Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İstiare

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
Kelimeler ya gerçekten vaz'olundukları anlamda veya, vaz'olun­dukları mana dışında kullanılırlar. Birincisine "hakikat", ikincisine "mecaz" adı verilir.[86] Mesela, "bülbül" kelimesini kuş için kullan­dığı­mızda "hakikat", güzel sesli biri hakkında kullandığımızda "mecaz"dır.

İşte istiare, "alakası teşbih olan mecaz" şeklinde tarif edilir.[87] Mecaz istiareye göre daha geniş kapsamlıdır. Her istiare mecazdır, fakat her mecaz istiare değildir.[88] Benzeri bir cümleyi teşbih - istiare ilişkisi açısından söylemek mümkündür: Her istiare teşbihtir, fakat her teşbih istiare değildir.[89] Banarlı'nın ifadesiyle istiare, teşbihin en kısa, en güzel şeklidir.[90]

İstiare kelimesi etimolojik olarak birinden iğreti birşey isteyip almayı bildirir. Mesela, "Gece siyah bir yarasa gibi uçtu" ve "Kar­şımızda muazzam bir sonsuzluk çölü uzanıp gidiyordu"[91] cümlelerine bakalım. Birinci cümlede gece siyah bir yarasaya benzetilmiş ve uçurulmuştur. İkinci cümlede ise çölün bitmez tükenmez enginliği, ona sonsuzluk verilerek anlatılmıştır.

Bir de Mehmed Akif'in şu ifadelerine bakalım:

"Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa..."[92]

Burada düşman kalabalığı önce mahşere benzetilmiş, sonra da "kudursa, çıldırsa..." ifadeleriyle o mahşeri kalabalık bir köpeğe teşbih edilmiştir. Burada "mahşer- kudursa- çıldırsa" kelimeleri ödünç olarak gerçek anlamları dışında kullanılmışlardır.

Yahya Kemal "Sessiz Gemi" isimli şiirinde bir cenaze manzarasını anlatır. Şiirde tabut bir gemiye, ölüm de seyahate benzetilir.. Bu gemiyle yapılan seyahat manzarası, bir cenaze alayının temsilidir. Benzetilen (gemi) söylenmiştir ama, özellikler hep bir ölünün ardın­da kalanların davranışlarını yansıtır. [93]

İstiarede şu üç özellik görülür:

1. İstiare bir mecazdır.

2. İstiarede gerçek anlamda kullanılmadığına delalet eden bir "karine-i mania" vardır.

3. İstiarede teşbih amacı söz konusudur.[94]

İstiarenin lafzı müfret ise müfret istiare, terkip halinde ise mürek­kep istiare olur. Mürekkep istiare aynı zamanda temsili istiare olarak değerlendirilir. Müfret istiare, mekni ve musarrah olmak üzere ikiye ayrılır. Musarrah istiare ise, ya asli veya tebei'dir.

Bunların dışında istiare türleri de vardır. Mesela, cimri kişiye "Ha­tem" denilmesi tehekkümi bir istiaredir. "Ölümün tırnakları falana saplandı" tarzında hayalin meydana getirdiği istiare tahyili'dir.[95] "Kahvehanede bir arslan gördüm" şeklindeki bir ifade mutlak, "Kah­vehanede silahlı bir arslan gördüm" şeklindeki bir ifade mücerred istiaredir. "Derin bir deniz ile tartıştım" şeklindeki istiare ise müraşşah olarak isimlendirilir. Burada, tartışılan kişi önce denize benzetilmiş, ardından "derin" kelimesi denizin bir sıfatı olarak kullanılmıştır.[96]

Teşbih ve istiare bazan birbiriyle iltibas edilir. Benzetme edatı zikredildiğinde teşbih olduğu aşikardır. Eğer hazfedilip, müşebbeh zikredilirse teşbih-i beliğ, zikredilmezse istiaredir.[97] Mesela, "Ali ars­landır" ifadesi beliğ bir teşbihtir. "Arslan geldi" ifadesi ise istiaredir.

