Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Islam'da İtikadi Mezhepler ve Akıl

hacý bayramý veli

New member
Katılım
26 Şub 2011
Mesajlar
19
Tepkime puanı
1
Puanları
0
İSLAM FIRKALARI VE AKIL
Burada İslam âlimlerinin akla ne kadar önem verdiklerini ve buna karşın bazı âlimlerin vahye yani nâkile ne kadar önem verdiklerini konuşacağız.bu gruplar fırkalardaki karşılığı ise akla daha çok önem verenlerin imam maturidinin temsil edeceği kısacası maturidiler buna karşın veya daha doğrusu alternatifi ise imam eşari hazretlerinin temsil edeceği kısacası eşariler dediğimiz grup oluşturuyor.
Şimdi bu iki fırka islamın ehlisünnet ve-l cemaat dediğimiz ve Müslümanların çoğunluğun yani bir milyar dörtyüz milyon müslümanın arkasında gittikleri fırkanın farklı iki koludur.bu bilgileri aktardıktan sonra asıl konumuza dönelim.
Bu iki fırkamızın akla yaklaşımları birbirinden farklı olmuş,daha doğrusu akla önem verme konusunda birbirinden farklı düşünmüşler ve ona göre hareket etmişler.örneğin imam maturidi hazretleri vahiy gelmemesi durumunda insanın Allahı,aklıyla bulma zorunluluğu olduğunu savunmuşlardır; buna karşın imam eşari hazretleri ise insanın Allahın vahiy göndermemesi durumunda aklıyla bulma zorunluluğunun olmadığını savunmuştur ve diğer dünyada insanın bundan dolayı cezaya çarptırılmayacağını savunır.yani dindeki fetret devri dediğimiz yani peygamberin olmadığı dönemlerde islama göre insan diğer dünyada sorumlu tutulmayacağını söylemişlerdir.bir başka örnek verecek olursak imam maturidi hazretleri iyi ile kötünün anlaşılması.yani bir şeyin iyi ve kötü olduğuna aklımız vahiy gelmemiş olsaydı dahi onu anlayabilecek miydi? onun kötü veya iyi olduğuna karar verebilecek miydi? İşte bu konuda mezheplerimiz farklı düşünmüşler ve imam maturidi hazretleri insanın bir şeyin iyi veya kötü olduğunu vahiy gelmemiş olsaydı dahi bunu bilebileceğini ifade ederken imam Şafii hazretleri ise vahiy gelmemiş olsaydı insanın aklıyla bir şeyin iyiliğini veya kötülüğünü(kubuhluğunu) bilemeyeceğini ve bunu Allahın vahiy aracığılıyla kullarına şu şey kötüdür veya çirkindir dediği için biz ona kötü veya çirkin diyoruz.
Tabii bu iki büyük imamlarımızın ve fırkaların görüşlerini beyan ettikten sonra biz kendimizi bir köşeye çekip acaba hangisi bize daha yatkındır veya hangisi daha isabetlidir diye düşündüğümüz zaman şöyle bir hakikat ile karşılaşıyoruz. Örneğin günümüz dünyasında insanların aklıyla ne kadar doğruyu bildiklerini veya bulabildiklerini tartışma isteyen bir konu olmasına rağmen şu hakikatleri söyleyebiliriz.örneğin Müslüman birisinin içki içmenin kubuh yani çirkin bir şey olduğuna inanı;ancak gayri Müslim dünyasına baktığımız zaman hatta Müslümanlar arasında bile bunu içenlerin olduğunu ve çoğunun özellikle Müslüman olmayan insanlar için bu da sıradan bir içecek olup gayet normal olduğunu söyleyebilir.işte tam da burada insan şunu düşünüyor; eğer akıl kendiliğinden yani vahiysiz iyi ve çirkin şeyi bulabilseydi bu kadar teknolojide ve diğer alanlarda gelişmiş insanlar nasıl oluyor da bunları kavrayamıyor veya niye içmeye devam ediyor.işte burada şunu savunanlar olabilir bu insanlar bunun kötü bir şey olduğunu biliyorlar ama yine de içiyorlar.sıkıntılarından dolayı içiyor diyorlar.akıllı birisinin şunu rahatlıkla düşünebiliyor olması lazım:içki türü şeyler içtiğin zaman sıkıntının gitmediğine tam tersine belki de daha arttığına ve bunu kavrayabiliyor olması lazım.ama baktığın hem böyle düşünenlerin sayısı çok az olduğu ve bunun dışında severek veya zevk alarak bunu içenlerin sayısı çoktur.ve bunun çirkinliğinin farkına varmıyorlar.işte burada demek ki yüce Allahın bu konuda bizi aydınlatmış olması lazım olmakla beraber biz insanların buna inanarak Allahın emrini uygulayarak ancak o fiilinin kötülüğünü kavrayabiliriz.burada sadece inanmak yetmiyor bunu uyguladıktan sonra insan bunun farkına varabilir;yoksa Allahın emrine inanabilirsin ama uygulamazsan yüksek ihtimal ki o fiilin çirkinliğini anlamayıp bunu hissedemezsin.örneğin namazın hakk olduğuna inanmış olmasına rağmen ama kendisi onu kılmazsa hiçbir zaman onun yani namazın güzelliğini anlayamaz ve onu ruhunda hissedemez.


