Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslamda her hırsızlık yapanın eli kesilir mi?

muhammedordusu

New member
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
177
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Web sitesi
www.mucadeleci.com
İslam'da hırsızlığın cezası nedir ?
Bir olayın öncesi, olayın anı ve sonrası vardır. Şimdi batı tarzı yaşam düzeni ile İslami yaşam düzeninin hırsızlık olayına bakışını, olayın önce, anı ve sonrası ile kıyaslayarak karşılaştıralım:
Hırsızlık bir hastalıktır. Buna alışanlar (tıpkı evleri, milyarları olduğu halde dilenmeye devam edenler gibi...). insanlar bir kaç ay yatmakla düzelmez, aksine bu işin kıdemlilerinden cezaevlerinde ders alıp, daha bir bilenmiş olarak cezaevlerinden çıkarlar. Özellikle günümüzde cezaevlerini, kış yaklaştığında küçük bir adi suç işleyerek, kışı geçirmek için kullanan "mevsimcilerin" bulunduğunu düşünürsek, hırsızlığa karşılık cezaevlerinin caydırıcı bir unsur olmadığı görülmüş olur.
Hırsızlık cezası, hırsızlıktan caydırmalıdır. Bu nedenle kimseye torpil, adam kayırma yapmadan tüm seviye-mekandaki insanlara bu ceza uygulanmalıdır. Hz. Resul, zengin bir arabın kızı hırsızlık yapıp ta cezanın kıza uygulanmamasını isteyip, " O ileri gelen birinin kızıdır, cezayı azaltalım" talepleri ile karşılaşınca "Vallahi hırsızlık yapan kızım Fatıma bile olsa yine aynı cezayı veririm" buyururlar.
İslam hırsızlık cezasının uygulanabilmesi için, önce hırsızlığa neden olan olayları (açlık, kıtlık, işsizlik...) ortadan kaldırmayı amaçlar. Bir ülkede açlık, kıtlık, işsizlik varsa, o ülkede hırsızlığın cezası uygulanmaz. Hz. Ömer, kıtlık vakti hırsızlık cezasını yasaklamış, kendilerini aç bırakıp, hırsızlık yapmak zorunda bırakılan hizmetçilere değil, onları o hale düşüren kişiye ceza vermiştir... Halbuki batıyı esas almış düzenlerde, kişi açlık, zaruret, işsizlikten ... dolayı hırsızlık yapsa, cezasını mutlaka görür. O kişiyi o hale düşüren ortam, şartlar göz önünde bulundurulmaz. İslam ise, kişilerin asgari ihtiyaç maddelerini karşılayacak ortamı oluşturup, aç, işsiz...kimse ortada kalmadıktan sonra; toplum, genel itibarıyla derinlemesine ve geniş bir açıdan bilinçlendirilip, eğitildikten sonra, hırsızlık cezasını uygulamaya başlar.
Kısaca, hırsızlık olmadan önce, İslam gerek şartlar, gerek eğitim olarak, hırsızlığa neden olacak durumları ortadan kaldırır.
Hırsızlık olduğunda bakılır ;
  • Eğer hırsız, akıllı, ergen ise (çocuk, deli değilse)
  • Mal belli bir değerin üstünde olursa (sikkeli, halis 10 dirhemin üzerinde olursa...)
  • Mal gizlenmiş iken, evde, iş yerinde... korunan, kapalı bir yerde iken çalınmış ise,
  • Hırsızın, çaldığı malda mülkiyet hakkı yok ise,
  • Mal, kamu malı değilse,
  • Çabuk bozulan et, süt, yaş meyve,... değilse,
  • Eşi, çocuğu, babasının... malı değilse,
  • Mahkemeye başvurmadan önce, mal geri verilip tevbe edilmemiş, uslanılmamış işe,
  • İki şahit var ise veya hırsızın itirafı ile suç kesinleşmiş ise,
Tüm bu şartlar var ise ... hırsızlığın cezası uygulanır.
Batı tarzı adalet sistemine baktığımızda, hırsız çocukta olsa, mal açıkta da olsa, çalınan mal yakın akrabanın da olsa, kamunun veya belli bir değerle sınırlan-dırmadan, az bir değere ( Bir simit, ekmek,... dahil) sahipte olsa, açlık, işsizlik... o kişiyi bu duruma düşüren şartlar gözönüne alınmaksızın, o kişiye ceza verilir.
Peki verilen cezaları kıyasladığımızda İslam'ın mı cezası yoksa batı düzeni bir ceza mı caydırıcılık özelliğine sahiptir?
Hapis cezasının caydırıcı olmadığı, bir otel gibi, kış mevsimlerinin geçirildiği, hırsızlığın ihtisasının yapıldığı mekanlar olduğu ... uzmanlarca itiraf edilen bir durumdur. Hiç bir hırsız bu ortamda aldığı cezadan dolayı pişman olmaz, hırsızlığa niyet edenlerde, bu cezalardan çekinip, hırsızlıktan vazgeçmez. İslam ise verdiği ceza ile hırsızlıktan insanları caydırır. Hele hele, o insan aç, işsiz... değil ise, böyle bir cezayı göze alıp hırsızlığa niyet etmez.
Bir insan düşünelim. Bir emeklinin yeni aldığı 20-30 senelik çalışmasının karşılığı olan parayı, emekli ikramiyesini; aç, işsiz olmadığı halde, kısa yoldan köşeyi dönmek için çalmak amacıyla planlar yapıyor olsun. Bu düşünceler içinde yürürken bir kalabalık dikkatini çekse, yaklaşsa o kalabalığa ve sorsa " ne oluyor?". " Bir hırsıza had cezası uygulanıyor" cevabını alsa ve şu manzarayı seyretse: Bir hırsızın eli kesilmek üzeridir... ve kesilir... Acaba bu hırsız adayı, yaptığı planları mı yoksa niyetini mi yeniden gözden geçirir. Sağ koluna bakıp, aç olmadığı, işsiz gez-mediği hayatını, aldığı İslami eğitimi, şartları... düşünüp, hırsızlık niyetinden vazgeçmez mi acaba ?...
Özetle, İslam gerek eğitim, gerek emirler ( dayanışma, yardımlaşma, zekat, komşu hakları, kul hakkı...), gerekse açlık, kıtlık, işsizlik ... şartlarını göz önüne alıp, hırsızlığın olmayacağı bir ortamı hazırlamaya çalışır. Yine hırsızlık olursa, belli şartları arar ( gizlenmiş, belli bir değerin üstünde, şahit...), tüm bunlar varsa, o adi hastalığın yayılmasına engel olacak, en katı ve caydırıcı cezayı verir ki, insanlar niyetleri bazında bile olsa, böyle bir şeye tenezzül etmesin.
Batı tarzı cezalandırmada ise, kişiyi hırsızlığa sürükleyen şartlara, olayın nedenlerine ve hırsızlığın olduğu andaki şartlara bakılmaksızın, asıl suçlular aranmadan, hırsıza bir ceza verilir ve bu cezada genellikle caydırıcı olmaktan uzaktır.
Namuslu, iffetli, helal kazanç, temiz bir ahlak, tatmin olmuş bir kalp ve müreffeh, huzur dolu bir ruh hali, birbirini seven koruyan, dayanışma içinde yaşayan bir toplum... ve huzurun olmadığı, harama bulaşmış, kan, rüşvet, hırsızlık, intihar ve bunalım içinde, cinnet olma noktasına gelmiş, ahlaksız, homo-lezbiyen bir toplum... Aza kanaat, çoğa helal ile ulaşmaya çalışanlar topluluğu ve elindeki ile yetinmeyip daima daha fazlasına, gayri ahlaki, her türlü yol ile ulaşmaya çalışan, dünyasını hırs bürümüş, ahireti bedbaht olmuş insanlar topluluğu...
Biri İslam, diğeri gayri İslam yaşam tarzı... Biri cennete, diğeri cehenneme götürüyor. Seçim ise bizim...

