. Hatta “savaş anında dahi namazın (yarım da olsa) kılınmasını” istemenin “namazın vaktinde kılınması olgusunun” ne kadar önemli ve gerekli olduğunu göstermek açısından da dikkatinize sunarım. İşte namazın vakitlice kılınmasının farz olduğunu, herhangi bir sebeple sonraya ertelenemeyeceğini yani kaza edilemeyeceğini gösteren 1. delilim bütün bu namaz ayetlerinin bizzat kendisidir. Bunun aksini iddia eden kimse Kitaptan bana bunun aksi delili getirsin, hatta bana savaştan daha önemli olabilecek bir mazeret söyleyebilsin. Dikkat edilirse namazın ertelenmesi hiçbir sebeple mümkün olmamakta ya vaktinde kılınmakta yada kılınmayarak sonucuna katlanılmak zorunda bulunulmaktadır. Bilerek yada bilmeyerek namaz müessesesinin sulandırılması, ertelenmesine yönelik faaliyet ve iddialar kötü niyetli değilse en azından en iyimser şekilde şuursuzluk olabilir. Müslüman, namazını zamanında kılacak, yolda, tehlike anında, yaya, binek üstünde, hasta yatakta yada oturarak ima yoluyla da olsa kılabiliyorsa mutlaka kılacak. Başka yolu yok. Şimdi sakın hadis, yada falan efendimizin söz yada uygulaması diye buna karşı delil getirilmeye çalışılmasın. Bu deliller kurana ters olacaktır çünkü. Bu durumda da delil olamazlar. Burada bir şeyi daha hatırlatmak isterim; şimdi sakın sakın, bazı münafıkların yaptığı gibi peygamberimizden bazı hadisler ve bu hadislerinde kuran ayetlerini neshettiğini iddia ederek delil getirmeye çalışılmasın. Bu iyice düşünen biri için Allah’ın ayetlerine, sözlerine iftira etmek anlamına gelir.
Bu yazdığınız meşru sebeplerle namazını kılamayanın o namazdan yükümlü olmayacağına dair bir delil değil. Bu sizin şahsi kanaatiniz olsa gerek.
II- Baygınlık, şuur kaybı halindeki komalık, uyuyup kalma gibi zorunluluklar insanın elinde olmayan sebepler olduğu içinde “Allah’ın kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemeyeceği” hükmü delilinden de 2.delilim olarak namazın kazasının olmayacağını bu durumlarda namaz mükellefiyetinin kalkacağına inanıyorum.
Sadece Siz, inanıyorsunuz...
III- Oruc tutamayacak olan kişilerin durumları ve tutamadıkları halde neler yapacakları ise Bakara 184. ayette şu şekilde anlatılır: “(Farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Sizden kim, (o günlerde) hasta veya seferde ise, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (oruç) tutar. (İhtiyarlığından veya tedâvisi mümkün olmayan bir hastalıktan dolayı) oruç tutmaya gücü yetmeyenlere, (her güne karşılık) bir yoksulu (sabah-akşam) doyuracak bir fidye vermesi (gerekli)dir. Kim de gönülden gelerek (daha fazla) bir ihsanda bulunursa, bu, onun için daha hayırlıdır. Bununla beraber (zor da olsa), (işin önemini) bilirseniz, oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır.” Dikkat edilirse Allah’u Teala hastalık, yolculuk gibi sebeplerle oruc tutmanın imkansız olması halinde orucu ertelerken, oruç tutmaya gücü yetmeyenlere de oruc yerine geçecek fidye vermesini istemektedir. Oruç olgusundaki bu “erteleme ve güçsüzlüğü yüzünden tutamayacak durumda olma halinde yerine başka şey yapma” görevi nin benzeri namaz için de konulamazmıydı. Elbette istenseydi konulurdu da namaz ertelenebilir veya gücü yetmeyenler namaz yerine baka şeyler öderlerdi. Ama” erteleme ve başka bir şey ödeme” istenmemiştir , durum bu kadar basittir, kolaydır, anlaşılırdır. Haşa, Allah unuttudamı koymadı benzeri hükmü. Bu da olmayacağına göre Akıllı Müslümanın; namazın, vazgeçilmez ve yerine başka bir şey konamaz vakit ibadeti olduğunu kavraması ve yerine getirmesi gerekir. Bu bilgiye sahip olununca bunun bu şekilde ifası gerekmekteyken bu bilgi yoksa bunun için tövbe/bağışlanma istenir ve bundan böyle olanlar vaktinde yerine getirilir. Namazın kaza edilemeyeceğine ilişkin 3.delilimi de oruçla ilgili bu ayet olarak sunuyorum. Yanılmaktan Allah’a sığınarak bitiriyorum.
Namaz gibi beş dakikalık bir mükellefiyet ile oruç gibi zaman zaman on iki saate varan bir mükellefiyetin aynı hükümlerle hükümlendirilmemesi doğaldır ve mükayese de götürmez. Bu metod ile mukayese ve hüküm çok tutarlı olmamış. Mesela zekat ile alaklı hüküm nedir sizce ve Kur'an da ki emirler nedir, zekatta da "sonra bir ara verirsiniz" hükmü var mı ve zekatı da geciktiren bundan muaf olur mu?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
(1) yazımdaki kaynağın doğrudan değil dolaylı olarak (yani yazımın kaynağının kuran, kuranın kaynağınında Allah olması nedeniyle) Allah olduğunu söyleyebilirim. Allah varken Allah dışında bir hüküm sahibimi aramalıyım? Allah yetmezmi?

Polemik yapmaya gerek yok. Burası İslamForum. Sizden Allah (cc) dışında bir hüküm vermeniz istenemez.
Ancak İslam Şeriatini Allah'ın (cc) zatınıza vermediği malum. İslam Şeriati Peygamberimize (sav) verilmiş, vahyedilmiş. Gerek vahiy olarak aldığı Kur'an ve gerekse Kur'anı açıklamak için yine aldığı vahiylerin hadis ve sünnetler şeklinde bildirilmesiyle.

"Bakara 151 Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik. "

"Hem öyle bir peygamber ki Size, bizim ebedi bir mucize olan âyetlerimizi okuyor. Bunlarla her zaman buna karşı çıkanlar cevap veremez hale getirilir ve susturulur. Şüpheler ortadan kaldırılır, olaylar tahlil olunur. Birçok ilimler elde edilir, bunlar güzel güzel okunur, ibadetler yapılır, güzel ahlâkın en büyük ve en kapsamlı ilkelerine erilir. ve sizi her türlü şirk ve günahtan, insanlığın yüceliğini lekeleyecek maddi ve manevi çirkinliklerden, pisliklerden temizleyecek hakkın temiz, pak adaletli bir şahidi haline getirecek ve çoğaltıp düzenleyecek bir hayata sevkediyor. Hem size bütün filozoflara ders verecek kitap ve hikmet öğretiyor. Her türlü hikmeti içine alan hukuk ilmi ve şartlarını, kanun koymadaki hikmeti, yüksek ahlâkı, toplumun sırlarını, insanlığın menfaatini, dünya ve ahiret ilmini, kâinat nizamında geçerli ve hükümran olan kanunları ve ilâhî sünnetin sonucunu, bunların tatbik ve uygulama şeklini sözlü ve fiilî sünneti ile öğretiyor. ve size hiç bilmediğiniz, akıl ve düşünce ile bilme imkanını bulamayacağınız şeyleri, gayba ait sırları ve ahiretle ilgili durumları vahy ile bilip öğretiyor. Öğretiyor da sizi dünyanın üstadı, cihanın hakimi olacak ve bütün insanların örnek alacakları, orta yolu tutan bir ümmet teşkil edecek bir hale getiriyor. Elmalılı "

Ehli Sünnet'in bilgi kaynakları Edilleyi Şeriye ile kaim olur. Bunlar Kitap, Sünnet, İcmai Ümmet ve Kıyası Fukuha'dır. Bunlara riayet/itibar etmeyen, burada sadece zatına zatı için hüküm verebilir, ahkam kesemez. Zira İslamForum da Ehli Sünnet itikadı çerçevesinde Allah'ın (cc) dinine hizmet için vardır, bu belirtilmiştir. Yani İslamForum sayfaları kişisel şeri idmanlara itibar etmez, ısrarları dayatma olarak değerlendirir.




(2) Kurandaki namaz ayetlerinin hepsini topluca değerlendirdiğimizde namazın (örneğin oruç ibadetinde var olduğu şekilde) vakitlice kılınması gerektiğini, bu vakitleri geçirdikten sonra ilgili vakitin namazının sonra kılınması gerektiğini gösteren bir hüküm olmadığını, dolayısıyla savaşta bile namazı erteletmeyen Allah’ımıza karşı namazı herhangibir mazeretle erteleyemeyeceğimizi, Allah’ımızın bizden namazı ya vaktinde kılarak mükaflandırmayı, vaktinde kılmazsakta sevabından mahrum bırakmayı istediğini anlamamız gerektiğini görürürüz.
Herşeyde olduğu gibi dinden de bir şeyi yapmamak için sadece “….nu yapmayın…” diye bir hüküm aramak çok yanlıştır. Dinde de bir şeyin yapılması nasıl emredilmişse o şekilde yapılması şarttır. Bunun istisnası olursa yine Allah bunu belirtir. İstisna belirtilmemişse ne, nasıl isteniyorsa o , istenilen şekilde yapılır. Aksi mümkün değildir. Örneğin Allah “…vakitlerinde namaz kıl…” diyor ve namazda da “kıyam, rüku, secde” istiyor. Şimdi biz namazda barfiks, şınav vb. hareketleri (yapmayın diye bir hüküm yok diye bunları) yapabilirmiyiz. Bu iddianız ne kadar tutarlıdır? O halde bir şeyin yapılması ile ilgili hükümlerden o şeyin hükümler dışında yapılmaması gerektiğini anlarız. Ayrıca sizin iddia ettiğiniz gibi ben böyle anladım diye böyle bir hüküm konulmuş gibi olmaz. Gerçek, doğru tektir. Burada bir hüküm vardır. Bu hükmü ben böyle anlıyorum ve açıklıyorum. Peki siz bu hükmü nasıl anlıyorsunuz. Siz bu hükümlerden kaza edileceğini nerden çıkartıyorsunuz? Yoksa bu hükümlerden çıkaramayıp başka kaynaklardanmı çıkarıyorsunuz lütfen açıklıkla cevaplayınız.

Bunları lütfen cevaplayınız.
Kur'an da namazın vakitlice kılınmasını emreden ayeti yazınız.
Vakti geçtikten sonra namaz kılınamayacağını emreden ayeti yazınız.
Sizin anladığınız gibi biz veya başkaları anlamıyorsa ne olacak? Bunu anlatınız.

