Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İnsan Bilgİsi sınırlandırılmıştır!

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Allah cc selamı ve bereketi üzerinize olsun,değerli okuyucu.
Ehli küfürü ve şu asrın şaşkın insanı kendisini kendisinin sahibi sanıyor ve büyük bir aldanma- aldatma hezeyanı içerisinde Rabbine ( terbiyecisi) boyun eğmiyor,kulluğunu tanımıyor ,belki inkarı uluhiyet ile bir tür ilahlık iddaa ediyor.
Bunun en önemli nedenlerinden biride insanoğlunun bilgisini özellikle şu vakitte herşeye yeter sınırsız sanmasıdır.Halbuki gerçekte bu böyle midir,yalnız hakikatı söyleyen Kur'anı kerim ve bu hakikatlere teşne merhum mücahid hasan el benna ( r.a) konuyu dinleyelim:

«Size ilim olarak ancak pek az bir şey verilmiştir.»
«Rabbim, ilmimi ziyade eyle, de.» ("}
Acaba bu uzun araştırmalar, çeşitli deneyler ve devamlı incelemelerden sonra insan aklı, herhangi bir şeyin gerçek yüzünü bilebilmiş midir? Bu sualin cevabına kısa akıllılar «Evet» derler. Derin âlimler ise menfi cevap verirler. Şu gerçektir ki insan aklı yaratılıştan araştırmayı, incelemeyi, hakikate ulaşmayı ister, fakat hakikat aklı aldatır. Onunla alay eder. Akıl bir şeyin mahiyetini öğrenmeye yaklaştıkça o şeyin mahiyeti akıldan kaçar.
Yalnız hususiyetlerinden veya sıfatlarından biri-
(ni öğrenilmesine müsaade eder. O şeyin bizzat hakikati ise bilinmez, gizli kalır. Hatta birçok şeylerin özellikleri ve vasıfları bile bilinmemiştir.
Diğer taraftan bazı şeylerin özelliklerini bilme, onlara çeşitli isimler takabilme derecesine varılabilmiş, gerçek mahiyetleri ise anlaşılamamıştır. İnsanoğlunun mazide sarfettiği devamlı gayretleri bu kadar az bilgiye vesile olabilmiştir. Meselâ; insan «su» yun mahiyetinin ne olduğunu öğrenmeye çalışmış. Suyun, mevcudatın varlığını teşkil eden «Anasır-ı Er-baadan» (su - hava - toprak - ateş'ten) biri olduğunu anlamıştır. Fakat zamanla aldandığını öğrenmiş, bölünmez bir cevher sandığı suyun da oksijen «O» ve Hidrojen «H» unsurlarına bölündüğünü idrâk etmiştir...
Bununla da kalmayıp Oksijen ve Hidrojen nedir? Deyip bunları araştırır. Neticede bunların da birer unsur değil moleküllerden birleşmiş olduklarını öğrenir.
Kısaca: İnsan aklı gerçekleri araştırma peşinde koşar. Halbuki hakikate ulaşamaz, ancak ya bir özellik veya bir sıfatını anlayabilir. Hatta atomun ve cev. herlerin bölünmez olduğu fikri maddi ilim sahiplerini uzun zaman aldatmış, lâkin atomun da parçalandığı göz önüne çıkınca bu görüşler yıkılmış insan aklını yeniden cehalet vadilerine salmıştır.
Fransız âlimi «Charles Richer» bazı kitaplarında bu konuyu ne güzel anlatıyor: «İnsanın maddi ilimlere ihtiram etmesi gerekir. Bununla beraber bu ilimler ne kadar doğruyu söylerse söylesin çok basit ve sathidirler.» Duyu organlarımız o derece aciz ki gözünün önünde olan bazı varlıkları bile idrâk edemez.
Mesela; mıknatısın çekici gücü tesadüfen keşfedilmiştir. Şayet mıknatıssız demir, mıknatısın yanına tesadüf icabı konulmamış olsaydı' mıknatısın demir çektiğini asla bilemiyecektik. Daha yakın zamana kadar hiçbir kimse X ışınlarının varlığını hayaline dahi getiremezdi.
Niçin iftihar ettiğimiz bu maddi ilimlerin, ancak maddelerin dış yüzeylerini bilebildiklerini yüksek-sesle hay kırmıyoruz... Maddenin mahiyetine varamadıklarını, maddelerin hakikatini tanıtan kanunları akılların idrâk edemediğini niçin ifade etmiyoruz?.
Semaya doğru fırlattığımız taşın yere düştüğünü görürüz. Acaba niçin düşmüştür? «Nevvton» bize şöyle cevap verir:
— 61 —
«Cismin hacmine uygun yer çekiminden dolayı düşmüştür.»
