İran’ın Ulusal çıkarları her şeyin önündedir.
Ben bu yazıyı yazmak ve konuşmak istemezdim.
Irak’ın içinde bulunduğu ihaneti görünce vicdanımın, imanımın, adaletimin sesini dinleyerek yazmaya karar verdim.
Beni bağışlayın,
Değerli dostlar,
İran hakkında konuşulması gereken çok boyutlar vardır.
Öncelikle şu anekdotu hatırlatarak başlayalım sözümüze,
İran’ın “ Ehl-i Sünnet mensuplarına ” karşı devrimden önce olsun sonra olsun çektirdiği acıları kimse inkar edemez.
Humeyni devrimi Sünni oluşumlarla beraber başlamış, hedefe ulaşmış bir devrimdir.
Humeyni, devrim sonrası Sünni oluşumları ve liderlerini tasfiye ederek Şii devletini kurmuş, mezhebi ilk ayrımı, o gün bizzat o başlatmıştır.
Bu sebeple, devrimin ilk günlerinde İlk Safevi zihniyetini Humeyni ekmiştir.
Sünnilerin 17 milyonluk kitlesine hak tanınmamış, Sünni liderlerini göz hapsinde tutarak uzun yıllar sindirme politikaları ile eritme yoluna gitmiştir.
Fakat buğun bu pencereyi açmayacak,
Irak dosyasını açacak, İran’ın Irak üzerindeki sinsi planlarını öğrenmeye çalışacağız.
İran şüphesiz ki ulusal çıkarları uğruna Irak’ta manevralar yapmaktadır.
İran, nasıl geçmişte Afganistan’da, Çeçenistan’da ihanet portresini gün yüzünü çıkartıysa, Irak’ta da aynı ihanet portresini gün yüzüne çıkartmıştır hem de aşikar bir düzeyde…
Şimdi,
Rusların Afganistan’ı işgal ettiği seksenli yıllara gidelim,
İran, Rusların Afganistan’ı işgal ettiği günlerde, Müslümanlara askeri, siyasi, ekonomik yardımlar da bulunmayıp “Sünni İslam Devletinin” oluşumuna sürekli anti yaklaşımlar oluşturmuştur.
Mücahitler Rus işgalcilerini yurtlarından çıkarırken İranlılar daima kendi mezheplerine yatkın siyasi hizipleri (Hizbu’l Vahdet) desteklemişler,
Sünni Şii çatışmasını ilkin o yıllarda körüklemişlerdir.
Bu ihanetçi anlayışa ve ulusalcı siyasete rağmen Sünni müslümanlar mücahidlerin cihadıyla Kabil’i ele geçirmişler, Rus işgaline son vermişlerdir.
Kabil’in düşmesinden sonra çıkan iç kavgalar sonunda Taliban Hareketi Afganistan’ı fethetmiş İslam devletini ilan etmişti.
İran Taliban hükümetine karşı düşmanca beslediği siyaset neticesinde Taliban hükümetinin düşmesinde rol oynamış, Afganistan’ın Taliban’dan kurtulmasına sevindiğini en üst düzeyde ( hem de Cumhurbaşkanlığı düzeyinde) dünya kamuoyuna duyurmuştu.
İran,
Taliban’dan kurtulduğuna çok sevinmiştir, zira o kendi bakışıyla selefi hareketinin destekçisidir.
İran’ın selefi akımına karşı düşmanlığı meşhurdur.
Şimdi de,
Çeçenistan dosyasını açalım biraz,
Çeçenler, yıllarca Rus kafirlerine karşı cihad ettiler,
Biz ne hikmetse, İranlıları, ne siyasi arenada ne askeri meydanda Çeçenlerin safında göremedik.
Şamil, Hattab ve diğer Ehl-i sünnet komutanlar şehit düşerken bir Şii komutanın ölümüne şahit olamadık.
Hatta biz son İsrail-İran ordusu (Hizbullah) arasındaki çatışmalarda İran ordusu tarafından atılan füzeleri Çeçenistanda göremedik neden Lübnan’da siyasi ve askeri gücünü ortaya koyan İran Afganistan ve Çeçenistan’da koymadı ?
Ben bu soruları İran’a bağımlı ve ona beyat etmiş bir şahsa sormuş cevabını alamamıştım ?