Gelelim Ehli Sünnet ulemasının ittifakına. Neden Ehli Sünnet ulemasının ittifakı olan hükümlere baş vuruyoruz. Zira Kur'an dan hüküm çıkarmak gayet açık naslar ile kolay olmakla beraber bir çok konuda da müşkildir. Bu sebeple bir takım ilimler gerektir. Sadece bu ilimler yetmez birde bu ilimlere sahip onlarca alimin ittifakını gerektirir.
Namazın vaktinde kılınması gerektiği doğrudur. Sonraya bırakılmaması gerektiği doğrudur. Ancak istisnai durumlar vakidir ve bunlar Rasulullah'ın (sav) sünnetlerinde vardır. Rasulullah (sav) bir seferinde ashabı ile çölde uyuyakalmış, sabah namazını geçirmiş ve uyandığında topluca namazını eda etmiştir. Namazı kaza etmek zaten budur. Uyku hali ile yerine getirilemeyen mükellefiyet bilahare yerine getirilmiştir. Yine, veda haccında Arafat'ta cemi takdim ve cemi tehir etmiştir. Ulema bu hallerden dolayı hükmeder ki, meşru bir mazereti nedeni ile namazını vaktinde kılamayan bu mükellefiyetten kurtulmaz ve eda edilir.

Diğer yandan, yine ulemanın ittifakıdır ki, kişi kılmadığı namazları için nedamet duysa ve bunları sonradan tamamlamak istese umulur ki Allah bu gayret ve nedametini heba etmez.


Yani sizin "Geçerli özrü nedeniyle vaktinde kılınmayan namaz mükellefiyeti müslümanlardan düşer." hükmünüz, ki konumuzun özü budur, (siz hayli kattı karıştırdınız) sizin kendi kendinize verdiğiniz hükümdür ve hakikat değildir.




(3) Ben kurandan tüm hükümleri okuyup anladığımı hiçbir zaman ve yerde iddia etmedim. Lütfen yazımın neresinde böyle bir iddiaya rastladıysanız gösterin. Ben sadece her müslümanın önce kuranı okuyup anlamaya çalışmasını, sonra diğer kaynaklardan faydalanmaya çalışmasını söyledim. Yani öncelik kurana verilmeli diğer kaynaklar sonra gelmeli ve kurana uygunsa kabul edilmeli uygun değilse (değilse zaten islamdan da değildir, peygamberlerden de değildir.) reddedilmelidir.

Ben bu intibaya Kur'an da alanen olmayan ayetler ile verdiğiniz "Geçerli özrü nedeniyle vaktinde kılınmayan namaz mükellefiyeti müslümanlardan düşer." hükme binaen verdim. Siz verdiğiniz tavsiyeye uymamışsınız, Kur'an da böyle bir nas olmamakla beraber başka kaynak aramamışsınız, kendi anladığınızı hüküm saymışsınız.


(4) ilk önce de anlattığım gibi horoz dövüşü yapmaya çalışmadan dini doğru öğrenmeye yönelik çabalarda bulunmaya çalışalım. Sen sonuçta bana doğruyu gösteriyorsan ben sana yenilmekten sadece şeref duyarım ve hakkın geçtiğini kabul ederim.

Benden zelili yok bu Forum'da, siz onu kafanıza takmayın. Derdimiz, davamız Allah'ın emri. Ama hakikat olanlar. Hakikat olanı kim verirse alırız, bir de elini öperiz.


Hayır doğru değildir. Peygamberimizin olmadığı bir İslam düşünülebilirmi? Tabiki olmaz. Daha önceden de söyledim. Peygamberi reddeden dini, Allah’ı reddetmiş olur. O zaman nasıl Müslüman olunabilirki? Kuran eksik değildir, fazla değildir, değişmemiştir ve korunmaktadır. Bu bakımdan en güvenilir kaynak ve en önce öğrenilmesi gereken kaynak kurandır. Bu gün peygamberimiz olmuş olsaydı, onu tanıma ve itaat bakımından bu şerefe sahip olabilseydim elbette çok daha iyi olurdu. Ancak peygamberimiz yok ve ona mal edilen ve ona iftira niteliği taşıyabilen sözler,uygulamalar vardır ki ben bu aykırı sözlerin peygamberimizin hadisi veya sünneti olacağını kabul etmiyorum.

Alâ, bende onu soruyorum, bu konuda Rasulullah'ın (sav) sünnetine danıştınız mı? Danışmadıysanız neden? Danıştıysanız, bulduğunuz sünnet hangisi ve Kur'an ın hangi ayetine ihtilaf ediyor, lütfen cevaplayın.

Yahudisi,hristiyanı, kafiri,münafığı kısaca şeytan ve dostları Müslümanları dinden uzaklaştırmak, uzaklaştıramazsa yanlış yaşatmak için sahte hadisler ve sünnetler ortaya çıkarabiliyorlar. Ben söylenen her söze peygamberin sözü olarak, yapılan her işe peygamberimizin yaptığı iş olarak bakmanın sadece peygamber ve sahabeler yada halifeler veya İslam alimleri öyle dedi diye inanılmasını ve tabi olunmasını, savunulmasını doğru bulmuyorum. Hiçbir Müslüman, peygamberimiz dahil, İslam dininden kurana aykırı bir söz yada davranış içine girmez. Bu nedenle kuranı yaşarsak zaten peygamberi ve dini yaşamış oluruz. Kurana uygun olan, tersd düşmeyen hadis ve sünnetlerin doğru olduğunu kabul etmekte sakınca olmayacağı gibi ters olanları kabul etmede ise çok büyük zarar vardır.

El hak. Lâkin uydurma hadislerin varlığı ve neler oldukları malumdur. On binlerce sahih hadise rağmen yüzlerce uydurma hadis yüzünden tüm sahihg hadis ve sünnetten sıtk-ı sıyırmak mantıklımıdır? Kur'an ı incelediği gibi hadisleri de inceleyen uydurma yahut şüpheli hadisi zaten hemen anlamaktadır.


Sadece peygamberimizin hadisi veya sünneti olduğu iddia edilen her şeyin doğru olamayacağının görülmesini, kurana ters düşenlerinde zaten hemen reddi gerektiğini, yani kurana ters hadis yada sünnet olmayacağından (bilerek yada yada yanlışlıkla sahih diye eddia edilen kitaplara) geçen hadis ve sünnetlere tedbirli ve kuran ışığında yaklaşılması gerektiğini söylüyorum.

Size bu konuda tamamen katılıyorum.

Allah Teala kuranı herkesin anlayabileceği kolaylıkta ve anlaşılır şekilde gönderdiğini bizzat Allah’ın ifadesinden anlıyorum.

Hatalısınız, tek bir noktaya takılıp kalmayınız. Bakın ayet ne emrediyor.


Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez. Ali Imran 7



Kurandan herkes hüküm çıkarabilir. Ama kurana ters hüküm çıkarmamalıdır. Herkes kurandan anladığını başkalarının nasıl anladınıda dikkate alarak en doğruyu bulmakla mükelleftir diyorum. Ben burada bilgimi paylaşmaya çalışıyorum. Ancak kendimi hiçbir zaman fetva makamı gibi görmedim, görememede. Ben sadece basit bir din (kuran) öğrencisiyim. Bunu bana öğreten kuranın kendisine ve diğer öğretenlerin hepsine şükranı borç bilirim. Ben başkalarının ilmini ne reddettim, ne küçümsedim. Sadece kurana ters olduğunu gördüklerimi reddettim, kabul etmedim. Kaldıki, ateistlerden bile bazı iddialar nedeniyle dinimi daha iyi araştırma, öğrenme imkanları da bulduğum oldu. Farklı bakış açılarından bakmaya, onları anlamaya ve doğru olup olmadığını kuran ölçüleri içinde depğerlendirmeye çalışırım. Burada da inşallah bu amaçla bulunuyorum ve bu amaçla üye oldum.

Yukarıda ki pasajlarda açıkladık ki açık naslar ile evet, ard niyetsiz hemen herkes hüküm çıkarır ama nereye kadar? Buna dikkat etmeliyiz. Zira bu sevda, yani Kur'an mealinden hüküm çıkarma sevdası eğer yeterli ilim sahibi değilsek mazaallah bizi perişan eder de vahv-u perişan oluruz. İlme önem vermeliyiz, ömrünü bu yolda çürüten binlerce büyük alimin ittifak ettikleri içtihatları/fetvalarını dikkate almalıyız.



Bu anlatılanları yanlış buluyorsanız o halde siz bana namazı kaza ettirecek meşru sebepleri sayınız ve delillendiriniz lütfen.

Bu anlatılanları değil, hak yemeyelim, bir kısmını, hususen "Geçerli özrü nedeniyle vaktinde kılınmayan namaz mükellefiyeti müslümanlardan düşer hükmünüzdür münazara etmeye çalıştığım.

İlk pasajda yazdığım gibi, tekrar yazmıyorum. Delil Rasulullah'ın (sav) sünneti seniyyesidir.



Siz neye inandığınızı burada belirtiniz lütfen.

"Baygınlık, şuur kaybı halindeki komalık, uyuyup kalma gibi zorunluluklar insanın elinde olmayan sebepler olduğu içinde “Allah’ın kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemeyeceği” hükmü delilinden de 2.delilim olarak namazın kazasının olmayacağını bu durumlarda namaz mükellefiyetinin kalkacağına inanıyorum." demişsiniz. Yukarıda ki Peygamberimizin (sav) sünneti üzere anlıyoruz ki bu zorunluluklardan/yanılmalardan kurtarıldığı an eksiklik tamamlanır veya bazı hallerde birleştirilir.



Zekatla ilgili hüküm isterseniz başka bir başlıkta anlatılacak kadar önemli olmakla birlikte, Allah’ın zekatla ilgili ertelemesinin olmadığını, Zekatı vermesi gerekenin zamanında vermesinin gerektiğini söyleyebilirim. Ayrıca yine son cümleniz de çok önemli bir hataya düştüğünüz ve anlattıklarımı tam anlamadığınızı göstermektedir. “…Zekatıda geciktiren bundan muaf olurmu” şeklindeki sorunuzdan benim namazı geciktirenin bundan muaf olacağını anlattığımı zannetmekte olduğunuz görülmektedir. Halbuki ben namazı geciktiren bundan muaftır demedim hiçbir yerde. Aksine namazı geciktermenin doğru olmadığı, geciktirilen namazın mazeretinin olamıyacağı ve vakitinde kılınmasının sevabından mahrum kalınacağını belirttim. Aslında muafiyet bile kendi başına çok önemli bir olgu olup, Hiç kimse ibadetler bakımından (dinin hiçbir kısmıyla) muaf tutulmamıştır. Muafiyet değilde, namazı uyku, koma, bayılma gibi istem dışı sebeplerle geçirenlerin bunları kazalarının istenilmediğini söylüyorum. Bu da Müslümanların bu konuyu daha ciddi ele almalarını ve çok dikkatli bir şekilde namazlarını zamanında kılmalarını sağlayarak, bu ibadetlerin nimetlerinden faydalanmalarını sağlamaya yöneliktir diye düşünürum.

Kelime oyunu yapmayalım isterseniz. Sorduğum açık. Bir kişi zekatını zamanında vermeyi geçerli sebeplerle yapamamışsa, bu zekatın mükellefiyeti Müslüman'dan düşer mi?
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Neden okumadan yada anlamadan cevap vermiş olayım ? İstediğin cevap olmayınca aceleci mi oldum ? Bırak da okuyup okumadığıma ben karar vereyim. Ya da, yazacağım cevabı diğer okuyanlar karar versin, ne dersin ? Eğer okumamış olursam, vereceğim cevapta alakasız bir şey olur ve okuyan kişi ona göre kafasında yorum yapar.

