Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İste ehli sunnet

ENSARESSUNNEH

New member
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
chicago
iste ehli sunnetin muvahhidligin ilkeleri.iste hak mezhep hak yol.

[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]MUVAHHIDUN[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
1. Esas delil, kitap (Kuran ve Sünnet)tir. Akıl delil olamaz.
2. Müteşabih âyetler, muhkem âyetler gibi delildir; bunların zâhiri murad edilmiştir. Bu sebeple bunları ( yaratıklar tarafından) tevil ve tefsir etmek küfürdür, bunlar zahiri manalarıyla manalandırılır.
3. İmanda, amel dahili olarak mevcuttur. Amel imandan bir cüzdür. Artar ve eksilir. İman, kalble tasdik, dil ile söylemek ve rükünleri yerine getirmektir. Buna göre ameli yerine getirmeyen kimse imansızdır.
4. allahtan baskasindan medet ummak kufurdur.

5. Kabirler üzerine adak adamak küfürdür, delalettir.
6. Kim Beytullah'tan başka bir kabri, türbeyi veya şehitliği, yahutta başka bir yeri tazim için tavaf ederse Allah'a şirk koşmuş olur.
7. Falcılara, müneccimlere inanmak şirktir.
8.Mevlid okunmasına karşı çıkmaları.
9. Kendisi ile Allah arasına, kendisine tevekkül edeceği, onlara yalvaracağı ve onlardan yardım isteyeceği vasıtalar koyan kimse, küfre girmiştir.
10. Allah'ın kitabı ve Resûlünün sünnetinde bulumayan birşeyi (bidat) ortaya koyan kimse melundur ve ortaya attığı şey de reddedilir.
12. Nazar değmemesi için nazar boncuğu taşımak, muska takınmak, ağaç, taş ve benzeri şeyleri kutlu saymak, Allah'tan başkası için kurban kesmek, Allah'tan başkası için adak adamak, belânın, hastalığın yok olması için boncuk, ip, hamaylı ve benzeri şeyleri takınmak, yıldız falı ve benzeri şeylere inanmak, salih kişilere saygı gösterip onlardan dua yoluyla yardım dilemek, şirktir.
13. Beş vakit namazın cemaatle kılınması farzdır. Namazı terk eden kimse kafirdir ve onlar hakkında dinden çıkmış (mürted) hükmü verilir.
14. Kuran ve Sünnet zahiri anlamlarıyla değerlendirilir ve anlaşılır. Bu mânada müteşabihler de delildir; ancak zâhiri ile ele alınır, ona göre mânalandırılır. Bu işte aklı ve tevili işe karıştırmak bidattir, küfürdür.
15. Allah'ın zatı ve sıfatları ile ilgili Kuran'ı Kerim de geçen âyetler, olduğu gibi alınmalı; ister muhkem ister müteşabih olsun, zahirlerine göre mânalandırılmalıdır. Tevil bidat ehlinin işidir.
[/FONT]
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Bu maddeleri delilllendirirseniz sevinirim.13 .maddenin delili nedir.Hangi mezhebin hükmüdür.Bunları lütfen detaylandırınız.Yapmadığınız taktirde zihinlerde soru işaretleri oluşacaktır.Vesselam
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
2. Müteşabih âyetler, muhkem âyetler gibi delildir; bunların zâhiri murad edilmiştir. Bu sebeple bunları ( yaratıklar tarafından) tevil ve tefsir etmek küfürdür, bunlar zahiri manalarıyla manalandırılır.
Kuranda mütesabih olan ayetleri zahiri ile degerlendirinmi yaziyor hic ykistiramadim Kuran ve Sünnet diyorsun bir bakiyorum ikisindede olmayan seyi aklin ile idrak etmissin ve cevabindada zahir demissin ilk cevabindada akil ile idrak edilmez demissin baksana akildan baska ne kullanmissin pardon akil yaratildigi ilk günde Rabbinin emrine uymustur olsa olsa bu akilsizliktir cünkü uymayan odur