İran, neden Taliban’a ve Çeçenistan’a karşı olmuştur ?
İran, burnunun dibinde Sünni oluşumların ve devletlerin kendi iç dinamiklerini tehdit edeceğine inandığından, şii mezhepçi anlayışına ters düştüğünden, İran içinde nüfusu 17 milyona yakın Sünni azınlığın ayaklanmasından korktuğundan karşı olmuştur.
İran, Irak'ta ulusalcı safevi düşencelerini islamın ve şii mezhebinin önüne geçirmiştir.
Tehlikeli bu siyasetiyle kimliğini çok net biçimde ortaya koymuştur.
İran, kendi sınırılarına yakın Irak'ın petrol mıntıkalarını elde etme düşleri taşımaktadır.
İran şii araplarına aslında ulusal çıkarları uğruna yakınlaşmıştır.
Bu ise Şii Arap Alimlerinin tekidleridir.
Bu iran'ın Irak üzerindeki siyasetini çok iyi bilen, orada yaşamış gözlemcilerin söyledikleridir.
Peki İran Irakta ne yapmaktadır,
İran siyaseti kime katkı sağlamaktadır,
iran Irakta kimin dostudur,
iran neden Bağdat’ın bir bölümünü şii devlet oluşumu için hicrete zorlamaktadır,
Maliki hükümetinin mezhepçi anlayışının etkisi neden şimdi görüldü abd tarafından itiraf edildi,
Kum’da dini eğitim alarak en üst düzey dersler veren Mueyyed İran hakkında neler dedi
EDİTÖR İran, Irakta islamın yücelmesi adına bulunmamaktadır.
İran, tarihi şii hainliğinin son yüzünü Irakta göstermiştir.
İran ABD gibi büyük şeytanla hükümet olup iş birlik ederek kurulacak islam devletine karşı beraber hareket etmiştir, tarih bunu unutmayacaktır, bu siyaset iranın sonunu inşallah getirecektir.
İran'ın gerçek yüzü !
İran, Irak’ta ulusal çıkarları ve güvenliği adına iğrenç bir savaş vermektedir demiştik geçen yazımızda ve bu yazımıza devam edeceğiz.
Şunu tarihi bir sorumluluk taşıyan kişi olarak söylüyorum ki,
uzun yıllardır islam coğrafyasının kanayan yarası olan islam beldelerini göz önünde bulundurunca diyebiliriz ki,
İran, islam ümmetinin menfaatine siyaset üretmemektedir.
İran, Irak’ta şii mollalarının siyasi kararları neticesinde uluslar arası düzeyde bir tanzim kurup islam beldelerinde şii cemaatler ve oluşumlar oluşturmuştur. Bu oluşumlara muhalefet gösteren Sünni alimleri, bilim adamlarını, siyasilerini Irak’ta korkutma, tehdit, işkence, ölüm yoluyla sindirmiştir. Irak alimler heyeti ve Iraktaki üniversite profesörleri iranın şii çetelerin saldırısı altında olduğunu, gün geçtikçe ABD’den daha tehlikeli konum aldığını ilan etmişlerdir.
İran, Irak’ta iki türlü siyaset ortaya koymaktadır.
Birincisi
şii radikal grupları silahlandırarak şii ıraklıların aralarında şii inancını körüklemek ayrıca siyaset sahasında da şii koalisyon kuvveti oluşturarak siyasetle hareket edip, oluşabilecek Irak’ın bölünmesinde şii devletinin temelini oluşturmak amaçlı siyaset..
İkincisi,
Farisi ırkına bağlı Iraklıları, Safevi-Farisi iran devletinin güvenliğini ve çıkarlarını korumak için gerçekleştirdiği siyasettir.
birde İran’ın bölgede çok güçlü devlet olma siyaseti ki bu yazımızın dışındadır.
İran’ın birinci siyaseti,
Sünnilere düşmanlık üreterek, onları tehdit ederek, yeri gelirse de öldürerek yok etme siyasetine dayanmaktadır.
Bu yüzden, iran, Bedir ölüm tugaylarını silahla donatarak Irak içinde
mezhebi çatışmaları başlatmıştır.
32 bin casusuyla
mücahidlerin direnişini kırmayı amaçlamış,
Maliki hükümetinin iç işleri bakanı yoluyla
ABD’nin desteğinde Irak/biladu rafıdeyn’de Sünni katliamına destek vermiştir.
