Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İstanbul'un Fethi Hadisi

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Yayın Adı : İstanbul'un Fethi Hadisi -Hadis İlmi Açısından ve Tarihî Perspektiften Bir Değerlendirme-
Yazar Adı : Hasan İbik
Yayın Evi : ilâhiyât

http://www.islamiyat.com.tr/kitabiyat/index.php?c=26&p=76

Hz. Peygamber'in vefatından sonra müslümanlar kısa sürede İran'ı fethederek Bizansla karşı karşıya gelmişlerdir. Emevilerle birlikte müslümanlar Anadolu içlerine seferler düzenlemişler, birkaç kez İstanbul?u kuşatmışlardır. Emevilerle başlayan İstanbul muhasaraları, 1453'de Fatih?in İstanbul?u fethiyle neticelenmiştir. Emevilerden Türklerin İstanbul?u fethine kadar geçen yaklaşık sekiz asırlık zaman diliminde İstanbul?un fethi müslümanlar için adeta kutsal bir ideal olmuştur.
Aslında tarihin kendi tabii şartları içinde oluşan bu ideal, müslümanlar tarafından fetih hadisi olarak bilinen, İstanbul'un fethedileceğine dair hadisle formüle edilerek zihinlerde sürekli canlı tutulmuştur.
Şüphesiz bu idealin canlı tutulmasında Yezid b. Muâviye komutasında İstanbul?un muhasarasına katılan başta Hz. Peygamber?in güzide sahabisi Ebu Eyyub el-Ensari (r.a.) olmak üzere muhasaraya katılan diğer sahabenin rolü vardır. Bu sahabiler herne kadar doğal olarak müslüman orduyla cihada iştirak etmişlerse de, sonraki dönemlerde bunların cihada katılımı fetih hadisine bağlanmıştır. Gerçekte ise mezkur sahabenin böyle bir hadisin varlığından haberdar olmadıkları kuvvetle muhmeldir. Çünkü muhasaraya katılan hiçbir sahabiden bu hadis rivayet edilmediği gibi, hadisin tek râvisi olan Bişr el-Ğanevî?nin ismi, ne zaman müslüman olduğu, Hz. Peygamberle birlikteliği konusunda ihtilaflar bulunmaktadır.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Ebu Kubeyl şunu rivâyet ediyor: Abdullah'ın yanında bulunuyorduk. Kendisine bir soru soruldu: "Hangi şehir daha önce fetholunacaktır? Kostantiniyye mi, Roma mı?.." Abdullah, soruyu dinledikten sonra bir sandık getirdi, içinden bir kitap çıkarttı ve ona bakarak şu cevabı verdi: Bir gün Rasûlullah'ın çevresinde oturmuş yazı yazıyorduk. Derken Rasûlullah'a bir soru soruldu:" "Şu iki şehirden hangisi daha evvel fetholunacak; Kostantiniyye mi, Roma mı?" Allah Rasûlü, şu cevabı verdiler:"Önce Herakl'in şehri (Kostantiniyye yani İstanbul) feth olunacaktır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 176).

Abdullah b. Amr Rasûlullah'tan yediyüzyirmiiki hadis rivâyet etmiştir. Bunlardan on yedisini Buhârî ve Müslim müştereken rivâyet ederler. Ayrıca ondan Buhâri'de sekiz, Müslim'de yirmi kadar hadîs kaydedilmiştir. Çok hadîs rivayet ettiği için Muksirundan sayılmaktadır.

Abdullah b. Amr bizzat işiterek Rasûlullah'tan hadis-i şerif rivayet ettiği gibi, Hz. Ömer'den, Abdurrahman b. Avf'dan, Muaz b. Cebel'den, Ebû'd-Derdâ, gibi birçok sahâbeden hadis rivâyet etmiştir. Kendisinden de, Enes b. Mâlik, Ebû Umâme, Sehl b. Hanif, Abdurrahman b. Hâris b. Nevfel, Mesrûk b. Ecdâ, Sâid b. elMüsevveb, Cübeyr b. Nüfeyr, Sâbit b. İyâd el-Ahnef, Kayseme b. Abdurrahman el-Ca'fi, Humeyd b. Abdurrahman b. Avf, Zîr b. Hubeys, kendi oğlu Muhammed, Tâvus, Salih b. Keysân, Âmir b. Surâhil, Sa'bî, İbn Ebi Müleyka, Urve b. Zübeyr, Abdurrahman b. Cübeyr, İkrime, Ebû Seleme b. Abdurrahman, Ebû Zur'a b. Amr b. Cerir, Ebu'z-Zübeyr el Mekki, Amr b. Dinâr Hasan-ı Basri ve daha pek çok âlim hadis rivâyet etmiştir.