Beş vakit namazın cemaatle kılınması farzdır. Namazı terk eden kimse kafirdir ve onlar hakkında dinden çıkmış (mürted) hükmü verilir.

yine yanlis bilgi mürted namaz kilmayana denir bu hakikidir de cemaatle namaz kilmamanin hükmünü nerden getirdin Yine Kuran ve sünnetten uzaklastin namaz kilmayan haindir hainin hükmü ise merduttur ama bakiyorum bayagi delilsiz oynamalar var

14. Kuran ve Sünnet zahiri anlamlarıyla değerlendirilir ve anlaşılır. Bu mânada müteşabihler de delildir; ancak zâhiri ile ele alınır, ona göre mânalandırılır. Bu işte aklı ve tevili işe karıştırmak bidattir, küfürdür.
yahu bunu önceki durum olarak acikladik ama zahiri ne kadar dogru görüyorsun bak insanlara tekfir etmekten kacinmiyorsun ama kurandaki mütesabih ayetleri zahiri ile almali kabul etmeli diyorsun kim dedi nerde dedi bilgi yok delilsiz Kuranda mütesabih ayetleri zahiri olarak kabul edinmi diyor yoksa baska birseymi diyor hadi bi ac bi bak Kurana
 

ENSARESSUNNEH

New member
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
chicago
13.madde namazin cemaatle kilinmasi hanbeli mezhebinde farzdir.
namaz kilamyanin katlinin vacib olusu ise 3 mezhebin ortak hukmudur.
 

Serhan Eðeryýlmaz

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
385
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
37
Ensaressunneh kardeşim,bu yazdıkların nedir,sen salih amel olarak bildiklerinle amel et,öğrenmek istediğin bilgileri de kendini zorlamadan ve aşırıya kaçmadan öğren,orta yol üzerine ol.Allah'tan korkarak hareket et.
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
1. Esas delil, kitap (Kuran ve Sünnet)tir. Akıl delil olamaz.

Deliller iki kısımdır:

a) Âlimlerin cumhuru tarafından kabul edilen müttefekun aleyh (üzerinde ittifak edilen) deliller -ki bunlar Kitap, Sünnet, İcmâ ve Kıyastır.

b) Muhtelefun fîh (üzerinde ihtilâf edilen) deliller. Bunların da en meşhurları İstihsan, Mesâlih-i mürsele veya İstislah, İstishab, Örf, Sahabe mezhebi, Önceki şeriatlar ve Şeddi zerâyi' olmak üzere yedi tanedir.

Müttefekun aleyh (üzerinde ittifak edilen) deliller uyulması farz olan delillerdir. Ancak bunlarla istidlal yapılırken şu tertibe riâyet edilir: Önce kitap, sonra sünnet, sonra icmâ, sonra kıyas. Bu delillere uyulmasının vacib olduğuna dair delil şu ayeti kerimedir: "Ey iman edenler! Allah'a (c.c.) itaat edin, Rasûle ve sizden emir sahiplerine itaat edin: Herhangi bir şeyde anlaşmızlığa düşersiniz -eğer Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsanız- onu Allah'a ve Rasûle havale edin" (Nisa: 59)

Bunlarla istidlal ederken aralarında tertip olduğuna dair delil Bağavî, İbnü Abdilber ve daha başkalarının Muaz b. Cebel'den rivayet ettikleri şu hadis-i şeriftir:
Rasûlullah (s.a.) Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderirken
"Sana bir mesele arz olunduğunda nasıl hükmedeceksin?" diye sordu.
O da "Allah'ın Kitabına göre hüküm veririm" dedi.
Rasûlullah (s.a.) "ya Allah'ın Kitabında bulamazsan?" dedi.
O da "Rasûlullah'ın sünnetiyle" diye cevap verdi.
Rasûlullah (s.a.) "ya Rasûlullah'ın sünnetinde bulamazsan" dedi.
Muaz da "ictihad ederim ve kusur etmemeye çalışırım" deyince Rasûlullah (s.a.) onun göğsüne vurarak,
"Allah Rasûlünün elçisini, Allah Rasûlünü memnun edecek şekilde muvaffak kılan Allah'a hamdederim" diye şükretti.