Şimdi; en başta rengini belli etmişsin. 1400 yıldır kılınan namazlar, senin hezeyanların ile yasaklanıyor veya senin tabirin ile gereksiz bulunuyor. Çok defa yazdık, yine yazarız, ama bazen bıkkınlık veriyorsunuz hakikaten. Peygamber gerçeğini kabul etmedikçe de bu tavırlarınız devam edecek, bizler de her seferinde sizi yine ayetler ile ve hadisler ışığında eli boş göndereceğiz.

Çok fazla kişisel yorum yazmayacağım, bunun yerine bu sefer seni ayetler ile uyaracağım. Ve, Kur'an senden de bahsediyor diye seni müjdeleyeceğim. Tavrının devam etmesi halinde bu kişinin sende olabileceğini maalesef sana bildireceğim.

Herşeyden önce bilki; Peygamber (s.a.v.) senden daha zeki, daha akıllı ve senden daha hayrlıdır. Senin, Ümmedi Muhammed'i (s.a.v.) sevmenden daha çok sevmektedir kendi ümmetini. Ve sevdiği bu ümmeti için, Kur'an da bulunan her şeyi ama her şeyi yaşantısına dökmüş, yaşayan Kur'an olarak ümmetine örnek olmuştur. Bu nedenle Rabbimiz " Şanım hakkı için muhakkak ki size Resulullahda pek güzel bir örnek vardır: Allaha ve son güne ümid besler olup da Allahı çok zikreyleyen kimseler için" ( Ahzab : 21 ) ayetini indirmiş ve bizleri her konuda örnek alacağımız yegane insanı işaret buyurmuştur.

Bu ayeti kendime dayanak yaparak, sana aşağıya tek tek alıntıladığım ayetleri okumanı öneririm.

Baksan a ! o nehyedene ( Alak : 9 )

Bir kulu namaz kıldığında ( Alak : 10 )

Baksan a ! o hidayet üzere giderse ( Alak : 11 )

Yahud takva ile emrederse fena mı? ( Alak : 12 )

Baksan a ! tekzib eder, aksine giderse iyi mi? ( Alak : 13 )

Her halde Allahın görüyorduğunu bilmiyor mu? ( Alak : 14 )

Sakın, Celalim hakkı için eğer (akıllanıp) vazgeçmezse muhakkak sürükleyeceğiz elbet biz o alnı ( Alak : 15 )

Yalancı, cani bir alnı ( Alak : 16 )

O vakıt çağırsın o kurultayını, meclisini ( Alak : 17 )

Biz, çağıracağız zebanileri ( Alak : 18 )

Sakın onu dinleme de secde et ve yaklaş ( Alak : 19 )

9. ayetten itibaren surenin sonuna kadar 19. ayet dahil hepsi bir seferde inmiştir. Dikkat et, indiği devirde; ebu cehil'in yaptığı bir hareketten dolayı inmiş gibi olsa da, Kur'an'ın ayetleri evrensel olduğu için, bütün zamanlara ve bu yönde engelleme çalışması içinde olan senin gibi bütün şahsiyetlere de ayetin hitabı şümuldur.

Kişi Rabbına nasıl yaklaşır ? secde ile. Secde nerededir ? Namaz da. Günlük kıldığın namaz bittikten sonra yaklaşmak isterse ? Geçmiş namazları ile. Başka, nafileler ile. Ne diyor mübarek kitabımız bizlere ?

"O halde boşaldın mı yine kalk yorul. Ve ancak Rabbına rağbet et, hep ona doğrul." ( Inşirah : 7 - 8 )

Günlük namazın bittiği zaman, kalk tekrar bu sefer kaza namazların ile Rabbine yaklaş. Tabi bu ayette kaza namazı geçmez. Ama Rasulullah'ın sünneti gereği bize böyle olduğu bildirilmiştir. Biz de, bunun için geçmiş namazı kaza ederek Rabbimizin uğrunda yorulmayı murad ederiz. Buna kim engel olur ? Elbette aşağıda vasıfları bildirilenler:

"Münafıkların erkekleri de, kadınları da birbirlerinin tıbkıdırlar, münkeri emir, ma'ruftan nehyederler ve ellerini sıkı tutarlar, Allahı unuttular da Allah da onları unuttu, hakikat münafıklar hep fasıktırlar" ( Tevbe : 67 )

"Ve onlar gibi olmayın ki Allahı unutmuşlardır da Allah da onlara kendilerini unutturmuştur, onlardır ki hep fasıklardır" ( Haşr : 19 )

Yani; bu Din'i bizlere indiren Allah (Celle celaluhu) ve bu Din'i yaşayarak bizlere öğreten Resululllah (s.a.v.) gibi kaynaklarımız varken, bana akıl vermeye çalışan siz fasıklık cürümünü işleyen kula şu kadarını söyleyebilirim ki; ateş var !

"Ve eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı labüd dünyada kendilerine azab edecekti, Ahırette ise onlara ateş azabı var." ( Haşr : 3 )

Yaptığınız fasıklıktan dolayı seni kınamıyorum ama fasıklık cürümünü kınarım. Sizin tevbe ile Rabbinize istiğfarda bulunmanızı tavsiye edebilirim. Çünkü, şeytan gerçekten fasıktır ve fasıkları ilmi ile kandırmaktadır. Şeytan; gerçekten kafir ve nankördür.

Siz de, bu kadar bilgiden sonra fasıklık uçurumuna düşmeyin. Acizane bir tavsiyedir.

Çünkü, hiç kimse ama hiç kimse sizin demeniz ile kaza namazlarını terk etmeyecektir. Oysa, siz bu yazdıklarınız ile yarın ahirette sorguya çekileceksiniz. Ve bu kuru iddianızda ömrünüzün sonuna kadar devam etmişseniz; ateş ile cezalandırılacaksınız. Ve o gün, şeytan aleyhillane dahi, sizden kaçıp "benim bununla bir ilgim yoktur" deyip sizi orada alenen satacaktır ! Uyanın...Çok geç olmadan.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
“Yine bunlara ‘Nasın (insanların) iman ettiği gibi iman edin!’ denildiği zaman; ‘Ya!...Biz o süfeha’nın (budalaların) iman ettikleri gibi mi iman ederiz?’ derler. Ha!...Doğrusu süfeha kendileridir ve lakin bilmezler!” (Bakara : 13
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bu gün dinimizi bize en iyi öğreten-anlatan değişmez dini kaynak nedir yada kimdir? Soruyu dikkatlice düşünen ve mantıklı bir müslümanın tek cevabı olabilir; KURAN'I KERİM. Akıllı bir müslümanın bunun dışında bir kabulü olabilirmi? Yani başka herhangi bir beşerin (peygamber efendilerimiz dahi olsa)sözü, kitabı, kaynağı, Yüce Allah'ımızın sözü olan kitaptan daha önemli yada öncelikli olabilirmi? Yine cevap belli; OLAMAZ.

Ayetler ile yazarak cevap verme nedenimin temel noktası şuradaki ifadenize dayanmıştır. Bunu bildirdikten sonra, diğer yazdıklarınızı bir defa okuma şansım oldu, bir daha okuyacağım. Ayrıca Bekir kardeşime de verdiğiniz cevaplar var, onlarıda okuyacağım. Hepsini bir potada değerlendirip öyle bir cevap vereceğim. Üzerinize afiyet biraz rahatsızlık var üzerimde. Yavaş hareket ediyorum, ama muhakkak cevap vereceğim. Edebi uslubun içinde teşekkür ederim. İlk mesaj da dahil olmak üzere, şahıslar ile işim olmadığını, her zaman için mesnetsiz bulduğum fikirleri istihza ile karşıladığımı bilmeni isterim. Kendi açımdan hatalı yada eksik bulduğum yerleri de özellikle yazacağım. Ama, lütfen sizde yazdıklarımı tekrar bir gözden geçirin. "...fasıklık cürümüne devam ettiğiniz takdirde" ibaresini göz önünde bulundurarak, bizzat şahsını fasık olarak ilan etmedim. Fasıklık cürümünü işliyorsunuz ve böyle devam ederseniz "fasık olursunuz, kendinizi de bu uçurumdan koruyun" dedim. Şart kipini gözardı etmeyin lütfen.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Allah'ın selamı üzerinize olsun.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Sevgili kardeşim, Dikkat ettiyseniz sizinle girdiğim bilgi alışverişiyle ilgili diyaloglarda benim hangi yazıma itiraz ettiğinizin daha iyi görünüp anlaşılması için ilgili yerden yeniden yapıştırıp altına sizin yazınızı alıntılıyorum. Böylesinin her soru yada itirazınızda en baştaki yazılara gidip neye itiraz edildiğinin aranmasıyla zaman kaybına ve hatalara sebep olunmasını engellemek için daha doğru olduğunu düşünüyorum. Ancak aynı zamanda benim cevaplarım içinde size gelen soruların da cevaplanmadan geçildiğini görüyorum. Lütfen benim cevaplarımda karşı bir soruyu gördüğünüzde sizde cevaplayınız.Bu kısa hatırlatmayı yaptıktan sonra şimdi tekrar karşılıklı cevapları inceleyebiliriz.

Cevaplamadığım hiç bir sorunuz yok, demek ki okumuyor yada okuduğunuzu zannediyorsunuz.




Yukarıdaki yazımın neresinden polemik yaptığımı çıkartıyorsunuz, anlamakta zorlanıyorum. Burası İslam forum olduğuna göre burada İslami bilgilerin herkes tarafından paylaşılması, değerlendirilmesi ve varsa karşı görüşlerin belirtilmesi en doğal olanıdır. Kuran’ın anlatılması ilk derece de peygamberimize verilmişse de bu bütün müminlerinde görevi değilmidir? Açıklama isteyen bir kimseye karşı bir Müslüman ayetlerden hareketle açıklama yapamazmı? İşte benim de kendimce yapmaya çalıştığım sadece budur. Bu müminlerin görevi olmasaydı, peygamberimizden başka kimse düşüncesini belirtemez biz de onlara ulaşamazdık. O halde herkes din konusundaki anlayışını belirtebilir bunda sakınca yoktur.

Şimdi yaptığınız polemik değil, şu an demagoji yapmaya başladınız.

Yanıldığınız yada görmezden geldiğiniz bir konu var. Aslında görmektesiniz ama görmemezlikten geliyorsunuz. Forum kurallarını okumadınız ise okuyunuz. Bu forum da İslami konuları Ehli sünnet akidesi içinde münazara edebiliriz. Sizin için söylemiyorum, hakaret algılamayın ama aklına her esenin İslami konularda ileri-geri savları bu formu ilgilendirmiyor. Bize göre bunlar İslam'a hizmet değil zahmet üretmektir. Eğer İslami bir hükmü münazara edecek isek; Kur'an, Sünnet, İcmai Ümmet ve Kıyası Fukuha silsilesince deliller koyarak münazara etmeliyiz.



