Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Iskat ve Devir

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Iskat; düşürme, silme, hükümsüz bırakma. "Kazaya kalmış namaz ve oruçları fidye vermek suretiyle ölenin zimmetinden düşürmek temennisinde bulunmak ."


Iskat tabiri daha çok "ıskat-ı salat" terkibinin kısaltılmışı olarak namaz için kullanılır. Orucun ıskatı onun keffâretidir. Namazın keffâreti yoktur
Namaz, mükellef olan her müslümanın ölümüne kadar eda etmekle yükümlü olduğu farz bir ibâdettir. Herkes bu farzı gücüne göre (ayakta, oturarak, ima ile) bizzat eda etmek mecburiyetindedir. Kendi yerine başkasına namaz kıldırmak (bedel) geçerli olmadığı gibi, kılamadığı namazlar için keffâret ödemesi de geçerli değildir.


Namazın edası farz olduğu gibi. kazası da farzdır. Yani bir kimse vaktinde kılamadığı farz namazları sağlığında kaza etmek zorundadır. Kaza etmezse günahkâr olur, üzerinde namaz borcu kalır.


İnsanın üzerinde iki türlü hak bulunur: Allah hakkı, kul hakkı. Namaz, oruç, hacc, zekat, adak ve keffâretler Allah hakkıdır. Kul hakkı ise; insanlara olan mâlî borçlar, çalman, gasbedilen mallardır. Üzerinde Allah ve kul hakkı bulunan kimseye, bunların ödenmesini vasiyet etmek vaciptir. Vasiyeti terk ederse günahkâr olur ve azaba müstehak olur (M. Emin Geredevî, Hediyyetü'l-Kabir, s. 29).


Oruç tutamayacak kadar yaşlı ve hasta olan kimsenin her oruç için bir fidye vermesi gerektiği âyetle sabittir: "Sayılı günler olarak sizden kim hasta veya seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar). (İhtiyarlıktan ya da şifa ümidi kalmamış hastalıktan ötürü) oruca zor dayananların her gün için fidye vermesi, bir yoksulu doyurması lâzımdır. Bununla beraber gönül isteğiyle kim fazladan bir hayır yaparsa bu kendisi için daha hayırlıdır. Bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" (el-Bakara, 2/1 84).


Oruç için fidye vermek Kur'an'da sabit olduğu halde, namaz için fidye vermek hiçbir şer'î delille sabit değildir. Fakihler namazın oruca kıyas edildiğini söylemişlerse de bu kıyas sahih değildir. Ancak ihtiyat olarak oruçtan daha mühim olan namaz için fidye için fidye verilmesi uygun görülmüştür. Mehmed Zihni Efendi (ö.1332/1914) bu konuda şöyle diyor: "Namaz için fidye vermek Kur'an ve Sünnet hükmü ile değildir. Nassla sabit olan oruç fidyesine onu kıyas etmek de -kıyaslanan hüküm makul olmadığı için- sahih değildir. Fakat ibâdet konusunda bu bir ihtiyattır. Namazın fidyesi -Allah katında- namaza kâfi ise ne âlâ, yoksa ölü için sadaka sevabı hasıl olur" (M.Zihni, Nimet-i İslâm, İstanbul 1326 s.450)


Bir kimsenin, kendisine farz olduğu halde, sağlığında edâ edemediği oruç ve hac vazifelerini, öldükten sonra varisleri yerine getirebilir. Bu hususta sahih hadisler vardır. Fakat namaz borcunun düşürülmesi (ıskatı) hakkında sahih bir hadis yoktur. Iskat-ı salat konusunda kaydedilen en eski ifâde İmam Muhammed eş-Şeybânî (ö.189/804)'nin ez-Ziyâdât adlı eserindeki namazların fidyesi verilirse inşaallah kâfî gelir" (Mehmed Zihni, a.g.e, s.450).