Abdullah'ın ders halkaları son derece genişti. Hadis öğrenimi görmek isteyenler uzak ve yakın diyarlardan gelerek ondan ders okurlardı.


Bişr el-Ganevî (R.A.)nın, (El-Ganevî yerine, el-Has’ami de denilmektedir. Bak. Askalanî, İsabe, 1/439; A.b.Hanbel, 4/335) babasından yaptığı rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz ::“Kostantiniyye (İstanbul) elbette feth edilecektir. O’nu feth eden kumandan, ne güzel kumandandır! Onu fetheden asker ne güzel askerdir!”
buyurmuşlardır.
(Hakim, Müstedrek, 4/422, No:8300; A.b. Hanbel, 4/335, No:18478; Buhari, et-Târîhu’l-Kebir, 2/81, No:1760; et-Tarîhu’s-Sagir, 1/306, No:1482; Deylemi, Firdevs, 5/481, Taberani, El-Mucemü’l-Kebir, 2/38, No: 1216, No:8825, Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, 2/38, No:1216. Bu hadis-i şerifin isnadı (sened zinciri) sahihdir. Hakim, a.g.e. 4/422. Daha fazla bilgi için bak. “Fetih hadisi sahihtir.”, Shf: 332 )
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ وَسَمِعْتُهُ أَنَا مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ قَالَ ثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ قَالَ حَدَّثَنِي الْوَلِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ الْمَعَافِرِيُّ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بِشْرٍ الْخَثْعَمِيُّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
قَالَ فَدَعَانِي مَسْلَمَةُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ فَسَأَلَنِي فَحَدَّثْتُهُ فَغَزَا الْقُسْطَنْطِينِيَّةَ


Muhammed b. Ebî Şeybe, Zeyd b. el-Hubâb’dan, o, Velid b. Muğire el-Meâfirî’den işitmiş, Velid b. Muğîre Abdullah b. Bişr el-Has’amî’den o da babasından işittiğine göre Nebi (a.s.) şöyle buyurmuştur:


“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”



Abdullah b. Bişr der ki: Mesleme b. Abdülmelik (ö. 120/738) beni çağırdı ve bu hadisi sordu. Ben de ona bu şekilde naklettim. Bunun üzerine o, aynı sene Kostantiniyye’yi fethetmek üzere sefere çıktı.



HADİSİ İNCELEYELİM;