Yine Bagavî'nin Meymûn bin Mehrân'dan rivayet ettiği haberde şöyle deniliyordu:
"Ebubekir, kendisine davacılar geldiği zaman cevabı Allah'ın kitabında arar, orada bulabilirse ona göre hükmünü verirdi. Kitap'ta bulamazsa, Rasûlullahtan bu hususta bir sünnet biliyorsa ona göre hükmünü verirdi. Sünnette de bulması mümkün olmazsa insanların ileri gelenlerini ve seçkinlerini toplar istişare eder, görüşleri bir noktada birleşirse onunla hükmederdi. Hz. Ömer de aynı şekilde yapardı. Diğer sahabiler de onların bu hareketini tasvib ederlerdi. O halde bu tertip icmâ olmuştur.

Ayrıca deliller ya naklî olur veya aklî olur. Naklî deliller: Kitap, sünnet, icmâ, örf, önceki şeriatler ve sahabe mezhebidir. Aklî deliller ise kıyas, mesâ-lihi mürsele, istihsan, istishab ve şeddi zerâyi'dir. Naklî ve aklî delillerden her biri diğerine muhtaçtır. Meselâ naklî delile dayanmayan ictihad muteber değildir. Çünkü sadece" aklın hüküm koymada yetkisi yoktur, naklî delilleri kullanmak için ise düşünme ve tefekküre ihtiyaç duyulur.

Fıkıh Usulü-Vehbe Zuhayli

3. İmanda, amel dahili olarak mevcuttur. Amel imandan bir cüzdür. Artar ve eksilir. İman, kalble tasdik, dil ile söylemek ve rükünleri yerine getirmektir. Buna göre ameli yerine getirmeyen kimse imansızdır.

Ehl-i Sünnet'in müctehid imamları; imanın bir bütün olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. İman, amelden bir cüz değildir. İmam-ı Azam Ebû Hanife "El Vasiyye" isimli eserinde: "Sonra amel imandan, iman da amelden başkadır. Çünkü çoğu zaman mü'minden amel yapma mükellefiyeti kalkabilir. Amel kalktığı zaman, iman da kalkar denilmesi caiz değildir. Zira hayız halindeki bir kadından; o hal içerisinde iken, namaz kalkar. Böyle bir kadın için iman da kendisinden kalkar diyemeyiz. Yahut kendisine imanı da terketmesi emredilir denilemez. Yine fakire zekat yoktur denilir, fakat fakire iman gerekli değildir denilemez. Eğer iman amelden bir parça olsaydı, amelin düştüğü hallerde imanın da düşmesi gerekirdi. Halbuki durum böyle değildir"(İmam-ı Azam-ı Fıkh-ı Ekber (Aliyyü'l Kari Şerhi) İst: 1981, Çağrı Yay. Sh: 216.
) diyerek, bu inceliği ifade etmiştir.

Kur'an-ı Kerim'de: "Kim Allah'a iman eder ve salih ameller (ve hareketler) de bulunursa (Allah) onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar"(Talak Sûresi: 11. ) buyurulmaktadır. Burada Allahû Teâla (cc) imanı amelden ayırmış ve insana amelden ayrı olarak mü'min demiştir. Ayrıca Ayet-i Kerime'de "Salih amel işleyen" cümlesi, "İman eden" cümlesine atfedilmiştir. Arapça gramerinde; ancak ayrı manada olan şeyler birbirine atfedilir. Binaenaleyh ayette geçen imandan maksad, kalb ile tasdiktir. Bundan başka amelin imana dahil olduğu kabul edildiği takdirde, amelle ilgili hükümlerde olduğu gibi, iman esaslarında da neshin caiz olması gerekirdi. Oysa imanla ilgili konularda böyle bir şeyin sözkonusu edilmesi imkansızdır. Bu da gösteriyor ki, iman ile amel ayrı ayrı şeylerdir.(İmam-ı Maturidi-Akaid Risalesi, İst: 1953, Sh: 22.)