Burada şunu belirtmekte fayda var diye düşünüyorum bizim gibi emekleyenler büyük İslam alimlerini tenkit etme veya kabul etmeme gibi bir lükslerinin olmadığını tam tersine onları hayırla yad etme ve söylediklerinin hikmetlerini anlamak için çaba sarf etmeleri gerektiğini ve onlara saygıda kusur etmememiz gerektiğine inanıyorum.
Vesselam…
Bayram bükri
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
"kendimizi bir köşeye çekip acaba hangisi bize daha yatkındır veya hangisi daha isabetlidir diye düşündüğümüz zaman şöyle bir hakikat ile karşılaşıyoruz"diyerek İmam Maturidi ve İmam Eşari hazretlerinin aralarında ihtilafa düştüğü durumlaramı profesörlük yapıyorsunuz? Olaya yaklaşımınız yanlış ama değerlendirmeleriniz doğru. Evet ALLAH'ın emirlerine uyarak ve uygulayıp fiilin iyi ve kötü arasında tercih yapmak zorunda bile kalmayız. Eğer kuranı kerimde belirtildiği üzere insanoğlu her zaman kendisini ALLAH'ın kendisinden daha yakın olduğunu düşünse, gece uyuyunca gündüz diriltildiğine farketse, "Ensenizden daha yakınım" buyurmaktadır ALLAH. Yani bize bizden bile yakın. O zaman örnek veriyorum. Sigara işte yasakmıdır caizmidir şöylemidir böylemidir hiiiiiç uğraşma düşünme. Sifarayı içeceğin zaman ALLAH'ın seni gördüğünü ve eğer ALLAH'ın hoşuna gitmezse diye bir düşünce ile karşı karşıya geliyorsan ve ALLAH'ın rızasından çıkmamak gibi bir düşünce içerisinde yaşıyorsan, sigarayı içmez bırakırsın. Yasak olması ve ya yasak olmaması ile ilgilenmez ALLAH'ın hoşuna gidip gitmeyeceğini buna göre hareket etmek durumunda olduğunu her an hissedersen acaba ? yaptığım yanlışmı ? yapanlar yanlışmı yapıyor ? iyimi kötümü ? hiiç başın ağrımaz. Hiiiiiç üzülmessin. İmam Maturidinin de İmam Eşarininde sende bende zerresi bile olamayız. Ancak onları örnek alabiliriz. Onların eğitimini alabilcek ve ya onların içinde bulunduğu bir ortamda bulunabilmek çok zor, ayrıca saygıdeğer Hacı Bayram Veli kardeşim ilham ALLAH'a olan sevgidir. Daha büyük ilhamda onun kula olan sevgisidir. ALLAH kulundan rası olursa ve kalbine iyi ile kötüyü ayırt etme gücü verirmi vermezmi bunu bilemeyiz. İyiyle kötüyü ayırt edebilsek bu dünyaya imtihan olmay agelirmiydik. Belki bizim için kötü zannettiğimiz bir bela bile bize hayırdır. Bunu anlamak için illahi yaşamak gerekmezde en güzeli yaşarken ALLAH beni şu an görüyor biliyor, şu an ALLAH ile beraberim. ALLAH'ta benimle beraber. O zaman Hazreti Muhammed'i (SAV) örnek alarak yaşamak lazımdır.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Akıl konusunda ki mukayeseleriniz de bir anlam hatası var.