Yukarıya alıntıladığın ayette de , Elmalılı’nın açıklamasında da (Elmalılı da daha büyük fontlardaki açıklamalara tekrar dikkatinizi çekerim) ayetlerin önemi, dolayısıyla ilk sırada gelmesi gerektiği anlaşılır. Zaten Allah’ın sözü olduğu içinde ilk sırada gelmesi çok normaldir. “Bunlar Kitap, Sünnet, İcmai Ümmet ve Kıyası Fukuha'dır. Bunlara riayet/itibar etmeyen, burada sadece zatına zatı için hüküm verebilir, ahkam kesemez.” şeklindeki yazınla aslında bizatihi sen de gerçeği anlatmaktasın. Bu durumda seninde kabul ettiğin gibi dini konulardan hangisi olursa olsun önce kitaba yani kurana gidilmesi gerekir. Kuranda konu bulunursa bu ayetlerin anlattığına itibar edilir. Diğer kaynaklara ancak bundan sonra ve bu ayetlere ters açıklamalar yoksa itibar edilebilir. Peygamberimiz yaşayan kuran olduğuna göre kuran aksine bir şey yaptığı, söylediği düşünülemez.

Gerçekten demagoji yapıyorsunuz. Bana sizin iddia ettiğiniz "Geçerli özrü nedeniyle vaktinde kılınmayan namaz mükellefiyeti müslümanlardan düşer." lafzını içeren ayeti yazarmısınız? Böyle bir ayet yazamazsınız çünkü yoktur. Sizin bazı ayetlerden bunu anlamanız hiç bir şey ifade etmez. Bu ayetlerden herkes farklı bir şey anlayabilir. O takdirde Sünnet'e baş vuracaksınız, bilmem anlatabildim mi?


“ İslam forumunun ehli sünnet itikadı içinde dine hizmet etmeye çalışması” sözüyle, forumda bu ekol dışında kalanların yazmalarının yasak olduğunumu yoksa yazabilirler fakat buradakiler itibar etmezmi demek istiyorsunuz?

Evet. Ehli Sünnet itikadı dışındaki fikirler bu formu hiç ilgilendirmiyor. Ehli Sünnet itikadı dışında olanlar bu forumda sadece fikir beyan eder ama münazara edemez, dayatamaz. Bunlar kurallar da açıkça yazıyor. Neden mi? Nedeni aşağıda yazıldı.

Hangisi olursa olsun böyle bir kısıtlamaya gitmek, yada kendinizi ve insanları belli bir önyargıya hapsetmek Allah’ımızında peygamberlerimizinde kabul edebileceği bir durum değildir.

Bu hüküm Kur'an dan mı, Sizden mi?



İslam akıl ve düşünmeyi referans olarak alarak her şeye kafa tutar. Kendinden başka doğru olmadığını iddia eder. Bulanın getirmesini (ama getiremeyeceğini de bilmesini) ister.

Aynen öyle, bizde İslam Forum olarak öyle dediğimiz için İslam'a muğayir fikriyatların bilgi kirliliği oluşturmasına karşıyız.

Size kimse dayatma yapamayacağı gibi sizinde dayatma yapmanız kabul edilemez. Doğru olduğunu düşünen herkes düşüncesini açıklayıp savunabilmelidir. Müslüman da yanlışları çürütebilmelidir.

Siz şu anda içine girdiğiniz platform hukukuna dayatma yapıyorsunuz. Sizin düşüncelerinize karışmayız, burası kuralları olan bir platform, bu platform da yayım yapabilmeniz forum kurallarına uymanızla kaimdir. İnternet ortamında kendinize ait fikirleri kendinize ait ücretsiz yüzlerce platform oluşturarak yapabilirsiniz ve size kimse karışmaz. Ama bu forumu takip eden ve bu forumu referans kabul eden binlerce insan vardır ve bu binlerce insan İslamForum çizgisine itimad etmektedir. Bu itimadı bilgi kirliliği ile istismar ettirmeme görevi de bu Fakir'e verildi.

Sonra Siz Peygamberin (sav) sünnetini mi çürüteceksiniz? Hangi selahiyet ve ilimle? İslam sadece akıl, ilim ve mantıkla temsil edilemez. İtaat, iman, ihlas... Şeytandan daha alim, abid, akil ve kadimi yoktu, unutmayın. Ama yetmedi...



Daha iyi anlaşılır olması bakımından bir başka açıdan anlatmaya çalışayım. Bildiğimiz gibi dinimizde vakit namazları her gün vardır. Yani namazı tatil edilen bir gün yoktur. Dolayısıyla hergünün vakit namazları o günün kendi vakitlerine aittir ve o vakitlerle de isimlendirilirler. Şimdi; örneğin “…orta namazına da dikkat edin…” diyen ayeti ele alalım. Orta namaz adı üstünde her günün ortasında kılınan (yani orta vaktiyle sınırlı) namazdır. Ben bu namazı o günün ortasındaki vakitlerinde kılarsam bu namaz orta namazı olur. Peki başka bir gün kılarsam bu namaz orta namazı olurmu? Başka bir gün kıldığımda o namaz orta namaz olmaz, sadece kıldığım zamanda fazladan kıldığım bir namaz olurki buda kaza namazı değil fazla namaz olduğu sonucunu doğurur.

Namaz için kullanılan "kaza" kelimesinin anlamı ikâme etme, tamamlama anlamı taşır. Geçerli bir sebeple kılınamayan namazın ikeme edilmesi, tamamlanmasıdır kaza namazı. Bunun aksini belirten bir nas olmadığı gibi Peygamberin (sav) sünneti ile de hak olduğu açıktır.


Sormuşuz, nerede bahsi geçen ayetler? Cevap polemik!




"Geçerli özrü nedeniyle vaktinde kılınmayan namaz mükellefiyeti müslümanlardan düşer." hükmü benim ayetlerden anladığımdır. Aksini anlayan benim yaptığım gibi ayetlerden hükmü kendisi getirmelidir. Ayetlerden delil getirmeyenler en sonda soracağım soruları cevaplayarak kendi düşüncelerini değerlendirebilirler.

Evet, şimdi anlaşıldı ki siz sapkın zihniyetlerle kafa bulandıran "hanif" kavmindensiniz.
Hadisleri, Sünneti, Ehli Sünnet'i kâl'e almayan ve akıl benim aklım diyenlerdensiniz.
İyi de burası "orası" değil, anlatamadık galiba...


Kurandaki ayet hükmü çok açıkken hala “namazı kaza edemezsiniz” diye ayrıca yazmasını beklemek ne kadar mantıklıdır? “…şunu şöyle yapın…” bu denilen şekilde yapılacaktır. Yoksa “Allah’ın kestirmek istediği inek olayı”nda olduğu gibi inek kaç yaşında, alaca mı olacak vb. şeyleri ayrıca aramak abesle uğraşmaktır.

Abes dediğiniz sizin kafanızın içinde, kalakalmış orada. Siz lafzı öyle olmayan bir ayetten öyle anladınız diye herkes öyle mi anlayacak. Ben ayetten anlarım diyorsunuz, ayet soruyoruz, cevap yok. Ayette bulunmazsa sünnete gidilir demişsiniz, burada niye gitmediniz demişiz, cevap yok. Abesle iştigali kim yapıyor?



Ben kafama bir şey takmıyorum siz de bunu kafanıza takmayın. Hakikat diyorsunuz ama en hakiki hükümlere bile bakmayıp, başka hükümlere uymakta sakınca görmüyorsunuz. Siz bahsettiğiniz sünnet uygulamasının peygamberimize ait olduğunu nasıl ispat edeceksiniz. Ya oyle olduğunu söyleyen kaynakta yanlışlık varsa. Bu kaynak kuran gibimiki? Allah yada peygamberce Korunmaktamıdır? cevap hayır. O halde korumasız olan şeyler eksik, hatalı, yanlış olamazmı?


Sorduk size, ama "tık" yok. Asın şuraya ayeti ve ayete ters düşen sünneti. Nerede!?




Eğer bu konuda kitapla çelişen ve peygamberimize mal edilen bir hadis örneği isterseniz, peygamberimize mal edilen ve kitapla çelişen ve bu nedenlede çok dikkat edilmesi gereken durumu, hadis-sünnet konusunda neden çok dikkatli davranmamız gerektiğini, İslamda mirasla ilgili kısaca bilginizi yazarsanız daha açıklayıcı anlatabilirim. Onbinlerce doğru hadisin içerisinden yanlış olan birkaç hadisi hemen kolaylıkla anlayabilenler oluyor oylemi? Onbinlerce hadisin içinden hiç zaman kaybetmeden doğruları yanlışları bilen varsa ben onun ellerini öperim. Bunun zorluğunu sonra örneklerle ispat etmeye çalışacağım .Kaldıki ben bazı yanlış hadisler yüzünden tüm hadis ve sünnetin terk edilmesi gerekir demedim, demiyorum. Hadis konusunu kısaca işlemek için isterseniz kısaca başka bir yazı asarakta görüşebiliriz. Ama daha kolay anlaşılması için lütfen mirasla ilgili hükümleri hadis ve kuran yönünden inceleyin ve ayetleri mümkünse buraya yazınız

Kardeşim, şu an konumuz miras değil. Konumuz zatı alinizin verdiği fetva. Önce bu fetvanın naslarını, delillerini, hüccetlerini ayet ve sünnetle açıklayın da sonra da mirasa gelelim, nereye isterseniz oraya gidelim. Ama bakın "Ben böyle anlıyorum, budur" diyecekseniz buralarda pek dolaşmayın derim. Mirasın şimdi bu konu ile ne alakası var. Konuyu bir daha hatırlatayım.

Konu: Kaza namazı

Zatınızın Fetvası:
"Geçerli özrü nedeniyle vaktinde kılınmayan namaz mükellefiyeti müslümanlardan düşer."

