Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslam Düşüncesi ve Kültür

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

Bir olan Allah'a ibadet etmek yalnızca onu bir ilah edinmekte tezahür eder. Hem akide, hem iba*det, hem de hukuk olarak, müslüman, aynı bölümde açıklandığı gibi, Allah'tan başkasının uluhiyetine, O'nu bırakıp yaratıklarından birine ibadet edileceği*ne, egemenliğin kullarından birine ait olacağına inanmaz.

Orada ibadetin, itikadın, dince önemli konuların ve egemenliğin anlamını açıklamıştık. Bu bölümde ise "egemenliğin" anlamını ve bunun "kültürle" olan ilişkisini ele alacağız. İslâm düşüncesinde egemenli*ğin anlamı, hukukî konuları bir olan Allah'tan almak ve yalnızca onun hükmüne baş vurmakla sınır*lanamaz. İslâm'daki şeriatın anlamı da hukukî ko*nularla; yargılama, usul, düzen ve kurumlarıyla sı*nırlanamaz. Bu dar anlam, şeriatın anlamını, İslâm düşüncesini yansıtmaz.

"Allah'ın şeriatı" insan hayatının düzenlenmesi için Allah'ın teşri ettiği her şeydir. Bu, itikad ilkele*rinde, yargılama ilkelerinde, ahlak ilkelerinde, dav*ranış ilkelerinde, bilgi ilkelerinde tezahür eder. İti*kad ve düşüncede, bu düşüncenin bütün dinamikle*rinde uluhiyyetin gerçekliğinde, görünen ve görün*meyen yönleriyle evrenin gerçekliğinde, yine görü*nen ve görünmeyen yönleriyle hayatın gerçekliğin*de, insanın gerçekliğinde, bütün gerçeklikler arasın*daki ilişkilerde, insanın onlarla olan alışverişinde tezahür eder.

Politik, sosyal, ekonomik kurumlarda, bunların Allah'a yapılan ibadete yansımasını sağlayan ilke*lerde tezahür eder.

Bu kurumları düzenleyen hukuki yasalarda te*zahür eder. İslâm düşüncesinde gerçek anlamını yansıtmayan, çoğunlukla dar anlamıyla "şeriat" adı verilen şey budur.

Ahlak ve davranış kurallarında, toplumda hüküm süren, toplumsal hayattaki kişi, eşya ve olayların kendisiyle bir kimlik kazanan değer ve öl*çülerde tezahür eder.

Sonra bütün yönleriyle "bilgi"de, düşünsel ve sa*natsal yaşamın ilkelerinde de tezahür eder.

Hukuk yasalarının Allah'tan alındığı gibi bütün bunların da, O'ndan alınması gerekir.

Hukuktaki dar anlamıyla "egemenliğin" anlamı, yaptığımız açıklamalardan sonra sanırız, anlaşılmış*tır.

Bir noktaya kadar ahlak ve davranış kuralları toplumda hüküm süren değer ve ölçü konusu da an*laşılmıştır. Çünkü bir toplumda hüküm süren değer, ölçü, ahlak ve davranış kuralları doğrudan bu top*lumda egemen olan düşünceyle ilişkilidir. Bu düşün*ceyi oluşturan akidevi gerçeklerin alındığı kaynak*tan alınır bütün bunlar.

İslâmî araştırma okuyucularına bile, garip gelen konu, düşünsel ve sanatsal hayatın İslâm düşünce*sine, onun Rabbani kaynağına bağlanmasıdır.

Sanat alanında, bütün sanatın, insanın düşün*ce, duygu ve tepkilerinin, insanın varlık ve hayat bi*çiminin insanî bir anlatımı olduğu görüşünü içeren özgün bir kitap yayınlandı. Özet olarak sanatın, müslüman kişide, evren, insan ve hayata dair İslâmî düşünceyi yerleştiren, bunların evrenin, insanın ve hayatın yaratıcısıyla ilişkilerini belirleyen bir öğe ol*duğunu ifade ediyor. Sanat, insanın hakikatına, onun evrenin merkezi olduğuna, varlık gayesine, gö*revine hayat değerlerine dair özgün bir anlayış orta*ya koyar. Bunların hepsi salt bir ideolojik düzen ol*mayan İslâm'ın düşünce sistemi içinde yer alır. An*cak o, itikadî, canlı, diriltici, etkin, gelişen insan varlığındaki bütün faaliyetlere egemen olan bir dü*şüncedir.



Düşünce hayatının İslâmî düşünceye, onun Rabbanî kaynağına, Allah'a ibadet temeline bağlanması sorunu, bizden kapsayıcı bir açıklama beklemekte*dir. Çünkü bu açıklama okuyucularına -egemenlik. ve yasamanın Allah'a ait oluğunu söyleyen müslümanlar da dahil ters ve anlaşılmaz gelmektedir.

Müslüman akideyle, varlığa dair genel düşün*ceyle, ibadetle, ahlak ve davranışla, değer ve ölçü*lerle, politik, ekonomik, sosyal düzenin ilke ve ku*rallarıyla, insan hayatının temellerinin ve insan ta*rihinin yorumuyla ilgili hususları bu Rabbani kay*nağın dışındaki bir kaynaktan alma hakkına sahip değildir.'Bunları da ancak dinine, takvasına itikadı*na güvendiği bir müslümandan alabilir.