Ancak herhangi bir amelin makbul olabilmesi için iman şarttır. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "Kim bir mü'min olarak iyi ve güzel amellerde bulunursa o ne artırılmasından, ne eksiltilmesinden endişe etmez"(Taha Sûresi: 112.) buyurulmuştur. Bu Ayet-i Kerime'de, amelin makbul olabilmesi için imanın şart olduğu belirtilmiştir.

İmam-ı Maturidi: "Günah işleyenler günahları sebebiyle imandan çıkmazlar. Çünkü haber-i mütevatirle sabit olan husus, büyük günahların bağışlanma ihtimalinin bulunduğudur. Büyüğü bağışlanınca, küçüğünün bağışlanma ihtimali daha evladır"(İmam-ı Maturidi-Kitabû't Tevhid-Beyrut: 1970, Sh: 329.) hükmünü zikrediyor. Aliyyü'l Kari: "Ne kadar büyük olursa olsun, helal olduğuna inanmadıkça hiçbir müslümanı, işlediği herhangi bir günah sebebiyle tekfir etmeyiz"(İmam-ı Azam-Fıkh-ı Ekber (Aliyyü'l Kari Şerhi), Sh: 176.) demektedir. Bütün bunlar, iman ile amelin ayrı ayrı şeyler olduğunu göstermektedir. (Emanet ve Ehliyet-yusuf kerimoğlu)

13. Beş vakit namazın cemaatle kılınması farzdır. Namazı terk eden kimse kafirdir ve onlar hakkında dinden çıkmış (mürted) hükmü verilir.

Namazı Terketmenin Hükmü:

Namazın akıllı, büluğ çağına girmiş, hayız ve nifastan temizlenmiş her müslümana farz olduğu konusunda görüş birliği vardır. Namaz ve oruç gibi bedenî ibadetlerde vekâlet ve niyabet geçerli değildir. Namazın farz olduğunu inkâr eden dinden çıkar. Çünkü namaz kesin ayet, hadis ve icma delilleriyle sabittir. Tembellik veya umursamazlık sebebiyle namazı terkeden âsî ve fasık olur.

Namazı kılmamak dünya ve âhirette azaba sebep olur. Âhiretteki azapla ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Onlar suçlulara sorarlar: Sizi Sakar cehennemine sürükleyen nedir? Suçlular şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik” (el-Müddessir sur.40-43).

Hz. Peygamber (s.a.s)'de şöyle buyurmuştur:
“Bilerek namazı terkeden kimseden Allah ve Resulunün zimmeti kalkar"

“ Kim ikindi namazını terkederse ameli boşa gitmiş olur"

Ubâde b. es-Sâmit'in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur:
“Kullarına farz kıldığı beş vakit namazı, küçümsemeden hakkını vererek, eksiksiz olarak kılan kimseyi, Allah Teâlâ cennetine sokmaya söz vermiştir. Fakat bu namazları yerine getirmeyenler için böyle bir sözü yoktur. Dilerse azap eder, dilerse bağışlar"

Ebû Hureyre (r.a)'ın naklettiği bir hadiste de şöyle buyurulur:
"Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği şey farz namazdır. Eğer bu namazı tam olarak yerine getirmişse ne güzel. Aksi halde şöyle denilir: Bakın bakalım, bunun nafile namazı var mıdır?" Eğer nafile namazları varsa, farzların eksiği bu nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer farzlar için de aynı şeyler yapılır”

Feteva-ı Hindiyye'de: "Namaz hükmolunmuş kat'i bir farzdır. Terkedilmesine asla ruhsat yoktur. Namazın farziyetini inkâr eden kimse kâfir olur"