Ölenin hayatında kılamadığı vitir dahil her namaz için bir fidye (1667 gr. buğday veya bunun günün râyicine göre nakid olarak bedeli) fakire sadaka olarak verilir. Fakirin yapacağı duanın, ölenin günahlarının bağışlanmasına vesile olacağı ümit edilir. Ölenin üzerinde kaç günlük namaz ve oruç varsa toplanır, elde edilen yekün kadar fidye verileceği ortaya çıkar. Kadınlarda dokuz, erkeklerde oniki yaşına kadar devre dikkate alınmaz (ibn Abidin, Reddü'l-Muhtâr, Mısır 1966, 1, 686).


Iskat konusunda su hususların bilinmesi gereklidir:


1. Iskat, ölenin vasiyeti yoksa, farz, vacip ve sünnet olan bir muamele değildir


2. Üzerinde kazaya kalan oruç ve namazları için fidye verilmesini vasiyet eden kimsenin malının üçte birinden bu vasiyeti yerine getirilir.


3. Ölenin vasiyeti yoksa ve geride mirasçıları varsa, kul borçları ödendikten sonra malın tamamı varislerindir. Varisleri ıskat yapmağa zorlamak ve teşvik etmek doğru değildir. Çünkü din, varisleri böyle bir şeyle yükümlü tutmamıştır. Varisler kendi istekleriyle yaparlarsa ölen için bir sadaka olur.


Devir; dolaşmak, dönmek. Üzerinde çok miktarda namaz borcu olan kişi için, her namaza bir fidye olmak üzere hesaplanıp verilmesi büyük meblağ tutar ve bunu vermek çok zaman mümkün olmaz. Buna bir çare olmak üzere "devir" denilen bir usul ihdas edilmiştir. Buna göre meselâ; ölenin bir aylık namazının fidyesi esas almarak bu meblağ bir fakire verilir. Fakir de onu verene bağışlar. Oniki devir bir yılı karşılamak üzere kaç yıllık namaz borcu varsa o kadar devir yapılır.
Devir muamelesinin ilk tatbikatının nasıl olduğunu, paranın nasıl dağıtıldığını ve kimlere verildiğini açık olarak bilmiyoruz. Fakat bugün tatbik edildiği şekliyle devir, İslâmın ruhuna uygun bir muamele değildir. Eğer namaz borcu olduğu halde ölen kimseye hayır yapılmak isteniyorsa, varisleri onun namına fakirlere sadaka vermelidir. İslâmın ruhuna uygun olan budur. Ölenin bu konuda vasiyeti varsa o da "fakirlere sadaka vermek" şeklinde yerine getirilmelidir.


"Devir" hakkında peygamberimiz (s.a.s.) ve sahâbeden nakledilen hiçbir bilgi ve delil yoktur. Müçtehid imamlar zamanında da bu işleme rastlanmamaktadır. Devir şeklinin hicrî beşinci asırdan sonra ortaya çıktığı ve ıskat muamelesini kolaylaştırmak için şer'î bir çare olarak düşünüldüğü tahmin ediliyor. Ayrıca medrese talebesine yardım ve onları korumak gibi bir gaye de güdülmüş olabilir.


Iskat ve devir yanlış tatbik edilerek istismar edilen konulardır. Dinin aslında olmayan, fakat geçmişte âlimlerin fayda (maslahat) görerek tatbikine müsaade ettiği bir konu istismara, yanlış yorumlara ve suistimâle yol açmışsa, yine âlimler tarafından düzeltilmeli ve doğru tatbik edilmesi sağlanmalıdır.
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Bekir abi bu yazı sana mı ait?

...
ÖNCELİKLE: Yazıda ismi geçen hocalar olmuş. Katılmadığımı yazdığım yerler, onları eleştirmek için değil. Günümüzdeki durumu özetlemek içindir. Yoksa, ilmi olarak üstünlük görüp yazıyor değilim. Çarpık bir inanıştan bahsetmek istiyorum.
...

Bazen radikal olmak lazım sanıyorum. Namazın borcu olmaz. Böyle bişey İslam'da yoktur. Bu anlayışın herkeste yer etmesi için, gerekirse radikal adımlar atmak lazım. Devir denilen mesele, -haşa- Allah'ı kandırmak gibi bişey değil mi? Aynı miktardaki parayı çevirip duruyorsun. Kimi kandırıyoruz? Bunların net olarak çizilmesi ve insanların biran önce uzaklaştırılması lazım.

