Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

istifa ettim!

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
YÜREKÇE
İSTİFA ETTİM!
Hayatın güzelliklerini çirkinleştiren siz! Herkesin eline bir siyah gözlük verip zorla oradan baktıran! Cennet diye ancak dışı süs içi pis günahları bilip herkese davetiyeler gönderip eğlenceye çağıran! Muhatabı sadece gençler en çok da kadınlar ve genç kızlar olan, yollarına ağlar kurup kanını emmek için örümcek gibi bekleyen! Evet siz bayım, Epikürcü zihniyetin, maddeci ve gövdesel hayatın son temsilcileri, insanı etçil ya da otçul bir memeli derekesine düşüren, insanı sömüren siz!
Hayat eğlenceydi size göre, bu eğlenceye katılamayanlar alt tabakaydı. Saygın olan sizdiniz, tüm hürmetleri hak eden de güya siz! Üst tabakaya terfi etmek için nasıl olursa olsun, para bulsundu insanlar. Karides mi yesinlerdi, ıstakoz mu, salyangoz mu? Çıktıkça batılan, en yükseği en batık ve rezil olan tek yerdi sizinki. Saygı size değil ipek mintan, şişkin cüzdana olsa da, pek saygıdeğer bildiniz kendinizi.
Kendini on sekizinde sanan, oğlundan şık giyinen saçı boyalı amcalarımız! Sol yanından sağ yanına taradığı uzun saç telleriyle kelini örtmeye çalışan, hem kel hem fodul maddeci zihniyetin son artıkları! Sizin hayatınız güzeldi size göre. Para güzel, güçlü olmak güzel, süslü olmak güzeldi. Eğlence yerlerine avuç avuç para ve hoplaya zıplaya müzik eşliğinde ter dökmek güzeldi.
Ne fakire bir ekmek vermeyi bildiniz, ne çirkine tebessüm etmeyi, ne bir yaşlıya yardım etmeyi. Onların ambalajı cafcaflı değildi çünkü. Onların Paris'ten getirtip süründükleri parfümleri yoktu. Kimi tarlada çalışır terlerdi, kimi kömür madeninde, kimi fabrikada. Çoğu iş bulup ter dökmek, alın terinin karşılığını almak istese de, kahve köşelerinde azalan iş ilanlarına bakıp çaresiz beklerdi. Siz ter dökmeden, çala çırpa yaşar, parfüm kokardınız. Alnınız ancak sıcak yaz günlerinde terlerdi biraz. Arabanın kliması onu da hemen def ederdi.
"Ne fakiri aç gördüm, ne zengini tok" diyordu Hz. Mevlânâ. Yuttukça doymayan, daha çoğunu arzulayan siz! Tek dişi de düşmüş yaşlı canavar olan, ahlâksızlık körükleyen mimsiz medeniyetin çiğneyip tükürdüğü insan bozması küçük canavarlar!
Sizi, kadınların örtüler altında güzelliğini gizlemesi rahatsız eder en çok, en çook...
Bir kadın yaşlandı mı analığından, olgunluğundan, verdiği emekten, kurduğu yuva, tüttürdüğü ocağından ötürü değer vermez, güzelliğini yitirdi diye aşağılarsınız. Daha o kadın kadar hayatı kararmış kimse yoktur yeryüzünde. Çünkü pisliğe konan sinekler gibi geçici dış güzelliğine konar, ortalık temizlenince kaçtığı gibi sineklerin, yaşlı anadan uzaklaşırsınız. Ana ne demek bilmezsiniz, şefkat ne demek yoktur lügatinizde. Sadece süslü midye kabuklarına dönen genç güzellerdir pervane olduğunuz. Yerlere kapanırsınız onları elde etmek için. Nerede menfaatiniz varsa oraya yüz sürersiniz yere kapanıp. Hem namaz kılanları sevmez, hem namaz kılar, secde eder gibi eğilir, diz çökersiniz. Hem cafcaflı yaşantısıyla kibirli, hem kibrine kibir katmak için menfaatini gözetip yüz süren, menfaatine kavuşunca daha da kibirlenerek ayağa kalkan, kendini yüceltip kendine tapan, menfaatine secde eden siz! Firavun-u zelil olan amcalar ve teyzeler!
Yaşlandıkça dünyevi düşkünlüklerinden el ayak çekmek, arınmak yerine gittikçe dünya düşkünü olanlar, gücünün yettiği kadar sefahetle hayatı çalkalananlar, gücü yaşlılıkla geri alınınca da ver elini düşkünler evi! Bakın onların gençlik resimlerine. Yine de bir derece temizdirler, yine de bir parça saf. Ama düşkünlükleri yıllarca koyulaşmış sonunda çamurdan heykellere benzemişlerdir. Nur yüzlü bahtiyar bir ihtiyarın yanında resmin negatif hali gibidirler.
Beyinlerinin olduğu boş tas olan kafataslarını gösterip "Namus burada!" derler. (Orası kafatasıdır bayım! Kızılderililerin sopanın ucuna astığı sırıtkan kafatası gibi durur sırıtkan yüzlü başları vücutlarında. İşlerinin hiçbirinde namusluluk, dürüstlük yani, hak yememe, hakkını verme yoktur ayrıca. Olmayan beyinlerini gösterirler işaret parmağıyla; yağlı süngere dönen beyinlerine saksılık eden akılsız başlarını! Nice hile ve dümenle parsa toplamayı akıllılık bilirler ancak. Nice insanın kanını emip, hakkına girip sırtına basarak yükselmeyi büyüklük zannederler.
©©©
