Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslam Âlimlerinin, Tasavvuf Hakkındaki Görüşleri

mmustafa

New member
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
6
Tepkime puanı
0
Puanları
0
(Not:Yazının dili eski türkçe, inşallah konuya vakıf olmamızı engellemez)


İslam Âlimlerinin, İslam Tasavvufu Hakkındaki Görüşleri

İmam Malik buyurur ki:

'Tasavvuf bilmeyen fakîh, fiska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zendekaya duçar olabilir. Bu ikisini cem' eden ise hakikate vasıl olur'.

Bu sözü Abdü'l-Baki ez-Zerkanî Fıkh-ı Maliki şerhinin ikinci cildinin 195 inci sayfasında ve 1014 hicrîde vefat eden Aliyyü'l-Kâri, aynı eserin birinci cildinin 33 üncü sayfasında ifade eder.

İmam Ahmed İbni Hanbel,

Rical-i sofiyye ile sohbete başlamasından önceki günlerde oğlu Abdullah'a der ki:

'Oğlum! Sana hadîs ile meşgul olmanı tavsiye ederim. Kendilerine sofî diye ad takan kimselerle düşüp kalkmaktan sakındırırım. Çünkü onların içinde ahkam-ı dine cahil olanlar vardır'.

Sonradan kendisi sofiyyûndan Bağdadlı Ebû Hamza'ya mülaki olunca ve sofilerin ahvalini öğrenince oğluna dedi ki:

'Sofîlerle sohbeti tavsiye ederim. Onlar ilimleriyle, murakabeden edindikleri feyz ile, Allah korkusunu hakkıyla tanımalarıyla ve halkın mesavi ve abeslerinden uzak kalmakla ve alî himmet olmalarıyla bizi geçmişlerdir'. Bu söz 1332 hicrîde vefat eden Şeyh Emin Kürhî'nin 'Tenvîru'l-Kulûb' isimli eserinde zikir ve beyan edilmiştir.

Keza, 1188'de vefat eden Allame Muhammed Sifarinî, 'Gızau'l-Elbab li Şerhi Manzûmeti'l-Adab' adlı eserinin, birinci cildinin 120'nci sayfasında
İbrahim bin Abdullahi'l-Kalanisî'den naklen,

İmam Ahmed İbni Hanbel'in sofiyye için

'Onlardan daha efdal bir zümre bilmiyorum' dediğini nakleder. Bir de aynı eserde: 'Onları vecidleriyle bir müddet bırakınız, ferahlasınlar' buyurmuştur. 'Onlar ilham alırlar ve vecde müstağrak olurlar' dediği de rivayet edilmiştir.


İmam Şafiî

Celalüddin-i Suyûtî'nin 'Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye' adlı eserinin 15 inci sayfasında der ki: 'Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey istifade ettim:

1. Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
2. Kendini hakla meşgul etmezsen, batıl seni istila eder.
3. Kendine hiçbir varlık isnad etmemek, erbab-ı ismetten olmak demektir.


Herat'da 606 hicrî tarihinde vefat eden müfessir İmam Fahrüddin er-Razî

'Müslimlerle Müşriklerin İtikadları' adlı eserinin sekizinci babında sofiyye ahvalinden bahsederken der ki:

'İslamî fırkalar arasında sofiyyeyi zikretmemek hatadır.
Zira sofiyye sözlerinin hülasası şudur: Allah'ı bilmenin yolu, kalbin masivadan tasfiyesi ve alâik-i bedeniyyeden tecerrüddür. Bu ise güzel bir yoldur'.

Yine İmam-ı müşârünileyh buyurur ki:

'Mutasavvife tâifesi Hakk'ı tefekkür ile meşgul olurlar, alâik-i cismaniyyeden nefsi tecrid ederler, rûhlarının ve kalblerinin zikr-i Hak'dan hali kalmamasına çalışırlar, diğer ef'al ve tasavvurlarında kemal-i edeble Hakk'a inkiyad ederler. İşte onlar Adem oğullarının en hayırlı fırkasıdır'.

İmam-ı Nevevî rahimehullah 'el-Makâsıd' adındaki eserinde der ki

'Tarik-i tasavvufta beş asıl vardır

1. Zahir ve batında takvayı şiar etmek,
2. Sözlerinde ve işlerinde sünnet-i Nebevîye uymak,
3. İkbal ve idbar zamanında halktan birşey beklememek,
4. Az olsun, çok olsun Hakk'ın herşeyde, her türlü vergisine içten boyun eğmek,
5. Ferah ve sıkıntı zamanında Hakk'ı düşünüp, O'na rücû' edebilmektir'.

Gırnatalı, Malikî mezheb 'el-îmamu'ş-Şatibî' lakabıyla meşhur İbrahim İbni Musa Selefî olan bu zat 'Kitabü'l-İ'tisam' adlı eserinde
İslamî tasavvufun, dinin rûhundan olduğunu ve asla bid'at olmadığını beyandan sonra der ki:

'Birçok cahiller sofilerin ahkam-ı şer'iyyeyi iltizamda mübalatsız olduğunu itikad ederler. Ben onları, söylenen bu sözden ve bu itikaddan tenzih ederim. Onların tarikatleri sünnet-i seniyye üzerine bina olunmuştur. Ona muhalefetten sakınırlar'.

İmam Malik buyurur ki:

'Tasavvuf bilmeyen fakîh, fiska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zendekaya duçar olabilir. Bu ikisini cem' eden ise hakikate vasıl olur'. Bu sözü Abdü'l-Baki ez-Zerkanî Fıkh-ı Maliki şerhinin ikinci cildinin 195 inci sayfasında ve 1014 hicrîde vefat eden Aliyyü'l-Kâri, aynı eserin birinci cildinin 33 üncü sayfasında ifade eder.
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
(Not:Yazının dili eski türkçe, inşallah konuya vakıf olmamızı engellemez)


İslam Âlimlerinin, İslam Tasavvufu Hakkındaki Görüşleri

İmam Malik buyurur ki:

'Tasavvuf bilmeyen fakîh, fiska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zendekaya duçar olabilir. Bu ikisini cem' eden ise hakikate vasıl olur'.

