Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Imanda Pazarlik

hanif_bir_kul

New member
Katılım
22 Mar 2007
Mesajlar
182
Tepkime puanı
19
Puanları
0
Yaş
64
İMANDA PAZARLIK

“Bir zaman da şunu söylediniz: “Ey Musa biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayacağız.” Bunun üzerine ,bön bön bakarken sizi yıldırım çarpmıştı.”(2/55)

İmanda pazarlık etmek yahudileşme alametidir.İsrailoğulları ,Allah’ın birçok mucizesini gördüler.Mısır’a gelen on bela ,sihirbazlarının sihirlerinin boşa çıkıp iman etmesi,denizin yarılması,kayalık arazisinden suların fışkırması ve hepsinden öte Hz.Musa’nın Mısır kralının soykırımından kurtularak onun kucağında yetişmesi bunlardan birkaçı.

Allah’ın varlığına bundan büyük delil mi olurdu?Fakat onlar Allah’ı hakkıyla takdir edememişlerdi.

İsrailoğulları ,Allah’a itimatsızlıkları yüzünden peygamberleri Hz.Musa ile imanda pazarlık yapıyorlardı: “Sen Allah’ı bize göster,bizde inanalım.”

Allah Teala bu ümmetin de İsrailoğullarının peygamberleriyle pazarlık yapmak için onlardan kimi taleplerde bulunmasına benzer isteklerine set çekiyordu:
“Yoksa sizde daha önce Musa’ya sorulup/istekte bulunulduğu gibi , peygamberinize sormak/istekte bulunmak mı istiyorsunuz?”(2/108)

İman pazarlık götürmez.Tarih boyunca tüm ümmetleri bekleyen Yahudileşme sapıklığının en büyük alametlerinden biridir imanda pazarlık yapmak...


Pazarlıksız İman :İbrahimî İman

Pazarlıklı iman “Yahudi İmanı”dır.

Pazarlıksız İman İbrahim imanı yani “İbrahimî İman”dır.

İbrahimî imanda Allah’a itimat vardır,güven vardır,emniyet ve teslimiyet vardır.Zaten “iman” emniyetin, “İslam” teslimiyetin öbür adı değil midir?

İbrahimî imanda şike yoktur,danışıklı döğüş yoktur,tereddüt yoktur , bahane yoktur,mazeret yoktur, taviz yoktur.

İbrahimî imanda, ateşe atlanması gerekiyorsa göz kırpmadan atlanır.Put kırmak bunu göze almayı gerektirir.Tarih boyunca put kırıcı tüm ibrahimî iman sahipleri,putçular nezdinde put kırmanın bedelinin çok ağır olduğunu bilirler.

Ateşe atlarken şike yada şaka için değil, yanmak için atlarlar. “Nasıl olsa yanmam” diye değil, “yandım” diye atlarlar.Allah’la pazarlığa girişmezler. “Rabbim ben senin için kırdım putları, senin için reddettim nemrutları.Razı olasın için inkar ettim tağutları.Şimdi sıra sende,hadi sende beni gözet kolla” demezler.

İbrahimî iman sahibi olmak allah’a fatura çıkarmamaktır.Hele kullara hiç çıkarmamaktır.Allah için yaptığının faturasını kullara çıkaran yahudileşme temayülüne girmiştir.

Ödül yerine af istemek...
Hava atmak yerine boyun bükmek...
Pazarlık yapmak yerine teslim(İSLAM) olmak...
İşte emniyet,işte hürriyet...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
İMANDA PAZARLIK

“Bir zaman da şunu söylediniz: “Ey Musa biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayacağız.” Bunun üzerine ,bön bön bakarken sizi yıldırım çarpmıştı.”(2/55)

İmanda pazarlık etmek yahudileşme alametidir.İsrailoğulları ,Allah’ın birçok mucizesini gördüler.Mısır’a gelen on bela ,sihirbazlarının sihirlerinin boşa çıkıp iman etmesi,denizin yarılması,kayalık arazisinden suların fışkırması ve hepsinden öte Hz.Musa’nın Mısır kralının soykırımından kurtularak onun kucağında yetişmesi bunlardan birkaçı.