www.islamustundur.com
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Arapça bir çok kavram esnek olduğu için bir çok anlama geliyor.
Örneğin daraba kelimesi
daraba; vurmak
daraba;uzaklaştırmak
daraba;misal vermek
Ayetn siyak ve sibakını ve kuranın bütüünlüğünüde devre dışı bırakarak bir ayetteki daraba kelimesini vurmak diye alırsak bu bizi yanıltır.Bu takdirde kadınları dövmeyi din sayan cahiliye mantıığını farkında olmadan nisa 34 te kurana sokmuş oluruz
Öyle hemen el keselim demekle bu iş bitmiyor
yumurta çalanla banka soyana aynı cezamı uygulanacak. O takdirde bu adaletsizlik olmaz mı ? Hatta ihtiyacı için ekmek çalanlar ne olacak
Bir kere çaldı 1 elini kestik. İkinci kere çalarsa ikinci elinimi keseceğiz.Üçüncüde dördüncüde ne olacak ayaklarını mı kesecez ?
Varsayalım ki adamın elini kestik. Peki bu adam ailesine nasıl bakacak.Devlet mi bunun ailesini geçimini sağlayacak.Bu takdirde devlete gereksiz yere külfet gelmiş olmazmı.Ayrıca ben o kadar tembel adam biliyorum ki sırf çaılşammak için elinin kesilmesine bile razı olur Nasıl olsa devlet bana bakacak diye.
Niçin ayette bu ayrıntılar yok.
Hiç kimse kusura bakmasın ama bu ayrıntılarıda biz belirleriz diyemez. Niye diyemez.Zira Allah teala buna fırsat vermiyor.
Bakara 178 Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfe göre ve affedene en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabbinizden size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır.
Nur 2- Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan azaba şahit olsun.
Şimdi düşünelim ? El koparmak 100 değnekten daha az bir azab mı ?Madem el koparmak uygulanacaksa neden aynı nur 2 de olduğu gibi milletin ortasında uygulanması istenmiyor. Niçin Allah acıyacağınız tutmasın demiyor
Ayetin devamını nereye koyacağız
39- Kim yaptığı haksızlıktan sonra tevbe eder, halini düzeltirse, şüphesiz Allah, onun tevbesini kabul eder. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir.
Adamın elini kestik attık. Tevbe etme şansımı kaldı ?
Kuran'da yed kelimesini incelersek bunun maddi gücü simgelediğini görebiliriz. Hem de yine beşinci surede:
05:64 Bir de Yahudiler: "Allah'ın eli ( YEDÜLLAHİ ) bağlıdır." dediler ve dedikleri yüzünden elleri bağlandı ve la'netlendiler. Hayır, O'nun iki eli de açıktır, dilediği gibi nimet veriyor. Andolsun ki, sana Rabbinden indirilenler, onlardan birçoğunun azgınlığını küfrünü artıracaktır. Bununla birlikte, aralarına kıyamete kadar sürecek olan bir düşmanlık ve kin bıraktık. Her ne zaman savaş için bir ateş tutuşturdularsa, Allah onu söndürdü. Onlar yeryüzünde bozgunculuk için koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.
Ellerin açık olması cömert olmak demektir. Ellerini kesin hükmü de birçok anlam içerebilir: hırsızların çalmasını engelleyin, çaldıklarından harcayın veya çaldıklarını iade edin.
Tebbet yeda ebiy lehebiv ve tebb
111:01 MALİ GÜCÜ YOK OLSUN Ebru Leheb'in; zaten YOK OLDU!
111:02 Ne MALI kurtardı onu ne de KAZANDIĞI.

تب (tebbe) : kesmek, kısaltmak; yok olmak; kaybolmak.
Yok olan da Ebu Leheb'in eli değil mali gücüdür.
5:38 ayetinde Diyanet'in çevirdiği gibi ibret kelimesi geçmemektedir. Bazı çevirmenlerin de kelepçek olarak çevirdiği "nekale" kelimesi "örnek" anlamına gelir. Kuran'da bir ayette daha geçer:
Fe cealnaha nekalel li ma beyne yedeyha ve ma halfeha ve mev'ızatel lil müttekıyn
02:66 Biz bunu, hadiseyi bizzat görenlere ve sonradan gelenlere bir ibret dersi, müttakîler için de bir öğüt vesilesi kıldık.

Ceza kelimesi ise bir şey karşılığında yapılan BENZER karşılıklar için kullanılır. Ödül, ceza, karşılık anlamlarına gelir.
fe in kateluküm (SİZİNLE SAVAŞIRLARSA / SİZİ ÖLDÜRÜRLERSE) faktüluhüm (ONLARLA SAVAŞIN / ONLARI ÖLDÜRÜN) * kezalike ceazül kafirın
02:191 Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onlara savaş açın. İşte kâfirlerin CEZASI böyledir.