Hadisin Yer Aldığı Kaynaklar

Bilindiği gibi hadis kaynaklarının temelini Kütüb-i Sitte adını verdiğimiz altı hadis kitabı oluşturmaktadır ki bunlar, Buhârî (ö. 256/870) ve Müslim’in (ö. 261/875) Sahihleri, Ebû Dâvûd (ö. 275/888), Tirmizî (ö. 279/892), Nesâî (ö. 303/915) ve İbn Mâce’nin (ö.273/886) Sünenlerinden oluşmaktadır. Daha sonraki dönemlerde ise, yine ilk devir hadis kitaplarından olan ve muteber kabul edilen eserlerden Dârimî’nin (ö. 255/869) Sünen’i, İmam Mâlik’in (ö. 179/795) Muvatta’ı ve Ahmed b. Hanbel’in (ö. 241/855) Müsned’i bu sayılan altı kitaba ilave edilerek dokuza çıkarılmış ve dokuz kitap anlamında Kütüb-i Tis’a adıyla anılır olmuştur. Hadislerin tamamı olmasa da çok büyük bir kısmının sözkonusu bu dokuz kitapta yer aldığı, bunların dışında farklı olabilecek çok az hadis bulunabileceği ifade edilmiştir ki, kanaatimizce bu iddia tutarlıdır. Şüphesiz bu eserlerden önce de telif edilmiş hadis sayfaları ya da kitapları olmuştur. Ancak onlar gerek hacimleri itibariyle gerekse sıhhat itibariyle bu sayılanların gölgesinde kalmıştır. Kaldı ki, bu sayılan eserler kendilerinden önce yazılan yüzlerce hadis dokümanından istifade edilerek telif edilmişlerdir.
Konumuz olan fetih hadisi, Sahihayn adını verdiğimiz en güvenilir iki hadis kaynağı olarak bilinen Buhârî ve Müslim’in Sahîh’lerinde yer almamaktadır. Ancak Buhârî ve Müslim’in şartlarını haiz olduğu halde onların kitaplarına almadıkları hadisleri derlemek maksadıyla el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn adlı eserini kaleme alan Hakim en- Neysabûrî (ö. 405/1014) fetih hadisini, Buhâri ve Müslim’in şartlarına uygun sahîh bir hadis olduğunu belirterek bilinen şekliyle sözkonusu kitabına kaydetmiştir. Tespitlerimize göre İstanbul’un fethiyle ilgili meşhur rivayetin geçtiği en eski yazılı kaynaklardan biri Ahmed b. Hanbel’in Müsned adlı eseridir. Buhârî ise, sözkonusu hadisi, Sahih’ine almamakla beraber et-Târihu’l-Kebîr ve et-Târihu’s-Sağîr adlı diğer iki eserinde rivayet etmiştir.
Diğer yandan metin olarak meşhur olan rivayetle sened ve metin bakımından aynı olmasa da Kütüb-i Sitte’ye dahil eserlerden İbn Mâce’nin, Ebû Dâvud’un ve Tirmizî’nin Sünen’lerinde İstanbul’un fetholunacağına dair hadislerin yer aldığı görülmektedir. Yine söz konusu Sünen’lerdeki rivayetlere benzer rivayetler onlardan daha önce yaşamış olan Ebû Bekir Muhammed b. Ebî Şeybe’nin (ö. 235/849) Musannef’ adlı eserinde bulunmaktadır. Ayrıca sahih hadisleri derlemek amacıyla yazılmış hadis kitaplarından biri olan İbn Hibbân el-Büstî’nin (ö. 354/965) es-Sahih adlı eserinde de benzer bir rivayet yer almaktadır. Süleyman b. Ahmed et-Taberânî’nin (ö. 360/971) el-Mu’cemu’l-Kebîr adlı eserinde de İstanbul’un fethedileceğine dair haberlere rastlanılmaktadır.
Yukarıda zikredilen eserlerden başka İstanbul’un fethedileceğini bildiren rivayetleri, ilk dönem kaynaklardan sayılabilecek eserler arasında Nuaym b. Hammad el-Mervezî’nin (ö. 228/843) el-Fiten adlı eserinde, Ebü’l-Hüseyn Abdü’l-Bakî b. Kânî’nin (ö. 351/962) Mu’cemu’s-Sahabe’sinde, Ebu’l-Hasan ed-Dârekutnî’nin (ö. 385/995) el-İlel adlı eserinde, Yusuf b. Abdullah b. Muhammed b. Abdilberr el-Kurtubî’nin (ö. 463/1071) el-İstiâb fî Marifeti’l-ashab adlı eserinde de görmek mümkündür.
Daha sonraki dönmelere ait eserler arasında Ebû Şücâ ed-Deylemî’nin (ö. 509/1115) el-Firdevs, Sadrüddîn Ebü’l-Meâlî Muhammed b. İbrahim el-Münâvî’nin (ö. 803/1401) Feyzü’l-Kadîr adlı kitabında İstanbul’un fethini bildiren rivayetler bulunmaktadır. Daha geç dönemlerde yazılmış eserleri ise öncekilerden yapılan nakillerden ibaret olacağı için zikretmeye gerek yoktur.