Molla Hüsrev: "Namazın bir kimseye farz olması için; İslâm, akıl ve büluğ şart kılınmıştır. Şayet çocuk on yaşını doldurmuş ise, namazı terkettiği için dövülmesi vacib olur. Zira Resûl-i Ekrem (sav): "Siz çocuklarınız yedi yaşını doldurduğu zaman onlara namazı emredin ve on yaşını doldurdukları zaman, namazı terkettikleri için dövünüz" buyurmuştur. Namazın farz olduğunu inkâr eden kimse kafir olur. Çünkü namazın farziyeti, hiçbir ihtimale yer vermeyen kat'i delillerle sabittir. Şu halde onu inkar edenin hükmü, mürted'in hükmüdür. Nefsine uyduğu veya üşendiği için, namazı kasden terk eden kimse faasıktır. O kimse namaz kılıncaya kadar hapsedilir. Bir kavle göre; cezada mübalağa için, namazı terkeden kimse kan çıkıncaya kadar dövülür" hükmünü zikretmektedir. Beş vakit namazı terkeden kimse İmam-ı Ahmed (rha)'e göre "Küfren" İmam-ı Malik (rha) ve İmam-ı Şafii (rha)'ye göre "Hadden" öldürülür.

Hanefilere göre, tembellik yüzünden namazını terkeden kimse, namazı inkâr etmediği sürece dinden çıkmaz, ancak günahkâr, fasık olur. Kendisi bu konuda uyarılarak tevbeye , kötü örnek olmaması için toplumdan tecrid edilir ve te'dib amacıyla dövülür. Ramazan orucunu terkeden kimse de bunun gibidir.

Hanefiler dışındaki mezhep imamlarına göre ise, namazını özürsüz olarak terkeden kimse, mürted'de olduğu gibi İslâm toplumuna karşı gelmiş sayılır ve tövbe etmezse en ağır şekilde cezalandırılır.

Namazını unutarak, uyanamayarak veya tembellik yüzünden zamanında kılamayan bunu kaza eder. Hadis-i şerifte; Kim uyuyarak veya unutmak suretiyle namazını kılmamış olursa, hatırladığında hemen kılsın " (Ebû Davûd, Salât,11; İbn Mâce, Salât,10; Nesaî, Mevakît, 53) buyurulur. Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre; uyumak veya unutmak gibi bir özür sebebiyle namazım vaktinde kılamayanın kaza etmesi gerekince, özürsüz olarak, tembellik yüzünden kılmayana öncelikle kaza gerekir. Namazı vaktinde kılamadığından dolayı da Allah'a ayrıca tevbe ve istiğfar etmesi gereklidir.

Günde beş vakit "Sadece ve sadece Allahû Teâla (cc)'ya kulluk edeceğini" kat'i olarak ilan eden mükellefin; tağuti güçlere karşı cihad etmeyi de, taahhüd etmiş olacağı muhakkaktır. Dolayısıyla tevhid mücadelesinin temel direği: Namaz'dır.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
1. Esas delil, kitap (Kuran ve Sünnet)tir. Akıl delil olamaz.

EBU ZERR: KURAN, SÜNNET, İCMA, KIYAS ŞER'î DELİLLERDİR...AKIL OLMADAN İSE BU ŞER'Î DELİLLERİN BİR ANLAMI YOKTUR...BU DİN AKILLILARA GELMİŞTİR, AKILSIZLARA DEĞİL!!!

2. Müteşabih âyetler, muhkem âyetler gibi delildir; bunların zâhiri murad edilmiştir. Bu sebeple bunları ( yaratıklar tarafından) tevil ve tefsir etmek küfürdür, bunlar zahiri manalarıyla manalandırılır.

EBU ZERR: MÜTEŞABİH AYETLER TEVİL EDİLİR...AL-İ İMRAN 7'İNCİ AYETİ İLE İLGİLİ İKİ YORUM VARDIR, BİR TEVİL EDİLMEZ, İKİ TEVİL EDİLİR...DOLAYISIYLA TEVİL EDİLMESİNİN KÜFÜR OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR, ÇÜNKÜ, AYET İLE SABİTTİR...