Vellezıne kesebüs seyyiati cezaü seyyietim bi misliha
10:27 KÖTÜLÜK YAPANLARA GELİNCE, KÖTÜLÜĞÜN CEZASI MİSLİ İLEDİR. Onları zillet kaplayacaktır. Onları Allah'a karşı koruyacak hiç kimse yoktur. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Ve cezaü seyyietin seyyietüm mislüha
42:40 BİR KÖTÜLÜĞÜN CEZASI, ONA DENK BİR KÖTÜLÜKTÜR. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.

مٿل (mislun) : benzerlik; benzer, benzeş; müşabih, birbirine yakın; benzerlik; eşit, musavi.
5.38inci ayette yapılan suça karşılık olarak hırsızın mali gücünü keseceğiz. Hırsızlık el kesiminin cezası olamaz çünkü bunlar birbirine denk değil. El kol kesmek 42:40 ve 10:27 ayetlerini dikkate almamaktır.


Aslında Kuran'da örnek bir hırsızlık hadisesi de geçmiş, bakalım cezası neymiş:
12:74 (Yusuf'un adamları) dediler ki: Peki, siz yalancıysanız bunun (HIRSIZLIĞIN) cezası nedir?
12:75 "Onun cezası, kayıp eşya, kimin yükünde bulunursa işte o, onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız" dediler.

Bu kıssalar Kuran'a boş yere konulmamıştır:
12:07 Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde, (almak) isteyenler için ibretler vardır.
12:111 Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır.



Sanirim bir önceki soruyun cevabida var.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
KURANDA KA TA A KAVRAMI

Bakara 27 الذين ينقضون عهد الله من بعد ميثاقه ويقطعون ما أمر الله به أن يوصل ويفسدون في الأرض أولئك هم الخاسرون
27- Onlar ki, söz verip andlaştıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar. Allah'ın birleştirmesini emrettiği( anlaşmayı) keserler ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. İşte zarara uğrayanlar onlardır.

Bakara 166 إذ تبرأ الذين اتبعوا من الذين اتبعوا ورأوا العذاب وتقطعت بهم الأسباب
166- O zaman kendilerine uyulan kimseler, azabı görerek kendilerine uyanlardan kaçıp uzaklaşmışlar ve aralarındaki bütün bağlar kopmuştur.

Al-i Imran 127 ليقطع طرفا من الذين كفروا أو يكبتهم فينقلبوا خائبين
127- (Allah bu yardımı) inkâr edenlerden bir kısmını kessin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler (diye yaptı).

Maide 33 إنما جزاء الذين يحاربون الله ورسوله ويسعون في الأرض فسادا أن يقتلوا أو يصلبوا أو تقطع أيديهم وأرجلهم من خلاف أو ينفوا من الأرض ذلك لهم خزي في الدنياول 07;م في الآخرة عذاب عظيم
33- Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır.

Maide 38 والسارق والسارقة فاقطعوا أيديهما جزاء بما كسبا نكالا من الله والله عزيز حكيم
38- Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık Allah'dan bir ceza olarak ellerini kesin. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.

Enam 45 فقطع دابر القوم الذين ظلموا والحمد لله رب العالمين
45- Böylece zulmeden kavmin kökü kesildi. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun.

Enam 94 ولقد جئتمونا فرادى كما خلقناكم أول مرة وتركتم ما خولناكم وراء ظهوركم وما نرى معكم شفعاءكم الذين زعمتم أنهم فيكم شركاء لقد تقطع بينكم وضل عنكم ما كنتم تزعمون

94- Bugün, sizi ilk defa yarattığımız zamanki gibi yapayalnız huzurumuza geldiniz, size verdiğimiz herşeyi arkanızda bıraktınız. Allah'ın size göre ortağı olduklarını iddia ederek yardımlarına, şefaatlarına güvendiğiniz ortakları yanınızda görmüyoruz. Aranızdaki bütün bağlar artık kesilmiş, güvendiklerinizin hepsi kaybolup gitmiştir.

Araf 72 فأنجيناه والذين معه برحمة منا وقطعنا دابر الذين كذبوا بآياتنا وما كانوا مؤمنين
72- Onu ve onunla beraber olanları rahmetimizle kurtardık ve âyetlerimizi yalanlayıp da iman etmeyenlerin kökünü kestik.
Araf 124 لأقطعن أيديكم وأرجلكم من خلاف ثم لأصلبنكم أجمعين
124- "Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, sonra da bilin ki, sizi astıracağım

Araf 160 وقطعناهم اثنتي عشرة أسباطا أمما وأوحينا إلى موسى إذ استسقاه قومه أن اضرب بعصاك الحجر فانبجست منه اثنتا عشرة عينا قد علم كل أناس مشربهم وظللنا عليهم الغمام وأنزلنا عليهم المن والسلوى كلوا من طيبات ما رزقناكم وما ظلمونا ولكن كانوا أنفسهم يظلمون
160- Biz onları oniki kabileye ayırdık. Ve kavmi kendisinden su istediği zaman Musa'ya, elindeki asâ ile taşa vur, diye vahyettik, vurunca hemen o taştan oniki pınar akmaya başladı. Halkın her biri su alacağı yeri iyice öğrendi. Bulutu da üzerlerine gönderdik, gölgeledik. Onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak ihsan ettiğimiz nimetlerin temizinden yiyiniz, dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, lakin kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Enfal 7 وإذ يعدكم الله إحدى الطائفتي 06; أنها لكم وتودون أن غير ذات الشوكة تكون لكم ويريد الله أن يحق الحق بكلماته ويقطع دابر
7. İşte o zaman Allah size iki taifeden (kervan veya kureyş ordusundan) birini vaad ediyordu ki, sizin olacaktı. Siz ise arzu ediyordunuz ki, şanı ve şerefi olmayan şey (kervan) sizin olsun. Halbuki Allah, âyetleriyle hakkı yerine oturtmak ve kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu.