b. Hadisin Ravilerinin Durumu
Hadis alimleri bir hadisin Peygamberimize ait olup olmadığını tespit etmek için bir takım esaslar koymuşlardır. Bunlardan biri de hadisin senedinin güvenilir olmasıdır. Bilindiği gibi hadisi eserine kaydeden kitap sahibi muhaddis ile Hz. Peygamber arasındaki vasıtalar zincirine o hadisin senedi denilmektedir. Şayet senedi teşkil eden raviler zincirinde zaman bakımından bir bağlantı bulunursa, yani sıra ile raviler arasında bir hoca talebe ilişkisi varsa ve raviler de kendilerinde aranan şartları haiz, itimada şayan güvenilir kimseler iseler, böyle bir senedle rivayet edilen hadis, usul bakımından “sahih” kabul edilir ve sözün Hz. Peygamber’e ait oluşu kuvvet kesbeder. Durum bunun aksini ortaya koyarsa, o tip hadislere “zayıf hadis” denir ki, bu taktirde metnin Peygamber’e ait oluşu şüpheli demektir. Dolayısıyla bu esasa göre sözkonusu fetih hadisinin ravilerini tek tek incelemek gerekmektedir.
Metnini esas aldığımız Ahmed b. Hanbel’in Müsned’indeki hadisin, bütün kaynaklardaki senedleri hemen hemen aynıdır. Hadisin senedi ise muttasıl olup herhangi bir ınkıta/kopukluk sözkonusu değildir. Yani hadis teknik tabirle “merfû” bir hadistir. Hz. Peygamber’den itibaren eserin müellifine gelinceye kadar oluşan sened zincirine baktığımızda şöyle bir tabloyla karşılaşmaktayız.
Hz. Peygamber

Bişr el-Ğanevî

Abdullah b. Bişr

El-Velîd b. el-Muğîre

Zeyd b. el-Hubâb

Abdullah b. Muhammed b. Ebî Şeybe

Ahmed b. Hanbel



Görüldüğü gibi hadis Hz. Peygamber’den Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned adlı eserine aradaki beş ravi vasıtasıyla intikal ettirilmiştir. Şimdi bu tabloda yer alan ravileri sırasıyla ele alalım:
Bişr el-Ganevi
Künyesi Ebû Abdullah’tır. Kaynaklarda ismi Bişr el-Ganevî ya da Bişr el-Has’ami şeklinde geçmektedir. Ashabın hayatından bahseden elimizdeki kaynaklarda, onun sahabî olduğunu ve Hz. Peygamberin sohbetinde bulunduğunu kaydedilmektedir. Yine onun biyografisine yer veren eserlerde, fetih hadisini ilk rivayet eden kişi olduğu zikredilmektedir. Ne yazık ki, Bişr el-Ganevî’nin vefat tarihi hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlayamadık.
Abdullah b. Bişr el-Ganevî (ö. 125/743)

Yukarıda bahsedilen Bişr el-Ganevî’nin oğludur. Künyesi Ebû Umeyr olan Abdullah Kufe’de ikamet etmiştir ve tabiûnun orta tabakasındandır. El-Has’amî ve el-Kâtib nisbesiyle tanındığı bildirilmektedir. Babası Bişr’den fetih hadisini işitmiştir.
Hocaları arasında babası Bişr’den başka Ebû Zür’a b. Amr b. Cerîr zikredilmektedir. Şu’be b. Haccac (ö. 160/776 ), el-Velid b. el-Muğîre (ö. 172/788), Süfyan es-Sevrî (ö. 161/777) ve Süfyân b. Uyeyne (ö. 198/813)’nin hocalarından biridir. Ayrıca oğlu Umeyr ve torunu Bişr b. Umeyr de kendisinden hadis rivayet etmişlerdir.
Abdullah Cerh ve tadil alimleri tarafından “şeyh”, “sika”, “sadûk” gibi sıfatlarla tanımlanmıştır. Diğer yandan Abdurrauf el-Münavî, Feyzü’l-Kadîr adlı eserinde her ne kadar Zehebînin, Abdullah b. Bişr’i zayıf kabul ettiğini söylese de, tespit edebildiğimiz kadarıyla Zehebî Kütüb-i Sitte ravilerine tahsis ettiği el-Kâşif adlı eserinde bunun tam aksine Abdulah b. Bişr’in güvenilir bir ravi olduğunu zikretmektedir.
3. el-Velid b. el-Muğîre el-Meâfirî (ö. 172/788)
İsmi el-Velid b. el-Muğîre b. Süleyman’dır. Tabinin büyüklerinden olan el-Velîd, el-Meâfirî nesebiyle anılmaktadır. Künyesi Ebü’l-Abbâs olan Velid’in Merv şehrinde ikamet ettiği ve hicri 172 tarihinde vefat ettiği haber verilmektedir.
Fetih hadisinin üçüncü tabaka ravisi olan Velid’in, hadis öğrendiği hocaları arasında Abdullah b. Bişr’den başka, Abdullah b. Hübeyre (ö. 126/743), Mişrah b. Haan (ö. 128/745), Hâris b. Yezîd (ö. 130/747), Vahib b. Abdullah (ö.137/754) sayılmaktadır.
Güvenilir/sika bir ravi olarak vasıflandırılan Velid’i, İbn Hibbân da güvenilir ravilere yer verdiği es-Sikat adlı eserinde zikretmiştir.
4. Zeyd b. el-Hubâb (ö. 230/844)