Bu sözü Abdü'l-Baki ez-Zerkanî Fıkh-ı Maliki şerhinin ikinci cildinin 195 inci sayfasında ve 1014 hicrîde vefat eden Aliyyü'l-Kâri, aynı eserin birinci cildinin 33 üncü sayfasında ifade eder.

İmam Ahmed İbni Hanbel,

Rical-i sofiyye ile sohbete başlamasından önceki günlerde oğlu Abdullah'a der ki:

'Oğlum! Sana hadîs ile meşgul olmanı tavsiye ederim. Kendilerine sofî diye ad takan kimselerle düşüp kalkmaktan sakındırırım. Çünkü onların içinde ahkam-ı dine cahil olanlar vardır'.

Sonradan kendisi sofiyyûndan Bağdadlı Ebû Hamza'ya mülaki olunca ve sofilerin ahvalini öğrenince oğluna dedi ki:

'Sofîlerle sohbeti tavsiye ederim. Onlar ilimleriyle, murakabeden edindikleri feyz ile, Allah korkusunu hakkıyla tanımalarıyla ve halkın mesavi ve abeslerinden uzak kalmakla ve alî himmet olmalarıyla bizi geçmişlerdir'. Bu söz 1332 hicrîde vefat eden Şeyh Emin Kürhî'nin 'Tenvîru'l-Kulûb' isimli eserinde zikir ve beyan edilmiştir.

Keza, 1188'de vefat eden Allame Muhammed Sifarinî, 'Gızau'l-Elbab li Şerhi Manzûmeti'l-Adab' adlı eserinin, birinci cildinin 120'nci sayfasında
İbrahim bin Abdullahi'l-Kalanisî'den naklen,

İmam Ahmed İbni Hanbel'in sofiyye için

'Onlardan daha efdal bir zümre bilmiyorum' dediğini nakleder. Bir de aynı eserde: 'Onları vecidleriyle bir müddet bırakınız, ferahlasınlar' buyurmuştur. 'Onlar ilham alırlar ve vecde müstağrak olurlar' dediği de rivayet edilmiştir.


İmam Şafiî

Celalüddin-i Suyûtî'nin 'Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye' adlı eserinin 15 inci sayfasında der ki: 'Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey istifade ettim:

1. Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
2. Kendini hakla meşgul etmezsen, batıl seni istila eder.
3. Kendine hiçbir varlık isnad etmemek, erbab-ı ismetten olmak demektir.


Herat'da 606 hicrî tarihinde vefat eden müfessir İmam Fahrüddin er-Razî

'Müslimlerle Müşriklerin İtikadları' adlı eserinin sekizinci babında sofiyye ahvalinden bahsederken der ki:

'İslamî fırkalar arasında sofiyyeyi zikretmemek hatadır.
Zira sofiyye sözlerinin hülasası şudur: Allah'ı bilmenin yolu, kalbin masivadan tasfiyesi ve alâik-i bedeniyyeden tecerrüddür. Bu ise güzel bir yoldur'.

Yine İmam-ı müşârünileyh buyurur ki:

'Mutasavvife tâifesi Hakk'ı tefekkür ile meşgul olurlar, alâik-i cismaniyyeden nefsi tecrid ederler, rûhlarının ve kalblerinin zikr-i Hak'dan hali kalmamasına çalışırlar, diğer ef'al ve tasavvurlarında kemal-i edeble Hakk'a inkiyad ederler. İşte onlar Adem oğullarının en hayırlı fırkasıdır'.

İmam-ı Nevevî rahimehullah 'el-Makâsıd' adındaki eserinde der ki

'Tarik-i tasavvufta beş asıl vardır

1. Zahir ve batında takvayı şiar etmek,
2. Sözlerinde ve işlerinde sünnet-i Nebevîye uymak,
3. İkbal ve idbar zamanında halktan birşey beklememek,
4. Az olsun, çok olsun Hakk'ın herşeyde, her türlü vergisine içten boyun eğmek,
5. Ferah ve sıkıntı zamanında Hakk'ı düşünüp, O'na rücû' edebilmektir'.

Gırnatalı, Malikî mezheb 'el-îmamu'ş-Şatibî' lakabıyla meşhur İbrahim İbni Musa Selefî olan bu zat 'Kitabü'l-İ'tisam' adlı eserinde
İslamî tasavvufun, dinin rûhundan olduğunu ve asla bid'at olmadığını beyandan sonra der ki:

'Birçok cahiller sofilerin ahkam-ı şer'iyyeyi iltizamda mübalatsız olduğunu itikad ederler. Ben onları, söylenen bu sözden ve bu itikaddan tenzih ederim. Onların tarikatleri sünnet-i seniyye üzerine bina olunmuştur. Ona muhalefetten sakınırlar'.

İmam Malik buyurur ki:

'Tasavvuf bilmeyen fakîh, fiska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zendekaya duçar olabilir. Bu ikisini cem' eden ise hakikate vasıl olur'. Bu sözü Abdü'l-Baki ez-Zerkanî Fıkh-ı Maliki şerhinin ikinci cildinin 195 inci sayfasında ve 1014 hicrîde vefat eden Aliyyü'l-Kâri, aynı eserin birinci cildinin 33 üncü sayfasında ifade eder.

Allah c.c rahmet etsin razı olsun emeğinize sağlık
 
Üst Alt