Fakat bunun hakikati nedir? Verilen cevap tahsil-i hâsıl (bilineni tekrarlama)' dan başka bir şey midir? Değilse, bu çekicilikten kim ne anlıyor söylesin? Yukardan atılan bir taşın yere düşmesi herkesin gördüğü bir iştir. Fakat buna hakim olan kanunu anlayacak bir akıl yoktur.
İşte bunun gibi birçok hâdiselerin içinde yaşıyoruz. Buna rağmen onların bir sırrını dahi çözemiyoruz. Hatta en basitini dahi bilemiyoruz. Meselâ; Hidrojen-le Oksijen'in birleşmesi ne demektir? Bundan ne anlayabiliriz. Halbuki bu birleşim her iki maddenin de özelliklerinin kaybına, bunlara tamamen zıt üçüncü bir maddenin meydana gelişine sebep olur.
(H + O -* H.O : Su)
Bilginler, bugüne kadar tartılamaz diye vasıflandırılan atom maddesinin tabiatının ne olduğu hakkın, da ittifak edememektedirler. Hakiki âlime lâyık olan şudur ki: Hem mütevazi, hem de cesur olsun... Çünkü ilmimizin mahdut oluşu mütevazi olmamızı gerektirdiği gibi, bilinmeyen bu âlemi öğrenmeye çalışmakapılarının önümüzde açık oluşu da cesaretli olmamızı icap ettirir. Kâinatı bildiren ilmin sona erdiğini, araştırılacak yeni bir şeyin kalmadığını zanneden âlimlere yazıklar olsun... Ariflerden bir kardeşin bu mevzuda söylediği şu söz ne derindir:
«Zannederim ki insan aklı ne kadar çalışsa bu âlemin gerçek yüzünü bilemez. Çünkü bu âlemin gerçek yüzü mesleğin sırrıdır. Mesleğin sırrını ancak meslek sahipleri bilir. (O halde bu âlemin sırrını da ancak Allah bilir. Çünkü bu âlem cnun eseridir.) Allah, önlerinde ve arkalarında olan herşeyi bilir. Onlar ise Allah'ı hakkıyle bilemezler.»
Ezberlediği terimlerle, bildikleri kabuklarla, koydukları isimlerle aldanıp gururlananlara, hakikate varmaktan uzak kalanlara bu sözleri söyledik. Umulur ki ilim sahasının çok geniş olduğunu, buna rağmen ilimden daha ileri, daha geniş sahalar bulunduğunu ve varlıkların dış yüzlerini değil hakikatlarını öğrenmeyi gösteren daha başka bir yol bulunduğunu idrâk ederler.
Bu yol iman yoludur. Böylece her iki meydandada çalışsınlar. Hem aklın hem de kalbin nuru ile aydınlansınlar. Dünya ve âhiretî kazanmış olsunlar. Kur'ân-ı Kerim'in şu beyanı onlar için tahakkuk etsin: «Allah içinizden iman edenleri ve ilim sahiplerini birçok derecelerle yükseltsin. ("") Şu âyet-i celîleleri düşünsünler: «O kâfirler yeryüzünde gezip te, kendilerinden daha kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler bakımından daha sağlam olan öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu görmezler mi? Böyle iken elde ettikleri şeyler kendilerine bir fayda vermemiştir.»
«Çünkü peygamberleri onlara deliller getirince, kendilerinde bulunan ilme güvendiler de alaya aldıkları şey kendilerini kuşatıverdl.»
«O vakit azabımızın şiddetini gördüklerinde şöyle dediler: Allah'ın birliğine iman ettik. Ona ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik.»
«Fakat azabımızı gördükleri vakit imanları kendilerine fayda verecek değildi. Allah'ın kulları için devam eden 'nizamı budur, işte kâfirler burada aldanmışlâr, ziyana uğramışlardır.»
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
İnsan aklı gerçekleri araştırma peşinde koşar. Halbuki hakikate ulaşamaz, ancak ya bir özellik veya bir sıfatını anlayabilir. Hatta atomun ve cev. herlerin bölünmez olduğu fikri maddi ilim sahiplerini uzun zaman aldatmış, lâkin atomun da parçalandığı göz önüne çıkınca bu görüşler yıkılmış insan aklını yeniden cehalet vadilerine salmıştır.

Aklını ilah edinen ve her müşkülü akılla halledeceğini zannedenlere çok güzel bir cevap.Allah razı olsun kardeşim.Dua ile
 
Üst Alt