H
hüma-gül
Guest
Bizler, kader çizgimizin sadece yaşadığımız kısımını biliyoruz.
Bundan sonrasını bilmiyoruz, ötesini göremiyoruz.
Ancak Yüce Rabbimiz:
"Bana dua edin; dualarınıza karşılık vereyim"
[Ğâfir, 60.] buyuruyor.
Dua, henüz elimizde olmayan bir nimete ulaşmak veya
içinde bulunduğumuz bir sıkıntıdan kurtulmak için yapılır.
Yani, bizler dua ile mevcut halimizin değişmesini veya iyi
halimizin devamını istiyoruz demektir. Bu konuda Efendimiz
[s.a.v] şöyle buyurmuştur:
"Kaderi ancak dua engeller.Ömrü ancak iyilikler artırır.
Kul işlediği günahlar yüzünden rızkından mahrum olur."
( Hakim, Müstedrek, l, 394; ibnu Hıbban, Sahih, No: 872.)
"Dua, başa gelen sıkıntıyı gidermede ve henüz
başa gelmeyeni engellemede sahibine fayda verir."
(Tirmizi, No: 3548; Hakim, Müstedrek, l, 498.)
"Şüphesiz sadaka Rabbin gazabını söndürür
ve kötü ölümü engeller."
( Tirmizi, Zekat, 28; ibnu Hıbban, Sahih, No: 3309.)
"Rızkının genişlemesini, ömrünün uzamasını isteyen kimse,
akraba hukukunu korusun.
"( Buhari, Edeb, 12; Müsiim, Birr, 20-22; Ebu Davud, Zekat, 46.)
Şartlarına uyan her dua muhakkak kula fayda verir.
Duada samimiyet,iman,kalb uyanıklığı, helal lokma ve
usanmadan devam şarttır.Her şey ilahi irade, izin ve
kudrete bağlıdır.Ancak bazı hükümler ve sonuçlar bir takım
sebeplere bağlandığı için, o sebeplere yapışan kimse,o sebebe
bağlanan ve takdir edilen sonuçlara varır.
Kul, bütün sebeplere yapıştığı halde,istediği ve beklediği sonucu
alamaz ise,bu, duanın ve çalışmanın faydasız olduğunu göstermez.
Belki, her istediği muhakkak olan tek varlığın sadece Allahu Teala olduğunu gösterir. Şu ayet-i kerimede öğretilen ilmi ve inceliği iyi anlayalım:
"Rasülüm de ki:
Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime her hangi bir fayda
ve zarar verecek güce sahip değilim."( A'raf/188.)
Büyük arif İbnu Ata (k.s) "Hikem" adlı eserinde der ki:
"Himmetler ne kadar büyük ve hızlı olursa olsun
kader sınırlarını geçemez."
Bir çeşit kader vardır ki onun gerçekleşmesi Allah tarafından
kesin hükme bağlanmıştır. Bu hükmü verilen şeyin gerçekleş
mesi kaçınılmazdır.Onu dua ve himmet değiştirmez.
Buna "kazâ-i mutlak" denir.Yani, kesin hükme bağlanmış
olması kesinleşmiş kaza demektir.Rızık, evlilik ve ecel gibi.
Bir çeşit kader vardır ki, onun gerçekleşmesi bazı sebeplere
bağlanmıştır. Buna "kazâ-i muallak" denir.Yani sonucu
bazı sebeplere bağlanmış kaza demektir.İşte dua,himmet ve
sadaka bu kısımda fayda verir.Allahu Teala,bir hikmeti icabı
o sonucu bu sebebe bağlamıştır.Kul,neyin neye sebep yapıldığını
bilmediği için,sadaka,dua,tevbe,istiğfar,zikir,ibadet, taat gibi
hayırlı sonuç verecek bütün sebeplere sarılmalıdır. Bunun
muhakkak faydasını görecektir.
Büyük veli Mevlana Halid Bağdadi (k.s),kendisinden neslinin devamı
için dua ve himmet isteyen Akka valisi Abdullah Paşa'ya şu cevabı göndermiştir:
"Biz kendimizi himmet ehli görmüyoruz. Ancak, öyle olsa bile,
istenilen şeyin kaza-i muallak (meydana gelmesi sebeplere
bağlanan bir kader) olduğu anlaşılmadan himmet kullanılmaz.
Kesin olan kazayı (kaza-i mübremi) değil veliler,peygamberlerin
himmeti bile değiştiremez. Onun sonucuna rıza gösterip Allahu
Teala'ya teslim olmak gerekir.
Şunu belirtelim ki,velileri inkardan sakınmak vacip olduğu gibi;
onlar hakkında akideyi bozacak inanışlara gitmekten sakınmak
da vaciptir.Bu aşırı ve tehlikeli inanışlar,daha çok velilere güzel
zan ve aşırı muhabbet besleyen kimselerde olmaktadır.
Unutmayın ki, şeytan hile ve düzen sahibidir;insanı helake götürecek
her yolu dener."
( Mektubat-ı Mevlana Halid, 7. Mektub.)
