Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

“ İşte Allahu Teâla‘nın arif kulu Şeyh Dekukî şöyle diyor:

Katılım
25 Eki 2007
Mesajlar
55
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
İşte Allahu Teâla‘nın arif kulu Şeyh Dekukî şöyle diyor:

Uzun bir müddet doğu ile batı arasında sefere çıktım. Aylarca hatta yıllarca Allahu Teâla‘nın kudret ve sanatına hayran olarak seferlerde bulundum. Biri bana ‘Toprak ve taş üstünde yalınayak yol alıyorsun‘ dedi. Ben de ona şunu söyledim:

- Ben kendimde değilim, ben hayranım. Sen beni bu ayaklarla toprak üzerinde yürüyor sanma. Aşıklar gönül yurdunda sefer ederler. Uzunluk ve kısalık bedenin bir vasfıdır. Bizim cismimiz, bu seferi ruhtan öğrenmiştir.

Ben bir gün Yârin nurlarını göreyim diye yanıp tutuştum. Denizi damlada, güneşi zerrede görmek istedim. Öyle bir deniz kıyısına vardım ki gündüz gecikmiş vakit akşam olmuştu.

Ansızın uzaktan yedi mum gördüm. Sahile doğru koştum. O mumlardan her biri gökyüzüne kadar yükselmişti. O kadar şaşırdım ki şaşkınlık bile buna şaşırdı.

Aydan daha parlak olan bu mum önünde insanlar, kandil arıyorlardı. Kendi kendime dedim: Acaba insanların gözünde bir bağ mı var? Bu kadar parlak nuru görmüyorlar!...

Bu yedi mum yedi insan haline geldi. Onların nuru gök-kubbeye kadar yükseldi. Hatta onların nuru yanında gündüzün aydınlığı tortu gibi kalıyordu. Bu nur diğerlerini silip süpürüyordu.

Sonra bu mumlar öyle güzel ağaçlar oldular ki, ağaçlardaki yeşilliğin güzelliğinden adeta gözler kamaşıyordu. Yapraklarının çokluğundan ise dalları gözükmüyordu. Her ağacın dalı sanki Sidre-i Müntehâ‘ya erişmişti.

Ağaçlardan her birinin kökü yerin dibine kadar girmişti. Ağaçların kökü, dallarından öyle güler yüzlü idi ki akıllar alt üst oluyordu. Olgunluktan yarılan meyvelerinden, su gibi nur şimşekleri fışkırıyordu.

Bundan daha şaşılacak olanı ise şuydu:

Onların yanından yüz binlerce insan, çölllerden, kırlardan gelip geçiyordu. Gölge bir yer bulmak için can atıyorlardı. Kilimden, keçeden gölgeliğe razıydılar ama o ağaçların gölgesini görmekten mahrum idiler.

Böyle gözlere yüzlerce yazık olsun!..

Öyle gözler, zerreyi görür de güneşi göremez! Bununla beraber Allah‘ın kereminden ümit kesilmez. Yanlarından geçen kervanlar, yiyeceksiz kalmışken bu ağaçların dökülen meyvelerini göremiyorlar, ilâhi!..Bu nasıl iştir!?...“ (Tahirül Mevlevi, Şerhi Mesnevî, X, 518 [B. No:9665-9706))
 
Üst Alt