Allah’ın varlığına bundan büyük delil mi olurdu?Fakat onlar Allah’ı hakkıyla takdir edememişlerdi.

İsrailoğulları ,Allah’a itimatsızlıkları yüzünden peygamberleri Hz.Musa ile imanda pazarlık yapıyorlardı: “Sen Allah’ı bize göster,bizde inanalım.”

Allah Teala bu ümmetin de İsrailoğullarının peygamberleriyle pazarlık yapmak için onlardan kimi taleplerde bulunmasına benzer isteklerine set çekiyordu:
“Yoksa sizde daha önce Musa’ya sorulup/istekte bulunulduğu gibi , peygamberinize sormak/istekte bulunmak mı istiyorsunuz?”(2/108)

İman pazarlık götürmez.Tarih boyunca tüm ümmetleri bekleyen Yahudileşme sapıklığının en büyük alametlerinden biridir imanda pazarlık yapmak...


Pazarlıksız İman :İbrahimî İman

Pazarlıklı iman “Yahudi İmanı”dır.

Pazarlıksız İman İbrahim imanı yani “İbrahimî İman”dır.

İbrahimî imanda Allah’a itimat vardır,güven vardır,emniyet ve teslimiyet vardır.Zaten “iman” emniyetin, “İslam” teslimiyetin öbür adı değil midir?

İbrahimî imanda şike yoktur,danışıklı döğüş yoktur,tereddüt yoktur , bahane yoktur,mazeret yoktur, taviz yoktur.

İbrahimî imanda, ateşe atlanması gerekiyorsa göz kırpmadan atlanır.Put kırmak bunu göze almayı gerektirir.Tarih boyunca put kırıcı tüm ibrahimî iman sahipleri,putçular nezdinde put kırmanın bedelinin çok ağır olduğunu bilirler.

Ateşe atlarken şike yada şaka için değil, yanmak için atlarlar. “Nasıl olsa yanmam” diye değil, “yandım” diye atlarlar.Allah’la pazarlığa girişmezler. “Rabbim ben senin için kırdım putları, senin için reddettim nemrutları.Razı olasın için inkar ettim tağutları.Şimdi sıra sende,hadi sende beni gözet kolla” demezler.

İbrahimî iman sahibi olmak allah’a fatura çıkarmamaktır.Hele kullara hiç çıkarmamaktır.Allah için yaptığının faturasını kullara çıkaran yahudileşme temayülüne girmiştir.

Ödül yerine af istemek...
Hava atmak yerine boyun bükmek...
Pazarlık yapmak yerine teslim(İSLAM) olmak...
İşte emniyet,işte hürriyet...



Selam;Tamer kardes eline saglik,bak bende bunu buldum kopya yaptim.


