Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kardeş Katli

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Yeryüzünü ıslah etme adına ortaya çıkmış ancak "bozguncuların ta kendileri"* olan taifenin entrikaları ile bu gün biz Moğollar'ın zulmünden daha ağır zulümlere şahitlik ediyoruz. Her yerin Kerbela'ya döndüğü şu günlerde yaşar olmanın ızdırabı ümitsizliğe ramak bıraktığı an "... Allah'ın tarafında olanlar mutlak galip olacaktır" (Maide 56) "Gevşemeyin, üzülmeyin eğer mü'minseniz üstün gelecek olan sizlerseniz" (Al-i İmran 139) gibi ayeti kerimeleri imdada yetişiyor elhamdülillah.

Vahye rağmen "bence böyle" ya da "ben böyle istiyorum" felsefesinin Şeytanizm'in ana dinamiği olduğunu biliyoruz. Şeytanizm'in yer yüzündeki elçisi Şeytanist Kâbil'in eliyle başlayan katliam kıyamete kadar maalesef devam edeceğe benziyor. Resulullah(s.a.v)'in buyruğuyla da biliyoruz ki; her cinayette kötü çığırın başı olduğu için Kâbile de bir hisse yazılıyor. Kadın, servet ve iktidar adına cinayet işleyen Kâbil karga kadar işlemeyen aklını nefsinin ve şeytanın emrine vererek tarih boyu işlenecek cinayetlerin temelini atmış oldu. Kargayı kılavuz edinmiş Kâbil'i kendine öğretmen edinen Kâbilistler geliştirdikleri entrika ve düzenleri ile çeşitli isimler altında yeryüzünün tamamında Kâbilizm'i hakim kılmaya uğraştılar. Katlettikleri tüm Habil'lerin kanlarıyla yoğurdukları çimentolarla iktidarlarının duvarlarını yükselttiler. Öyle hale geldi ki bu zülüm insan kardeşini, iman kardeşini ve islam kardeşini pervasızca mazlumen katletmek Kâbilist iktidarların tek sermayesi haline dönüştü. Melekler "Allah-u Teala'yı hamd ile tesbih edip dururken" "hilafet adına entrika üretip kan döken"** Kâbilizm Adem'in cesedine üflenen ilahi ruha rağmen Adem'in bedeninde şeytani iç güdülerle tarih sayfalarını kan mürekkebi ile yazdı. Ve utanmadan bunun adına da "İnsanlık Tarihi" dediler. Oysa Habil tarafında olanlar açısından bu tarihin adı "insanın başına gelenler tarihi" olmalıydı. Yada "İslam'ın başına gelenler tarihi". O zaman tarih bilincine erilebilirdi belki. Yezid'in yazdığı tarihin adı "İslam Tarihi" başlığında okunduğunda algılanan; İslam içerisinde vuku bulan olaylar silsilesinin dışına çıkamadı. Kerbela'da iki tarih vardı. "İslam Tarihi" ve "İslam'ın başına gelenler (getirilenler) tarihi". İslam Tarihi'ni Hz. Hüseyin(r.a) ve tebaası yazdı. Diğerini de Yezid ve tebaası yazdı. "İslam Tarihi" ve "İslam'ın başına gelenler tarihi" veya "İnsan Tarihi" ve "İnsanın başına gelenler tarihi" olarak tarihi tasnif etmeksizin okumak Kâbil'i tarihi bir kişilik olmaktan öteye taşıyamadı. Tıpkı Firavun'u Mısırda yaşayıp ölmüş bir zalim sanmak gibi. Oysa Kâbil de, Firavun da tarih bilinci ile okunduğunda görülecektir ki; "bence böyle olduğu için senin ve tebaanın ölmesi gerekir" anlayışı Şeytani bir ruh olarak tarih sürecinde çeşitli bedenlerde yer edinmiştir.