Zeyd b. el-Hubâb er-Reyyân tabiinin küçüklerindendir. Nesebi al-Aklî olan Zeyd, Ebü’l-Hüseyn künyesiyle bilinmektedir. Aslen Horasanlı olup, Küfe’de yaşamış ve hicrî 230 tarihinde vefat etmiştir.
Fetih hadisinin dördüncü tabaka ravisi olan Zeyd b. el-Hubâb hadis uğruna devrinin bütün ilim merkezlerini dolaşmış ve meşhur âlimlerden hadis tahsil etmiştir. Bu amaçla onun Endülüs’e kadar gittiği söylenmektedir. Bu özelliğinden dolayı olsa gerek “cevvâl” (çok hareketli) ve “rahhal” (çok seyahat eden) vasıflarıyla tanınmaktadır.
Doğru sözlü, hafızası kuvvetli ve güvenilir bir ravi olduğu kaydedilmektedir. Hocaları arasında İbrahim b. Osman, İbrahim b. Nafî, Ebû Seleme, Üsâme b. Zeyd, Eflah b. Said, Sabit b. Kays, Cerir b. Hâzim, Hammad b. Zeyd, Hâlid b. Dînâr, Şu’be, ed-Dahhâk, İmam Malik gibi meşhur âlimler bulunmaktadır.
Yahya b. Main, Ahmed b. Hanbel ve Ebu Hâtim er-Râzî tarafından “sadûk” olarak nitelenen Zeyd’in, Sevrî’den yaptığı rivayetlerde hatalı olduğu ileri sürülmektedir.

5. Abdullah b. Muhammed b. Ebî Şeybe (ö. 235/849)

Ebû Bekir künyesiyle maruf olan İbn Ebî Şeybe Kufe’de ikamet etmiş ve hicrî 235 tarihinde vefat etmiştir. Fetih hadisinin beşinci tabaka ravisi olan Abdullah, aynı zamanda erken dönem kaynaklarından biri olan el-Musannef adlı hadis eserinin de müellifidir.
Hocaları arasında Ebû Bekir b. Ayyâş b. Salim, Ahmed b. İshak b. Zeyd, İshak b. Süleyman, el-Esved b. Âmir, Halid b. Mahled, Ravh b. Ubade, Zekeriyya b. Adiyy, Ziyad b. er-Rebî, Süfyan b. Uyeyne, Süleyman b. Harb ve Vekî b. el-Cerrâh gibi alimler bulunmaktadır. Talebesi olarak da Ahmed b. Ali b. Said zikredilmektedir.
İbn Ebî Şeybe hakkında Ahmed b. Hanbel, “sadûk”, İbn Ebî Hâtim er-Râzi “sika” derken, Ebû Zür’a er-Râzî de hıfzının çok kuvvetli olduğunu belirtmektedir. Kaldı ki, Ahmed b. Hanbel, İbn Ebî Şeybe’nin el-Musannef adlı hadis eserinden yararlanmış ve kendisinden de fetih hadisini rivayet etmiştir.
Pek çok kaynakta yer aldığını gördüğümüz ve ravilerinin durumunu tespit ettiğimiz hadisin beş ravisini incelemiş bulunuyoruz. Senedi teşkil eden bu beş raviden her biri zaman içerisinde zincirleme olarak birbiriyle görüşmüş ve biri diğerinden sözkonusu hadisi öğrenmiştir. Bu durum hadis tekniği bakımından senedin muttasıl (kesiksiz) oluşunu ortaya koymaktadır. Ayrıca her bir ravi, hadis ravilerinde aranan vasıfları taşımaktadır. Bu hadisin senedindeki ravilerin tamamı güvenilir ravilerdir. Dolayısıyla sözkonusu hadisin, senedin kesintisiz oluşu ve ravilerin güvenilir olması gibi bir hadisin senedinde aranan özellikleri taşıdığı ortaya çıkmaktadır.