Eşari ve Maturidi nin Allah'ı bilme yükümlülüğü içtihadını, helal ve haram konularına tevil edemeyiz.

Akıl ile tevhidi anlamak başka, ilahi emirlere itaat bir başka konudur.

Allah (cc) Kur'an da İbrahim (as) kıssasını bize anlatarak; insanlara, akılları ile Kendisinin (cc) bir ve tek olduğunun bulunabileceğini işaret etmiştir.

Ama şeriatinin uygulanması/mesul olunması manasında da bir uyarıcı/uyarı göndermediği toplulukları mesul tutmayacağını bildirmiştir.

İmam Eşari Hazretlerinin içtihatında ki bir madde; "akıl hiç bir şeyi vâcip kılamaz. Akıl, Allah'ı bulabilecek güçte bile olsa, Allah'ı bilmek şer'an vaciptir. Aklen bir vucûbiyyet yoktur. Şeriattan, dinden- haberi olmayan insan, hiç bir şeyden sorumlu değildir" şeklindedir ama yine aynı içtihad; kâfirlerin iman etmekle mükellef olduklarını, ibadet etmekle de mükellef olduklarını, ibadet etmedikleri için ayrıca ceza göreceklerini söyler. Bu iki maddeyi birbirine darp edersek manayı daha iyi anlayabiliriz.

Bu manada, yani İmam Eşari Hazretlerinin içtihadı çerçevesinde Hıristiyanların da cennetlik olabileceği iddiasında bulunanlar yanılmaktadırlar.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
Akıl konusunda ki mukayeseleriniz de bir anlam hatası var.

Eşari ve Maturidi nin Allah'ı bilme yükümlülüğü içtihadını, helal ve haram konularına tevil edemeyiz.

Akıl ile tevhidi anlamak başka, ilahi emirlere itaat bir başka konudur.

Allah (cc) Kur'an da İbrahim (as) kıssasını bize anlatarak; insanlara, akılları ile Kendisinin (cc) bir ve tek olduğunun bulunabileceğini işaret etmiştir.

Ama şeriatinin uygulanması/mesul olunması manasında da bir uyarıcı/uyarı göndermediği toplulukları mesul tutmayacağını bildirmiştir.

İmam Eşari Hazretlerinin içtihatında ki bir madde; "akıl hiç bir şeyi vâcip kılamaz. Akıl, Allah'ı bulabilecek güçte bile olsa, Allah'ı bilmek şer'an vaciptir. Aklen bir vucûbiyyet yoktur. Şeriattan, dinden- haberi olmayan insan, hiç bir şeyden sorumlu değildir" şeklindedir ama yine aynı içtihad; kâfirlerin iman etmekle mükellef olduklarını, ibadet etmekle de mükellef olduklarını, ibadet etmedikleri için ayrıca ceza göreceklerini söyler. Bu iki maddeyi birbirine darp edersek manayı daha iyi anlayabiliriz.