Tevbe 110 لا يزال بنيانهم الذي بنوا ريبة في قلوبهم إلا أن تقطع قلوبهم والله عليم حكيم
110- Onların kurmuş oldukları bu türlü binalar, kalpleri parça parça olmadıkça, kalblerinde bir nifak düğümü olup kalacaktır. Allah, alîmdir, hakîmdir

Ynus 27 والذين كسبوا السيئات جزاء سيئة بمثلها وترهقهم ذلة ما لهم من الله من عاصم كأنما أغشيت وجوههم قطعا من الليل مظلما أولئك أصحاب النار هم فيها خالدون
27- Kötülük kazanmış olanlara gelince, kötülüğün cezası, misli kadardır. Ve onları bir aşağılık ve eziklik kaplar. Onlar için Allah'dan başka hiçbir kurtarıcı yoktur. Yüzleri karanlık geceden bir parçaya bürünmüş gibidir. İşte onlar cehennem ehlidir. Orada ebedî kalacaklardır.

Hud 81 قالوا يالوط إنا رسل ربك لن يصلوا إليك فأسر بأهلك بقطع من الليل ولا يلتفت منكم أحد إلا امرأتك إنه مصيبها ما أصابهم إن موعدهم الصبح أليس الصبح بقريب
81- Melekler dediler: "Ey Lut! Şundan emin ol ki, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla zarar veremezler. Sen, gecenin bir kısmı olunca ailenle birlikte hemen buradan çık git. İçinizden hiç kimse geri kalmasın, eşin başka. Çünkü ona da onlara gelecek olan musibet gelecektir. Haberin olsun, helâk zamanları sabah vaktidir. Zaten sabah yakın değil mi?"
Yusuf 31 فلما سمعت بمكرهن أرسلت إليهن وأعتدت لهن متكأ وءاتت كل واحدة منهن سكينا وقالت اخرج عليهن فلما رأينه أكبرنه وقطعن أيديهن وقلن حاش لله ما هذا بشرا إن هذا إلا ملك كريم
31. Azizin karısı, onların gizliden gizliye dedikodu yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi ve onlara mükellef bir sofra hazırladı. Her birine bir bıçak verdi, beri taraftan da Yusuf'a "çık karşılarına" dedi. Görür görmez hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler ve ellerini kestiler. Dediler ki: "Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, olsa olsa yüce bir melektir."
Rad 4 وفي الأرض قطع متجاورات وجنات من أعناب وزرع ونخيل صنوان وغير صنوان يسقى بماء واحد ونفضل بعضها على بعض في الأكل إن في ذلك لآيات لقوم يعقلون
4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar vardır. Üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar vardır ki, hepsi bir tek su ile sulanır. Halbuki meyvelerinde birini öbürüne üstün kılıyoruz. Aklı eren bir kavim için bunda muhakkak ibretler vardır
Rad 25 والذين ينقضون عهد الله من بعد ميثاقه ويقطعون ما أمر الله به أن يوصل ويفسدون في الأرض أولئك لهم اللعنة ولهم سوء الدار
25. Allah'ın ahdini misak ile belgeledikten sonra bozanlar ve Allah'ın birleştirilmesini emrettiği bağlantıları koparanlar ve yeryüzünü bozguna verenler varya, işte lanet olsun onlara! Ve yurdun kötüsü de onlaradır.

Rad 31 ولو أن قرءانا سيرت به الجبال أو قطعت به الأرض أو كلم به الموتى بل لله الأمر جميعا أفلم ييئس الذين ءامنوا أن لو يشاء الله لهدى الناس جميعا ولا يزال الذين كفروا تصيبهم بما صنعوا قارعة أو تحل قريبا من دارهم حتى يأتي وعد الله إن الله لا يخلف الميعاد
31. Bir Kur'ân ki, onunla dağlar yürütülse veya onunla yer parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa (inkarcılar yinede inanmaz). Fakat emir bütünüyle Allah'ındır. İman edenler, kâfirlerden ümit kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette insanların hepsine toptan hidayet buyururdu. O küfürde direnenlerin kendi sanatlarıyla başlarına musibet inip duracak, ya da yurtlarının yakınına konacak. Nihayet Allah'ın vaadi gelecek. Muhakkak ki, Allah vaad ettiği zamanı şaşırmaz.

Hicr 65 فأسر بأهلك بقطع من الليل واتبع أدبارهم ولا يلتفت منكم أحد وامضوا حيث تؤمرون
65- "Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü ve sizden kimse ardına bakmasın; istenen yere gidin."

Enbiya 93 وتقطعوا أمرهم بينهم كل إلينا راجعون
93- Ama insanlar din konusunda aralarında bölüklere ayrıldılar ama, hepsi bize döneceklerdir

Hac 15 من كان يظن أن لن ينصره الله في الدنيا والآخرة فليمدد بسبب إلى السماء ثم ليقطع فلينظر هل يذهبن كيده ما يغيظ
15- Allah'ın ona dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse hemen yukarıya bir ip uzatsın, sonra nefesini kessin de baksın bu hilesi kendisini öfkelendiren şeyi giderecek mi?
Hac 19 هذان خصمان اختصموا في ربهم فالذين كفروا قطعت لهم ثياب من نار يصب من فوق رءوسهم الحميم
19- Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. kafirler için ateş parçalarından elbiseler vardır. Başlarının üstünden kaynar su dökülür

Müminun 53 فتقطعوا أمرهم بينهم زبرا كل حزب بما لديهم فرحون
:53. Ne var ki insanlar kendilerine emredileni aralarinda parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan ile sevinip böbürlenmektedirler

Ankebut 29 أئنكم لتأتون الرجال وتقطعون السبيل وتأتون في ناديكم المنكر فما كان جواب قومه إلا أن قالوا ائتنا بعذاب الله إن كنت من الصادقين
29 siz, ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?" Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: "Doğru söyleyenlerden isen Allah'ın azabını getir bize!"

Muhammed 15 مثل الجنة التي وعد المتقون فيها أنهار من ماء غير ءاسن وأنهار من لبن لم يتغير طعمه وأنهار من خمر لذة للشاربين وأنهار من عسل مصفى ولهم فيها من كل الثمرات ومغفرة من ربهم كمن هو خالد في النار وسقوا ماء حميما فقطع أمعاءهم
15- Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır. Bunların durumu, ateşte ebedî olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu?

Muhammed 22 فهل عسيتم إن توليتم أن تفسدوا في الأرض وتقطعوا أرحامكم
22- Demek siz iş başına gelecek olursanız yeryüzünde bozgunculuk çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarınızı koparacaksınız öyle mi?