Tesettür esarettir, dediler. Bakalım niyeymiş? Kadınlara kimsenin kölesi olmamaları lazım geldiğini kabul ettirmeye çalıştılar, işaret parmağıyla başlarını göstererek, namus tarifleri yaparak yani! Sonra kadınlara 'Ekonomik özgürlük' telkinleri verdiler. Böylece kadınların ekonomik özgürlüklerini elde etmeleriyle tüketici toplum patlaması aynı zamana denk geldi! Çünkü onlara bu özgürlüğü tavsiye edenler, iyi kazanan bir kadının aynı zamanda iyi bir tüketici olduğunu biliyorlar. Vitrine bağımlı mükemmel tüketiciler, müşteriler ediniyorlar böylece kendilerine. Ve kendilerinin belirledikleri sonu gelmez ihtiyaç listelerine mahkum etmek istiyorlar.
Onlar en çok kadını sömürdü. Tek dişi de kalmamış canavarın çiğneyip tükürdüğü siluetler, kadın siluetleriydi en çok. Babasının veya kocasının yönetim ve esaretinden kurtardılar güya onları, parasını ödeyen patronlarının ellerine verdiler iplerini. Bu kez patronun ve mesai saatlerinin kölesi oldu onlar. Sonra sonu gelmez tüketim maddelerinin.
"Daha on üç yaşında Hz. Ayşe'yi evlendiren ne acayip din bu?" diye tenkit ve soğutma çalışmaları yaparken bir yandan, bir yandan ahlâksızlığı sel gibi üzerlerine salarak 13-15 yaşlarındaki kızları insan tüccarları pazara, podyuma, sahneye çıkarıyordu.
Sizi kadınların örtü altında güzelliğini gizlemesi rahatsız eder en çok. Çünkü siz kadını güzelliğiyle vurursunuz, erkekleri de yine onların güzelliğiyle! Çünkü onların örtünmesi, hepsi sizin zannettiğiniz kadınların güzelliğini seyirden mahrum olmanız demektir. Çünkü bu, en iyi tüketici müşterilerini kaybetmek, onları ekonomik özgürlük aldatmacasıyla daha da zenginleştirip parasını daha çok sömürememek demektir. Çünkü bu, onlara moda dayatması da yapamamanız demektir. Dış güzelliğine önem verdirip süse düşkün kıldığınız kadınları, kozmetik ürünler standınıza, kıyafet reyonlarınıza davet edememek demektir.
Yaşlı kadın değersiz, kaybedilmiş bir müşteridir sizce. Örtülü kadın da sizin gözünüzde aynıdır. Sizin boyunduruğunuza girmediği için aşağılarsınız onu, tükürür gibi bakarsınız nerede görseniz. Oysa sizin ahlaksızlık medeniyetiniz en çok kadınları çiğneyip tükürür. Kadınla koyun arasında fark yoktur size göre. Yünleri kırkılan, en sonunda yatırılıp kesilen bir koyun! Sizin koyunlarınız olmayı kabul etmeyen kadınlaradır, kaybettiğiniz müşterileredir tüm kininiz.
©©©
Bir erkeğin kadını, bir kadının erkeği olmak, yani evlenip iki kişinin birbiriyle bağ kurması, iyi günde kötü günde yanında olmak fena halde rahatsız eder sizi. Erkekler tüm kadınların, kadınlar tüm erkeklerin olsun sizce. Kurulu bir düzenleri, yuvaları olmasın. Çok çalışıp, ekonomik özgürlüklerini elde edip her akşam dışarıda yemek yesinler. Her gün bir yenisini bulmak için daha çok süslensinler birbirine karşı, siz de malı götürün. Kozmetik ürünler, son moda kıyafetler katalogu çıkarın önlerine, her gün süslenip dışarı çıkmak ve şık olmak zorunda olan kadınlara!
Tüm bu yaptıklarınızın, kendi ürünlerinizi satmaktan başka bir gayesi olmadığını bilmek ne üzücü, bilmemek daha beter.
Ürün reklamlarınız bile, krem reklamı, terlik reklamı, şampuan reklamı vs. ne kadar aldatıcı olduğunuzu resmediyor. Mesela park yerindeki tek arabalık boş yere, saçlarını savuran kadının arkadaşı park ediyor. Güya her şeye en güzel kadınlar kavuşacak, kavuşmaları için de sizin ürünlerinizle güzelleşmeleri lâzım!
Siz, gençliğini ve güzelliğini yitirmiş yaşlı kadınları hiç sevmediniz. İşinize yaramazdı zira onlar.
Ve sizi, kadınların örtü altında gizlenmesi rahatsız eder en çok. Çünkü mimsiz, tek dişi de düşmüş medeniyet canavarınız, genç kızları ve kadınları çiğneyerek beslenir ve sonra da tükürür en çok.
Ne mutlu sizin her gün yünleri kırkılan koyununuz olmayanlara!
Tüm bu süflî ve habis yaşantınızdan sonra ya insaniyetten istifa etmeli veya insan değiliz demelisiniz. Belki insan yiyen canavarsınız. "Sizin akıllılık dediğinizin çoğunu ben akılsızlık biliyorum, o çeşit akıldan istifa ediyorum" derim ben de zamanın Bedîi gibi.
"Medeniyetten istifam, sizi düşündürecek. Evet, böyle istibdat ve sefahete ve zilletle memzuç medeniyete, bedeviyeti tercih ediyorum. Bu medeniyet, eşhası fakir ve sefih ve ahlâksız eder. Fakat hakikî medeniyet, nev-i insanın terakki ve tekemmülüne ve mahiyet-i nev'iyesinin kuvveden fiile çıkmasına hizmet ettiğinden, bu nokta-i nazardan medeniyeti istemek, insaniyeti istemektir." (Divân-ı Harb-i Örfî) gönül dosttu...
 
Üst Alt