3. İmanda, amel dahili olarak mevcuttur. Amel imandan bir cüzdür. Artar ve eksilir. İman, kalble tasdik, dil ile söylemek ve rükünleri yerine getirmektir. Buna göre ameli yerine getirmeyen kimse imansızdır.

EBU ZERR: İMAM-I AZAM EBU HANİFE'YE GÖRE İMAN KALB İLE TASDİK, DİL İLE İKRARDIR...AMEL İMAN'DAN DEĞİLDİR, ANCAK, AMEL İMANIN KEMALİNİN GEREĞİDİR...AMEL'SİZ BİR MÜSLÜMANA İMANSIZ DİYEMEYİZ...

4. allahtan baskasindan medet ummak kufurdur.

EBU ZERR: ALLAH'TAN BAŞKASINDAN YARDIM İSTEMEK ŞİRK'TİR, KÜFÜR'DÜR...

5. Kabirler üzerine adak adamak küfürdür, delalettir.

EBU ZERR: BİDATTIR...

6. Kim Beytullah'tan başka bir kabri, türbeyi veya şehitliği, yahutta başka bir yeri tazim için tavaf ederse Allah'a şirk koşmuş olur.

EBU ZERR: SONU ŞİRK'E VARAN BİDAT...

7. Falcılara, müneccimlere inanmak şirktir.

EBU ZERR: ŞİRK'TİR...

8.Mevlid okunmasına karşı çıkmaları.

EBU ZERR: MEVLİD BİR METHİYEDİR, OKUNMASINDA BİR SAKINCA YOKTUR, İBADET HALİNDE BİR RİTÜELE SOKULMASI CAİZ DEĞİLDİR...

9. Kendisi ile Allah arasına, kendisine tevekkül edeceği, onlara yalvaracağı ve onlardan yardım isteyeceği vasıtalar koyan kimse, küfre girmiştir.

EBU ZERR: ALLAH İLE KUL ARASINDA ARACI OLMAZ...

10. Allah'ın kitabı ve Resûlünün sünnetinde bulumayan birşeyi (bidat) ortaya koyan kimse melundur ve ortaya attığı şey de reddedilir.

EBU ZERR: MERDUTTUR...

12. Nazar değmemesi için nazar boncuğu taşımak, muska takınmak, ağaç, taş ve benzeri şeyleri kutlu saymak, Allah'tan başkası için kurban kesmek, Allah'tan başkası için adak adamak, belânın, hastalığın yok olması için boncuk, ip, hamaylı ve benzeri şeyleri takınmak, yıldız falı ve benzeri şeylere inanmak, salih kişilere saygı gösterip onlardan dua yoluyla yardım dilemek, şirktir.

EBU ZERR: SONU ŞİRK'E VARAN BİDATLAR...

13. Beş vakit namazın cemaatle kılınması farzdır. Namazı terk eden kimse kafirdir ve onlar hakkında dinden çıkmış (mürted) hükmü verilir.

EBU ZERR: CEMAAT İLE KILMAK SÜNNET-İ MÜEKKEDE'DİR...NAMAZI TERK EDEN BİR MÜSLÜMAN GÜNAHKARDIR...

14. Kuran ve Sünnet zahiri anlamlarıyla değerlendirilir ve anlaşılır. Bu mânada müteşabihler de delildir; ancak zâhiri ile ele alınır, ona göre mânalandırılır. Bu işte aklı ve tevili işe karıştırmak bidattir, küfürdür.

EBU ZERR: MÜTEŞABİH AYETLER TEVİL EDİLİR...TEVİL EDENLERİ, BİDATÇI, KAFİR DİYE ÇAĞIRAN MÜNADİ BİDATÇIDIR, KÜFÜR KENDİSİNE DÖNER!!!

15. Allah'ın zatı ve sıfatları ile ilgili Kuran'ı Kerim de geçen âyetler, olduğu gibi alınmalı; ister muhkem ister müteşabih olsun, zahirlerine göre mânalandırılmalıdır. Tevil bidat ehlinin işidir.

EBU ZERR: TEVİL EHL-İ HAKK'IN İŞİDİR...
 
Üst Alt