Tekrarlamaya hacet yok sanırım.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
İlme tabiî ki önem vermeliyiz. Ben hemen herkesin çıkardığı hükmü kayıtsız şartsız doğru kabul etmesini istemiyorumki. Kişi hüküm çıkararır, aynı konuda başkası başka hüküm çıkarmışsa kişi bu hükümle kendinkini kıyaslar ve kendince doğru olduğuna inandığını kabul eder, uygular.
Bu sizi bağlar, bizi de kimseyi de ilgilendirmez. Ancak burada milyonlarca insana şahsi fikri müdahale yapmaya kimsenin hakkı da yetkisi de yok. İslamForum'un bir titri vardır, ilan tahtası değildir!
Resulullah’ın sünneti olduğunu, hangi kaynakta ne şekilde buluyorsunuz ve ispat kuvveti yüzde yüzmüdür? Lütfen kaynağınızı ve yazdığı şekilde açıklamasını yazınız.
Rasûlüllah (s.a.v), namazın ancak iki durumda kazaya kalması halinde mü'minin özürlü sayılacağını ifade etmek üzere şöyle buyurmuştur: "Kim uyur kalır veya unutarak namazı vaktinde kılmamış bulunursa, onu hatırlayınca kılsın" (Tirmizî, Salât, 16, Mevâkit, 53; İbn Mâce, Salât, 10).
Zorunluluk ve yanılmalar nelerdir? Uyku dışında yazabilirmisiniz? iş,güç, ders vb. imkan vermemesi zorunlulukmudur siz göre?
Unutma...
Bu konuyu isterseniz başka başlıkta değerlendirelimmi? Yada zekattan namazla ilgili bir yere illede burada varmak istiyorsanız sizin bildiğiniz zekat hükümlerini kuran ve hadisler şeklinde buraya yazarsanız ben de nasıl düşündüğümü anlatayım.
Sizin neyi nasıl düşündüğünüz Beni hiç ilgilendirmiyor. Siz eğer Rasulullah'ın (sav) sahih sünneti ile Kur'an arasında bir çelişki buluyorsanız yazın, müteala edelim.
Ayrıca konu daha da kısır döngüye girmesin diye yazışmaların şeklini tayin için “radikal” üyemize sorduğum birkaç soruyu siz de cevaplamanızı rica edeyim. (Çünkü radikalin yazılarını “Allah razı olsun” şeklinde desteklediğinizi görmekteyim.) Bundan sonraki yazışmalar vereceğiniz bilgilere göre değerlendirilerek devam etmeyi düşünüyorum.
radikal Kardeşim onları nasıl cevaplamışsa katılırım, ziyadesi yok. Ancak Sizin de bundan sonra yazacaklarınızda belirttiğim hususlar çerçevesinde yazmanızı bekleyeceğim, ikaz etmek istemiyorum.
SORULAR Bütün bunlardan sonra lütfen tekrar düşününüz ve şu sorularımı hiç öfkelenmeden başka mecralara çekmeden cevaplayınız.
  • Kuran Allah’ın sözü (hadisi) değilmidir?
  • Kur'an, Allah'ın kelamıdır.

  • Kuran’ın eksik yada fazla olmadığını, değiştirilmediğini ve değiştirilemeyeceğini, korunduğunu kabul ediyormusunuz?
  • Kur'an ın hiç bir ayeti, harfi kaybolmamıştır, değişmez, kabul ediyorum.
  • Allah’ın sözü (kuran) üstüne veya aksine daha üstün bir söz olabilirmi?
  • Olamaz.

  • Allah’ın sözü (kuran ayetleri) peygamberler dahil başkalarınca değiştirilebilirmi? Nesh edilebilirmi?
  • Değişmez, değiştirilemez.
  • Hadis, sünnet kurana ters olabilirmi? Kurana ters olan ve hadis yada sünnet diye iddia edilenlerin hadis veya sünnet olarak kabulü mümkünmüdür?
  • Değildir.
  • Sahih hadis kaynaklarında geçse dahi, hadislerinde kuran kadar yüzde yüz güvenilir olduğuna inanıp hemen uygulamalımıyız yoksa Kurana götürüp, kurana göre değerlendirip doğru yada yanlış olduğu sonucuna vararak mı bir şeyler yapmalıyız?
  • Hadis yahut Sünnetin sıhhatinden şüphe yoksa bunu Kur'an la doğrulama yapmak ya hadis veya sünnetin sıhhatinden şüphe ettiğinizi ya da Peygamber'e (sav) inanmadığınız gösterir. Zira; mesleği diyanet olmayan, belli ilimlere sahip olmayanın bu mukayesesi sıhhatli olmayacağı gibi Allah'ın emrine de muhaliftir. Daha önce de sormuştuk, nedir şu ayetin manası: Kitap'ı sana indiren O'dur: Onun ayetlerinden bir kısmı muhkemlerdir ki; onlar Kitap'ın anasıdır. Diğer ayetlerse müteşâbihlerdir. Şu var ki, kalplerinde bir eğrilik ve bozukluk bulunanlar, fitne aramak, onun yorumuna öncelik tanımak için Kitap'ın sadece müteşâbih kısmının ardına düşerler. Onun tevilini ise bir Allah bilir, bir de ilimde derinleşmiş olanlar. Bunlar, "Ona inandık, hepsi Rabbimizin katındandır." derler. Gönül ve akıl sahiplerinden başkası gereğince düşünemez. Ali Imran 7Şimdi bu ayete rağmen sokakta ki adam neyi nasıl değerlendirecek? Ayrıca, Rasulullah (sav) risaleti döneminde 23 yıl sürekli Kur'an ve O'nun izahatı ile alakalı vahiylere muhatap olmuş, ayetlerin izahını Allah'ın vahiylerinden alıp, ümmetine iletmiştir. Şimdi nerede o alim ki sahih hadisi Kur'an dan doğrulayacak. Ayetin dediği gibi, kalplerinde eğrilik olanlar dediğiniz işin peşine düşebilir.
  • “Siz kitaptan sorulacaksınız” hükmünü nasıl anlamalıyız. Kitaptakilerden yap dediklerini yapıp, yapma dediklerini yapmazsak yeterli olmazmı, doğrusu bu değilmidir?
  • Gayet açık bir ayet, tefsirine gerek yok. Ama Kur'an bu ayetten müteşekkil değil. Konu ile alakalandırmak istiyorsanız şu ayete bakın. ... Peygamber size her ne emir verirse tutun, nehy ettiğinden de sakının ... Haşr 7
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Allah'ın selamı üzerinize olsun.

Ve aleyna aleykümselam ve rahmetullahu ve berakatuhu.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

Sevgili kardeşim, Verdiğin cevapların,” istediğim cevaplar olmadığından, okumadan yada anlamadan verilen cevaplar olduğunu” düşünmüyorum. “Verdiğin cevaplarda yazımla ilgili olmayan kısımlar olduğu için” sadece verdiğin cevapları okuyan bir kişi olarak karar verdim. Tabi ki diğer okuyucularda istediğini düşünebilir. Şunu da tüm içtenliğimle belirteyimki, yazılarınızda benim yanlışımı gösterdiğinizi görürsem hemen yanlışımı düzeltirim. Çünkü konu din olunca yanlışta ısrar etmenin beni ne duruma düşüreceğini bilirim. Bu nedenle kişisel galibiyetler yerine konuyla ilgili yazılarla bilgi transferini doğru ve yararlı buluyorum. Sizin de; varsa, hatalarımı (yazılarımdan alıntılar yaparak) göstermeye çalışmanızı bir Müslüman olarak bekliyorum.

Öncelikle edebi yazdığın için tekrar teşekkür ederim.

Hatalar biz insanlar için geçerlidir. Hata yapacağız ve hata olduğunu anladıktan sonra geri dönüp tövbe edeceğiz ki; Rabbimiz zaten bizler için bunu murad etmiş. Günah işleyip de sonra dönüp günahına tevbe eden kullarını zikr etmiş Kur’an’ı Kerim de.

“De ki: ‘Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümid kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, öyle Gafur, öyle Rahim O’ !" ( Zümer : 53 )

“Onun için ümidi kesmeyin de başınıza azab gelmeden evvel tevbe ile Rabbınıza dehalet edin (yönelin) ve ona halis müslümanlık yapın, sonra kurtulamazsınız” ( Zümer : 54 )

“Haberiniz olmayarak ansızın başınıza azab gelmeden evvel halis müslüman olun da Rabbiniz’den size indirilenin en güzelini ta'kib ve tatbik edin” ( Zümer : 55 )

Görüleceği gibi Rabbimiz, günah işleyip de kendi nefslerine zulm eden kullarını günah işlediği için kınamıyor. Haddi aşmış olsak dahi tevbe ile yine kendisinden bağışlanma dilenmemizi emr buyuruyor. Ve ayetin sonrasında bize indirilen bu Dinimizi en güzel bir şekilde yaşamak için takip ve tatbikten bahsediyor. Nedir bu takip ve tatbik ? Birini takip etmemizi ve O birinin (s.a.v.) de yaptıklarını bizzat bizimde tatbik etmemizi emr buyuruyor. Kimdir O ? Muhammed Mustafa (s.a.v.) elbette. Ne diyor çünkü bir başka ayette:

“Kim Rasul’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur; kim de yan bükerse (yan çizerse) üzerlerine seni gözcü de göndermedik !” ( Nisa : 80 )

Gözcü göndermedik derken ayette, sen ilelebet başlarında duracak değilsin anlamında buyuruyor. Öyle ya, her nefs ölümü tadıcı ise, istisnasız Peygamberler de (aleyhissalatü vesselam ecmain) bu emr’e muhataptır. Peki, indirilen bu Din’in Peygamberi ölürse, daha sonraki kuşaklarda gelecek olan ümmeti içinde kargaşalıklarda kim yol gösterici (takip edilecek) ve örnek uygulayıcı (tatbik edilecek) olacak ? Elbette alimler zümresi. Peki Allah (Celle celaluhu) böyle bir yol gösteriyor mu bizlere Kur’an’ında ? Yani; "gidin de alimlerinizden akıl alın, onlara sorun ve onların hükümlerini kabul edin" diyor mu ? Evet ! bizzat Kur’an’ın da işaret ederek yol bile gösteriyor:

“Hem emn’ü havfe (güven ve korkuya) dair bir haber geldiği vakit kendilerine, onu yayıveriyorlar; halbuki onu Peygamber’e ve içlerinden ulu’l emr (alimler) olanlara arz etseler, elbette bunların istinbata kadir olanları (meseleleri bir çözüme bağlama, muhakeme ederek yeni görüşler sunabilme yeteneğine sahip olanları…) onu anlar bilirlerdi.” ( Nisa : 83 )

Yani buyuruyor ki; aranızda ihtilafa düştüğünüz meseleleri daha önceki insanlar nasıl Peygamberlerine götürdülerse, sizler de, sonradan gelen nesiller dahi olsanız, aranızda çıkan herhangi bir ihtilafta aranızdaki ulu’l emr tayin ettiğimiz ve meseleleri çözüme kavuşturması için kendilerine hikmet verdiğimiz kişilere müracaat edin. Hikmet nedir peki ? O; Allah’ın (Celle celaluhu) fazl’ından verdiği ve övdüğü ilimdir.