Kâfirler kendi topraklarımızda "tepemize üşüşmüşken" ve bizleri katlederken çeşitli entrika ve cehalet vasıtasıyla cami, mescid, çarşı, pazar yerlerine kadın ve çocukların dahi gözetilmeden katledilmesi Kâbilce değil midir? Filistin de siyonist zulmün ekmeğine katık olmak istercesine iç karışıklığa pirim vermek Kâbilliğin ta kendisi değil midir? Şii-Sünni çatışması vardır denilerek işledikleri cinayetlerin adını "Allah rızası adına" koyanlar gerçekte Sünni yada Şii midir acaba? Tüm Şii ve Sünni ulema otoriteleri bu cinayetleri kınarken birileri hala bu cinayetleri işliyorsa söylenecek tek şey vardır: "Şii-Sünni savaşı yoktur, Muvahhid-Harici savaşı vardır". İşlenen cinayetin niyeti "Allah rızası adına" olması o cinayeti meşru kılmayacaktır. Unutmayın ki İbn-i Mulcem de Hz. Ali(r.a)'yi "Allah rızası"(!) adına şehid etmişti. İlahi hüküm adına bu bedbahtlığa saplanmıştı. Kitab'a, Sünnet'e, Fıkha rağmen kendince felsefe ve mantıklar üreterek "bence böyle" kaydıyla kendi gibi düşünmeyenleri ortadan kaldırılacak öteki görenler Kâbilist'tir. Çoluk çocuğu katleden siyonist mantık ile pazar yerinde yine çoluk çocuğu katleden harici mantık arasında ne fark vardır? İslam hukukunda ayet-i kerime ile sabittir ki, değil bir camide, kilise ve havrada dahi ibadet edenlere ilişemezsiniz. Kâbil'in torunu İbn-i Mulcem'in çocukları hiçbir ilmi otoriteyi tanımaksızın cami, mescid, çarşı, pazar, kilise, havra tanımaksızın. İnsan ve İslam kardeşini pervasızca katletmekte iken bizler nasıl olurda sırf katliamın adı Şii-Sünni'dir diye kendimizi taraf görebiliriz. Hayır! Kâfirlerin eliyle ve haricilerin eliyle yürütülen savaşın adı demokrasi-totaliter savaşı yada Şii-Sünni savaşı değildir. İki ayrı savaş vardır İslam coğrafyasında: İslam-Küfür savaşıdır.Yani Habil-Kâbil savaşıdır. Diğeri: Muvahhid-Hariciye savaşıdır.

Nebevi buyruk ile biliyoruz; İslam da Allah'a şirkten sonra en büyük cürüm haksız yere insan öldürmektir. Hele bir mü'mini öldürmek kadar ağır bir cürüm yoktur. Ehl-i kitabında iyi bildiği biz mü'minlerin de iyi bildiği cinayet cürümü Kur'an'da "İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler. (Maide 32) ayet-i kerimesi ile bizlere bildirilir. Gerek Kâbilist kâfirler gerekse Kâbilist hariciler bu bağlamda haksız yere bir insanı yada bir mü'mini öldürdüklerinde bir çok cürümü aynı anda işlemiş olurlar. Gayr-i müslim bir insanı ve müslim bir insanı haksız yere katledenlerin cürümü hikmet'ul fıkhiye açısından değerlendirecek olursak en yüzeysel tahkikle dahi karşımıza cürümler yığını çıkacaktır. İnsan hayatı İslam tarafında korumaya alınmıştır. 1. Din emniyetini, 2. Akıl emniyetini, 3. Nesil emniyetini, 4. Can emniyetini, 5. Mal emniyetini topyekün ihlal eden ender büyük cürümlerin en başı insan öldürme cürümüdür. Bir insanı haksız yere katletmek bu beş emniyeti hiçe saymakla kalmayıp daha başka cürümleri de beraberinde getirir ki cidden Allah'a sığınılacak bir bedbahtlıktır. (Hafzallah)

Bu manada kısaca yüzeysel olarak tahkik edecek olursak Gayr-i Müslim bir insanı öldüren en az beş cürüm işlemiş olur.