Bu manada, yani İmam Eşari Hazretlerinin içtihadı çerçevesinde Hıristiyanların da cennetlik olabileceği iddiasında bulunanlar yanılmaktadırlar.
doğrudur. Şunları eklemek istiyorum: Hz. Muhammed (sav) Efendimiz Peygamber olarak geldikten sonra peygamberimize tabi almayanlar ümmetine dahil olmayanlar cennete giremeyeceklerini belirtmek isterim. Hz. İsa Peygambere inananlara zaten ben hristiyan demiyorum. Adem Peygaberden beri kitapların değiştiğini ama dinin her zaman İslam olduğu benim inancımdır. Bütün peygamberler aynı dini aynı ALLAH'ı (cc) anlatmışlardır. Biz ademoğulları bu nu musevilik, hristiyanlık diye ayırmışızdır. Ad koymuşuzdur. zebur, tevrat incil ve kuran ALLAH'ın peygamberlerine gönderdiği kitaplardır. Hz. İsa peygamberde "benden sonra gelecek olan peygaberin adı Ahmed'tir." diye bilgilendirmiştir. o ve bütün peygamberler Hz. muhammedin (sav) arkasında Mescidi aksada saf tutmuşlardır. Bu demektirki Hz. Muhammed'in arkasından gitmeyen cennete gidemeyecektir. Akıl ile sorumluluk ise bu dünya imtihan dünyasıdır. Elbet ALLAH bu kadar ince sanatının içerisinde herkezi istediği gibi imtihan etmektedir. Bir insanın hasta iken iyi olmasına 7-10 yıl hacettepede okuyan bir doktorun tek yaptığı ancak dışarıdan vücudu hastalığa karşı vücudun direncini arttırmak, değişik metodlarla yine ALLAH'ın yarattığı vücüt üzerinde çalışmaktadırlar. Aynı şekilde ALLAH bize gerekli olabilicek herşeyimizi yaratıp içimize yerleştirmiştir. Buna akıl da dahil herşey dahildir.
 

sýyah_

New member
Katılım
13 Ağu 2010
Mesajlar
454
Tepkime puanı
222
Puanları
0
Yaş
51
Bİr müslüman insan köpek giren eve melek girmez diye düşünerek yolun kenarındaki zavallı bir köpeğe yardım etmezse aç susuz bırakırsa yanından umursamadan canı vidanı sızlamadan geçerse o müslüman nasıl müslümandır. O insan bir gün aynı o köpek gibi muhtaç olabilir, hiç kimsenin yarına gözünün görmesinin garantisi yoktur. Yaşayacağının da garantisi yoktur. Bütün insanlar aynı adna birlikte imtihan olur. Bir insanın başına bir bela geliyorsa diğer insanlarda o beladan imtihan olmuyor sanmayınız. O insana yardım etmedikleri için imtihan edilmekteler. Belki başına bela gelen kişi belayıda atlatır sabreder, ama biz eğer bana ne diyerek onu sadece ALLAH'la başbaşa bırakıp bu dünyada yaşamıyormuşuz gibi yaparsak ALLAH bizden razı olurmu. Aynı belanın senin benim başıma gelmeyeceği garantimi ? o zaman müslümanlıkta kuran-ı kerimde de bize anlatılanlar Peygamberimizinde bize yaşayışı ile örnek gösterdiği budur. İnsanların birbirine yardım etmeleri, komşunun komşuya, müslümanın müslümana, müslümanın müslüman olmayana, hayvanlara da merhametli davranmaktır. Ana babaya yakın akrabaya ve hasta ziyareti yapmaktır. Örnek bir insan olmaktır. ALLAH'ın rızasını yine onun yarattıkları ile kazanmaktır. Bu dünyada herşey imtihan içindir. Buna yaşadığımız olaylarda dahil Hiç bir şey sebepsiz yaratılmamıştır. ALLAH hepinizden razı olsun.
 
Üst Alt