İstanbul’un Fethiyle İlgili Hadislerin, İstanbul’u Fethetme Girişimlerine Etkisi
Hz. Peygamber’in İstanbul’u fethiyle ilgili müjdesi sebebiyle müslümanlar İstanbul fethedilinceye kadar pek çok defa İstanbul’u fethetme girişiminde bulunmuş Fatih Sultan Mehmed’in fethine kadar tam on bir kez İstanbul önlerine gelmişlerdir. Bunlardan ilki, 655 tarihinde Hazreti Osman (r.a.) zamanında gerçekleştirilmiştir. Bu seferde Suriye valisi Muaviye (r.a.), Abdullah b. Sarh komutasında Bizans’a bir donanma göndermiştir...
İkincisi ise, 668 tarihinde Muaviye, Emevî Halifesi iken, oğlu Yezid kumandasında bir orduyu İstanbul’a göndermiştir. Bu orduda Hz. Peygamber’in akrabası Medineli Ensar müslümanlarından Halid b. Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensâri (r.a.) de bulunmaktaydı. Ebû Eyyûb, Bizans surlarına yakın bir yerde şehid olmuş ve aynı yere defnedilmiştir. Sözkonusu bu seferler tarihçileri ilgilendirdiği için konumuz açısından bu kadarla iktifa ediyoruz.
Ancak şu husus gayet açıktır ki, İstanbul’un fethiyle ilgili Hz. Peygamber tarafından verilmiş olan bu müjde, müslümanların gönlünde vazgeçilmez bir fetih sevdası oluşturmuştur. Müslümanlar Hz. Peygamber’in gösterdiği o günün iki süper gücünden birinin merkezini İslam’a açmayı hedeflerin ve şereflerin en büyüğü bilmişlerdir. Sonuçta belli bir disiplini, geleneği ve teknolojisi bulunan genç Fatihin komutasındaki Osmanlı ordusu bu görevi yerine getirmiş ve böylece hadiste gösterilen hedefe ulaşmış ve Hz. Peygamber’in övgüsüne layık olduklarını bütün insanlığa göstermişlerdir.
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
SONUÇ


Buraya kadar serdedilen bilgiler ışığında İstanbul’un fethiyle ilgili ele aldığımız meşhur fetih hadisi, kitaplara kaydedilinceye kadar geçirdiği aşamalar bakımından, ravilerin durumu açısından ve yer aldığı kaynaklar bakımından değerlendirildiğinde herhangi bir şüpheye meydan vermeyecek kadar sahih/güvenilir bir hadistir.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse Hz. Peygamber İstanbul’un fethedileceğini sekiz asır önceden müjdelemiş, onun sözüne güvenen ve bu uğurda çalışan Müslüman Türkler de İstanbul’u fethederek Peygamber tarafından tebcil edilen/övülen komutan ve asker olma şerefine ermişlerdir. Bu hadisin sıhhati üzerinde tartışma açmak, İstanbul’la ilgili geleceğe yönelik başka emellere hizmet edebilir.
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
SONUÇ


Buraya kadar serdedilen bilgiler ışığında İstanbul’un fethiyle ilgili ele aldığımız meşhur fetih hadisi, kitaplara kaydedilinceye kadar geçirdiği aşamalar bakımından, ravilerin durumu açısından ve yer aldığı kaynaklar bakımından değerlendirildiğinde herhangi bir şüpheye meydan vermeyecek kadar sahih/güvenilir bir hadistir.
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse Hz. Peygamber İstanbul’un fethedileceğini sekiz asır önceden müjdelemiş, onun sözüne güvenen ve bu uğurda çalışan Müslüman Türkler de İstanbul’u fethederek Peygamber tarafından tebcil edilen/övülen komutan ve asker olma şerefine ermişlerdir. Bu hadisin sıhhati üzerinde tartışma açmak, İstanbul’la ilgili geleceğe yönelik başka emellere hizmet edebilir.