Eğer şu an Irak’ta direnişçilerin kurduğu ve yayına soktuğu ez-Zevra TV kanalını izler ve dinlerseniz gözünüzle yapılan sinsi tuzakları ve işkenceleri görürsünüz.
Bu TV Kanalında tüyleri ürperten işkencelere, toplu katliamlara, Şiilerin tuzaklarına şahit olursunuz.
İran çok iyi biliyor ki,
Şii siyasilerin ve radikal grupların varlığı, güvenliğini korumaktadır, bu yüzden Iraklıları ırak vatandaşı şemsiyesi altında kabullendirmek yerine şii şemsiyesi altında toplanmaya çağırmaktadır. Yakında bu şemsiyenin nelere gebe olduğunu göreceğiz.
İran, Irakla yaşadığı savaş yıllarını düşünerek her an bir ABD’nin saldırısına karşı şii tampon bir bölge oluşturmayı hedef edinmektedir.
Yani İran, kendi sınırlarına yakın ırak topraklarını ABD’nin kullanmasına mani olmak için çalışmaktadır.
Tıpkı Afganistan’da
Sünnileri durdurmak için Şiileri kullandığı gibi Irak’ta da şii radikalleri
Sünni mücahitlere karşı kullanacaktır.
Daha önce nasıl Taliban’a razı olmadı ise Sünni devletin varlığına hele hele selefi akide esası üzerine kurulu bir islam devletine asla razı olmayacak tüm gücünü bu oluşuma karşı kullanacaktır ve kullanmaktadır da…
İkinci siyasetine gelince, daha çok şii unsurlara takviye grubu olarak isimlendirebileceğimiz Farisi ırkının genişlemesini isteyen siyasettir. Bu siyaset ABD’nin oyunlarına ve saldırılarına karşı takviye ordusudur diyebiliriz. Bu yüzden bir çok siyasiler ve alimler İran’ın Safevi zihniyetiyle hareket ettiğini söylemişlerdir. Bu konuda şii alimlerden İranda eğitim alan, İran siyasetini tenkid eden ve onları bu iğrenç siyasetten uzak durmaya çalışan Hüseyin Mueyyed itiraf etmiş ve el-Ceziraya verdiği mülakatta bunu söylemiştir.
İran, iç siyasetini ve dış siyasetini iki esas üzerine bina etmiştir o zaman, radikal şii gruplar arasında şii inancını destekleme, Farisilerin arasında da kavmiyetçi Safevi düşüncesini aşılama..
Neticede İran Irak’ta şunları gerçekleştirmiştir.
İran, Irakta islamın yücelmesi adına bulunmamaktadır.
İran, tarihi şii hainliğinin son yüzünü Irakta göstermiştir.
İran ABD gibi büyük şeytanla hükümet olup iş birlik ederek kurulacak islam devletine karşı beraber hareket etmiştir, tarih bunu unutmayacaktır, bu siyaset iranın sonunu inşallah getirecektir.
İran, Lübnan’daki İsrail’e karşı geliştirdiği siyasetini ABD kuvvetlerini vurarak gerçekleştirmemiştir.
İran, bölgede büyük Şii Safevi devletinin hayallerini kurmaktadır.
Bu hayalleri için özellikle, Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de, Irakta, Bahreyn’de, Pakistan’da ve Kuveyt’te şii nüfusa ağırlık vermiştir.
İran, tarihi sorumluluğunu kafirlerin lehine kullanmıştır.
İran, Humeyni’nin devrim çıkartmasına uygun hareket ederek Safevi heveslerine aldanmış Sünnilerle tarihi savaşlarını yeniden körüklemiştir.
İran Sünniler Şiiler arası takrib bir başka tabirle Sünni Şii mezhepleri arası takribe büyük darbe vurmuştur.
İran, islama ve müslümanlara çektirdiği bu acımasız siyasetinin zakkumunu mutlaka yiyecektir.
Taliban’a, Çeçenistan’a, Irak’a karşı sorumsuzluğunun bedelini çok acı ödeyecek kanısındayım.
İran, Irak’ta şii alimlerin de uyarılarını ciddiye almayarak iğrenç ve korkutucu bir tehdit siyaseti oluşturmuş ve buna devam etmektedir.
İran, İslam halklarına karşı tavrını net ortaya koymuştur ki bu onun tanınması açısından sunnetulahın bir gereğidir.
İran, Rusya ile dostluğuna, abd ile işbirliğine devam ettikçe, Sünnilerle olan uzak bağını çok ciddi tehlikeye sokmuştur.
İran, Irakta güçlü bir Irak istememektedir, bu ise sözde iran islam ! cumhuriyetine ne kadar uygun bir harekettir ?
İran, Irakta toplumsal çatışmadan nemalanmaktadır, bu ise güçlü İran’ın olmasına katkı sağlamaktadır.
İran, diplomatlarıyla ektiği zehirleri sünnetullah gereği mutlaka kendiside yiyecektir.
İran destekli Abdülaziz el-Hekim Washington’da Bush’a “ sakın askerlerinizi çekmeyin” derken ilahi adaleti neden unutmuştur ? Abd askerleri ile dostlukları hangi akide esasına dayanmaktadır, bu sözle işbirlikçi olduğunu ispat etmedi mi, Hani ABD büyük şeytandı ?
Sistani ve Bremer arasında gerçekleşen konuşmalar neticesinde direniş önüne neden setler çekildi ?
Sistani, neden cihad fetvası yayımlamadı acaba ?
iran yüzünü gösterdi.
daha da gösterecektir.
şüphesiz ki izzetli ehl-i sünnet akidesine bağlı müslümanlar ırakı fethedecektir, duamız onlarladır, işgalcilere karşı onurlu tavrı koyan direniş mücahidleri inşallah tüm güçlerin zincirini kıracaktır.
iran bu mücahid gruplarına çeşitli isimler takarak gözden düşürme polikasını gözden geçirmelidir, kime hizmet ettiğini bilmelidir ?
güneş, ırakta ehl-i sünnetin üzerine doğacaktır....
Allah, ehl-i sünnetin yüzünü ağartsın, işbirlikçilerinde sonunu getirsin.
İşte İran denilen sözde islami ! devletin icraatları bunlardır.
İran hatalarının cezasını ilahi adaletle görecektir.
Ben bu yazıyı yazmak ve konuşmak istemezdim.
Irak’ın içinde bulunduğu ihaneti görünce vicdanımın, imanımın, adaletimin sesini dinleyerek yazmaya karar verdim.
Beni bağışlayın,
Değerli dostlar,
İran hakkında konuşulması gereken çok boyutlar vardır.
Öncelikle şu anekdotu hatırlatarak başlayalım sözümüze,
İran’ın “ Ehl-i Sünnet mensuplarına ” karşı devrimden önce olsun sonra olsun çektirdiği acıları kimse inkar edemez.
Humeyni devrimi Sünni oluşumlarla beraber başlamış, hedefe ulaşmış bir devrimdir.
Humeyni, devrim sonrası Sünni oluşumları ve liderlerini tasfiye ederek Şii devletini kurmuş, mezhebi ilk ayrımı, o gün bizzat o başlatmıştır.
Bu sebeple, devrimin ilk günlerinde İlk Safevi zihniyetini Humeyni ekmiştir.
Sünnilerin 17 milyonluk kitlesine hak tanınmamış, Sünni liderlerini göz hapsinde tutarak uzun yıllar sindirme politikaları ile eritme yoluna gitmiştir.
Fakat buğun bu pencereyi açmayacak,
Irak dosyasını açacak, İran’ın Irak üzerindeki sinsi planlarını öğrenmeye çalışacağız.
İran şüphesiz ki ulusal çıkarları uğruna Irak’ta manevralar yapmaktadır.
İran, nasıl geçmişte Afganistan’da, Çeçenistan’da ihanet portresini gün yüzünü çıkartıysa, Irak’ta da aynı ihanet portresini gün yüzüne çıkartmıştır hem de aşikar bir düzeyde…
Şimdi,
Rusların Afganistan’ı işgal ettiği seksenli yıllara gidelim,
İran, Rusların Afganistan’ı işgal ettiği günlerde, Müslümanlara askeri, siyasi, ekonomik yardımlar da bulunmayıp “Sünni İslam Devletinin” oluşumuna sürekli anti yaklaşımlar oluşturmuştur.
Mücahitler Rus işgalcilerini yurtlarından çıkarırken İranlılar daima kendi mezheplerine yatkın siyasi hizipleri (Hizbu’l Vahdet) desteklemişler,
Sünni Şii çatışmasını ilkin o yıllarda körüklemişlerdir.
Bu ihanetçi anlayışa ve ulusalcı siyasete rağmen Sünni müslümanlar mücahidlerin cihadıyla Kabil’i ele geçirmişler, Rus işgaline son vermişlerdir.
Kabil’in düşmesinden sonra çıkan iç kavgalar sonunda Taliban Hareketi Afganistan’ı fethetmiş İslam devletini ilan etmişti.
İran Taliban hükümetine karşı düşmanca beslediği siyaset neticesinde Taliban hükümetinin düşmesinde rol oynamış, Afganistan’ın Taliban’dan kurtulmasına sevindiğini en üst düzeyde ( hem de Cumhurbaşkanlığı düzeyinde) dünya kamuoyuna duyurmuştu.
İran,
Taliban’dan kurtulduğuna çok sevinmiştir, zira o kendi bakışıyla selefi hareketinin destekçisidir.
İran’ın selefi akımına karşı düşmanlığı meşhurdur.
Şimdi de,
Çeçenistan dosyasını açalım biraz,
Çeçenler, yıllarca Rus kafirlerine karşı cihad ettiler,
Biz ne hikmetse, İranlıları, ne siyasi arenada ne askeri meydanda Çeçenlerin safında göremedik.
Şamil, Hattab ve diğer Ehl-i sünnet komutanlar şehit düşerken bir Şii komutanın ölümüne şahit olamadık.
Hatta biz son İsrail-İran ordusu (Hizbullah) arasındaki çatışmalarda İran ordusu tarafından atılan füzeleri Çeçenistanda göremedik neden Lübnan’da siyasi ve askeri gücünü ortaya koyan İran Afganistan ve Çeçenistan’da koymadı ?
Ben bu soruları İran’a bağımlı ve ona beyat etmiş bir şahsa sormuş cevabını alamamıştım ?
İran, neden Taliban’a ve Çeçenistan’a karşı olmuştur ?
İran, burnunun dibinde Sünni oluşumların ve devletlerin kendi iç dinamiklerini tehdit edeceğine inandığından, şii mezhepçi anlayışına ters düştüğünden, İran içinde nüfusu 17 milyona yakın Sünni azınlığın ayaklanmasından korktuğundan karşı olmuştur.
İran, Irak'ta ulusalcı safevi düşencelerini islamın ve şii mezhebinin önüne geçirmiştir.
Tehlikeli bu siyasetiyle kimliğini çok net biçimde ortaya koymuştur.
İran, kendi sınırılarına yakın Irak'ın petrol mıntıkalarını elde etme düşleri taşımaktadır.
İran şii araplarına aslında ulusal çıkarları uğruna yakınlaşmıştır.
Bu ise Şii Arap Alimlerinin tekidleridir.
Bu iran'ın Irak üzerindeki siyasetini çok iyi bilen, orada yaşamış gözlemcilerin söyledikleridir.
Peki İran Irakta ne yapmaktadır,
İran siyaseti kime katkı sağlamaktadır,
iran Irakta kimin dostudur,
iran neden Bağdat’ın bir bölümünü şii devlet oluşumu için hicrete zorlamaktadır,
Maliki hükümetinin mezhepçi anlayışının etkisi neden şimdi görüldü abd tarafından itiraf edildi,
Kum’da dini eğitim alarak en üst düzey dersler veren Mueyyed İran hakkında neler dedi
EDİTÖR İran, Irakta islamın yücelmesi adına bulunmamaktadır.
İran, tarihi şii hainliğinin son yüzünü Irakta göstermiştir.
İran ABD gibi büyük şeytanla hükümet olup iş birlik ederek kurulacak islam devletine karşı beraber hareket etmiştir, tarih bunu unutmayacaktır, bu siyaset iranın sonunu inşallah getirecektir.
İran'ın gerçek yüzü !
İran, Irak’ta ulusal çıkarları ve güvenliği adına iğrenç bir savaş vermektedir demiştik geçen yazımızda ve bu yazımıza devam edeceğiz.
Şunu tarihi bir sorumluluk taşıyan kişi olarak söylüyorum ki,
uzun yıllardır islam coğrafyasının kanayan yarası olan islam beldelerini göz önünde bulundurunca diyebiliriz ki,
İran, islam ümmetinin menfaatine siyaset üretmemektedir.
İran, Irak’ta şii mollalarının siyasi kararları neticesinde uluslar arası düzeyde bir tanzim kurup islam beldelerinde şii cemaatler ve oluşumlar oluşturmuştur. Bu oluşumlara muhalefet gösteren Sünni alimleri, bilim adamlarını, siyasilerini Irak’ta korkutma, tehdit, işkence, ölüm yoluyla sindirmiştir. Irak alimler heyeti ve Iraktaki üniversite profesörleri iranın şii çetelerin saldırısı altında olduğunu, gün geçtikçe ABD’den daha tehlikeli konum aldığını ilan etmişlerdir.
İran, Irak’ta iki türlü siyaset ortaya koymaktadır.
Birincisi
şii radikal grupları silahlandırarak şii ıraklıların aralarında şii inancını körüklemek ayrıca siyaset sahasında da şii koalisyon kuvveti oluşturarak siyasetle hareket edip, oluşabilecek Irak’ın bölünmesinde şii devletinin temelini oluşturmak amaçlı siyaset..
İkincisi,
Farisi ırkına bağlı Iraklıları, Safevi-Farisi iran devletinin güvenliğini ve çıkarlarını korumak için gerçekleştirdiği siyasettir.
birde İran’ın bölgede çok güçlü devlet olma siyaseti ki bu yazımızın dışındadır.
İran’ın birinci siyaseti,
Sünnilere düşmanlık üreterek, onları tehdit ederek, yeri gelirse de öldürerek yok etme siyasetine dayanmaktadır.
Bu yüzden, iran, Bedir ölüm tugaylarını silahla donatarak Irak içinde
mezhebi çatışmaları başlatmıştır.
32 bin casusuyla
mücahidlerin direnişini kırmayı amaçlamış,
Maliki hükümetinin iç işleri bakanı yoluyla
ABD’nin desteğinde Irak/biladu rafıdeyn’de Sünni katliamına destek vermiştir.
Eğer şu an Irak’ta direnişçilerin kurduğu ve yayına soktuğu ez-Zevra TV kanalını izler ve dinlerseniz gözünüzle yapılan sinsi tuzakları ve işkenceleri görürsünüz.
Bu TV Kanalında tüyleri ürperten işkencelere, toplu katliamlara, Şiilerin tuzaklarına şahit olursunuz.
İran çok iyi biliyor ki,
Şii siyasilerin ve radikal grupların varlığı, güvenliğini korumaktadır, bu yüzden Iraklıları ırak vatandaşı şemsiyesi altında kabullendirmek yerine şii şemsiyesi altında toplanmaya çağırmaktadır. Yakında bu şemsiyenin nelere gebe olduğunu göreceğiz.
İran, Irakla yaşadığı savaş yıllarını düşünerek her an bir ABD’nin saldırısına karşı şii tampon bir bölge oluşturmayı hedef edinmektedir.
Yani İran, kendi sınırlarına yakın ırak topraklarını ABD’nin kullanmasına mani olmak için çalışmaktadır.
Tıpkı Afganistan’da
Sünnileri durdurmak için Şiileri kullandığı gibi Irak’ta da şii radikalleri
Sünni mücahitlere karşı kullanacaktır.
Daha önce nasıl Taliban’a razı olmadı ise Sünni devletin varlığına hele hele selefi akide esası üzerine kurulu bir islam devletine asla razı olmayacak tüm gücünü bu oluşuma karşı kullanacaktır ve kullanmaktadır da…
İkinci siyasetine gelince, daha çok şii unsurlara takviye grubu olarak isimlendirebileceğimiz Farisi ırkının genişlemesini isteyen siyasettir. Bu siyaset ABD’nin oyunlarına ve saldırılarına karşı takviye ordusudur diyebiliriz. Bu yüzden bir çok siyasiler ve alimler İran’ın Safevi zihniyetiyle hareket ettiğini söylemişlerdir. Bu konuda şii alimlerden İranda eğitim alan, İran siyasetini tenkid eden ve onları bu iğrenç siyasetten uzak durmaya çalışan Hüseyin Mueyyed itiraf etmiş ve el-Ceziraya verdiği mülakatta bunu söylemiştir.
İran, iç siyasetini ve dış siyasetini iki esas üzerine bina etmiştir o zaman, radikal şii gruplar arasında şii inancını destekleme, Farisilerin arasında da kavmiyetçi Safevi düşüncesini aşılama..
Neticede İran Irak’ta şunları gerçekleştirmiştir.
İran, Irakta islamın yücelmesi adına bulunmamaktadır.
İran, tarihi şii hainliğinin son yüzünü Irakta göstermiştir.
İran ABD gibi büyük şeytanla hükümet olup iş birlik ederek kurulacak islam devletine karşı beraber hareket etmiştir, tarih bunu unutmayacaktır, bu siyaset iranın sonunu inşallah getirecektir.
İran, Lübnan’daki İsrail’e karşı geliştirdiği siyasetini ABD kuvvetlerini vurarak gerçekleştirmemiştir.
İran, bölgede büyük Şii Safevi devletinin hayallerini kurmaktadır.
Bu hayalleri için özellikle, Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de, Irakta, Bahreyn’de, Pakistan’da ve Kuveyt’te şii nüfusa ağırlık vermiştir.
İran, tarihi sorumluluğunu kafirlerin lehine kullanmıştır.
İran, Humeyni’nin devrim çıkartmasına uygun hareket ederek Safevi heveslerine aldanmış Sünnilerle tarihi savaşlarını yeniden körüklemiştir.
İran Sünniler Şiiler arası takrib bir başka tabirle Sünni Şii mezhepleri arası takribe büyük darbe vurmuştur.
İran, islama ve müslümanlara çektirdiği bu acımasız siyasetinin zakkumunu mutlaka yiyecektir.
Taliban’a, Çeçenistan’a, Irak’a karşı sorumsuzluğunun bedelini çok acı ödeyecek kanısındayım.
İran, Irak’ta şii alimlerin de uyarılarını ciddiye almayarak iğrenç ve korkutucu bir tehdit siyaseti oluşturmuş ve buna devam etmektedir.
İran, İslam halklarına karşı tavrını net ortaya koymuştur ki bu onun tanınması açısından sunnetulahın bir gereğidir.
İran, Rusya ile dostluğuna, abd ile işbirliğine devam ettikçe, Sünnilerle olan uzak bağını çok ciddi tehlikeye sokmuştur.
İran, Irakta güçlü bir Irak istememektedir, bu ise sözde iran islam ! cumhuriyetine ne kadar uygun bir harekettir ?
İran, Irakta toplumsal çatışmadan nemalanmaktadır, bu ise güçlü İran’ın olmasına katkı sağlamaktadır.
İran, diplomatlarıyla ektiği zehirleri sünnetullah gereği mutlaka kendiside yiyecektir.
İran destekli Abdülaziz el-Hekim Washington’da Bush’a “ sakın askerlerinizi çekmeyin” derken ilahi adaleti neden unutmuştur ? Abd askerleri ile dostlukları hangi akide esasına dayanmaktadır, bu sözle işbirlikçi olduğunu ispat etmedi mi, Hani ABD büyük şeytandı ?
Sistani ve Bremer arasında gerçekleşen konuşmalar neticesinde direniş önüne neden setler çekildi ?
Sistani, neden cihad fetvası yayımlamadı acaba ?
iran yüzünü gösterdi.
daha da gösterecektir.
şüphesiz ki izzetli ehl-i sünnet akidesine bağlı müslümanlar ırakı fethedecektir, duamız onlarladır, işgalcilere karşı onurlu tavrı koyan direniş mücahidleri inşallah tüm güçlerin zincirini kıracaktır.
iran bu mücahid gruplarına çeşitli isimler takarak gözden düşürme polikasını gözden geçirmelidir, kime hizmet ettiğini bilmelidir ?
güneş, ırakta ehl-i sünnetin üzerine doğacaktır....
Allah, ehl-i sünnetin yüzünü ağartsın, işbirlikçilerinde sonunu getirsin.
İşte İran denilen sözde islami ! devletin icraatları bunlardır.
İran hatalarının cezasını ilahi adaletle görecektir.