1. Yaratıcının hakkını ihlal etmiştir ki bu Allah-u Teala'nın hakkıdır. Bu hak İslam hukukunda müeyyidesi ahirde tasavvur edemeyeceğimiz şiddette olacaktır.

2. Maktulün yaşama hakkı ihlal edilmiştir.

3. Maktulün varislerinin, yakınlarının ve sevenlerinin hakkı ihlal edilmiştir.

4. Diğer insanların hakk'ı ihlal edilmiştir. Çünkü Allah'ın(c.c) fıtrata yerleştirdiği güven ve eminlik hissi zarar görmüştür.

5. Maktul mutlak ya bir sanat, zanaat yada bir emekçi veya bir fen ilimlerine vakıf bir kişi ise içtimai ve iktisadi açıdan toplumun hakkı ihlal edilmiştir. Çünkü bu şekilde ki bir kişi gayr-i müslimde olsa kendisinden istifade edilebilecek bir değer üretebilmektedir. Eğer ki katilde maktulde islam dairesinde bir bireyse yukardaki cürümlere en az üç cürüm daha eklenir:

6. Maktul müslim olmakla iman bağı ihlal edilmiştir.

7. Müslimin katledilmesiyle yine İslam kardeşlik hakları ihlal edilmiştir.

8. Müslimin katledilmesiyle 5. maddeye ilaveten müslimin islamlığından istifade edilebilecek tüm toplumsal ahlaki değerler ınkıtaya uğramıştır. Zira mü'minin komşuları dahi bu cinayetten zarar görmüştür. Çünkü mü'min komşularına dahi faydalı olabilen bir insandır.

Maktul eğer birde alim bir kişilik ise bu sekiz cümre ilaveten üç cürüm daha vardır.

9. "Alimler peygamberlerin varisleridir" düsturuna binaen alimler peygamberlik hürmetine yakın bir hürmetle muameleye denktir. Maktul alim ise bu hak ihlal edilmiştir.

10. ilmin hakkı ihlal edilmiştir. Çünkü alim maktulün bırakacağı faydalı eserlerin önü kesilmiştir.

11. Yetiştirdiği ve yetiştireceği talebelerin hakları ihlal edilmiştir.

İslam üzere olan bir mü'mini sırf tağut adına, nefsi adına yada herhangi bir şey adına katleden her zalim aziz İslam şehidlerinin ve mazlumlarının hesabını mutlaka verecektir.

Bu cürümlere ilaveten; Şehid edilen, tarihte olduğu gibi birde ehl-i beytten ise cürüm daha da katlanacaktır. Allah(c.c)'ın ve Resulullah(s.a.v)'ın ümmete ehl-i beyti emanet etmiş olmasından dolayı emanet ve hürmet hakları, önderlik hakları gibi daha birçok hak ihlali ile cürümler yığınlaşacaktır.

Son olarak; Kâbil'in bedeni ile "bencecilik" yaparak çeşitli din, mezheb ve kisve adı altında haksız yere gerek insan kardeşini gerekse İslam kardeşini katledenlerin gerçekte Şeytanizm uşağı birer Kâbilist olduğunu unutmadan, tarihin hangi başlık altında yazıldığına bakmaksızın tarihin kimler adına yazıldığını kavrayarak, Habil(r.a) tarafında olabilmenin direncini gösterebilenler sadece insan ırkına has ruh yüceliğine erme makamında olma onuruna sahip olabileceklerdir.

Dipnotlar: * Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lâkin anlamazlar. (Bakara 11/12)

** Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi. (Bakara 30)


İbrahim KÜÇÜK (Alıntıdır)
 

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
paylaşımın için teşekkürler kardeşim.........
 
Üst Alt