Yukarıdaki kitap çalışması bir hadis incelemesi yapmış siz de bir hadis incelemesi alıntılamışsınız. İki taraf ta farklı sonuçlar ortaya koymuş. Buraya kadar sorun yok. Herkes yorumları okur ve bir fikir edinir. Ancak kırmızı renkle belirttiğim cümleniz maalesef üzücü. Bir hadisin sıhhatini araştırmak niçin kötü emellere hizmet amacı gütsün?
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
Yukarıdaki kitap çalışması bir hadis incelemesi yapmış siz de bir hadis incelemesi alıntılamışsınız. İki taraf ta farklı sonuçlar ortaya koymuş. Buraya kadar sorun yok. Herkes yorumları okur ve bir fikir edinir. Ancak kırmızı renkle belirttiğim cümleniz maalesef üzücü. Bir hadisin sıhhatini araştırmak niçin kötü emellere hizmet amacı gütsün?

bencede sizde fikrinizi kaynaklar ile yazmışsınız bende bundan sonraı artık kişilere kalmış konu , şimdi konuyu dallandırmak ta istemiyorum bu sebeple taktiri okuyanlara kalmıştır. hayırlı okurlar... kırmızı yazı bir ihtimal üzere yazılmıştır .
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
bencede sizde fikrinizi kaynaklar ile yazmışsınız bende bundan sonraı artık kişilere kalmış konu , şimdi konuyu dallandırmak ta istemiyorum bu sebeple taktiri okuyanlara kalmıştır. hayırlı okurlar... kırmızı yazı bir ihtimal üzere yazılmıştır .


Sonuç kısmındaki yazı size mi ait yoksa üstteki hadis incelemesini yapan şahsa mı? Eğer size ait değilse üstteki sözlerim hadis incelemesini yapan şahsadır size değil.

Selamlar!
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Bunlar hadislerinde Peygamberi Deve ahırında namaz bile kıldırırlar, bu ne ki a dostum


A dostum o zaman sende kur'andaki kişi ve kişilerin kim olduğuna dair kur'an dışında araştırma yapma...Fıkıh kitaplarından faydalanma...Kur'andaki kişi ve kişilerden ne olarak ve hangi sebepten dolayı Allah'u Tealanın peygamber efendimize seslendiğine kendi kafana göre yorum getir...Olur mu?...O zaman doğruyu tam bulursun
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
A dostum o zaman sende kur'andaki kişi ve kişilerin kim olduğuna dair kur'an dışında araştırma yapma...Fıkıh kitaplarından faydalanma...Kur'andaki kişi ve kişilerden ne olarak ve hangi sebepten dolayı Allah'u Tealanın peygamber efendimize seslendiğine kendi kafana göre yorum getir...Olur mu?...O zaman doğruyu tam bulursun



Benim meselem kişiler değilder RABBİMİN MESAJI VE HÜKÜMLERİDİR, bunları bilmeyen tüm sahabeyi ezbere saysa ne gam
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Benim meselem kişiler değilder RABBİMİN MESAJI VE HÜKÜMLERİDİR, bunları bilmeyen tüm sahabeyi ezbere saysa ne gam


Kişi ve kişileri bilmeden o ayetin neye göre indiğini hangi olaydan sonra indiğini neler yaşandığını nerden anlıyosun peki
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Kişi ve kişileri bilmeden o ayetin neye göre indiğini hangi olaydan sonra indiğini neler yaşandığını nerden anlıyosun peki


Kur'anı en iyi Kuran açıklar, eğer imkanınız varsa, İNİŞ sıralamasına göre bir Kur'an bul ve oku, göreceksin, Kur'anı başka hiçbirşeye ihtiyaç duymadan nasıl güzel anlayacaksın, hadi bismillah
 