İstiare, Abdülkadir Cürcani'nin dediği gibi, cansızı canlı, dilsizi fasih, konuşmayan varlıkları beyan sahibi, gizli manaları aşikar yapar.[98]





Râzî, V, 106; Beydâvî, I, 106; Kurtubi, II, 211; Ebussuud, I, 201; Yazır, I, 670

[86] Cevdet Paşa, s. 26-27; Zeydan, Abdulkerim, el-Veciz, Mektebetu'l-İslâmî, İst. 1979, s. 279- 282; Tarlan, Ali Nihat, Edebi Sanatlara Dair, İnkılap Kitabevi İst. 1993, s. 11; Banarlı, Nihat Sami, Edebi Bilgiler, Remzi Kitabevi İst. 1948, s. 97

[87] bkz. Kazvînî, s.124; Haşimi, 303-304; Mevlevi, s. 71; Rıfat, Muhammed, Mecamiu'l-Edeb, ts. s. 284; Ak, Halid Abdurrahman, Usulü't-Tefsir ve Kavaiduhu, Daru'n - Nefais, Dımeşk, s. 277; Şahiner, s. 49-50

[88] Cürcani, A. Kahir, Delailu'l- İ'caz, s. 356

[89] Ak, s. 279; Ebu Zehra, s. 257

[90] Banarlı, s. 99

[91] Wellek, R. ve Warren A., Edebiyat Biliminin Temelleri, Ter. Edip Uysal, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. Ankara, 1983, s. 251

[92] Ersoy, Mehmed Akif, Safahat, İnkılap ve Aka Yay. İst. 1984, s. 352

[93] Kocakaplan, İsa, Açıklamalı Edebi Sanatlar, MEB. Yay. İst. 1992, s. 71

[94] bkz. Külekçi, Numan, Edebi San'atlar, Akçağ Yay. İst. 1995, s.53-54

[95] İlyada da yirmiyedi defa tekrarlanan "Gül rengi parmakları olan şafak" deyimi güzel bir tahyili istiaredir. bkz. Wellek, R. ve Warren A., s. 264

[96] Cevdet Paşa, s. 134-138. Ayrıca bkz. Bolelli, s. 103-111

[97] Zerkeşi, Bedreddin, el - Burhan fi Ulûmi'l- Kur'ân, el-Mektebetu'l - Asriyye, Beyrut, ts. III, 434; Cevdet Paşa, s. 121



bu yazı şadi eren kur'an'da teşbih ve temsiller kitabındandır hiçbir siteden kopyalanıp yapıştırma yapılmamıştır.

 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
Kelimelerde İstiare

Kelimelerde İstiare

Bazı manaları istiare ile anlatmak, anlatıma bir letafet, bir tatlılık verir. Muhatabın fikir ve hayalini harekete geçirir. "Bu at çok sür'atli" yerine "bu at uçuyor" demek çok daha etkilidir. Burada kelama istiare manası kazandıran "uçuyor" kelimesidir.[99]

"Bu kitap otuz yılda bestelendi" ifadesi "otuz yılda yazıldı" demekten çok daha engin manalar ifade eder. Bu engin manalara bizi kanatlandıran, cümledeki "bestelendi" kelimesidir.

"Bizim oğlan zeka tarlasını nadasa bırakmış" cümlesi zeka kapa­sitesinin kullanılmamasını latif bir şekilde anlatır. Bu letafeti kazan­dıran "zeka tarlası" istiaresidir. "Dünya yeni bir oluşum içinde. Her­şey sür'atle değişiyor" demek yerine "dünyada değişim rüzgarları esi­yor" demek daha beliğdir. "Enflasyon canavarı", "Trafik canavarı" şeklindeki istiareler, artık günlük hayatımızın bir parçası durumuna gelmiştir. Süratle yükselen tüketim malları fiatlarından bahsederken "fiatlar çıldırdı" demek, durumun vehametini çok daha etkin bir şekilde anlatmaktır. İbnu Hacer, sahabeyi anlatan eserine "Üsüdü'-l Ğâbe: Ormanın Arslanları" adını vermiştir. Böyle bir isim, muhatabı engin ufuklara sevketmektedir.