Hasr 5 ما قطعتم من لينة أو تركتموها قائمة على أصولها فبإذن الله وليخزي الفاسقين
5. Hurma ağaçlarından her hangi bir şey kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyle ve O'nun, yoldan çıkanları cezalandırması içindir

Hakka 46 ثم لقطعنا منه الوتين
46- Sonra da onun şah damarını keser atardık
Görüldüğü gibi kataa kavramı organ kesme dışında da bir çok anlama geliyor.
İlişkileri kesmek
Yapılan anlaşmayı bozmak
parça, bölüm
Uzaklaşma
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Duhacım, el kesmek demeyelim de elini kesmek diyelim şuna,
Biliyorsun ki islamın ana fikri irade ve imtihandır,
sen kişinin elinden iradesini ve imtihanını (ki elini kestiğin zaman birkez daha helal-haram işleme fiilini gerçekleştiremeyeceği için o insanı direkt melekleştirmek demektir, Allah kulundan melekleşmeyi istemez, bu imtihanı ortadan kaldırır çünki)
Şimdi,
Olaya birde şöyle bakalım,
Hiç sevmediğiniz ve size devamlı zararı dokunan biri size geliyor, siz buna çare arıyorsunuz, ben de dedimki, bir vesile ile o adamın ayağını kes..
Gidip testere bıçakla adamın ayağını kesecek değilsiniz herhalde, burada kes kelimesi mecasidir..
Öyleyse, hırsızlık yapan birinin elini kesmek.. Ona o işten el çektirmek.. Bazı yaptırımlar uygulayarak ve onun hırsızlık yapmayacağı bir ortamı hazırlayarak, o insanı da hırsızlık yapmayacak bir karaktere ulaştırarak, hırsızlıktan elini kesmek mi mantıklı ve vahye uygundur, yoksa, bir insanı milletin gözünde devamlı hırsız gösterecek elini kesme damgasıyla halkın arasında dolaştırmak mı?
Zina yapan birini bile hapsederken ve tövbeye getirip, Allah'ın göstereceği bir yol ile onu affederken..
Hırsızın elinin kesip onu irade ve imtihandan muaf hale getirmek..
Hele hele dünyanın küçük bir köy haline geldiği ve islam düşmanlarının açığımızı aradığı bir çağda bu uygulama ile hem kafire koz verip ve hem de islamı kan akıtan bir din olarak lanse edip, islama ilgi duyanları bu şekilde korkutmak..
İnanın hiçte hak gibi durmuyor..
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Duhacım, el kesmek demeyelim de elini kesmek diyelim şuna,
Biliyorsun ki islamın ana fikri irade ve imtihandır,
sen kişinin elinden iradesini ve imtihanını (ki elini kestiğin zaman birkez daha helal-haram işleme fiilini gerçekleştiremeyeceği için o insanı direkt melekleştirmek demektir, Allah kulundan melekleşmeyi istemez, bu imtihanı ortadan kaldırır çünki)
Şimdi,
Olaya birde şöyle bakalım,
Hiç sevmediğiniz ve size devamlı zararı dokunan biri size geliyor, siz buna çare arıyorsunuz, ben de dedimki, bir vesile ile o adamın ayağını kes..
Gidip testere bıçakla adamın ayağını kesecek değilsiniz herhalde, burada kes kelimesi mecasidir..
Öyleyse, hırsızlık yapan birinin elini kesmek.. Ona o işten el çektirmek.. Bazı yaptırımlar uygulayarak ve onun hırsızlık yapmayacağı bir ortamı hazırlayarak, o insanı da hırsızlık yapmayacak bir karaktere ulaştırarak, hırsızlıktan elini kesmek mi mantıklı ve vahye uygundur, yoksa, bir insanı milletin gözünde devamlı hırsız gösterecek elini kesme damgasıyla halkın arasında dolaştırmak mı?
Zina yapan birini bile hapsederken ve tövbeye getirip, Allah'ın göstereceği bir yol ile onu affederken..
Hırsızın elinin kesip onu irade ve imtihandan muaf hale getirmek..
Hele hele dünyanın küçük bir köy haline geldiği ve islam düşmanlarının açığımızı aradığı bir çağda bu uygulama ile hem kafire koz verip ve hem de islamı kan akıtan bir din olarak lanse edip, islama ilgi duyanları bu şekilde korkutmak..
İnanın hiçte hak gibi durmuyor..


MAİDE / 33. ayet-i kerime İnnemâ cezâûllezîne yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fil ardı fesâden en yukattelû ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev minel ard(ardı), zâlike lehum hızyun fîd dunyâ ve lehum fîl âhırati azâbun azîm(azîmun).

Allah ve O’nun Resûl’üyle harbedenlerin ve yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyadaki rezilliğidir. Ve ahirette ise onlara büyük bir azap vardır.



Burdaki ceza inkar edenlere. Başka hangi surede geçiyordu bulamadım. Yalnız Arapçadan yeniden dikkatli çevirilmesi gerekiyor sanırım.
</I>
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
MAİDE / 33. ayet-i kerime İnnemâ cezâûllezîne yuhâribûnallâhe ve resûlehu ve yes’avne fil ardı fesâden en yukattelû ev yusallebû ev tukattaa eydîhim ve erculuhum min hılâfin ev yunfev minel ard(ardı), zâlike lehum hızyun fîd dunyâ ve lehum fîl âhırati azâbun azîm(azîmun).

Allah ve O’nun Resûl’üyle harbedenlerin ve yeryüzünde fesat ve bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ve ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyadaki rezilliğidir. Ve ahirette ise onlara büyük bir azap vardır.



Burdaki ceza inkar edenlere. Başka hangi surede geçiyordu bulamadım. Yalnız Arapçadan yeniden dikkatli çevirilmesi gerekiyor sanırım.
</I>


Yıldız kardeş, ayeti birde siyak ve sıbakıyla okumakta fayda vardır, görülecektir ki islam insanı her halükarda yaşatmak için çaba sarfeder..