Aysegul

New member
Katılım
15 May 2006
Mesajlar
891
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Kur'anı en iyi Kuran açıklar, eğer imkanınız varsa, İNİŞ sıralamasına göre bir Kur'an bul ve oku, göreceksin, Kur'anı başka hiçbirşeye ihtiyaç duymadan nasıl güzel anlayacaksın, hadi bismillah

Ben kur'anı okudum zaten:eek: :eek: :eek: ...Sayın suizancı hafız...Ama bazı ayetleri sizin yorumladığınız gibi yorumlamadığım için şu an bir huzur var içimde
 
Z

zeynep_hearty

Guest
Kur'anı en iyi Kuran açıklar, eğer imkanınız varsa, İNİŞ sıralamasına göre bir Kur'an bul ve oku, göreceksin, Kur'anı başka hiçbirşeye ihtiyaç duymadan nasıl güzel anlayacaksın, hadi bismillah

kuranın iniş sırasına göre göre bir kuran bul demişsiniz bunun doğruluundan nasıl emin olabiliriz malum efendimizin hadisleri gibi bu bilgide yanlış olabilir nasıl güvenebiliriz ....sizcede böyle değilmi.?selam ve dua ile....
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Ben kur'anı okudum zaten:eek: :eek: :eek: ...Sayın suizancı hafız...Ama bazı ayetleri sizin yorumladığınız gibi yorumlamadığım için şu an bir huzur var içimde

Yahu hanfendi, lütfen Kur'an konusunda susun, devirdiğiniz çamlar hep tekrar üstünüze devriliyor, ben diyorum Kur'anı Kur'an açıklar, siz diyorsunuz senin gibi yorumlamıyorum.. Kur'an yoruma muhtaç değildir çünkü MÜBİN yani ap-açıktır, yapmayın, etmeyin, irtifa kaybediyorsunuz
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
kuranın iniş sırasına göre göre bir kuran bul demişsiniz bunun doğruluundan nasıl emin olabiliriz malum efendimizin hadisleri gibi bu bilgide yanlış olabilir nasıl güvenebiliriz ....sizcede böyle değilmi.?selam ve dua ile....

Burada kocaman bir PES diyor ve sadece susuyorum..
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
kuranın iniş sırasına göre göre bir kuran bul demişsiniz bunun doğruluundan nasıl emin olabiliriz malum efendimizin hadisleri gibi bu bilgide yanlış olabilir nasıl güvenebiliriz ....sizcede böyle değilmi.?selam ve dua ile....

Nuzül sırasına göre yazılmış fazla meal yok zaten. Ancak bazı meallerin başında ya da sonunda bazı nuzül sıraları verilmiş. Onlardan da istifade edilebilir. Nuzül sıraları da mutlak doğru değildir. Ancak nuzül sırasına göre okumak farklı bir bakış açısı sağlar. Hangi sırayla okursanız okuyun sonuçta aynı ayetleri okuyacağınız için sorun değil. Yeter ki bu sıra doğru diye diretmeyelim.

Vahiyle/Kur'anla sabit olmayan konularda Kur'an'ın rehberliğine başvurmak en güvenli yoldur.

Selamlar!
 

THE_HAFIZ

Mesajlari Onaylanacak
Katılım
14 Ağu 2006
Mesajlar
319
Tepkime puanı
0
Puanları
0
neden vericek bir cevabınız yok sanıyorum ondanmı susuyorsunuz ... pes yeterli bir cevapsa ben bundan önce bikaç size pes demiştim ikna olmamıştınız... :) selam ve dua ile...

Elbette pes,
sizin gibi bir faniyi adım adım izlerken aklınıza hinlik gelmiz ama işin içine Kur'an girinci tilkiliğin biri bin para, sizi ilmi olmaya davet ediyorum
 
Z

zeynep_hearty

Guest
Elbette pes,
sizin gibi bir faniyi adım adım izlerken aklınıza hinlik gelmiz ama işin içine Kur'an girinci tilkiliğin biri bin para, sizi ilmi olmaya davet ediyorum

bende sizi her zaman saygı ölçüsüne davet ediyorum fakat nedendir bilmiyorum icabet edemediniz yazınızdada görüldüğü gibi kaldıki ilmi ve akli olmayan sizsiniz ben değil size cevap vermiyeceğim bundan sonra ...selam ve dua ile...
 
Üst Alt