“Allah’ın kudreti geniş, ilmi çok ! Dilediğine hikmet verir; hikmet verilene ise, çok bir hayr verilmiş demektir ve bunu ancak temiz akıllılar anlar !” ( Bakara : 269 )

Ve bu ilimi sadece ince anlayış sahibi olanlarına nasip eder. Herkes anlamaz, hatta her alim dahi anlamaz. Bu anlayış kıtlıklarından dolayı da diğer hakk yol üzere olan alimleri kıskanırlar, onları her zamanda ve koşulda muhakemelerinin keskinliğinden ötürü red edip bir de halk nazarında itibarsız kılmaya gayret ederler. Ama her seferinde bu yolda geri kalırlar. Çünkü, ilimleri kelam ilminden öteye gitmemiştir. Vehbi ilim ile kesbi ilim arasındaki dereceleri görememiş ve bunun sonucunda inkar ederek hasedleri neticesinde red etme yolunu tercih etmişlerdir:

“Yakında diyecek ki o geri bırakılanlar ‘bırakın bizi arkanızdan gelelim’. (Böylece) Allah’ın kelamını tebdil (emr’e muhalefet) etmek isteyecekler. De ki: ‘Siz bizim arkamızdan asla gelmeyeceksiniz, hakkınızda bundan evvel Allah böyle buyurdu ! ‘ Ona da diyecekler ki: ‘Hayır bizi kıskanıyorsunuz’ Hayır ! ince anlamazdırlar, anlayışları az ! “ ( Fetih : 15 )

Bu hikmet neticesinde, nasıl ki Rabbimiz bu alimleri Peygamber ayarına çıkarmadan uymamızı tavsiye ediyorsa, bizler de bu gibi alimleri Peygamber ayarına çıkarmadan, ama edindiği hikmete de kayıtsız kalmayıp uygulama ve tatbik yoluna girmeliyiz. Neden ? Çünkü bu konuda da Peygamber efendimiz (s.a.v.) Kur’an’a muhalif düşmeyen mübarek kelamları ile bize şu tavsiyede bulunuyor, hatta emr ile dikkat çekiyor: “Alimler Peygamberlerin varisleridir.” ( Muhammed Mustafa [s.a.v.], Ebu Davut, Tirmizi, İbn Mace ve İbn Hibban. Ebu Derda’dan (r.anh) sahih sened ile rivayet etmişlerdir)

“İlimlerden gizli gibi tutulan bazıları vardır ki, onları ancak Arif’i Billah olanlar anlar. Bu ilimden bahsettikleri vakit onları, ancak kendini beğenen güruh techil (red, inkar) eder. Sakın ! Hak Teala’nın kendi fazl’ından ilim verdiği alimleri tahkir etmeyin ( aşağılamayın ). Çünkü Allah (Celle celaluhu) onlara o ilmi verirken tahkir etmedi.” (Muhammed Mustafa [s.a.v.], Ebu Abdurrahman es Sülemi, Ebu Hureyre’den; Erbain de.)

Yukarıda izahına çalıştığımız ve gerek ayet gerekse de hadis’i şerifler ile delillendirdiğimiz bu düşüncelerimizin arkasından size renk olarak hitap etme nedenimi belirteyim. Siz, renksizsiniz ! Nasıl bir renksizlik ? derseniz, peşinen şunu söyleyeyim ki, siz kendi edindiğiniz az yada çok ilmi muteber görürken, size farklılıklar içerisinde yol gösterici olan alimler zümresinin düşüncelerinden uzaksınız. Bu bir nevi bir yerde gurur ve ifrat boyutunda kibr’i gerektirir. "Benim aklım var, düşünce kabiliyetim var o halde neden bir alim denilen kişinin peşine gideyim ki" tarzı bir düşünce sarmalındasınız. Bu tarafı aslında sizi ilgilendiren bölümdür, bu yönünüzü eleştiremem. Haddim olmaz. Ama, düşüncelerinizi İslami bir platformda söze dökerken, sizin düşüncenizin aksi istikametinde yer almakta olan insanların itikad ve iman değerlerini hafife almak ve hatta akılsız oldukları için bir başkasının peşine gitmek ile bir nevi mesnedsiz ithamlarınıza muhatap kılıyorsunuz. Hayır ! Yanılıyorsunuz ! Biz beynimizi kiraya vermiyoruz. Kimsenin vermesini de beklemiyoruz. Aynı şuan yaptığımız gibi bildiklerimizi ortaya koyuyoruz.

Bildiklerimizi öncelikli olarak Kur’an ölçülerinde arıyor, daha sonra hadis ve sünnet kaynaklarına yöneliyoruz. Orada da bulamazsak, kalbimize danışıyoruz. Çünkü hadisi şerif de bize bunu söylüyor. Peki kalbimize nasıl danışacağız. Öyle ya, bir rahmani yol var bir de şeytani yol var. Kalbimize gelen acaba hangi cenahtan gelmiş olabilir ki biz itibar edelim yahut etmeyelim. İşte burada alimler zümresinin görüşlerini alırız ve bakarız. Bu gibi insanlar bize Allah’ın bir fazl’ıdır. Şaşırmamıza ve yoldan çıkmamıza, aldıkları ilim neticesinde engel olurlar ve bir kul olarak bizimle aynı dönemleri ve sıkıntıları yaşamışlığın da verdiği tecrübe ile ve Rabbimizden gelen ilm’i hikmet ile açıklayıcı bilgiler sunarlar. Aksi takdirde, kendi nefsimizin bize yapacağı oyunun rengini ve mahiyetini çözmekte ciddi sıkıntılar yaşarız ki, “ben Peygamber zamanında yaşamadım, sonrasında da bu konuları hiç kimseden öğrenmedim, bilmiyordum ve kimse öğretmedi bana” demememiz için Rabbimiz tarafından bu gibi insanlar bize nimet olarak sunulmuştur. Bakın ayet öyle buyuruyor, az önce verdiğimiz nisa suresinin devamında:

“…Eğer Allah’ın fazl’u rahmeti üzerinizde olmasaydı, pek azınızdan maadası (çoğunuz) şeytana uymuş gitmiştiniz.” ( Nisa : 83 )

Alime uymak bana göre değil, benim aklım bana yeter derseniz, cevaben derim ki; siz Musa (a.s.)’dan bile daha akıllı ve hamaratsınız o halde. Çünkü; Rabbi Zülcelal’in Ulu’l Azm Peygamberlerinden biri olan Musa (a.s.), hikmet ilmini almak için Rabbimizin tayin ettiği kullardan bir kula gitti ve “bana Rabbimin ilm’i hikmetini öğret” diyerek, ayette bahsi edilen kişiyi (bize göre Hızır [a.s.] ) kendine mürşit kabul etti ve hikmeti öğrenmeye çalıştı. Lütfen ! dikkat buyurun; bunu aynı zamanda kendi ümmetinin başında Peygamber olarak görev yaparken uyguladı. Yani bizatihi o an Peygamberlik görevi ile memurken bunu yaptı !...

Siz, hiçbir şeye memur değilken bile bunu yapmıyor ve benim aklım veya aldığım, edindiğim sahip olduğum ilim bana yeter tarzını benimseyerek, hatta daha da ilerisine kayıp; Peygamber sözü kaynak olarak alınamaz diyerek, çok büyük bir cesaret örneği gösteriyorsunuz. “Durun ! ateş var ! Şaka değil bu !” diyen bizlere de; “iyi ama duyduğum hadisin doğru olup olmadığından nasıl emin olacağım, hadisler koruma altında mı ki ben hadis ve sünnete itibar edeyim” gibi çok basit ve hayret uyandıracak cılız itirazlarda bulunuyorsunuz. Alın duyduğunuz yada okuduğunuz hadisi Kur’an mihengine vurun ! Vurun, korkmayın yahu ! Okuduğunuz hadisin bire bir kelamı değil, anlam yönü Kur’an da varsa; elhamdülillah tam onikiden hedefi vurdunuz demektir. Yoksa; kaldırın atın arkanıza ! bunu alimlerde söylüyor, bizler de her zaman söylüyoruz. Hiç yoksa bu forumda acizen ben ve Bekir 10 defa yazmışızdır Allah'u alem. Çünkü gerçek hadisler ve sünnetler koruma altındadır, sizi asla yanıltmazlar.

Rabbimiz öyle buyuruyor çünkü; O’nun (s.a.v.) sözüne ve sünnetine uyun, yanılmazsınız, çünkü o sizi yanıltmaz derken ayeti ile de bizlere kalıcı olarak sunuyor : “ O necm’e kasem ederim indiği dem ki şaşırmadı sahibiniz (şimdiye kadar sohbetinde bulunarak pek iyi tanıdığınız, aklına, istikametine kail olduğunuz, bundan sonra da sizi koruyup hakk yolunu göstermek isteyen arkadaşınız Muhammed), azıtmadı da ve hevadan (nefsinden uydurup yalan da ) söylemiyor; o (Kur’an) sade bir vahydir, ancak vahyolunur.” Necm : 1 – 4 )

Şimdi; son söz olarak size şunu söylemeliyim, Kur’an Rabbimizin kelamıdır ve isterseniz sadece onunla amel edebilirsiniz. Kur’an da okurken içinden çıkamadığınız bir olayı yada konuyu, hadis ve sünnet dışında edindiğiniz ilminizin mihenk taşına vurursunuz. Mihenk taşınız ne ? iyi düşünün. Zira; ahirette duyacağınız pişmanlığınız hiç kimseye fayda sağlamayacak.

Ne size, ne de bize !

Diğer sorularınızı Bekir kardeşim fazlası ile yanıtlamış. Tekerrür ederek okuyucuyu sıkmayalım düşüncesi ile buraya copy yapmadım. Altına imzamı attım, benim cevabım olarak da kabul buyurabilirsiniz.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Üye olurken forum kurallarını okudum. Bunları görmezden gelmiyorum. İslami konuları ehli sünnet görüşü içinde benimsemeye çalışsanız dahi ehli sünnet dışındaki görüşleri de değerlendirmeye tabi tutup çürütmeniz gerekmezmi?

Hayır, forum kurallarını okudunuz, kabul ettiğinizi beyan ettiniz ama görmezden geliyorsunuz. Siz bir Müslümansınız ama forum kurallarını kabul ederken verdiğiniz sözü, kabulü görmezden geliyorsunuz. Şimdi, Siz tavırda bir insanla hangi görüşü müteala, münazara edebiliriz. Siz sözüne itimad edilebilir bile değilken, sizin fikriyatınızı nasıl çürütebiliriz. Üstelik, konumuz ne fizik ne de matematik, ortada bir itikad farkı var.


... ehli sünnet görüşünde olsanız dahi, belki size bu görüşün içindeki yanlışları gösterebilecek kişileri de dinleyerek, yanlış olduğuna inanırsanız görüşlerinizi değiştirme imkanını reddetmeniz müslümana yakışırmı, doğru olurmu?

Sizi bu kadar konuşturursak tabii ki Ehli Sünnet'i, bilahare de Peygamber'i (sav) yanlışla itham edersiniz. Burada yazdığınız tek bir sözde bile ilmi ifadeleriniz olamamışken hangi vicdanla, hangi ilimle Ehl-i Sünnet'in yanlışlarını düzelteceğinzi düşünebilirsiniz. Yani olur da bu kadar pişkinlik olmaz.


Bakınız Bekir kardeşim, biraz inadına davranıyor durumuna düşüyorsunuz. ( inadına davranıyorsunuz diyemiyorum.) Ben ayetleri yazıyorum ve “…namazı vaktinde kılınız” diyorsa o vakitte kılınız, (gizli anlamı da=başka vakitte kılmayınız), “…namazda kıyam, rüku, secde…” diyorsa (gizli anlam=başka şekilde olmaz) diyordur diyorum. Yani bir cümledeki yapılması istenen davranış bir şarta bağlanırsa sadece o şartta yapılmalıdır, başkası geçerli olmaz diyorum. Bu bütün yazılarda, ilişkilerde böyle değilmidir? Yine örneklendirecek olursak; Maliye de yada Adliye de “son günü 31.ocak… olarak “ belirtilen bir tarihte ödeme yapılması istense; siz 5 şubatta; “31 ocaktan sonra ödenemez dememişsiniz” diye ödeme yapabilirmisiniz? Yaparsanız gecikme olduğu için başka yaptırımlarla karşılaşırşınız değilmi. Çünkü vaktinde yapılmış olsaydı başka sonucu olmayacaktı.

