Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kalbin hakikati

CE_Neferi69

New member
Katılım
27 Ocak 2009
Mesajlar
423
Tepkime puanı
852
Puanları
0
Konum
Almanya / Baden-Württemberg
KALBİN HAKİKATİ

Kimyâ-i Saâdet - İmam Gazâli
BİRİNCİ UNVAN / ÜÇÜNCÜ FASIL

Ruhun hakikatinin mahiyetini, ona mahsus
sıfatların neler olduğunu bildirmeye dinimiz
müsaade etmiyor. Bunun için Allah'ın Resulü
(sallâllahü aleyhi ve sellem) bunu açıklamadı.
Nitekim, Allahü Teâlâ Peygamberimize (s.a.)
buyurdu: «Ve, sana rûhdan sorarlar. Onlara de ki,
ruh Rabbimin emrindendir» (1). Bundan fazlasını
söylemeye izin yoktur. Ruh, Allahü Teâlâ'ya, ait
şeylerdendir ve âlem-i emirdendir. O âlemden
gelmiştir: «Biliniz ki, halk [yaratma] ve emir
O'nundur» (2), buyuruldu. Âlem-i halk başkadır,
âlem-i emr başkadır, ölçülebilen, sayılabilen ve
boyutları olan her şeye âlem-i halk denir. Halk
kelimesinin lügatta asıl mânâsı ölçmektir. Halbuki
insanın kalbinin ölçüsü ve sayısı olmaz. Bunun
içindir ki, bölünmeyi kabul etmez. Eğer
bölünebilseydi, bir tarafında bir şeyi bilmemek,
diğer tarafında aynı şeyi bilmek caiz olurdu.
Böylece, bir anda hem âlim, hem de cahil olmuş
olurdu. Bu ise imkânsızdır! Bölünme ve ölçü
kendisine yanaşamadığı hâlde, bu ruh, mahlûktur,
yaratıktır. Takdir, yaratmak mânâsına geldiği gibi,
halk kelimesi de yaratmak mânâsına gelir. O hâlde,
bu mânâda yaratıktır. Diğer mânâda ise, âlem-i
emirdendir. Çünkü, âlem-i emirdeki şeyler, boyut
ve ölçü kabul etmez.
O hâlde, ruha kadîm [ezeli] diyenler yanılıyor.
A'raz [sıfat] diyenler de yanılıyor. Çünkü, a'razın
kıyamı [ayakta durması, varlığı] kendi ile değil,
tâbi olma
şeklindedir. Ruh ise, insanın aslıdır.
Bütün kalıp, ona uymaktadır. Nasıl a'raz olabilir?
Ruha cisimdir diyenler de yanılıyor. Zira cisim,
bölünebilir. Ruh ise bölünemez. Ama başka bir şey
daha vardır ki, ona da ruh [can] derler. O
bölünebilir. Belki o hayvanların ruhu olabilir. Fakat
bizim kalb dediğimiz ruh, Allahü Teâlâ'yı tanımak,
bilmek yeridir. Hayvanlarda bu yoktur. Bu, ne
cisim, ne a’razdır, belki melek cevherlerinden bir
cevherdir. Onun hakikatini bilmek zordur. Onu
şerh etmeye [açıklamaya], uzun anlatmaya da izin
yoktur. Başlangıçta bunu bilmeye hacet de yoktur.
Başlangıçta tutulacak din yolu mücâhededir [nefis
mücadelesidir]. Bir kimse şartlarına uyarak
mücâhede yaparsa, bu marifet kendiliğinden hâsıl
olur. Kimseden dinlemesine lüzum kalmaz. Bu
marifet Allahü Teâlâ'nın buyurduğu şu hidâyet
cümlesindendir: «Rızâmızı isteyip, zahir ve bâtın
düşmanlarla cihâd edenlere cennetlerimize
kavuşma yollarını hidâyet ederiz» (3).
Mücâhedesini henüz tamamlamayanla, ruhun
hakikati hakkında konuşmak doğru olmaz. Fakat
mücâhededen önce, kalbin askerini bilmek
lâzımdır. Zira kalb askerini tanımayan, (nefsiyle)
cihad edemez.

(1) 17 - İsrâ: 85.
(2) 7 - A'râf: 54.
(3) 29 – Ankebût: 69.
 
Üst Alt