Âteş de aşk ve ölüm gibi, sadece öz nefiste idrak edilebilecek tecrübelerden. Kimse kimsenin yerine yanmıyor ve kimsenin yangını kimsenin yangınına uymuyor. Umberto Eco haklı olarak "Bir yanardağl bilimci Empedokles gibi yanabilir mi?" diye soruyor. Hayır tabii ki. ateşin resmine bakmak güzeldir oysa.
Âteşte doğan ve âteşte yaşayan pervane âteşte ölür. Mağdur gibi görünür oysa ödülü vardır. Her cezbe ilahi cezbeden bir nişan. İlahi ateşte kanat çırpmanın ödülü de ilâhi.
Göklerin ve yerin yaratıldığı an, ve ateş küresine düşen ilk su damlası. Suyun yanması sonra. sonra ateşin serinlemesi. ezeli döngü yani: Âteş ve gülün, gül ve ateşin dairesi.
İbrahim: Âteşi güle çevirmenin hikayesi. Düşün gül bahçesi içinde Halilullah vasfınca yananı yandıkca inanan inandıkca yanan İbrahim'i.
Her ateş kendi hikayesini yazar ve ateşin sırından ateşi tanıyan anlar.
Her kul kandi hikayesince İbrahim.
Fakat sorulur: Kalbime dökülen bir gülyağı damlası kadar mazur ve masum musun ey ateş, ya ben İbrahim değilsem? Ya benim ateşe küstüğüm kadar ateşte bana küskünse?
Öyleyse nasıl bir yanma bu?
Kuşku yok ki yanmanın nasılını belirleyen, yanmanın neresinde olduğunu bilmenin bilinci. Âteşe düşen yaş odun önce boğula boğula, ardından parlaya parlaya ve nihayet köz olarak yanar. Yanıyorsunuz ama yanmanın neresindesiniz? Âteşi güle dönüştüren bu bilinç işte.
Ve gün gelir İbrahimin hikayesini yazarsınız. Nasılsa ateş yazılarında uzmansınız. Nasılsa ateş sözcüğünü bilmek yanmanıza mani değil?
Hayret!
Neredesiniz?
Ölebilirim, dediniz, ölmediniz.
Yaşayabilirim, dedinizi, yaşamayı bilmediniz.
Kaderiniz: İbrahim.
Yaşamınız: İbrahim.
Ama Hayır! İbrahim değilsiniz. Ateşten kelimeleriniz var sizin çünkü, ateşiniz değil, teslim değilsiniz.
İbrahim önce kelimelerle sonra ateşle sınandı. İçindeki yangın atıldığı ateşin yangınından daha büyük olmasaydı, ufcık bir şüphe, incecik bir endişe gülzare dönmezdi ateş. Yanar giderdi İbrahim. İbrahimi yangından kurtaran yine yangın. Nemrud'un ateşini gül bahçesine çeviren ibrahimin Hû yangını. Bu yüzden tedbir değil takdir İbrahim. Dur yok dua var.
Bu yüzden "ateş gül, ateş gülbün ateş gülşen, ateş cuybar" İbrahim'e
İbrahimin kalbi mutmain. Bu yüzden İbrahim emniyette. İbrahimin sırrı teslimiyette.
Âteş dahi kendi keyfiyetinde teslimiyette. "Yakma", denince yakıyor gibi görünsede yakmıyor, serinletiyor: "Ey ateş serin ve selametli ol", (21/69). Mücadele, su ve ateşten çok, toprak ve ateş arasında çünkü. İbrahim çamurdan yaratılmıştır, Şeytan ateşten çünkü. Gül ise toprak ister, ateş bir vasıta sadece. Bu yüzden "apaçık âteş gibi görünen cehennem, İçinde zemherir barındırır.
Cehennem apaçık gösterilen âteş. Cennet sonradan gelecek. Gül isteyen kendini ateşe teslim edecek.
Teslimiyet; İbrahimin gerçekleşen rüyası. Bıçak altında İsmail'in alnı.
Teslimiyet; İbrahim'in gül bahçesi, mucizenin mucizeye inanana aralanan kapısı.
İbret: Gömleği yanmayan "kalb-i selim", Dünya durdukca güzellikle anılacak.
İbrahim ateşte. İsa çarmıhta, Musa Tih çölünde.
Gülün rengi çölün kızıllığından. Ateş güllerinin yangını ateşin yangınından.Ateş, yanmaya kabiliyeti olan maddeyi yakar. Ve herkul kendi hikayesince biraz İbrahim.
Ey yazgısı alemlere ibret için yazılmışsa nisbet olarak yanan.
Yan ateşte, adı İbrahim olmasa da, İbrahim olan Yan Yan.
Bir bir çözülsün anlamı ateş oluşun. Birkere yandımı tenin ateşin koynunda. Uzaktan gök gürültüsü, fırtına. Korkma, artık korkma.
Hatırla, kaderinde ezelden ateş olan İbrahim "yıldızlara şöyle bir" bakmıştı. Ve: "Batıp giden şeyleri sevmem"(6/76)
Bak sende batıp giden yıldıza. sekine inecektir kalbine unutma. Gül bahçesi yakında.
Âteş yitirmek; gül bahçesi yitirdiğinde üzülmemek.
Ateş bulmak; gülbahçesi bulduğunda sevinmemek.
O zaman işte önce boğula boğula. Sonra alev alev. Sonra köz.
Atın bütün kelimelerinizi ateşe.
O zaman siz: İbrahimsiniz.
Buyrun gül bahçeniz.
Alinti;
Nazan Bekiroğlu
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
"Halbuki onlar Allah'a, O'nun dininde ihlas ve(Samimiyet)erbabı ve muvahhidler olarak ibadet etmelerinden,namazı dosdoğru kılmalarından,zekatı vermelerinden başkası ile emrolunmamışlardı.En doğru dinde bu idi." [Beyyine :5] Allah cümlemizi dini yalnızca Allaha has kılan haniflerden eylesin.Allah razı olsun arkadaşlar.
 