Size ayet soruyorum, cevap veremiyorsunuz ve hala dayatıyorsunuz. Nasıl bir tabiat bu! Tutmuşsunuz yakasını şu üç kelimenin gidiyorsunuz. Ayet istiyorum kardeşim, a y e t. Sizin anladığınız ya da bir yerden duyduğunuz üç kelimeyi değil. Ama siz bu ayeti veremeyeceksiniz, ben vereyeim bari de siz de yüksek arabi ilminizle bir bakın bakalım "namazı vaktinde kılın" ayeti neredeymiş.


Ve haza kitabün enzelnahü mübaraküm müsaddikullezi beyne yedeyhi ve li tünzira ümmel kura ve men havleha vellezine yü'minune bil ahirati yü'minune bihi ve hüm ala salatihim yühafizun En'am 92

Diyanet VakfıBu (Kur'an), Ümmü'l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.
Elmalılı Orijinalİşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitab, feyz-u bereketi Dünyayı tutacak, evvelki kitablar bu tasdık etmedikçe mu'teber olmıyacak, bir de ümmülkurayı ve hem bütün çevresindekileri inzar edesin diye ki Âhıreti te'min edecekler buna iyman ederler ve onlar namazlarının üzerine muhafız olurlar
Elmalılı Sade. 1İşte bu da bizim indirdiğimiz bir kitap! Feyiz bereketi dünyayı tutacak; bu tasdik etmedikçe önceki kitaplar muteber olmayacak. Bir de Mekke ve çevresindekileri uyarsın diye indirmişizdir. Ahirete inananlar, buna da iman ederler. Ve onlar namazlarını devamlı kılarlar.
Elmalılı Sade. 2Bu Kitap (Kur'ân), kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab'a da iman ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar.
Ö. N. BilmenVe işte bu da bir kitaptır ki, O'nu Biz indirmişizdir, mübarektir, kendisinden evvelki kitapları tasdik edicidir ve Ümmü'lKura'yı çevresinde bulunanları inzar etmek için indirmiştir. Ve ahirete imân edenler buna da imân ederler. Ve onlar namazlarını da muhafazada bulunurlar.
S. AteşBu da Anakent(Mekke'y)i ve çevresindeki(kasaba)ları uyarman için sana indirdiğimiz feyz kaynağı ve kendinden önceki (Tanrı Kitabı)nı doğrulayıcı bir Kitaptır. Âhirete inananlar, buna inanırlar ve onlar, namazlarına devam ederler.
A. Bulaçİşte bu (Kur'an), önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır.
Muhammed Esed(Ve) bu da, bütün kentlerin atasını ve çevresinde oturan herkesi uyarman için yücelerden indirdiğimiz bir ilahi kelamdır, kutlu, (geçmiş vahiylerde) bugüne kalmış (doğru adına) ne varsa tümünü doğrulayan. Öteki dünyanın varlığına inananlar bu (uyarıya) da inanırlar; namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar da işte onlardır.
Y.N. ÖztürkBu da bizim, kentlerin/medeniyetlerin anasını uyarman için indirdiğimiz bir Kitap. Kutsal-bereketli, kendinden öncekini doğrulayıcı. Âhirete inananlar, ona da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler.
S. Yıldırımİşte bu da bir feyiz kaynağı ve daha önceki kitapları tasdik edici olarak, bir de hem Anakenti, hem de bütün çevresindeki insanları uyarman için indirdiğimiz bir kitap! Âhirete iman edenler, buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.
Tefhimü-l Kuranİşte bu (Kur'an), önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası (Mekke) ile çevresindekilerini uyarıp-korkutman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete iman edenler buna inanırlar. Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır.
Fizilalil KuranBu Kur'an, ana- kent Mekke ile bu kentin çevresinde yaşayanları uyarasın diye sana indirdiğimiz, kendinden önceki kutsal kitapları onaylayan mübarek bir kitaptır. Ahirete inananlar bu kitaba da inanırlar. Onlar namazlarını devamlı olarak ve özenerek kılarlar.
A. GölpınarlıSana, şehirlerin anası olan Mekke halkını ve çevresindeki bütün insanları korkutmak, Tanrı azâbını onlara haber vermek için bu kutlu ve onlarda bulunan kitapları gerçekleyici kitabı indirdik ve âhirete inananlar, namazlarını dâimâ kılarak bu kitaba da inanırlar.
H. S. YeterBu (Kur'an), Ümmü'l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.
A. UğurBu (Kur'an), Ümmü'l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.
G. Onanİşte bu (Kuran), önündekileri doğrulayıcı ve şehirler anası (ümmelkur'a) (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu Kitaptır. Ahirete inananlar buna inanırlar. Onlar namazlarını (özenle) koruyanlardır.
Ş. PirişBu, Mekke ve etrafındakileri uyarman için, kendinden önceki kitapları doğrulayan bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahirete iman edenler, buna iman ederler ve onlar namazlarına riayet ederler.

Burada 17 mealin hiç birisi ayetten sizin bahsettiğiniz “…namazı vaktinde kılınız” şeklinde bir çeviri yapmamış. Sadece, Diyanet Meali, hangi saikle olduğu belli olmayan bir şekilde, üstelik çok açık ve bariz bir kelime varken "yühafizun" kelimesini "Onlar namazlarını vaktinde kılarlar." şeklinde çevirmiş.
Diyanet Çevirisiİşte bu (Kur’an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilâhî kitapları) tasdik eden ve şehirler anasını (Mekke’yi) ve bütün çevresini (tüm insanlığı) uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır. Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. Onlar namazlarını vaktinde kılarlar.

Şimdi, Sizde Kur'an ilminin zerresi varsa "yühafizun" kelimesinin anlamının "vakitle" hiç bir alakası olmadığını anlarsınız.
Sizde zerre kadar idrak varsa, tam 17 çeviride olmayan "vakit" kelimesi üzere münazara kurmazsınız.
Sizde zerre kadar izan varsa, bu ilimle Ehli Sünnet'te hata aramazsınız.
Ama maalesef, münazara da manzara da ortada. Ama Siz biraz farklısınız galiba...




Ehli sünnet birşeydenmi korkmaktadırki başka görüşleri engellesin? Forum kurallarında yazsa da Amaç Allah’ın rızası ise (Allah herkese seçiminde serbestlik tanıdığından) böyle olmalıdır. Amaç bu değilse o zaman gerçekten ben çıkarım bu forumdan. Bu takdirde sizden de formun ismini “ehli-sünnet” yada benzeri şekilde değiştirmenizi istemem gerekir. Bu durumda “İslam” ismini kullanmanız doğru olmaz. Burası İslam forumsa yöneticilerin yada baskın görüş ehli sünnette olsa İslamdaki diğer görüşlerinde isterlerse yayınlanması gerekir.

:) Çok hoşsunuz, çok... :)

Evet, Ehli Sünnet ilimsiz, delilsiz ve mesnetsiz dayatmalardan maaleaef korkar.

:) Olur, formun adını da değiştiririz.



Ben kimimki kendi başıma hüküm verebileyim. Ben Kuranın kaynak olmadığı yada kuranın desteklemediği hiçbir kaynaktan görüşü, fikri öne süremem, savunamam. Yanılmalardan Allah’a sığınırım ama bilerek yapmam. Bu hükümlerde kuranda vardır. Bu konuda çok ayet yazabilirim. Ama kısaca şöyle belirtebilirim; Önyargılar, peygamberimizin getirdiği dini tebliği esnasında buna karşı çıkanlarla ilgili “atalar dini anlatımlarında” tenkit edilmekte, reddedilmektedir. Yine peygamberimizin; insanlara sadece dini tebliğ etmesini, müjdelemesini, davet etmesini ve fakat dine girmeyen yada tam yaşamayanların durumuna üzülmemesini, onları zorlamamasını, “Allah dileseydi herkesi tek ümmet yaratırdı” denilerek de kısıtlamaya gitmemesini, kimseye bekçilik yapmamasının istendiğini anlatabilirim.

İnsaf, insaf, insaf... Kardeşim daha bir tek ayet yazamıyorsunuz, hala daha aynı sözleri dayatıyorsunuz. Bu nasıl bir zihniyet.

Maşallah, bir tefsir dehası. Yok kardeşim, burada polemik, denagoji ve dayatma dışında bir de uyutma yapmaya çalışıyorsunuz. Sizinle devam edemeyeceğiz sanıyorum.



İslam forumla ilgili görüşümü ve cevabımı yukarıda verdim. İslam dışı fikirleri (bana göre çürütmek için, rezil duruma düşürmek için, ibret için alınması gerekse de ) almayabilirsiniz ama İslamdan olduğu iddia edilen tüm fikirleri mutlaka almak durumundasınız. Bunların içinde islamdan olmadığını ispat ettiklerinizi de eze eze gösterir yada atarsınız. Kitaba uygun olanı yapmak gerekir.

Siz burada silindir altında ezilmiş haldesiniz ama hacıyatmaz tabiatı var sizde. Bilmiyorum ki nasıl edelim daha. Ayet ver diyoruz, ayet, yok, buyur Hadis diyoruz, "çıt " yok, Hadisi Kur'an ile boz diyoruz, "tık" yok, eee?.. Biz Sizi herhalde bizim kitaba çekeriz gibi...


Ben dayatma yapmıyorum ve yapmam da. Burası İslam forumsa sadece ehli sünnet değil İslamdan olan her şey yer alabilmelidir diyorum. Aksi halde insanlar yanıltılmış, kandırılmış olur. Sadece ehli sünnet yazılacaksa forum adı yanlış diyorum. Bu arada ehli sünnet olarakta yazışmaya devam edebileciğimizi umud ediyorum.

E Siz diyin, İnşallah Ben de bir şey diyeceğim en yakın zamanda. Sizin anlayacağınız dilden.



Ya nasıl anlıyorsunuz, hayret ediyorum. Bütün yazdıklarımdan, açıklıkla ifade ettiklerimden sonra hala nasıl benim sünneti çürütme iddiasında olduğumu yazbiliyorsunuz inanın aklım almıyor. Ben kimimki? Peygamberimizin yanında benim ne büyüklüğüm olabilirki? O mübarek insanı ben koyabilecek yer bulamıyorken, başıma taç etmeye çalışıyorken nasıl bu iddiada bulunabilirim. Böyle bir iddiam olmadı, ya siz yanlış anladınız yada (hatanızın büyüklüğünü bilmeyerek ) beni zora sokmaya çalışıyorsunuz. Bir kere daha yazıyorum. Ben peygamberimizin hadisini, sünnetini değil, bildiğim kadarıyla; hadis yada sünnet diye peygamber adına uydurulan ve sahih diye kabul edilen kaynaklarda da yer alan ve ne yazıkki Müslümanların belki çoğunun da sahih kabul ettiği, hataya düştüğü bazı uyduruk hadis yada uyduruk sünnetleri gösterip, çürük olduklarını ispata çalışacağımı söyledim. Bunun neresinde yanlış var. Bu esnada da şeytan dostlarının nasıl hilelerle Müslümanları tuzağa düşürdüklerini anlatmaya çalışacağım. Aslında bu noktada bana yardımcı olacağınıza yanlış anlamalara meydan verec ek hataya düşüyorsunuz.

