Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Islâm Nizami Işiğinda Birliğimiz

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
سْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

«işte ümmetiniz budur. Esasta bir tek ümmettir. Ben de Rabbinizim. Artık benden korkun.»
Önceki konular da İslâmın getireceği hal tarzının en kısa ve en kesin bir yol olduğunu gösterdim. Bu hal tarzının iki şeyin yapılmasını gerektirdiğini anlattım:
1 JDüşmanlara karşı düşmanlık ilan etmek. 2)Cihad için icabeden vasıtaları hazırlamak... Bunları yaparsak elbette kî içinde bulunduğumuz bu şaşkınlıktan kurtulacağız. Ve dillerde, gönüllerde yer alanaŞimdi ne yapıyoruz?» Sualinin doğru cevabını bulacağız.
Aslında bizler, şaşkınlık içinde olmamalayız. Çünkü bir şey yapmak istemiyoruz. İşin mesuliyetinden kaçıyoruz. Cihad ve savaşın zorluklarına katlanmak istemiyoruz.
Bizler, devamlı işin kolay tarafını arıyoruz. Başka bir şey düşünmüyoruz. Hürriyetin ve istiklâlin çalışmadan, gökten zembille ineceğini sanıyoruz. Halbuki gök ne altın yağdırır, ne de gümüş!.. Ne hürriyet verir, ne de istiklâl!..
Eğer hakikaten memleket meselelerimizde ciddiyetle çalışanlardan olsak, iki kelime ile (Antlaşmalara son, Cihad'a devam; parolasıyla) yolumuzda ilerleriz. Bundan sonra Zafer Allah'tandır!..
Şimdi memleketin umum? dertleriyle alâkalı başka, bir mevzuya geçiyorum. Böylece Hak Din olan İslâm'ın ışığı altında bu umumi meselenin de nasıl halledileceğini görelim:
Malûmdur ki, İslâm butun milletlerin hayır ve selâmeti için gelmiş cihanşümul bîr dindir, islâm" Dininde arapta arap olmayanın doğulu ile batılı arasında bir fark yoktur.
«Kulu bütün âlemlere bir uyarıcı olsun diya ona Kur'an-ı Kerimi indiren Allah'ın sânı ne yücedir.»
Bunun içindir ki İslâm dini ırkçılığı kökünden yoketmeye davet etmiş, insanlar arasında kardeşliği ilân etmiştir. Beşeriyet tarihinde ilk kez cihanşûmûlluk bayrağını dikmiştir.
«Ey insanlar sizleri bir tek candan yaratan, o şahıstan da eşini vareden ve ikisinden birçok erkekler, kadınlar meydana getiren Hatibinizden korkun. Kendisi namına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten çekinin. Şüphesiz ki ALLAH üzerinizde murakabe edendir.»
Yine malûmdur ki, islâm dini kendine iman edenler ve risaletine inananlar arasında en kuvvetli kardeşlik bağını kurmuştur. O derece ki, kardeşliği imanın mefhumlarından saymıştır. Hatta imanın en mükemmel mefhumu kardeşliktir.
«Müm'inler ancak kardeştirler.
«Müslüman, müslümanın kardeşidir. Müslüman, kardeşine zulmetmez ve onu incitmez.» Bu hadisi şerifi, Buhari, Müslim. Ebu-Davud. Tırmizi ve İmam Ah-med rivayet etmişlerdir.
«Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine karşı şefkat ve merhametli olmakta tek vücut gibidirler. Bu vücudun bir âzası herhangi bir hastalıktan şikâyet ettiğinde vücudun diğer bütün azaları ızdırap çekmekte, uykusunu kaybetmekte, hasta olan uzva ortak olurlar.» Bu hadisi şerifi Buhari, Müslim ve İmam Ahmed rivayet etmişlerdir.
«Bir mü'min diğer mü'min kardeşi için bir binanın yapıtaşları gibidir. Birbirlerine birnlenır ve kenetlenirler.» Bu hadisi şerifi Buhari, Müslim. Tirmizi, Nisai ve imam Ahmed rivayet etmişlerdir.
Müslümanlar bu sâdık ve doğru kardeşlik ışığı altında, bir kalple hep birlikte bütün dünya ile karşı karşıya geldikleri günde, aralarında sadece idarî yönden veya siyasî açıdan münasebetler bulunan milletler müslümanların önünde tek bir saat bile duramadılar. Müslümanların önünde hem Bizans hem iranlılar aşırı derecede yenildiler. Müslümanlar, Atlantik Okyanusundan, Hind Okyanusuna kadar uzanan, ilim ve kültürle dolup taşan bir islâm devleti kurmuşlardır.
«Biriminizle çekişmeyin. Sonra başarısızlığa uğrarsınız. Kuvvetiniz gider. Bir de sabırlı olun. Şüphesiz ki ALLAH sabredenlerle beraberdir.»
Ne yazık ki müslümanlar, kuvvetli olmanın sırrını unutarak mukaddes kitaplarının emirlerini bırakıp diğer milletlerdeki geçici maddecilik ve çıkarcılığı, iman kardeşliğine tercih etme hastalığına tutulunca islâm Hilafetini vurguncu eller parçaladı, iç ve dış menfaatler, islâm Hilâfetinin şanıyla oynadı.
Nihayet birinci dünya savaşından sonra islâm hilafeti, tamamen sona erdi. Müslümanlar, düşmanlarının esaretine düştüler. Düşmanları, müslümanların topraklarını işgal ettiler ve aralarında paylaştılar. Böylece İslâmın sona erdiğini, kızıl haçlı savaşlarının en başarılı bir netice ile son bulduğunu sandılar.
Önce müslümanların kafalarını yıkayan, akıllarını bulandıran, daha sonra da müslümanların yerlerine ve yurtlarına kadar gelip dayanan en büyük desîse: Müslümanların kavmiyetçilik ve ırkçılık ideolojilerinin tesiri altında kalmalarıdır. Her müslüman milletinin kendi ırkına önem verip İslâmın, cahiliyet devrinden kalan ırk, renk, haseb ve neseble iftihar etmeleri ortadan kaldırdığını unutmasıdır.
Avrupada türeyen Nazi ve Faşist ırkçılık ideolojilerini yokeden İkinci Dünya Savaşı yapıldı. Buna rağmen tekrar Avrupanın büyük devletleri bazen ırkçılık namıyle bazen de menfaat ismiyle tekrar kitleleşmeye döndüler.
Bir taraftan Rusya, Sovyetler Birliği bayrağı altında bütün İslav ırkını toplamaya çalışıyor. Diğer taraftan İngiltere ve Amerika ırkçılık ve dil birliği dâvası güderek birleşiyor. Sonra da bütün dünya milletlerini menfaatler ve maslahatlar nâmıyle bölüşüyorlar.
Bu kitleler, aralarındaki sömürü yarışını gizlemek içinBirleşmiş Milletler teşkilâtını kurdular. Böylece insanlara cihanşümûlluğu arzu ettiklerini ve insanlığın hayrı ve selâmeti için gayret ettiklerini göstermeye çalıştılar.
Bütün bu devletler millî meselelerimizde aleyhimize birleşmişler, esaslı meselelerimizde bizlere yardımcı olmamışlardır. Gerek Birleşmiş Milletler Teşkilatı gerekse bu teşkilatın Güvenlik Konseyi organı hiçbir millî meselemizde bizlere yardımcı olmamıştır. Bunun misalleri, Mısır, Filistin ve Endonezya gibi müslüman devletlerin meselelerinde görülmüştür.