"Masanın bacağı", "dağın eteği" gibi deyimlerde de istiare vardır. Fakat bu tür kullanım artık dilin tabii bir parçası haline gelmiştir. Şu deyimleri de de misal olarak zikredibiliriz: "Kelime hazinesi", "inci dişler", "fildişi boyunlar", "tel tel altın saçlar."[100]

Manayı bir takım deyimlerle anlatmak söze letafet kazandırır. "Deyimsiz bir anlatımın tuzsuz- baharatsız bir yemekten farkı yoktur. İkisi de yavan ve tatsızdır."[101]

Sosyal hayatta karşılaştığımız bazı istiarelere bu atf-ı nazardan sonra, Kur'ân ayetlerinden bazı misallerle konuyu açmak istiyoruz:



a. Tek Başına Bir Ümmet

"Muhakkak ki İbrahim başlıbaşına bir ümmet idi."[102]

Ayet, bir fert olan Hz. İbrahimi "bir ümmet" olarak vasıflandır­makta. Ayetin açıklamasında başlıca iki yorum karşımıza çıkar:

a. "Ben seni insanlara imam (önder) yapacağım"[103] ayetinin bildirdiği üzere insanlara rehber olması.

b. Bütün hayır sıfatlarında kemâlde olması, diğer insanlarda bütünden birer parça olarak görülen güzellikleri kendinde toplaması cihetiyle tek başına bir ümmet gibi olması. Çünkü, "bütün âlemi bir fertte toplamak, Allah'ın kudretine hiç de zor değildir."[104]



b. Kalb-i Selim Hediyesi

"O Rabbine selim bir kalp ile geldi."[105]

Hz. İbrahim'den bahseden bu ayet, O'nun mümtaz bir yönüne dikkat çeker: O Rabbine selim bir kalb götürür. Bu ifade, sultanın huzuruna kıymettar bir hediyeyle varan ve hediyesi kabul edilen kimsenin durumunu tasvir etmektedir.[106]

Kur'ân-ı Kerim'de selim kalbden bahseden iki ayet vardır.[107] Her iki ayetin de Hz. İbrahimle ilgili oluşu, gerçekten manidardır.



c. Efendisinden Kaçan Köle

"Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerden idi. Bir vakit dolu gemiye kaçmıştı...!"[108]

Ayetler Hz.Yunus'un hayatının mühim bir olayından bahset­mekte. Otuzüç yıl Ninova'da kavmine tebliğde bulunan Hz.Yunus, onların dinlememesi üzerine, daha İlahî izin gelmeden bir gemiye biner, şehri terkeder. Ayette bu terkediş, (ebeqa) ile ifade edilmiştir. Bu ise, kölenin efendiden kaçmasını anlatmaktadır.[109]



d. Susan Öfke

"Vakta ki, Musa'dan gazap sustu..."[110]

Tur'dan dönen Hz. Musa, kavmini bir buzağı heykeline tapıyor görünce, son derece öfkelenir, celâllenir. Halef olarak bıraktığı kardeşi Harun'un başından tutup çekmeye başlar. Onun mazeret bildiren ifadelerini duyunca sükunet bulur. Üstteki ayet, ondaki gazabın susmasından bahsetmekle, gazabı bir şahıs olarak tasvir etmektedir. Sanki, gazap Musa'nın içinde müstakil bir fert olarak O'nu yönlendirmekte "Kavmine şöyle de! Tevrat levhalarını yere bırak! Kardeşinin başından tut, kendine çek!" demekte, bağırıp çağırmakta, emirler vermektedir.[111]

Muaviye b.Gurre, öfkenin susmasını anlatan.... (sekete) ifadesini, .... (sekene) şeklinde okumuş, Ama bu kıraatte, diğerindeki hareket­liliği, parlaklığı görmek mümkün değildir.[112] "Sekene" keli­mesi, süku­net bildirir, öfkenin yatışmasını anlatır. "Sekete" kelimesi ise, "sustu" anlamında olup, o ana kadar çok şeyler söylediğini çağrıştırır.