5:32 Bunun için İsrail oğullarına şunu yazdık: Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. Elçilerimiz onlara apaçık delillerle geldiler. Buna rağmen onların çoğu hemen sonra yeryüzünde azgınlık yapmaya başladılar. 5:33 ALLAH ve elçisi ile savaşan ve yeryüzünde bozgunculuk için uğraşanların cezası: Öldürülmeleri veya asılmaları, veya el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, veya yerlerinden sürülmeleridir. Bu, dünyada görecekleri bir aşağılanma. Ahirette ise büyük bir ceza var. 5:34 Kendilerini yakalamadan önce tevbe edenler başka. Bilesiniz ki ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir. 5:35 İnananlar ALLAH'ı dinleyin, O'na ulaşmak için yol arayın ve O'nun yolunda cihada edin ki başarasınız.
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
İran devletini ele aldığımızda çok fazla el kesilmekde. Size göre bu olaylarda yönetiminde suçu yok mu?
Dediğiniz gibi bu işin sebeplerini araştırmak gerekiyor. Devlet yönetimi de suçlu konumdaysa, yönetimden alınması mı gerekiyor? Bir çetenin dağıtılması söz konusu ise yönetiminde dağıtılması söz konusu oluyor. Kafam karıştı. :(
 

mukatta

New member
Katılım
3 Nis 2008
Mesajlar
32
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
47
Bu tip ceza emri olan ayetlerden hemen sonra dikakt ederseniz hep "tevbe edenler başka. Bilesiniz ki ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir" şeklinde ayetler vardır.

"Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur" şeklindeki ayette de bu cezaların hükmünün çok çok çok dikkatli bir şekilde verilmesi gerektiğine işarettir.

Yani zalimler yüzünden aç bırakılan bir insanın bakkaldan ekmek çalması asla el kesme cezası gerektirmez.
Unutmamak gerekirki Şeriat cezalarının hepsinin uygulanması,
anca o toplumda şeriat tam ve gerçek manasıyla uygulanıyor ise mümkündür.

Zekat verme,
faiz yememe,
fakiri gözetme,
kul hakkı yememe gibi kavramlara uzak olan bir toplumda,
bu tür cezalar uygulanması adil olmaz.
Fakirleştirilen bir topluma böyle ceza verilemez.Aksine o toplumu fakirleştiren
sosyal adaleti sağlayamayan yöneticilerine bu cezanın verilmesi düşünülebilir.
İslamın tüm kurallarının uygulandığı bir toplumda kimse hırsızlık yapmaz zaten.
 

mukatta

New member
Katılım
3 Nis 2008
Mesajlar
32
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
47
Değerli kardeşim, o zaman Şeriat bir ütopya olmaz mı? ...
Hem fakirlik bir sınav değil mi?

Muhabbetle

Hayır ütopya olmaz.Sadece tüm şeriat kurallarının uygulandığı bir toplumda bu ceza uygulanabilir diyorum.

fakirlik sınav olabilir ama hangi fakirlik?
Fakir doğanlar var.Afrika var, Afganistan var?
Ordaki çocukların bir günahı yokki henüz? Buna sınav denmez?
Yöneticilerinin Zulümü denir.
 

Zadul_Mead

New member
Katılım
28 Haz 2008
Mesajlar
74
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
41
Bismillahirrahmanirrahim


Erkek ve kadın hırsızın, irtikâb ettikleri şeye karşı bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah, Azîz'dir, Hakîm'dir. (Maide : 38)

HIRSIZA NE TELKİN EDİLİR?

Ebu Ümeyye el Mahzûmî (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v)’e bir hırsız getirildi suçunu itiraf ediyordu fakat yanında çaldığı mal yoktu. Rasûlullah (s.a.v) ona: “Senin çaldığını sanmıyorum” dedi. Hırsızda: “Evet ben çaldım” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Bunu götürün elini kestikten sonra tekrar geri getirin” buyurdu. Adamı götürdüler elini kestikten sonra Rasûlullah (s.a.v)’in huzuruna getirilince, Rasûlullah (s.a.v) ona: “Allah’tan bağışlamasını isterim ve ona yönelirim de” buyurdu. Adam da: “Aynı şekilde Allah’tan bağışlanmamı ister ve ona yönelirim” dedi. Rasûlullah (s.a.v)’de: “Allah’ım onun tevbesini kabul et” diye dua etti. (İbn Mâce, Hudûd: 28)

MALI ÇALINAN KİŞİ HÂKİM HUZURUNDA HIRSIZI BAĞIŞLAYABİLİR Mİ?

4795- Safvan b. Ümeyye (r.a)’den rivâyete göre, bir adam Safvan b. Ümeyye’nin hırkasını çalmıştı. Rasûlullah (s.a.v)’in huzuruna götürüldü de Rasûlullah (s.a.v) adamın elinin kesilmesini emretti. Safvan: “Ey Allah'ın Rasûlü! ben dâvamdan vazgeçtim” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): “Ey Ebu Vehb, adamı huzuruma getirmezden önce vazgeçseydin ya!” buyurdu ve elini kestirdi. (İbn Mâce, Hudûd: 28; Dârimi, Hudud: 6)

EL KESME NE KADAR MAL ÇALMAKLA GERÇEKLEŞİR

Ravi
Ümmü`l-mü`minîn Âişe
Hadis
Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem`in: Hırsızın eli rubû` dînar (üç dirhem) ve daha ziyâde kıymette bir mal çaldığı zaman kesilir, buyurduğu rivâyet olunmuştur. Sahih Buhari hudud )



Abdullah b. Ömer (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v) üç dirhem değerindeki bir kalkanı çalan kimsenin elini kesmişti.” (Ebû Davud, Hudud: 11; İbn Mâce, Hudud: 22)

Abdullah b. Ömer (r.a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v) beş dirhem değerindeki bir kalkanı çalan kimsenin elini kesmişti.” (Ebû Davud, Hudud: 11; İbn Mâce, Hudud: 22)

Katade (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes’ten işittim şöyle diyordu. Ebu Bekir’in halifeliği döneminde bir adam değeri beş dirhem olan bir kalkan çalmıştı da eli kesilmişti. (Nesâi rivâyet etmiştir.)