Biz dünyada meydana gelmiş bu durumlar karşısında bulunmaktayız. Birbirine benzeyen, aslında bir mesele olan problemler karşısındayız. Davamız, hürriyetimize ve istiklâlimize tamamen kavuşmak, sömürü ve istismar zincirlerini kırmaktır. Bu vaziyet karşısında tekrar İslâmın bizlere farz kıldığı kardeşliğe dönmemiz gerekir. El ele vermemiz ve birleşmemiz icab eder. Arap olsun-olmasın bütün müslümanları biraraya getiren «islâm Ülkeleri Birliği» kurmalıyız. Böylece bu birlikle —Allah izin verirse— Birleşmiş İslâm Milletleri Teşkilâtının çekirdeğini atmış oluruz. Her müslüman milletin kurtuluş vasıtası olan «kafirlere karşı düşmanlığı ilan ve cihada devam» ameli bütün müslüman milletlerin birleşmesini daha da kuvvetlendirecektir. Ve ancak birleşme yoluyla kurtuluşa ereceğiz. tamahkâr ve menfaatleri için yarışan milletler arasında dünyanın dengesini koruyabileceğiz.
Bu vazifeyi gerçekleştirmekle mükellef olan; Arap ve bütün müslüman devletlerdir. Bu milletlerdeki resmî ve gayri resmî ıslahatçılardır.
Şimdi bütün müslümanlara: «Hep birlikte Allah'ın İpine sımsıkı sarılın. Parçalanıp dağılmayın.» çağrısında bulunuyorum.

Müellif:Hasan el-Benna
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
Ne yazık ki müslümanlar, kuvvetli olmanın sırrını unutarak mukaddes kitaplarının emirlerini bırakıp diğer milletlerdeki geçici maddecilik ve çıkarcılığı, iman kardeşliğine tercih etme hastalığına tutulunca islâm Hilafetini vurguncu eller parçaladı, iç ve dış menfaatler, islâm Hilâfetinin şanıyla oynadı.

Allah razı olsun kardeşim.Üstadın yukarıdaki tesbiti ne kadarda bizi anlatıyor değilmi?Rabbim feraset sahibi kullarından eylesin cümlemizi.Dua ile
 
Üst Alt