Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Insan-din Münasebeti

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Dinin Tanımı


Din, akıl sahibi insanları, kendi hür iradeleri ile, gerçekten hayır olan şeylere götüren, dünya ve ahiret saadetini sağlayan ilahi bir kurumdur.

a) Din, akıl sahiplerine hitap eder
Dini anlama ve yaşamada akıl çok önemli bir araçtır. Ancak akıl hakikatin kaynağı değildir. Vahiy yoluyla gelen ilahi tebliğleri kavrar ve anlar.
Bazı ilim adamları (!) aklı vahyin yerine koymaya kalkışmışlardır. Hatta öyle aşırı gidenler olmuştur ki, akılla vahiy çatışırsa, akıl tercih edilir diyebilmişlerdir. Bu yanlışı düzelterek geçmemiz gerekir. Vahiy dinin esasıdır. İlahi malumattır. İnsan aklına düşen vazife ise, o vahyi maksadına uygun olarak anlamak ve onu hayata geçirmektir. Eğer akıl hakikatin kaynağı olsaydı, o zaman vahyin ne anlamı kalırdı? Hıristiyan din adamları çeşitli maksatlarla, dini ölçüleri kendi akli önerileri ile değiştirdiler. Allahü Teala onları kınayarak elim bir azapla tehdit etti.
Sorumluluk için akıl sahibi olmak esastır. Bu sebeple henüz buluğa ermemiş küçükler ve aklını yitirmişler, İslami görev ve yükümlülüklerden sorumlu tutulmamışlardır.
Akıl, Allah’ın ne olduğunu bilemez. Akıl, ancak Allah’ın ne olmadığını bilir. Allah’ı bilmek ve tanımak gücü ve görevi kalbe aittir. Kalp, Allah’ı bilir ve tasdik eder. İmanın tanımında şöyle denmiştir: “İman, kalp ile tasdiktir.” Zira nice akıl sahipleri vardır ki, imandan mahrumdur. Yine nice akıl bakımından çok ileri olmayanlar vardır ki, iman üzredir.

b) Dinde hürriyet vardır
Din, insanları baskı ve taklitten men eden iman ve ameli emreder. Kişi inanarak yapar veya inancından dolayı reddeder. Baskı ile yaptırılan ameller geçerli olmaz. Mesela baskı ile bir insan yeme-içmeden men edilse ve fakat bu kişi niyetsiz olsa, bu ancak açlık olur, oruç yerine geçmez. Bir ayette: “Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır.” (Bakara, 256) buyruluyor.
Din insanları imana davet ederken düşündürür. Anlayış ve sezişlerini tatmin eder. Hz. İbrahim’in misali çok önemlidir. Önce yıldıza yöneliyor, sonra aya, sonra güneşe. Sonunda o da batınca, ebedi olan Allah’a yöneliyor. Burada insanın idraki tatmin olmaktadır.
Zahiri deliller imanın esasını sağlamaz, ancak iman ağacına su, gıda verir. Alemdeki nizam, zuhur ve tecelliler hep imanı besleyen unsurlardır. Fakat kökü kalbe dayanmayan bir oluş, zahiri delillerle ne kadar beslense de akamete uğramaya mahkumdur. O nedenle din yolunda öne geçen ulular, hiçbir zaman kendilerini emniyet içinde görmemişler, daima Allah’ın rahmetine ve lütfuna sığınmışlardır.
Bir ayeti kerimede bu durum şöyle haber veriliyor: “Allah’tan ancak alimler (Hakk’ı tanıyanlar) korkar.” (Fatır, 28)

c) Din insanları hayra götürür
Din insanlara bir rahmettir. Allahü Teala’nın bir lütfudur. Abes, anlamsız, faydasız, zararlı veya şüpheli hiçbir şey dince tavsiye edilmez. Yasakların mutlaka bir hikmeti vardır. Dinin yasakladığı şeyleri yapmak, insanlığın aleyhinedir. Alkol, tütün, uyuşturucu gibi şeyler hep insanlığın aleyhinedir. Din bu şeylere yasak getirerek insanlığı korur. Her ne kadar bazı insanlar yasakları delmeyi marifet saysa da, bu anlayış doğru değildir.
Dinin emrettikleri hayırdır. İnsanların faydasınadır. Men ettiği şeyler ise, herkes için zararlıdır. Helal ve haram hükmü Allah’a ve Resulüne aittir. Diğer insanlar harama helal, helale haram diyemezler.

d) Din insanları hem dünyada ve hem de ahirette mutlu kılmaya çalışır
Saadetin kaynağı dindir. Din, insanları geçici bir hayat olan dünyada mutlu kılar ve ebedi hayat olan ahiretlerini de garanti eder. Dünyada beladan, cezadan, kıtlıktan, fuhuştan emin olurlar. Ahirette cennet içre yaşar ve en değerli nimet olan Allah’ın cemalini seyrederler. Din mutluluk için vazgeçilmez bir unsurdur. Toplumlar her zaman bu gerçekle karşı karşıya olmuşlardır. Dinlerini yaşadıkları oranda mutluluğu elde edebilmişlerdir.

e) Dine olan ihtiyaç
İnsanların dine olan ihtiyacı çok büyüktür. Hava, su, ısı, gıda maddi hayat için ne kadar gerekli ise, din insan için onlardan daha fazla gereklidir.
Dinsiz bir hayat karanlıklar içinde geçen bir hayat gibidir. Din ışıktır. Din ölçüdür, din gerçektir. Din nimettir. Dini yükümlülükler, yenilen besin gibidir. Bir yük getirir ise de, enerji kaynağıdır. İnsanı hayata ve doğru yola bağlar. Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Rabbini zikredenle zikretmeyen diri ile ölü gibidir.” (Buhari ve Müslim). Bir ayette de, “Kalpler ancak Allah’ı zikirle huzura erer.” (Rad, 28) buyurulmaktadır.
Dinin tanımladığı yola sadakatle uyanlar, canlı, diri, üstün moralli ve başarılıdırlar. İnançsızlar ise aksine menfi bir grafik çizerler. ‘Ya şehit ya gazi!’ inancı ile cepheye koşan cedlerimiz, çoğu kez daha az ve daha yetersiz malzemeye sahip oldukları halde galip gelmişlerdir.
Allahü Teala ilk insan olarak yarattığı Hz. Adem’i peygamberlik ile görevlendirdi. Hem kendisini ve hem de çocuklarını aydınlattı. Hz Adem’e 10 sühuf nazil olmuştur. Böylece insanlığın başlangıcı vahşet değil, bilakis medeniyettir. Hz Adem konuşuyordu, eşyanın isimlerini biliyordu. Tarım ve üretimden yeterince haberi vardı. Beşeri münasebetleri düzenleyecek hukuka sahipti.
Toplumlar hiçbir devirde dinden mahrum kalmamışlardır.


Dr. A. Hamdi Kepekçi
 
Üst Alt