AĞAÇTAN MEYVE ÇALINIRSA EL KESİLMEZ

4871- Amr b. Şuayb babasından ve dedesinden naklederek şöyle der: Rasûlullah (s.a.v)’e, “Ne kadar miktardan el kesilir?” diye soruldu. O da şöyle buyurdu: “Ağaçtan çalınan meyve sebebiyle el kesilmez, toplandığı yerden meyveleri götürürse ve değeri de bir kalkan miktarına ulaşırsa o zaman el kesilir. Dağda yayılan hayvanın çalınmasından da el kesilmez. Ahırdaki çalınan hayvanın bedeli kalkan miktarına ulaşırsa o zaman el kesilir.” (Ebû Davud, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 28)

NE KADAR MEYVE ÇALINIRSA CEZASI NEDİR


Abdullah b. Amr (r.a)’dan rivâyete göre, Müzeyne kabilesinden bir adam Rasûlullah (s.a.v)’e gelerek şöyle sordu: “Ey Allah'ın Rasûlü! Dağ başında yayılan davarı çalan kimse hakkında ne dersin?” Rasûlullah (s.a.v)’de: “Çaldığının iki mislini verir ve ayrıca bir ceza (te’dib) daha verilir. Yayılan hayvanların çalınmasından dolayı el kesmek yoktur. Ancak ağıla ve ahıra girdikten sonra çalar ve değeri de bir kalkan bedeline ulaşırsa eli kesilir. Kalkan bedeline ulaşmazsa çaldığının iki katını öder ve değneklenir” buyurdu. Adam: Ağaçtaki meyveleri çalan kimsenin durumunu sordu. Rasûlullah (s.a.v)’de şöyle buyurdu: “Kopardığı meyvenin iki katını öder ve değneklenir, koparılmamış meyveyi çalanın eli kesilmez. Toplandığı yerden ve kurutma yerinden çalınmışsa ve bedeli de bir kalkan bedeline ulaşıyorsa o zaman el kesilir. Kalkan bedeline ulaşmayan hırsızlıklarda ise çaldığının iki katı ödettirilir ve bir de değneklenir.” (Ebû Davud, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 28)

EL KESMEYİ GEREKTİRMEYEN ŞEYLER

Rafi b. Hadîc (r.a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu: “Ağaçtan koparılan meyve ve ağaçlarda bulunan sakız (püs) çalımından dolayı el kesilmez.” (Ebû Davud, Hudud: 12; İbn Mâce, Hudud: 27)

Emanete Hıyanetlik Eden, Açıktan Gasbeden ve Yankesicilik Yapan Hırsız Değildir

Bu bakımdan, hıyanetlik eden, gasbeden ve yankesicilik ya­pan hırsız sayılmamıştır. Bunlardan hiçbirisine, her ne kadar ta'zir cezası verilse de el kesme cezası verilmez. Câbir (r.a.) 'den rivayet olunduğuna göre; «Nebi aleyhisselâm şöyle buyurmuş­tur : «Emanete hıyanetlik edene, açıktan gasbedene ve el çabuk-Iuğuyla mal aşırana el kesme cezası yoktur.» (Hadisi Tirmizî, Nesaî, Ebû Dâvûd, îbn Mâce, Hâkim ve Beyhaki rivayet etmiş, Tirmizî ve İbn Hibbân sahihlemişlerdir.)

İbn Kayyım şöyle demiştir: «Üç dirhemde hırsızın elinin ke-silmesi, yankesici ve açıktan gasbedenin ise bırakılmasına ge­lince; bütün bunlar, Şari'in tam olan hikmetinden bir parçadır. Şüphesiz, hırsızdan malı saklamak mümkün değildir. Çünkü hır­sız, duvarı deler, saklı yeri açar, kilidi kırar. Mal sahibinin üç dirhemden fazlasını hırsızdan koruması mümkün değildir. Şa­yet elini kesmek meşru olmasaydı, insanlar birbirlerinin malla­rını çalar, zarar büyür, hırsızlık belası şiddetienirdi. Yankesici ile gaspçı bunun tersinedir. Gaspçı, insanların gözü önünde, açık­tan mal alandır ki, insanların bunu elleriyle yakalamaları ve mazlumu bundan korumaları mümkün olup Hakim'in yanında da şahidlik yaparlar. Yankesici ise, mal sahibini ve diğerlerini gafil avlayarak mal alandır. Bu tip mal aşırma, yankesicinin çarpmasını mümkün kılacak biçimde mal sahibinin gevşekliğin­den kaynaklanmaktadır. Mal sahibinin malım iyi muhafaza et­mesi ve uyanık olması halinde yankesicilik olmaz. O balamdan bu hırsızlık gibi değildir. Bilakis emanete hıyanet etmeye daha çok benzemektedir. Yine yankesici, çok kerre hırsız gibi, korun­muş olmayan yerden mal alır. Seni gafil avlar, malını korumak­tan gafil olduğunda ve dalgın durumda iken seni çarpar. Bun­dan ise çoğu kez korunmak mümkündür. Bu durumda, yan ke­sici açıktan mal aşırana benzemektedir. Gasp edene gelince; bun­daki durum da açıktır. Gaspçının elinin kesilmemesi açıktan malaşırandan daha evlâdır. Ancak bu kötülükleri önlemek için bu suçlan işleyenleri dövmek, ceza vermek, uzun zaman hapset­mek, para cezasuıa çarptırmak caizdir.»

Allah azze ve celle Kur an,ı kerimde bu hükmü bildiriyormu bildiriyor Allah ın Rasülü s a v bu hükmü uygulamışmı evet uygulamıştır Sahabe bu hükmü uygulamışmıdır evet uygulamıştır Ehli sünnet alimleri bu konuda icma etmişmidir evet etmiştir Hırsızın eli kesilir ve ne kadar mal çaldığında eli kesilir ve neyi çalarsa eli kesilmez bunları Allah rasülü s a v sahih hadislerinde bizlere bildirmiştir Ey mealci zihniyet kendi heva ve aklınız size kalsın Bize Kur an ve Sünnet yeterli nassın önüne aklını gecirenler kendi caplarında bir doğruya vardıklarını zannediyorlar ama hevalarına yenik düştüklerinin farkında değiller Allah sizi ıslah etsin Gelin Allah a ve Rasülüne Gelin Kitaba ve Sünnet e artık bırakın Allah ın ayetlerini kendi heva ve arzunuza göre yorumlamayı ve artık bırakın kibirlenmeyi Kitaba ve sünnete teslim olun ancak böylece doğru yolu bulmuş olursunuz Kitap ve sünnetten yüz ceviren artık kendisi dalalettedir ? Kurtuluş ancak her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah ın yardımı iledir ?