e. Şaşkın Seyyahlar

"Görmez misin onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar."[113]

Ayet, imandan ve salih amelden mahrum şairlerin perişan hal­lerini bildirmektedir. "Her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar" ifadesi, bunların hidayet yollarından sapmalarını, medih ve hicivde aşırılık­larını sahrada yolunu kaybedip de nereye gittiklerini bilmeyen kim­selere benzetmektedir.[114] Zemahşeri'nin yorumuyla, "bunlar her alan­da konuşurlar, Sözde aşırılıktan, haddi tecavüzden kaçınmazlar. Öy­le ki, en korkak insanı Antere'ye, en cimri kişiyi Hatem'e tercih eder­ler. Temiz kişiye iftiradan, müttakiyi fasık göstermekten geri kalmaz­lar"[115]

Râzî, ayetin ifadelerinin "ben bir vadide sen bir vadide" deyişimiz misali, onların muhtelif yollarda olduklarını beyan ettiğini söyler. Çünkü şairler, bakarsın birşeyi zem'den sonra medhe başlarlar veya medihten zemme geçerler. Bazen de birini tahkir ederler, sonra ta­zim gösterirler. Veya tazim ettiklerini bir başka sefer tahkir ederler.[116]



f. Dinden Pay

"İşlerini aralarında pay ettiler."[117]

Ayet, insanların dinden nasiplerini anlatır. Ayet metnindeki (tekattau) ifadesi, bir bütünü parçalara, hisselere bölen bir topluluğu hayale getirmekte. Adeta "bu bunun payı, bu şunun payı" demek­teler.[118] Bu ifade, insanların dinde ihtilaflarını ve fırka fırka oluşlarını temsil etmektedir.[119] Hz. Peygamberin şu ifadesine bu zaviyeden bakabiliriz:

"Yahudiler 71 fırkaya bölündü, hristiyanlar 72... Benim ümmetim ise 73 fırkaya bölünecek..."[120]

Yani, bütün dinlerde ihtilaf tarihî bir realitedir. Hemen her dinde pek çok fırka, hizip ortaya çıkmıştır. Bunların herbiri aynı dine men­sup kişiler olmakla beraber, dini algılayışları farklı farklı olmuştur.



g. Kader Kuşu

"Her insanın "tair"ini boynunda kendine taktık..."[121]

Türkçe mealini vermekte zorlandığımız ve başkalarının da zorlan­dıklarını gördüğümüz bu ayet, insanın baht ve kaderinden, talep ve amelinden bahsetmekte. İstiare olarak kullanılan "tair" (kuş) kelime­sinin ayette kullanımını anlamak için, o devirdeki Arapların kuşa bakışlarını bilmek gerekiyor. Araplar herhangi bir işe girişecekleri zaman, "bu işin sonu hayır mı olacak, yoksa şer mi" sorusuna kuşların durumundan cevap ararlardı. Kuş kendisi mi havalanıyor, yoksa bir başkasının kışkırtmasıyla mı? Uçtuğunda sağa - sola yahut yukarıya mı gittiğine dikkat ederler, bunlarla o işin hayır veya şer, uğurlu veya uğursuz olduğuna istidlalde bulunurlardı. Bu hal onlarda sıkça olduğundan hayır ve şer, bir şeyin lazımıyla tesmiyesi kabilinden "tair" ile isimlendirildi.[122]

Veya ayet farsça "baht" denilen o kişinin kaderden payını anlat­maktadır. Allah insanları yaratıp herbirine belli bir miktar akıl, ilim, ömür, rızık, saadet, şekavet vermiştir. İnsanın bu miktarı aşması ve ondan inhiraf etmesi mümkün değildir. Buna göre, sanki bu mukad­derat (takdir olunan şeyler), o insana doğru uçmaktadır.[123]



h. Yüksekten Düşenler

"Benim kime gazabım inerse, o uçuruma gider."[124]