Mesela bizim köyde ve o civarlarda, hatta yakın zaman kadar Konya merkezde de Devir yapılması neredeyse zorunlu idi. Dini vecibe gibi. Öyle yer etmiş ki, "Bu islam'da yoktur" diye uyarılan cenaze sahibi, "el yapmadı demesin" diye yapıyordu.

İslam'da olmayan ama İslam'a mâl edilen çok şey var. Özellikle cenaze ile ilgili.

-Devir İslam'da yoktur.
-Namaz borcu diye bir ödeme olmaz. Ancak, cenazenin arkasından hayır yapılabilir.
vs..

gibi önemli bilgileri maddeler halinde yazıp milyonlarca adet, el ilanı büyüklüğünde bastırıp Cuma Namazı çıkışında dağıtmak lazım. Yoksa, herkesin hoca geçindiği bir toplumuz. Hatta, Cin'lerle uğraşanların sözüne daha muteber bakılan bir toplumuz. Ortam sahtekarlar için çok müsait. Mesele günümüzdeki Devir'lerde para nereye gidiyor? Haydi çıkalım işin içinden. Benim gördüğüm, elinden parayı bırakmayan hoca!larımıza gidiyor. Allah affetsin.
Şimdi okuduğum kurstan da bahsedeceğim, olmayacak : ))
...

EyvaAllah Bekir abi. Önemli bir konu bence. Ama yazıda sınırlar daha net çizilse, mesaj daha açık verilir gibime geliyor.

selametle..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Genel bilgi niteliğindedir Mehmet Kardeşim. İlgilenen kardeşlerimize (soruları çerçevesince) İslami manada cevap verilir inşaallah...
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Peki abi. :)
O zaman müsadenle ben başlayayım.

Cenaze sahibinin, cenazeye gelenlere yemek vermesinin hükmü nedir?

Doğru mudur-Yanlış mıdır- Gerekli midir- Gereksiz midir- Sadece âdet midir..
Hangi açıdan bakmak lazım.

selametle..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sadece teati ediyoruz. Dini ahkamdır diye bir iddiada bulunmamak üzere... Kendi bilgi dağarcığımızdan, dini ahkamlardan mukayese ile. Yanlışlarımızı düzeltelim, yanlış anlaşılmışlar da inşaallah düzelir.

Cenaze sahibinin cenazenin ilk günlerinde gelenlere yemek yedirmesi diye bir ahkam yok bildiğim kadarı ile. Ama cenaze sahibinin kederli olması nedeni ile ilk günlerde cenaze sahibinin evine komşuların yemek getirmesi hadislerle sabittir.

Şimdi bu hadis günümüz de küçük bir deformasyon geçirmiş. Şöyle. Adamın cenazesi var. Sevaben komşular cenaze evine yemek gönderiyor ama evde taziye için gelen bir sürü insan var ve herkes bu yemekten yiyor.

Bir de cenaze sahibinin, belli bir müddet sonra, vefat edenin hayrına/yemeğe icabet edenlerden af ve mağfiret duası almak gayesi ile bir yemek daveti yapması söz konusu ve ben bunu normal karşılıyorum.
 

h-a-m-z-a

New member
Katılım
16 Eyl 2009
Mesajlar
163
Tepkime puanı
111
Puanları
0
Yaş
45
es selamu aleykum ;


ALLAH razı olsun genel anlamda yeterli bir bilgi ve de gerçekleri görmek isteyen insanlar için gerekli yerlere vurgu yapılmış.Eksiklik olarak benim kişisel fikrim hac ve oruç un iskatıyla ilgili delillere de yer verirseniz daha doyurucu olur kanaatindeyim.

Kasıtlı olarak kazaya bırakılan namazın bile kazasının ne derece kabul olacağı kesin değilken bunun için af ve mağfiret dilemek gerekirken ölen bir kimsenin namaz borçlarının maddi bir bedel karşılığında DEVİR adı altında ödeneceğini iddia etmek ne kadar dinimize uygun cidden tartışılır.Buna dair nas edilen bir ayet bir hadis bulunmadığına göre BİDAT a yakın bir uygulama gibi geliyor.Maalesef Hristiyan camiasının günah çıkarmasına benzer bir hareket görüntüsü veriyor.