CCCCCC

New member
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
448
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla


1 Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik.

2.O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Şiddetli azap dolayısıyla vay inkar edenlere.

3.Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler.


4.Biz hiçbir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

5.Andolsun Musa'yı: "Kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat" diye ayetlerimizle göndermiştik. Şüphesiz bunda çokça sabreden ve şükreden herkes için gerçekten ayetler vardır.

6.Hani Musa kavmine şöyle demişti: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın; hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı, onlar sizi en dayanılmaz işkencelere uğratıyor, kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır."
7."Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir."

8.Musa demişti ki: "Eğer siz ve yeryüzündekilerin tümü inkar edecek olsanız bile şüphesiz Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, övülmüştür."

9.Sizden öncekilerin, Nuh kavminin, Ad ve Semud ile onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi? Ki onları, Allah'tan başkası bilmez. Elçileri onlara apaçık delillerle gelmişlerdi de, ellerini ağızlarına götürüp (öfkelerinden ısırdılar) ve dediler ki: "Tartışmasız, biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri inkar ettik ve bizi kendisine çağırdığınız şeyden de gerçekten kuşku verici bir tereddüt içindeyiz."
10- Resulleri dedi ki: "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın taptıklarından çevirip-engellemek istiyorsunuz, öyleyse bize apaçık bir delil getirin."

11- Resulleri onlara dediler ki: "Doğrusu biz, sizin gibi yalnızca bir beşeriz, ancak Allah kullarından dilediğine lütufta bulunur. Allah'ın izni olmaksızın size bir delil getirmemiz bizim için olacak şey değil. Mü'minler, ancak Allah'a tevekkül etmelidirler."

12- "Bize ne oluyor ki, Allah'a tevekkül etmeyelim? Bize doğru olan yolları O göstermiştir. Ve elbette bize yaptığınız işkencelere karşı sabredeceğiz. Tevekkül edenler Allah'a tevekkül etmelidirler."

13- İnkar edenler, resullerine dediler ki: "Muhakkak (ya) sizi kendi toprağımızdan süreceğiz veya dinimize geri döneceksiniz." Böylelikle Rableri kendilerine vahyetti ki: "Şüphesiz Biz, zulmedenleri helak edeceğiz.

14- "Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)."

15- (Peygamberler) Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti.

16- (Böylesinin) Önünde cehennem vardır ve (orada) irinli sudan içirilecektir.

17- Yutkunmaya çabalayacak ve boğazından geçirmeyi başaramıyacak, ona her yandan ölüm gelecek, oysa ölmeyecek de. Ardından daha katı bir azap olacak.

18- Rablerini inkar edenlerin durumu şudur: Onların yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur.

19- Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmüyor musunuz? Dilerse sizi giderir-yok eder ve yeni bir halk getirir.