Kimya, fen, biyoloji, astronomi, tıp, sanat, ziraat, sadece yönetim sanatı açısından yönetim, bilimsel çalışma ve savaş -sanatı açısından- yöntemleri vb. alanlarla ilgili bilgileri hem müslüman, hem de müslüman olmayandan alabilir. Müslüman toplu*mun kuruluş temellerinden biri de, bütün bu alan*larda yeterli sayıda elemanın yetiştirilmesini farzı kifaye olarak görmesidir. Bazı kişilerin bu konular*da uzmanlaşması gerekir. Yeterli eleman yetiştirilmezse; bunun oluşacağı, yaşayacağı, çalışacağı, neti*celeneceği ortam sağlanmazsa bütün bir toplum gü*nah işlemiş olur.

Ancak bu gerçekleştirilinceye ka*dar, müslumana düşen görev, bu bilimleri ve bunla*rın deneysel uygulamalarını müslüman ya da gayrı müslimden almak, müslümanın ya da gayri müslimin çabasından yararlanmak, o alanda müslüman ya da gayri müslimi çalıştırmaktır. Çünkü bu, iç meselelerle ilgili Allah Rasûlü'nün(s.a.v.) şu sözün*den kaynaklanmaktadır: "Siz dünya işlerini daha iyi bilirsiniz." Bu konular hayata, insana, evrene, varlık gayesine, görevine, çevresindeki varlıkla, bütün mahlukatın yaratanla ilişkilerine dair İslâm düşün*cesinin oluşumuyla bir ilgisi yoktur. Bunun ne fert ve toplum hayatını düzenleyen ilke, yasa, düzen ve kurumlarla ne de toplumuna hükmeden, toplumunu yoğuran ahlak, edep, gelenek, adet, değer ve ölçüler*le bir alakası vardır. Bundan dolayı akidesine halel gelme ya da tekrar cahiliyeye dönme tehlikesi yok*tur.

Birey ya da toplum olarak insan hayatının yorumlanmasıyla ilgili olan konu, insanın kendisine, tarihsel hareketine bakış açısıyla bağlantılıdır. Me*tafizik -kimya, astronomi, tıp vb. bilimlerin ilgilen*mediği alandır- açıdan bu evrenin, hayatın, insanın kendisinin doğusuyla ilgili yoruma gelince; bu, aki*deyle doğrudan bir ilişkiye sahip olan, onun hayatı*nı ve faaliyetlerini düzenleyen hukukî yasaların, il*kelerin kuralların yorumlanması gibidir. Müslüman bütün bunları, ancak dinine, takvasına güvendiği, bunları Allah'tan aldığını bildiği birinden alabilir. Mühim olan bunun, hissi hayatında müslümanın akidesiyle ilişkisinin olması; bir olan Allah'a ibade*tin ya da La ilahe illallah Muhammedün Rasûlullah'ın bir gereği olduğunu bilmesidir.

Müslüman bütün cahiliyye etkinliğinden yarar*lanabilir. Ancak bu, düşüncesi, bilgisi bu konularda böyle olsun diye değil, cahiliyenin nasıl sapıttığını tanımak içindir. Bu, beşeri sapmaları İslâm düşün*cesinin dinamiklerine, İslâm akidesinin gerçeklerindeki doğrulara indirgeyerek, bunların nasıl doğ*rultulacağım, nasıl düzeltileceğini öğrenmek içindir.

Felsefî yönelişlerin, insan tarihinin yorumuyla ilgili yönelişlerin, genel yorumlar içermeyen gözlem ve değerlendirmelerin dışındaki psikolojik akımla*rın, ahlak konularının, karşılaştırmalı dinler araş*tırmaları yapan akımların, gözlem, istatistik ve doğ*rudan elde edilen bilgilerin dışında, oradan çıkarıl*mış olan genel sonuçlar, yine ondan meydana gelen bütüncül kuralların dışında, sosyal ekol ve akımla*rın hepsi, yeni olsun, eski olsun, cahiliye fikrinden doğan bu akımlar cahili itikadı düşünceden etkilene*rek ortaya çıkmışlardır. Ve onlar hâlâ bu düşünceye bağlıdır. Hepsi olmasa bile; bunların çoğunun yön*temsel ilkeler bazında gizli ya da açık bir şekilde ge*nelde dinî düşünceye, özelde ise İslâmî düşünceye düşmanlıkları vardır.

Düşünsel etkinliklerin bu türlerindeki durum kimya, fen, astronomi, biyoloji, tıb vb. bilimlerdeki gibi değildir. Gerçek deney sınırını, bunun neticele*rini kaydetme sınırını aşmayıp herhangi, bir şekilde bunlara felsefî bir yorum eklemedikleri sürece du*rum böyledir. Örneğin biyoloji sahasında Darvin'in delilsiz, mesnedsiz arzu ve isteğe dayanan gözlemle*ri sınırı aşan bir olaydır. Hayatın doğuşu ve gelişme*sini yorumlarken tabiat aleminin dışında bir gücün varlığına gerek olmadığını ileri sürmüştür.

Bu tür durumlarda, insanî çabaların bu alanlar*da gülünç ve komik olarak göründüğü zamanlarda müslümanın yanında, Rabbinden gelen yeterli mik*tarda açıklaması vardır. Bunun ötesinde konu doğrudan doğruya akideyle, bir olan Allah'a ibadetle bağlantılıdır.
 
Üst Alt