Ehli Sünnet İnancı (Akaid) - Dilaver Selvi
Bundan sonrasını bilmiyoruz, ötesini göremiyoruz.
Ancak Yüce Rabbimiz:
"Bana dua edin; dualarınıza karşılık vereyim"
[Ğâfir, 60.] buyuruyor.
Dua, henüz elimizde olmayan bir nimete ulaşmak veya
içinde bulunduğumuz bir sıkıntıdan kurtulmak için yapılır.
Yani, bizler dua ile mevcut halimizin değişmesini veya iyi
halimizin devamını istiyoruz demektir. Bu konuda Efendimiz
[s.a.v] şöyle buyurmuştur:
"Kaderi ancak dua engeller.Ömrü ancak iyilikler artırır.
Kul işlediği günahlar yüzünden rızkından mahrum olur."
( Hakim, Müstedrek, l, 394; ibnu Hıbban, Sahih, No: 872.)
"Dua, başa gelen sıkıntıyı gidermede ve henüz
başa gelmeyeni engellemede sahibine fayda verir."
(Tirmizi, No: 3548; Hakim, Müstedrek, l, 498.)
"Şüphesiz sadaka Rabbin gazabını söndürür
ve kötü ölümü engeller."
( Tirmizi, Zekat, 28; ibnu Hıbban, Sahih, No: 3309.)
"Rızkının genişlemesini, ömrünün uzamasını isteyen kimse,
akraba hukukunu korusun.
"( Buhari, Edeb, 12; Müsiim, Birr, 20-22; Ebu Davud, Zekat, 46.)
Şartlarına uyan her dua muhakkak kula fayda verir.
Duada samimiyet,iman,kalb uyanıklığı, helal lokma ve
usanmadan devam şarttır.Her şey ilahi irade, izin ve
kudrete bağlıdır.Ancak bazı hükümler ve sonuçlar bir takım
sebeplere bağlandığı için, o sebeplere yapışan kimse,o sebebe
bağlanan ve takdir edilen sonuçlara varır.
Kul, bütün sebeplere yapıştığı halde,istediği ve beklediği sonucu
alamaz ise,bu, duanın ve çalışmanın faydasız olduğunu göstermez.
Belki, her istediği muhakkak olan tek varlığın sadece Allahu Teala olduğunu gösterir. Şu ayet-i kerimede öğretilen ilmi ve inceliği iyi anlayalım:
"Rasülüm de ki:
Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime her hangi bir fayda
ve zarar verecek güce sahip değilim."( A'raf/188.)
Büyük arif İbnu Ata (k.s) "Hikem" adlı eserinde der ki:
"Himmetler ne kadar büyük ve hızlı olursa olsun
kader sınırlarını geçemez."
Bir çeşit kader vardır ki onun gerçekleşmesi Allah tarafından
kesin hükme bağlanmıştır. Bu hükmü verilen şeyin gerçekleş
mesi kaçınılmazdır.Onu dua ve himmet değiştirmez.
Buna "kazâ-i mutlak" denir.Yani, kesin hükme bağlanmış
olması kesinleşmiş kaza demektir.Rızık, evlilik ve ecel gibi.
Bir çeşit kader vardır ki, onun gerçekleşmesi bazı sebeplere
bağlanmıştır. Buna "kazâ-i muallak" denir.Yani sonucu
bazı sebeplere bağlanmış kaza demektir.İşte dua,himmet ve
sadaka bu kısımda fayda verir.Allahu Teala,bir hikmeti icabı
o sonucu bu sebebe bağlamıştır.Kul,neyin neye sebep yapıldığını
bilmediği için,sadaka,dua,tevbe,istiğfar,zikir,ibadet, taat gibi
hayırlı sonuç verecek bütün sebeplere sarılmalıdır. Bunun
muhakkak faydasını görecektir.
Büyük veli Mevlana Halid Bağdadi (k.s),kendisinden neslinin devamı
için dua ve himmet isteyen Akka valisi Abdullah Paşa'ya şu cevabı göndermiştir:
"Biz kendimizi himmet ehli görmüyoruz. Ancak, öyle olsa bile,
istenilen şeyin kaza-i muallak (meydana gelmesi sebeplere
bağlanan bir kader) olduğu anlaşılmadan himmet kullanılmaz.
Kesin olan kazayı (kaza-i mübremi) değil veliler,peygamberlerin
himmeti bile değiştiremez. Onun sonucuna rıza gösterip Allahu
Teala'ya teslim olmak gerekir.
Şunu belirtelim ki,velileri inkardan sakınmak vacip olduğu gibi;
onlar hakkında akideyi bozacak inanışlara gitmekten sakınmak
da vaciptir.Bu aşırı ve tehlikeli inanışlar,daha çok velilere güzel
zan ve aşırı muhabbet besleyen kimselerde olmaktadır.
Unutmayın ki, şeytan hile ve düzen sahibidir;insanı helake götürecek
her yolu dener."
( Mektubat-ı Mevlana Halid, 7. Mektub.)
Ehli Sünnet İnancı (Akaid) - Dilaver Selvi