Polemik, polemik, polemik + demagoji. Siz ya okumak bilmiyorsunuz ya da bizi "çatlatmaya" çalışıyorsunuz, haydi hayırlısı...

Rasûlüllah (s.a.v), namazın ancak iki durumda kazaya kalması halinde mü'minin özürlü sayılacağını ifade etmek üzere şöyle buyurmuştur: "Kim uyur kalır veya unutarak namazı vaktinde kılmamış bulunursa, onu hatırlayınca kılsın" (Tirmizî, Salât, 16, Mevâkit, 53; İbn Mâce, Salât, 10).

Şu üstte ki hadisi Kur'an ile yalanlayın dedik, neredesiniz, nerede iddianız, nerede deliliniz, nerede ilminiz!.. Hadi oradan be
, Siz malum bir fikriyatın çömezisiniz sadece. Başka hiç bir şey yok.


Sevgili din kardeşim, ben delillerimi gösteren ayetleri namaz ve oruç ayetleri olarak delillendirmedimmi? Yani bir şeyin belli şekilde yapılması istendiğinde ayette; “ … nu şöyle yapın” demesi o şeyin o şartta (öyle) yapılması gerektiğini, başka şartta yapılmasının kabul edilmeyeceğini anlatmakta yetersizmi kalmaktadır? İllede “ … nu şöyle yapın” şeklinde değilde “ … nu şöyle yapın, şöyle yapmayın” mı denmesi gerekir? Tabi burada; kuranı terk edip, kuran dışında kaynaklara da (kuranda olmayan bir şekilde olması bir yana , yüzde yüz doğru olduğundan hiçbir zaman emin olunamamakla da beraber) tabi olunca bir çelişki olarak ortaya çıkan bu anlayışın savunulabilmesi için, (“kuranda zorlama bir hüküm arattırılmaktadır ve olmayacağı içinde” )yaşanması için zemin oluşturulmaktadır.
Eğer hala, bu şekilde davranılmaya devam edilecekse bunu okuyuculara bırakarak devam etmeyelim.
Onlar kendileri takdir etsinler.

Siz kurulu bir makina gibi hep aynı şeyleri tekrar edip duruyorsunuz.

Evet, forum ehli muhakkak okur.




Bekir kardeşim, neden kategorize etmeye çalışıyorsun. Beni ille de bir yere sokmak istiyorsan bulunduğum yeri anlatayım. Din tektir ve İslam’dır. Ben İslamdanım, Hamd olsun müslümanım. Ne herhangi bir tarikat mensubuyum, ne yalnız kurancılardanım, ne ondokuzculardanım, ne nurcu, Süleymancı vb.lerindenim,ne Adnan oktar’danım, ne de ateist veya deistlerdenim. Alevi veya Sünni de değilim. Sadece İslam’ın öğrencisi, Allah’ın, kuranın ve peygamberlerin yolunda yürümeye çalışan bir müslümanım. İnşallah bu hep böyle anlaşılır.

Evet, siz "hanif" cilerdensiniz, onu anladık. Allah dininizi Size mübarek etsin, yanlız gölge etmeyin.

Konuyu daha fazla sulandırmayın ve işinize bakın. Her rengi işlediniz, kaldı fıstıki yeşil... Daha bir ayet yazamadınız, sıra Veda Hutbesine geldi?!.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Bakın ayet ve hadis birbirini nasıl tamamlar bir örnek verelim. Bekir kardeşimiz bir kaç ayet öncesinde namaz vakti ile namaz muhafızlığı arasındaki farkı aynı surede ortaya koymuş, bizde aynı surede gezinmeye devam edelim. Bir tek Diyanetin çevirisinde yer alan "namaz vakti" gibi bu kendinden menkul ifadeyi de ciddi olarak bir yere not edin forum ehli kardeşlerim. Bakın, bir kelimeden ne olur canım tarzı bir ifadenin sonuçlarını da ayrıca değerlendirin. Diyanet; diyanet değil, hıyanet olup çıkmış itikadi bozuk bir nesili murad eder misyonuna çanak tutar duruma gelmiş. 1996 yılından beri şaşıranların geldiği noktayı hep beraber görüyoruz. Ey Bardakoğlu ! Çarkçıbaşılığa devam mı ? İyi ! devam et bu yolda. Ateş sana da var, bize de. Artık hangimize serin ve selamet olacak hangimize olmayacak ahirette hep beraber yaşayacağız.

Evet kardeşim geleliim sizinle yaptığımız muhabbetin içeriğine. Pencerenizin diğer kanatlarını da açın. Tek bir perspektiften bakmayın. Hatta binanınızın dışına çıkın ve oradan bu sefer pencerenize de bakın. Ki; çok yönlü değerlendirmeniz gereken konuları, her yönden incelemiş olun.

"Hem odur O ki karada ve denizde yolu doğrultmanız için size yıldızları sebep kılmıştır. Hakikat, ilim ehli olanlar için ayetleri tafsil eyledik !" ( En'am : 96 )

Hz. Ömer (r.anh)' den naklediliyor: "Demişti ki: Ben Resulullah (s.a.v) ı dinledim, buyurmuştu ki: Ben, Rabbimden Ashabımın benden sonra düşeceği ihtilaf hakkında sordum. Bunun üzerine şöyle vahyetti: "Ey Muhammed! Senin Ashabın benim nezdimde, gökteki yıldızlar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha kavidirler. Her biri için bir nur vardır. Öyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet üzeredir." Hz. Ömer der ki: "Resulullah (s.a.v) (devamla) ilave etti: "Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz." [Rezin tahriç etmiştir. (Hadisin birinci kısmım Cami'u'us-Sağir de, Suyuti kaydeder (Feyzu-Kadir 4,76). İkinci kısmı da İbnu Abdu'l-Berr, Cami'ul-İlm'de kaydetmiştir (2,91)] (copy'dir)

Demek ki, ayetlere baktığımızda hadisi şerifler ayete aykırı bir anlam sunmuyorsa, Kur'an ölçekli ise, kabul edeceğiz.

Yoksa, geçenlerde bir aklı evvelin, zamanında recm cezası için söylendiği iddia edilen hadisin peşine düşmesi gibi; ahmaklıklar gibi hareketler içinde de olmayacağız. Zina eden iki kişi yakalanıp getirildiğinde nasıl bir ceza verileceği Kur'an da bulunamamış. Eeee ! Peygamberimiz; o esnada iki maymunun zina etmesinden dolayı diğer maymunların bunları taşladığını görünce, zinanın karşılığı olması açısından "zina edeni taşlayın" demiş. Yok yok gülmeyin, var böyle aklı evveller.

Biz naptık, Aaaa! Peygamber dediyse doğrudur, mu dedik ? Hayır ! tek soru sorduk: hayvanlarda nikah kavramı varmı ki, yapılanın zina olduğuna hüküm verilmiş ? Tıssssss ! Ondan sonra, patladı gitti elinde :D (Ben taktım bu patladı gitti argümanına, çok kullanmaya başladım ya, hayrlısı bakalım)


Hikmet, ilim ve ilm'i ledün. Zira; ahiret bomboş gittiğimizde gülünebilecek bir yer değil.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan

Vallahi Allah'ın (cc) Rasulü haktır, O'na (sav) Hakk'tan (cc) vahiy indiği haktır, O'nun (sav) hadisleri ve sünnetleri haktır, şer'i kaynaktır.


Nisa 103 ayetinin "namazı vaktinde kılınız" lafzıyla da tefsiriylede tevili ile de hiç bir alakası yoktur. Nedir Nisa 13 ayetinin anlattığı? Ayetin tefsiri şöyledir:
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Şimdi bu namazı eda ettiğiniz, yani korku namazı kıldığınız; kılıp bitirdiğiniz zaman, arkasından ayakta ve otururken ve yatarken bütün durumlarda Allah'ı zikredin, onu anın. Hatta savaşa giriştiğinizde bile ayakta kılıç çalarken, dizleyip ok atarken, yaralanıp yere düştüğünüzde Allah'ı kalbinizden çıkarmayınız, dilinizden bırakmayınız. Başka bir mânâ ile, daha sonra işler kızıştığı, durumlar şiddetlendiği zaman namaz kılmak istediğinizde herbiriniz bulunduğunuz duruma göre, mesela, ayaktakiler ayakta, oturanlar oturduğu, yatanlar yattığı yerde olarak nasıl rast gelirse öylece ima ile kılınız ve bu hal içinde Allah'ı anınız. Bazı müctehitler burada bizzat savaş yapılırken bile, böyle ima ve zikirle namazın kılınacağını anlamışlarsa da,
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Hanefi imamların tercihine göre, fiilen savaşla meşgul olmak namaza engeldir. O zaman namaz kazaya bırakılır. Nitekim Ahzab savaşında Resulullah (s.a.v.) dört vakit namazı kazaya bırakmıştı. [/FONT] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Daha sonra savaş bitip gönül rahatlığına kavuştuğunuz, kalb leriniz huzur bulup durumlardan emin olduğunuzda vakti gelen namazı bütün rükun ve şartlarıyla güzelce kılınız, yahut savaş sırasında kılamadığınız namazları kaza ediniz. İmam Şafii hazretleri, "O karışık zamanlarda kılınan namazların hepsini tamamıyla kaza ediniz" demiş ise de, bu mânâ biraz uzak görünüyor. Açık olan, vakti gelenlerin edası veya kılınamayanların kazasıdır. [/FONT]

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır. Yani düzenli ve belirli vakitlerde yazılı kesin bir farzdır. Ki bu vakitler Kur'ân'da, "Güneşin öğle vakti zevalinden, gecenin karanlığına kadar namaz kıl. Bir de sabah namazını kıl" (İsrâ, 17/78), "Hem de gündüzün taraflarından ikisinde ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl" (Hûd, 11/114), "Güneş doğmadan önce ve batmadan önce hamd ile rabbini tesbih et. Gece saatlerinde ve gündüzün etrafında da onu tesbih et." (Tâhâ, 20/130), "O halde akşama girerken, sabaha ererken Allah'ı tesbih edin. Göklerde ve yerde hamd O'nun içindir. Günün sonunda ve öğle vaktine girince Allah'ı tesbih ediniz." (Rûm, 30/17-18) gibi âyetlerle öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah beş vakit olmak üzere tayin edilmiş, özel sınırlarıyla sınırlanması ve nasıl kılınacakları da Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından açıklanıp izah edilmiş ve o zamandan beri yapılagelerek de müslümanlar arasında yapılması zorunlu görevlerden biri olarak korunmuştur.
[/FONT]



Pilav olmadı lâpa...
Boşa ahkam kesmeler, polemik, demagoji, dayatma, haksız kınama ve müdahale. Her şey var, ilim yok.

Ayrıca, münazaranın asıl konusu olan " Geçerli özrü nedeniyle vaktinde kılınmayan namaz mükellefiyeti müslümanlardan düşer. " iddiasından hiç bir kelam yok, sadece kocaman bir "tısss" ve demagoji polemik ve konunun geldiği yer burası.

Artık rasgele konu açmayın veya rasgele cevaplar vermeyin. Düştüğünüz durum ortada.







[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt