Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İnsan ne ile yaşar?

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
İnsan ne ile yaşar? Yahut hayatında din olmayanlar ne ile yaşıyor? Para eğlence vs bunlardan ayrı onları ayakta tutan nedir ?

Bir dostun uzun zaman evvel sorduğu bu manidar sorusuna cevap verebilmek için hayli düşündüm. Kendimi dinden, para ve sair eğlenceden uzak var sayarak neler hissettiğimi ve beni başka nelerin sürükleyebileceğini hayal etmeye çalıştım. Hayli karmaşık bir ruh haline giriyor insan. Daha dorusunun, insanı dünyada nelerin kuşattığını sayarak, onları analiz etmekle bulunabileceği şekline kani oldum.

Akıl, nefis, insan, şeytan, cin, melek, tabiat, insandan şeytan ve ilahiyat...

Eğer Allah (cc) ın külli iradesi sayılmaz ise, işte bunların her biri insan hayatına yön veren etkenler taşır. Bunları tek tek irdeleyip, din, para, eğlence dışında insanların neye dayanarak yaşadıkları değerlendirilebilir sanıyorum.

Arkadaşlarımız da yorumlar yapacaklardır zaten...
 

esmer

New member
Katılım
14 Ağu 2009
Mesajlar
172
Tepkime puanı
102
Puanları
0
Din ve itikadi düşüncelerin hayatına sokulmadığı bir iç dünyada eğer ki para,eğlence vs.şeyler yoksa insanlar bunlara düşman kesilmez mi?
Kominizmin temeli kişide böyle başlıyor.
 

muhacir_b

New member
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
161
Tepkime puanı
138
Puanları
0
Yaş
36
s.a kardeşlerim
kıyamet süresi 36 ayet=36- İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor?
cin süresi = - 11,Doğrusu bizler; bizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz çeşitli yollara ayrılmışız.

12 - "Doğrusu biz anladık ki, Allah'ı yerde acze düşürmemize imkân yok. Kaçmakla da O'nu asla âciz bırakamayacağız."

13 - "Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Kim Rabbine inanırsa, ne hakkının eksik verilmesinden korkar, ne de kendisine kötülük edilmesinden."

14 - "Ve biz, bizlerden müslümanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır."

15 - Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme odun olmuşlardır.

16 - Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol bir su verirdik.

17 - Ki onları onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.


aslında kardeşlerim şu varki sadece iki zümre vardır imtihanda onlarda insan ve cinnidir.geriye kalan her şeyse yaratılma gayesinde ilerler.yani insan ve cinni haricinde hiç bir mahluk yaratılma gayesi dışına çıkmıyor sadece insan ve cinnide nefs olduğundan ve imtihana tabi olduklarından dolayı bir yaratılma gayesi yani kulluk içinde yahut dışında ilerler.ama alemlere baktığında hepsi rahmanı tarif ediyor da biz görmüyoz artık şeytan bizi kör etmiş.allah bizi islah etsin.allah sonumuzu hayr etsin.
 

gönül dostu

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
688
Tepkime puanı
1,074
Puanları
0
Yaş
39
A.slm kardeşim

A.slm kardeşim

s.a kardeşlerim
kıyamet süresi 36 ayet=36- İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor?
cin süresi = - 11,Doğrusu bizler; bizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz çeşitli yollara ayrılmışız.

12 - "Doğrusu biz anladık ki, Allah'ı yerde acze düşürmemize imkân yok. Kaçmakla da O'nu asla âciz bırakamayacağız."

13 - "Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Kim Rabbine inanırsa, ne hakkının eksik verilmesinden korkar, ne de kendisine kötülük edilmesinden."

14 - "Ve biz, bizlerden müslümanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır."

15 - Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme odun olmuşlardır.

16 - Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol bir su verirdik.

17 - Ki onları onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.

aslında kardeşlerim şu varki sadece iki zümre vardır imtihanda onlarda insan ve cinnidir.geriye kalan her şeyse yaratılma gayesinde ilerler.yani insan ve cinni haricinde hiç bir mahluk yaratılma gayesi dışına çıkmıyor sadece insan ve cinnide nefs olduğundan ve imtihana tabi olduklarından dolayı bir yaratılma gayesi yani kulluk içinde yahut dışında ilerler.ama alemlere baktığında hepsi rahmanı tarif ediyor da biz görmüyoz artık şeytan bizi kör etmiş.allah bizi islah etsin.allah sonumuzu hayr etsin.
Aminnnn...Rabbim sapmışlardan eylemesin bizi ....Hak yolunda layığıyla yürüyenlerden eylesin hepimizi...
 

gönül dostu

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
688
Tepkime puanı
1,074
Puanları
0
Yaş
39
İnsan ne ile yaşar? Yahut hayatında din olmayanlar ne ile yaşıyor? Para eğlence vs bunlardan ayrı onları ayakta tutan nedir ?

Bir dostun uzun zaman evvel sorduğu bu manidar sorusuna cevap verebilmek için hayli düşündüm. Kendimi dinden, para ve sair eğlenceden uzak var sayarak neler hissettiğimi ve beni başka nelerin sürükleyebileceğini hayal etmeye çalıştım. Hayli karmaşık bir ruh haline giriyor insan. Daha dorusunun, insanı dünyada nelerin kuşattığını sayarak, onları analiz etmekle bulunabileceği şekline kani oldum.

Akıl, nefis, insan, şeytan, cin, melek, tabiat, insandan şeytan ve ilahiyat...

Eğer Allah (cc) ın külli iradesi sayılmaz ise, işte bunların her biri insan hayatına yön veren etkenler taşır. Bunları tek tek irdeleyip, din, para, eğlence dışında insanların neye dayanarak yaşadıkları değerlendirilebilir sanıyorum.

Arkadaşlarımız da yorumlar yapacaklardır zaten...
S.a Bekir abi .
Öncelikle açtığın konuyla ilgili güzel bir tevafuk oldu onu sizle paylaşmak istedim .Dün bir kitap okumaya başladım kitabın adı da İnsan ne ile yaşar? Orda insanın sevgiyle yaşadığını çok güzel bir kıssayla anlatıyor.
Bence ise insan iki şeyle yaşar birincisi inanma ikinciside tostoyun dediği gibi sewgi.Bİz müslümanlar Allah'a ve onun Rasulune inanıyoruz ve onlara olan sevgimizle hayatımızı yaşıyoruz.Ama ya hayatında din olmayanlar demişsin ya onlarda bence inanma ve sevgiyle yaşıyorlar.Ateistler bile aslında Allah'a inanmamaya inanmış insanlar değil midir?ve sewmek konusuna gelince onlarda doğayı dünyevi şeyleri sewerek yaşıyorlar ?Tabi yaşamlarından ne derece lezzet aldıkları tartışılabilir ama sonuçta onlarda kendilerince hakikatten uzakta olsalarda yaşıyorlar.
Benim nacizane fikrim bu...Selam ve duayla...
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
İnsan ne ile yaşar ? İnsan; gönüldostu kardeşimin dediği ve Bekir kardeşimin de ima buyurduğu gibi sevgi ile yaşar. Amma; kendi içinde duyduğu yada yaşattığı veya hissettiği sevgi ile değil, bizzat Yaradan Rabbimizin bizlere duyduğu ve her fırsatta bizlere yaşattığı sevgi.

Çünkü yaşam için manevi bir güç gerekir. Bu gücü biz insanlar Rabbül Alemin'in bizlere duyduğu sevginin tezahürü olarak rahmeti olarak görür ve hissederiz. Bu hissi duyamaz isek, işte o zaman yaşama keyf ve zevki gider. Ne kadar lüks ve safahat içerisinde olsak dahi o gücü hissedemediğimiz süre zarfında zerre kadar yaşama dair bir istek ve heves duyamayız. Fakat o gücü ve rahmeti duyduğumuz zaman yada hisettiğimiz zaman da en zor şartlar altında olsak dahi o zor şartlar bize cilve gibi gelir. İnsan oğlu bu neden ile belki girilmeyecek zor şartların altına girmiştir. İtaat ve sevgi ancak bir insana yakışır. Kendine yakıştıran insanda inanç (iman) olur. İman ile kayaların altında ezilmekte tebessüm ile karşılanmış "ehad" zikri ile ulvileştirilmiştir.
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0

İnsan ne ile yaşar ? İnsanın ne ile yaşadığının cevabını "nasıl" sorusunda aranmalı.. Ne ile yaşadıklarını öğrenmek için oraya nasıl ulaştıklarına bakmalı.. Nasıl sorusunun cevabı bize ne ile yaşadıklarının cevabını verecektir. Nasıl sorusundan alınan cevaplar insanlığın yaşadığı medeniyeti ortaya çıkaracaktır. Bilim, sanat, teknoloji vs.. Bütün bunlar nasıl sorusu sounucunda ortaya çıkmıştır.

İnsanlığın kendi hayatını düzenlemede, bazı belli hedeflere varmada tuttuğu yol nasıl sorusunu sormakla başlıyor. Bir toplum nasıl yönetilir? (yasalar) Nasıl görüyor, işitiyor, tad alıyoruz? Bir köprü nasıl yapılıyor? Bu ve bunun gibi sayısız sorular insan için bilgi ve teknolojinin yolunu açıyor. Bütün irili ufaklı keşifler ve icatlar, vuku bulmakta olan hadiselerin nasıl gerçekleştiğini anlamak gayretinin bir sonucu olagelmiştir.

Nasıl sorusuna rakip olabilecek bir başka soru da "niçin" sorusudur. Niçin şu hayatı değilde bu hayatı seçelim ? Niçin daha çalışkan olalım ? Niçin daha ahlaklı davranalım ? Niçin yediklerimize, hareketlerimize dikkat edelim ? Bunlara benzer sorulara cevap araken artık yeni şeyler keşfetmek ve icat etmek yoluna girmiyoruz. Hayatımıza yeni bir boyut eklemiş oluyoruz. İnsanın iç dünyasına hitap eden bir boyut..

İnsanların ne ile yaşadıklarını anlamamız ancak onların nasıl sorusuna mı, yoksa niçin sorusuna mı ağırlık verdiklerini bilmemizle mümkündür. Nasıl ve niçin soruları.. Mesela bir hekim, hastasını nasıl tedavi edeceğini düşünür. Bulduğu çareleri nasıl daha uygun hale getirebileceğini araştırır. Bu tedavi yolları tıp bilgisine götürecektir. Fakat niçin bir insanı iyileştirmek ? Bu sorunun cevabını insanın iç aleminde bulabiliriz.

Nsıl sorusuyla yaşayan inasnlar, her yeni duruma nasıl uyacaklarını düşünürler. Nasıl para kazanacak? Nasıl şöhret bulacak ? Nasıl şu günler atlatacak ? Ve bu insan nasıl sorusundan aldığı cevaplarla yaşayacak.. Parayla, şöhretle, eğlenceyle, zevkle, sefayla... kısaca maddeyle..

Nasıl sorusuyla yaşayanlar, maddi yönde ilerleyecekler ve madde ile yaşayacaklar. Yaşama güçlerini maddede bulacaklardır. Madde onların bir parçası olacak, ellerinden çıktığı anda hayattaki güçlerini kaybedeceklerdir. Artık yaşamanın onlar için bir anlamı kalmayacaktır. Başka şeylere bağlıdır yaşama sevinçleri.. Dolayısıyla kendi elerinde değil, başkalarının ellerindedir. Bu da onları mahkum durumuna düşürecektir. Yaşamalarına anlam veren şeye (maddeye) mahum olmuşlardır. Artık teknoloji olmayan bir hayatı düşünemez hale gelirler.

Niçin sorusuyla yaşayanlar, kendilerine yöneleceklerdir. Cevabı kendi içlerinde arayacaklardır. Ve yaşam enerjilerini kendilerinde bulacaklardır. Yaşamalarının sebebi "kendileri" olacak, kendileri için yaşayacaklardır. Kendi kendilerine yaşamaya gücü bulacaklardır. Toplu ibadet olan namaza karşılık tek başlarına da ibadet edebileceklerini göstermek için "oruç" tutacaklardır.

Bütün bunlardan sonra "insan ne ile yaşar ?" sorusunu iki cevapta toplamamız mümkün. İnsan "nasıl" ve "niçin" sorularıyla yaşar. Nasıl sorusuyla yaşayanlar DIŞINA, niçin sorusuyla yaşayanlar İÇİNE yönelecekler. Ve insanlar bu iki soruyla huzuru, mutluluğu ve hayatta kalabilme gücünü arayacaklardır.

 

gönül dostu

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
688
Tepkime puanı
1,074
Puanları
0
Yaş
39
İnsan "ney" le yaşar...
Bu da bir bakış acısı ama unutmamak lazım insanın kalbinde iman olmadığı müddetce neyde o emsalsiz sesi çıkarmak imkansızmış.(denemedim ney üfleyenlerden duyduğum kadarıyla)
 
Son düzenleme:

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Bu da bir bakış acısı ama unutmamak lazım insanın kalbinde iman olmadığı müddetce neyde o emsalsiz sesi çıkarmak imkansızmış.(denemedim ney calanlardan duyduğum kadarıyla)

ney calanlardan

Ney çalanlar öyle demişse, birde ney üfleyenlere sormak lazım.. Belki onlarda ney'e iman etmişlerdir. Ney olmadan yaşayamazlar heralde..

Kalbinde iman olmayan biri o sesi çıkaramaz mı?

Yoksa o emsalsiz sesi çıkaramayanlar imansız mı?
 

gönül dostu

New member
Katılım
10 Nis 2009
Mesajlar
688
Tepkime puanı
1,074
Puanları
0
Yaş
39
ney calanlardan

Ney çalanlar öyle demişse, birde ney üfleyenlere sormak lazım.. Belki onlarda ney'e iman etmişlerdir. Ney olmadan yaşayamazlar heralde..

Kalbinde iman olmayan biri o sesi çıkaramaz mı?

Yoksa o emsalsiz sesi çıkaramayanlar imansız mı?
Haklısınız tabirde hata yaptım ney calınmaz üflenir bu hatayı bir kaç defada yapmıştım ama öle yerleşmişya gene arada karıştırıyorum öncelikle uyarınız için teşklr...
Ben neyle pek alakalı olamadım şimdiye kadar ,yanlız hocam da ney üflemenin kalbini inanarak rabbine yöneltmeden yani dünyayı bir kenara bırakmadan tam kalben iman etmeden çalamadığını söledi .Dediğim gibi ben inanmayla insanın yaşadığını düşünüyorum ama ney üflemek konusundaki bu görüş benim görüşüm değil...Zaten ney konusundada sadece ii bir dinleyici olmakla yetiniyorum...
son dediğiniz seye gelince ben kimse için bu imanlıdır bu imansızdır die bişi söleyemem haddim değil...haddimide bilirim kardeşim ...
 

ARZ_7

New member
Katılım
7 Şub 2009
Mesajlar
685
Tepkime puanı
395
Puanları
0
Haklısınız tabirde hata yaptım ney calınmaz üflenir bu hatayı bir kaç defada yapmıştım ama öle yerleşmişya gene arada karıştırıyorum öncelikle uyarınız için teşklr...
Ben neyle pek alakalı olamadım şimdiye kadar ,yanlız hocam da ney üflemenin kalbini inanarak rabbine yöneltmeden yani dünyayı bir kenara bırakmadan tam kalben iman etmeden çalamadığını söledi .Dediğim gibi ben inanmayla insanın yaşadığını düşünüyorum ama ney üflemek konusundaki bu görüş benim görüşüm değil...Zaten ney konusundada sadece ii bir dinleyici olmakla yetiniyorum...
son dediğiniz seye gelince ben kimse için bu imanlıdır bu imansızdır die bişi söleyemem haddim değil...haddimide bilirim kardeşim ...

Ben sizi uyarmadım. Neyi çalanlarda yahut üflemeye çalışanlarda yok değil.. Belki en zoru ney'i dinlemektir..

Ney çalmak için kalben neye iman etmek lazım?

Konu ney çalmak değildi Fakat İnsan "ney"le yaşar demiştim konu aktı..
O halde şöyle diyelim; Ney çalanda yaşar, üfleyende yaşar! Dinleyenlerde ağlar.. Heralde..
 
P

Peris

Guest
İnsan ne ile yaşar? Yahut hayatında din olmayanlar ne ile yaşıyor? Para eğlence vs bunlardan ayrı onları ayakta tutan nedir ?

Bir dostun uzun zaman evvel sorduğu bu manidar sorusuna cevap verebilmek için hayli düşündüm. Kendimi dinden, para ve sair eğlenceden uzak var sayarak neler hissettiğimi ve beni başka nelerin sürükleyebileceğini hayal etmeye çalıştım. Hayli karmaşık bir ruh haline giriyor insan. Daha dorusunun, insanı dünyada nelerin kuşattığını sayarak, onları analiz etmekle bulunabileceği şekline kani oldum.

Akıl, nefis, insan, şeytan, cin, melek, tabiat, insandan şeytan ve ilahiyat...

Eğer Allah (cc) ın külli iradesi sayılmaz ise, işte bunların her biri insan hayatına yön veren etkenler taşır. Bunları tek tek irdeleyip, din, para, eğlence dışında insanların neye dayanarak yaşadıkları değerlendirilebilir sanıyorum.

Arkadaşlarımız da yorumlar yapacaklardır zaten...

Dini olmayan kendisini ak(ıl)lı ile yaşadığını sanar. Bana göre ise İslamla yaşamayan bu dünyada sadece ömür sürer, YAŞAMAZ.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Bekir kardeşim öncelikle böyle bir konu açtığınız için teşekkür ederim İnsanın hem kendisine hemde etrafındakilere sorması gereken bir soru olmalı bu.
Bu konu ile alakalı bulduğum ve bize yol göstereceğine inandığım bir kaç ayeti aşağıda veriyorum dizilişine dikkat edilirse soru için güzel bir cevap olacak sanıyorum.
Allah CC engüzel biçinde yarattığı insanın, ziyan içinde olduğundan bahsediyor ve bu ziyanın temel yapısının emanetçisi olduğu şeylerin çokluğu ile övünmesindn kaynaklandığını açıklayıp bunun bir tutku haline geldiğini bildirmiş ve doğru olanın ne olduğunu beyan etmiş inşaallah hep beraber istifade edeceğiz.

Tin suresi ayet 4
Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.

Allah (c.c) yaratılmışlar içerisinde insanoğlunu en güzel kıvamda yaratmıştır. Bu kıvamı fiziki olarak kabul ederseniz; Allah insanı fiziki olarak en güzel şekilde ya­ratmıştır. Kıvamı kabiliyet olarak kabul ederseniz; Allah insanı bütün yaratılmışların içerisinde en kabiliyetli yaratmıştır.
Eğer elinizde olsaydı, gözlerinizi yerinden çıkarıp vücudunuzun ne­resine koyarsanız daha iyi görürdü ve daha güzel olurdu? düşünün.!!!
Allah'ın bu ayet-i kerimesi Hz. Ali'yi coşturuyor. Hz. Ali (r.a) insanı tarif ederken şöyle diyor;
"Devan kendindedir, ilacın kendindedir, hastalığın da kendindedir. Sen kendini küçücük bir şey zannedersin ama bütün bir kainat sen de toplan­mıştır."

Asr suresi ayet 2
Gerçekten insan, ziyan içindedir.

her insan, bütün beşer türü her asırda ve her zamanda ve özellikle son asırda bulunan insanlar, gelecekteki istisna edilenler hariç hepsi, mutlak bir zarar içindedir. Küfür ve küfran gibi husr ve hüsran, kazanacak yerde zarar etmek, sermayeyi kaybetmek, nihayet if l as ile hasret ve ümitsizlik içine düşmektir. "Tenvin" de büyükleme ve türlendirme içindir. Yani büyük bir ziyan veya bir çeşit ziyan içinde boğulmaktır. Çünkü insanın sermayesi ömrüdür, o ise her nefes, her saat harcanılıp giderek tükenmekte ve her nefes geçtikçe o nimetlerin sonu ve hesabı yaklaşmaktadır. Eğer o nefesler, insanın her istediği zaman, istediği gibi yapacak şekilde kendisinin olsaydı, kendi yapısı ve icadı bulunsaydı o ömür tükenmez, insan onu dilediği gibi harcamakta hiçbir zarara düşmezdi. Fakat o insanın kendi mülkü değil, yaratan Halık Teâlâ'nın mülkü olup, onun adına güzel tasarruf ederek kârından istifade etmesi için insana sınırlı ve hesaplı bir şekilde verilmiş emanet sermaye kabilindendir. İnsanın bütün istifadesi, onun harcama ve a lışverişinden hasıl olacak kâra bağlıdır. Onun için "İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur." (Necm, 53/39) ve "Herkes kendi kazancına bağlıdır." (Tûr, 52/21). Bu şekilde insan o sermayeyi veren sahibine ödedikten sonra, hesap günü kendisine kala c ak olan kâra göre kendisini kurtaracak ve o oranda nimetlenmiş olacak veya açığına göre sorumlu ve iflas etmiş olarak zarar ve azapta kalacaktır. Tartının ağır veya hafif basmasının sonucu da budur. O halde zamanın acı veya tatlı olaylarla akışı içinde he r harcanan nefeste bir zarar vardır ki, onu ancak karşılığında Allah için yerine konup onunla tartılacak olan kâr ödeyebilecektir. Ömürden her geçen saat, her harcanan nefes, ya bir işe harcanır, ya boşuna geçer. Boşuna geçtiyse elbette bir zarardır. Bir i ş e harcandıysa, o iş ya hayır ve güzel olanbir itaattir veya şer ve fesat olan bir günahtır. Veya ne o, ne o; ikisi ortası mübah olan bir iştir. Bir mübah ise, bir eseri kalmamak itibarıyla boşuna geçmiş gibidir. Bir şer ise kesin bir zarardır. Eğer itaat ise onu veya diğer birini ondan daha güzel bir şekilde yapmak da mümkündür. Çünkü Allah Teâlâ'ya tevazu ve baş eğme mertebeleri sayısızdır. Çünkü Allah Teâlâ'nın kahr ve yücelik mertebeleri ve mutlak güzellik tecellileri sonsuzdur. Onun için insanın Allah' a ilmi ne kadar çok olursa korku ve sevgisi de o nisbette çok, tâat ve amelde Allah'ı yüceltmesi, o nisbette daha tamam ve daha mükemmel olur. O halde her nefeste daha güzelini yapamayıp da düşüğüyle kalmakta kârdan da olsa yine bir tür ziyan vardır. Bu itibarla insan her an bir tür
ziyandan uzak değildir, demek olur. Bununla beraber bunlara asrın, zamanın akışı içinde her yönden hücum etmekte olan engelleri, baskı yapan diğer büyük olayları da katarak düşünülürse, insanın her an nasıl bir tehlike ve ziyan içinde bulunduğu açıkça anlaşılır. Her an nimet ve refah içinde bulunduğu kabul edilse bile, her dem ömrü ölüme doğru gitmekte bulunan insanın bir zarar içinde bulunduğunu inkâr etmek mümkün değildir. Zira her geçen nefes bir ölümdür. Bundan dolayı Razî der ki: "Bu âyet insanda ziyan ve sıkıntının asıl olduğuna delalet eder." Bunun açıklaması şudur: İnsanın gerçek saadeti, ahireti sevmek, dünyanın acı ve tatlısına iltifat etmemektedir. Bununla beraber ahirete çağıran vesileler ise açıktır ki o beş duyu, şe h vet ve kızmadır. Onun için halkın pekçoğu dünya sevgisi ile meşgul ve onu talebde boğulmuştur. Bundan dolayı zarar ve helaktedirler.


Tekasür suresi ayet l
(Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp kendinizden geçirdi.

"Elhakum lehu"nun asıl manası "gaflet"tir. Ama Arapça'da bu kelime, "her şeyden ilgiyi kesen meşgale" anlamında kullanılır. Bu maddede "kelimesi kullanıldığında anlamı, "bir lehu (meşgale) seni o kadar "Elhakum" cezbetmiştir ki, gözünde hiçbir şeyin önemi kalmamıştır. O, senin üzerine musallat olmuştur. Gece gündüz onunla meşgul olarak herşeyden gafil olmuşsunuz."
"Ettekasür", "kesret"tendir. Onun üç anlamı vardır. Birincisi, insanın en fazla "kesret" elde etmek için çalışmasıdır. İkincisi, insanların bolluk elde etmek için birbirleriyle yarışması ve birbirlerinin üzerine çıkmaya çaba göstermesidir. Üçüncüsü, insanların birbirlerine karşı kibirli davranmalarının bolluk dolayısıyla olmasıdır.
Dolayısıyla, "elhakumu't tekâsur"un manası, tekâsur size o kadar çekici gelmiştir ki, ondan daha önemli şeylerden gafil olmuşsunuz. Bu cümlede, tekâsur ile ne kastedildiği açıklanmamıştır. "Elhakum" da hangi şeyden gafil olduğu izah edilmemiştir. "Elhakum" (sizi gafil etmiştir.) sözünün muhatabının kim olduğu belirtilmemiştir. Bunu tasrih etmemesinden dolayı bu kelimelerin ıtlakı çok geniş anlamlara, eğlence ve lezzet vasıtalarına, kuvvet vesilelerine, iktidar sağlama çabasına, ve onu elde etmek için yarışmalarına, elde edince de birbirlerine kibirli davranmalarına şamildir. Aynı zamanda "elhakum"un muhatabları da sınırlı değildir. Her devirde insanlar fert veya toplum olarak da olabilir. "Elhakumu't tekâsur"un insanları bu kadar cezbederek hangi şeyden gafil ettiği tasrih edilmemiştir. Bu nedenle anlamı çok geniştir. Yani bu tekâsur insanlara o kadar musallat olmuştur ki, onlar, daha önemli şeylerden gafil olmuşlardır. Onlar, hayat seviyeleri yükselsin diye kendilerini o kadar kaptırmışlardır ki, insanî seviyelerini düşürmeyi bile göze almışlardır. Çok fazla servet elde etmek isterken bunun hangi yolla olacağına aldırmazlar. Onlar refah, cismanî lezzetler ve çok fazla imkanlar elde etmek isterler. Ancak sonunun ne olacağını düşünmeden bu isteklere tutulmuşlardır. Onlar, çok fazla güç, en büyük askerî kuvvet ve en gelişmiş silahları elde etmek isterler. Bu yolda birbirleriyle yarış içindedirler. Fakat onlar, bütün bunların, Allah'ın arzında zulüm yapmak ve insanlığın felaketini hazırlamak anlamına geldiğini düşünemezler. Kısaca "tekâsur", insanları ve milletleri içine çeken sayısız şekillerdedir. Artık dünyadan, ondan faydalanmaktan ve dünyevî lezzetlerden başka bir şey düşünmeye meydan kalmamıştır.


Asr suresi ayet 3
Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.

İşte ancak böyle iman, güzel ameller, hakkı tavsiyeler, sabrı tavsiyeler ile, bu dört vasıf ile vasıflanan kimseler ziyanda değil, müstesnadırlar. Bu müstesnalardan başkası mutlak bir ziyandadırlar. Bunun dördü de Hakk'a tam imanın belirtisi demektir. Hak, gerçekte sabit ve tahakkuk edici olduğu ve imanın hükmü de inanılana tabi bulunduğu için Hakk'a iman hiçbir zaman yanlış çıkmayacak ve bütün mekan ve zamanın üstünde Hak, hayat ile yaşayacak olan ebedî bir nimet ve saadet olduğundan, dünyada o Hakk'a tam imanın bir tezahüründen ibaret olup da onun yolunda güzel işlere sarfedilmiş bulunan bir hayat, bir ömür, hiçbir zaman boşa gitmez, hüsrana düşmez. Böyle bir imana erişmeyen nefisler de ziyandan kurtulmaz. Hiç imanı olmayanların kurtulamayacağı açık olduğu gibi, batıla iman etmiş olanların da imanın meyvesi olan amelleri, o bâtılın bâtıllığıyla yok olup gideceği de şüphesizdir. Fakat bu âyet şunu gerektiriyor ki, Hakk'a iman etmekle beraber güzel işler yapmayan, Hakk'ı ve sabrı tavsiye etmeyen kimseler de bir çeşit ziyandan hariç kalmamış olurlar. Demek olur ki, iman olunca amelsizlik ziyan etmez diyen Mürcie mezhebi sahiplerinin görüşleri doğru değ i ldir. Doğrusu Sünnet Ehli'nin dedikleri gibi imanı olup da, imanına göre amel etmeyen fasıklar, asiler için de bir çeşit ziyan vardır. Zira ebedî olmamakla beraber mümin isyankarlar için de cehennem vardır. İman en sonunda onları da kurtarırsa da, kötülü k leri iyiliklerinden ağır gelen müminler de günahları temizleninceye kadar cehennem azabı olan hüsranı göreceklerdir.
Başta beyan olunduğu üzere bu sûrenin geniş bir şekilde açıklanması bütün Kur'ân demek olduğundan, daha ne kadar açıklaması yapılsa tükenmez. Taberânî "Evsat"da ve Beyhakî "Şuab"da Ebu Huzeyfe'den -ki sohbeti vardır- şöyle dediğini rivayet etmişlerdir. "Resulullah'ın ashabından iki kişi birbiriyle karşılaştıklarında biri diğerine Ve'l-Asrı Sûresi'ni okumadan, sonra da biri diğerine se l am vermeden ayrılmazlardı."
Bizlerin de asrımızın gidişini ve ömürlerimizin geçişini anlayıp düşünerek
birbirlerimize Hak ve sabır tavsiye etmeye ve Hak Teâlâ'ya tam iman ile güzel amellere başarı dilemeye ihtiyacımız ne kadar çok! Ne kadar çok! Buna karşılık böyle Hak ve hayır tavsiye eden müstesna kişilerle alay ederek, onları türlü türlü ayıplayıp çirkin bulanların da hesabı yok.
 
Üst Alt