20- Bu, Allah'a göre güç değildir.

21- Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah'ın huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz'aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki: "Şüphesiz, biz size tabi idik; şimdi siz, bizden Allah'ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz?" Dediler ki: "Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de fark etmez, bizim için kaçacak bir yer yoktur."

22- İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır."

23- İman edip salih amellerde bulunanlar, Rablerinin izniyle altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere konulmuşlardır. Orada birbirlerine olan dirlik temennileri: "Selam"dır.

24- Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir.

25- Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler.

26- Kötü (murdar) söz ise, kötü bir ağaç gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır.

27- Allah, iman edenleri, dünya hayatında ve ahirette sapasağlam sözle sebat içinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp-saptırır; Allah dilediğini yapar.

28- Allah'ın bu nimetini inkara değiştirenleri ve kavimlerini 'yıkım ve azap' yurduna konduranları görmedin mi?

29- (Ki bu) Cehennemdir. Ona yaslanırlar. Ne kötü bir karar (yeridir) o!..

30- O'nun yolundan saptırmak için Allah'a eşler koştular. De ki: "Yararlanın. Çünkü elbette sizin varışınız ateşedir."

31- İman etmiş kullarıma söyle: "Alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler."

32- Allah, gökleri ve yeri yaratan ve gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır. Ve onun emriyle gemileri, denizde yüzmeleri için size, emre amade kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır.

33- Güneş'i ve Ay'ı hareketlerinde sürekli emrinize amade kılan, geceyi ve gündüzü de emrinize amade kılandır.

34- Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.

35- Hani İbrahim şöyle demişti: "Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut."

36- "Rabbim, gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp-saptırdı. Bundan böyle kim bana uyarsa, artık o bendendir, kim bana isyan ederse elbette Sen, bağışlayansın, esirgeyensin."

37- "Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalplerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler."

38- "Rabbimiz, şüphesiz Sen, bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."

39- "Hamd, Allah'a aittir ki, O, bana ihtiyarlığa rağmen İsmail'i ve İshak'ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim, gerçekten duayı işitendir."

40- "Rabbim, beni namazı(nda) sürekli kıl, soyumdan olanları da. Rabbimiz, duamı kabul buyur."

41- "Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla"

42- (Ey Muhammed,) Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.


43- Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalpleri (sanki) bomboştur.

44- Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: "Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve elçilere uyalım." Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler, sizler değil miydiniz?

45- Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler vermiştik.

46- Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.
47.Allah'ı, sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah Azizdir, intikam sahibidir.

48.Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıka(rıla)caklardır.

49.O gün suçlu-günahkarların (sıkı) bukağılara vurulduklarını görürsün.

50.Giyimleri katrandandır, yüzlerini ateş bürümektedir.

51.(Bu azap,) Allah'ın her nefsi kendi kazandığıyla cezalandırması içindir. Şüphesiz Allah, hesabı pek çabuk görendir.

52.İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek İlah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır.
 

nurþeyma

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
Pazarlıksız İman :İbrahimî İman

Pazarlıklı iman “Yahudi İmanı”dır.

Pazarlıksız İman İbrahim imanı yani “İbrahimî İman”dır.

İbrahimî imanda Allah’a itimat vardır,güven vardır,emniyet ve teslimiyet vardır.Zaten “iman” emniyetin, “İslam” teslimiyetin öbür adı değil midir?

İbrahimî imanda şike yoktur,danışıklı döğüş yoktur,tereddüt yoktur , bahane yoktur,mazeret yoktur, taviz yoktur.

İbrahimî imanda, ateşe atlanması gerekiyorsa göz kırpmadan atlanır.Put kırmak bunu göze almayı gerektirir.Tarih boyunca put kırıcı tüm ibrahimî iman sahipleri,putçular nezdinde put kırmanın bedelinin çok ağır olduğunu bilirler.



doğru söze amenna demekten öte ne denebilir ki?
 
Üst Alt