Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İSLAM anayasasının temeli

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden


بســـم الله الرحمن الرحيم

"Resul size neyi getirdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan vazgeçin. Allah'tan korkun, çünkü Allah şiddetle cezalandırır." (Haşr Sûresi, 59/7)
Bu, şeriatı, bir tek kaynaktan alma kuralıdır.
Aynı zamanda, İslam'ın anayasa görüşünü de ifade eder. İslam'da kanunun hakimiyeti, bunları Resulullah'ın Kur'an ve sünnet olarak getirmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Toplumun lideri dahil bütün ümmet Resulullah'ın getirdiğine muhalefet edemezler. O'na muhalif bir hüküm koyduklarında, bu hükmün etkinliği olmayacaktır. Çünkü birinci dayanağını kaybetmiştir.
Bu görüş, milletin dilediği gibi hüküm koyması ve bu hükmün etkinliğinin olması anlamına gelen millet egemenliği de dahil olmak üzere bütün beşeri görüşlere zıttır. İslam'da hakimiyetin kaynağı, Resulullah'ın getirdiği Allah'ın dinidir. Ümmet ancak buna dayanır, bunu korur ve yalnızca bunu tatbik eder. Ümmetin önderi de bu konuda ümmet adına hareket eder.
Hiçbir konuda Resulullah'ın getirdiğine muhalefet etmeyecek şekilde ümmetin hakları sınırlıdır. Ümmetin karşılaştığı bir konuda, Resul'ün getirdiğinde de bir hüküm yoksa Resulullah'a muhalefet etmeyecek şekilde hüküm koyması İslam'ın bu kuralına ters olmadığı gibi onun bir gereğidir de. Her hangi bir yasamada, Resulullah'ın getirdiği bir nass varsa ona uymak esastır. Nass bulunmadığı durumlarda da İslam'ın esaslarına ters düşecek hükümlerin konulmaması gerekir. Ümmetin ve onun temsilcisi önderin kanun koymadaki yetkisi bunun ötesine geçemez.
Bu sistem, beşerin bildiği hiçbir, sisteme benzemeyen tek bir sistemdir. Varlığa egemen olan kanunla insana hükmeden kanunu birbirine bağlayan tek nizamdır. Bu nizam sayesinde beşerin kanunu ile evrenin konumunun çarpışmaması, insanların mutsuzluğa uğrayıp mahvolmaması ve emeklerinin boşa gitmemesi için Allah'ın koyduğu varlık kanunlarıyla, yine Alah'ın koyduğu şeriat arasında tam bir ahenk sağlanmıştır.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
[B]"Ey mü'minler Allah'a itaat ediniz. Peygambere ve sizden olan ulul emre itaat ediniz. Eğer gerçekten Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız herhangi bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde o meselenin çözümünü Allah'a ve peygambere havale ediniz. Bu sizin hesabınıza en hayırlı en iyi akibet vaadeden bir tutumdur." (Nisa Sûresi, 4/59)

Allah'u Teala bu kısa ayette mümin olmanın şartını ve İslamın içeriğini açıklarken, aynı zamanda müslüman ümmetin temel düzenini, hakimiyetin kaynağını ve siyasi otoritenin dayandığı noktayı en ince detayına kadar belirtiyor. Bunların hepsinin başlangıç ve bitiş noktası şu şekildedir:

Yasa ve kanunlar sadece Allah'ın vahyinden ve Rasulün öğretisinden alınacaktır. Sosyal hayatta rastlanılan her türlü problemler hakkında Kur'an ve sünnete dönülecek, Kur'an ve sünnette kesin hükmü olmayan meselelerin çözümü, Yüce Allah'a havale edilerek Allah'ın vahyinden kaynaklanan farklı yorum ve görüşlerin hakimliğine başvurulacaktır.

İnsan hayatıyla ilgili büyük küçük her meselede hakimiyet yetkisi sadece Yüce Allah'a aittir. Yüce Allah bu amaca binaen bir şeriat belirlemiş ve onu Kur'an-ı Kerim'in ayetlerine dökmüştür. Sonra da bu Kur'an-ı insanlara öğretecek bir Rasul göndermiştir. O Rasul kendi hevasından konuşmadığı için onun sünneti de Allah'ın şeriatının değişmez bir parçası olmuştur.

Yüce Allah'a, onun ilahlığının en belirgin özelliği olan hüküm vaazetmek noktasında da tabi ki bir itaat zorunludur. Onun için uygulamada ve yürürlüğe koymada onun şeriatı tek söz sahibidir. Müminler ise ilk başta öncelikle Allah'a itaat etmek zorundadırlar. Bu zorunluluğun arkasından da Allah'a itaat etmenin bir gereği olarak Rasuke itaat gelir. Çünkü Rasul Allah'tan aldığı mesajı kullara iletme sıfatı taşıyor. Rasul'ün böyle bir sıfata sahip olması nedeniyle, ona itaat etmek onun aracılığı ile bu sıfatı göndermiş olan Allah'a itaat etmenin vazgeçilmez bir gereğidir. Ayrıca peygamberin sünneti aracılığıyla Allah'ın şeriatını insanlara öğretip açıkladığını düşünecek olursak; onun sünnetinin, (sözleri ve uygulaması) onun hükümlerinin ve direktiflerinin şeriatın ayrılmaz bir parçası olduğunu görürüz. İşte imanın varlığı ve yokluğu bu itaatin varlığına ve yokluğuna bağlıdır. Çünkü Allah'u Teala ayette bir şart cümlesi olarak şöyle buyuruyor:

"Eğer gerçekten Allah'a ve ahîret gününe inanmışsanız..."

Bu iki itaatin (Allah ve rasulüne itaat) zaruri kıldığı üçüncü derecedeki bir itaat mercii vardır ki; Ulul emr'e olan bu itaatin kimliğini de Allahu Teala açıkça belirtiyor:

"... ve sizden olan ulul emre itaat ediniz."

Yani itaat edilecek üçüncü merci olan ulul emr, Allah'u Tealanın açıkladığı şekliyle iman şartını ve İslam tanımını benliklerinde gerçekleştirmiş mümin kimseler olacaklardır. Allah'ın istediği iman ve İslam ise daha önce defalarca açıkladığımız gibi şu şartları içerir:

Allah'a itaat, Resulüne itaat, hüküm ve yasa koyma yetkisini, sadece Allah'a vermek, ihtilaflı meselelerde çözüm kaynağı için sadece ve sadece Allah'ı yetkili kılmak, bununla birlikte Kur'an ve sünnette kesin hüküm bulunmayan ve insanlar arasında farklı yorum ve görüşlere sebeb olan meseleleri de yine Allah'a havale etmek ve bu meseleleri nasların genel ilkeleri ışığında çözmeyi benimsemek.[/B]
 
Üst Alt