İnanan insanlar amelde ALLAH ın emirleri ve de Efendimizin sünnetinin dışına çıkmamalıdır.Bunlar İslamın dejenere edilmesine ve sözüm ona İslami modernist çevreye koz vermekten öteye geçmez .Tekrardan paylaşım için teşekkür ederim .
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Eksiklik olarak benim kişisel fikrim hac ve oruç un iskatıyla ilgili delillere de yer verirseniz daha doyurucu olur kanaatindeyim.

İnsanın üzerinde iki türlü hak bulunur: Allah hakkı, kul hakkı. Namaz, oruç, hacc, zekat, adak ve keffâretler Allah hakkıdır. Kul hakkı ise; insanlara olan mâlî borçlar, çalınan, gasbedilen mallardır. Üzerinde Allah ve kul hakkı bulunan kimseye, bunların ödenmesini vasiyet etmek vaciptir. Vasiyeti terk ederse günahkâr olur ve azaba müstehak olur (M. Emin Geredevî, Hediyyetü'l-Kabir, s. 29).


Oruç tutamayacak kadar yaşlı ve hasta olan kimsenin her oruç için bir fidye vermesi gerektiği âyetle sabittir: "Sayılı günler olarak sizden kim hasta veya seferde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar). (İhtiyarlıktan ya da şifa ümidi kalmamış hastalıktan ötürü) oruca zor dayananların her gün için fidye vermesi, bir yoksulu doyurması lâzımdır. Bununla beraber gönül isteğiyle kim fazladan bir hayır yaparsa bu kendisi için daha hayırlıdır. Bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" (el-Bakara, 2/1 84).


Oruç için fidye vermek Kur'an'da sabit olduğu halde, namaz için fidye vermek hiçbir şer'î delille sabit değildir. Fakihler namazın oruca kıyas edildiğini söylemişlerse de bu kıyas sahih değildir. Ancak ihtiyat olarak oruçtan daha mühim olan namaz için fidye için fidye verilmesi uygun görülmüştür. Mehmed Zihni Efendi (ö.1332/1914) bu konuda şöyle diyor: "Namaz için fidye vermek Kur'an ve Sünnet hükmü ile değildir. Nassla sabit olan oruç fidyesine onu kıyas etmek de -kıyaslanan hüküm makul olmadığı için- sahih değildir. Fakat ibâdet konusunda bu bir ihtiyattır. Namazın fidyesi -Allah katında- namaza kâfi ise ne âlâ, yoksa ölü için sadaka sevabı hasıl olur" (M.Zihni, Nimet-i İslâm, İstanbul 1326 s.450)


Bir kimsenin, kendisine farz olduğu halde, sağlığında edâ edemediği oruç ve hac vazifelerini, öldükten sonra varisleri yerine getirebilir. Bu hususta sahih hadisler vardır. Fakat namaz borcunun düşürülmesi (ıskatı) hakkında sahih bir hadis yoktur. Iskat-ı salat konusunda kaydedilen en eski ifâde İmam Muhammed eş-Şeybânî (ö.189/804)'nin ez-Ziyâdât adlı eserindeki namazların fidyesi verilirse inşaallah kâfî gelir" (Mehmed Zihni, a.g.e, s.450).




Yazıda ki bilgilerin kifayet etmesi lazım diye düşündüm. İlgili hadisler Kütübü Sitte den araştırılabilir.
 

h-a-m-z-a

New member
Katılım
16 Eyl 2009
Mesajlar
163
Tepkime puanı
111
Puanları
0
Yaş
45
Yazıda ki bilgilerin kifayet etmesi lazım diye düşündüm. İlgili hadisler Kütübü Sitte den araştırılabilir.

Eyvallah bende onları eklerseniz metin daha zengin olur onu ifade etmek istedim .Sonuçta metni paylaşan sizsiniz.
 
Üst Alt