Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İtimat ve güven en büyük hazinedir.

Azra

New member
Katılım
15 Mar 2007
Mesajlar
2,212
Tepkime puanı
13
Puanları
0
Yaş
36
Konum
istanbul
Dikkatinizi şu âyete çekiyorum:

“İman edenler ve imânlarına zulüm kisvesi giydirmeyenler, işte emniyet içinde olmak onların hakkıdır. Onlar doğru yoldadırlar.” (En’am suresi. Âyet: 82)

Bu âyetten benim aldığım mesaj şudur:

İmanlarına ihanet edenler güvensizlik içinde bocalamaya mahkumdurlar. İtikat hırpalanırsa Müslümanlar arasındaki itimat aşınır. İmanın aşınması insanı canavarlaştırır.

İmanın aşınması samimiyetsizlikten kaynaklanır. Samimiyetsizlik korkunç bir tehlikedir. Bu, yolcuyu hak yoldan (sırat-ı müstakimden) alıkor. Sırat-ı müstakimsiz (hak yoldan uzak) kalmış yolcular, insanlık câmiası için birer belâdırlar.

İslâm, hayat yolumuzun ışığıdır. Her Müslüman hayatın aydınlığını yaymak ve yansıtmakla mükelleftir. Bu mükellefiyeti yerine getirmenin iki yolu vardır:

1- Kandil olmak

2- O’nu yansıtan ayna olmak

Yaşam tarzlarıyla İslâm’ın özelliklerini ve güzelliklerini yansıtan birer ayna hâline gelmeyenler, kimseye güven telkin edemezler. Bundan dolayı Müslümanların güven aşınması en büyük belâları olmuştur.

Birbirlerine güvenlerini kaybedenlerin birliktelikleri şeklidir. Bir arada imiş gibi görünseler de bu durumda olanlar birbirlerinden uzaktırlar.

Güvensiz olmak itimatsız olmaktır. Her iki durumda da akıl şeytana kiralanmış demektir.

Müslümanlar arasında hâkim olan güven kaybı, itimat kaybından kaynaklanmaktadır. İtimatsızlık, hizmetin önünde en büyük engel olup hezimetin bineğidir.

Son zamanlarda Müslümanların imkânlarını kullanarak birşeyler elde edenler ortaya koydukları vefasızlıklarıyla (hatta ihanetleriyle) Müslümanlardaki itimat duygularını törpülediler. Meydana gelen güvensizlik hezimet kapılarını aradı. Bu kapıyı aralayanların belâları başlarına balyoz gibi inmiş; yakalarına yafta olarak ilişmiştir. Bedenleri kendilerine belâ olmuştur. Eşleri belâ olmuştur. Çocukları bela olmuştur. Makamları, servetleri, şöhretleri başlarının belâsı olmuştur. Bunlar belâlarıyla birlikte Müslümanların kamburu olarak görüntü hâlini almışlardır.

Güvenin olmadığı yerde hizmet olmaz. Çünkü güvensizlik, bir hareketin kıyametidir. Hareket birliği içinde olduklarını zannedenlerin birbirlerine güven oluşturamıyorlarsa (veremiyorlarsa veya başlangıçta verdikleri itimatı kaybettilerse) o hareketin kıyameti kopmuş demektir. Böyle insanların birlikteliğinden hizmet beklemek servet ve mesaileri israf etmek olur.

Güven kaybı bir hastalıktır. Bu hastalığın itikadi ve ameli boyutları vardır. Maalesef bütün İslâm coğrafyasını da sarmıştır. Müslümanlar eğer İslâm’ın yaşandığı bir toplum oluşturmak istiyorlarsa bu hizmeti başlatmanın yolu Müslümanların birbirlerine güvenlerinin oluşmasıyla gerçekleşir.

Her Müslüman güvenilir ve dürüst olmalıdır. İstikameti düzgün olmayan Müslümanların güvensizlik hastalığından kurtulmaları mümkün değildir.

“Prensiplerimizden taviz vermezsek dost bulamayız” diyorsanız, kendiniz prensipsiz hâle gelmişsiniz demektir: Prensibi olmayanın itimat telkini olmaz. İtimat edilemeyen kişinin gölgesinin hâin olması eşyanın tabiatına aykırı değildir.

İtimat konusunda emin olmadıklarını iş başına getirenler söz konusu adamdan önce hâin hâle gelmişler demektir. Çünkü emaneti ehil olmayanlara vermek hâinliktir.

İtimat ve güven en büyük hazinedir. Bunu kaybedenler ambarlar dolusu mülke de sahip olsalar ancak mâlik olduklarının faresi olmuş olurlar. Bu da neye yarar ki?
 
Üst Alt