" Her kim, HUDA kendisine beyan olunduktan sonra, peygambere muhalefet eder ve mü'minlerin yolundan başka bir yola tabi otursa, onu döndüğü o yola bırakır ve onu cehenneme sokarız, orası ne kötü bir gidiş yeridir "
NİSA : 115.AY.





Sallallahu Teâla alâ Muhammedin ve alâ A'lihi ve Sahbihi ecmaîn.



VE'L- HAMDÜ Lİ'LLAHİ RABBİ'L ALEMİN
 

mukatta

New member
Katılım
3 Nis 2008
Mesajlar
32
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
47
Sınav için önce günah mı (veya sevab) işlemek lazım? Yoksa?..

Yukardaki cevap,
Duha kardeşimin "..bir halk fakirleşmise bir sebebi ora halkı inkar ve isyan etmiştir.Hem fakirlik bir sınav değil mi?"
sorusuna verdiğim cevaptı.

Sınav için önce günah yada sevap işlemek lazım mı derseniz bu ilginç bir soru olur.Çünkü insan her an ya sevab işliyordur yada günah işliyordur zaten. Çalışıyorsa, tefekkür edip düşünüyorsa sevabtır.Boş oturuyorsa günahtır vb..
Bu ayrı bir konu.

Diyorum ki,
Afrikada doğan bir bebek fakirlik içinde doğuyor, dünyadaki milyonlarca insanla eşit şartlarda doğmuyor-yaşamıyor.Bu bebeğin fakirlik içinde olması onun inkar veya isyan etmesinden dolayı değildir.Her fakir ve afetler yaşayan halk için "isyan ve inkarlarının sonucu" dersek, en refah içinde yaşayan toplumların en imanlı toplumlar olduğu sonucuna mı varmalıyız?En yüksek refah seviyesi İsveç, Hollanda, Danimarka gibi toplumların bu durumlarının sebibi çok imanlı olmaları mıdır?

Konu başka yerlere kaydı ama özetle şöyle diyeyim:
Hırsızlık yapanın ekonomik durumu ve onu bu kötü ekonomik duruma sürükleyen sebepler çok çok iyi tartılmalıdır.Cezasının verilip verilmeyeceği ona göre karar verilmelidir.
Burda şu ayeti hatırlatmak isterim:
"..Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir. (Zümer Suresi, 53)
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Yukardaki cevap,
Duha kardeşimin "..bir halk fakirleşmise bir sebebi ora halkı inkar ve isyan etmiştir.Hem fakirlik bir sınav değil mi?"
sorusuna verdiğim cevaptı.

Sınav için önce günah yada sevap işlemek lazım mı derseniz bu ilginç bir soru olur.Çünkü insan her an ya sevab işliyordur yada günah işliyordur zaten. Çalışıyorsa, tefekkür edip düşünüyorsa sevabtır.Boş oturuyorsa günahtır vb..
Bu ayrı bir konu.

Diyorum ki,
Afrikada doğan bir bebek fakirlik içinde doğuyor, dünyadaki milyonlarca insanla eşit şartlarda doğmuyor-yaşamıyor.Bu bebeğin fakirlik içinde olması onun inkar veya isyan etmesinden dolayı değildir.Her fakir ve afetler yaşayan halk için "isyan ve inkarlarının sonucu" dersek, en refah içinde yaşayan toplumların en imanlı toplumlar olduğu sonucuna mı varmalıyız?En yüksek refah seviyesi İsveç, Hollanda, Danimarka gibi toplumların bu durumlarının sebibi çok imanlı olmaları mıdır?

Konu başka yerlere kaydı ama özetle şöyle diyeyim:
Hırsızlık yapanın ekonomik durumu ve onu bu kötü ekonomik duruma sürükleyen sebepler çok çok iyi tartılmalıdır.Cezasının verilip verilmeyeceği ona göre karar verilmelidir.
Burda şu ayeti hatırlatmak isterim:
"..Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir. (Zümer Suresi, 53)

Yanlız şunu unutmamak lazımdır. Allah (cc) Adl dir, yani adildir. O'nun adaletinin zerresi tüm yaşanmış ve yaşatılmış adaletlere bedeldir. O taktirde Afrika da fakir doğan bebeğin hayatı da bir şekilde sınavın bir parçasıdır.

Allah (cc) kullarına yeryüzünde imtihanı her şekilde tattırabilir ve biz buna "nasıl bir adalettir" diyemeyiz.

Özet ve sonuç olarak insan, yaşadığı her halin daha da kötü bir şekli olduğunu bilip, her halukarda hamd etmesi gerekir, kendine değen bela ve müsibetlere sabremesi gerekir, sabrederkende isyan değil, şükretmesi gerekir.

Hırsızın elinin kesilmesi konusu çok açık bir Kur'an emridir. Nasıl tartışabilirirz ki?
 
A

adam

Guest
Ayetler açık ve anlaşılır. Siyak ve sibak bölümlerinden de okunsa hüküm değişmiyor. "Kesin" diyor. Mecaz veya kinaye işareti yok. Daha neyi tartışmışlar ki ben orasını anlayamadım. İslamda gaye insanı yaşatmak düsturu üzerinedir. Fakat ceza da adalet hukukunun gösterisidir. Eğer adalat olmazsa anarşi olur. Allah da anarşiye yol açılmasını elbette istememiştir.

Hülasa, bilen de konuşmuş bilmeyen de.
 

Biz

New member
Katılım
29 Tem 2011
Mesajlar
71
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Yasalar mı asayişi sağlıyor, yasa çıkarmak zorunda bırakanlar mı asayişi bozuyor?

Hırsızın elinin kesilmesi hakkındaki ayetten neden rahatsız oluyorlar anlamıyorum. Hırsızlık yapmak mı istiyorlar? Bir gün hırsızlık yaparsak elimiz kesilir korkusu mu var bunlarda? İddia ettikleri gibi çok temiz kalpliyseler, bu ayetlerden rahatsız olmazlar zaten. Hırsızlık yapmayan kişi, hırsızın elinin kesilmesinden neden rahatsız olsun ki? Hırsızın elinin kesilmesini insan haklarına aykırı buluyorlar. Ne yani, hırsızlık insan haklarına aykırı değil mi?

Çağdaş (!) yasaları da görüyoruz: Dünya hep kaosta, hep kaosta...
 
Üst Alt