İsrailoğullarına müteveccih bu ilahî beyanda "uçuruma gider" manası, ayette.... "hevâ" ile ifade edilmiştir. Bu ifade "helak olur" manasını tazammun eder. Ancak bu helak oluş, dağ gibi yüksek bir yerden düşüp perişan olmak tarzındadır.[125]



ı. Alevlenen Saç

"Ya Rabbi dedi, İşte ben... Artık kemik gevşedi benden. Baş bembeyaz alev aldı..."[126]

Ayet, Hz. Zekeriyanın Cenab-ı Hakk'a hazin yalvarışından bir parçadır. "Baş bembeyaz alev aldı" kısmı bir istiaredir. Bu ifadede, ihtiyarlık dolayısıyla saçındaki beyazın her tarafa ilerleyişi, ateşin intişarıyla anlatılmıştır.[127]

Ayetlerden verdiğimiz bu misallerden öyle anlaşılıyor ki, istiare yoluyla kullanılan bir kelime muhatabın zihnini harekete geçirmekte, hayalini kanatlandırmakta, onu bambaşka ufuklara götürmektedir.




Cürcani, Abdülkahir, Esraru'l Belağa, Tashih ve ta'lik: M. Reşid Rıza, Daru'l- Matbaatu'l - Arabiye, s. 33

[99] Cevdet Paşa, s. 135

[100] Wellek, R. ve Warren A., s. 263- 264

[101] Adıgüzel, Hüseyin, Deyim Hazinemiz, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İst. 1990, s. 5

[102] Nahl, 120

[103] Bakara, 124

[104] bkz. Zemahşeri, II, 434; Râzî, XX, 134; Kasımî, Cemaleddin, Mehasinu't-Te'vil (Tefsiru'l- Kasımi), Daru İhyai'l - Kütübi'l- Arabiye, 1957, X, 3874; Sabunî, II, 149

[105] Saffat, 84

[106] Ebussuud, VII, 197; Alûsî, Ebu'l-Fadl, Ruhu'l-Meani, Daru İhyai't-Türasi'l-Arabi, Beyrut, 1985, XXIII, 100; Sabunî, III, 41

[107] Şuara, 89; Saffat, 84

[108] Saffat, 139-140

[109] bkz. Zemahşeri, III, 353; Alûsî, XXIII, 143; İbnu Manzur, Lisanu'l-Arab, Daru Sadır, Beyrut, X, 3; Sabunî, III, 47

[110] A'raf, 154

[111] Zemahşeri, II, 120; Râzî, XV, 14; Alûsî, IX, 71; Sabunî, I, 480

[112] Zemahşeri, II, 120

[113] Şuara, 225

[114] Sabunî, II, 398-399

[115] Zemahşeri, III, 133

[116] Râzî, XXIV, 175

[117] Enbiya, 93

[118] Zemahşeri, II, 583; Râzî, XXII, 219; Sabunî, II, 278

[119] Râzî, XXII, 219

[120] Tirmizi, Ebu İsa Muhammed, Sünen, Çağrı Yay. İst. 1981, İman,18; İbnu Mace, Fiten, 17; Ebu Davud, Sünne, 1

[121] İsra, 13

[122] Râzî, XX, 167; Alûsî, XV, 31; Sabunî, II, 156

[123] Râzî, XX, 167

[124] Taha, 81

[125] Zemahşeri, II, 548; Râzî, XXII, 96; Alûsî, XVI, 240; Sabunî, II, 246

[126] Meryem,4

[127] Cürcani, A. Kahir, Delailu'l - İ'caz, s. 80; Zemahşeri, II, 502; Râzî, XXI, 181; Kurtubi, XI, 52-53; Ebussuud, V, 253; Rummani, Ebu'l-Hasen Ali b. İsa, en-Nüket fi İ'cazi'l-Kur'ân, (Sülüsü'r- Resail fi İ'cazi'l - Kur'ân kitabı içinde) Daru'l- Mearif, Mısır 1968, s. 88
 

lotus

New member
Katılım
30 Mar 2007
Mesajlar
407
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Allah razı olsun Muhammet abi.Emeğinize sağlık

"Benim kime gazabım inerse, o uçuruma gider."
 
Üst Alt